19 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

19 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihatçılar Devrinde ÇY MUHALEFET ©© ” Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı,Nasıl öldü? Son Posta'nın siyast tefrikası * 2 KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tefrikası: 46 Ömer için dünyanın hududu aşağı-| gezdireceğim, gözlüklü amcayı gezdi- Ha Bahriye nezaretinin duvarları dibin-|receğim, herkesi gezdireceğim... O i- Yazanı Ziya Şakir de bittiği için Usküdara gitmek ona ni- nesinden dinlediği masallardaki Kafda- ki adamı, arabama bindirmem ama.. Bir hafta geçti... Ali bey, Nuri us- ğinin ardına gitmek gibi heyecanlı birtaya yeni ortaklarının atelyeyi geze -« yolculuk geldi ve yukarda yatakları ceklerini söyledi. Usta, yeni ortağın toplıyan Güliazra seslendi: — Ana ben üsküdara gidiyorum. Kasımpaşadan köprüye, köprüden kim olduğunu sormadı. Fakat öğleden sonra Ali bey, Nuri bey ve yeni ortak atelyeye girdikleri vakit sapsarı oldu. Üsküdara kadar süren vapur yolculu-|Usta onu görür görmez tamdı. Bu, bir ğu Ömeri hayran bıraktı. Ve babasının elinden tutarak atelyeye girdiği vakit köşk bahçesinin kapısında ve Gülizarın sandığından çıkan fotoğraf kâğıdının birdenbire o kadar çok ve inanılmaz|üstündeki adamdı. Ali ve Nuri beyle- şeyler görmüş oldu ki hemen Kasım -| rin yeni ortakları, Seyfi beydi. paşaya, mahalleye dönmek, bütün bun- İarı arkadaşlarına anlatmak istedi. ! Ömer, atelyede güler yüzle karşı - landı. Bu havası tozlu, aydınlığı bula- nık yere bir çocuğun gelişi işcilerin üs- tünde neş'eli bir şarkı tesirini yapmış- tı. Hele tesviyeci Şükrü baba ile Ö - mer çabucak dost oldular. Tesviyeci Şükrü baba, atelyenin ay- niumundzuknolmıymliıüîş—hım çisiydi. Elli yaşındaydı. Kısacık boy - luydu. Burnunun üstünde kenarları te- neke, kulaktan geçme bir koca karı gözlüğü vardı. Bu gözlüğün kocaman burnuna binen yerine, acıtmasın diye bez sarılmıştı. Şükrü babaya Ömer, egözlüklü am- cap adını taktı. Ve gözlüklü anacanının yanında ondan izahat alarak, her önü- | 'ne gelen şeyi karıştırmak isliyerek a - telyedeki tezgâhları dolaştı. Burnunu kıskaçlıyan işcilerden birine sunturlu bir küfür sayurdu ve gözlüklü amca - nın verdiği bir tahta takoza çiviler ça- karak akşamı etti. Baba oğul eve döndüler. Nuri usta yıllardır işten böyle neşeli dönme - mişti. Ertesi sabah yine Ömeri aldı ve artık Ömerin atelyeye gitmesi âdet oldu. Bir gün gözlüklü amcayla Ömer üç gündür üzerinde uğraştıkları küçük bir arabanın tekerleklerini takarlarken a- telyeye Ali bey girdi. Ali bey Alman- yaya yaptığı kısa bir seyahatten dön - müştü. Yanında Nuri bey var. Atelyeye girdikleri vakit içerde bir sessizlik oldu. Nuri ustaya doğrü yü - rüdüler. Gözlüklü amca elinde arabay- la ayğa kalktı ve Ömer gelenlere bak- tı, gözlüklü amcanın kolundan çeke - Seyfi bey biraz şişmanlemıştı. Us - ta onun sesini ilk defa duyuyordu. Ka- kn ve kısık bir sesle konuşuyor. Usta, gözlüklü amcanın yanında ye- re çömelmiş, bir şeyler yapan Ömere baktı. Ömer yeni gelenleri görmüş ba- şını bir kaldırmış, sonra bunların ara- basına bindirmek istemediği adamlar olduğunu görünce somurtarak tekrar işine eğmişti. Seyfi beyi belki Nuri usta, patronları atelyede dolaş- tırdı. Ara sıra göz ucuyla bir Ömere, bir Seyfi beye bakarak izahat verdi. Ömerin şöyle bir Seyfi beye benziyon tarafı vardı. Bu benzeyişin farkına varmak azap oldu ustaya. Gözlüklü amcanm yanına geldiler. Örner ayağa kalktı. Ali bey: — Merhaba Ömer usta, dedi. Ömer somurtkan: — Merhaba, dedi. Nuri bey, Seyfi beye Ömeri gös - tererek: — Bizim Nuri ustanın oğlu, dedi. Çekirdekten yetişiyor. Seyfi bey, çocuğa şöyle bir baktı. Ve nlâkasız başını çevirdi. Yürüdüler. Çıktılar atelyeden. Nuri usta, akşama kadar gitgide ço- galan bir kuruntuyla çıldıracak gibiy- di. Nuri beyle Ali usta Ömerin öz ba- basınmın Seyfi bey olduğunu her halde bilmezlerdi. Fakat eğer Af olsun diye Gülizar macerasını ona anlatacak o - lurlarsa.. Seyfi bey Ömeri almak is - terse,. atelye kapasının bher açılışında ustanın yüreği duracak gibi oluyar. Akşama doğru son kararını verdi. Miralay İsmail Hakkı ağır ithamlarda bulunmuş, İttihad ve Terakki Cemiyeti Reisi ( Dünkü kısının hülâsası ) (Bazı senebi gazetelerinin kendi ley- | — hindeki neşriyatım ve buyların efkâri u- mümiyedeki akislerini endişe ile karşıla - yan Abdülhamit başkütibi Tahasin Paşayı | — Sadrasam Bail, Paşaya göndererek bu bu- sustaki mütaleasını sordurmuş, Salt Paşa umümüyeyi istihfaf eder — bir da efkârı tarıda: —Bu halk mı? Bu halk mu? demişti. Abâülhamit, Sait Paşanın bu istihfafırı beğenmedi. Zulüm ve istiydadına rağmen| ' Çar Nikola efkârı umumiyeye mukavemet edemiyerek Düma meclisini açmıştı. İran- da meşrutiyet lehine kanlı vak'alar cere- | 4 yan ediyordu. Bu hüdizeler Abdülhamldı| — Şi- daha esaali düşüncelere sevketmişti. Abdülhamit kanunu esasinin — neşrini düşünüyordu. Fakat kendisinden aldığı dolgunca maaşla Pnriste yaşayan bir Jon Türkün verdiği jürnel —tikidlerini altüst etmiş, bu fürmalı © sarada yanında bulu- man Feraşelişerile yekili Seyit İbrahim Esat Efendiye güstermisti. Salnalda — Pariste bulunun Son Türklerin birbirlerine düştükleri bildirti. yordu. Seyit İbrahim Efendi bunu okuyunca #rtik korkulacak bir şoy —kalmadığımı, bunlar arasına tefrika düşmüş olduğunu anlatmıştlı. Bunun üzerine — Abdülbamlt tercüme ettörmekte olduğu kamumu esasi Müsvoddelerini derleyip toplayıp muhafa- Za etmişti. Bu jürnalın bir tek kullmesi bile yalan değildiAvrupadakt bürriyetperverler tmulı- telif partilere ayrılmış ,birbirlerine karşı şiddetle muhalefete başlamışlardı. Jön 'Türk zümresini teğtil edenlerin kal- bur üstüne grlenleri Hcerlik hirsiyle bir- birleriyle mücndele odiyorlardı. Ahmet Riza Bey, bunların en kıdem'i- lerindendi. ve Oznanlı Terukki ve İstihat Cemiyetini teşkil etmişti B En küvyetli rakiplerinden biri damat Mahmut Paşa ile Mizan gazetesi sahibi Dağıstanlı Murat Beydi, —Mahmut Paşa uzun bir sefalet ve has- hbu bir mevki ihraz etmiş ve Ahmet Riza Beye babacından daha korkanç bir Takip _Mıhwhmw Kil aylemişti.) ılıifmt—m- Evvelâ (Ahmet Ver -|bu hücumlar, Ahmet Riza beyi çol “(tüni inhisar altına almıya hakkın yok. Ahmet Riza Beyi düelloya bile çağırmıştı kedeceğini; ademi merkeziyetin ise ana valtanı birbirinden tefrik eyliyece gini ileri sörerek Sabahaddin beyi va tana ihanetle ittiham ediyorlardı. Ahmet Riza beyin sert neşriyatı prens Sabahaddin beyin tarafdarların B ; : | mişler.. ondan sonra da büyük mikyas-| — Demişti. ta faaliyete geçmişlerdi. (1310 sene-| —Ahmet Riza beyin bu cevabı, muha- |sinde, bu faaliyet, büsbütün artmıştı. İliflerini büsbütün küplere bindirmişti. Tıbbiye mektebinde başlıyan bu faa-| Artık hücumlar, tevali eylemişti. liyet, İstanbulun bütün münevver mu-| — Mektuplar ve broşürlerle başlıyan dani), sonra da henüz mektepten çık-| müşkül vaziyetlere düşürecek mahi - mış olan doktor Nâzım ile Ali Zühtü-| yette idi. Ve bunların muhtelif kısım- yü Avrupaya yollamışlardı. Ö zaman |ları aynen şu cümleleri ihtiva etmekte sen, Abdülhamide lâyihalar, arizeler|idi: — » göndermekle meşgul idin. Doktor Nâ-| — (Siz, sözünüzün sahibi olmayıp, tıyneti- zım, İstanbuldan Parise geldi. Seninle |nizde merküz olan sükün bulmaz kinlerin uzun uzadiye görüştükten sonra, seni | mağlübu bir mürai, bir yalancısınız...) cemiyete idbal etti... Sen, cemiyette| C- WHF_—“— bir baş olmak istedin. Bunun için İs tanbulla bir hayli müzakere ve mu habere cereyan etti. Nihayet, (Osman-| ' İttihat ve Terakki Cuıı.ıyed) vnva - |.. aöen ve ber birinlze yürlerlerizi mile senin teklifin kabul edildi... Sen.iı_, di Na esyile tü öadlle Sölimi Cemiyetin bir müessisi değil, alelâde | önütfamuz olması lüzen gelen bu zatı me- bir mensubundan başka bir şey değil -| kârimperver - bana da desti mürüvret ve sin. Binaenaleyh burada hürriyetper- insaniyetini uzatlı. | verliği ve hürriyetperverliğin rtyııql (Geçen sene Mevirda bulunduğunuz za- Diye, neşriyata girişmişlerdi. yaan, - Mesır Hidivi Abbas Hilmi Paşanın - Ahmet Riza bey, bunlara cevap ver-|7Zatım vesatetine me için can attınız?.. Ge- şerefi mülâkatlarına nailiyet emelile, bir mış:acünkpmı&hahıddmbeyl'_?n”-?— - e surafdanlanınış gizlice Abdülbamidi eeine takdisa olanmak öçlü teşekbileli Kütükte Ömerin babası kendisiydi. Ö- rek sordu: meri kimse ondan alamaz. — Bunlar da kim gözlüklü amca? Ahmet Riza beyle, prens Sabahad-|tarafdarlığı ile itham etmişti. — Buna &m&mw&“&pı—ı&hhıddhbırm“? muştu. Ve bu da, Ahmet Riza beyle|yiyatı arasında, şöyle bir fıkranın geç- Yunmadımır... Bu tecrübeyi; bundan bir ükd sene mukacidem, Pariste de icra etmişti - niz. Mes'ulünür, gene biysüd kalmıştı. Ban- Gözlüklü amca fısıldadı: — Patronlar.. — Patronlar ne demek gözlüklü am- ca) Gözlüklü amca cevap vermedi. Çün- kü Ali bey Nuri ustayla konuşmuş, on- lara doğru geliyordu. Nuri usta, pat - ronların Şükrü babayla Ömere doğru Ali bey sordu: Günlük Notlarından Kalp üzerindeki Sancılar Gelen hasta: £ ddin beyin tarafdarları |mesi idiz Jarı inkâr edebilecek misiniz?..) ı—hıhııçhı:huıd—huy_.'- Töle, yelniz dere t alahını -| — Tüdiv hazretlerine olan iğbirarınızın B ü temek, vatandaşlarımıza müphem bir it-| tebabı anlaşıldı. (Ademi kabul) ile (se - | Ahmet Riza bey; meşrettiği (Meş- |hat teklif etmekle kalmıyoruz. Asil tarzı | İâmeti vatan?) mamına bir şey koparama. |veret) gazetesinin 12 şubat 1907 ta- maişetimizin wlaln Tüzumunu anlatmak... | mak...) 4 rühli müshasında, fön Türklerin akdet-| Birincideki fenalığın, ikincideki noksanlar-| — 1On beş senodenberi, şumun bunun ia- tiği bür kongreden bahsoderken, prens (dan meşet eylediğini göstermek.. maddi ve , Hesile yınıılı_ıı._lllhy—_ı.. Sabahaddin için: ““—_üwnm!h——-ç*'î "n[..—îı]â serseri. ııâhıhıl...lü..]n.z;düıb——l—l—ıı* u_—: eden Geceleri büyük bir sıkıntı içinde uyan- dığını ve çarpıntıdan nefesi tikanacak deröcede buhran geçirdiğini anlatıyor. Göğrünü saran ağııdan, kollarında v- yuşukluktan birdenbire bir felç gelece- ğini düşünüyor ve kerkusunu söylü - yor. 45 yaşında, 72 kilodur. On sene ev « wel bir tifo, sen dözt sene içinde de iki defa dizanteri geçirmiş. Muxyene ettim. El ve ayaklarında gişlik var. Da- hbili kalb adalesi boruk. Bir müddet — Kimin bu çocuk Şükrü baba? Se- nin mi? Nuri usta atıldı: — Benim.. Ali bey, Nuri beyin yüzüne bak - tı. Gülüşür gibi oldular. Nuri bey: — Maşallah topuz gibi delikanlı, de- di. Tıpkı babasına benziyor. Bu «tıpkı babasına benziyor» öyle bir edayla söylenmişti ki, Nuri usta kıpkırmızı oldu. Herifin suratına bir | ütiklerini görüncü poşlarine ı.w.' Diye bağırıyor; onun tarafdarlarına | — TBir w -.d- —u'-— da, ağzıma gelen sözleri söylüyordu. i'-"rd T ııkli saleki <Bi veğik Prens Sabahaddin bey; bu hücumu, | temin edemeyiz. Sefriletlerimisin esbala va- itidal ve sükünetle karşilamıştı. Ah - Tiye ılıq!lıd -.'“.._kü AHEIL:»;: met Riza beye misbetle; — daha çiddi, | rlmadıkca d Tusünlk Abökan daha vakur, aha derli toplu — sözler FN üu—n 1 4 a| kullanmıştı. Fakat prensin taraftarların W yi dan havsalası dar olanlar, kalemlerini| - Prens Sabhaddin bey, meseleyi ve İzapta muktedir olamamışlar; Ahmet| vöziyeti îü'hi ı-."hh BENİ çe Riza beyi, çok ağır jttihamlar altında | 'dare ettiğini iddia ediyor.. Ahmet Ri- hırpalamaya başlamışlardı. za beyin (Şüzayi Ümmet) ve (Meş Mi veret) deki hararetli neşriyatını tenki- vüs'et, ve hatırı saydır derecelerde size te- mini sorvet ve refahiyet eylediğinden; el « sumuz. | (Sizin gibi çirki (1) garazküri ile alüde vicdan bir vefiki mesleğe, bir haksız hem- şeriye - velev manen olsun - tomasta bu - lunduğumdan dolayı, Allah bilir ki, na - dimim. Hayatımdan, insanlığımdan da mü- teneffirim.) Aradaki ihtilâf; hiç bir ciddi ve il- mi sebebe istinat etmeden — uzayıp gidiyordu. Ahmet Riza bey; kendisi- tokat atı k için kendini tuttu. ,tokat atmamak için ini zor tuttu İne hücum edenlere hafiyelik, jürnal - Ali bey, Ömerin başını okşıyarak Uro fraiginge devam etti. | — İlk hücumda, Ahmet Riza beyin (li- Bütün fa'al vazifelerini bıraktı. Adada ü i ide girişiyor: TTT ÇŞT sordu: — Kaç yaşındasın?.. Ömer, ters ters cevap verdi: — Dört.. sana ne?.. Ali bey şaştı: — Demek dört sene geçti ha?... Ne isim koydun buna Nuri usta? Nuri usta, kelimelere basarak, cevap verdi: — Öğlümn adı Ömer... O akşam eve dönerlerken Ömerin e- linde arabası vardı. Babasına dedi ki: — Baba, bu arabada seni gezdire - ceğim, annemi gezdireceğim, ninemi etrahı çamlı örülü bir köşkte istirahat eti Sihhi yiyor, tütün de içmiyor, kahve kullanmıyor. Şimdi kontrol ettğim bu hastam - da attık ağrılar pek sık gelmiyor. Ce- coleri çok rahat uyuyor. Gündüzleri ayda bir iki defa fazla yol yürüdüğü zamanlar göğsünde hafif ağrılar duy * duğunu söylüyor. Tehlikenin geçtiğimize memnüundur. (*) Bu notları kesip saklaymı, ya- hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetlişebilir. Önüne — Sen, ne sıfatla Osmanlı İttihat ve| Terakki Cemiyetinin reisiyim diye ö- vünüp duruyarsun. Bu Cemiyet; 1305 / senesi mayıs ayının yirmi birinci gü -| nünün akşamı, İstanbulda Askeri Tıb-| |biye mektebi talebesinden, Kanyalı 'Hikmet Emin, Diyarıbekirli İshak Sü- |i Cevdet, Kafkasyahı Mehmed Reşid isminde, beş mektep talebesi tarafın - dan tesis edilmiştir... Bu talebeler bu cemiyete evvelâ Ç(İttihadı Osman?) na- ismi (İttihat - Terakki) ye tebdil et- lmııı vermişler.. üç sene sonra da bu| — Memleketin baştarbaşa ateşler için- |de kaldığı, kızıl kanlara boyandığı bir zamanda; yalmz, Abdülhamidin hükü- metini devirmek.. yalnız Meşrutiyeti ilân eylemekle hiç bir şey kazanıda - maz. Asıl Tâzım olan, içtimal saadetin iyollarını bulmak ve bunu da herkese açmak Tâzımdır. Diyordu. Ve bu yolların da ancak Çteşebbüsü şahsi - ve - ademi merke- ziyet) usulünü tatbik ile mümkün o - lacağını iddia ediyordu. Ahmet Riza bey ile tarafdarları, bu| öddia karşısında köpürüyorlar.. ıqıb-i İbüsü şahsinin momleketi anarşiye sev- cilik, isnad ediyor: (Mzar Hidivi Abbas Hilmi Paşa, Ab - dülhamide heş görünmek için Paristeki Jöm Türkleri gizlice takip etliriyor. Ve, bun - lar hakkında Abdülhamide —muntazaman jurnal gönderiyor. Bu hafiyeliği yapan, siz- siniz. Paristeki Jön Türkler hakkında kem- disine yalan yanlış malâmat veriyorsunuz. Bidivi de jurnalcılığa sevkediyorsunuz. Za- ten bu sizin san'alinizdir. Siz bunuş; Yıldız da istintak edildiğiniz zaman da yapmak istediniz. Fakat, muvaffak olamadımız.) Diyar. (Arkası vac) () Çirkef,

Bu sayıdan diğer sayfalar: