July 19, 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

July 19, 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Kahramanlık, aşk, heyecan ve macera KORSANIN KIZI Yazan : Kadircan Kaflı Temuçin'in gök bayrağı Karakuwum'da dalgalanıyordu. Son Posta'nın tarihi tefrikası i Numara : 21 Onda, kuvvete, genç ve güzel|y: açtı ve içinden güzel bir harmeniye|tinde ve başbaşa oturuyormuş gibi kol | vardı. O gün şimalden cenuba vetdoğudan i e e ale © p biç çıktı. |nuşmağa beşlyordi pm . ei e il Me döndü: Mansur onun elini tuttu: yüz binlerle Türk ve Moğol burada toplan- dar leş geleli ve çılgınca seve - — Bunları size sultanın kızı arma-| — Sus... Yeter artık... Bunlar ben İç bi e 2 pembiş memiş, başka kızların çoktan evlenmiş'ğan ediyor. Sırtınızdakileri hemen çı- agi orum. Fakat belli etmemek ge- ie lele Bayek Jel GE TERLİ “ zi i Sn lak : " : em A EM ai Birdenbire ayağa kalk, Çadırın ka İda Takla ae akmaya ra tanıdığı erkekler arasında| OVe hizmetçiye: pısından başını uzatarak baktı. Orada| Kara ve beyaz tuğlar, gök bayraklar, yalnız Münzeri hatırlayabiliyordu. O| — Çık dışarı! hizmetçiden başka kimseler yoktu. As- kurultayın önündeki büyük meydana dikil- da kurnazlığı, tatlı sözleri ve sokulgan- Dedikten sonra kendisi de onun er- erler yüz adım kadar ötede yerlere | mişti. Kısa boylu atlarına binmiş olan liğile genç kızın hoşuna gidebilmişti. İdından yürüdü. Tam çıkacağı sırada | serilmişler, yorgun ve bitkin bir hal -| ksa boylu savaşcılar iki sra olmuşlardı. Be gümü bee öimmek ile: ie aman vyinya dallar. Harem Cene eğe ei alel zeyl, sl 5 metil delili i çabuk -|halkının çadırları da yirmi adım kader | ve kalkanlarile gene bir akına gidecek gibi öze mesire yn — Ni ri re ami uzaktı ve konuşurken seslerinin oraya | hazırlanmışlardı. Fakat bugün burada bir : BŞ iv - kadar varmasına imkân yoktu. Zaten |akın hazırlığı yapılmıyordu. O gün Temu- Dediği zaman onun cesaretini dene-| Diye ürime İki LE balm eki sil; > uşuyorlardı. Kapıdaki hiz- işaret etti. için? bu kurnaz ve tedbirli arkada - e - isale yamişiebrur lay g8 İri vr empefamsreie$ zim ema ğ Diye sormuştu. » İyor ve hemen istediğini yapıyordu. miyordu. la dan gene Mansurun sesi duyuldu: — ii — Bitti mi? Hazır mısın? çe zanan tay, yirmi beşinde iken oh bin- İlim i yasın yüzünü pek düşünceli bulmuş-İlerle kişilk ordularla Çine akınlar yapan ki Bir hizmetçi üstü örtülü bir tepsiltu- $ : Eğer ona karşı kuvvetli bir aşk bes-| getirdi. Çadırın ortasına koydu. aş ze rm zg ig lr i Mansur inin önündeki minder doyur, sonra güzel uyku u - K el tarmiş Ve sey» ek İL md 2 Lak akal kei bağım ekilde yu lak gözleri, kemikli yüzü ve ince uzun bo- yile Temuçin'in en yakınında duruyor - Genç kız bu sözleri söyleyen Mün - a emen yürüyüp gitmiş - €ğer razı olmazsa onunla birlikte ka -| göstererek: Sardı. — Otur! Fakat şimdi sadri Leke vel Dedi. vr ittikçe artan ha ir sarhoş| Kibarbi ci gibi iş o-İtirdi: Bittikçe yranlık onu ır bir arap geni giyinmiş o- Dimi li & üzerine oturmuştu. gibi yapıyordu: lan İlyas onun dediğini hemen yap - Birer çelik parıltısı gibi ışıldıyan gözle — Beni isteyenler niçin bunun gibi tı. vaşı unuttun mu? rile kurultaya baktı. Artık on iki yaşında değildiler? Hizmetçi tepsinin örtüsünü kaldı -| — Unutur muyum hiç? Bir alçağın |babasız kaldığın kaç defn düşmanlarının ellerine esir düştüğünü, zincirler içinde zin- danlarda inlediğini, genç ve güzel karısının kaçırıldığını ve hattâ onun bir düşmanının çocuğunu karnında taşıyarak geri döndü- ğünü hep unutmuştu. Sarsılmaz iradesi, bit- mez cesareti sayesinde bütün zorlukları yenmiş, bütün düşmanlarını yere sermiş, Moğollarla Türkleri bir bayrak altına top- Jamıştı, Babası Yisukay'ın küçük kabilesi bile onu vaktile yüzüstü bırakmıştı. Bir ta“ raftan anası Ulun Eke'nin at sırtında bir erkek gibi savaştıktan «6nra Eçike ile ev- lenmesi, bir taraftan da Temuçinin yılmı- yan ve sarsılmıyan azmi bütün zorlukları yere sermiş, bugünü yaratmıştı. Temuçin yaptığı işle kasalıyordu. Böyle söylenerek taliine küsüyordu. | rınca orada soğuk et, tereyağı, reçel, | yaptığı casusluğa kurban oldu. Eğer « İşte, tam istediği gibi bir delikanlı. (hurma gibi çoktanberi görmediği gü -İnun cesareti ve yiğitliği olmasaydı di- de bir esir... Onu zincirlerden İzel şeyler bulunduğu görüldü. ğer yoldaşlar da daha o zaman kılıçtan ırmıştı.. O da islâm olduğu için| Mansur hizmetçiye çıkması için işa-| geçecekti. evlenmesine hiç engel yoktu. Zatenlret etti. — Eğer bizim nereden çıkacağımızı, Cezayirde ve diğer şehirlerde Türklerle| “ Sonra gülümsiyerek İlyasa döndü, | hangi yoldan ve ne zaman gideceğimi- evlenmiş olan bir çok yerli kızlar VS | yavaş sesle: 7 zi düşmana haber vermeselerdi bütün kadınlar vardı. Bunların arasında birl |. Sanma ki her zaman böyle bir! yoldaşlar kurtulurlardı. de sultan kızının bulunması elbet şaşı” çadır ve böyle bir sofra bana kismet 0-| | — Ona hiç şüphe yok. Hiç ol lacak bir şey olamazdı. - , İlur! Hele bu yolculukta ben de peksi-|o alçağı ele geçirebilseydik ve öcümü- O akşam küçük bir tepenin üzerinde İmet kemirmekten usanmıştım, durdular, Çadırlar kuruldu. Dedi. Ertesi gün öğleye doğru Telemsan kalesinin karşısındaki ordugâha vara- saklardı iş — Şapack biz çay yali; Bunlar'bep ÇArkası var) e Yam ve önyi bleşbi ME İlyas Mansurla daha 2 VE Sitti Sekine'nin emrile oluyor. Ona bu y ik d e erim a ei m başbaşa konuşmak için fırsat arıyordu. | emrileri verdiren de Hızır Reisin genç m an çe İşi de Çünkü aklı bep geride b Evi ve yakışıklı leventlerinden Pi İ 5 ” li z ia gi Sd me Zikzak li ile Oruç Reiste ve onun leventle-| nun sayesinde bugün benim de sultar stan ulaselirken!: ye di BİR , z . ” benimle paylaş: tindeydi. Onlara yardım etmek, hatâ| nin kızı yanında itibarım bir kat daha g li e Dakak yüksel. Mavi (Baştarafı 7 inci sayfada) Ak saçlarile tezad teşkil edecek kadar dinç görünen muhatabım, acaba kızlarım & kabetmekten mi, yoksa Amerikaya, talebe- — Sultanın kızı bana karşi çok <Ö-İteri gibi bir eş bulmadan dönmekten mi mert davranıyor. Halbuki ben onu bü-| korkuyordu? yük tehlikeden kurtardımsa yaranmak | © O, aşakan perdesi ardına sinip te bunu için yapmadım. Rastgele bir deveci ki-İ kendisine sormama vakit bırakmadan ilâ- rastg. ir adam da olaydı gene| ve etti: e a i li — Maamafih bu turnenin tecrübeleri al aklımı başıma getirdi, Bir daha sefer her ik. üçhe yok: Fakat gördüğün | için birer de beli balumdumcağım — Ona şü görd Epe yemen ” tedakârlıktan do. | | Güldüm ve: — Boş tedbir... dedim, Çünkü her ge- icin eli i İayı mi saniyorsun? ce türlü türlü onumara” yapmağa alışmış mak için elinden gelen her şeyi yap - mii Başla me olabilir > in kızlar bir bekçiyi mi atlatamıycaklar? Arap ve İspanyol askerleri, ortada) — Seni kendisine ısındıtmak, senin ırmak için çareler arayıp duruyor- du. Fakat Mansur onunla sık sık kar- #laşmaktan bile çekiniyordu. Çünkü henüz aralarına karışan bu Türk esi - tile çıkı fıkı olursa kendi foyası da Meydana çıkabilirdi. Yoksa onun da n ayni düşünceler geçiyor, o da kendilerinden iyilik gördüğü, ber #yden önce pek mert ve iyi kalpli olan Türk yoldaşlarına faydalı olmayı is - tiyordu, Hattâ asıl bu maksatla sulta- Mın gözüne girmek, gerek onun ve ge- Tek yanındakilerin itimadiarını kazan- arttı, hattâ onunla uzun uzun konuş- gök altında Gök Moğolların gök bayrağı mak mümkün oldu . bütün bayraklarının o yerinde ve üstünde dalgalanacak!... Diyordu. Onda bugün insanlıktan üstün bir bü- yüklük seziliyordu. Bütün kurultay bir ağızdan bağırdı: — Yaşasın Büyük Cengiz Hanl... Bu sırada uzun saçla omuzlarına dü - şen, sırtında ince bir gömlek ve bacakların- da eski bir şalvar taşıyan, çıplak ayaklı bir adam kurultay önündeki asker safları #- Tasından geçmiş ve oraya gelmişti. O Geçerken herkes saygı ile eğiliyor ve yol veriyordu. Zırhlar, atlası deki bu kalal ipekler ve şatafat için- n şu yarı çıplak adama| O, kızlarına öğreteceği yeni bir «nu- marah nın provasına giderken: ki çadırların etrafında sıralanıyorlar, hoşuna gitmek istiyor. — Kiçin, dedi, buraya tekrar gelmek | gösterdiği saygı nicindi? âdeta bir küçük ordugöh kuru-| — Sebep?... -« istiyorum. Hem © zaman böyle altı kızla| — Gökce geliyor. Yorlardı. — Pek basit... Onun hoşuna git - — Gökçeye yol verin! i Askerler torbalarından çıkardıkları |tin.. — O halde, dedim, Amerikadan vapu-| | Gösterilen saygının yanında bir o kas dar da korku seziliyordu. ra bir ordu kız bindirmeniz lâzım! Gökçe Cengizin üvey kardeşiydi.. Te- mi daire hoşuna gitmekle kalsa oi kadar mühüm sayılmazdı. Fakat sl » | eeereveemsureunnaacasnssansasassn TAKVIM e en az otuz kişilik bir bale hey'etile... Peksimetleri su ile ıslatarak yiyorlar - dı, Selim Tevfik İlyas acıkmıştı. Ona da böyle peksimet verecekler| tanın kızı sana... VE onu büyük bir iştahla kemirecekti. Mansur arkadaşının kulağına doğru Fakat kimsenin aldırdığı yoktu. Bu 8i-| yanarak sesini alçaltmıs ve bir fısıltı Yada Sekine'nin hizmetçilerinden biri-|) iinde sözünü bitirmişti: çenin babası Eçikeye varmıştı. Gökçe Al tay dağlarının bir mağaasında yapayalnız otururdu. Oradan beyaz bir buluta bine | rek göklere yükseldiği, Allahla konuştuğu TEMMUZ Deligun Buldak'da büyük bir kalabalık | yarısıdır. Yazan : Kadircan KAFLI — Temuçin!... Temuçin!... Kasalmalış Oturduğun yor en sonra gideceğin yerin. Zaferlerden kurulmuş bir merdivenden batıya doğru günlerce uzıyan bir ülkeden | çıkaruk başı göklere değen bir imparatof böyle bir zamanda bu tok felsefeden hoy- lanır mı? Cengizin kaşları çatıldı. Gözlerinde MR defa olarak Gökçeyi küçük gören, ona hıncını anlatan partlar vardı. — Gene mi bu?... Hep bul... Benim yanıbaşımda, benimle birlikte ve bu hal kın üstünde sessizce hüküm sürüyor. San ki şu tahtta yalnız başıma oturuyorum, halbuki doğrusu şudur ki onun yansında Gökçe var. Niçin yalnız ben değilim? Ni gin?... i Gökçe kısa sözlerini söyler söylemez çı kıp gitmişti. j Kurultayda sessizlik vardı. Kurultay dağıldı ve o gün akşama doğ« Tu Cengiz Han atına bindi, anasının © « turduğu yere gitti; — Gökçe nerede?.. j Anası, oğlunun Cengiz olmasile mes' « uttu, Onun gene üvey kardeşini aramasi daha çok hoşuna gitmişti: — Irmak boyundadır. Cengiz oraya gitti. Zn Gökçe Selenga ırmağının coşkun sulari na karşı bir kayanın dibine çömelmiş çe mesini avucuna alarak düşünüyordu. — Gükçel... Dönüp baktı. — Hoş geldin Temuçin!... — Ne yapıyorsun? — Düşünüyorum. — Düşünmekten bir şey çıkmaz. — Her şey düşünmekten çıkar. Düşün- mek bizi insanlığımıza bağlar. Düşünmek bizi aşırı ihtiraslardan korur, Neden otur« muyorsun? Hem niçin böyle uzaktasın benden... Şöyle yanıma gelenel... Cengiz Hanın yüzünü karanlık sanyor- du, çünkü güneş, başları beyaz bulutlu dağlar ardına sinmişti. Sordu: — Bugünkü lâf: da düşündükten son- ra mı söyledin? Sesinde korkunç ve sinsi bir hınç sezilis yordu. — Düşünmeden söz söylemem, — Ne demek istedin? . — Sen de akıllısın, Temuçin... — Bana niçin hâlâ Temuçin diyorsun); — Çünkü bana göre sen başka adan olamazsın, Bu isim altında bana daha yas insin! — Benim senin yerinde gözüm yok. Ö“ lâmü her an aklımda tutarım. Sen ise we mutuyorsun. Sana bugün onu batırlattım. — Ölümü miskinler düşünür. Kaç dela ben onu ayaklarımın altına alıp ta çiğne 7 dim ve geçtim. » — Lâkin sonunda gene seni ayaklarınız altına alacak ve toprağa görecektir. Yüzünü başka tarafa çevirdi ve yürüs mek istedi. Gökçe ona seslendi: i — Seni Cengiz yapanları küçük gör « mekle kendin küçülüyorsun o Temuçin..« Bugün kendinde değilsin! i Cengiz bir anda geriye döndü: — Mer zamandan daha çok kendimdes yim, Beni Cengiz yapanlar ha... Bunların başmda sen varsın, değil mi? Öyle ise. Bir snda elini omuzuna attı, yayını aldı, savağından bir ok çekti, yaya koydu ve bütün kuvvetile gerdi: — Al sana... Sen snğ oldukça ben sa- biden Cengiz olamıyacağım. Ok ıslık çalarak ileri fırladı. İki oğlunun bu mes'ut akşamlarında on- amenna İtüçisin anası'on ikisinde yetim kalan oğ- |Jarın aralarında bulunmak isteyen ana da lunu halkın üstünde yükseltmek için Gök. | *vden çıkmış umak boyuna gelmişti. Gökçenin göğsünden giren okun bir İvcu sırtından çıkmıştı. Mes'ut ana bu büyük felâketi gördü ve koşarak Gökçeyi kucakladı. Gökçenin dudaklarından iki söz çıktı: — Zavalh Temuçin... Üvey anasının kollarında ağndan kıvranm — Suuul... Diye inliy: Silkindi ve kendisini Selenga ırmağın Rumi sene Arabt sene ||... . önün idi: ei gi 1352 | söylenirdi ve buna herkes inanırdı. Temu- meye geldi: Li Vurulmuş: > > 19 — çin imparator oluncaya kadar kazandığı Seyyit Mansur sizi yor. İlyas dudak büktü ve mırıldandı: Temmuz |Resmisene| (Hızır büyük zaferlerde üvey kardeşi Gökçeli N — Vurulacak adam bulamamış mı? 8 180 Kl z alemi vu ii ” manevi kuvvetinden çok fayda görmüşlü. | yordu: ak Ea — Fena mi oldu? mal P ea Fakat şimdi o ertik bir hiçtii Çünkü ona KW 5 Şiz irdiği zardan 7— Doğrusu pek güzel kız... Kimin AZAR Tihtiyacı yoktu. üçük bir çadıra girdiği dat öder. Fakat benim şimdi| | | —— Gökçe kurultaya alkışları arasında Man, ir minderin üstünde 'olsa hoşuna & SABAH ! ii > surun orada bir minderin üstü: bunları düşünecek, karıya kıza bağla- SABAH | Rebiülâhır İ Cengize doğru yürüdü. Murduğunu . gördü. İlyasın girdiğini; zil... Ötede bir çok o ” k zamamım değil... Öte e önce selâm verdi ve ayağa kalktı aşi zincirlerini sörüyerek taş ii rak durdu. ; yam rk da ar ak tşala Tk Ayakta duran hizmetçiye: da ise bir çokları geye Şe dukları halde..- er aç! İlyas farkına varmaksızın sesini yük- : - Hizmetçi kenarda duran bir bularak ve Mansurla kendi memleke Alkışlar durdu ve herkes ona baktı. Gökçe, artık imparator olduğu için bü- adamı sarhoşlukinn uyandırmak © isteyen bir sesle bağırdı: 2 — KiNOPR Lima iN kareleri coşkun ve köpüklü sularına attı. Ana ağlıyordu. O gece Temuçin yatağına girerken ho yük bir gurur duyan üvey kardeşine, bir| murdanır gibi şöyle söyleniyordu: — Asıl şimdi Cengizim. Bundan sorsa yalnız benli... m İdi gizn pr) ik li çi Mail

Bu sayıdan diğer sayfalar: