3 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

3 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa SON POSTA İkinciteşrin 3 “Son Posta ,, nın tefriKası : 18 AR. Prenses Olga portakal rengi, Çin ipeklisi geceliği içinde baş döndürücü bir güzellikle görünmekte idi. Cemile, çıplak kollarını uzatırken: - “Size hangi > lisanla teşekkür edeceğimi bilmiyorum,, demişti Heyecan, Kontes Olgaya çok yakı yatı, âdeta israf edilmiş bir zaman ad- gıyordu. Ve Cemil de, bu heyecanı sey |dederim. Fakat.. bazan insanın karış - retmekten büyük bir lezzet duyuyor; |tığı vak'alar o kadar heybetli, o kadar “içine karıştığı hâdisattan bahsederken |azametli ve o kadar hareketli oluyor sözü dalma kısa kesmek âdeti olduğu|ki... Yeğenlerim de tıpkı bana benzer- © halde, şimdi biraz daha tafsilâta giri -|ler. Hattâ, Moskova ve Senpetersburg- şerek Kontesin heyecanını arttırıyor - da olduğumuz zamanlar, daima mü du. jbim hayat hareketlerini ihtiva eden pi- Kontesle Cemiilin arasında bu ko -İyeslerin oynandığı tiyatroları tercih e-| mnuşma devam ederken, göğüslerinde — sırmalar, kordonlar taşıyan hizmetçiler dil ederek âvam tiyatrolarına gitmek- derler. Hattâ bazan kıyafetlerini teb - heyyiç etmişti ki mütemadiyen gidip geliyorlar; orta - © daki masanın üzerini, semaverler, çay- danlar ,altın ve mine işlemeli tabaklar, en sâf kristalden yapılmış zarif bar - daklarla dolduruyorlardı. Semaverden hafif bir duman taşı - yordu. (Kırım) ve (Yalta) bahçelerin- de büyük itinalarla yetiştirilmiş olan meyvalardan yapılan reçellerin tatlı ve © baygın kokuları birbirine karişiyordu. © Nefis Çin çayının iştiha veren râyihası, arttıkca artıyordu. Kontes Olga, ayağa kalkmıştı... Uzun boyuna bir kat daha şâhâne bir - âzamet veren ağır ve işlemeli elbise - sinin uzun eteğini birer ayak darbesi- — le savura savura masanın önünde İş görüyor; fincanlara çay koyuyor, çavdar ekmeklerinin inee dilimleri ü- zerine tereyağı ile reçel sürüyor, zarif hareketlerle bunları Cemile uzatırken, konuşmasına devam ediyordu. — Siz, hâdiseyi bu kadar ehemmi- yetsiz gördükce, ben kendimi hayret - ten alamıyorum, binbaşı efendi... Öy-| kat, rejisör kim olacak?. le tahmin ediyorum ki, hayatınızda bir çok macera vardır. Cemil, gene kayıtsızlıkla cevab ver- © #mckte devam eyliyordu: > —Ah, Madam lâ Kontes.. zaten ha: — yat denilen şey, baştan başa bir mace- ra değil mi?.. — Hakkınız var. Ben de macerayı ir pek severim. Hattâ; sakin geçen ha - Fir Doktorun Günlük Salı Notlarından (9) İDeri Hastalıkları Gildimizde bulaşık olan ve olmıyan has- talıklar olabilir. Bulaşık olmıyanlar ek- zemalar, sedel hastalığı gibi hastalıklar- dır, Bulaşık olanlar da uyuz, kellik, saçkı — rah ve pislik çibanı denilen inpetigo gi- bi deri hastatıklarıdır. Ekzemalar kuru ve sulu diye ikiye ay »- rılır, çok kaşıntılı ve müz'iç bir derttir. Bazan yıllarca sürer. Ekzemalılar idrar larını tahlil ettirmelidirler. Asabiyet ek- zemayı arttırır. Ekzemalıların salamu- râ şeyler, balık, havyar ve deniz hay - vanatı etleri yemeleri memnudur. Tur- şular, buharatlı şeyler çok fena gelir. Bilâkis yeşli sebzeler, meyvalar, sütlü şeyler, hamur işi yemekler ve taze haş- Yama etler yemeleri çok muvafıktır. Uziyan deri hastalıkların ihmal etme- yip derhal mütehassısma gösteriniz. Sabahları uykudan uyanıldığı vakit Sİ gözlerde az ve yahut çak, hiç çapak ol- mamalıdır. Bilhassa küğüklerde buna dikkat etmek lâzımdır. Çapak göz kapak- Yarının hâd veya müzmin iltihabının ne- ticesidir. Yüzde dört nisbetinde asitbo - Tixli su ile ik ılık gözleri yıkamalıdır. Ekseriyetle hafif göz kapakları nereleri böyle geçer. Eğer devam ederse müte . bassısa gösteriniz. Çünkü böyle deramlı göz nezleleri sinsi sinsi sayreden bir Lra- bom da olabilir. (“) Bu notları kesip saklayınız, ya hut bir albüme yapıştınp kolleksiyon İ yapımız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar “bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir, ui il ten bile çekinmezler... Size garip bir şey söylesem; inanır mısınız bilmem? — Hiç şüphesiz ki inanılacak şey - dir, Madam Lâ Köntes. — Yeğenlerim, şimdi tuhaf bir şey düşünüyorlar. O kaza sahnesini bir daha tekrar ederek bir kaç poz resim aldırmak istiyorlar. — A. bu, cidden hayrete şayan bir fikir; Madam Lâ Kontes. — Öyle değil mi, binbaşı efendi... Kısmen parçalanmış olan arabayı sak- lattılar, Attığınız taşın yarasından mü- teessir olarak o gece ölen hayvanı da dikkatle muhafaza ediyorlar. Bu ge - ceki ekspresle Moskovadan bekledi - ğimiz doktorlar gelirler, ve muayene edip te izin verirlerse, yarın ayni sah- neyi taklit ettirecekler, ve resimler çektirecekler... Tabiidir ki, siz de iş- tirak etmek lütfünü esirgemezsiniz. Cemil, katıla katıla gülüyor: — Madam Lâ Kontes. bu, bir sine- macılık işi. Hadi biz, aktör olalım. Fa- Diye söyleniyordu. Çay içilmiş bitmişti... O zaman Kontes Olga, zili çalmış, gelen hiz - metçiye rusça kısa bir emir vermiş.. ve sonra Cemile dönerek: — Yeğenlerim de sizi görmek ve bizzat teşekkür etmek | fikrindelerdi. Kendileri, doktorların tavsiyeleri üze- rine yâtaktan çıkamadıkları için, sizin küçük bir zahmet ihtiyar etmenizi ri- ca edeceğim. Buyurunuz gidelim. Demişti. Cemil, önden giden Kontes Olgayı takip etmişti... Önde, tam bir kraliçe vakar ve haşmeti ile yürüyen Konte - sin uzun eteği, parlak parkeler, ren »- gârenk çini mermerler, kıymettar İran ve Buhara halılarının üzerinde, bir ta- vus kuyruğu gibi sürüklenmekte idi, Rus Çarlığının bütün servet ve ih- tişamını gösteren, bir çok salonlardan ve koridorlardan geçtikten sonra; ö . nünde, siyah elbiseli iki hizmetçinin beklediği bir kapının önüne gelmiş «- lerdi. Hizmetçiler, kapıyı açmışlar; ge- ri çekilmişlerdi. > Önden, Kontes Olga girmiş; © tatlı ve berrak fransızcasile: — Sevgili yeğenlerim!.. Size, ha - lâskârınızı getirdim. Demişti. İçeriden, kuş cıvıltılarını andıran iki ses aksetmişti: — Teşekkür ederiz, hala. — Ne kadar bitüfkârsınız?.. Cemil, kapıdan girerken, etrafa sür'atli bir göz gezdirmişti. Ve, gör düğü manzara, onu hafifçe sersemlet- mişti, Tavanları ve duvarları, mozaik tar- zında bir kumaşla süslenmiş olan, bu geniş odada, karşı karşıya konulan iki büyük karyolada prensesler yatıyor - du. Karyolaların kınalarını teşkil eden altın yaldızlı taçların altından sarkan, kavuniçi renginde muslin perdeler, prensesleri hafif bir loşluk içinde bi - rakıyordu. Kontes Olga, evvelâ büyük yeğeni- ni,takdim etmişti. . (Arkası var) Yazan : Hugh Austin Doktor Ram aa “ Son Posta ,, nın zabıta romanı; 19 ! YE Dim ARASINDA İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil ve ölüm Saati Üç zenci kadın ayakta yanyana duruyorlardı. Biri genç, biri Polis şefi parmakları ile dizi üze - rinde piyano çalmaya fasıla verdi: — Tekrar ediyorum, dedi. Havuz başından ayrıldınız, kışlık çiçek mu- “| bafazaya mahsus caiekâna gittiniz. Madam Merrit'in zevcinizi beklemekte olması düşüncesi sizi o derece müte - soğuk kanlılığınızı iktisab için beklediniz. Sonra zannede- rim ki camekândan çıktınız, oyuncu - lara seslendiniz, susayıp susamadik - larını sordunuz, ondan sofra da havuz başına avdet ettiniz.. — Evet, inanıyorsunuz bana de - ğil mi? Kent kuru bir cevabla iktifa etti: — Kime inanacağımı bilmiyorum. Yalnız içinizden birinin yalan söyledi- ğine eminim. Kant ayağa kalktı; — Sonuncu bir sual daha: Mösyö Merrit bahçeden döndüğü zaman bir şey taşıyor muydu? — Bilmiyorum, havuza atladı, yü- zerek karşı kıyıya geçti. — Geri döndüğünüz zaman siz de atlamamış mı idiniz? — Evet, evet, hatırlıyorum. — Mersi, Madam Arnold! orta yaşlı, biride ihtiyardı — Adınız ne ? madı ve şişeyi bize verdi. Halbuki o - — Myrtle, ahcıyım. nun iyi bulmamış olmasına rağmen — Peki siz. pek mükemmel bir şeydi. Ahçı sağ tarafında duran bir dirsek| OKent: vurdu : — Öğleden sonra mutfaktan kımıl- danmamanızın sebebi anlaşıldı, dedi. Dışarıya çıkmak isteyen hissesini baş- kasının içmesinden korkmuş olacak.. — O, İzabel, kızımdır. Oda hizmet- ciliği yapar, öteki ihtiyar Ros'dur, ken- disine ne iş verilirse onu görür. Kent kadını kapıya kadar götürdü ve duvara yaslanarak beklemekte o - lan sivil polis Toni Milano'ya baktı, ya- nına gelmesini işaret etti, BE HİZMETCİLER ( Sant $ dakikn 24 - saat 5 dakika 29 ) — Yeni bir haber var mı? Toni omuz silkti: — Adliye doktoru geldi, “dok - tor Wingrat'ın söylediği ölüm saatini teyid etti, Morg'un otomobilini bekli - yoruz. — Pekâlâ, cesedi götürecekleri za - man bana haber ver. Balkonda bekli - yenlerin sedyeyi görmelerini istemem. Silâh meselesine gelince, John ne ya- piyor? — Henüz bir şey bulunmadı. — Arayanlar kaç kişi? Milano: — Pek fazla değil, dedi. Jak bahçı- vanın yanındadır. Müfrezeden geri - ye beş kişi kalıyor. Ve gülmeye başladı: — Biliyor musunuz, Wisement hiç memnun değil, arkasında yeni bir elbi- se vardı.. Ve teğmelin sabırsızlanarak derhal coşmak üzere oldüğunu görünce cüm- lesini çabuk bitirdi : — Çavuşu da sayarsak yekünu altı eder. Dokuzuncu mıntaka sekiz kişi bıraktı, amma içlerinden biri mutfak. ta, biri evin önünde, ikisi balkonda - dır. Araştırma için elde ancak 4 kişi kalıyor. — Pekâlâ, şimdi bana hizmetcileri getiriniz, balkona bizzat siz nezaret e- dersiniz, öbürlerini hep çavuşa yolla - yınız. Çabuk! * Toni'nin getirdiği üç zenci kadın a- yakta yanyana duruyorlardı. Bir ta - nesi genç, bir tanesi orta yaşlı, bir tas nesi de ihtiyardı. İçlerinde bir tane çe- vik, bir tane tıknaz, bir tane de şişman vardı, Genci döşemeye bakıyordu, or- ta yaşlısı gözlerini önüne dikmişti, ih - tiyarı da tavanı seyrediyordu. Kent evvelâ önüne bakana hitab et- ti: GE lil GR, şi — Evde başka hizmetci yok mu - dur ?. — Bahçede çalışan beyaz adam vardır. Amma o hizmetci olmadığını, memur olduğunu söyler. — Myrtle polis geldiği zaman nere- deydiniz? — Üçümüz de mutfaktaydık. — Ne vakittenberi? Her üçü de gülümsediler. — Yemek zamanındanberi. — İçinizden hiç biri dışarıya çikma- dımı? — Hayır efendim! — Myrtle bundan nasıl emin olabi- lirsiniz? her ne ise öğleden sonra kimi gördü - nüz? — Polisin geldiği dakikaya kadar kimseyi görmedik. — Pekâlâ, haydi işinizel Kent, şapkasını alarak balkona çıktı ve sessizce beklemekte olan grupa hi- tab ederek: — Evin içinde dolaşabilirainiz, de- di. Amma gürültü etmemek şartilel Hepsi de geniş birer nefes alarak aya- ğa kalktılar. , Kent sözüne devam etti; — Yalnız ayrılmadan evvel, öğle- den sonra köşkte nasıl vakit geçirildi- — Sebebi var: Mister Arnold por -Jğini benim tesbit ettiğim şekilde, bir tatif içki takımını hazırladığı zaman | hülâsa etmek isterim: yeni marka bir şişe (Cin) açtı, iyi bul- İ RADYO Bugünkü Program 3 İkinciteşrin 938 İSTANBUL Ogre Neşriyatı; 1230: Plâkla Türk musiklei, 1250: Ha- vadis, 13,05: Plâkla hafif müzik, 13,25: Muh- telif plâk neşriyatı, Akşam Neşriyatı: 18.30: Caz: Plâkla. 1930: "Konferans Ba - yan Buat Derviş tarafından, 20: Vedia Rıza|| ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve! halk şarkıları, 2030: Türk musiki beyeti. 21: Operet temsil heyeti, 21.30: Orkestra. 2230: Ajans haberleri, BUKREŞ Senfonik orkestra, 21,20: Plâk neşriyatı 2145: Haberler, © BUDAPEŞTE 17,45: Oda musikisi. 19: Macar halk şar- kıları (Çigan orkestrası). 21,0$: Plâklar, ha- fif musiki. 20,15: Caz havaları. 24,06: Haber- ler, PRAG 17430: Şarkılar, 190: Operadan nakl, 725: Plâk neşriyatı, 22.45: İngilizce haberler. YİYANA 20: Monte Cereri'den nakil, 22: Varyete havaları, 22,20: Kuartet. 22,39: Hafif orkestra, Lu VARŞOVA 17,15: Şarkilar, 17,50: Monoloğ. 19,20: Muh- telif havalar. 010: Oda musikisi 2140: Muhtelif havalar, 22,30: Edebi program." 22,45: Dans musikisi, BELGRAD 1920: Müsahabe (Türkçe). 28: Türkçe, Arnavutça, Rumca ve Macarca haberler. 22,15: Belgrad geceleri. Yarınki program 4.2 Teşrin - 936 İSTANBUL Öğle Neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Hava- dis, 1305: Plâkla hafif müzik, 13,25: Muhte- Hf plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 1840: Caz plâkla; 19,30: Bayan Bedia ve Bay Vas Riza tarafından Diyaloğ. 20: Sine kemanı: Nuri ve arkadaşlar hey'eti, 20,40: Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisi ve halk şarkılan.. 20: Plikla sololar. 2130: Orkestra, 2230: Ajans haberleri,” (Arkası var) * Son Posta 4 İstanbul Gelir ve Para BORSASI 2-11 - 1936 Türk Devlet Borçları Lira | ra O, 5 Hazine B. 46,52 Dahili istikraz 99,00 Y15T.B. 1 23,69 84 18 T.B.IL 00,00 4718 T.B. 1022.00 Lira 81.0 10,00) 10, İş. B. A0. ». HA » » Name Krş. 615,00 Y. Fran 170943 GE Nöbetci Eczaneler Bu geceki nöbetci eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Etem Pertev), Alemdarda: (Eşref Neşet). Bakırköyünde: (Merkez). Beyazıtta; (Belkis). Eminönünde; (A. Minasyan). Fenerde: (Emilyadi), Kara- gümrükte (Suat. Küçükpazarda: (Ha- san Hulüsi). Samatya Kocamustafapa - şada (Rıdvan), Şehremininde: (A. Ham- di). Şehzadebaşında: (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada: (Hüseyin Hüsnü). Hasköyde: (Sislm Asco), Kasımpaşada: (Müeyyet). Merkez nahiyede: (Dellâ Suda). Şişli - de: (Nargilesiyan). Taksimde: (Limon - eiyan), Üsküdar, Kadıköy ve Adatırdakiler: Büyükadada: (Şinasi), Heybelide: (Ta . naş), Kadıköy Pazaryolunda: ( (Rifat Muhtar). Modada: (Alâeddin), Üskü - dar İskelebaşında: ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: