28 Aralık 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

28 Aralık 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

« Son Posta ,, nin tefrikası : 72 Datrenin kapısımdaki çıngırak çalmmıya başlamıştı, Cemil, sağ elile ceketinin cebindeki rüvelverin kab- zasını kavramış, parmağını tetiğe dayamıştı. Maşayı sol ekile hafifçe iterek kapıyı açmıştı. Maşa, başını iki tarala salladı. — Ben.. bu fikirde değilim Cemil bey... Mademki memlekette, haksızlık ve açlık bir ıstırab doğuruyor. Bırakr nız, ben gene bunların ateşlerile ya - nip kavrulayım. Canim, — biraz dal'ııl fazla yansın. Hiç şüphesiz ki o zaman | — Ne olacak? Bakaanıza.. pencere> nin altında, Kazaklar dolaşıyar. Ah.. bunlar, iyi şey içim dolaşmazlar. Bun ların göründükleri yerde, muhakkak bir felâket başgösterir. — Telâş etme canım. Hele şöyle bi yYaz yanıma gel SON POSTA « Son Posta » nn Tarihi Teltikam : 11 SÜMERYILDIİZİ TUNCAN y Gudea Elamların merl:î;İn% eîğ . w geçirmek için çok uğraşıyordu Sumerlerin Başkumandanı Nâraş cücelere bağırdı: “Ordumuz Suz kalesi önünde beklemekten usandı, surlara çıkmak kabil olmuyor.Biz düşman kalesi önünde fazla Birincikânım 28 beklemeğe tahammül edemeyiz. Surlara çıkmak için sizin yardımınızı istiyorum » Sumer muharipleri sabahleyin gü -|kaleye tirmanmak istiyorlardı. neşle Bbirlikte harbe başlar, güneş ba-| — Nâraş meseleyi Sumer kralına aç -|di. yeni vazifemme daha kuvvetle sarılırım..| — Lâtifeyi “Burakınız, - Cemil bey. | Uncaya | 1.':*" '*"'“:':ik'ü KA Üa * Senyle n AĞN batkle vi Göürke ÜÜ büyük bir günal olduğunu bilmiyen |birlerini çok iyi tanırlardı. Pügunlisi kalağmenler geh bere Halbs Hirüize yoliüm. Bunat citaler di Biliyor- ş nin burçlarına sarılarak yukarıya çık-| du. Fakat, başka türlü nasıl hareket ede | den başka uyanık kimse yoktu. Her” mağa savaşmışlarsa da; Suzluların bal- . bilirlerdi? mücadele edeceğim cephenin üzerine | daha kuüvvetle atılırım. Cemil, başını geri çekerek Maşanın çehresine daha derin bir nazarla baktı. Şu anda bu çehrenin gösterdiği batların teşekkülünde, tamamile isyan ifade e- den bir mana vardı. — Eğer mümasib görürseniz, yarın kazadaki istihbarat şefine bir mektub göndereyim. Rahatsızlığımı bahane e- derek istifa edeyim. Ondan sonra da buradan çıkıp şehre gideyim. — Hangi şehire?.. — Ekatrinburg'a. — Niçin orayı tercih ediyorsun?.. — Bana kalırsa.. orada daha iyi ça- hşabileceğim. Çünkü, çok tanıdıkla - Tım var... Hem, düşünüyorum ki... — Evet... — Kim bilir.. belki.. günün bir“nîie orası; Orallardaki ihtilklir en büyük “merkeri olacaktır. Cemil, dayanamadı. Maşanın çehre- sini daha sıkı kavradı: — Bravo, Maşa.. sen, daha şimdi - den ihtilâlci oldun... Demek ki, dina - mit gibi parlamıya hazır olan kalbin, tek bir kıvılcım bekliyormuş.. aşkol - sun, sana. Diye bağırdı. — Ateşbi - dudaklarını, Maşanın zambak kadar beyaz ve termiz * Birbirini tâkib eden bu garib hâdise 've cereyanların tesirije sersemlemiş o- Tan Cemil, o geceyi muhtelif düşünce- ler altında - geçirdiği için, ertesi gün ancak öğleye doğru gözlerini açabil - mişti. h Ve, gözlerini açar açmaz da Maşa telâşla içeri girmiş; pencereyi göste - rerek boğuk bir sesle: — Kazaklar.. Kazaklar. Demişti. Cemil, uyku sersemliği ile Maşamın ne demek istediğini kestirememişti: — Kazaklar mı?.. Ne kazakları Ma- 2 5 Bir Doktorun - Günlük Pazartesi Notlarından — €) Trahom Türkiyenin cenub vilâyetlerinde oldukca , Yaygın bir şekilde vardır. Fakat bir çok sebeblerden dolayı diğer vilâyetlerimizde de eksik değildir. Cenub vilâyetlerile alâkası olmuyan İş - tanbulda da ara sıra müzmin trahomlu - lara tesadüf olunuyor. Yalnız İstantul- daki trahomluların hastalığı büyük st- rab, akıntı ve kızazıklıklar tevlid etme « den seyreder, her sabalı gözlerinde bir mikdar çapak görülür, Bir mütehasas ta- rafından tetkik edilince teşhis edilir. Ge- rek büyüklerde ve gerekse küçüklerde gözlerde sabahları çapak ve kan görü- lünce muhakkak tedaviye koşmalıdır. Bu, di bir çapak nezlesi olabileceği gibi, yıle larca devam eden ve gözde iltilâtlar ya- pan bir trahom başlangıcı da olabilir. Her ne şekildb olursa olsun — gözlerinde Kalbim, fena halde çarpıyor.. nica ede- rim, kalkınız. Giyininiz. Her ihtimale karşı hazır bulununuz, Cemil, karyoladan sıçramış; pence- renin önüne gitmişti. Ve derhal, Muşa- nn telâşına hak vermişti. Pencerenin altında dört Kazak, at- karımın dizginlerini kollarına takmış - lar; geniş adtmlarla gezinmektelerdi. Bunlardan birinin gözü, pencereye (ilişmişti. Orada Cemili görür görmez, arkadaşlarına bir şey söylemişti. Ve o anda, dört Kazağın gözleri, pencereye çevrilmişti. Cemil, geri çekilmişti. Vaziyetin pek iciddi, ve bilhassa kendisine alâkası ol- duğunuz hissetmişti. Çarçabuk giyinerek rovelverlerinil ceblerine yerleştirmişti. Ve işte tam o anda, dairenin kapısı önünde, bir takım sesler ve kılıç şakır-, tıları işitmişti. Maşa, telâş ile koşmuş; Boynuna sarılmıştı . — Mahwalduk.. seni nereye sak - hyayım?. — Dur, Maşa.. telâş etme ...Saklan- miya lüzum yok. — Nasıl yok.. bunlar:.. — Onlar, bir kaç kişiden ibaretse, kepoini. tepeler, gpçesim — O, daha fena.. rica ederim, kaç.. Dairenin kapğısındaki çıngırak ça « lınmıya başlamıştı. Cemil, sağ elile, ceketinin cebindeki rovelverin kabza- sını kavramış, parmağını tetiğe daya- mıştı. Maşayı sol elile hafilce iterek, kapıyı açmıştı. Ve şato müdürü ile karzşılaşmıştı. Müdürün arkasında da, parlak üniformalı iki kişi vardı. Fakat koridor çok karanlık olduğu için Ce - mil, bir anda bunları tamyamamıştı. Şato müdürü, derhal Cemilin & - nünde yerlere kadar eğilmiş: — Ekselâns!.. Sizi, bu şekilde va - hatsız ettiğimden dolayı affınızı istir- Cemili bir ses yükselmişti: Sabahleyin erkenden sizi hususi daire- geldiğimi peşinen söydersem, beni der- hal effedersiniz. Şato müdürü, derhal geri çekilmiş- ti. Kazak alayı kumandanı ve - Çazın fahri yaveri kaymakam Marki Gorça- kof, ilerlemiş.. kılıcı, bacaklarına çat - parak içeri girmişti. Cemil; alay kumandanının bu söz leri karşısında hafif bir ürperti hisset « mişti. Fakat metaneti zerre kadar sar- sılmı: 3 ——yî:ıkıım. Marki!.. Günün ve gece- nin hangi saatinde olursa — olsun, sizi görmek beni memnun eder. Buyuru - Marki Gorçakof, arkasında yaveri olduğu balde, söylenerek dairenin kü- çük salonuna doğru ilerlemişti: — Bilmem, bu gece bazı - rüyalar gördünüz mü?. — Çok az rüya gördüm. — Fakat.. mühinm vak'alardan ev -| vel, insanlar mutlaka bir rüya görür -| (Arkası var) surlara çıkmak kolay bir iş değildi. talarla hücumu — karşısında surlardan aşağr yamcalımmışkarıkı. mağa bile lüzum görmedi. Güneş doğ- — © halde Bizden bir yardım um - mayın! Surların dibinde kirpi gibi sinmişlef ÇürÇenler çok cesur insanlardı.. k# Suz'luların surlardaki: nöbetcilerii' kes uyuyordu. Bir karınca yığını halinde surlari dibini saran cüceler birbirinin üst Nâraş Suz kalesimni bu gidişle ele ge| — Dediler. Nâraş Bu söze hiddetlendi. | çıkarak, kol kol yukarıya doğru - çiremiyeceğini anlamıştı. * " Cücelerin yardımı.. Çu-Çen'ler.. Vaktile Türklerle birlikte orta ÂAs - yadan göç eden Çinli cüceler Fırat kı- yılarına ticaret maksadile gelip yerleş- Çu-Çenler a zaman kurk elli kişilik küçük bir kol iken, aradan uzun asırlar geçince üremişler, kabileleri büyümüş, iki üç bin kişilik bir kabile olmuştu. ÇurÇenler daima Sümerlilerle- dost kalmışlar; hattâ yalmız anlara kız alip: vermek. suretile de cinsi va ırki münar sebetlerini derinleştirmişlerdi. Cücelerin enm uzununun boyu dört karıştan fazin değildi. Erkekleri daha gösterişli, kadınları erkeklere nisbetle daha zayıf ve çelimisiz olurdu. Çü-Çen nesli gittikce üremekle berar ber, bunlardan hiç biri başlı başına hü- Ş kümet kurmak sevdasına düşmemişti. Nipur'un doğu kayılarında: yerleşmiş. ler, demircilik, oymacılık, maden- işle- mek gibi san atları ileri götürmüşler - di. Nâraş, Elamlar üzerine yürürken cücelerden istifade etmeyi de ihmal et- Sumer ordusunun gözcüler kolunu cüceler teşkil ediyordu. Nâraş bir akşam, gümeş batarken, cücelerin başlarından bir kaçım çadiri- İytin gağradi. — Cesur Çü-Çenler, dedi, ordumuz Suz kalesi önünde beklemekten usan- di. Surlara çıkmak kabil olmuyor. Su- merliler düşman kalesi önünde bun - dam daha fazla beklemeğe tahammül edemezler. Surlara çıkmak içim sizin Şato müdürü lâkırdısını bitirmeden, | yazdımınızı istiyarum, ÇwÇenler birbirine Bakışarak gü - — Bonjur, muhterem kumandan!.. Yüştüler: — Aslanlar dururken, fareler mey- mizde rahatsız ettiğime pek müteeasi -| g.A atılabilirler mi? fim. Fakat, mühim bir vazife ifası için | Diyarlardi. Nâraş: * — Siz isterseniz, kalaye girecek bir delik bulabilirsiniz! Dedi. Cüceler için kaleye girmek güç bir iş değildi. Onlar bumu çaktam düşün - müşler ve aralarında da konuşmuşlar- dı. Fakat, Sümer cengâverleri karşı - sında: (Biz kaleye girmek istiyoruz!) demeğe cesaret edememişlerdi. (Karakartal) ı bu sözü üzerine cü- celer şu cevabı verdiler: — Yarın sabah günes doğmadan, bi- ze müsaade ediniz.. Suz kalesine çıka- hm. Surlara çıktıktan sonra, tutacağı - layca girmek imakânı hâsıl olur. Nüâraş kaşlarımı çattı: — Bizim muhariplerimiz (güneş) doğmadan harekete geçemezler. — Siz yanmadan bir iş görmeyiz! Cüceler Nâraş'dam korktular. Fa - kat, güneş doğduktan sonrza bunu ya- |pamazlardı. Onlar ortalık karanlıkken ÇurÇenleri çadırından kavdu. sütunlar halinde - yükselmeğe Ertesi: sahah harb başlar başlamaz, | lar. | kralin en çok sevdiği zabitlerden. Biri, göğsüne bir ak saplanarak bir anda ye-| idare ediyordu. re devrildi. Gudea: Cüceleri Ming-Çon adlı bir | Ming-Çon altmış yaşlarında bir a" — Bu bir felâkettir.. (Enhil) başı! damdı.. vaktile kral Gudeanın bab ucumuzda dolaşıyor. (Zafer Mâbudu- nun Oğlu) bir iş göremiyor. Diye söylendi. Nâraş cücelerin: tekli- fini krala açamıyordu. Kral belki de: — İşte, Ulu Tanrıyı gücendirecek şeyler düşündünüz.. şiddet ve gazab mâbudu, cen güvendiğimiz bir zabiti e- Timizden aldı! Diyerek Nüraşı tekdir edecekti. O gün akşama kadar süzen dövüş - mede Sumerliler epeyce telefat ver « mişlardi. Nâraş yavaş yavaş cücelerin teklifi- ni mülâyim. bulmağa başlamıştı. Kendi kendine: — Çu:Çenler bizden, değil, diyor - ha, bizim hesebımıza, güneş doğma - dan kaleye gizerlersa, Ulu. Tanrı buna neden gücensin? O gece el altından gönderdi: «— Bana görünmeden, yarın kaleye hücum ediniz. Biz de (güneş, doğduktan sonra: peşinizden geliriz.» * Güceler- (Ulu Tanrı) uyanmadan. işe' başladılar! cücelere haber (Güneş) in uyanmasından iki sant| |: önce kalktılar.. yola düzüldüler. Flepsinin bellerinde baltaları ve elle- rinde okları vardı. RADYO Bugünkü Program 28 Birincikânun 926 İSTANBUL Ölte neşriyatı: t 1230 Plâkin Türk musikisi, 1250: Hava, din, 1306 Plâkla hafif müzik. 13:25: Muh- telif plük neşriyatı , Akşam neşriyatı: 1630: Plâkla dans müusikisi. 19:30: Çocuk- Tara masal: İ: Galib. tarafından. 20 Rafat 've arkadaşları. turufından. Türk. muşikisi ve halk şarkıları, 20.30: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk. şarkıları. 21; (Sant üyarı), — Şehir Tiyatmsu — Dram, kısmı tarafından bir temsil. 22: Ajanas we| borsa haberleri. 22.30: Plâkia sololar. . Yarınki pragram 29 Birincikânun 936 İSTANBUL Öğle neşriyatı : R 1230 Plükla Türk musikisi. 1260: Hüva- 18.30: Plükla dana muziklak 19.30: Konfe- rans; Dr. İ. Zati tarafından. 20: Vedla- Ruza, ve arkadaşları tarafından 'Türir musikisi ve pekâlâ bilirsiniz ki, biz Ulu Tanrı u- / y aç çarkıları. 2040: Cemal Kâmlü ve-arka - | daşları tarafından Türk musikiüi ve halz şar- kıları. 21: (Saat âyarı). Şehir Tiyatmsu ope- yet kısmı tarafından bir temsil. 27: Ajans ve Dorsa huberleri. 28301 Plitelr sololar; — 'nın. maiyetinde bulunmuştu.. Terin âdetlerini çok iyi bilirdi. | " Ming-Çon cücelere yavaşca şu ği verdi. — Güneş uyanmadan her iş bite — cek.. Sumer muharipleri gelinceye kâ dar surlardan ayrılmıyacaksınız! l Çü-Çenler birbirinin üstüne at rak ettan birer merdiven kurdular.. surların. üstüne çıkmakta zorluk mediler. Cüceler yukarıya çıkar çıkmaz, Önce sur üzerinde dolaşan gece nöl şılnı.m yakalayıp baka ile öldürmüş lerdi. Çü-Çenler Elam surlarının batı çet” resindeki burçları tamamile ele geçir * dikten sonra, Suzlular işin farkına vaf” dılar.. karanlıkta başlıyan koşuş: bağrışmalar gittikce artıyordu. Elam muharibleri hep birden: İ — Cinler bastı,.. küçük küçük hı', yaletler doalaşıyor aramızda, Diyerek kaçışıyaorlardı. Eczaneler | Bu gece nöbetci alan Bezaneler şunlar * | K İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : ÇBarım). Alemdarda : (llş- ” ref Neşet). Bakırköyünde : (İstepan)- Beyazıdda : (Cemlil), Eminönünde: (Ben- ; sason). FPenerdo : (Vitali). Karagümrük” L te.: (A Fuad Küçükpazarda : (Yorgik L Samatyada: : (Brofilos). Şehremininde Oyazım). Şehzadabaşında : ÇAsA0. Beyoğlu cihetindekiler: Galatada : (Yiçopulo). Hasköyde : (Bar- but). Kasımpaşada : (Vazıf). Merkaz nar | kiyede : (Matkoviç, Dingopula), Şişiide * (Pertev). Taksimde : (Kemal Rebul). Üsküdar - Radıköy ve Adalardariler: Büyükedada: (Şinasi), Heybelider ('Tar naş). Kadıköy eski İskela caddesinde

Bu sayıdan diğer sayfalar: