19 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

19 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

L İ İ H m aa a aa a çe AA AA S NL OA V CN 2 Sayfa SON POSTA —— Hergün Üçüncü dil kurültayı E. Talu B u ayın yirmi dördüne tesadüf eden önümüzdeki pazartesi günü Dolma- bahçe sarayında, üçüncü dil kurultayı açı- hyor. Bu, politika dedikoduları, harp endi - yeleri ve iktisadi ve mali buhran ile buna lan evrensel durum arasında ilmi tezahür- lerden ne zamandır. uzak- kalmış medeni dünya için başlı başıma ve ehemmiyeti ko tayca ölçülemiyecek bir hâdise teşkil eder. Filhakika, bu üçüncü kurultay, bundan öncekilerden çok farklıdır. Zira, bu se- fer, dikilik âleminde, esaslı bir — inkılâp yapmağa namzet yepyeni bir nazariye ve bu nazariyeye müstenât sağlam, mantıki ve şuuri bir metot oörtaya koyacaktır. Atatürkün âlemşümul dehasından doğan bu nazariye Güneş - Dil adını almıştır. Gü meş * dil nazariyesi, bu ana kadar dilin menşeini araştırıp onu tayin Ve tesbit hu- sunda, bu işin bilginlerini bir takım çık - mazlara saptırıp ortada bırakan klâsik na- zariye ve metodlardan büsbütün başka - dır, Onun sayesinde dilcilik ilminin dar çer- gevesi ilânihaye genişlemiştir. Ve onun çiz- diği araştırma yolları, sade dilcilik ilminin çalışmasını kolaylaştırmak, bugüne kadar menşei karanlıklarda kalan kelimeleri ay- dınlatmakla kalmamış, kablettarihin içerile- tine kadar uzanan tarihi bir ufuk açmış, hakikatler meydana koymuştur. Bu sebeplerledir ki «Güneş - dil» teorisi dikilik bakımından olduğu kadar, tarih, sosyoloji ve hattâ psikoloji ve bioloji ba- kımlarından da birinci derece ehentmiyeti haiz bir nazariyedir. Önun araştırma yollarından yürüdü - Kümüz zaman, hayretle karşılaştığımız ha - kikatler, şimdiye kadar takip edilen klâ- sik dikilik metodlarının, her dildeki keli- meler için gösterilen etimolojilerin ne de- recede indi, noksan ve hatalı olduğunu bize anlatıyor. Üçüncü kurultayda dinliyeceğimiz kıy- metli tezler, bizlere bu hakikatleri olanca vüzubu ve en kat'i delilleri ile izah ede - cektir. «Güneş - dil» teorisinin daha ilk bakış- ta doğruluğunu ve ehemmiyetini takdir e- derek, onunla alâkadar olan garp ilim â- lemi buraya, kurultayın mesaisini yakından takip etmek üzere değerli mümessiller gön- dermiş bulunuyor. Eski mazariyeleri altüst edecek, onları yaşaasının küvvetile eritecek —olan yeni teori, yarın bütün medeni dünyanın, üze- rinden yürüyeceği yegüne hakikat yolu - dur. Bu yolu çizen hem de nurlandıran deha kaynağının bizim olması irişeceğimiz ni - metlerin en büyüğüdür. Üçüncü dil kurultayının müzakereleri. mi, okunacak tezleri, İstanbul tadyosunun her tarafa yaymak için tertibat almış ol - duğunu ümit ederiz. Kurultay salonuna girmek bahtiyarlığı- na nail olamıyacak ilim teşnesi bir — çok yurddaşlar vardır ki, bulundukları yerler- den, müzakeratı takip etmek isterler. Bu cihet nazarı itibara almır ve esbabı tehiye edilirse, şimdiye kadar gazete ve mecmua sütunlarındaki muhtasar izahatla kalan bu fevkalâde cazip Güneş - dil teo - risi bütün vüzuhu ile, misallerile, tarihe, so-yolojiye ait ortaya koyduğu enteresan hakikatlerile yayılmış olur. Her halde, üçüncü dil kurultayının me- #nisine en yakın alâkayı göstermek, yur- dunun tarihine bağlı ber Türkün vazifesi olmalıdır. —a Mühim bir teşrifat meselesi Amerikanın Kopenhag elçisi bir kadındır. Ve ismi de Mi&s Ruth Bryon Owendir. Bu bayan şimdi evlenmeği kırır_l-ııtınnış ve bir yüzbaşıya gönül vermiştir. Fakat evlendikten sonra da kocası- nın ismiyle çağrılmak istemediğinden teşrifat esnasında genç kızlığından feragat arzusunda değildir. Böyle bir şeye şimdiye kadar tesa - düf edilmemiş olduğundan, kocasının hükümet nezdindeki mevkiü de bir türlü tesbit edilememektedir. Hâkim olan fikir, yüzbaşıya, sefir. karılarına yapılan muamelenin ya- pılmasıdır. ——— | Resimli Makale Makinenin hâkimiyeti günden güne rtıyor. Bu hâkimiyet her işde olduğu memleket müdafaası işlerinde de endini göstermiştir. Bütün müdafaa xuvvetleri makineleşmiştir. Zurhlılar zaten eskidenberi birer ma- <ine idi. Bugün bu makincler daha il arışık bir mahiyet aldı. Tayyareler de, f irer makinedir ve bu makineler gün- len güne sür'atle inkişaf ediyor. Ordu- ar da motörleşiyor.” Harbin kendisi sotörleştikten sonra harbi yapan kuv- retlerin motörleşmemesine imkân yok- ta. Hava kuvvetinin müessir olması nühendişlik kabiliyetinin yüksekliği- ve dayanır. Tayyareler sür'atle yıp - randığı için derhal yerlerine yenileri konmazsa hava kuvveti sür'atle zay lar. Bütün müdafaa kuvvetleri ayni vaziyettedir. Hepsi de daima yenilen- mek, ve daima ilerletilmek ister. Modern muharebe, bir milletin bü - tün kuvvetlerini çalıştıran, genç ihti » yar; erkek, kadın hiç bir kimseyi bu çalışma sahası haricinde bırakmıyan bir müessesedir. Bütün sanayi, bütün ziraat, hülâsa bütü nistihsal bağlı- | tehlik —- —— dır. Müsellâh millet, her çivisi askeri bir vazife alan muazzam bir cihazdır. Bu cihaz ne kadar mükemmel olursa kadar uzak kalır. Emniyet o| W Motorlaşmış kuvvetler Bi ! nisbette sağlamlanır, Milletlerin bütün hızlariyle kuvvet- lerini motörleştirmeleri bu — yüzden- dir. SÖZ ARASINDA Sun'i insan yapmak İsteyen âlimler Yeni bir yol tuttular Hayatı uzat - mak için büyük gayretler — sarfe - e den — âlimler, bu ,_—;âeü sefer de sun'i ©- ahai larak insan ye « , J tiştirmek — yolu - nüu — tutmuşlar- dır. — Lâboratu - varlarda muay - yen hava ve ha - raret derecele - riyle bu gayeye erişmek için büyük gayret — sarfetmektedirler. Uzviyetin ilk nüvesini henüz sun'i bir surette! imal edememiş olmakla beraber, â& -| * min biri şu yolda mütalea yürütmek - tedir. — Milletler, nüfuslarını çoğaltmak T KERGÜN. BİR FIKRA Dalgınlık İttihat ve terakkinin maarif nazırla- yından merbum Emrullah Efendi dal. gınlığı ile moşhurdu. Bir gece evine yorgun gelmiş, ya- tağına girmişti. Gece yarısına doğru, telâş — içinde odaya giren bayanı, kendisini —kolun- dan dürterek uyandırdı ve: — Kalk, efendi! Aşağıda ayak ses- leri duyuyorum.. galiba hersız var! Deyince, Emrullah Efendi: — Süphanallah!. dedi, Bu saatte a- dam uyandırılır mı?, Kim olursa — ol- sun, benim için: «Evde yok!» diyiniz! Ve, öte tarafa dönüp, yeniden uy- kuya daldı. BULMACA W Te TUT ı Gd Amerikada Köpekler için Mektep açıldı Hayvanlar için |niçin dahil edilmediğine şaşarsınız. hastahane ve sa-|ra burada, her perdeden kedi konstl natoryomlar açıl- |leri, kedi - köpek müsaraaları, kopek' dığını — bildirdik, |ler arasında kovalamaca gibi her türik fakat köpekleri o- bedii ve atletik eğlence vardır. k kutmak ve terbi - ye etmek için ///'Xık duymamıştık. H Amerikada vaziyetten istifade etmeleri kadar , böyle bir mektep açılmıştır. Köpek sahipleri, her sabah köpeklerini götü- rüp oraya teslim etmektedirler. Zengin hırsız mektep açıkdığını azam? saat birde yatağa giren bir $8 , |köpekler, şehrin nezafetine yardım Ağustos 19 » Sözün Kısısı E Talu Sürüıi'ıne bereket demeyim a köküne kibrit suyu deyim.. dab müuvafık olur. İstanbulun bazı sem! rinde köpekler gene aldı yürüdü. Bilhassa Şişli, Nişantaşı, Kurtulu taraflarında geceleyin adamın yol kesiyor, dalamasalar da ürkütüyı İstanbul şehrinin bu serseri f lara karşı, oldum olası yüreği yu merbameti galiptir. Eskiden, ekme, tam okkası otuz paraya iken: kaza belâsmı onlara ekmek doğra defeder, yalan yere ettiği yeminleri İnin kefâretini gene onları doyurmakl öderdi. Şimdi böyle şeylere kalmadığı gibi, ekmeğin de kilosu kuruştan aşağı düşmediğinden köpet' cikler, gündelik rızklarını belediyemi ! zin çöp toplama sisteminin bozuklu ğüna medyundurlar. Gece yarısından sonra, kapıların & nüne, yaya kaldırımların kenarına rakılan çöp tenekeleri tâ, sabahleyif nezafet (!) arabaları geçinciye kaul serseri köpek ve kediler için kurulmu! birer ziyafet sofrasıdır. O saatte, değil sade yan ıokıklıl* fakat ana caddelerde bile öyle bir ma zara hasıl olur ki, festival program Ahalisinin ekseriyeti nasıl ve nerf de vakit geçireceğini bilemediği i 1 l hirde, meydanı boş ve sofrayı da kurulu bulan kilâbı muhteremenin bit bir şey olamaz. Ve bu gidişle: para eden kuyru; verip kendi canınt kurtaran — sci tiklerinin yüzü suyu hürmetine ü! üreye bir gün gelecek ki, İstanbul $4 kaklarının yegâne hâkimi olıcılui dir. Fena değil.. eski İstanbulu özl: için büyük gayretler sarfetmektedir « ler. Halbuki her memlekette büyük energie'ler ziyan olmaktadır. Biz. bu ziyan olan hayat mikroplarını toplar da insan yaparsak gene büyük muvaf- fakıyettir. Behemehal, insanı yoktan var etmeğe uğraşmamalıyız. * Pasaport yerine geçen dans Fransız hudutlarında gümrük kol - î_lı'm“' p Htst F 3Y A ae bldirsenmtak di südörelin. ha ” : İ lE ismi, bir T —'Bel & &lin, demiş, İD—“".. Hrenkçesi, 3 Bir kadın ismni, bir mim Escudero'dur. Meşhur damörüm.i'ı““h A ;:ıh', ğ _ı; d r :' İspanyada kanlı ihtilâlden zor kaçtım. :l".:: :î "—ı;n::h:ıiyı 07’—l - AŞ — Nota, günah değil, K Gümrükçü Escuderonun evrakını ' pir nevi kuyu. 8 — Tutak konuşan, beye “Soldan sağa: | — Yunan başvekili. 2 — Bal yapan sormuş o: İgir. 9 — Etle beraber bulunur, İtalyanın — Hiç bir şeyim yok demiş, ""Y;"h"* CZ s"ı_" bağrışı. Gümrükçü: ünede Gğkyez 1 — Orduların harp taklidi. 2 — Bir meyva, geç değil. 3 — Hayvanı temiz « leme, bir S ilâvesile değme olur. 4 — Pey- gamber vekillerinden biri 5 — Adam öl- düren, akıl. 6 — Bu iki harfin arasına bir A konursa zan olur, Elle yapılan tasvir. 7 — Çoban paltosu, dikişe mahsus bir ta- O, anlarım, diye cevap verince, bağ- İbir 6 <e Salek ea DNT lamış gümrükçünün önünde bütün | datı, yayın eşi. 9 — Kopkırmızı, validem. san'at ve inceliği ile oynamağa, Oyna-|10 — Okul, bütün. miş, oynamış ve gümrükçüyü ikna et-| Dünkü Bulmacanın Halli: miş ki kendisi meşhur Escuderodur.| — Soldan sağa: Z Bu sayede Fransaya girmiş. | — Kalender. 2 — Akın, acemi. 3 — İSTER İNAN Zonguldak muhabirimiz yazıyor: Kopuz denilen mesire, halkın çok rağbet ettiği bir yerdir. Burada bir su kaynağı vardır. Bu kaynağın suyunun bir çok dertlere şifa olduğu şâyidir. Bunun için halk bu sudan kana kana içmekte, desti desti doldurup evine götürmektedir. Son günlerde bu sayun tahlili yapılmış, sıhhate muzır olduğu ne- — Öyle ise Fransaya giremezsiniz, cevabını verince Escudero bir müddet düşünmüş, ve gümrükçüye: — Danstan anlar mısın? diye sor- muş. 8. M. Hasann Bu ilâna rağmen Tar akşamlara kadar  İSTER İNANMA! &ı.—mmu..nmmldeıu_w-ıim ya göyle bir levha asılmıştır: «İlân: Bu suda ölüm tehlikesi var, İçilemez. 1/10/936 inşaatında çalışan ameleye münhasıran bu su içirilmektedir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Amerikalı milyarder Madam Miln- |leri ve onun husüsiyetlerini arayıp derd Londranın büyük mağazaların -| bulamadıkları için yenisine dan birisinin vitrininden bir çorap — ça- seyyahları belki bu suretle celbe me' larken polis tarafından yakalamıp ka-| vaffak oluruz. ğ rakola götürülmüştür. Milyarder Ma-| — ve kimbilir? Belki de belediye, 5 j' damın çaldığı çorabın kıymeti üç ster- pekleri bu maksatla üretiyor da | lin imiş. Karakoldan hâkim huzuruna sevkedilen milyarder Madamı hâkim kleptomani ile itham ederek yirmi beş sterlin cezaya mahküm etmiştir. Kleptoman zengin kadın önce sa - K : baha kadar polis nezarethanesinde kal- —KCĞKHOrR ) mış ve sabahleyin erkenden tayyare &: istasyonuna giderek yüz yirmi İngiliz Krasına kiraladığı bir tayyare ile Her« burga gitmiştir. Ve oradan da büyük İngiliz transitatlântiği «Kraliçe Mari» | nedir? Ü- ai - # vapurile Amerikayı boylamıştır. 2 — Portekiz Lehistandan kaç Kleptoman kadın üç liralık bir ço-|metre küçüktür? , rap hırsızlığından yakalandığı dakika- dan vapuza girinceye kadar tam 700 İngiliz lirası sarfetmiştir. * p T Dünkü Suallerin Cevapları Sar'a, vefat. 4 — İyi, ülema. 5 — Rakı.| | — Kanada ile Türkiye tâb. 6 — Em. 7 — Ârâ, sademe. 8 — fus farkı yüzde otuz yedi buçuk İyi, çekiç. 9 — Acı, tıb, de. V0 — Yaka, |Kanadanın nüfusu 10 milyondur. kile. 2 — 9 uncu ve 10 uncu asırda Yukarıdan aşağıya: yano Venediğin beş hâkimine birde? | — Kasırga, ay..2 — Aka, tica. 3 — | rilen isimdir. # Lirk, ayık. 4 — Enayi. 5 — İa. 6 — Da-| 3 — Viyana Osmanlılar tarafında? “, vul, açık. 7 — Ecel, edebi. B — Refet -| olarak Kanuni Sultan Süleyman 14 mek. 9 — Mama, mide. 10 — Kitap, E-|dan muhasara edilmiştir. Muhsara Y? TEĞ Avusturya imparatoru Ferdinanttı: . Başınızda kaç tel çaç vet bilir misiniz? Jıı' Kırmızı saçlı - olanların bnv;l:n'l41 saçların miktarı diğerlerine ©! “'3 çok az olurmuş 90 bin adedini ZOf lurmuş, siyah saçlıların kafası! a 100 bin ile 110 bin arasında s9$ varmış, en sık saçlı olanlar is€ ”“ , imiş ve başlarında 150 bin k_ıl_h(')' nurmuş. Saçlar 24 saniyede 8/ limetre uzarlarmış. gene herkes bu suyu içmekte, gene saka- teneke doluları su almak'ta ve demiryolu eee iara ö İe e ea dila a ci

Bu sayıdan diğer sayfalar: