9 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

9 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Birinci e Osmanlı İmp: lar içinde kı Doktorlar bu yaşaması muhtemel tıbbi lüzu Dün bana : üAÇ 'Tevfik Paşanın öldüğünt i haber ve dikleri zaman muhayyelemde, 95 y ıl- lık canlı bir tarihin inhidamını BO? gibi oldum. Ki evine Ve derhal onun Nişantaşında gittim l m bir yıldır hasla k Paşa tam blil BUTE, Ve bu bir yıl içinde onun kurtulamıyacağı kanaat erin _vurcklv:rmdc J biraz daha kökleşmiş. Hattâ onun doksan beşi ,-,_uç)_:ııı pranmış ömrünü ı'ıi’.)ı'ı”l.ım b;î yıl kala tutabi- tabiatin bir mucizesi sayanlar her gün onun çektiği ııhrap'ıuıı gnı*cııv- ler arasında, ölümünün büyük acısına 'um siz bir veca içinde kıv a şahit olmanın sonsuz nzî_ı- Janmaya tercih edenler var - Oğlu, babasını mukadder âkıbete ö hastalığın biı:_ yıllık ederken diyor ki: ö Ğ.ı’:uîıdu;ı iki ay önceye İ_&—ıdîf akli kuvvetletine tamamile sahipti. İı:ı tağından çıkmıyordu_l-ıılwl ııı—r h kucağında biriktirdiği gazetele ı atağının içini, zengin bir ı_su_hbam kilâtının merkezine çevirmişti. He - 'anakkaleyi işgal ettiğimiz gun__g:o— ydiniz onu siz. İyi göremiyen gözle- rinden sevinç yaşları sızıyor Ve v — Oooh... diyordu, bugünleri de göre düm... Gözlerim açık giı.mı_wmnmk. Ve ü tuğum için, :l::ı l:l;:n-f U;.W ıı:ı:“îum bütün- ihanet- lerini hoş görebilirim! - Bu sözşle“rînde çök ıamlğm olan ba - bam, bir ay kadar evvel, birden bire fe- nalaştı. Müt ıztırap n:ıun:lıl;u ız;:îbını gördükçe, sizin aç- tığınız bir anketi hatırladım. Siz muh- telif doktorlara soruyordunuz: —— «Yaşamasından ümit kesilen bir has- tayı, ç'ı—kıiği ıztıraplardan !mrîam'.ıık için öldürmek doğru mudur?» —— Babamın vaziyeti karşısında eskiden lâkayıt kaldığım bu sual beni hayli dü- şündürdü. Çünkü, babamı tedavi eden hekim, onu kıvtanmaktan kurtaracak morfini vermekten kaçınıyor, ve : Z| Biz hekimler, insanlı Yını mümkün mertebe UZatim: n lefiz.-Kısaltmakla değil! Halbuki ve - Ca: kesmek için vereceğim morfin, onu acıdan kurtarır, fakat ölüme yaklaş Tir | » diyordu. Halbuki, babamın bu hı:tal_ masına ihtimal kalmamıştı. Ve bir ıztırap içinde kıvranışını S yakın bir günde öleceğine emin olma”” tan fazla üzüntü veriyordu. Bir senesi yatakta geçmişli. Şunun şu rasında, günlerinin sayılmasından kor kulacak kadar kısa bir ömrü kalmıştı. O, ömrünün son günlerinde, bütün ha- Yatında çekmediği kadar ağır bir- ıztı- Tap içinde kıvranıyordu. Ve.doktorlur hâlâ ayni teraneyi tekrarlıyordu. - » nıyordu ki v::ıe:i reddettiler. Morfin ıstırabı tuttum. £© bur oldular, * ;Ö#w e .. l e Tevfik Paşanın son günleri *& *& * aratorluğunun son sadrâzamı ihtiyar paşa, o kadar büyük ıstırap- oğlu doktorlardan morfin vermelerini istedi. dindirecek, fakat bir kaç gün hastayı daha evvel öldürecekti. Nihayet görülen m üzerine morfin verildi ve hasta ıstırap çek ae ren Tevfik Paşanın oğluna — Biz Hüyatı kısaltmakla- değil, uzat- makla mükellefiz! Morfin veremeyiz! Ben onlara : ai — Haydi bakalım... Uzat ta görelim o hâlde ! dememek için kendimi güç hâayet morfini vermeye Mec- benim isteğimin do"grmşı- 1 guna kanaat getirerek, belki de gördük- yi tıbbi lüzum Üzerine . . . ğ ıBuı sayededir ki o, bir xşlfonı.g haline gelen hayatından nihayet ÜÇ gün kîıy- etti, fakat iİnsanı bütün bir hayattan «k defa vazgeçinebilecek kadar feci bir ıztırabı ÜÇ gün daha sürüklemektlen kurtuldu ! Tevfik Paşanın ölümünü duyduğum zaman, 95 yıllık bir tarihin yıkılışını görür gibi olduğumu si'ıy?edııyı. " Buana hak vermeniz için SiZe evvelâ Tevfik Paşanın 95 yıllık hayatını do - kuz buçuk satırla hülâsa edeyim: Tevfik Paşa, Tuna eyaleti kumanda- nı İsmail Hakkı Paşanın oğludur. O İsmail Hakkı Paşa ki bugün, Bül- garistanda bir türbesi, b:; mektebi, bir mesi ve bir camii vardır. ! çeşTam 96 yaşında atlan düşerek ölen işbu İsmail Hakkı Paşa, tam 6000 Bul- garm Süleyman Paşa lar:ıfıı—.:uın 6000 çirü rçası gibi diri diri yakılmasına :;:;ell)î);îcak lîmdar yüksek bir mcr?fa- met göstcmıişıir. Ve merhamet, ;—Prın: de de, sırasız dâ gösterilmiş olsa, insani bir haslettir kanaatindeyim! Belki dokuüz buçuk satırı aşıyorum ama, Tevfik Paşaya dair birkaç çift ke. lâmım daha var : j Teyfik Paşa, 16 yaşındayken gedikli bir.süvari askeri oldu. Ve 19 yaşında iken, Harbiyenin çıkardığı ilk mez lar afasına kalılmâk şerefini Kkazandı, 22 yaşında, şöylenildiğine göre bir-tek tokal, _vuzunden askerlikten çekilip Ba- biâliye intisap etti. Kendisi üç aylık - ken “ölen asıl anasını tanımıyan Tev.- fik Paşa, teyzesinin terbiyesi altında ye tişmişti. Teyzesi daha O devirde, bugünün ba- z ı.'e'ri kafalarından en az-yüz yıl ileri zihniyetli bir kadındı: Tevfik Paşaya İransızca ders verecek bir kadın- tuttu. Bacaklarına giydirdiği kısa bir panta - Yonla onü 0 devrin 'yerdeh bitme kâiliklı asilzadeleri gibi gülünç'olmaktan kür: ** yer diği son resimlerinden biri tardi. yaygaralı dedikodulara yol açtı. Baldırını" - çıplaklaştırışı — yetmiyormuş gibi, şimdi de, koynuna bir gâvur ko » konası verip incili ezberletiyor ! SÖON POSTA meden gözlerini kapadı. 1 *Onun bu hâreketi muhitinde hayli — Biçâre çocuğu güvur etti, dediler. Babiâlide sekiz yıl mülâzemeten ve fisebilillâh çalışan Tevfik Paşa, tam 30 yaşında sefir oldu. Yani, sıhhi kıyafetin | plmaz, başka bir tenha yakitte gelirsen Tevfik Paşanın bundan 45 sene evvel şapka ile çekilmiş bir resmi gâvurlük; ve ilmin incil sayıldığı dev- rin yetiştirdiği bu delikanlı, sekiz yıl- hDk emeğinin boşuna gitmediğini yör- AU Ondan sanra ayağını ilk basamağına attığı ikbal merdivenine şım sıkı sa - Tıldı, ve;vekor sayılabil: yükseldi. Berlin sefiri kebiri olduğu za- man otuz küsur yaşında olan Tevfik Pa- şa, yaşlı dünya dipjomatlarının toyluk saydıkları geni gizlemek için, ka- Ya sakallarını göbeğine kadar uzattı. Ondan. sonra Hariciye Nazırı oldu. Şunu oldu, bunü oldu. Ve nihayet Os- manlı İmparatorluğunun sonuncu Sad- râzamlık makamına oturarak, emerli - nin haddi âzamisine ulaştı. (Devamı 10 uncu sayfada) Bu da bir | Bir kasap, bir ;lıkğ:. bir kuru ka şırcı kadınla edebiyatımız hak ran birtakım güzel yazılar, hil k bir hızla | edebiyat an Sayfa köt hveci ve bir çama- kında görüştüm. P- Yazan: Osman Cemal Kaygılı Gazetelerde edebi anketlerin biri bit. meden biri başladığı şu sıaralarda ben de tuttum, İstanbulun kenar bucağın- da ra larla edebi yaptım. Bakınız, bakalım, bu görüş kimselere sorduğum şeylerle onla aldığım cevapları nasiıl bulacaksınız. En önce Gedikpaşada kasaplık yapan Eğin- li Bay Mehmede sordum : - Sen edebiyattan çakarsın biraz değil mi ? Edebiyat nadir ki — Yani bizim yüreklerimizi a, şiire dair görüşmeler , coştu- yeler, — Haaaa.. Şimdi anladım. Hem sade Leylâ ile Mecnun değil, Keremle Aslı, Ferhatla Şirin, Tahirle Zühre, Arzu ile Kamber, Aşık Garib! h Sanem gibi bütün âşık maşuk hik: ni bilirim. İyi ama, bunlar hep eski şeyler, yeni edebiyattan anlamaz mısın İ — Eskisi yenisi, bunlardan başka- sını pek bilmem R — Peki, şiirden anlar mısın ? — Neye anlamıyor muşum, pekâlâ sığırdan da anlarım, kızıl karamandan da, dağlıçtan da, keçiden de, marya - dan da... Ben kaç yıllık kasabım sen biliyor musun ? — Ben sana sığır demedim yahu! — Ya ne dedin ? — Şiir, şiir... Yani beyit halinde söy- Jenmiş düzgün sözler ! — Yahiya desenekim türkü, mârii gi- bi şeyler ! Evet ! — Onlardan da az büuçuk anlarım! Öyleyse bunların en sevdiklerin- den birini söyle de dinliyelim ! Biraz düşündükten sonra başladı * K viran olmuş, bülbül ötmüyor, Ağam irak ilde elim yetmiyor. Sayı tütam dedim, sayı getmiyor. Gel ağam, gül ağam, gel de gene git, Akan gözüm' yaşın sil de gene git ! Parça şakağını kaşıdı, S0 MaİYİ tutturdu: geldiğim kimseleri yakalayıp on-|Efendim huuu, nasibim buuu, tecel Ciğer yandı, kebap oldu, y tarafına de Ne dersem aldırış etmez, ne Begayet lamağa ba: liyen Haçik Haçik eski defterleri yoklar gibi bir lim taksirat yahutı! ş ahba; Haçik, ne 0 Rene âşıklığın tuttu galiba, behey zirtabos, Bü zaman- âşıklık maşukluk karın d 1 satıp gündeliğini Yürmü doğrulim baksana... Haçik kızdı Sen karışma, ben âşıklık ederi hemi de balıkçılık ! Ve bir defa : — Vay gidi palamtıtlarım - vay, can- â... Şey... İhdır canlı, kanlıdır kanlı ! Diye bağırdıktan sonra semainin alt am etti : k merhamet keman ebruu! Onun narı firakile derunum döndü külhana, Velâkin gelmedi insafa ol hain Haçik burada biraz durdu, manzu - menin unutmuş olduğu alt tarafını de- rin derin düşünmeğe başladı Fakat alık bir kocakarı Ha diği kö- götürüp kak- adı. Buna fena halde içer « rden tavrıni değiştirdi: — Öyle içini çeke çeke, gözlerini ba- lta ne kokluyorsun, yoksa bi- leylâk, yahut manolya mı sandın ? Kocakarı gülerek: Bayat mı? diye bakıyorum. - Bayattır bayat... “Haydi git işine sen de.., Geldin, zihnimi altüst ettin, © cânIm semalnin de tadını tuzunu “ka: çındın. Kocakarı giderken Haçik tekrar bana döndü — Sen de başka vâkit gel de, bak ben- de daha böyle ne kiyâk, ne ekstra eks- — Biravo yahu, sende enfes - şeyler|tra şeyler var: yarmış.. — Var ya ne sandın ? — Ey başka birşey daha oku baka - hm ! gene okurum, mantikleri Demindenberi bizim bu konumnamızı |boli: kapıdan dinleyen Bay Mehmedin kom-|mi, f Ben tekrar sordum : — Haçik, sen hikâyelerden romanlar dan hangilerini seversin ? — İrahmetlik Meddah Sürurinin an- Şimdi müşteri zamanıdır, şimdi İJatmış olduğu hikâyelere bayılırım. — Sen edebiyatta klâsikleri mi, ro:- ni, naturalistleri mi, sem- ri mi, realistleri mi, kübis'leri istleri mi, dadaistleri mi, sür- şusu gezgin balıkçı Kumkapılı Haçik |realistleri mi seversin ? atıldı : — Bu çeşit şeylerden biraz bende-de bulunur Bayım, isterseniz bir tane oku- ki;nlerdır, Amelikalıdır. bunlar, ) sam Caponyalı ? yayım : — Durduğun kabahat ! — Alay mı ediyorsun sen de akşam- in, gitsene işine ! O söylediklerin de (Devamı 10 uncu sayfada) Ecnebi Mekteplerinde İlâhi sesleri Tokatta tüccar Nuri Oktaydan bir mektup aldık, ilk mektebi bitirel cuğunu bir ecnebi mektebine kay dettireceği sırada gözüne çarpan bir hâdiseden bahsediyor. Söylediği şu: Çocuğumu bir san'at mektebine yerleştirecektim. Fakat o sırada Ana- dolumuzda tek tük kalan ecnebi mekteplerden — birinin bir reklâmı gözüme ilişti. Çocuğumu alarak o Mektebin bulunduğu şehre gittim ve bir sabah erkenden mektebin yolunu tuttum. Karşıma evvelâ müdüriyet binası çıktı. Yaklaştım. Balkonunda üç çocuk duruyordu, yanlarına git - tim, Bu sırada evin içinden bir ilâ- bi sesi yükseldi. Kadın erkek bir zümre bir dua okuyorlardı, çocukla- ra sordum: — Sâabah kahvaltısını ettiler. Şim- yapıyorlar, cevabını aldım. — Kimlerdir? — Mektep müdürü, karısı, çocuk- ları, hizmetçileri, sekiz on kisilik bir kafile, »dediler. di Öğreneceğim bir nokta daha | Mişti. Onu da sordum — Bu mektebin kaç talebesi var? — Ön sekiz, yirmi tane.. Ve , çocuğumu - elinden mektepden uzaklaştım. * Okuyucumuza ber — verelim ki; İstanbulda — bulunan — bazı , ecnebi mekteplerine uğrasa, orada da muay- yen zamanlarda ayni ilâhi ve mugi- , ki sesleri ile karşılaşır. 'Bu dini â » ; yinlerden Türk çocukları mütcessir , olur mu, olmaz m? Sonra sırf ken » dilerine mahsus dahi-olsa mektep - — te bu gibi dini nümayişlerin- yeri var midir, yok müdür? Bunlar tet- kika değer ayrı meselelendir ... Cevaplarımız : M A, Ç - rümuzile mektup gönderen zata: Son Posta doktoruna güönder hiz hususi mektubun cevabi. hi dir. Fakat adres birakmadığınız. için- ? gönderilemiyor. Ya pulla beraber sarih adresinizi bil - diriniz, Yahut ta mektübunuzu ida- reden aldırınız. tu ak gazetemize ” —

Bu sayıdan diğer sayfalar: