10 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

10 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa Cemil bu telgrafı, içi titreye titreye dinlemişti... Şu fâni dünyada, iyi ve kötü her şeyin sonu geldiği gibi; de - mek nihayet, onun da senelerdenberi gektiği maddi ve manevi ıztırabın so- nu gelmişti. İşte şimdi İstanbula gidecek.. Nâsır Mebhüt macerasına atıldığı gündenbe- ri hiç bir haber alamadığı anacığının boynuna sarılarak onun kanlı göz yaş- larını dindirecek.. sonra da, kendisini kim bilir ne derin bir aşk ve iştiyakla bekleyen sevgili Cenan'ını saraydan çekip alarak ona vaad ettiği saadeti te- min eyliyecekti. Cemilin kaşları, bir anda çatılmıştı. Yüzünde, garip bir eza ve ıztırabın gölgesi dolaşmıştı: — Ya, Meliha.. beni o kadar seven.. bu sevgisi uğrunda hiç bir genç kı - Zzın cesaret edemiyeceği harikulâde fe- Üakâzlıklar gösteren'o zavalli ne öle'- cak?.. Sertabibin sesi, bir top gibi gürle - mişti: — İşte, böyle Cemil bey... Yalnız sizden bir şey rica edeceğim... İstan- bula gidiyorum diye, sevinçle kendi - nizi heyecana kaptırmayınız. Çünkü henüz daha tehlikeyi büsbütün atlat - madınız. Malüm ya, sevinç ve keder, insanı heyecana getirir. Şu anda böy- le tesirlere kapılmak, sizin için çok teh- Hikelidir... Yattığınız yerden, kat'iy - yen kıpırdamıyacaksınız. Biz, icabe- den tertibatı alacağız. Sizi hiç kımıl - datmadan vapura naklederek kamara- nıza yatıracağız. — Doktor bey. — Kısa ve çabuk söyleyin. — Yarın gitmesem.. başka bir va - pura kalsam... — Niçin?., — San'a'da küçük bir işim vardı da... Doktor, kaşlarını çattı. hatsızlığınızın iklimi değiştirmeniz lözim; biliir... Kumandan Paşa emir vermiştir; ma - lâm ya, askerlik.. bu emir infaz edil - melidir; i gelecek vapur, gayet mükemmeldir. Her zaman buradan İs- tanbula böyle bir vapur bulunmaz; üüüüç.. sonra, aylarca burada vapur beklersiniz, dö «x« Daha sayayım mi?.. Cemil, gözlerini kapamıştı. Kader ve talün, insanları hiç bir zaman ken- b di düşüncelerine tamamile hâkim ede- “BSon FPosta ,, nın tefrikası: 133 Cemil, arkadaşlarının alkışları arasında, Senegal vapurile limandan ayrılıyordu OLUM MANGASI Yazan A, R. miyeceğini anlamış.. artık kendisini ve her şeyi, doğrudan doğruya mukadde- rata terketmeye mecbur kalmıştı. * — Doktor beyl... Küçük bir ricada bulunacağım. — Kısa ve çabuk. — Evet.. kısa ve çabuk... Hüdey - deye bir telgraf çektireceğim. — Oğlum!. Şimdi böyle şeyleri dü- şünme... Hayırlısı ile İstanbula git. O- radan on tane telgraf çekersin. — Fakat.. çok lâzım, doktor bey. — Hay, Allah müstahakkını ver - sin, Çocuk ...Söyle de, yazayım, ba - Üi — Hüdeydede.. tüccaranı muteber- den.. Seyit İbrahim efendiye... — Evet.. yazdım. — Görülen lüzum üzerine.. beni.. acelen İstanbula naklediyorlar.. — Evet.. sonra?... — Sizden.. ve.... — Evet,. — Ve... — Ve'yi yazdık.. sonra... Doktor, oturduğu yerden fırladı. E- lindeki kâğıt kalemi, attı: —A. a. a... Sen çıldırdın mı oğ - lum. Diye bağırdı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyan Cemilin üstüne kapandı. Bu iyi kalp- li adam.. Cemilin çektiği kalp acısını anlamış, o da ağlamaya başladı. Ertesi gün, Mesajeri Martim kum - panyasının, (Bombay) dan avdet c- den (Senegal) vapuru İimana geldi. Cemil; bir sedye içinde, büyük dikkat ve itinalarla vapura nakledildi. O tarih- teki bütün vapurlarda olduğu gibi, va- purun kıç tarafında bulunan - birinci mevki kamaralarından birine indirildi. Yanına da, bir doktor yüzbaşı ile iki hizmetçi neferi verildi. Hüdeyde'de bulunan bütün zabitler, — Evvelâ, sıhhat.. sonra, iş... Ra -| (Zafir kahramanı) nı teşyie gelmişler- iyileşmesi için, derhal|di. Bunların hararetli veda alkışları a- rasında, Senegal vapuru, limandan ha- reket etti. Bir müddet evvel Hicaz tarafların - da hüküm süren (Kolera) hastalığı, o Vapur ha- röket adöceği zaman, (Cidda)*deli'ü: centeden Hüdeyde acentesine bir tel- graf gelmiş; iskelede bir çok yolcu bu- lunduğundan bahsedilerek vapurun ge- çerken mutlaka (Cidde) ye de uğra- ması istenilmişti. sırada tamamile hafiflemi (Arkası var) —a ——— e — -SON POSTA Gâvur Mehmedin Yeni . Maceraları Gâvur Mehmet, bavulünü — aldı. Kompartımana rüzgâr dolarak uyu - yanları uyandırmamak için kapıyı büs- bütün açmadı. Ancak geçebileceği ka- dar araladı. Bir elile sımsıkı kenara tu- tunarak dikkatle basamağın üzerine kaydı. Kapının mandalını bükerek u- sullacık kapadı. Ondan sonra, vağga - nun yanlarındaki sarı madeni tutuna- cakları sımsıkı kavrıyarak arabanın ar- kasına dolaştı. Tamponlardan birinin üstüne at gibi binerek bavulunu kuca- ğına aldı.. Tren, yıldırım sür'atile gidiyordu. İki vagon arasında, insan sinirlerinin güç tahammül edebileceği korkunç bir gürültü kaynıyordu. Buna tahammül e- debilmek için insanın çok metin bir i- rada ve sinir hâkimiyetine malik ol- ması icab ediyordu. Gâvur Mehmet, o yuvarlak tampon | demirinin üzerinde sağa sola kayıyor.. bir tarafa yuvarlanıvererek parça par- ça olmamak için demirlere sımsıkı ya- pışıyor.. müvazenesini, güçlükle mu - hafaza edebiliyordu. Tren, uzun uzun düdük çalmaya başlamıştı... Gâvyur Mehmet, geniş bir İnefes almış: — Bir istasyona geliyoruz. Diye mırıldanmıştı... İçinde, büyük bir sevinç uyanmıştı. Çünkü, müvaze- nesini muhafaza edebilmek için o kalın ve sert demirleri tutmaktan, artık a « vuçları patlamıştı ...Bereket versin ki biraz sonra, tren yavaş yavaş ağırlaş-| mış.. tekerlekler gicirdamiş.. kondük- törler, istasyonun adını bağırmaya başlamışlardı. | Gâvur Mehmet, derhal tamponun üstünden sıçramış, koşa koşa, istas - yona giderek, İstanbul için üçüncü mevki bir bilet almıştı. Ondan sonra da, kalabalığın arasına karışarak ü - çüncü mevki vagonlardan birine gir - miş., bir köşeye yerleşmişti. * Tren; ağır ağır Sirkeci garına gir - miş.. rampada bekleyen, bir kalabalı- ğin önünde tevakkuf etmişti. Bekleyen-belk, kaynaşmış;: borker yolcusunu aramak için vagonlara da - ğılmış.. yüzlerce se& birbirine karışmış- ti. Tienden ininek için' acöle etmiyen Gâvur Mehmet, başını kompartımanın penceresinden çıkarmış; sağa sola ba- karak aranmaya başlamıştı Nihayet | bir kaç saniye sonra, gülüm — Tahminimde — aldanmamışım... Bizimkiler, gelmişler. Diye mırıldanmıştı. Bavulunu almış, trenden atlamış, ka- iabalığın içine karışmıştı. Birinci mev- | ki vagonlarının önünde telâşlı telâşlı | pencerelere bakışan iki adama doğru | yaklaşmıştı. Bu iki adam, şöylece konuşuyorlar- di — Allah, Allah... Mutlaka, bu tren- d çilenil İlrım gelirdi. Sen,ne döri sin bu işe, Hüsnü bey?.. — Vallahi bilmem, Hasan efendi... Validen gelen şifreli telgrafta, bu tren- le hareketi bildiriliyordu. — İyi amma, artada kendizi görül- mMüyor. O sırada; birinci mevki vagonlarına bakan bir kondüktör, orada dolaşıyor- du. Hüsnü beyle, Hasan efendi; bu iki büyük zabıta memuru derhal © kon - düktöre yaklaşmışlar, isticvaba başla-| .. mişlardı: — Baksan a oğlum!.. bu trenle Se- lânikten bizim bir yoltumuz gelecek- ti — Nasil yolcu?.. — Bir zaptiye tabur ağası... İrice vücutlu.. gayet yakısıklı.. âdeta, insan güzeli... — Evet.. evet... O yolcu, Selânik - ten trene bindi. Hattâ, biletini ben (Richart Vagnerin CİBALİ ZİNDANLARI Son Paosta'nın zabıta romani : '7 zımbaladım. Fakat, üç istasyon sonra, kayboluverdi. —Allah, Allah... Sebep?:. — E, olur a.. bir şey için istasyonda iner, İşini bitiremez. Treni kaçırır. — E, eşyası filân yok mu idi?.. Bun- ların trende kalması lâzım gelmez mi?, — Vallahi, farkında değilim... Gö- rüyorsunuz, bu kalabalıkta... Kondüktörün sözü, ağzında kalmış- tı. Çünkü; serteftiş Hasan efendi, bir- denbire durduğu yerden bir adım ileri fırlamış; iki elile kalça kemiklerini tu- tarak: — Çüüüş, be herif.. ormandan mı geliyorsun?.. Diye bağırmıştı. Bu söze muhatap olan, iri vücutlu bir Arnavut, derhal Hasan efendinin üstüne atılmış.. yakasından sımsıkı kavramış: — More.. sen çime diyorsun çuuuş... Çuş, senin babandır. Diye bağırarak onu fena halde sars- mıştı... Şimdi bu iki adam arasında, bir kavga başlamıştı. — Herift.. Kör müsün.. koca bavü- lu belime vurdun. — More, sen çor musun.. koskoca bavulu cormedin. — Kör, sensin.. — Sensin çor, — Herif, yakamı bırak... — Bırakmazsam, ne olur. Serteftiş; Hüsnü bey de ileri atıl - mıiş, işe karışmıştı. — Be adam, belâmısın sen... Ca - liba, seni İstanbula hediyelik gönder - mişler. — Vay.. ben, belâ haa... Sensin, belâ.. sensin, hediyelik göndermişler. — Herif bırak yakamı.. — Be adam defol git.. bizi günaha sokma... — More, günaha girersen ne olur.. alimallah kızdirmayın beni. Prasa gibi | RADYO Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Muhtelif plâklar, 19: Haberler, 19,15: Hafif musiki parçaları (plâk), 20: Halk musikisi, 20,30: Stüdyo orkastraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile- cektir, PRAG 20,20: Halif musiki, 21.05: Halk şarkı- ları, 21,55: Senfonik konser, 23,15: Plâk. VARŞOVA 21.50: Haberler; 22,45: 20: Leh — muzikisi, 22,05: Klâsik musiki — parçaları, Spor haberleri; 23: Dans musikisi; 24: |Plak. BUDAPEŞTE 20: Radyo sâlon orkestrası, 21,30: As- keri banda, 23,20: Oda musikisi plâklar; 24,10: Çigan musikisi. BÜKREŞ 18,15: Orkestra; 19,15: Konserin de- vamı; 20: Konferans; 20,20: Plâk; 21,15: operası; 23,45: Haberler; 24: Gece musikisi, MOSKOVA 18,30: Popüler konser; 20: Edebt, mu- sikili radyo piyesi; 21: Şarkılı neşriyatı 22: Yabancı dillerle neşriyat. BELGRAT 21: Zagrepten — nakil; 23: Haberler; 23,30: Dana plâkları; 23,35: Plük. VİYANA Haberler; 23,10: Ha- 3,50 Sözleri 24.15: Konserin devamı; 24,45: Viyana mutikisi, İSTANBUL 11 Haziran Cumartesi 18: Dans musikisi (plâk); 19: Haber- ler; 19,15: Muhtelif plâklar; 19,30: Ço. cuk saati: Hikâyeler; 20: Kadıköy Halkevi koro heyeti. Profesör Hulüsi Okton idare- sihde; 20.30: Stüdyo örkestraları; 21,30: Son haberler. |çitir çitir yerim sizi.. hem vallahi.. hem billâhi... —Herifl.. E artık sen, belâya kaşık tuttun, Şimdi görürsün gününü. | Bunu söyleyen Hüsnü bey, derhal etrafına bakındı. Orada duran istasyon muhafızı çavuşu çağırdı. — Oğluml!.. Çavuş ağa ...Ben, zap tiye serteftişiyim. Çabuk iki silâhl ar kadaş al da gel Diyü bağırdi Silâhlı zaptiyeler, uzakta değillerdi. İnzibat ve asayişin temini için orada; karakol ittihaz edilen odanın kapısi | önünde beklemektelerdi. Çavuş, arkasında iki silâhl zaptiye ile koşa koşa gelmişti. Hüsnü Bey, o Arnavudu göstermiş: — — Alın, şu herifi.. Kapıaltına götü: — rün. Ben de geliyorum, Diye, emir vermişti. Arnavut, zaptiyelere de biraz böbür: | lenmek istemişti. Fakat, iki tüfek dip çiği havaya kalkar kalkmaz, derhal yek — kenleri suya indirmiş; yola düzülü « vermişti, Arnavutla zaptiyeler önde, Çerket Hüsnü Beyle Gürcü Hasan Efendi ar kada; zaptiye kapısına gelmişlerdi. Arnavuda fena halde öfkelenmiş olan Hüsnü Bey, derhal kapı çavuşunu ça“ ğırmış; yüksek sesle şu emri verdi: — Baksana, çavuş ağa!.. Şu yabani herifi aşağı al. Üç gün üç gece kapı a tına misafir et. Beş vakitte de ellişer so* pa ikram etmeyi unutma... Yabani he rif.. İstanbul toprağına ayak basar bas maz, çiğ prasa gibi bizi çatır çatır ye" meye iştahlandı... Bugün böyle yapar" sa, yarın kimbilir başımıza ne İşler ç karacak?.. Beş vakitte ellişer sopa ye sin de; İstanbulda, eşekleri bile m kamla anırttıklarını öğrensin. Emrini verdi... Fakat o anda Arnar vut Hüsnü Beyin kulağına eğildi: (Arkası ver) | BULMACA . 5 6 <Ii 2400 L a Fo F Te le Bd ll (- el e ei slelele , NIIEİ Ver feslala | X| « Haa | | B l D l laki mg —- | DE ) IEEHDGİ DL İ belsl e| | Soldan sağa: | - Ondalığın frenkçesi, kibar. 2 - Toy, d nek. 3 - Nazar değmesin diye asılan şey. * Rezmi taşkil eden noktaların ismi, zanda tutulur. 5 - Of'un benzeri bir ses, k Vulmış. 6 - Yeni isimlerden birl sporca dası 7 — Üçüncü şahıs, aklin Türkçeti kör. 8 - Sız manasına gelir, ceki ve köl vergilerden biri, dest. 9 - Cemi edatı, eli mekten emrihazır. 10 - Batın, başa giyil' örme takke, Yukarıdan aşağıya: 1 * Erkeklarin ayaklarına geçirdiklef elbisenin bir parçası, 2 — Kira, mükem ? mel. 3 - Terzilik, haya. 4 - Muhtarın betf zeri, bal yapan hayvan. 5 - Bir E ilâv. buyuruk olur, kucak. 6 — Nekahat resine giten doğurmuş kadin. 7 - Yüz kaldırmak; 8 - Sokulmaktan emrihazır, bat edatı. 9 - Sicim, su akan yer. 10 - | eZ K bareketli. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: 1 - Yamyam, ara. 2 — Gavs, 3- Daire, kan. 4 « Asil, asker. $ - Nalb ter. 6 - İlâ, gol. 7 - Kıy, orak. 8 - Aztı 9 - Aksak, nebi. 10 - Zil, fal, şak. Yukarıdan aşağıya: 1 - Yalan, naz. 2 - Ad, saik, ki. 3- dilli. 4 - Albay, af 5 - Abi, aka. 6 - MA ran. B - Ad, lâ; er l Saat 22 den sonra Anadolu ıjınımmjce'x(iı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: