15 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

15 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Eylöl -- UĞURSUZ KADIN! Her sevdiği erkeği felâkete sürükleyen Rus güzeli İtalyada öldü * Nihayet mahkemeye verilmişti. yapamıyacağım. Bu kadına çıldıı Fransızların Femme Fatale uğur- #üz kadın dedikleri bir tip kadın var- ©r. Bunlar gözlerinin sihri, seslerinin tazibesile arkalarına her taktıkları in- tanı felâkete sürüklerler, Şimdi — size Anlatacağımız hikâye dünyada, böyle olmakla maruf bir kadının hayatıdır, x Bir ay evvel Floransada kenar ma- hallelerin fakir bir evinde bir kadınca- Öz öldü, bir kaç gün öldüğünün farkı- ha bile varmadılar. Nihayet belediye Benazeyi evden çıkarttı ve gömdürdü, tenazeyi tek bir insan dahi takip etme- di, Bu kadın bir zamanlar yani 1919 se- hesinde dünyayı birbirine katmış, beş kıt'anın bütün gazetelerinde tenkit ve havadis mevzuu olmuştu. Aşkın insan karakterleri üzerinde tesiri büyüktür. Kimisini çılgına çevi- tir, kimisine de sönmek bilmeyen bir ihtiras verir. Floransanın münzevi bir köşesinde Ölen bu kadın da aşk yüzünden birden- bire şaytanlaşmıştı: Rustu, meşhur Kont Purick'in ye- Bâne kızıydı, Senpetresburg'un asi kızlara mahsus mekteplerinde tahsili- Di yaptı. İngilizceyi, Fransızcayı, ede- biyatı, musikiyi öğrendi. Marya serâzât bir hayat sürüyordu. Yahsilini yaptığı leyif mektebin - yek- fasak ve disiplinli hayatı onu sıkıyor; kaçmak, gezmek ve dolaşmak istiyor- u. O pansiyonun ağaçlıklı b;ılıgvmıxdeı tehrin gürültüleri, akşamları can çeki- #irken, hayalinde kurduğu bhayatı öz- ler, göklere dalar, yıldızların teker te- ker doğmasını beklerdi. Nihayet doğduğu memnlekete dön- dü, orada babasının geniş — çiftlikleri Vardı. Marya çliftlikte ata biniyor, Öylülerin arasında dolaşıyor. Topr: li köylülerin önünden geçerken v rm yerlere kadar eğilerek selâm alış- Tinı istihfafla seyrediyordu. iyordu. Ga- iyarların esrarengizliğini tatmak... Oh ne güzel şeydi bu. Bir gün şatoya ,Kont Tarnowsky Beldi. Çaydan sonra beraberce çıktık- at gezintilerinde Tarnowsky genç e .. Müddeiumumi idamını istiyordu. Jüri âzasından biri ayağa kalkarak bağırdı : “ Ben vazifemi rasıya âşık oldum. , Âzadan iki kişi daha kendisine iltihak ettiler İkıza Hindin esrarından, — Amerikan) garabetlerinden, Madagaskarın — may- munlarından, Kutbü şimalinin 6 ay sü- ren gündüzlerinden bahsetti Kont otu- zunda geniş omuzlu iri yapılı bir er kek güzeliydi. Kont ziyaretini sıklaştırdı, bu ziya- |retlerle beraber, at gezintileri de ç- ğaldı ve neticede Marya Tarnowsky'yi Kont da Maryayı sevdi. Evleniyorlar Bunların ilerleyen münasebetleri- ne kızın babası iyi nazarla bakmıyor- du, Kont hakkında iyi şevler duyma- mışti. at aşkın gözü kördür. Kız babasını dinlemedi ve Tarnı y ile beraber kaçtı.... Evlendiler, küçük Mar» ya Kontes Tarnowska oldu. Bir müddet çok iyi anlaş dikleri muhteşem otellerde zarlar Konte üzerinde du, gençti, z toplanıyor- ti, fevkalâde — güzeldi. Ve çok şık giyiniyordu. Zengin erkekler, kocasının arkadaş- ları Köntesin etrafında pervane — gibi dönüyorlar, güzel Maryanın gözleri nünde Kig'deki köylülerden daha bü- yük bir teslimiyet ile eğiliyorlardı. Genç Tarnowska'nın başını döndü- vecek bütün sebepler vardı.. Fakat o kendisini kocasına- vakfetmiş; etrafın gazibeli vaadlerine - kulaklarını — tıka- mıştı. Kont Tarnowsky maymun — iştihah çıktı, güzel ve sadık ka na rağmen başka dallarda uçmak, başka çiçekler- den bal aramak sevdasına tirmeden kaçamakları çoğ; kere yakalandı fakat Mar — Kocacığım dedi. Bir daha şeyler yapmı böyle Kocası güzel Maryanın bu yumuşak ihtarlarna kulak asmıyordu. Karısın: dan daha bir sene geçmeden bıkmıştı, Bir akşam Marya kocasına: — Tarnowsky dedi, senin samimi dostların Böris ile Nicolas bana kur ya- pıyorlar, sen de hiç ses çıksrmiyorsun.. SON POSTA AAA LZEIL Leon Blum Fransanın Başvekili ve sosyalistle - rin de lideridir. Dünyanın en iyi söz söyliyen — insanlarından — maduddur. Blum komünistlerle müştereken teş- kil ettiği hükümette, son zamanlarda müşkül bir vaziyete düşmüştür. Ken -| disinin takib ettiği siyasetten komü - nistler memnun olmamışlar ve #raları açılmıştır. Leon Blum 1872 de Par doğmuş- tur, Çok güzel bir tahsil yaptıktan sonra Şürayı Devlette raportörlük et miş, sonra edebiyata meylederek mü- imai meseleler ü - zerinde tetlikler yapmış ve nikâh hak- kında eserler yazmıştır. Evvelâ liberal olarak siyasete atılan Blum 1919 da Paristen meb'us olmuş ve sosyalist fır- kasının liderliğine yükselmiştir. Ka - naatlerine samimi surette bağlı, karar- larından inhiraf etmez mütecellid bir adamdır. __....._,.,_..........ı Güzel bir kıyafet Resimde gör - » düğünüz — elbise ve caket İn ce yünlü kumaştan yapılmıştır. Da - ha fazla gençle - rTe yakışacak bi - çimdedir, Göğüslerin al- tından başlıyan i- ki pens eteğin u - cuna kadar de - vam etmiştir. Bu pensin iki yanına müselles — şeklin- de çift kattan iki cep takılmıştır. Caket bolero biçimindedir. Bel sıkı, yukanısı bol- dur. Kolları da keza yukarısı bol battâ pensli, aşa - gısı ise dardır. Kravat avrı renkte bir parçadan ya- pılmıştır. Elbisenin kolları üzerine ca- ket giyildiğ itibarile caketin kolunun aynidir. için kısadır, fakat biçim Bizi mütemadiyen yalmız bırakıyor- sun... Kocası güldü: — Onlara karşı fazla gaddar olma dedi... Ve yürüdü... Marya hiç ses çıkarmadı. Üzerine titrediği Kocası kendisini başkalarına pişkeş çekiyordu”O gün akşama kadar ağladı, hıçkırdı. Nihayet: — Erkeklerin hepsi alçak dedi. On- lardan intikam alayım da görsünler!.. Artık rahat etmişti, göz yaşları din- di. Ve gitti kendisini genç bir zabitin kucağına attı. Bu zabit, ömründe ilk defa âşık oluyordu, ismi Tolstoy'du ve hakiki Tolstoy'un da yeğeni idi. Zabit Maryaya bütün ihtiraslle bağ- landı. Fakat Marya aşklarını retli bir zamanında zabit (Devamı 9 uncu sayfada) larr: Tarihten sa_îfa Türk Antakyanın Tarihi Yazan: Antakyadan kayıtları milâttan iki bin sene öncesi: jne varır. ÖO zaman bütün Anadoluyu ellerinde tutan Etiler büyük bir impas İratorluk kurmuşlardı. Merkezini Kı - zılırmağın kıvrımı içinde ve şimdiki Boğazköy civarında Hatuğas namile kurmuş olan bu imparatorluğun hu - dutları cenupta şimdiki Şam şehtinin cenuplarına kadar uzanıyordu. Eti hakanının şimdiki Şam civarın- Ramsesle yap! hurdur. Orant nehri üzerinde ve denizden o- tuz beş mil uzakta bulunan Antakya o zaman küçük bir kasaba idi. Milâttan üç yüz yıl kadar önce İs- kenderin g llerinden Selefkos Ni- kator şehri büyüttü ve bazı -tarihçile- re, onun tarafından kurulduğu zannı- |nr verdirdi Hiristiyanlık çıktığı sıralarda Antak- İye dünyanın en büyük şehirlerinden biri idi. Beş yüz bin küdar nüfusu var- |dı. Bütün Anadolu, Suriye, Mısır, Yu-| nanistan ve İranın en iyi malları oraya gelerek pazar buluyordu. Şehrin ihti- şamı, zenginliği dillere destan olmuştu. yapılmıştı. Şarktan ve yakın şarktan oraya âkın akın insanlar geliyor, ge- ziyor, eğleniyorlardı. (Anatol Frans) ın bir ramanında ebedileştirdiği meşhur aktris ve fahişe (Tais) te senelerce bu- rada kendisini alkışlatmış, muhteşem bir aşk ve sefahat hayatı yaşamıştı. Antâükyanın serveti ve ihtişamı, bir çok orduları oraya çekti. Ermeni kralı Tiğran, Romalı Sezar, Pompe, Antu - van bunlar arasındadır. Hıristiyanlığın ilk zamanlarında bu dini fanların merkezi oldu. 115 senesinde müthiş bir zelzele şeh- ri bir harabeye çevirdi. Romalıların e- linde iken ve imparator Trayan zama- nında İran hükümdarı Şaporun istilâ- sına uğradı. Daha sonra Roma şark im- paratortuğunun elinde kaldı. En sonra Abbasilerin, son zamanlarında asıl sa- hipleri olan Türkler onu geri aldılar. (Atâ Bey) ler zamanında Antakya - dan başka bütün Süriye ve Elcezire de mızdan Ahmet yazıyor Göleükte kaza teşkilâti yapılmaktadır. Gölcük yeni tesis edilmekte olan bir ka- #aba olduğu için orada hükümetin yerleşe- bileceği müsalt bir bina bulunamamış ve Değirmendere kaza merkezi olarak inti- hap edilmişti. Halk buna çok sevindi. Ka- sabanın en güzel binası hükümete tahsis edildi. Kira da istenitlmedi. Fakat sonra kaza merkezinin Değirmenderede bulunu- #u muvafık görülmedi, merkez gene Gölcü ğe nakledildi ve Değirmenderenin — sahil mahallesi de Gölcüğe bağlandı. Şimdi iük Gevinein yerine teessür kalm oldu Gülcük bataklık mımtakamıdır. Ayni za- İ munda orada tersane bulunduğu için as- * * * Milâddan 2000 yıl önce — Antakya muhteşem şehri iken — Korkunç bir zelzele — Türk ölülerini yiyen Haçlılar — Son ayrılış Turan Can 'Tarihin Antakyaya dair olan ön eski. Mermer mabetler, saraylar, tiyatrolar, | gsirkler, yarış yerleri, pazarlar, çarşılar | dünyanın en büyük ve en ı bir manzara Türklerin ellerine geçmişli ve (Mu - sul) U kendilerine merkez yapmıslnr- di. 1098 de ikinci Haçlılar ordusu- yedi yüz bin kişiden ibaret olduğu halde Avrupadan yola çıkmış, kırıla kırıla Antakye önüne kadar gelmişti. Orant ncehri ile sarp bir dağın eteğinde olan Antakye o zaman da zengin bir tica - ret şehriydi. Üzerinden dört atlı ara- ba ile geçilecek kadar kalın bir duvarı ve bu duvar boyunca 450 kulesi var - - |d Haçlılar ordugâhlarını ovaya kurdu- lar. Fakat muhasara âletlerini yapr yı bilmediklerinden hiç bir iş bece miyorlardı. Bazı yerli korsanlar ve hi dutların da yardımile muhasaraya de- vam edildi. Muhasara bir yıl sürdü. Haçlılar yılgın bir halde kaçmak ü - zereydiler. Selçak hükümdarı da Mu - sul Emiri Karaboğa ile yardım gön - deriyordu. Fakat bu sırada bir Ermeni Pdönmesinin hiyaneti büyük bir felâ - kete sebep oldu. Kulelerden - birinin muhafazasına memuür olan bu zabit Haçlılar ordusunun kumandanlarından Boemondla anlaşmış ve 2 haziran !098 gecesi sabah olmadan önce Ermeni za- bitin kumandasındaki kule dibine ge- |len Haçlı askerler merdivenlerle yu - karı çıkmışlar, kapıları açmışlardı. Haçlılar ordusu şehirde korkunç bir ölüm ve yağma yarışına başlamıştı, bü- tün Türk ve islâm ahali en küçüğün - den en büyüğüne kadar kıletan geçi- riliyor, boğuluyordu. Haçlılar burada Türklerin ölülcrini kızarlarak etlerini yiyecek kadar vah- şet göstermişlerdi. Bununla beraber Antâkya çok geçme- den gene Türkler tarafından geri alındı. Bir müddet Konyadaki Selçuki hüküm- darının idaresinde, daha sonra Misir- daki Türk hükümdarlarının hâkimi - yetleri altında kaldı. Yavuz Sultan Se- limin Mısır seferinden sonra |yal gene Türk devletinin aziz ve d İğerli bir sancağı oldu Büyük harpten sonra Suriye man - dasını alan Fransızlar, oranın öz Türk olduğunu inkâr kabil olmadığından, İmuhtariyetle idare ettiler. Turan Can | | DEĞİRMENDERELİLER SUSUZ KALAN KASABALARININ KAZA BİR MAHALLE: MERKEZİ OLMASINI Cahit isimli bir okuyucumuz yazıyor İSTİYORLAR — Ben Kumkapıda Saraç İshak çeşmesi Değirmenderede — oluran — okuyucuları- sokağında 3 numarada oturuyorum. Evi- me yakın ayni isimde bir çeşme var ki, uzun müddettenberi akmıyor. 200-300 ev- den mürekkep olan mahalle gimdi susuz kalmış bulunuyor. Sucular bile artık tene- ke başına fazla para alımya — başladılar. Bittabi bu vaziyet su yolcularınm lakay- dilerine €a canlı misaldir. Bu susuzlu; kurtaracak alâkadarların nazarı dikkatini celbederiz . an aresessesasa serassarAR AA AA keri bir merkez gayılır, Bu bakı kın Gölcüğe gidip gelmesi, orad etmesi biraz güç olacaklır. Kaza olarak Değirmenderenin intihabı iç alâkadar makamlara müracasi etmiştir. Halkın bu ileğinin kabnlü De Hleri çok sevindirecektir. mendere- ha y ge Bit l ni dimcr eeet ee

Bu sayıdan diğer sayfalar: