8 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

8 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 İkincikânun Tarihten sayfalar: i Öğsb ilselip - Haçlılar) — Avrupanın 4 jleıi bümnn,â:“k)'lyı kadar geçtik- i ha tleri yangına uğramış gi- '.uj'h harap etmişlerdi. Mutamsıp bir ı:ı_ M itında İsânın mukaddes Mkhn olan Kudusu j n islâmlardı lmak saşalBstiyorlardı. - Hakikatta irşmn 'ai üyân;r_-ıkhemen heğıi de katiller, hırsızlar, he ;:ızlaıdan ibaretti. Papa, İslâmla- T Â n ğ unılıî' karp gidecek olanların ür.’lh:ıfı;u affedeceğini ilân etmişti. a ça mı_:;yîıler. bu fırsatı kaçırmak a Na işlerdi. Halbuki geçtikleri yol- YISIZ - cinayetler, yağmalar ve aydutluklarla doluydu. ,_nj:'kî'_' Ordu en sonra Türk Antak- ; a #sina ordugâh kurmuştu. mekii, | an ordusunda açlık ve hastalık GAS0 Ku amişti. Kalın — duvarları ve Berin _"ı'l_olan Antakyayı ele geçir- ni yoktu. Nihayet korsan- i muhasara âletleri DÜ çe Kı ahraman Antakya Türklerden Haçlılara nasıl geçmişti ? Papaz _Bın,[.,,"' kilitenin mihrabı yanında bir mızrak buldu. uİsa- nın bağrını delen mızrak budur, bununla islâmlara karşı zafer kaza- "acağız!'n dedi. Bazıları şüphe edince ateşte yanmıyacağını Zzanne- derek elinde mızrakla alevlerin içine yürüdü ve öldü Yazan : Turan Can | hücuma geçiniz. Size hiç kimse karşı durmıyacaktır. Çünkü o saatte ben nö- betçiyim ve kulede benden başka as- ker yoktur. Bu hain adam Boemond'un Ehlisa- lip başkumandanı olduğunu — sanıyor- du. Halbuki Ehlisalip bir çok kuman- danların idaresinde serseri bir kuvvet- ten ibaretti. Şafakla Ehlisalip ova tarafından hücuma geçmişti. Antakya Emiri o tarafı takviye i- çin diğer kulelerden birer miktar as- keri geri çekmişti. Ermeni askerin bu- hundağu kule de bunların arasında - di. Halbuki Boemond'un askerleri fir- sat gözetiyorlardı. Onlar da biraz son- ra merdivenleri kuleye dayamışlar, yu: karı çıkıyorlardı. Bu baskin 1098 yılı haziranın ikin- ci günü oluyordu. Türk askerleri neye uğradıklarını An/l;:nı rTağmen şehre gi- ) e tak Türk ku- , ha yanın ürl a: M:îîn' ve Türk askerleri büyük bir b Ve cesaretle harp ediyorlardı. uhasara bir seneden çok sürdü. Sirada Selçuk hü a d_ıîmiıi (Kara ümdarının, Boğa) nn ku- ersi Casında bir öordu göndermek üzere ve .":f“_î“_haberi alındı. Türkler arasında Ü ae Haçlılar arasında da büyük A, O kü Başladı. (Kara Boğa) nın ballcile Haçlılar ordusu herhalde volacaktı. ÂAntakya Emirinin askerleri arasın” :ı' a E"'"!n'den dö Y ? 3 lönme birisi vardı. Bu a '::": Pdece düşmandan bir mükâfat yi ın.“i_( ümidile bir hiyanete karar ver- le eit vm,Hâçm'"" kumandanlarından Bo: sap l yapııı Kalenin etrafında son bir keşif milt f LA P 8 sırada atının önüne bir ok düş- a ve irkildi. İki î':’lğ'uen atılmıştı. O sırada her çe ğ 'an da hiç bir hücum ve harp iki TE €i için kimse ehemmiyet ver- a ecekti. Cayretli bi ş ti #ilen bir ge Gayretli bir askerin budala- sellecekti "ı'__nlıı.k telâkki edilecek, geçi- " Fakat bu okun ucunda bir de O kağıe vardı, heniçatdi. kaledekilere n okudular. Kalenin kulelerinden Birindeki rindeki Ermeniden dönme asker şun TI Yaziyordu; — Kakeyi size tesli Ki slim edeceğim. Bu ıl"cr sabaha yakın şimdi Ş bulunan ku divenli göstermeden ş karşınızda . lenin dibine geliniz ve mer- Ti dayayarak şefakla — beraber bilememişlerdi. Haçlılar şehre girdiler ve müthiş bir yağmaya, cellâtlığa baş- ladılar. Koca Antakyada öldürülmiyen we esir edilmiyen bir tek kişi kalma- mışti. Kara Boğa ancak o zaman yetişe- bilmiş, Haçlıları muhasara etmişti. Haçlılar $imdi daha fena vaziyete düşmüşlerdi. Ot, ağaç kabuğu, közele yiyorlardı. Hemen hemen hergün ka- le duvarlarından sarkarak hendekle- rin boyunca dağlara kaçanlar, memle- ketlerine dönenler eksik olmuyordu. Artık Haçlıların bütün işleri dua- dan ibaretti. Aç kalıyorlar, bütün gün ve gece kiliselerde Allaha ve İsaya yalk varıyorlardı. Kendilerini bu d ye o kadar vermişlerdi ki kurtuluş ça- relerini gösteren rüyalar bile görüyor- lardı. Fakat, doğru ve yalan, işte bu rüyalardan birisi Antakyaya kapanmış SON POSTA Kısırlaştırmak meselesi tekrar ortaya atıldı Felsefe Profesörü Mustafa Şekib: “Irkın tasfiyesi esastır. Maksadım Anormal adamların üremesine mâni olmaktır.,, diyor Dün akşam Eminönü Halkevuıd_e Üniversite felsefe profesörü Mustaia Şekib tarafından (Memleketimizde felsefenin inkişafı için lâzım olan hf&- zırlıklar) başlıklı bir konferans veril- miştir. Kalabalık bir dinleyici önünde söz alan profesör; bu serlevhadan mev * cud febefeleri öğrenip ilerletmek me- selesini tahlil etmediğini, e dan yeni felsefeler yaralım gine gelebilmek Jâzım gelen ha - yarlıkları kasdettiğini, felsefode ya » ratmak seviyesine gelmek için evvelâ muayyen bir medeniyetle istikamet al- izumünü sürmüş;, eski ve ile n riyetlerin köbusu için- de yaşıyanlar yeni bir felsele doğu - ramazlar, dedikten sonra bizde felse fenin muayyen bir medeniyet için mu- ayyen bir istikamet alamadığına mı -| sal olarak Namik Kemal, Ziya Paşa ve Abdülhak Hâmidi göstermiş, bun- lardan birinin dincili diğerin'n frenklik, Endülüs medeniyeti içinde nası lu bir istikameti bulamayıp şaşırdıklarını tebarüz ettrimiştir. Daha sonra Tünk milletinin asırla süren hareketli hayatında hangi se beblerle orijinal bir felsefe yarata madığını, anlatmış, muâyyen bir isti- kamet tayyün ettikten sonra bir me » Dün akşamki konferansında kısır- laştırmak meselesini ortaya atan Profesör Mustafa Şekib deniyet içinde ırk, muhit ve müsaid devirler mevcud oldukça muhakkak bir felsefe yaratılabileceğini iddia iktidarına tâbi olmıyan şartlar hariç meselâ ırk tasfiyesini pek âlâ bece - dan misal getirmiştir. Bundan şonra Ogüst Kont'u ve fel- sefesini şiddetle tenkid eden profesör, V insan hislerini refleks, insiyak, düşün- ce, hads diye dört basamağa ayırmış, |felsefe yaratmağı en yüksek his say- İ diğı bu hads yani intuitiondan bekle- diğini söylemiş fakat işbu hissin man- tığı yapılamadığından ötürü halen gayrimekşuf olduğunu ilâveyi de u * Butmamıştır. Bu kabil hads sahibi ulemanın ye - olan on binlerce Hiristiyanı kurtardı: Piyer Bartelemi adında bir papaz rüyasında Hiristiyan azizlerinden An» dre'yi görmüştü. Sen Andre ona An> takyanın büyük kilisesinde ve mihra- bin yanında bir mizrak gömülü oldu- ğunu söylüyor: — Bü mızrak Hazreti İsa çarmıha gerildiği zaman böğürünü delen mız- raktır. Onu bulunuz, Hiristiyanlar o- nunla düşmana galip geleceklerdir. Tuluz kontu bu rüyayı öğrenince hemen kiliseye gitmiş, mihrabın önür nü bir gün sabahtan akşama kadar on iki ameleye kazdırmıştı. * Sahiden de mihrabın basamakları civarında Bar- (Devamı 15 inci sayfada) tişmesi için Jlâzım gelen şeyleri bir, bir tâdad eden üstad bu levazımın, — as - kerlerin — erkântharbiye - mektebine muadil bir ilim erkânıharbiye mök - tebi, panteon, ilim cemiyefleri ve u - lemaya hürriyet ve öldükten sonra yâd ve tezkâr vesilesi verecek psiko - Jojik şartlardan ibaret olduğunu da bikdirmiş, şiddetle alkışlanmıştır. Konferansın en hararetli dakikaları üstadın ırk tasftyesine aid fikirlerini ileri sündüğü zaman cereyan dinleyicilerden bir etmiş, — Anlıyamadım, bundan ne diyorsunuz? Yani kısırlaşt selesi mi? diye ortaya bi üstad da: muhit ve müsaid devirler gibi beşerin | rebileceğimizi ileri sürmüş, Almanya- | .| mâni Fen Âleminde Bir Fransız Fransa İlmi Simya cemiyeti reisi Jollinet Castelot yazıyor: | Dünyada garip bir zihniyet vardır, ilmi simya vasıtasile altın istihsal et- mek istiyenlerle alay ederler, onlara meczup diye bakarlar. Halbuki mesele | tamamile berakistir. İlmi simya vası -| tasile altın istihsal edilmiştir ve bu işi de ben başarmağa muvaffak olmuşum- dur, tabil bu vaziyet karşısında be * nimle eğlenmeğe cesaret edecek kim- selerle ben alay ediyorum. İlmi simyanın esassız boş bir şey ol-| duğunu bazı sözde mütefenninler id - simya, kimya tama - dia edip dururlar. Evet nüz iç mile aydın çok daha m zikçiler, davalarını ist mı? Hayır de t İredat, ve mütearifelerle uğraşıp dur muyorlar mı? Biz de kimyanın meta - fiziğini yapıyoruz. Bun anl yacak bir şey yok... Gülünecek hele hiç bir şey yok... Evet tecrübeler neti- cesinde elde ettiğimiz neticelerin se - beplerini tamamile izah edemiyoruz. Fakat bu izah edemeyişimiz havsala - mızın haricinde tabit bir takım hâdi - selerin mevcudiyetini inkâr etmez. Ben topraktan, gümüşlü, “antivanlı, teluvlu madenlerden altın istihsal et- mege muvaffak oldum. Simyayı inkâr edenler, başka mâd - delerden altının — istihsal — edilebile - ceğine inanmazlar. Halbuki mütead - dit kimyagerlerin önünde — yaptığım tecrübelerde ben altın istihsal ettiği- mi gösterdim. Size daha garib bir şey söyliyeyim. Elde ettiğim altın ma- denlerden istihsal edilen allından da- ha ucuza malolmaktadır. Ben yalnız ilim aşkile çalıştığım için işin ticare - tini başkalarına bırakıyorum. Şimdi size altını sun'i surette nasıl imal ettiğimi anlatayım. Bu tecrübeyi ilk defa 1840 yılında Tüfereau ismin- de bir adam yapmıştı. O zaman Nantta bulunuyordu. Tecrübeseerini daha iyi yapabilmek için Meksikaya gitti, ça - hıştı, çabaladı. Otuz senelik bir mesal- den sonra maksadına erdi. Onun bıraktığı işi Le Brun de Vir - loy isminde bir mâden mühendisi ta - kibe koyulmuştu. Bu mühendis dört tane fabrika işletmişti. Altın istihsa - linde bir kademe ileri giderek elek - triği de kullanmağa —muvaffuk - uldu. ay Srindbery oldu. Sülfatlı demirlerle u- zun boylu çalıştı, ve altına benziyen sapsarı bir madde elde etti. Strindberg bunun altın olduğunu iddia etti, fakat iddialarını tevsik ettiremeden öldü. 'Tiffereau'nun yaptığı işlerden mü) - hem olduktan sonra,|892de ben desun'i Tum demiştir. şen bir arkadaşımıza da sayın profe - söÖr: bir zaman bir zenciyi beyaz adam yap- mak şeklinde ileri sürmediğimi el - bette anlamıştırsınız. Maksadım, de jenere unsurla; mek Ve anort hakkı hayat verme- al adam arın üremesi olmaktır. Bu da gerek hukuki ve gerek tıbbi letkik ve müşahedeler- den sonra pek âlü yapı — Evet kısırlaştırmağı kasdediyo - Könferanstan sonra kendisile görü- | — Irkın tasfiyesi esastır. Bunu hiç abilir ve bü - sun 'i altın yaptığını haber veriyor Meşhur bir Fransız opeî';törü ciğerinde Kanser olan hastasını kurtarmağa muvaffak oldu altın imal etmeğe karar verdim. C sülMürü üzerinde X şualaril yöle şuaların tesirlerini h 1908 argenik ve antimuvan ile karışık gümüş üzerinde tecrübeler yaptım. Bu araştırmaları yaparken yalmız kimya- .hdan değil, arziyat ilminden de istifade ediyor, ve tabiatte n ne suretle meydana geldiğini tetkik ediyordum. Nihayet bu sırrı da elde ettim. Tellür arsenik ve diye mevcut olan cismin, antimuvanı altın haline tiğin! n zaman- Jardanberi ni bir sır aydınlanmıştı. müşü derhal altın haline kalbetm muvaffak oldum. 1912 den itibaren tecrübe nişlettim. İodureler üze mi — tahammürat ile şüphe kalmadan altın istihsal etmi affak oldum. Tecrübelerimi meşhur kimy örleri Jean Böurciez, Riehet in önünde tokrarladım. Lil < fesör Thibauf elimi sıkt, Buenes Ay - res fenni lâboratuvar şefi Outhon Du- mont alnımdan gplü, de de çalış hiç tim — ve mad Bütün muvaffakiy 1920 den. beri Gül-Salip iİsmindeki mecmuada r sttim. Ve Kimyada inkılâp ismin de çser yazdım aşılmı -| ©N | varlaktır dediği zaman ona da g müşler, hattâ kendisine işkence yap - mışlardı. Çok mühim bir ameliyat: Fransadan tanınmış operatörlerin den daktar Robert Monod çok m'işkül bir ciğer kanseri ameliyatı yapmağa muvaffak olmuş ve hastasını kurtar - mıştır. Doaktor tip akademisinde ver * diği bir kunfeansta hâdiseyi şöyle an * latmışlır. am 60 yaşında bir ihtiyardı, ne- 1 t ediyordu. Rad- ile yaptığım tetkikte, sol ciğe- tarafında tostoparlak bir Ur | yogra! rinin ali gördüm. İlk defa kaburga kemiklerinden üç tanesini çıkardım. Sert bi: kar - şılaştım. Vücudunun diğer aksamında başka bir hastalık yoktu. Ur yukarı kı |Fakat yaptığı işler ve derecei muvaf- | sımlara fevkalâde sıkı bir surette bağlı |fakiyeti anlaşılmadan 1899 da öldü. idi, ameliyata başladığım zaman has- Bu işe üçünçü defa sarılan meşhur | tanın Tensionu dörde kadar düştü, İsveçli tyatro mMuharriri — Augüste| sonra birdenbire sıfır oldu, bunun « « zerine ouabalne şırırlgası yapmağa mecbur oldum ve amoliyatı durdur « dum, işe & gün sonra tekrar başladım, hastaya kan naklettim ve ameliyatlı başardım. Hastam 40 gün sonra ayağa kalktı. Şimdi tamamile iadei afiyet ey- lemiştir, o ea Tütün satışları artıyor Tütünlerimize — yeniden — talebler başlamıştır. Son hafta içinde 181 bin kilo Polonyaya, 40 bin kilo Almanya- |ya, 65 bin kilo Bejgikaya, 25 bin kilo Suriyeye tütün gönderilmiştir Polonya tütün |kaçının firmalarından bir | tütün — depoları- |mızda tetkikat yapmak üzere buraya gelmişlerdir. Eksperleri Bunların tetkikatı bittikten s#onra mübayaata geçilecektir.. Polonyalılar, bu sene bizden her senekinden fazla |yük faydalar verir, demiştir. tütün almağa karar vermişlerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: