2 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

2 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

;?_“"' a Yugoslavya mektupları: Dubrovnikten Çetineye giderken neler gördüm? Falih, yoldap bana yeni bir memuriyet tevcih etti: Selâm ağalığı Aerçegnoviden bir manzara Yazan : E, TALU Dubrovnikte iki gece geçirdikten sonra, 15 eylâl salı sabahı otomobiller- le, Çetineye gitmek üzere yola çıktık. Bu yolculuğun bizim için cazip tara- | #ı, bütün dünyaca güzelliği meşhur o- lan Boka di Kattaro (Kataronun mım- sabı) ndan geçecektik. Filvaki burası Norveç'in fiyortları- nı andıran, yüzlerce girintili, çıkıntılı, her biri ufacık birer gölcük teşkil e - den koyları, körfezleri, üzerlerinde pek eski asırlarda inşa edilmiş şirin kilise- ler, şatolar taşıyan birçok adacıkları, etrafında tepeleri gök yüzüne değiyor- muş gibi duran sarp dağları, velhasıl bem vahşi, ve azametli, hem de munis ve sevimli manzarasille dünyada eşine, emsaline ender rastgelinir bir yerdir. Ben, Falihle ve Tokinle bir açık o- toamobille önden gidiyorduk. Nezle o - “lan Kâzım Şinasi ile Lukaseviç ve nez- leden korkan Asım Us arkadan gelen kapalı otomobilde idiler. Emin Yal - man bizim şoförün yanında, hemen so yunup içine dalacak bir su, yahut ki sa- Tn alıp ta gövdeye indirecek meyva kolluyordu. Asfalt olmamakla beraber, tamami- le düzgün bir yolda, sarsılmadan ilerli- yorduk. Bizim eski Bahrisefit adaları halkı gibi, başlarında uzun püsküllü yatık fes, ayaklarında dolma siyah şal- var ve bellerinde de kırmızı yün kuşak taşıyan insanlara rastgelmeğe başlamış ve bu kıyafetin Akdeniz ahalisince u- mumiyetle giyildiğini anlamıştık. Bir müddet, yolculuğumuz ârızasız geçti. Her geçtiğinliz yerde, her rastla- dığımız kimseler bize - oranın âdeti veçhile - selâm vermekte olduğundan, selâm almaktan ve mukabele etmekten usanan Falih Rıfkı bana o gün yeni bir memuriyet tevcih etti: Selâm ağalığı! Ve artık, bizim otamobildeki heyet harmna, halkın selâmma karşılığı ben verdim. Fakat bu memuriyet bende esasen tek değildi. Sigara ve kibrit almağa, Falih, her nedense üşeniyor, yahut ki ihmal ediyordu. Ve nadiren, üzerinde sigara' bulunsa, kibrit, kibriti bulunsa © zaman da mutlaka sigarası bulunmaz- dı. Bu suretle, «çubukçu başısı» da ben olmuştum. İkide birde sigara ağızlı- gn bana doğru uzatır: Tak ! Veyahut : Yak ! derdi, ve gülüşündük. İste, Çetine yolunda, bu vazifeye bir de, dediğim gibi selâm ağalığı ilüâve o- Tundu. * Bir arahk, Eminin, yol kenarında gözüne ilişen böğürtlenleri koparmak üzere durduğumuzda, Kâzımla Asımın ve Lukaçeviç'in bulundukları ve - lîas- ta nakliye arabası adını verdiğimiz - kapalı otomobil öne geçti; bir hayli de ileriledi. Yol burada dönemeçli oldu - ğundan, biribirimizi bazan gözden kay- bediyorduk. Derken, biraz öteye vardığımız 20 - man ne görelim ? Arkadaşlarımızın 0- tomobili hendeğe yaslanmamış mı? Meğer önlerine bir kamyon çıkmış. Şoför ondan kaçınmak isterken, araba- nın sağ tekerleklerini kenardaki hen- değe saptırmış. Az kalmış, devrilecek- lermiş. n Kendilerine: «Geçmiş olsun!» diyip, arabanın kurtulmasma da yardım ettik. Ve bundan sonra, yolumuza hâdıses_&z devamla, öğleye doğru, gene Mriyat[k |kıyısında, tarihi hâtıralarla dolu şirin bir kasaba olan Herçegnovi'ye gcldşk. Eşyamızı, bize ağırlık olmasın için, dönüşte almak üzere burada, şimen - difer istasyonuna teslim ettikten son- ra, denize karşı, palmiyelerin altında oturup birer kahve içtik. Yugoslavyada sade kahveye Tures- ka yani Türk, şekerli kahveye de Srps- & yani Sırp kahvesi derler. Bu husu- ti idrak edinceye kadar, sade kah- ve içmekten ağzım kavata yemişe dün- dü.. Herçegnoviden tekrar yolumuza ve programımıza devamla, saat birde Ko- tor — Katlaro'ya vardık. Bu havali ÇATT RDATTTENENT Kotor dünyada eşine ender rastlanır bir yerdir Yugoslav müttefiklerimizin deniz üşsü- dür. Sık sık tesadüf ettiğimiz bahriye zabitan ve efradının temiz kıyafetleri, dinç vücutları, şamandıralarda bağlı duran gemilerin bakımlılığı, dost ve ve müttefik donanmanın da ordudan aşağı kalmadığını gösteriyordu. Kotorda yemek yedik. Daha da epey uzun devam edecek otomobil yolculu- ğunun oraya kadarki yorgunluğunu din lendirdik.. Tekrar bindik arabalara. Biraz sonra, eski Avusturya - Kara- dağ hududunu geçmiş, dünyanın en sarp, en başdöndürücü, en dolambaçlı yoluna sapmıştık. Bu yolu ne siz sorun, ne de ben söy- liyeyim. Bir tarafı uçurum, öbü fi yalçın kaya, bitip tükenmek bilmi - yen bir halezun tasavvur edin. Müte- madiyen yokuş... Bu yokuşun her kıvrı mında, yani yüz adımda bir, gözünüze ilâhi bir manzara, bir an için görünüp gene kayboluyor. Gene görünüp, gene SON POSTA K YS Jozef Caillaux Fransız Meclisinin frank projesini Ayân meclisinde hayli hırpalayan Jo » zef Caillaux Fransanın tanınmış siyasi ricalinden ve Radi&al Sosyalist fırkası liderlerindendir. Calllaux siyasi hayata parlak bir a - dımla başlamış, fakat ömrünün ortala- rına doğru Klemansonun vurduğu bir darbeden dolayı büyük bir fekiketle karşılaşmıştır. Jozef Calllaux maliyeci- Hik ile politikacılığı mezcetmiş, tek göz- lüklü, iyi giyinen siyasilerdendir. 1914 senesine tekaddüm eden zamanlarda Dahiliye Nazırı Malvy ile beraber A - manya ile anlaşmak siyasetini gütmüş- tür. Harp içinde gene arkadaşı Malvy ile beraber Klemanso tarafından tevkif e- dilmiş, casusluk töhmeti ile divanı âli- ye sevkedilerek, haklarında mahkümi- yet kararı alınmış ve her ikisi de ayrı yayrı yerlerde ikamete memur edilmiş- lerdi, bu dava esnasında Puankarenin "Calllaux lehindeki şahadeti hiç müs - mir olmamıştı. Harp nihayete erdikten sonra, ber i- N x kisinin de cezaları yok addedilmek su- Ü'll âDon Karlosdakdir?. Yakın tarihde İspaonya İspanyadaki son kanlı ih- tilâl münasebetile Carlist - lerin ismi sık sık gazete- lerde mevzuu bahaolmakta- dır. Carlisteler Dan Karlos — — un - yolundan giden insanlar dır. Bu hareketin ne oldu: — ğunu aşağıya naklettiğimiz yazı izah etmektedir. İspanyol milletinin sokak | kavgalarına büyük bir isti: dadi — vardır. — İspanyollar kanı severler. Barres bu sevgiye ihtiras ismini verir. | «İspanyollarda -kan — akıt- mak ihtirası vardır.» der ve ilâve eder: eBiribirlerini boğazlayacak müsait zemin bulamazlarsa resmi ve par- lak elbiselerle boğaları öl- dürtürler ve yerlere sere - rek akan kanları alkışlar lar.» İspanyollar, biribirlerini | niçin boğazlarlar? Bunun cevabını vermek güçtür? ©« Yahut çok kolaydır. Boğaz. lamak ihtiyaçlarını gider « — mek için. Bu boğazlamalara müteaddit isimler|ra Don Karlos 6 mcı Şarl olarak tahta verdiler: Faşizm - Komünizm mücade- |iclâs edildi. Fakat kinler teskin edilme- lesi, yahut Pronanciomiento derler.|mişti. Mücadele tekrar başladı ve bu Şimdi de Karliste mücadelesi diyorlar. | günkü gibi o zaman da İspanya kan ve Carlisme nedir ? Don Karlos taraftarlarile liberallerin |. iribirlerile nasıl döğüştüklerini herkes |du. O zaman Fransa Hariciye Nazırı bilir. Fakat hareketin ne olduğunu bil folan Duc Decaze Fransanın Cenup hal- mez. Bugüne kadar uzayan ve serpin-|kına bir beyanname neşrederek âdeta tilerini yayan bu macera nedir ? Bu macerayı iyice tetkik etmek için nı Josephe Bonaparte'in başına kondur- müuştu. Fakat Ferdinand süküt eurcdi.l Uğraştı ve tahtına tekrar geçti, otur - du, Ferdinand Don Karlos isminde bir kardeşi vardı. Kralın erkek varisi ol - geçmesi icap ediyordu. Halbuki Ferdi- zetile tekrar siyasi hayata dönmüşler- İnand bunu istemiyordu. Düşündü, ta- dir. M. Caillaux, Puankare iktidar mev kiine gelmeden Maliye nazırı olmuş, 44926 da frangı kurtaramamıştı. Bu itibarla maliyeciliği nazari saha- /da kalmıştır. Karısı kendisinden daha meşhurdur, /zira Figaro gazetesi müdürü —meşhur Kalmeti, husust mektuplar meselesin- ,jden dolayı gazete idarehanesinde öl - dürmüş ve Madam Caillaux şu beyit ile 'Türkiye ye şöhret kazanmıştı: Öfke baldan tatlıdır. Madam Caillaux haklıdır. Hanererar verr ea cEnERAEAEKAAARAREERSensaRene e ei kayboluyor. Tepenizde dağın doruğuna çıktım farzediyorsunuz. Nerede?... Beş kıy -| rım, on kıvrim, elli kıvrım... Henüz yo İlun yarısındasınız. Şaför bir azıcık dik- katsiz davransa, fren tutmayıverse, kö- şede ansızın karşıtıza bir engel çıksa.. Maazallah, mahvolduğunuz gündür. üzü, Uçurum ve tâ uzak larda su ile muhatsınız. Dekorunuz bu! Ahret yolunun dekoru da muhakkak ki başka türlü değildir. Ben Karadağ denilen mübarek yeri bilirim ama, hiç te böyle yollardan o- raya gidip gelmiş değilim, Bu yol pito- resk imiş.. Ne olursa olsun! İnsanın ak- tıma fena şeyler getiriyor. Aradan üç saat geçti. Hâlâ, döne dö- ne kayalıklara tırmanıyoruz. Dü ya » nın en islah olünmaz - yeri farzedilen Karadağa bile turist celbetmek için, Yugoslav kardeşlerimizin sarfettikleri emeğe, azme, hamleye hayran olma - mak kabil değildir. Artık ben vazifelerimi de unuttum. Ne selâm alıyorum.. Ne de Falihin ağız lığına sigara taktığım veya ki kibrit çaktığım var. Hele şu yol bitsin, nereye varacak- sak varalım, Ben daha şimdiden, bu yo kuşun bir de inişini düşünüyorum. Ötekiler ? Falihi, Kâzımı bilmem ama, Asımın başının döndüğü muhakkak, Ahmet E- mine gelince, tâ ağaşıda uzanan Kotor denizine baka baka ağzı sulanıyor... Ah bir banyo alabilse şındı ya geçirdi, İsabella hükümdar oldu ve annesi de nâip sıfatile işi idareye baş- ladı. Taht ve taç kavgası Don Karlos taht ve taça Allah tara- ifından sahip okduğunu iddia ediyor ve (Kral olmak istiyordu. Münasebetsiz bir Kralın hirsve — inikam hissile verdiği |karar nikayet İsabella ile Don Karlos Çun çarpışmasını intaç etti. Navarreli köylü ve çiftçiler, Don Karlos namına harekete geçtiler ve si- lâha sarıldılar. Ve bunlara da Carliste- İler denildi Uzun mücadelelerden son- T Bir fabrikada Mühim bir vergi Kaçakçılığı yapıldı et e oturan bir okuyucumuz bize mühim bir fabrikanın vergi ka- çakçılığı yaptığını haber verdi. E - ğer bu okuyucu kendi adresini sak- lamiş, ismini de yazmamış olsa: mektubunu okumiya dahi lüzum miyecektik. Fakat adresi ve ismi va- zihtir, binaenaleyh verdiği haberi doğru öğrenmiş olması mümkündür. Bununla beraber anlattığına — göre hükümet meseleden haberdardır. E- sasen geçen yıl şüphelenmiş, bu yıl da şüphelerinin devamı üzerine fab- Tikanın defterlerine — el koymuştur, şimdi tetkik devam etmektedir. halde fabrikanın ismini — yazmakta hükümet bakımından fayda yoktur. Okuyucu - bakımından — ise mesele meahkemeye düşünce isim nasıl olsa öğrenilecektir. Binaenaleyh, mese - leyi, kat'iyet kesbetmeden evvel y: makta fayda görmüyoruz. Belki mıştı. Bugün hâlâ Don Karlosun uğruna ölenler var nazarları yakın tarihe, Napolyon za - İseviyorsunuz, dedi. Onun taraftarısı - manlarına çevirmek lâzımdır. Yedinci |nız. Fakat bu hissinizi içinizde sakla- Ferdinand'ın entrikaları İspanya tacı- | yınız. Taraftar madığı için taht ve tacın Don Karlos'a |ler harbi kaybettiler. Fakat onlar ye - ! e nihayet galtanatını daha sinnilrakıp gidince Don Karlaş tekrar ta - rüşde vâsıl olmamış olan kızı İsabella- |raftarlarını toplıyarak harekete geç - Sayfa ? gene böyle kana bulan- ateş içinde yüzdü. İspanyanın şimali alt üst oluyor - yalvardı : — Biliyorum, hepiniz, Don Karlosu olduklarınız. ufak bir muzafleriyet kazanınca hemen kilise - lerin ça! ına koşuyorsunuz. Biz de va hatsız oluyoruz. ,İspanyollardan — size ne ? Müthiş bir boğuşmadan sonra Haklı olmalarına rağmen, Karliste - nilmeyi kendilerine bir türlü yorlardı. Anede de Savele t mek istedi. Bu üçüncü harp hepsinden müthiş ve tehlikeli oldu. Madridin ni - zami askerleri tabil bugünkü gibi yir- mişer yirmişe kurşuna d! Merhametsizce ve vahşice biribirle. j öldürüyorlardı. Bu döğüşlerde din mu- harebelerinin bütün aassubu vardı. Her iki taraf esirleri öldürüyor, katli- âm yapıyordu. Don Karlosçular ken : — Don Karlos uğurunda caninı fe - — da olsun!.. diye bağırıyorlardı. Dön Karlosu taraftarları Kral olarak (Devamı 10 uncu sayfada) : bar veya şüphe yanlış çıkar, milli bir Müessese etrafında lüzumsuz yere dedikodu uyandırır düşüncesile. * «Ben vakıf mallarımı hükümete meccanen devredeceğimn Adanadan bir mektup aldık. İm - — zası «Emir Ali evlâdından Peh Ziya» dır. Bu okuyucumuz Adananın «Â - gaçmescil» mahallesinde oturmakta ve o havalide atalarından kalma bir çok vakıf emlâke malik bulunmak - — tadır. Fakat bu emlükten istifadesi hiç denilecek kadar azdır, bunun için de hissesini parasız olarak hüküme- te devretmek arzusundadır. Bu vazi- yet niçin ve neden böyledir? Pehlivan Ziya mektubunda anlat- Maktadır, fakat bu öyle bir bahistir ki, tarafır n tetkiki güçtür, Taz- larak ncü şahısları alâkadar Hvan leyh isteğinin gözönüne almması incelenmesi ricasile bu kadarla ikti- fa ediyoruz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: