24 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

24 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> 2 Sayfa Hergün G.İ.R.in manası nedir? | Yazan: Muhittin Birgen E wvelki gün gazetelerde Anadolu Ajansının tebliğ ettiği bir hava- dis, İktisat Vekâletinin kontenjan usü- Tünü kaldırarak bunun yerine yeni bir usul koyduğunu bildirdi. Ajansın ver- diği izahata göre Genel İthalât Rejimi ünvanını taşıyacak olan bu usul, kaç senedir devam eden konlenjan şeklinin. mucip olduğu rahatsızlığı izale edecek ve ticaret işlerine, bilhassa ithalâta fe- rahlık verecektir. Hakikaten, kontenjan -usulünden it halât ticeretimizin muztarip olduğun- da şüphe yoktu. Bunun €n büyük İe- nalığı şurada idi ki ithal edilecek bir mal buraya geldiği zaman kontenjan listesinde o mal için tayin edilmiş olan mikdarın dolüp dolmıyacağını bilmek evvelden kabil değildi. Faraza, konten» jan listesinde muayyen bir zamanda Hihaline müsaade edilen mikdar beş yüz ton olsa ve tacir sıfatile bizim si- parişimiti verdiğimiz zamanda henüz Türkiyeye bu maldan bir ton dahi it- hal edilmemiş bulunsa biz gene mah- mız buraya gekliği zaman onu gümrük. ten geçırebileceğimizden emin değil- dik. Arada geçen zaman zarfında da biz den evvel başkâlar: © maldan beş yüz ton getirmiş ve kontenjan da dolmuş bulunş bilirdi. O zaman bizim mel güm rükte yeni bir kontenjan beklemeğe ve binaenaleyh orada büyük mas aflara uğranıaya mahküm kalırdı. Nitekim bu tarzda pek çok zararlar olmuş, ithalâr- çıların pek çoklarının canları yanmış- tar, Anlaşılıyor ki yeni rejimin gayesi, biihassa bu fenalığı ortadan kaldırmak ve tüccara, sipariş ettiği malın güm- rükten geçip geçmiyeceği hakkında da- ha sipariş gününde bir emniyet ver- mektir, * Ancak, bu gayenin temin! sırasında memleketin iktısadi ve mali müdafaa- sma ait siyasetin ihtiyaçlarını da göz- den kaçırmamak iktiza ordu. Bu- gün dünyada, eski gümrük muharebe- lerin! andıran bir ithalât ve ihracat mü cadelesi vardır. 929 buhranının doğur- duğu ve günden güne arttırdığı bu mü- cadele her memleketi, ithalâtını asgâ- M ihtiyaç haddine kadar indirmeğe mecbur etmişti. Bu ihtiyaç birçok yer- lerde olduğu gibi, bizde de kontenjan | rejiminin tesisine sebep oldu. Henüz #ktiyaç zail olmuş bulunmadığı için kontenjanı kaldırınca yerine ka bir| usul koymak ve ayni tahdidatı bir ka şekilde devam ettirmek te Jâzımdı. İşte G. İ. R. ismini alan usul de bu vazifeyi yapacaktır. Bu usulün ötekinden ayrıldığı nok- ta da şuradadır: Evvelkinde ithal edi- lecek mikdarlar tahdit edilirken şimdi Hihalât mikdarlarla değil, bu mikdarla- rın ödeme karşılıklarile tahdit ediliyor. Bir kere devlet, Türkiyeye ithali bi- rinci derecede lâzım olan bazı maö- deler için hattâ döviz vermeği dahi ka- bul etmiştir. Bunlar ithalâtın az bir kıs- mını teşkil ediyor. İkinci derecede, Türkiyeye girecek malların mühim kısmını teşkil eden bir listeye göre de, gene bu kısım malls- rın Türkiyeye ithalini tamamen ser- besi bırakıyor. Şu şartla ki bunlar, ken dilerile Klerink veya buna benzer an- laşmalar o yaptığımız memleketlerden gelmiş, binaenaleyh döviz vermeği icap ettirmiyecek mallardan olsun, bu su- retle ithal edilecek mallara âit ithal tah- didatı, bu mallara mukabil o memleket lerin bizden almış veya alacak olduk- ları malların bedelleri ile kendiliğin- den konmuş bulunacaktır. "Türkiye ithalâtının yüzde 62,5 ğunu teşkil eden bu nevi mallar, memleke- tin en mühim istihlâk ihtiyaçlarına ta- alük eden maddeler olmak icap eder. Mufassal liste elimizde bulunmadığı için bunların hangi maliar olduğunu dilmiyoruz. Vâkıa, bunların ithali hu- susunda da tacirler gene müşkülâta uğ- rayacaklarsa da bu müşkülât evvelki- ne nazaran daha çok hafif olacak ve hiç olmazsa mal gümrüğe geldikten sonra tacir için zarar ve zivan ihtimal- leri bulunmuyacaktır. Burada mevzuu (Devamı 12 inci sayfada) lke ya Bazı adamlar işlerinin programını yaparlarken kendi istediklerini haki- kat gibi görürler ve plânlarını hep bu çürük temele istinat ettirirler. Resimli Makale: |, s ON POSTA Hakikat daima hayalden başka tür lü çıkar ve © zaman çürük temele istinat eden iş programı birden bire ahüst olur. ş 7 niz programınızı yaptığınız zaman ha yale değil, hakikate ve mutlaka ra- kama istinat ediniz. SÖZ ARASINDA Kocasına burnunu İsteğile kopartan kadın , Macaristanda bir karı koca birbirle- rile kavga etmek ve biri diğerinin bur- nunu koparmak suçundan mahkeme- ye düşmüşlerdir. Kadın mahkemede müştir: — Kocam gerçi dişlerile burnumu | kopardı fakat bunu yapmaya kocamı ben teşvik ettim. Ben fevkalâde güzel bir kadındım. Kocam iyi huylu bir er- kekti. Beni kıskanıyordu. Fakat gü nün birinde de kıskanacağı Çünkü ne vakit sokağa çıksam bütün erkeklerin gözleri üzerimde kalıyordu. şunları söyle- Çirkinleşmek istiyordum. Bunün i- çin ne yapabilirdim. Düşündüm ve ni- hayet kocama burnumu dişlerile ko- parmasını rica ettim. Kocam istarlarıs ma dayanamadı, nihayet burnumu ko:| pardı. Mahkeme kadının bu tarzdaki ifa» İdeşine rağmen erkeği sekiz ay hapse İmahküm etmiştir. v Fordun bir hikâyesi Otomobil yarışlarının ameli faydası yoktur şeklinde itirazda bulunanları karşı Fransız otomebil fabrikatörle- rinden biri şu fıkrayı anlatmıştır: «Bir kaç sene evvel Florida'da bir otomobil yarışı tertip edilmişti. Bu ya- rışa İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve bir de Amerikalılar iştirâk etmişlerdi. Yarış esnadinda, Fransız otomobi- li gidip bir duvara tosladı ve içindeki adam hurdahaş oldu. Derhal vak'a mahalline koşan Hanri Ford hiç adam- la mesgul olmadı, derhal otomobilin bir türlü kırılmak bilmeyen parçaların- tutardı.| £ İ HERGÜN BIR FIKRA | Şairin itirafı Bilmem sahih, bilmem yalan. Ve- bali nakledenin boynuna olsun. Dehasının bütün mahsulü bir kaç manzumeden ibaret bulunan Y.. K.. üstadımız, bir defa şöyle bir itirafta bulunmuş: — Ben, tekmil zamanımı, tembel- Tiğimi yenmek için uğraşmağa sar- federim. Ancak onu yenmeğe mu- vaffak olduğum vakit te, çalışmağa takatim kalmaz. Böylece yuvarla - nır giderim. * Karısını sinemaya Götürmiye mahküm Olan koca Altın yeyen Fare olur mu? Geçenlerde Kanadalı bir altın mü- & tehassısının başından tuhaf, fakat par halı bir macera geçmiştir. Altın mütehassısı Johnson üç bin dolar kiymetindeki | altın tozunu bir kutuya koyarak rafların birisine koy- muştur. On beş gün sonra, kutuyu eli- ne aldığı zaman içinden bir fare siçra- mıştır. Johnson elinde birdenbire ha- fifleyen kutuya bakmış ve içinde altın namına hiç bir şey kalmamış olduğu- nu, farenin hepsinin yediğini anlamış tir. 400,000 Franklık serveti bırakarak kaçan şoför Geçen pazar gecesi Fransa-lsviçre bududunda Perli gümrük istasyonunda garib bir hâdise vukua gelmiştir. İs - viçreden gelen bik otomobil saat onda muayene için gümrük önünde dur - muş ve otomobilin içinden inen şoför memurlara gümrüğe tâbi hiç bir şey bulunmadığını beyan ederek hareket etmek üzere bulunduğu sırada muha- © İfaza memurlarından birisi otomobilin Madam Rubinstein Londrada intişar eden Deyli Eks- pfesin yazdığına göre Nvyork hukuk mahkemesi çok garip bir karar ver- miştir. Hâdise şudur: Nevyorkta Samuel Rubinstein is- minde birisinin karısı mahkemeye mü- Tacaat ederek, kocasının kendisini ih- mal ettiğinden ve bahusus hiç sine- maya götürmediğinden, yolda koluna girmediğinden şikâyet etmiş ve bo- şanma talebinde bulunmuştur. Mahkeme iki tarafı dinledikten sonra, Rubinstens'nin karısını haftada bir kere sinemaya götürmeğe, ve yol- İkanapesini kaldırınca büyük bir altın baston gözüne ilişmiş, Memurlar bas- tonu muayene ederken şoför otomobili bırakarak gece karanlığında kaybolup gitmiştir. Kaçak altın baston 14 kilogram a - ğırlığında ve kıymeti 400,000 franktan fazla imiş. Garip bir uyku hastalığı Bir İngiliz kadınında garib bir bal göründüğünden tabbi tetkikat yapıl - mak'üzere hastaneye konulmuştur. Bu kadın | 4 ve vakit gülerse uykuya tu- tulup beş dakikadan beş saate kadar u- yurmuş, , Sokakta, tiyatroda, sinema dan bir tanesini cebine koydu, ve fab-İda da karısını koluna almağa mecbur |da hülâsa her nerede ölursa olsun gül- rikasının lâboratuarında tahlil ettirdi. İolduğuna dair bir hüküm © vermiş veldü mü hemen uyumağa başlarmış. Çeliğin Venodium çeliği olduğunu an- ladı ve o tarihten itibaren otomobille» rinde o çelikleri kullandı. Gerçi bir Fransız öldü amma, bir karı kocayı birbirinden ayırmamıştır. Hâkim hükmü verdikten sonra ka- dına dönmüş: — Üç ay sonra gel, ve kocanın ka- Gülmekte böyle olduğu gibi raha » İni bozan her şey de uyku getiriyor - muş. Ve uykusu o kadar derin oluyor» muş ki her nerede uyumağa başlarsa çok da insan tehlikeli ölümlerden kur-İrarı tatbik edip etmediğini bana haber | sedye ile evine nakledilmek mecburi- tulmuş oldu. ver demiştir. ——— e İSTER İNAN Berberleri herkes gibi hafta tatili yapmıya sevkeden ü. cumuz Ahmet Safa bu ikine Iladığı mektupta — «Benim korkum pazar ye lüzum görmemesi ihtimalinden yeti hâsıl oluyormuş. İSTER İNANMA! ileri gelmektedir. Nasreddin hocanın söylediği gibi bindiğimiz dalı kesmiş olmamızdan endişe ediyorum: diyor. i kısım arasında - Fakat biz, ilet çıkalı en aşağı 30 yıl olduğu halde bu müddet zarfında jiletle tıraş olmıya alışamıyanın bun- leri jiletle tıraş olmuya | dan sonra alışabileceğine pek inanmıyoruz, fakat alışacak olan halkın diğer günlerde de berbere gilmi - | okuyucu sen: İSTER ia er iii İNAN <y İSTER İNANMA! e | Sözün Kısası Teklifsizliğe, Teklifsizlere dair.. eklifsiz dost iyi bir şeydir. İn* T san, bazı ruhi vaziyetlerinde 1€ kellüfün kayıtlarından âzâde ol samimiyetin sıcak ve cana yakın mü”. bitine sığınmak ihtiyacını duyar, BüY” le anlarda, yanındakinin, kendinde? farklı olmamasını, hiç bir yabancı bis si vermemesini ister, Bunun haricinde, teklifsizlik, iâğ * balilik çekilr şey değildir. Aksi gibi Ç& ğumuz, teklifsiz olmak, lâübalı ol! için en ufak bir firsat ararız. Mesel birisi, hatırımızı sorarken, sesine biraf fazlaca bir edayi samimiyet vermi görsün. Derhal elmizi omuzünu atmö” ğa, senli benli hitap etmiye müheyyö oluruz. il Bu, nezaket! sulistima) eden bir k& sazehesizliğinden başka bif kabahat, kusur sayt) k tabasbustan kalmaz. Bir kimsenin önünde lanmak nasıl ki yakaklanan adami seciyesi hakkında şüphe uyandırırsk | Mübeli odamın hal ve tavrı de ayal derecede onun aleyhine ka: ğ ir kimse ile mahalle E. Talu 3iş bulunmak, &yni memlet ketlen bulunmak, sosyete içinde ay derecede mevki işgâl etmek ve dahö bunun gibi takım hüsüsi vaziyetlef insanı terbiyenin icabatından bir veğ” ırmamaldır, Bu düstura maalesef çok defa ria * yetkâr olmuyor ve gaip ediyoruz: İğ ten gelen bir his saikasile de olsa tek* ifsizlik hoşa giden şey değildir; ve t€ celbedecek yerde ekseriya W zaklaştırır. Eski terbiye, teklifsizliğe karı-koc& baba - evlâd arasında da cevaz vermiy& cek kadar taassub gösterirdi. O zamal” ki ifratın da, bu zamanki tefritin de 8 ile durumunda epey zararı görülmüş * tür, Şahsımıza karşi teklifsiz davranmak hak ve si etini pek mahdud kimi selere veririz. Bu hakkı biz, bizzat vef” meden, hodbehod lâuballik edenlerde üzaklaşmamız tabiidir. Bu hakkın ve rilip verilmediğini anlamak da pek 20 olduğuna göre, en İ dalma her *“ kese karşı terbiyeli davranmak, tabas* busla lâubalilik arasında en omütedi haddi bir kere tâyin edip, mâdâmülö * mür ondan ayrılmamaktır. Bu suretle hem biz kazanırız, hem d€ milli terbiye yükselmiş. korunmuş 9* ZE ——— em Biliyor musunuz ? I — 9 rakamını kimler mukadde$ addederlerdi? 2 — Lüksenburg krallığının nüfusü ne kadardır? : 3 — Şimdiki Portekizin eski ismi n& dir? (Cevapları Yarn) * Dünkü Suallerin Cevapları: I — Museviler şu isimlerle de yad€* dilirler. Yuif, yahudi, çıfıt, İbranile İzrail oğulları, Allahın halkı. 2 — Yunin şehri Arjantin cumhu * riyetindedir, cumhuriyetin bir eyal€“ tidir. 3 — Hunyad âilesi Macaristan? meşhur muharip ailelerinden biridi” Bu gileden Jean Corvin Belgradı 1456 da Türklere karşı müdafaa etmiş, oğlü Mathias Corvin de Macar krallığına kâ” dar yükseliniştir. Hastalıkları renklerle tedavi ediyorlar Amerikalı bir doktor hast renklerle tedavisi imkânını bulmuştur” Bu doktora göre muhtelif renkler muh” İtelif sinirler üzerinde tesirler yapmak” tadır. Mavi renkler baş ağrısını din rirmiş. Baş dönmesi ve kan tazyikin? Ikarşı kırmızı o renk kullanıyorlarmıf* (Sarılı yeşilli renkler mide ağrısına bire ibir geliyormuş. o Çok ışık veren bit jimba yakıp oturmak da yorgunluk & ideriyormuş. ği sanramanaramane ei ları

Bu sayıdan diğer sayfalar: