17 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

17 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-SON POSTA İttihatçılar Devrinde , MUHALEFET © Nasıl doğdu, Nasıl y_aşadı. Nasıl öldü? Son Posta'nın siyast tefrikası 1 -S7 — İstanbulda bazı şüpheli harekejler ve yangınlar başlamış, GIBALİ ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 72 bir takım Maceraları Ondan sonra, etrafında sesler yükseldi: — Seni, köpekoğlu köpek.. Bir haf- tadır, mahallemizde rahat, huzur bı - — Bu taraftan... — Surların üzerinden... — Simsiyah bir gölgenin geldiğini görür gibi oldum, Yazan: Ziya Şakit muhtelif işçi ve amele nkmalıîın. ; S — Hom de, ne geliş... Adeta; D sınıflarının g'revlej,_ g“u!lerce şehrin umumi Layatını tehdit eylemişti w;".:'ln açırmayın. Sıkı bağlayın, Vln—yo:zl:ltll:nyurü);mw gibi... Din; (içi zerzevat dolu bir zenbil) | dairelerinde (tensikat) işlerine giri - cnr—kuvvedi ve en çabuk filiz ufwl. 4 'nı sallıya... Sallıya... — |şeklinde telâkki ediliyor; bunu tlden) şilmişti... Hiç şüphesz ki bu (tensi -İnifak ve fesat ıoıı:n.ı...m saçıyorlar" uykularımızı — Kaç gecedir tatlı haram etmişti. — Nihayet, yakaladık ya... » — Arayın üstünü, silâh filân bu - Bm— ;:lrlıhın_ lııl::.!mı ne .'_l“'_)'lmı kaptırmamak için mücadeleye girişil- 4 Evv'ell_ t ”Y"L Erusunu ı.oylıîrım.-— mek isteniliyordu. Fakat cemiyetin “vveli, içime bir korku girdi. Şöylece tehditkâr vaziyeti karşısında, buna he- bir irkildim. Sakın, Toklu Dede Sul - nüz cesaret gösterilemiyordu. kat), elzemdi. Devlet daireleri, birerldı. Orta: ühi: ü ğ e : vi , a ya, mühim bir mesele atıl (ınırfıe_t) halinde idi.. Adedi yirmi ye-! mıştı: (Kuran) ın tercüme ve tefsiri: di bini geçen memurların büyük bir| Bu meseleyi ortaya atan, yukarıda' h ğ n Si e kısmı; tekaüt hakkını çok geçmiş o -İki imz. ibi idi. Bi t Z BU koşun. Kulluğa haber ve- ::ızş:br::în ı;.ııu,, '..âe:'yk T aa Pa ene e Brardes ( YOl ber misü B bı:znînîrmııtuıt:&m d a e “.:ı“;:'i;:ıde ':1': İ İstanbulda bazı şüpheli hareketler zu- memurluğu liyakatini kat'iyyen — haiz | bahse girişmişlerdi... İşte bu M' F — Doğrusu, B b ke'c. / . iş * — Aman iyi, zaptedin. Azılı birİmedi, değil.. Değil .mm.' ma gel -|hur etmiye başlamıştı. Muhtelif işçi ve | olmuyan bir takım (mensup) ve (mül-|se, cahil ve mutaassıp halk üzerinde amele sınıfları arasında yapılan (grev) dd E:: NL'] canın yongası... He -|ler birbirini takip ediyor; bazan gün- men aklıma hırsız geldi. Ne olur, neİlerce İstanbulun umumi hayatını teh- ohız. Hele komşulara haber vere - dit eyliyordu. yim de.. Eğer hırsızsa, yakalarız. Yok,| — Sonra.. Sebepleri meçhul kalan yan- ğ'l" T”“_'; Df"' _501?1':“. geldiği gi-|gınlar arttıkça artıyor; bazan bir kaç 1 gene gider; dedim. Usul usul kom- mahalleyi birden kızıl alevler silip sü- şuların kapılarını dolaşarak haber ver- pürüyordu. ıcm_ı-.ıi)' İ_eıden mürekkepti. Devletin!birçok tefsirlere ve tevillere sebebiyet hazinesi ise, bu (tufeyli) güruhu bes- Vermiş; İttihatçılarla, (İttihatçılara te* leme!uc_n, artık iflâs edecek dereceya|raftar) telâkki edilen Şeyhislâm Cemâ gelmışuı. B , leddin Efendi aleyhine çok ciddi bit — Tensikat işleri, (gayri memnun) la- heyecan husule getirmişti. İ rin ıı.iedini arttıracak; ve (yeni ida-| — Derhal, Şeyhislâm Cemaleddin E * re) nin b?pnı bir gaile çıkaracak şek-| fendiye birtakım — imzasız mektuplar — domuza benziyor. Gâvur Mehmet, hiç bir şey göremi- yordu. Çünkü, birdenbire başına geçi- rilmiş olan kalın bir çuval, göğsünün üstüne kadar iniyordu. Fakat etrafını alanların seslerine dikkat ediyor; kuv- vetli bir silkinişle onları dağıtıverece - ğini tahinin eyliyordu... Nitokira, bu-|dim. le girmişti. Memurlar, (hakkaniyetle gönderilmişti. Bu mektupların muhte* ” Te di - a Ü Bu yangınlar, ilk zamanlarda kaza-|muamele görecekleri in değiller-| yi n İ nu tecrübe etmiş; sırtüstü yattığı yer- — Allah, & » EEe şbamele göreceklerine emin değiller- | viyatı, en acı hakaretleri ihtiva etmek* | Mün:değrmlarken. bir kaç Kişiyi cira. « İmdi biliyor ya.. Evvelâ inan -İlara atfedilmişti. Fakat, bunların na -'di. Bunun için , - devlet — memurları|te idi. Ayni zımındı:en öe zari dikkati celbedecek bir şekil alma- sı, hem halka korku vermiş; hem de zabıtayı harekete getirmişti. Her ta - zümresinin içinde en münevver kısmı teşkil eden - Hariciye Nezareti me- murları, Sirkeci istasyonunun karşı- fına devirmişti. Fakat, burada çıkara - cağı bir mücadelenin, işlerini tamamile (Üç gün zarfında istifa edip (Şerir ti Islâmiyenin başından çekilmezseniz katil ve idam edilmeniz muhakkaktır) — Doğrusu.. - İbrahim - Efendinin, hayalet gördüğünü sandık. mi de kendim altüst etmiş olacağım. İyisi mi, hele sabredeyim, bakalım, so- nu ne olacak?.. Diye, derhal sükünet kesbetmiş; tek- rar üzerine çullananlara, büyük bir teslimiyet göstermişti. Gâvur Mehmedi tekrar sımsıkı ya - kalıyanlar, onu aramıya başlamışlar - dı. Hem arıyorlar; hem de bağırıyor - lardı: — Nah... İşte, bir hırsız feneri. — Alın, bir bıçak. — Vay canına.. Çifte ağızlı bir ta- banca. Hem de, imanına kadar dolu... Alimallah; bunun kesme kurşunları, gittikleri yerden selâm getirirler. — Be herifl.. Ucunu üzerime tut - ma şu meredin. Ne olur ne olmaz. — Buyurun. Bir sustalı bıçak da « Büi.. R — E.. Buna ne dersiniz?.. İşte, bir deste maymuncuk. — Vay canına., Herif tam tertip ge- ziyormuş. — İşte.. Sollu soplu hırsız diye bu- na derler. — Tevekkeli mahallede soyulma - dik ev kalmadı. — Aman sıkı tutun. Bu mel'unlar, civa gibidir. Elimizden bir kayarsa... Bu sırada, karma karışık ayak ses. leri işitilmiye başlamıştı. Bahçekapı - sina koşanlardan biri: su Züpüyüler geliyor. Diya bağırmıştı:.. - Bir-iki sonra da, Gâvur Mehmedin bir sürü zaptiye almıştı. Yaşlı bir adam, zaptiye çavuşu ile konuşmıya başlamıştı: — Çavuş ağa.. Kaç gecedir, uyku- — Muzu, rahatımızı feda ettik amma, ni- * hayet hırsızı da yakaladık. Al bakalım. saniye etrafını, Sana teslim. Sakın kaçırayım, deme — hâââ. Cümlemiz, bütün mahalle hal « kı; Bu heriftan Tavacıyız. Zaptiye çavuşunun aczini yüzüne vuran bu sözler, onu hiddetlendirmiş- ti. Sert bir sesle cevap vermişti: — Sanki siz uyumadınız, bekledi - niz de.. Biz Kullukda yan geldik, o - turduk mu?.. Biz de bir haftadır so - kaklarda kol geziyoruz. Bir yerde, çıt diye bir ses işitsek koşuyoruz... Am- ma; bu keratayı yakalamak, size kıs- met oldu. Buna, ne denir?.. Söyleyin bakalım. Hırsızın bu olduğuna emin misiniz?.. Bütün sesler, birbirine karıştı. Her- kes bir şey söylemiye başladı: — Ben.. Yatsıyı kıldım - geliyor « dum. — Kahve kapandıktan #onra, #eve gelirken... peyce uzun devam etti. Câvur Meh - medin üstünden çıkan tehlikeli ve şüpheli eşya, kâmilen zaptiye çavuşu- na gösterildi. Artık yakalanan ada - mın, bir haftadanberi mahalleye kor » ku ve heyecan veren hırsız olduğuna, çavuş ağa da kanaat getirmişti. Düştüğü vaziyet, Gâvur Mehmedin fna halde canını sıkmakla beraber, işrttiği sözlere gülmekten de katılacak hale gelmişti, Başını örten çuvalın içinde, kahkahalarını güç zaptedebil - mekte idi. Hikâye biter bitmez çavuş emir vermişti: — Açın şu çuvalı bakayım, Şu ke- ratanın suratını göreyim. Ne biçim şeymiş?.. Çuval açılır açılmaz; Gâvur Meh- göstermişti. için şöyle bir ilân neşrine mecburiyet hisseylemişti: — Resmi — Zaptiye nezareti âliyesinden: (Dersaadette, öteye beriye kundak vaz'ı suretile ikai harik teşebbüsatında bulunulduğuna dair bazı gazetelerde vuku bulan neşriyatı mübalâğatkârane- nin halk üzerinde suitesir hâsıl ederek metle zaptiye çavuşu, göz göze gelmiş- lerdi. Gâvur Mehmedin çehresi birden- bire değişmiş; dudaklarında bir tebes- süm belirmişti. Zaptiye çavuşu da, az kalsın: — Vay, çavuşum.. Sen misin?.. Diyecekti... Fakat epeyce zeki bir adam olan zaptiye çavuşu, Güvur Mehmedin bir kaş işaretile derhal ken- dini toplayıvermişti. Hacı İbrahim Efendi denilen o ih- tiyar adam sabredememişti: — Hele şuna bakın. Utanıp arlanı- yor mu?.. Âdeta, sırıtıyor. Ne olacak. Alnındaki âr, haya damarı çatlamış. Zaptiye çavuşu, kaşlarını çatarak neferlere emretmişti.. — Kaldırın şunu.. Götürün kara - kola... Hele şimdi ben ona güzelce bir sopa döşiyeyim de, sırıtmayı görür.. Hadi... Düşün önüme... Uzunca bir kafile halinde yola dü . zülmüşlerdi... Gâvur Mehmedin etra- fi silâhlı zaptiyelerle ihata - edilmişti. (Arkası var) TAKViİiM EYLÜL Rumt sene 1352 Eylül 4 17 _j Rosaml seni Arabt sene 1 — Hızır 135 ee aöi « BarliE ) PERŞEMBE kulübü nasta heyecan tevlit ettiği maatteessüf anlaşılmış; — ve zabıtaca icap eden takayyüdat ve tedabiri mâ- niaya tevessül edilmiş olmakla, hiç bir havfü endişeye mahal olmadığı beyan ve ilân olunur.| Denilmişti. Denilmişti amma; bir kaç gün sonra da, meselenin pek acı bir hakikati ih- tiva ettiği patlak vermişti. Aradan bir kaç gün geçer geçmez, (Vefa) ve (Yahnigüzel) mahallele - rinde gece yarısından sonra bazı yer- lere kundak sokmıya çalışan bir iki ki- şi elde edilmiş.. Ciddi ve esasli tahki- kata girişilmiş.. İstanbulu baştan ba- şa yakıp kül etmek için muntazam bir plân dahilinde çalışan bir komite keş- fedilmişti. Bu kamite, kimlerden mürekkepti?. Bütün efkârı umumiye, — sabırsızlıkla hükümetin vereceği cevabı beklemişti. Fakat hükümet; evvelâ bu mesele et- rafında ketum davranmış; — sonra da sudan bir beyanname ile işi geçiştir - mek istemişti... Halbuki bu teşekkül, zidden mühim ve nazarı dikkati celbe- decek bir şekilde idi. Çünkü, cle ge - çirdikleri bazı serserileri ücret mu - kabilinde kullanan elebaşılar; meşru- liyetin darbesine uğramış olan bir ta-| kım adamlarla, (hali hazır) dan mem- nun olmayan kimselerden mürekkepti. Tabidir ki; şiddetli tedbirlerle bu sainane hareketlerin önüne geçilmiş - t... Lâkin, muhtelif zümrelerde yeni dareye karşı hâsıl olan haşnutsuzluk ve emniyetsizlik gittikçe hudutlarını şenişletmekte idi. — Cemiyeti muhteremeye mensup >lmıyan memurlar, kâmilen işlerinden “karılacaklar. Bu söz, bütün memurlar üzerinde ideta bir yıldırım tesiri husule getir - nişti. Hakikaten o esnada da devlet kulduğu tesbit edilmesi üzerine, bü - tün İstanbulda büyük bir heyecan baş Bir gece zarfında, tam on yedi yer- den yangın zühur etmişti. Artık hal- kın rahat ve huzuru, tamamile mün - selip bir hale gelmişti. Zabıta memur- ları, işlerini güçlerini bırakmışlar; aa- dece bu işin peşine düşmüşlerdi. Hü - kümet, halkın heyecanımı teskin etmek mızı o heyete teslim edelim) Diye - hükümetler tarihinde ender görülen, - garip bir karar vermişlerdi. * Ortada nifak zuhuruna sebebiyet veren, iki âmil görünüyordu. zırlanan; ve cemiyetin başında bulu- nan (hakiki Ittihatçılar) iın henüz va- ziyeti kavrayamamış olmaları idi. Diğeri de; İttihatçılar tarafından il- tifat göremedikleri için, cemiyetin ha- maya uğraşanlardı... Bunlar" artık ya- vaş yavaş bariz muhalefetlere geçiyor- lar; (avam) 1 ellerinde tutarak bu va- sıta ile İttihatçılara galebe çalmak is- yorlardı. Fakat garibi şurasıdır ki; bunlar da İttihatçılara hangi cepheden hücum etmek lâzım geldiğini kestire- miyorlar; ancak memleketin sükün ve asayişini ihlâl etmek suretile zafer kaznacaklarını ümit ediyorlardı. Prens Sabahaddin Beyin, - muvafık, gayri muvafık.. İyi, kötü - ilm? esasla- ra istinat eden siyasi fikir ve umdele- ri istisna edilecek olursa. hiç kimse (İttihat ve Terakki Cemiyeti) ni siya- si cepheden görmüyor, göremiyor; hattâ, görmek istemiyor.. Hiç kimse- nin ağzından: — İttihat ve Terakki Cemiyetinin siyasi programı şundan ibarettir. Bu programın da şu maddeleri faydalı. şu maddeleri de muzırdır. Diye ciddi bir tenkit işitilmiyordu. Bütün hücumlar, İttihat ve Terak- ki Cemiyeti ile ilişiği olan şahıslara gösteriliyordu.... Meselâ, Abdülhamit| vükelâ ve vüzerasının hemen ekserisi birer bahane ile tevkif edildikleri hal- de, Abdülhamit devrinde (Meşihat) makamında kalan (Şeyhis- lâm, Cemaleddin Efendi) nin daha hâ- lâ mevkiini muhafaza — etmesine, bir türlü tahammül edilemiyordu. Bunun içindir ki, Şeyhislâmı Cemaleddin Ef. aleyhine başlayan husumet, gittikçe artıyordu. Bu nifak ve husumeti idare eden- ler, pek kurnaz davranıyorlardı. Evve- lâ ortaya dini bir mesele atıyorlar; halkın taassubunu — tahrik ediyorlar; sonra da: — Ne olacak?.. Ittihatçıların hepsi, Mason, Kâinatı da Mason yapmak is-| tiyorlar. Şeyhislâm Efendinin ileri atı- larak bu felâketin önüne geçmesi lâ- zimgelirken o da, onlara uyuyor. Din, elden gidiyor. Diye; avam ve softalar güruhunu daha fazla heyecana getiriyorlardı, (Ikdam) gazetesinde (Aliyül Mev- levi) imzası altında yazılan - yazılar, Biri; memleketi fiilen idareye ha-| ricinde kendilerine birer mevki yarat- | senelerce | altüst edeceğine hüküm vermiş: ğ Pa e ŞEimdıeg';ıenlun :hü":g:“ ei < 0"'_"" Vd"l_e)'= vermemek için|rafta şiddetli — tedbirler — alınma -İsındaki gazinoda toplanmışlar: (Arkası var) — miya baılar'nm. bütün Loncanın, Ay- Ha k"?lh çeşmenin dibine — sinerek isına — rağmen, — yangınların — ar - (Tensikatı icra eden Nezaret erkâ-| ——— ö wansarayın halkını peşime takacağım.. BeRLiye lıııçladık'.- ç kası _k"iımem"'h' idi. - Nihayet,İnına emniyetimiz yoktur. İçimizden | gP8 Ba'airada bolki de Maklüepn. İşleri Karma karışık söylenen hikâye, e -| muhtelif — yerlere kundaklar — 80 -İbir heyet teşkil edelim. Mukadderatı- olçu üz.rin. Fennl Kasık Bağları Mide, barsak, böbrek düşkünlüğüne Fenni Korsalar İatiyenlere ölçü tarifesi gönderilir Eminönü İzmir sokağı Tel, 20219 ZAHARYA Öreopulos Taklitçilerden sakınınız. SELÂNİK BANKASI e İdare merkezi Istanbul ( Galata) Türkiyedeki şabeleri: İstanbul, X Galata, Yenicami ); İzmir, Mersin. Adana bürosu Yunanistandaki şubelerli Selânik, Atina, Pire, e Her nevi banka muamelâtı İstanbul ve galata şnbelerinde kiralık kasalar B y tekE l Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Kaki-Zabtiyi, Çatalçeşme sokağı, 36 İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin — bütün — haklari mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARI 'YUNANİSTAN | 2340 | 1220| T10 | 270 2700 | 1400 | 800 | 300 Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan mes'uliyot alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf : Sonposta 'Telefon : 20203

Bu sayıdan diğer sayfalar: