1 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

1 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 İkinciteşrin Halifeci idi. Cemal paşa, ktthat ve Terakki, kendi yarattı- Üi meşrutiyet tezadı içinde nasıl meş - rutiyetci olamadise Osmanlılık tezadı içinde de tedricen o kadar Türk oldu. «İttihat ve Terakki nedir?» — sualine cevab verebilmekteki müşkülâtın veî bizzat Zitihat ve Terakkinin dahi ken- disinin ne olduğunu anlıyamadığının en kuvvetli bir delili de işte bu tezatta görülür; İttihat ve Terakki, progra - manda yapmak istediği şeyi yapamı - yan ve fakat olmamak istediği şeyi olan bir teşekküldü. Bunu bu tarzda bir formülle ifade ederken belki biraz mübalâğa ediyorum, fakat işin ruhu böyledir . İtihat ve Terakki komitesinin ilk saşlarına ve ilk unsurlarına bakıldığı 2aman bunların içinde hâkim ekseri - yetin Türk ve yahud Türkleşmiş Müs- lüman olduğu görüldüğüne nazaran, acaba cemiyetin ilk tesisi — sıralarında dahi, içinde şuurlu, fakat siyaseten gizlenmiş, bir Türk duygusu var mıy- di? Yahud İttihatcıların bazıları, daha harekete geçmeden evvel de böyle bir Türk idi. Talât paşaya gelince, v ST TTT SON POSTA İTTİHAD » TARAKKİDE ONSENE İttihat ve Terakki hâdiselere değil, hâ- diseler İttihat ve Terakkiye hâkimdi Yükseğe ve büyüğe bakan fakat dar düşünen Enver paşa siyasette İslâmcı ve kanaatli bir Osmanlı idi. Buna mukabil doktor Nazım ©o her mizaca göre şerbet veren bir adamdı. kiyeden başka her tarafta yalnız ya koloni memleketi, yahud bedeviler â - lemi olarak yaşıyan İslâmlardan İtti - hat ve Terakki davası için ne gibi bir yardım gelebileceğini bir türlü anlıya- mıyan Talât paşanın amelf zekâsı, bu hararetli sözleri sabır ile dinliyor, da- ima «evet» diye baş sallıyordu. Halbu- ki, o herkesi böyle dinler. herkese böy- le «evetn der sonra herkesi böyle «at- latır» dı. İçinden o da Türkcü idi. «Osmanlı» ve glttihat anâsırcın ktihat ve Terakkiyi Türk olmıya sev- eden ve onu az zamanda İttihat anâ- sırcılıktan çıkarıp büsbütün mâküs bir istikamete götüren mücebbir kuvvetler arasında müttehid muhalefetin de bü- yük bir tesiri olmuştu. Evvelâ, israr, sonra hızip ve daha sonra hürriyet ve itilaf isimleri alan muhalif siyasi te- şekkül, hemen münhasıran Türk olmı- yanlardan mürekkeb bulunurdu. Türk- lerden bu teşekküle girenler, ya çok cahil ve sırf mahalli nüfuz mücadele- lerinden müteessir olan Anadolu eşra- fi gibi mahdud unsurlar, yahud ahlâ- ken pespâye insanlardı. Enver Paşa duygu taşıyor ve kendince İttihat ve ' meselede şunu söylemek İsterim ki, Terakki programına Türklük için ça-|İttihat ve Terakki, kendi içinde Türk lışmak maddesini de şuurlu bir şekilde| pasyonalizmine derece derece şiddetle koymuş bulunuyor muydu? Bu suale | yapılan muhalefetlere rağmen, sırf si- tarih bir cevab verebilmek benim için | yasi hâdiselerin umumi hareket seyri imkânsızdır. Ben bu devri ancak muh- | arasında, Türklüğe istihale etmiştir . telif zâtların hikâyelerile tanırım. Ek- seriyetle, dinlediğim hikâyelerin de birbirini tutmadığını gördüm ve bu a- rada hiç kimse bana İttihat ve Terak! rine hâkim bir tip olan meşhur Amir Bununla beraber İttihat ve Terakki- nin siyaset programı çantası eski Ab - basiye saltanatının detektif hikâyele- Bu muhalefet hareketi inkişaf ettik- ce memleketin iyi ve Türk unsurları İttihat ve Terakki tarafına geçtiler ve bütün ayrılıkcı, mürteci veya Çerkes- ler gibi sarayı kendilerine mal etmiş bulunan saraycı unsurlar da ötetarafta |kaldilar. Bunların içinde sırf samimi bislerle hareket eden aklı başında Türk görmek hakikaten pek müşküldü. nin gizli devrindeki temel fikirleri hak- kında izahat veremedi. İttihatcıların o zaman işleri derin noktalara kadar tet- kik etmiş olmadıklarına kaniim. (1) Benim görebildiğim — şundan ibarettir ki İttihat ve Terakki erkânı bidayette inkılâbı Osmanlı (2) bakımından tut- tular ve fakat, kendileri Türk veya tam Türkleşmiş Müslüman oldukları için hâdiseleri Türk gözile görmek ne- ticesinde tedricen ve sür'atle İttihat ve Terakkiye bir Türk teşekkülü mâhiye- tini verdiler. (3) Meselâ, biz Taninciler, pek kısa bir zaman için «Osmanlı» olduk, etraftan Türke karşı muhtelif milliyet sesleri yükselmeğe başladığı tarihten itibaren Tanin derhal Türkcü mevkiini alıver- di. Yazılarımızla Osmanlı dilini en ev - vel baltalamıya başlıyanlar da bizler - dik. İçimizde yalnız Türkcülüğe doğ- ru yürümekte zahmet çeken ve arada kir bizi muâheze eden Baban za- de İsmail Hakkı vardı. Fakat, o da bu- nu başka bir milli duygu ile değil, bize nisbetle muhafazakâr olduğu için ya- Pardı, Osmanlı İmparatorluğunun son sene- lerindeki Türkcülük hareketini tetkik etmek ayrı ve uzun bir babistir. Bizi burada yalnız İttihat ve Terakkinin ba- Muhtelif ve ciddi sebeblerle İttihat ve Terakkiye muhalif olan Türkler, İtti- hat ve Terakki içinde faal vazife al - madılar, hattâ ona dargın durdular, fakat ötetarafa geçmeği hiç bir zaman |düşünmediler. Memlekette bu ikiye ayrılış hareketi © kadar ileriye gitti ki nihayet günden güne Türklük şuurları artan Türkler, aralarındaki fikir ve meşreb — ihtilâf « larına dahi bakmıyarak, - birbirlerine bir şey değildi. sarılmış bir hale geldiler. Meselâ, mec- Cemal paşa kanaatli bir Osmanlı i-İliste öyle muhafazakâr kafalı insan - di. Bunlara mukabil Doktor Nâzım|lar vardı ki, eğer muhitte muhalefetin Türktü. İttihat ve Terakkinin bir i -|lttihat ve Terakkiye ve onunla Türk - kinci merkezi umumisi denecek kadar İJüğe karşı yaptığı tazyik olmasa İtti. kuvvetli bir varlığı olan İstanbul mer- |hat ve Terakki aleybine isyan bayrağı kez heyetinde kanaatli Türkcüler var-|açmıya kadar gidebilirlerdi. Fakat, bir dı. Talât paşaya gelince, o her mizaca (kısmı yalnız sarayı tanıyan, diğer bir göre şerbet veren, Türkcülerle Türk -İkısmı da mutlaka imparatorluktan ay- cü, İslâmcılarla İslâmcı, emperyalistle rılarak ya milli hududlara geçmek ve emperyalist, sosyalistle — sosyalist o -îyılıud Fransız ve İngiliz kolonisi ol - lurdu. mak isteyen muhalefetin — karşısında Meselâ kendi hudutları içinde he -|doğrudan doğruya ve yahud saray va- nüz hükmünü tamam geçiremiyen İt-| sıtasile koloni olmıyı»l_ıiı türlü kabul tihat ve Terakki, bir aralık Karabekof |edemiyen Türk, kendıı.ı.ni bu devletin isminde Kafkasyalı bir serserinin ar -| yegâne sahib ve_mî'idğfıı olarak hisse - kasından giderek Kafkasyada Türkcü- diyor ve âkawl' ıl_lllmıi_z“y:ı!ımı,. lük yapmak istedi, bittabi daha ilk a - |da bir türlü akıl erdiremediği için yarı dımda iş cılık çıktı, Rusya fena halde | #Hur ve yarı ':Lhnub" ıle.. d""f_ DE biddeilndi. Ağkay'Hambü Abdülksiz | TEklâk mebslat Hü veviao 'inüde. Ayyâr'ın dağarcığı kadar zengindi; ne istenirse onun — içinde bulunurdu: Program Osmanlı idi ve içinde o za - man hâlen, Osmanlılık için can vere- cek Osmanlı ruhlu insanlar — vardı, Genişe, yükseğe ve büyüğe bakan, fa- kat dar düşünen Enver paşa siyaselte İslâmcı ve halifeci idi. Siyaset haricin- deki şeylere alâkası da zaten bir aktö- tün dekora olan alâkasından başka fi olarak gördüğü İttihat ve Terakkiye — Çocuk Hikâyesi — Şermin gene bugün mektebe kırmızı kadife entarislie gelmişti. Refika ona doymak ve kanmak bilmiyen gözlerle bakıyor ve baktıkca kalbindeki istek a- levleniyordu. Şermin ne zaman bu elbi- sesini giyse o, içinde İnce bir damarın sızladığını duyardı. İkisinin de yaşları on.. ikisi de mek- tebin aynı sınıfında... Yalnız Şermin o- tomobil tüccarı Vehbi beyin kızı, Re- fika ise.... Zavallı kızcağız babasını bilmiyor ki; daha dünyaya gözünü açmadan yüz- başı Ali İnönünde şehid düşmüştü. Bu ne şerefli bir ölümdü! Yiğit Alinin kah- ramanlıkla dolu destanı aylarca bütün 'Türk diyarında ağızdan ağıza çalka - lanmıştı; fakat küçük kız bunu bilmi- yor. O, yalnız, asker babasının o düğ- madan öldüğünü ve anasının otomobil tüccarı Vehbi Beyin evine haftada bir iki defa gündelikle giderek çamaşır vı- kâadığını, ütü ütülediğini, ortalığı te - mizlediğini biliyor ve bunu çok tabil bir şey gıbi göı:üyor. Refikanın hayatı, her hangi fakir bir kızınki gibi dümdüz geçiyordu. Onda zengin çocuklarının vakit vakit yeni bir hediye karşısında duydukları heyecsen ve sevinç yoktu. Onun küçük ömrünün biricik güneşi Şermindi; fakat mekteb- de onunla bir sırada oturan ve bazan dersini bilmediği için hocasından azar işiten ve ağlıyan arkadaşı değil.. evinin cilâh parke salonlarında ince iskarpin- lerinin üstünde zıplıyarak yürüyen, et- rafındaki hizmetci ve uşaklata ve hat- tâ kendi ana ve babasına bile sözünü geçiren küdretli Şermin... — Anne, ben Yazan : Muazzez Tahsin Berkand — Şermin bu gece on bir yaşına basi- yor. Fakat bütün bu güzel şeyleri ve Şer- minin arkadaşlarının getirdikleri türlü türlü hediyeleri Refikanın gözleri gör- müyordu. O, yalnız Şerminin yeni giy- diği kırmızı kadife esvaba bakıyordu ve ömründe ilk defa olarak hasretle ve fa- kirliğini duyarak ve anlıyarak baktığı şey de bu esvab oluyordu. O gece yediler, içtiler, oynadılar, at. ladılar. Yorgunluktan bitkin bir halde yatağına girdiği zaman Refikanın göze lerinde kırmızı kadifeden alevler pırı dıyordu hâlâ... O günden sonra her sabah arkadaşını göreceği saat yaklaştıkca küçük kalbi helecanla çarpmağa başlardı. — Acaba bugün kırmızı kadife enta« risini mi giyecek? Şermin de bu fistanını çok seviyordu galiba., en çok onu giyiyordu ve bu ka- dife eskimek bilmiyordu sanki... * Bugün Şermin gene bu kırmızı ka « dife esvabını giymişti ve Refikanın kale bi, içinde ince bir damar kopmuş gibi, sızladı. — Ah, artık eskise de bana verse « ler... Bunu düşününce, ilk defa olarak, kü- çük başının içinde, fena bir duygu kı- vılcımlandı. Ve el işleri dersinde ya « vaşca arkadaşına yaklaşarak esvabınım eteğinden bir parça kesti. Bu, Refikanın o güne kadar yaptığı ilk fena hareketti ve bunu bilerek ve teyerek Şermine karşı yapmıştı. Kü- çük kız iki gün büyük bir adam gibi a- — : ; zablı ve sinirli sa- d hesap — vazifemi j . atler geçirdi. Gör — ğîî"ıfn"'î' a B Yarınki nushamızda : : ğîîl".i."" __mü; Ğîmh: i ika bu gece züye T € bizde kalsa da ba- lvane MatveıtCh bir alevi kesmer na yardım etse, S ğe çalışan ince Yazan “A. Tehökhov,, Çeviren üçük bi Falk Berçmen KA NN canlanıyor, bu a- levler etrafını sa« gitmesin, yemekten sonra Mehmet on- | tıyor, bu ince makas boğazına saplanıs ları götürür. dersinize başlayın. Şerminin odası Refika için başka bir dünyadan gelen sihirli bir kutudur. Bu kutuda onun fakir dünyasında bulun - mıyan ve bulunmasına imkân olmıyan bin bir çeşid güzel şeyler vardır, fakat fakir çocuk için bunlar, kıskanılacak ve olması hattâ bazan Refika, küçük kafasının mantığile, bütün bu güzel şeylerin lü- zumsuzluğuna bile inanır. Yalnız bazı kış gecelerinde, Şerminin sıcak odasın- dan ayrılarak annesile birlikte, ateş - siz evlerine döndükleri vakit; odanın duvarlarını, tavanını ve döşemesini, ol- duğundan daha çıplak, havasını oldu - ğundan daha soğuk bulur ve yorganı- nın altında her geceden daha çok tilre- diğini duyardı. Bir gece Şermin Refikayı çağırdı: — En yeni entarini giy.. misafir ge- lecek, annem senin de bizimle yemek yemeni istiyor. Refikanın en güzel entarisi, Şerminin eski diye attığı esvablardan biri idi; fa- kat annesi, bilinmez hangi sebeble, bel- ki de kızının mektebde ve arkadaşla - rının yanında fena sözlerle karşılaşa - rak gururunun kırılmaması için bu es- ki elbiseleri sökerek yeni baştan diker ve bunlarla kızına sahiden yeni bir en- tari hazırlardı. © gece, küçük kız, her zaman serbest- ce girdiği salonlara çekingen gözlerle Haydi siz odana gidip | rıyor istenilecek kadar — uzaktır, |* muş gibi gırtlağını acıtıyordu. içüncü günün akşamı annesi, yü « zünde çok mes'ud bir gülümseme ile eve geldi. Koltuğunun altında bir bohe ça vardı. Ğ — Refika, bak hanım efendi sana ne — gönderdi. Şermin mektebde entarisini bir çiviye takmış ve yırtmış. Ğ — Baksana kızım, bu öyle güzel bir entari ki senelerce bayramlarda giye- bileceksin. Refika göz ucile annesine bakıyordu. Ayşe hanım bohçayı açmış, kırmızı ka- — dife entariyi kolunun üstüne asarak O- j na gösleriyordu. — Bir kere şunu giy kızım; yalnız e- — tek uclarını biraz kıvırmak lâzım olas cak sanırım, senin boyun Şermininkin- — den kısa.. hem yırtığı da böylece kıv « rıntı altına gizliyeceğiz. Baksana, yepa yeni... ğ ğ Refika bir tarafı kırık ve yer yer le- keli aynada kendine baktığı zaman ik kin kalbinde büyük bir sevinç duydu. — — Sana ne kadar da yaraştı kızım. —— Annesi boynuna sarılmış onu öpü « — yor, seviyordu; fakat birdenbire Refi- anın gözlerinden yaşlar aktığını gö « rünce hayretle durdu: , — Anne, ben bu esvabı giymek iste- miyorum. $ — Niçin kızım? Deli misin sen? Bi -- zim gibi fakirlerin başına her zaman böyle bir talih kuşu konmaz. y — Giymiyeceğim anne.. istersen bu- nu teyzemin kızına ver.. ben sevme - — dim, h kiyesi bakımından alâkalandıran bu PU E İ Kblerie Harb'ctenanda (1) Bahsettiğim noktanm ehemmi-| Arab âleminde tahrikât yapmıya ça- Yeti büyüktür. İttihat ve Terakki ha-|lışırsa, bittabi hiç bir fayda elde edile- Toketinin siyasi ve içtimai mahiyetinin | mezdi. anlaşılması için bunun tamik edilmesi | — G, ... meşelâ, kanaatli bir İalâmcı ve teradiği ö <| Çok faydalı olur. İlk İttihatçılığı bizzat | , , ©Ç7” aamcı ve | kcte istediği tarzda bir şekil vermek yi Yünledük hut larlı Halifeci olan ve bundan bugün İsyiç -| © le dursun, bilâkis memleket bir fazla düşüp kalkarak bu hususta fazla 'eden başka kendisine oturacak yer bu- piT A etur. Benim Malümat elde etmiş bulunanlardan bu lamıyan ateşli politikacı Emir Şekib ;nuıinme İttihat ve Terakki hâdise- satırları okuyanlar varsa - bildiklerini | Aslan ile Talât paşanın bir gün meclis-| |.. gağil, hâdiseler İttihat ve Terakki- bana lütfen yazıp göndermelerini rica te bir konuşmalarına şâhid olmuştum. y:nnk ,;e,mı,üı_ Yahud, daha doğre. erlin., a Samimt? bir insan olan Emir Şekib, bir ifade olmak için demek lâzımdır ki, Tüfklük cereyanındaki ifratlardan do-||ttihat ve Terakkinin hâdiselere hâ - (3) İttihat ve Terakki. kendisine !0Yi yana yakıla Talât paşaya şikâyet (Ki molmasından ziyade hâdiseler İtti - Osmanlı sıfatını verdiği ve bütün prog- | &diyor, Türkün Türk olmasını tabit|hat ve Terakkiye hâkim oldular ve ona Yamı zahiren «Osmanlı» olduğu halde | bulmakla beraber ondan evvel hapi -|tedricen muayyen bir senk ve şekil İttihatçıların — Avrupadaki — isimleri mizin İslâm olarak birleşmemiz lâzım| verdiler. — “Genç Türkler» di lgcldîi i uzun uzun anlatıyordu. Tür- sarılmıya mecbur oluyordu. Görülüyor ki İttihat ve Terakki, on senelik faaliyet devrinde, kendisince muayyen olan bir programa göre mem- (2) Cemiyetin resmi ünvanı da «Os- Manlı İttihat ve Terakki Cemiyeti» idi. (Arkası var) bakmaktan kendini alamamıştı. Çiçek- lerden görülmiyen salonun bütün lâm- baları yanmış, bir köşeye, her zaman gzun bir vazonun renk renk çiçeklerile süslediği bir masanım yerine, üstü bin bir çeşid pasta ve tatlılarla dolu bir sorfa konmuştu. İstanbul Defterdarlığından : n N Keşif bedeli 1202 kira 70 kuruştan ibaret bulunan Vilâyet Hükümet — zeninin Ebüssuut caddesi üzerindeki yıkılmış istinat duvarının tamiri açık — Wıhuhı—ı.wıükıdfpmıvıpmmiw a isteyenlerin 12/11/936 Perşembe günü saat on dörtte en az bin liralik bu — îııbmzuüyıpt&hmıdıüNıanüeMiMnılınklınmütuhhh- lik ve Ticaret Odası Vesikaları ve 91 liralık muvakkat teminat akçelerile Milli Emlâk Müdürlüğünde toplanan Komisyona ıelı_nalai. (M.) (2548) , Annesinin bütün yalvarmalarına, &- urlıımısluınnı karşı koyarak Refika çok sevdiği kırınızı kadife esvabı bir gün — bile giymedi ve bunun sebebi küçük kalbini, senelerce, bir yük gibi ezdi, hırpaladı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: