15 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

15 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın Câvur Mehmet, kadının — hırvatça bildiğine çok sevinmişti. Çünkü; o - munla, şimdi daha çabuk anlaşabile - “cekti. O sevinçle cevap verdi: — — Madaml.. Şimdi, size şahsım bakkında uzun uzadıya malümat ve- z recek zaman değil... Ben, sizi kurtar. — Mmiya memurum. Onun için beni bir — dost bilin.. Ve şu andan itibaren de, artık kendinizi tamamile kurtulmuş addedin... Yalnız, benim işlerimi ko - “laylaştırmak için size soracağım bir — kaç suale cevap verin. — — Sözlerinize tamamen emniyet ve itaat ediyorum. Ne öğrenmek istiyor- sanız, sorunuz efendi. — Sizi buraya kim hapsetti?.. Kadın, derin bir tcessürle içini çek- ti. Önüne bakarak cevap verdi: — O alçak.. O namussuz — âşıkım. — Fernandez. — Âlâ... Fakat, Fernandez, bu işi yalnız yapamaz. Çünkü memleketin | yabancısıdır. Buraları bulması ve sizi — buraya kadar getirip hapsedebilmesi için mutlaka başka yardımcıları olmak hzlm. — Oo .. Şüphesiz.., Onun etra » fında kaç kişi gördüm. “ — Bunlar kim, madam?. — Maalesef, size hiç birinin hüvi - yetini hakiki bir surette söyliyemiye - ceğim. — — İsimleri2. Di Hargla kağale ç tamamil yabancı olan, bir çok isimler... Yalnız, — Bunların içindeki bir Hırvatın ismini t iyi biliyorum. Kaptan... ŞA Mihakoriç.. değli miği — Evet... Çök iyi biliyorsunuz... Bir de, beni burada muhafaza eden ge- — ne bir Hırvat vardı. Yarı akıllı, yarı de- l bir adam. Bunun adı da Petri idi. Fakat bu adam, bir kaç gündür, orta- — dan kayboldu. — — Evet Madam. Onu da biliyorum.. şimdi size başka bi soracağım. — Size, bir kadınım öldürüleceğinden... Ve yahut öldürüldüğünden bahsetmiş- ler. Hattâ, onun başını kesip buraya getirerek, sizi onunla tehdit etmek is- — temişler. D A Siz, her şeyi biliyorsunuz. — Fakat, bilmediğim şeyler de var. İşte, onları da sizden öğrenmek izt — yorum... Bu kadını k'min öldürdüğü- — pü biliyor musunuz? — Onu, bilmiyorum ...Hattâ ben, bunu sadece bir tehdit zannediyor - dum. Demek ki, o zavallı kadın öldü- rüldü, öyle mi?.. — Maalesef öyle madam. ğ B k t Prenses Şimanın bütün sinirleri ge- rildi. Çehresinde, büyük korku eser- leri belirdi. Titriyen bir sesle: —- Ah, Allahım!.. Beni aldatan, bü- tün saaadetimden ve temiz hayatımdan — ayıran o alçak; günün birinde mutla- ka beni de öldürecektir. Diye, söylendi. — Gâvur Mehmet, derhal teminat ver- kdi: — Müsterih olunuz, madam. Ha - yatınız, tamamile emniyet altındadır. — Hattâ; isterseniz, sizi şu anda bile bu- radan çıkarıp götürebilirim. Fakat... — Bakınız.. Fakat; diyorsunuz. Demek ki, sizin de yapamıyacağınız bir takım şeyler var. — Bilâkis madam!.. Yapamıyaca « ğım değil.. Yapmak istediğim bazı şey- ler var. — Ne gibi?.. di, vaktimiz pek az madam.. ü, gece yarısı olmekla beraber, bu Blinların bizdenbiri” gelmeleri: Hü - mali de mevcut... Onun için, en esas- hi şeyler üzerinde, en kısa bir şekilde konuşmalıyız... — Nasıl isterseniz. öyle olsun. — Bir sual daha saracağım... Fer - nandez, size cebren bir kâğıt imza et- tirmek istedi, değil mi?.. — Evet... Zevcimden kaçarken be- GİBALİ ZİNDANLARI zabıta romanı: 70 raber getirdiğim elmas ve paraları kâ- milen aldı. Beni, bir desise ile getirdi, buraya kapadı. Ve sonra, zevcimden para çekmek maksadile, yazdığı bir kâğıdı imza ettirmek için beni tehdide | başladı. — Bu kâğıdı imza ettiniz mi, ma - dam? — Hayır, Etmedim — Demek ki, ellerinizi ayaklarınızı onun için bağladılar?.. — Hayır... Bana muhafızlık eden Petri ortadan kaybolduktan sonra, be- ni bağlamıya başladılar. — Size imza ettirmek istedikleri kâ- ğitta ne yazıyor madam?. Prenses Şima; ellerini yüzüne ka « podi. Büyük bir.hicap ile: — Fena.. Çok fena bir şey... Bunu, nasıl ağzıma alırım?.. Diye mırıldandı. Gâvur Mehmet, ısrar etti: — Zarar yök madam!.. Tahammül ediniz. Bana, söyleyiniz... Çünkü onu öğrenmem çok lâzımdır. Dedi. O zaman prenses Şima, başını bir kat daha önüne eğdi: — Zevcimi, çok fezi bir tehdit kar- şısında bulunduruyorlar... Eğer, iste- nilen parayı göndermezse, benim bu - rada umumhanelere sevkedilerek ismi- min her tarafta teşhir edileceğini söy - Tüyorlar. Diye cevap verdi. Ve bu sözlerin ar- kasından da bir hıçkırık işitildi. Gâvur Mehmedin vücudu ürperdi. Dişlerini sıkarak; — Ne alçaklık?.. Diye söylendi... Bir kaç dakika; o tecesür içinde kaldıktan sonra, ilâve etti: — Ah, madam?.. Bütün kabahat sizde. O alçak herifin tuzağına düş - memeliydiniz. Prenses Şima, hıçkırarak söylendi: — Hakkımız var... Fakat siz, bu a - damın ne dessas bir şeytan olduğunu |bilemezsiniz... Size en son misalini söyleyim... Beni, bu zindana düşür - mek için; sana, eski Bizans eserlerini gezdireyim; diye aldattı.. Buraya ge- tirdi.. Ve sonra... (Arkası var) SON POSTA _ğm Son Fosta'nın siyasi tefrikası * Demesine; Ve.. (Şürayi Ümmet) gazetesinin de: Çlttihat - Terakki cemiiyeti ile bir- leşen (Usulü meşrutiyet - Ademi mer- keziyet - ve Teşebbüsü şahsi) fırka - sının (1) âmal ve matalibatı da, (reis) (2) in verdiği konferanstan is- tinbat olunduğu veçhile taşra hayatı- na (revnak ve faaliyet verecek) ma - kul ve mantıki bir (tevsii mezuniyet) den başka bir şey değildir ki; (bunu kabulde tereddüt edecek kimse ola - maz.) Diye, Sabahaddin Beyin pragramı- na karşı tasvipkâr bir fikir beyan et - mesine Tağmen; prens Sabahaddin Bey, vaziyete kat'iyyen itimat etmi - yor.. Birinci sınıf ittihatçıların kendi - sine diş bilediklerini çok iyi hissedi - yor.. Fakat kuvvetinin pek zayıf ol - duğunu takdir ederek bir müsademe- ye girişmekten çekiniyordu. İttihatçılar; prens Sabahaddin Be- yi, âdeta manevi bir tazyik altına al - mışlardı. Ellerinde, prens Sabahaddin Beyi daima tehdit edebilecek bir silâh vardı. O da, (cehil ve taassub) u tem- sil eden ve memlekette ekseriyeti teş- kil eden (avam) dı, Prens Sabahaddin Bey vaktile çok büyük hata etmiş; memleketin - o ta- rihteki - ruh ve zihniyeti ile telifi im- kân olmiyan bir programla işe giriş » mişti. Öyle bir program ki; onu bir tek sözle: — Ey ümmeti muhammet!.. Görü- yor musunuz. Prens Sabahaddin Bey bu programile memleketi parçalıyor. Sizi, hıristiyanların ayaklarının altına atıyor. Demekle, onu bir anda halkın husu- metine çiğnetmek.. Ve prena Saba - haddin Beyi de sırtüstü devirebilmek, Jişden bile değildi. Prens Sabahaddin Bey arasıra İt - tihat - Terakki merkezi umumisine gi- diyor; müzakerata iştirak - eyliyordu. Fakat burada; bir zümrenin, ellerini sıkarak yüzüne gülmelerine mukabil, diğer bir zümrenin de, arkasından diş gıcırdattıklarını hissediyordu. Artık; bütün orduya, zabıta kuv - vetlerine, hükümet memurlarına kâ milen (sadakat yemini) ettiren (ce - miyeti muhtereme )nin mağrur, mü - tehakkim ve pervasız erkânile; her biri birer (Zaloğlu Rüstem) kesilen ef - radının arasında, gün geçtikçe prens Sabahaddin kendisini biraz daha âciz, biraz daha kuvvetsiz görüyordu!. Hele vakit vakit Rumeliden.. Meselâ; (Ma- nastır) ın (neyyiri hakikat) inden.. (Selânik) in silâhından.. Bilemem ne- renin (top) undan, (tüfek) inden, (süngü) sünden, (bomba) sından yük- selen haşin, sert sesler ve nasihatler; gözleri saray köşelerinde açılmış; ve hiç kimse ile yüksek sesle konuşmamış olan bu çelebi ruhlu ve nazik duygulu prensi fena halde ürkütüyordu. — Pekâiâ, amma.. Bu hal, ne kadar devam edecek.. Ve ne şekilde netice- lenecek? Bu sual; prens Sabahaddin beyden ziyade, onun (havvarileri) ni sinir - lendiriyordu. Çünkü, meb'usan inti - habı günleri, artık yaklaşıyordu... Bü- tün emeller ve ümitler, yalnız intihap üzerinde temerküz etmişti. Hiç şüp - hesiz ki - başta Rumlar ve Ermeniler olmak üzere - (Osmanlı) camiasına mensup olan (millet) ler; ve, prens Sabahaddin Beyin (akidei siyasiye) sinin lezzetini takdir eden (münev - (1) Sabahaddin Bey, o tarihte he - nüz fırka teşkil etmemişti. (2) Fırkası olmuyan Sabahaddin Be- yebuüuvınıv:mık.îıcohixiıtih- zadan ibaretti. İttihatçılar Devrinde UHALEFET Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl -— ğ Prens Sabahattin, gün geçtikçe kendisini, bîn_z daha âciz, biraz daha kuvvetsiz görüyordu. Hertaraftan yüselçn İmih ve sert sesler, prensi fena halde ürkütüyordu ver Türkler), bütün reylerini ona ve- recekler.. Altı yüz elli yedi senelik (hanedanı saltanatı Osmaniye) arasın- da ilk defa zuhur eden bu (siyast prens) i, Osmanlı meclisi meb'usanı- nan riyaset kürsüsüne geçireceklerdi. Geçireceklerdi amma, prens Saba - haddin Beyin de biraz kımıldanması, biraz hareket etmesi.. Sahnei siyaset- te şöylece sağa sola bir iki atlayıp sıç» raması elzemdi. Halbuki şu anda prens Sabahaddin Bey; mukadderatını tama- men ittihatçıların eline terketmişti.. âdeta, mahalle mektebine giderken kalfasının pamuklu hırkasına sımsıki yapışan bir (tıflı ebcet hâna) benze « mekte idi. * Prens Sabahaddin Bey ile havvari - leri; kendilerine bir hattı hareket ta - — Bu Akşamki Program İSTANBUL Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk müu - gikisi; 12,80: Havadis; 13,05: Plâkla hafif mü- Zik;13,28: Muhtelif plâük neşriyatı. Akşam neşriyatı — 18,30: Çay saati; 19,30: |Konferans (Dr. Selim Ahmet tarafından ); |20: Rifat ve urkadaşları tarafından Türk |musikisi; 20,30: Mahir ve arkadaşları tara - fından halk şarkıları; 21: Bololar: Adolf Böş, Krayzler ve Aleksandr Kipnis'in plükları; 21,80: Stüdyo orkestrası: 1 — Morene: Die Sehönen. von valenela (Valzet); 2 — Ra - ehmanninoff: Elegle; $ — Rachmannoftf: Se- renade; 4 — Rublüstein: Bajaderen - Fans (ans - Feramors); 5 — Lehar Zigennerlibe (parçalar); € — Mendelsohn: Lisd ohne voörte; T — Mendelsohn: Fruhlingslled; & — Bizet: Elinleltung zum acet arken 22,10: Ana- dölu Ajansı haberleri. BÜKREŞ 630: Babah neşriyatı; 13,40-15: Orkestra ve habor servisleri; 19: Plâk; 20; Konferans; | 20,20: Çift piyano konseri; 20,860; Konlerana; 21,05: Şarkılar; 21,25: Aktünlite; 21,30: Sen- fonik konser; 22,30: Haberler; 42/4$: Konse- rin devami; 23,20: Plâk konseri; 23,45: Fran- sızca haberler. BUDAPEŞTE 19,40: Çigan musikisi; 20,10: Ekonomi; 20,50: Tarihi sahneler; 22: Haberler; 22,20 'Trio konser; 23,10: Radyo salon örkestrası; 24,20: Çigan musikisi, BELGRAT 20: Milli neşriyat; 21,20: Plâk konseri; 293: Haberler; 23,20 Halk şarkıları. FPRAG 18,30: Halk bandosu; 10! Musikili Almanca neşriyat; 1045: Almanca haberler; 20,10: Ka- Tişık şen program şarkı, enstruman, örkestra! 21,15: Radyo piyesi; 22: Orkestra; 23.15; Piya- no könseri; 23,446; İngilizce haberler, YİYANA 494 m. kısa dalga) 1880: Oda musikisi Max Reger; 19: Konuşmalar; 20: Haberler; 20,10: Röportaj; 21: (Bin valzer muss e& sein) adlı musiki geçidi; 22,35: Haftanın haber t0- mali; 23: Haberler; 23;10: Keman muslkisi; 24,05: Dans. VARŞOVA 18: Şumanın eserlerinden plâklar; 18,50: Konuşmalar; 19: Çocuk — neşriyatı; — 19,10: Konferans: 20: Senfonik könser; 21; Verdi- nin Faust operası; 24: Dans plâkları. Eylöl 15 Yazanı Ziya Şakir <« yinini düşüne dursunlar, ittihatçılar da, kendilerine engel olmak istiyen şah « siyetlerle birer birer mücadeleye gir « mekten çekinmemektelerdi. İsmi az çok tanınan şahsiyetlerden; Ali Kemal Bey, Murat Bey, miralay Sadık Bey, prens Sabahaddin Bey sadrâzam Sait Paşa ve saireden son « ra; şimdi çarpışma sırası - sadarel mevkiinde bulunan - Kâmil Paşaya gelmişti. Kâmil Paşanın yaradılışı, aldığı ter: biye, tahsil ve irfan derecesi, ve bil « hassa mesleği; Sait Paşapınkilerden farklı idi. Sgit Paşa, tam manasile ka- palı bir kutuya benzerdi. Onun hakik meslek ve meşrebini; * onu en ziyade tanıyan - (ikinci Abdülhamit) bile öğ renememişti. (Arkası var) DEMİ İKTİDAR AAA YA DERMANSIZUK VUCUTE DİMAĞ YORGUNLUKLARI SEKSULİN KUTUSUZ00 KURUŞ BEŞİR KEMAL MAHMUT CEVAT SİRKECİ —İSTANBUL ÜSS D gee LA A | GLANDOKRATİN Ademi iktidara, zafiyeti umuml- yeye ve asabi buhranlara karşı, meşhur Prof. Brown Seguard ve Şteinahın keşfidir. Eeczanelerde kutusu 200 kuruş. Son Posta İLÂN FİATLARI 1 — Gazetenin esas yazısile bir sü- tuünün — iki satır bir (santim) sayılır. 2 — Sahifesina göre bir santim ilân Hati şunlardır: » : —10 Diğer yerler ; — 60 Son sahife : —» 3 — Bir santimde vasati (8B) keli- me vardır. 4 — İnce ve kalın yazılar tutacakla- rı yere göre santimle ölçülür. “Bolu İli Orman Direktörlüğünden: Bolu İlinin Merkez İlçesinde hudutları şartnamede yazılı dimbilt devlet ormanından « bir yıl içinde imal ve ve ölçülmüş gayri mamül 3641 metre ihraç olunmak üzere» numaralanmış mik'ap ve 208 desimetre mik'ap denk 7877adet devrik çam ve 7 metre mik'ap 079 desimetre mik'ap denk 3 adet devrik köknar ağacı bir ay müddetle nulmuştur. 2— Arttı ğünde yapılacaktır. 3—Beher gayri mamül metre mik'ap ve köknarın 170 kuruştur. ve kapalı zarf usulile arttırmaya ko- ırma 25/9/936 cuma günü saat 15 de Bolu Orman Müdürlü * çamın muhammen bedeli 210 kuruş 4 — Muvakkat teminat 575 liradır. 5— ve mukavelename içinde her gün man Umum Müdürlüğüne müracaat projesini görmek istiyenler bu müddet Bolu'da İstanbulda orman müdürlüklerine ve Ankara'da Or- edebilirler. — «970»

Bu sayıdan diğer sayfalar: