23 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

23 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K cıdan sonra bir sene kadar dünyada Şişhane Faciasının muhakemesine başlandı Ehli vukuf raporunda kazanın elektrik freni telinin kopmasından ileri geldiği, vatmanın ağır bir kusuru olmadığı kaydediliyor Şişli tramvay kazasına sebebiyet ve-|etmesi dolayısile biraz telâş göstermesi renlerin muhakemesine dün ağırce -İyüzünden olduğu, vatmanın ağır bir zada başlanmşıtır. Suçlu olarak, vat - man Fahreddin ve fren muayene me- murları İsmail ve Abdullah muhake- me edilmişlerdir. Reis vatman Fah - reddinden hâdisenin ne şekilde cere- yan ettiğini sormuş, vatman da: — Ben arabayı depodan almadım. Hattan aldım. Benden evvel araba ay- ni gün üç vatman değiştirmiş. Kaza gecesi Harbiyede Altınbakkalda fren tutmadığı için önümüzdeki arabaya çarptım. Orada duramazdım. Vatman- ların müşteriyi indirmek salâhiyeti de olmadığı için el frenile yola devam et. tim. Sinemaların önünde şefleri gö - rüp vaziyeti anlatmak niyetinde idim. İpek sinemasının önünde şef Niya - ziyi çağırdım. Frenleri muayene et - ti. Sağlamdır, yürü dedi. İnişe kadar el frenile geldim. İnişte frenlerin tut- madığını görünce geri hareketi, aksi cereyan hareketi yaptım. El - frenini kullandım. Fakat para etmedi, demiş- kusuru bulunmadığı anlağılmakta - dır. Neticede dava evrakın tetkiki için başka güne bırakılmıştır. Memur döven kadınlar mahküm oldular Bir haciz muamelesi için evlerine gelen belediye icra memurunu döven Şaziye ve Saimenin duruşmaları dün ikinci cezada bitirilmiş ve karar tefhim olunmuştur: Saime bir ay hapis yatacak, 30 lira para cezası verecek, Şaziye ise 29 li- ra ağır para cezası ödiyecektir. Romanyanın dış siyaseti Tatareskonun - Belgradı ziyareti muhtelif tefsir- lere y_ol açtı tir. / 4 Paris 22 (Hususi) — Romanya Bundan sonra hâkim şu suali sor- |haşvekili Tatareskonun birdenbire Bel- muştur: gradı ziyaret etmesi muhtelif tefsir - — Sen arabayı ne zaman aldın? — 10,30 da Fatihte aldım. Kaza ü- çüncü seferimde oldu. Hâkim el frenine bakan Abdulla - hı isticvap etmiştir. Abdullah — Arabayı sabahleyin muayene etmiştim. Frende bozukluk yoktu. Yolda bozulmuş olabilir. Hâkim — Bütün frenler birden bo- zulabilir mi? Abdullah — Araba kızağa kapıl - mışsa hiç bir fren para etmez. Bundan sonra İsmail şu izahatı ver- lere yol açmıştır. Bu ziyaret etrafında Romanya ve Yugoslavya — mahfelleri sıkı bir ketumiyet muhafaza etmekte- dirler. Tataresko Dalmaçyada istirahat için geldiğini söylemişse de diş baka- ninı ziyaret etmesi seyahatinin siyasi bir mahiyeti haiz olduğunu gösterme- ğe kâfi telâkki edilmektedir. Diğer taraftan, Romanya, Varşoava, Belgrad, Viyana, Sofya, Helsingfor ve belki de Budapeştedeki mümessil- lerini değiştirecektir. Bu suretle filen Titülesko siyaseti- nin mümessillerinin — değiştirilmesi mevzuubahs bulunmaktadır. Belgrad 22 (Husust) — Romanya başvekili şehrimizde bir gün kaldıktan sonra Bükreşe dönmüştür. ? miştir : — ©O arabanın elektrik frenlerine arkadaşım Kemalle beraber bakmış - tık. Hattâ fren takozunu değiştirmiş- tik. Bundan sonra ehli vukuf raporları okunmuştur. Bu raporlar münderica- |nk||jp dersleri tına nazaran kaza fren elektrik kablo-| Dün akşam saat beşte üntversite konfe . sunun kopmasından ve vatmanın ya-|rans salonunda eski Maarif Vekill profesör nında âmirinin bulunması ve biraz ev- |Hikmet tarafından beşinci inkilâp dersi ve- vel geçirdiği kazanın harekâtına tesir İrilmiştir. İnkilâp Gderslerine — üniversitenin —« Son Posta,, nın edehi tefrikası: 8 —— Yazan: Muazzez Tahsin Berkand O vakittenberi kaç sene geçti. Onu| Diyerek belirsiz bir ümit ve sevinç- bugün artık büroda «Muallâl» diye |e bekliyordu. bile çağırmıyorlar. Düşüncesinin burasında genç kız Yazı makinesi üstünde parmakları|bir rüyadan uyanmak istiyormuş gibi büyük bir çabuklukla yürürken, genç| silkindi. Hayır, parasız kaldığını an - kızın gözü önünde ilk çalışmağa baş-|ladıktan sonra nişanlısının kendisin - ladığı gün canlanıverdi: den yavaş yavaş — nasıl uzaklaşmağa Ablasının ölümünden duyduğu a -| başladığını ve nihayet onda kendisi- ne karşı yalnız «acımak» tan başka| bir duygu kalmadığını görünce nasıl her şeyi kırarak ondan ayrıldığını tek- rar hatırlamak ,0 günleri düşünmek istemiyordu. Kafasının kuvvetli bir iradesile ha- yatının o en feci parçasını gözünün önünden ayırarak maddi kısımlara geçti. Bir gece Bedia dadisinin yanında u- yuyamamış, hırçınlaşmış, annesini isti yerek ağlamağa başlamıştı. İşte Muallâ o gece, ilk defa olarak, omuzlarına yığılan ağır yükü idrâk et- kaybolmuş gibi şaşkınlıktan kurtula- mamıştı. Etrafında ona yardım ede- cek, onu sevgi ve şefkatle dolayacak yalnız bir ihtiyar halasile onun Mu - allâdan küçük oğlu İametten — başka kimsesi yoktu. Halası Kanhcada, bir tarafı denize doğru eğilmiş, eski ve yıkık bir yalıda ölümü bekliyormuş ibi dünyadan uzaklarda yaşıyordu. et te senelerdenberi Avrupada tah- silde idi. O zaman çocuk denecek bir yaşta olduğu için ilk felâket aylarında va - Ziyeti tamamile kavrıyamamıştı. meğe başlamış, Bedianın yatağını ken- — Ablamın ölümü düğünümüzül|di odasına getirterek onu sabaha ka - bir kaç ay geciktirdi. Altı ay sonraldar kolları arasında avutmuştu. her şey düzelecek, Ekremle ev-| Küçük kız göğsüne sokularak uyu- ti. SON POSTA Birinciteşrin * Te teçakclğı — “Tayyaresile Bahrimuhite düşen a0 * * * Motörümün yağı bitmişti, ellerim donuyordu, fırtına bütün şidde hüküm sürerken çaresiz kalarak kudurmuş denize doğru inm€ başladım. Kadın arkadaşım kendisini beraber götürmediğim bana kızmıştı. Şimdi teşekkür ediyor Tayyareci Kurt Bjorvali, yalnız İs - Şebeke yakalandı (Baştarafı 1 inci sayfada) vesinde esrar satarken cürmü meşhut l)ııh'nde yakalanmıştır. Suçlu elinde- ki esrarı imha etmek istemiş, muvaf - f:: olamamıştır. Nuriye bu esrarı ne- reden aldığı sorulunca 0: ve il, bütü y BK j eçin değil, bütün Avrupanın da tanı- — — Zeynelâbidin adında bir tanıdı -| dığı moşhür bir tayyarecidir. Bu tay - ğim v_.ıı_dıı. Ondan alırım» demiş, Zey- yarecinin, barones Fon Blixen ismin - n_elfıb_ı&n de yakalanmıştır. Zeynelâ- | de de gayet yakışıklı bir arkadaşı var- bidinin evinde yapılan araştırmada faz- |dır. Geçenlerde bir gün Nevyorktan la esrara tesadüf edilmemiştir. Zey -| Stokholme tayyareci bu Baronese ha - nelâbidin de: ber vermeden yeni bir teşebbüse giriş- ' Biia Bi miş. Kaçışını son dakikada haber alan b n dunye veıdıx.xm esrarı Ga— Barones tezelden, tayyare meydanına 7[; *lfium a oturan Niyaziden kilo- yetiştiği zaman, havada uzanıp giden .uNiyaz:::.:nea'hydon:n' demiştir. 1 bir dumandan başka bir şey göreme - vinde de arama yapıl -| çince, kızgınlıktan ayaklarını yere vu- mış, o da yakalanmıştır. îa?îlî: ö : E Niyazi henüz esrarları nereden te-| — Ne olacak erkek değil mi, hepsi darik ettiğini kat'? olarak söyleme -| gibi nankör... demişti... mişse de diğer iki arkadaşının verdiği İ_şte bu tayyareci, Atlantiği geçerken ifadeye göre bunların İstanbul içindel"fuu"' bk_k" Wl t“ı#lmll “."dı.' âenliş bir şebeke halinde çalıştıkları an- :;:L:ü:îuâge xî hat K TAANİ v şılmıştır. x ir ; ri olarak bir Fransız gemisi tarafın- Bu kaçakçı şebekesinin çabuk ipu- aü a S g dan kurtarılmıştır. ::n"'m;:îkm:": esrarı bir çok eku:: Tayyareci kazayı müteakip «Baro - Sec z A GUN nesle birlikte uçmadım. Zira düşsey - makta olduğu anlaşılmıştır. Niyazinin | dim, başıma bin türlü belâ gelecekti. diğer arkadaşları aranmaktadır. Bir iki | Kasten öldürdü diyeceklerdi. Kadınlar gün içinde hepsinin ele geçeceği u -| belâli mahlüklardır.. vesselâm.. deyip mulmaktadır. te beni muahaze edeceklerdi. Biz ğ dül ı B:n.ıı?e_si tayyareme almadığıma çok Gemlikte kendi elile tarlasındaki af- #L EİRÜE LA DA KI DARela DrifÇ GA yonlarla esrar yapan Mehmet isminde demiş ve kazayı şöyle anlatmıştır: E ğ «Beni kar fırtınası mağlüp etti. bir kaçakçı İstanbul piyasasında ken- | Saatlerce sanki bir rüya Mlemilndi fi dine müşteri ararken yakalanmıştır. şim gibi uçtum. Gözlerimi açtığım za - man kendimi beni ölümden kurtaran Fransız teknesinde buldum. — Nasıl kurtuldum? İlk önce bunu anlatayım: 29 gaattenberi uçuyor ve havada ser- seri bir yaprak gibi sallanıyordum. Birden, işlerin pek berbat gittiğini farkettim. Ellerim donmuştu. Yağ de- poma bir göz attım. Yağ o kadar azal- mıştı ki, şaşkınlıkları bağırdım. Ma - kine gittikçe kızıyordu. Makineyi bifaz olsun soğutmak için, boşlukta mütemadiyen makineyi dur- duruyorum. Her bir hava hamlesi ma- kinede nisbi, an? bir soğukluk temin e- diyor, buna rağmen makinem âdeta kor gibi oluyordu. Ya makineyi işletmiyecektim, ve ya- hut ta denize düşecektim. Bunun için de pek öyle fazla vaktim kalmamıştı. Nihayet kararı bir dakikada vermeli idim. Vaziyetim pek tehlikeli ve na - ; zikti. Bit gemi görebilirim ümidile idemi muvaffakiyete erdiği melül melül etrafıma bakındım. Sahil- ; Mahzundum, halbuki Barones dt den uzaklaştığımdanberi hiç bir tanesi- | !© bir tehlikeyi ucuzca atlattığı G? ne rastlıyamadım. memnundu. Ondan dolayı beni © Derken uzaktan küçücük bir geminin affetti. Sofrada yemek yerken: 4 direklerini görür gibi oldum. Gemi o| — Kurt Bjorkvall hayatımı * kadar küçük görünüyordu ki kendi |medyunum! diyordu. ü kalacağını nasıl lir — Bayan Dalmen, mektub mi? Patron imza için bekliyor. » — Mektublar hazır efendim. getiriyorum. Kurt Bjorkvali için gözlerimi um. B kikaten gemi olduğunu anlayın şeden bir coh çektim ve sevil ğırdım.. Geniş helezonlar çizel Biya indim. Denize yaklaştıkça sevincim Ğ dü. Zira, dalgaların vapurun Ül den aştığını görüyordum. Eğer tf imdada yetişecek olsaydı, şöyle nin yakınlarına inmeğe çalışa€ Ayni zamanda böyle sert ve d denizde, makinemin uzun müddü yanamıyacağını da biliyordum. Tayfalar beni görmüşlerdi. sürette denize düşünce, kaptanili kurtarmak için manevra yaptıği ladım. Hatırladığım diğer bir dalgaların beni ve makinemi h dıkları idi. Hayatımda ilk defa olarak bayılfi Yavaş yavaş gözlerimi açtığım 24 kaptanın müşfik yüzile bana bir bi viski sunduğunu gördüm. Yavaş eanlandım. Hüviyetimi tanıttım kân varsa tayyaremi kurtarmalar ca ettim. Kaptan beni teselli etti V yapılması icap ederse yapacağın! ” ledi. Avdet ettiğim zaman teşebbüsü Başvekil Efgan Hariciye Vezirile görüştü (Baştarafı 1 inci sayfada) bakanımız Altesi otelde ziyaret buyur- | muşlardır. Öğleden sonra saat 15 de| misafirimiz Harbiye mektebine gi - derek dersaneleri dolaşmışlar ve ders- lerin takririni dinlemişlerdir. Altes, Harbiyede aokumakta olan Efgan talebesinin ziyaretini kabul et- miş ve aziz vatanları için nafi birer un- ur olarak memleketlerine dönmelerini söylemişlerdir. Bundan sonra Altes İran büyük el- çiliğinde şereflerine verilen çaya git - mişlardir. Ankara 22 (A.A.) — Başbakan İs- met İnönü bu sabah 9 da trenle An - karaya dönmüşler ve istasyonda Ka- mutay başkanı Abdülhalik Renda ile vekiller, sivil ve aakeri erkân tarafın- dan karşılanmışlardır. Mühtelif fakültelerinin son sınıf talebesi için devam mecburidir. Tülebeniti devamı husu- si fişlerle kontrol edilmekledir. maş gibi hayatı anlamış ve kat'i kara-|tu. rını vermişti: Bir sene sonra müdürü kendisin - — Böyle durmak ve beklemek ni -İden bahsederken: çin? Kimi ve neyi bekliyorum artık?| — Muallâ mı? diyordu.. onu değme Dünyada servet olarak bir konaktan|erkek memurlara değişmem... O ol- başka, bir şeyimiz yok. By konak da|mazsa şirketin işleri nasıl yürüyecek ömrümüzün sonuna kadar ikimizi ge- | bilmiyorum. 'Tercümeleri yapan o; çindiremez. Zaten bir tarafı şimdiden | dosyaları tanzim eden o... İnanır mı- çökmeğe başladı. O halde çalışmak -|sınız mektublarımı bile artık başkası- tan başka çare yok. — Fakat iş nerde|na yazdıramıyorum. Sonra kibarlığı, bulmalı? Nereye başvurmalı? metaneti, tahammülü, temizliği... Şir- Bu fikrini açacak yakın bir kimseyi |ketteki öteki kadınlar gibi durmadan etrafında pek çok aramıştı. Çocukluk-|benden izin istemiyor: tanberi evde en çok gördüğü yüz bü-| — Arkadaşım evleniyor, annem yük babasının en yakın dostu ihtiyar |hasta, ağabeyim seyahate gidecek! — |sı koluyordu, fakat bir defa bu mütekaid bir asker paşasının sevimli | — Gibi sudan bahanelerle şirketten ay- |kavga ettikten sonra artık Mut' ve müşfik baba yüzü idi. İşte çalışma- |rılmıyor. Velhasıl tam ideal bir me - |sini çıkarmamağı tercih o ğa karar verdiğini söylemek ve ken-|mur. İlkin on ğ Ğ disinden yardım istemek için ancak bu — Bedia, iki genç kızın yalnıf “| yaşlı askerle konuşabilmişti. Şirket tasfiye edileceği zaman mü -|dığı bir evde böyle davetlerin yâf — Kızım talihin varmış... Dostla-|dürün kaç arkadaşı gelip ona iş teklif | sık oluyordu, fakat bir defa bu rımdan bir Fransızin oğlu bir ticaret |etmişlerdi! Fakat o, tam ideal bir me-|cemiz böyle fazla masraflara N* şitketi müdürüdür. Hemen seni o -|mur gibi sekiz sene dinlenmeden ça -|hammül eder? Bu ay bakkala nun yanına koymanın çaresine ba - |lışmaktan pek hırpalanmıştı. muz gence artacak! hi kacağım. / — Bedia büyüdü; artık Üniversite-| — Diyecek olmuştu. 5 İki gün geçmeden çalışmağa başla -| ye gidecek.. ahhati de düzeldi... Hem| — Bu sözler Bediada hırçın V& " mıştı. Çok terbiyeli bir adam olan di -|bir kaç ay sonra sigortadan beş yüz li-|bir isyan yaratmıştı: a rektörü onu himayesi altına almıştı: |rasını alacak. O paranın geliri ve ko - — Tahsiliniz çok yüksek, fakat tee- İnağın kirasile artık geçinebiliriz. rübesizsiniz matmazel.. kendinizi ba-| Diyerek yorgun vücudünü dinlen -|dim, paramız yoksa ölelim mi” na bırakınız. Üç aya varmaz sizi mü-|dirmek istemişti. iken eğlenmezsem ben ne 7i g kemmel bir memur yetiştireceğime | — Bedianın kayitsiz, hoppa bir kız gi-İnirim sonra? İki kadının yalal İi yemin ediyorum. bi, beş yüz kirasını mantolara ve elbi-|dığı evde böyle davetler hot F, İşte böyle dost bir muhitte güven ve i |selere sarfedeceğini, sonra da onun bir | mezmiş! Güleyim bari. Bunlar ? m*”m”mymımwmühmwmwuh&ü”“ g bir memur olmuş - pahasına satmak mecburiyetinde| — - * | Bir kaç gün evvel Bedia: — , — Teyze, demişti, cumartesi den sonra arkadaşlarıma bir çay ceğim. Dadıma söyledim, bire * pasta filân hazırlıyacak, ben de * viç ve çikolata alacağım. Bu çay davetleri bir kaç (Arkası V

Bu sayıdan diğer sayfalar: