6 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Kalan görüntüleme: 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— ken olmuştur. | tulanlar ekseriyetle böyle yapar- | NGZGngin Amerikalı, 18 ö Bi t 2SON POSTA | ÂAvcı gözlük takmıştı: — Niye gözlük takıyorsun! Diyenlere cevap verdi: Miştim; bir tavşan gözüme ilişti, nişan aldım. Tam tetiği çekece- ğim sırada kulağıma bir ses gel- di; — Âman ne yapıyorsun bay, ben köpeğin Karabaşım! * Ekseriyetle Bir kadın, bir sarhoşu göster- di: — Benimle evlenmek istemiş- ti. reddettim; -o zamandanberi Mütemadiyen içiyor. : — Büyük bir Ffelâketten kur- gün evvel ava git - İ eee ğğ İlânı aşk Müstakbel kayınbaba ile, müs- takbel kaynana, müstakbel da - matlarını — karşılarına — almışlar konuşuyorlardı: — Kızımıza verecek paramız yok, fakat daima ümitvarız. — Neden? — Kızımız zengin bir adamla evlenir; ondan alır, kızımıza ve- ririz diye..., * İltifatlar tinizdeki güzellikleri Wİ diye buraya kadar getirdim. — Ben de sayenizde hiç zah- met etmeden sizin memleketi - göreceğim, görsünler nizdeki güzellikleri W demektir. * Dedikoducu Şoför ilâmı aşk etti: — Gözleriniz, — etomobilimin * fenerleri gibi parlıyor, vücudu - —— Evet amma, utandım da.., Buz sşon model bir Karoseri ka - — Benden mi? dar zarif, hele sesiniz bir korna E kadar ahenktar... Vae.. Va... zevksiz kadın diyeteklerdi. — Sokağl çıkmiken benizi göpkenis-mi giyecektin? — Hayır tokakta göreceklerden.. Şıpl:ııııı bakıp, ne — Beni gördüğünüze hakika- ten memnun oldunuz mu? — Mahalledeki dedikoduyu anlatmadığım bir siz kalmıştı « nız.. Ah bir görebilsem diye kaç gündür yolunuzu bekliyordum. Gürültüden bıkmışlar — Kızlarımın piyano öğrenmesi saye- tİinde epey kâr ettim. — Paralı konser mi verdiler? — Hayır.. Yanımızdaki evi yarı para- fina satın aldım! Staj ı Uşağı, kapıları dinlerken yakalamışlar- hı; darıldılar: — $ z — Sen ne diye kapıları dinliyorsun?- . — Bu arılar, gene hep bize geliyor - — Staj yapıyorum. lar? — Ne atajı? — Balayı yaşadığımızı anlamış ola - < — Ses mühendisi olacağım ! caklar, Saordular: — Kazak koca ile kılıbık koca arasın - da ne fark vardır. — Birisi karısı ne söylerse, evet, der.. Öteki de, hayır! * * ğ Bahtiyar Kadın söyledi: — Bana gönderdiğiniz mektubu bir kaç defa okudum. öt — Ne kadar bahtiyarım. — Bir şey değil.. Manasını anlıyabil - mek için bu zahmete girmiştim. Yol sormak — Bayan, bayan, bana şey tey, yolu yolu tarif eder misiniz? — i yolu? — Şey, şey, sizin oturduğu - huz evin yolunu.. X Olabilir —— Yahu bizim komşunun ka- T Tsını kaldırmışlar, " — Oldabilir, son günlerde çok © hafif bir hal almıştı. Bu fırsat » | tan istifade etmişler desen e. x — Karakolda # — Siz, hırsızı görür görmez taçlarınız muhakkak diken di - getirmek için midir? — Bu dürbün yıldızları yakına İ Farkında değilim bay ko- — Evet! Niser, o-sırada saçlarımı çıkarıp —— ÜÖyle ise Holivuda doğru çevirin de, bir kere de l“' Modinin üzerine koymuştum. bakayım.. Kâr yılında Genç erkek, genç kıza ken - disile evlenmek istediğini söyle - mişti. Genç kız tereddüt etti: — Hayret edilecek bir şey, benimle daha yeni tanıştınız, na- sıl olur da birdenbire evlenmek istiyebilirsiniz. — Sizinle yeni tanıştım am - üü ma, eskidenberi tanırım; baba - Af nızın paralarını depo ettiği ban- kada memurum da.. YA Niye Sarhoş #okakta yuvarlanmıştı, polis yanına geldi: — Ayağa kalk! Sarhoş ayağa kalkmadı: — Niye ayağa kalkmıyorsun? — Tekrar yere yuvarlanma - tmak için! ben Şıklık hakkında Modaya esir olmak bit budalalıktır. Fa- kat onu hiç hesaba katmamak ta deli - lik olur. ik *& * Moda iskelesinde ilk gözüme çarpan iskelenin çımacısiydı. Hiç te modaya uy- gun giyinmemişti. * 4 * — Bütün kadınları kendine bağlamış- tır. — Çapkın bir erkek mi? — Hayır moda! * * $ Erkek elbiseleri için moda, elbise eski- yinceye kadar değişmerz. Fakat kadın el- biseleri için öyle değil! Elbise bir kere sırttan çıktı mı muhakkak modası da geçmiş olur. * * Üi Minansddisin aldiği kadını iür - dün mü? Tam yüz kiloluk.. — Hayır bir facia, kocasından 3 ay bir şapka parası alamıyan kadınım ha- yatını filme almışlar. Hangi kat Vyorkta bir apar - ân yaptırmıştı. Â - Ttuman kirk bir kat- ik *i Amerikalının Lul::a esti.. Katlardan Ü, 1 kaldırmak iste- ——mığan Çâğlfd“. DA Ressam sordu: , atlardan birini — Niye? _ı'lcalııımı — Şehirli —kızlara ar sordu: İstiyorum Ressam, köylü kızın tesmini yapacaktı. Köylü kız bir şart koş- tu: — Resmimi aâmma, — yanaklarımla dudaklarıma — kırmızı boyayı fazla sürün! — — Hangi katı?.. L K A D J &. Ö e MK A ni GÜ öllmilik e ri, benzemek, — istiyarum ila. — Kızımla karımı memleke - yapın | “Sayfa 7 Yenikapıda bir akşam Akşam oluyor. Aksaray ve havalisi halkı fevç fevç de- niz kenarına akıyor. İstanbulu bir hafta- dır kasıp kavuran sıcak bu geniş Aksaray bulvarında müthiş, kör edici bir tozla be- raber, kâh esiyor, kâh akıyor. Şimendifer köprüsünün altından geçip apartımanlar gibi heybetli odun istiflerini dolaşınca Yenikapının can kgırtırın denizi görünüyor, Denize doğru ilerlemiş odun iskelesi a- zametini kaybetmiş. Ondan daha yüksek, daha uzun, daha geniş gazinolar Marma- raya doğru uzanmışlar. Denizin üstü, her cins motörsüz tekne ile dolu. İşte ancak iki kişi için yapılmiış - ken «hürmette küsur olmasın» diye 5 ki- şiyi gezdiren küçücük mavun sandallar, yelkeni yatak çarşafından yelken bezi tek- neli botlar, kocaman balık kayıkları, kü- çük çapta kotralar, kadife döşemeli kira san dalları, Ereğli işi taka kırmaları... İçlerinde ayni kıyafet hercü merci. Pem- Be göğüs mendili, göbeğini döven tahmnil ve tahliye ameleleri, tiğ gibi spor fanilâla- rile kürek çeken mektep kasketli delikan- hlar. Orta yerde küreklerden birini (siya) ederken diğerine var kuvvetile asılıp, hâlâ neden sandalı bir milimetre yürütemediği- ne şaşan asri bayanlar.. Güneş hâlâ etrafı yakıp kavurduğu hal- de «su üzerindeyiz, püfür püfür esiyor» ni- yetine kafa çeken akşamcilar. Nereden geldiği belirsiz serseri bir rüz- gâr parçasının önüne düşerek, küçük kat- rasını - caka olsun diye - sahile çevirip rüzgâr kesilince baştankara eden eşsiz, em- salsiz kaptanı deryalar. Şimendifer köprüsünü burnumun doğ- rusuna geçince, gazinolar sağlı, sollu ikiye bölündüler, sağdakâler, «lüks sayılıyor», soldakiler, «esnaf işi». Baktım, elleri paketliler hep sola sa- pıyorlar. Ben de karıştım aralarına. Deni- zin kenarına tahta parçalarile bir karışlık bir rıhtım yapmışlar. Üstüne saç masalar- la dörtte bir çeyreği tahta, geri tarafı de - mir, fevkalâde rahatsız sandalyeler koy - muşlar. Çakı gibi üç dört garson, ocağın yanında çekmecenin önünde oturan kelli felli patron. Bir kahve istedim, Beş dakika, on daki- ka, on beş dakika geçti. Garson hep eli boş geliyor. Muhitin acemisiyim. — Etrafa göz gezdirmeden garsona çıkışmayı mü - nasip görmedim. İyi etmişim. Benimle be- raber gelenler değil, bizden evvel yer ka- panlar bile tevekkülle bekliyorlar. Demek buranın âdeti böyle diyorum kendi ken - dime, bekliyelim bakalım. Neden garson söktü.. Arkasında bir yanaşma İkisinde de ikişer tepsi. Üstleri dumanı bol, fakat köpüksüz kahveler, ıhlamur rengi çaylarla dolu. Garson kumanda etmeğe meraklı olacak. Her masanın önüne ge - İince, yanaşmaya âdeta çıkışıyor: — Beyefendiye o fincanı verme. Şu ke- nardaki onun. — Hanımablanın kahvesi orta şekerli- dir. Kırmızı fincan. - Meslek meselesi. Nabza göre şerbet de- gilse bile şahsa göre kahve, çay veriliyor. Sahil boyunca uzanan esnaf işi gazino- sonra İlar muhtelif kimselerin tahtı idaresinde bu- İunuyor. Aralarında tahta parmaklıklar - yosunun sesini saklamıyor. Yani, benim ©- 'dan hudutlar var. Hepsi tepeleme dolu ol- | iduğu için burada rekabet _fevl:a!âde kes -| |kin değil, o kadar ki kimse kimseden rad- Sağdaki gazinolar lüks sayılıyor, soldakiler esnaf işi... — Radyolar birinde “ Yanık Ömer,,i, öbürsünde “Kar- yoka,,yı çalıyorlar.. Fakat arada mesafe olmadığı için ikisi birden dinleniyor zel sesi geliyor. Üç ayrı ses, ayrı nağme, ayrı ahenk birbiri içine karışıyor, başında müteakip bir asker gibi saçlarile kumanda etmeğe alışmış se « sinden belli bir ihtiyar kerimesine çıkışı- yor. — Size bin defa söyledim. Şu bizim radyoya yakın oturalım. Şarkılar karış « masın, dedim. — Beybaba, kapmışlar. yetişemedim. zi intihabını bilmeli. Etrafta üç dört radyo ayrı ayrı havalare sada zevkine doyulmaz bir dedikodu de- vam ediyor: Söl yanağı kocaman et benli, parmak parmak sürmeli, kaşları bir bayan yanındakilere uzaktaki bir masa- yı göı;terdrek: - — A, hemşire komiserinkilere bak. Bu akşam da tüj dekoktan bluzlar giymişler. gözleri krepdamüur kap ta hani yaraşmış. _Köğebaşındaki kırmızı konağa yeni taşı « Kalktım, biraz da Yenikapının (lî_':luı):: gazinolarına bakayım dedim. Bunlar ha « kikaten «lüküs» birinin içinde kutu — kutu hususi yerler, diğerinde muhteşem bir € K lektrik reklâmı var. Ben daha kapıdan girmeden bir karı » şıklık oldu. Beyaz ceketli üç dört garson, bu sıcakta biraz fazla kaçırmış bir müşte « riyi pek nezaketle diyemiyeceğim bir şe » kilde kapıdışarı etmekle meşguldüler. Şişman patron dehşetli hiddetlenmişti: — Ajileleri ürkütecek, — müşterilerimizi gazinoya ters tera bakıyordu. Burası ötekiler kadar kalabalık değil. lik beyliktir» diye paraya kıymışlar, Ho - vardalık ediyor, bira içiyorlar: kanlı oturuyor, Gaçları enselerine doğru kıvrım" kıvrım toplanmış. Tiraşları sinek kaydı. Önlerinde iki düble bira. Biralarda köpük namına bir şey kalmamış. Gözleri kapıda bekliyorlar. Bir aralık birisi daldı. Elini bira düble- sine uzatacak oldu. Öteki hemen ihtar etti: — Ne yapıyorsun monşer. Bekle gel » sinler. i Ki — Nerede kaldılar ya? Boğazım kuru- du. — Sabırlı ol, şimdi gelirler, elbet. Şu |mübareği, benimkinin yeşil gözlerine ba - kıp içmezsem tutmuyor. İşi galiba anladım. Uzaktan uzağa işa- retleştikleri »bayanları bekliyorlar bunlar. Ve caka olsun diye biraları onlar gelince içecekler. Gece oldu. Dönüyorum, 1 «Lüks» gazinoda kariyoka çalıyorlar, Denizden yayvan bir gazel sesi geliyor. Ayın on dördü gibi dün gece mecliste idi. Kande akşamlıyacak ol mehitaban bu gece, ğ AYı.-n'ii'ııpı- vallahi bahtiyar. YEdaİ e u l İ '" r , , ça & g ! e L e bar 5T ——:&V&-'——-. ai » " L u | ha yi turduğum gazinonun hoparlörü, bütün gay« retile (Yanık Ömer) i haykırırken sağ yas — nımızdakinden en eski bir foksatrot plâğı, — sol tarafımızda olandan da yayvan bir ga« — anlaşıln'ııı(_ '. zevkine varılmaz bir senfoni oluyor. Yani« — olduğu (fırça — Oralarını — $ dan kıyameti koparirken, solumdaki ma - — rastıklı. — Dört gündür gelenlere bak. Atlı asas karıya — E Sonra söz gazinodan mahalleye döndü. — nanların şantoz gibi gelinini ortaya aldı _İ- M lar. e Tei kaçıracak diye homurdanıyor, bitişik takip : Burada oturanlar belli ki a«bir günlük bey.. Oturduğum masanın yanında iki deli - — K $ — Sahi meseledir. Hücum etmesini mev- —

Bu sayıdan diğer sayfalar: