19 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

19 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 6 Sıvf: #musar: —— —— gezintinin İstanbul - Edirne yoiunun Edir;ıeye yapılan ilk intî!)aları 12 lira tutan tren ücreti 220 kuruşa indirilirse bazı gayri Türk vatandaşlar bundan nasıl istifade ederler ve bu istifadeyi nasıl bir ticaret şek kurumu ! Bakırköy ilk okullar himaye tarafından tertip edilen ilk Edime gezin - line sokarlar ? bu neticelendi. mal dirne takımı bir maç — yaptılar, ç Bu ta 3.0 Edimeliler lehine tezahürat tisinde Trakyalılar İstanbullulara cidden | maç münasebetile stadyomda büyük bir misalirperverlik — gösterdi -| yapıldı. General - Kâzım Dirik sözleri ile ler. — Muratlıdan — itibaren — bütün — iss| gençliği teşci etti. Hülâsa seyahat her ba- tasyonlarda — halk — İstanbulluları — pur- | kımdan faydalı oldu. Gönül bu seyahat - lak bir şekilde, taklar kurazak, coşkun |İerin her haftâ tekerrürünü istemektedir tezahürat yapatak, bedava ayran, karpuz | Seyahatin Fena Tarafları ve buzlu su dağıtarak kargıladılar ve| Seyahatin fena taralları da yok değil - bütün bu ikramlar pek bol olarak yapıldı. | di Bu kusuru iki kısına ayırmak - lâzım - Hattâ gezintiye iştirak edenlerin her biri İstanbula bile üçer, beşer karpuz getirdi ler Karaağaç ve Edirne istasyonlarında ter &p heyetine muhtelif buketler verildi. E- dirnede başta belediye reisi ile evkaf mü: dürü olmak üzere bütün belediye ve evkâf erkâni; memurları, turing klübü — teşkilâtı | İstanbulluların gezintilerinde — kendilerine arkadaşlık ve rehberlik ettiler. Edirme esnafı da büyük bir dürüştlük ile her gönkü fiatlarına zam yapmak şöyle dürsun, bilâkis Hatlarda tenzilât yaparak » heyetine, dir, bu küsürların bi kısmı teri bir kismi da kümpanyaya Alelâde günlerde Edirneye gidip gelme bilet 12 liradır. Bu seyahatte ise gidip gel- me bilet Hati 220 kuruştur. Bu nisbetsiz Yucuzlük bazı gayii Türk simsarları, derhal hurekete geçirmiş; cemiyetin biletleri bir anda 220 küruşa kapışa kapışa satın alın mıştır. Simsarlar 220 kuruşa satın aldıkları | bu biletleri ertesi günden itibaren 350-400 kuruşa satmıya başlamışlardır. Tertip he - yetinin elinde bilet kalmadığı için de her kes ister istemez bu simsarların ellerinde- ki bileti satın almıya mecbur kalmıştır. misalirleri — karşıladılar, “arabacılar, go -| — e L A, bdir tncei » * -| * n a Hfa etmemiş, &- :'"ı'l'_' UŞ :"d"ı:" *’":;’_: a 'tî';f'k_'î" lindeki bileti sattıktan sonra trene biletsiz Ti aşıdılar. — Edirne iyesinin ve halkının gösterdiği bu alâka İstanbul - Tulari çok mütehassis etti. Yunanlıların Tezahüratı İstanbullular avdette de — istasyonlarda ayni — tezahüratla teşyi edildiler. — Yu » nanlılara ait olan Kuleliburgaz ve Pitiyon istasyonlarında bütün köylüler toplanmış- lardı, bunlar İstanbulluları candan gelen bir sevgi ile karşılayıp uğurladılar, trenin istas- yonda tevakkufu esnasında mütemadiyen ayaşav diye bağırarak, alkışlıyarak, el ve mendil sallıyarak tezahürat yaptılar. Gezintinin Faydaları İstanbullular Edirnede beş saat kaldı - lar. Bu seyahat iki bakımdan faydalı oldu: İstanbullular Edirneyi ve Edirneyi dolduran misilsiz Türk eserlerini, Trak - yayı, Trakyada yapılan yenilikleri, yeni kurulan köy ve kasabaları görmek, tanı - mak ve okumak — fırsatını buldular, Ba - kırköylüler de himayelerine aldıkları 250 vatan yavrusuna mühimce bir yardım te -« min etmeğe muvaffak oldular, Edirnede Atatürk anıdına İstanbullular ve Edirneliler tarafından birer çelenk ko - muldu, bu münasebetle yapılan merasim de ve söylenen nutuklarda Edimneliler ile İstanbullular birbirlerine kaynaştılar. Bakırköy İstiklâl İdman Yurdu ile E - binmiş, yolda kendisinden bilet istenildiği zaman: — Biletim yok amma, işte parası diye 220 kuruüşu uzatıp vermiştir. Tabil iren- den yolcu indirilemiyeceği için bu simsar 220 kuruşa bir bilet daha almıya muvaf fak olmuş, bu biletle Edirneye gitmiş ve bileti bu sefer de Edirmede 100 » 120 ku- ruşa bir başka simsar vatandaşa — satmış, kendisi orada kalmış, İstanbulda Edirneli bir vatandaş ta yüz kuruşa İstan- işi olan bula gelmek imkânını bulmuştur. Bu yüzden de 600 kişilik seyyah kafilesi 980 kişiye çıkmış, trende oturacak yer bul- mak imkânı kalmamıştır. Buna kumpan * yanın trenleri istasyonlarda vaktinde bu « lundurmaması ve treni hareket vaktine tam beş dakika kala getirterek 980 kişi - nin beş dakikada trene binmesini muztar kılması gibi feci bir hata da ilâve edilince bu seyahatin baştan başa güçlükle geçtiğini anlamak kolaylaşmış olur, Eğer tertip heyeti biletlere beş lira Hat koymuş olsaydı hem bir takım gayri Türk tufeylilerin açıktan bir ticaret yapmalarına mâni olacak, hem davetlilerini rahat gö - türüp getirecek, hem de asıl ulvi maksa - dına daha fazla, hatıâğ 3-4 mizli fazla hiz met etmek imkânını bulmuş olacaktı, * * Saçlarını boyamıyan Kadın, huzur ve Emniyet veren kadındır Büyükadada oturan bir kadın okus yucum, «M. B. D.» gakaklarında beyaz tellerin belirmeye başlamasından muz- tarip, benden fikir soruyor: derd yanı- yor. — Canım sıkıldı. Evvelâ boyamayı düşündüm, bu işi kocama söylemeden yapacaktım, nasılsa ağrımdan kaçınca muhalefeti ile karşılaştım. Bana — akıl öğretiniz.kocamı nasıl ikna — edeyim? diyor. Ben bu satırları okurken yine Büyük- ada gibi büyük sayfiyelerimizin birinde oturan bir kadını hatırladım. Kendisile şabsen muarifem yoktur, bazan iskelenin gazinosunda oturunca karşılaşırız, ve ta- Bu kadın takriben otuz beş yaşların- dadır, çizgisiz, ter temiz, terütaze bir yüzü vardır. Bununla beraber şakakla- rında beyaz saçlar başlamıştır. Akşam- ları gelir, üç çocuğunu etrafına dizer, kocasını bekler. O da gelince bir daire teşkil ederler, bakışları aşkla, muhabbet- ke, şefkatla doludur, Belli ki bu kadın ve bu erkek elân izdivaçlarının ilk gü- “GÖNÜL İŞLERİ nünde olduğu kadar, o derece şiddetle sevişmektedirler. Ben beyaz saçları kapatılması lâzım bir leke olarak telâkki etmiyorum. * «Bugün tesadüfen öğrendim ki bir hafta evvel oturduğumuz apartımanın üst katına taşınan kadın zevcimin — beş yıl evvel bıraktığı ilk zevcesi imiş, Peri - şan bir haldeyim, ne yapayım? » H. D. Bu vaziyetten okuyucumun zevcinin de haberdar olup olmadığını bilmiyo « rum, Bu takdirde kendisi de telâş ede- eektir. Muhakkak ki vaziyeti hoş görmem, Bereket versin mevsim sonundayız, &8- partımanların kira mukaveleleri ekseri- yetle bu aylarda biter. Evinizi değiştiri- niz. * Aydında Ayşeye: Mütehassıs doktor ve ebeler goebe bir kadının ikiz doğuracağını 5 inci ayın sonlarına doğru anlamak mümkün ol - duğunu söylüyorlar, Fakat üçüzün keşfe- İkizlerin ayrı ayrı cinsiyette — olmaları pek mümkündür, fakat ben — ekseriyetle her ikisinin de erkek veya kız olduklarını gördüm. TEYZE SON! POSTA İstanbul un Yaşattığı Tarih sayfaları Reşad Ekrem Koçu Köprüba- gındaki — Yenicami, İstanbulun en gü * |zel âbidelerinden biridir. İnşası da elli se » |nelik bir fasılaya uğramış bir mabedimiz- dir, Asıl adıa Valide camü» dir. plânını Yenicamün çizen ve inşaata başlıyan, Sinanın en değerli bir talebesi ve Sinandan sonra mimarbaşı olan Davut a- ğadır. Camüi yaptıran da üçüncü Mura -» din karısı ve üçüncü Mehmedin anası Sa- İnşaata 1597 de başlan - mışti, Ertesi yıl İstanbulda büyük - bir ve- ba oldu. Mimar Davut öldü. Yörine geçen İmimar Dalgıç Ahmet ağa 1603 yılına ka- fiye Hatundur. |dar inşaata devam etti. Bina pencereleri- ne kadar çıkmıştı ki, üçüncü Mehmet öl- dü, anası, Osmanlı sarayı âdetince Eskisa » İnşaat yarı kaldı. — İki yıl aya kapatıldı |sonra da Safiye Hatun öldü. O zamanlar, İstanbul gümrüğünden başlamak üzere bugün Eminönü dediğimiz saha baştan başa yabudi mahallesi idh. İs- tanbulun en çirkin ve harap binalarından teşekkül etmiş olan bu mahallenin ara - sında, cami âdeta kaybolmuştu. 1603 ten 1660 yılına kadar, tam elli yedi yıl, Mi » mar Sinan mektebinin bu nefis âbidesi, ya- ti birakılmış, harap olmağa mahküm, pe » rişan kaldı. 1660 da dördüncü Mehmedin anası Turhan Sultan da bir cami yaptır « mak istedi. Yeni bir mabede başlatmak - tansa yarı kalmış olan bu şaheserin itmam ettirilmesini teklif ettiler. Turhan bu ma « kul teklifi kabul etti. Zaten o sıralardu bü- yük bir yangın olmuş, yahudi mahalle - si de yanarak camün etrafı temizlenmişti. İatimlâk edildi. O zaman mimarbaşı bulu- man Mustafa ağa inşaata başladı. Ve 1663 de, yani temeli atıldığı tarihinden tam alt- mıiş allı sete sonra İstanbulun bu nefis â » bidesi tafnamlanıp meydana çıktı. Bügün etrafımı kaplıyan iğrenç binaların, ve bu binalarıt damlarından gökyüözüne taşan duvar ilânlarının arasında doğru güzelliği mahvolan Yenicamli bu çirkinlikten kur - tarmak, etrafını bu soysuz pis binalardan temizlemek lâzımdır. Onlar temizlenince- ye kadar da; hiç olmazsa, camüiin leta - fetine mâni olan ilânları indirmek lâzım - dir. Bunu hem — İstanbul — belediyesinden, hem de © duvar ilânlarını oraya koymak tulsatını almış olan mücsseselerden bekle- Tiz. Bu müesseseler için © ilânları indirt - miek yüksek bir memleket sevgisinin ese- # olacaktır, Reşad Ekrem Hamallık ücreti Hamallık — işlerinde — yolsuzluklar yapıldığı hakkında vaki şikâyetler ü- zerine belediye tetkiklerde bulunmuş ve hamal başıların hamallara istihkak- larını tevzi etmedikleri anlaşılmıştı . Bunun için idari tedbirler alınmak- tadır.. Şimdilik bu hususta iki şekil bulunmuştur. Bunların — biri tüccarın verdiği paraya mukabil aldığı makbu- zun kâtiplerde kalan dip koçanına im- za atmaları; diğeri de hamalların yük taşıdıkça matbu karneler verilmesidir. Bu suretle sulistimalin önüne geçile - ceği umulmaktadir. Tetkiklere devam olunmaktadır. Ağustos KIRK GÜNDE DEVRİÂLEM Tanımadığınız memleketler ve insanlar Yazanı M. Ekrem Felemenk Hindistanı, Filipin adaları Türkiyeden küçüî: olan Cava adası, ekserisi müslüman olmak üzere, 36 milyon insan besler. Buralarda bir ağaçtan büyük bir orman vücuda gelir 19 Bır kaç allenin bir arada yaşadıkları Filipin âdalarındaki evlerden bir kaçı Eaki karaların çökmesiyle meyda -|balık avı ve deniz seyahatlerine kar$l ne gelen bu volkan ve zelzele adaları, büyük bir heves duyan — Malezya * Hindi Çininin cenup ve şark kısmın -|lılar tâ Hind adalarının şarkında bu * da kâindir. Bu adaların üzerlerindeki|lunan — Mikronezyadan — Afrikanıt dağlar, eteklerinden tepelerine kadar, şarkında Madagaskar adasına kadaf gayet kuvvetli ağaçlarla dolu, orman-|dağılmış bulunuyorlar. Cenubu şarkf larla kaplıdır, Hind adaları toprağı zengin, iklimi Siyah ırktan olan Endonezyalılar |sıcak olduğundan ormanları pek fazla' ve sarı renkte olan Malezyalılar bir de|diır. | hariçten muhaceretle gelen Çinliler,| Bu mıntakaya ait olan nebatat — ile japonlar ve Avrupalılar buranın e -|beraber Hindistan cevizi — ağaçlarık kenesini teşkil ederler. Muz ağaçları: ve 40 metreye yükseleti İptidat kavimler ise hariçten gelen istilâcıların — karşısında içerilere sığın- mışlardır. Endonezyalıların bulunduklari yer- lerin büyük bir kısmı ormanlarla kap: h olduğundan bunların bazıları pek es- ki hayat şekillerini muhafaza etmişler- dir. Meselâ Borneo adasının şimali — « » kisinde oturan Bassablar yalnızca mey- va toplamak ve avlanmakla geçinirler. Hattâ dolaştıkları arazi üzerinde - bir yerde bir kaç ay kalmak icap ederese dört kazık üzerine bir kaç dal koymak- la iktifa ederler. Ve orada barmırlar . Endonezyalıların kismı — azami gö- çebelikle, ziraat yaparlar. Köyleri or- man içinde ise, köye gelen patikaları zaman zaman değiştirerek kendilerini tecavüzden korurlar. Fakat açık arazi- de emniyet olamıyacağından köyleri- nin etrafını toprak sedler ve — dikenli Bornca adası yerlilerinden biri j bambolar, karmakarışık bir — suretld bulunuralar. Egoutrer denilen - ekı ağacının yaprakları 3 - 4 metre uzun " çalı yığınları ile çevirirler. Köylerinin ve evlerinin şekilleri muhtelif kabile » lerde, muhtelif manzaralar arzeder. Meselâ: Kara Balaklarda evler içiçe geçmiş dairelerden ibaret bir taç şeklindedir. Köyün ortasında gündüzleri toplanma yeri ve geceleri bekârların yatakhane- si olan bir açıklık bulunur, Bunun et- rafında evler ve pirinç ambarları var - dır. Hind adalarının büyük bir kıamın- da, bir evde bir çok aile hep birlikte otururlar. Yakın zamana kadar kabile- ler ve köyler arasında harp hiç eksik olmazdı, Endonezyalıların insan yiyenleri az- dır. Sumatra, Mindauao Borneo gibi adaların içerilerinde henüz sükün ve emniyet yoktur. Bunlar putperest ve vahşidirler . Sahillerde veya girilmesi kolay o- lan yerlerde oturanlar Malezyahlar » dir. Arapların — tesiriyle Malezyalılar müslümanlığı kabul etmişlerdir. Müs- Küman olan Malezyalılar ile putperest olan Endonezyalılar ve Felemenkliler arasında şiddetli bir zıddiyet vardır. Hattâ Avrupalılar Atjeh racalarını hâkimiyetleri altına almak için pek in- safsızca mücadelelere girmişlerdir. Avrupalılar, bugün, Mekkeden av- det eden hacıların İslâm birliği yolun- da yaptıkları propagandadan çok çekin- mektedirler. Mükemmel gemici olan Malezyalı - lar tabiatın güzelliklerini gezip görmek hususunda büyük bir arzu ve iştiyak duyarlar. Pek eskiden korsanlığa, bugün de luğundadır. Bu ağaçtan Sagou denileli bir nevi un çıkarılır. Üsaresinden nevi içki yapılan şeker ağaçları V" gövdesine sert bir şey sokulduğu 28* mana süte benzer su fışkırtan siyah * gaçları bulunur. Bir de banyan ağaçları vardır. ki y& re sarkan dalları tekrar kök salıp ye * ni yeni ağaçlar meydana getiri. Bu sW” retle bir ağaçtan büyük bir orman vür cuda gelir. Bu -- ormanlarda yaşayal” hayvanların cüseleri ve kuvvetleri ” fazladır. Adalarda — yaşayan nmazarı dikkali en ziyade calip olan hayvan da Orafi” gotang'dır. Gittikçe azalan bu hay' en ziyade Somatra, Borneo adalarlii” da mevcut olup kollarını açtığı zamaf 2,70 metreyi bulur. ğ Hind adaları içinde en mühimmi Ce va adasıdır. Daha Holandalılar buray? gelmeden evvel burası zaten medeni mişti. Bugün Cavada pek çok Ph'"_" şeker, kahve, tütün, çay, kauçuk, Hir” distan cevizi, muz elde edilir. Hind ” dalarının hemen hepsi Felemengind! Bunların şimalinde bulunan Filipi? takım adaları ise Amerika Birleşik letlerine aittir. Bu adaların gerek * rak altı, gerek üstü çok zengindir- A Hattâ Amerika Birleşik devletle Filipin adalarını Uzak Şarkta kendi için iktısadi ve siyasi bir destek he getirmek için çabışmaktadır. gae Felemenk Hindistanı ve Filipin ılî larında yaşayan insanların mikl“"ü * milyon kadardır. Türkiyeden PCk__k çük olan Cava adası ekserisi müslü olmak üzere 36 milyon insan

Bu sayıdan diğer sayfalar: