30 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

30 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İsmet İn (Baştarafı 9 uncu say fada) t eket, Türk da r ek içeride eket dışında anlat - i gayret sarfetmeleridir. iyi niemnuün Ve müteşekkir | telerinin mü duğumuz için a Arap âlemini incitmemek için bir dikkat göstermeleridir. Suriyelilere gelince Eğer münakaşaya düşen her davada iki taraftan birinin sevinç göstermesi diğer tarafın behemahal k nasını tazammun etmek | Türk efkârı umumiyesi si Suriyelilerinn sevinmemesi Hr. Zannediyorum ki, bizim Suriy gördüğümüz tezahürat bu kadar basit nlıktan neşet etmektedir. Hal U yu meselede vaziyet büsbütün baş kadır Bugün Fransız gazetelerinin hülâsa- kumakla Fransız efkârı umumi” n bu davada Türkler kadar sevin i görmek, benim için, hakiki bir oldu. Elbette Fransa Hatay dava sındâ Suri rin noktai nazarını ve i ıriyeliler hesabına tak »lunacak ciddiyet ve metanetle mü dafa, etmiştir. Böyleyken, herkesin se meydana çikan eserin herke menfaatine yarar hakiki bir sulh e- i ile görülmesindendir. Şimdi lere ait olan menfaati benim dilimden izah ettiğim zaman umut ed yorum ki, insaf sahibi olanlar böyle biz muahedenin vücude gelmesini te - ttiğinden dolayı hiç olmazsa bi - ar müteşekkir kalacaklardır. Suriye için bir fayda Arkadaşlar, Sancakta Türk me yeti ve bunların kendilerine mahsus müstakil bir olmaları, ilk gününden itibaren söylemeği ih - Mal etmediğimiz veçhile bu memleket için hakiki ve açık bir meseledir. İşte bu meselenin hallolunmamış bulunma sı ve işin müphem kalması, birçok ih #bep olacak bir vaziyetin açık ası, elbette Suriye ile Tür nda daimi olarak dikenli kalacak ilâf mevzuu idi... Böyle bir mev ın ortadan kalkması Suriye ve Tür ının sağ bir âtiye kımından Türkiye için ol ğu kadar Suriye için de hakiki bir) * Suriye ve Sancak Arkadaşlar, Sancak halkının mem'-|x dilmemiş olarak hakları va vazi i şüpheli nduğu halde Suri i mümkün değil- adetini ve gün geçtikçe cebrinefsetmeleridir. | sı bilvasıta Suriyenin mi önünün edeni âlemde if âlemde inkişaf cimesini Türk- ler hakiki bir memnuniyetle takip ve seyredeceklerdir. Suriye devletinin çinde ve hududunda Sancak gibi mü- İhim bir mıntaka halkının küskün ve dargın bir hâleti ruhiye içinde bulun- ması o memleketin dahili ve daimi geçi idi, Süriye bundan da kurtulmuş olu- Arkadaşlar, Sancağın mülki emni! in Fransa ve Türkiye tarafından | temin olunması, Suriye için mühim bir menfaattir, Sancak gibi sahilin mühim| bir kısmının taarruzlara karşı Iki dev let tarafından ayrıca teminata alınma m kısmının askeri ve siyasi mahfuziyeti için paha- İsi biçilmez bir nimettir. Müstaki! devlet mesuliyeti ile işe baş ladığı zaman devlet adamlari memleke tin dahili geçimini takviye eden ve di- ğer devletlerle harici emniyetini artıran | muahedelerin ne kadar kıymetli oldu- ğunu ameli olarak her gün hissedecek lerdir, Suriye hududunun masuniyeti Arkadaşlar, Cemiyeti Akvamın ver- diği kararlarda üçlü olan, Türkiye, Su riye ve Fransa muahedesi Suriye hudu dunun masuniyetini temin etmek'edir. Bu menfaat doğuşunu sağlamlafığı - mız Suriye devleti için hakiki bir fayda dır. Bütün bu ihtilâfler esnasında Su! riye hududu meselesinin açıkta bulun- duğunu biz nolamızda söyledik. Bunu söylerken hudut meselesini halleden e- s vesikaların bizim noktai hazarımız da tamamiyle şart lerden birisi hallolunmad; dimizi böyle bir hukuki içtihatt addetmiştik. Suriyenin en çok hududu Türkiye ile olan hudududur. Bu hudu- dun teyit olunması ve bu hudut masu niyetinin Fransa, Türkiye ve Suriye a- rasında taahhüt olunması, bu memleke tin emniyet içinde yaşaması için ve komşusuna sulh ve emniyet temin &- den hakiki bir mesnettir, Türkiyenin siyaseti Arkadaşlar, bütün bu münakaşalar da Türkiyenin siyaseti ve noktai naza- Ti iyi anlaşılmış olması gibi bir fayda bizim için çok değerli komşularımız için de çok değerlidir Bir zaman zannedilmiştir ki biz, bu dava yı gizli maksatları setreden bir vesile rak çıkardık Böyle bir isnadın yer-| ve haksız olduğunun anlaşılması çin bu davanin müzakeresinde bütü maksatların yakından tetkik olunması | ve nihayet varılan neticenin herkesin sadını âşikâr bir surette gösterme si lâzımdı. Davamızdaki ciddiyet ve samimiyet Biz Sancaktaki Türk halkının mi. li olduğu kadar o SON POSTA e Tİ varlığ nı küli türel, hal w Toinat altına almağa ne k sti kbalini te lar ehemmi i-İ yet vermişsek bunun haricinde hiç bir maksadı tazammun edecek hüküm ve gösterişlerden de o kadar içtinap etme ğe çi Zaten devlet emniyet telkin edi Cemiyeti Akvamda dava- | Fransız efkârı umumiyesini, Cemiyeti İm efkârı umumiyesini Türk da - vasını diğer noktai nazarlarla telif et- İmeğe çalışır bir karar aramağa sevke- den başlıca hâleti ruhiye davamızdaki İciddiy et ve samimiyetimizdir. Yüksek bir netice Şimdi Suriye devletinin, Türklerin maksatlarının bu kadar açık olduğunu ve hiç bir muzmarlar: olmadığını bir daha tecrübe ederek aramızdaki müna sebetlerin teminat altına girmiş olma- sı, kıymeti yüksek bir neticedir. Arap âlemine karşı Arkadaşlar, bütün bu mülâhazaları Arap âlemi içinde, bizim maksatlarımı zı iyi anlamıyacak olanların, malarına yardım etmek için ve bizim maksatlarımıza -hülül edebilecek tec- rübe ve Ede; olan fikirlerin va bürmeleriği | İselesi bizim siyasetimizde daima birin- ci der ecede ehemmiyeti haiz olacak me Telerdendir. 10, 15 seneden beri ümit ettik ki eğer Suriyede müst ii let vücude gelirse ve bu devlet milli -İmenfaat ve siyaseti hülüs ile takip et- -İmek imkânına malik olursa bu Suriye ıİile Türkiye arasında iyi münasebetle - şafı için yeni ve mes'ut bir dev- re olacaktır. Bu ümidi in vücut bulması yakin senelerin 8s: acaktır. Yeni devre başlarken Yeni devre başlarken açılmış olan münakaşa, Suriyelilere bizim kendile iyle İyi komşuluk münasebatı na ver-| niz ehemmiyeti tebarüz için 'vesile oldu. İki memleket arasında iy ve emniyet hislerinin ve beratı manın vereceği nimetler, hiç bir siya temin edebileceği menfaatten az değildir. Eğer Suriye ile Türkiye ara- j- ndaki müstakbel münasebetler bizim İ hudutlarımızın emni, iyetini ve bizim iyi | komşuya malik olduğumuz hissini biz İde hâsıl ederse ve komşumuz. da bize kârşı bunu hâsıl ederse her r İleketin bundan edeceği İsti ! yük olur. Suriye de olarak açılacak meseleleri halletmek vazifesi | da kalacaktır. Böyle ağır vazifele ledecek olan devletin hudu Son Fosla, m nın Edebi Tefrikası: 36 evvel gibi Sana bundan tubumda © yazdığım şüphe - lerim tahakkuk etti. Ve doktor açık -'gün doktora sordum. Yolda gördüğü- Senin de'nü, yüzünün bir tuhaf olduğunu söy - ca anlaşmamızı teklif etti, ilk mek-! Yazan: sana ia ile anlatayım. Selim Naci de artık bize pek seyrek geliyordu. Bir Peride Ce mektubundan anladığıma göre bu fik-İledi, meğerse hastalanmış. O hâlâ Ka- re muhalif değilsin. Burada iken doktor |dıköyde oturuyor. Şişliye inelidenberi Selimi bana muvafık bulacak kadar iles| hiç uğramamıstı. Nihayet geçen gün ri gittiğin halde şimdi «kocanla anlaş» | geldi. Evde kimseler yoktu. Ayşeyi bi- diyecek kadar fikirlerin değişmiş. Fa-| zim Emine ile gezmeye göndermiştim. Kab buzda halısı yav Sırn Nihad 'da”o akşam iedenâe geç de bu karmakârışık vak'alar karşısında | kalmıştı. Yalnızdımi Onunla karşılıklı oturduk. Yüzü çok solgundu. Ve gayet Jasz konuşuyordu ünkü sen e edeceğini şaşırmış vaziyette-! orum ki «zararın ne- her zaman bir çocuk sevinci ile aydınlık gözlerindeki elemli manalar beni öyle sıktı ki, kendimi tutamadım: — Bu hastalık sizi çok hırpalam Selim bey, dedim. Birdenbire başımı kaldırdı. dönülürse kârdır» deyip be - yle düşünmemi istiyorsun. Fakat zorla aldığı bir kadına aylarca bin bir türlü ızlırab çektirip şimdi yit züne gülen adam sana komik görünmü yor mu? hale; Yüzüme de onun ayağına kadar gittiğim österdiği haşin tavrın sebebini! müstehzi bir pırıltının gelip geçtiğini gördüm. Tok bir sesle hiç beklemedi - gim bir cevab verdi: — Beni bu hastalık değil, çok daha| müthiş bir şey yıktı Seza hanım.. Hemen lâfı karıştırmak istedim, fa- kat o ağır ağır devam etti: eden hiç bir zaman onunla an- ıcağımı sanıyordum. eğil midiç ki, lâşmı» garib adamın bana aldığı İkayd. besitlara £ çim parçalanırken şimdi yanıma so « kulmssı, gözlerime garip garip hak - de içimde âdeta bir ürkeklik ya- Hem ne bir zamanlar bu mas Onün bu durgun” baktı. İri kahve rengi göz bebeklerinde! ———— a nn, yerlerde bulundum ki konuşulacak tek kimsem yoktu. Bir çok ailevi sıkıntı - r çektim. Fakat bütün bunları güler e karşılıyabilmiştim. Hepsi geçer diyordum, Şimdi anliyorum ki geçmi- İyen yalnız bir derd varmış! Bu öyle bir diye, haykıran susturamıyo - cek, bu geçmiyecek» mel'un sesi bir türlü rum, Yüzüme öyle garib bir şekilde bakı- yor ki, korku mu, acımak mı, mana ve- remediğim garip bir hisle titriyordum ve gayri ihtiyari ellerimi uzatiyordum. mı hissediyor, yavaşca mırıldanıyo - rum; — Unutmayın ki bir zamanlar si - zinle iyi iki arkadaş olmıya karar ver- ştik. Hattâ siz beni kalkmıştınız. Şimdi de ben $ize yardır nindan sizi kurtarmak isterim. Sırrı Ni- had da bu işde bana yardım edecek - tir, Eski dostunuz, Anadoluda bir kar- İdeşten yak'a dakikalar yaşadığınız ko- icam kim bilir bu halinizi görürse ne ka- idar müteessir olacak, Selim bey. Hemen ellerini çekti. Bir şey söyle- mek ister gibi dudakları titredi. Ağzı arında beliren asabi çizgilerden bu sözlerin pek sert şeyler olduğunu tahmin ettim, korktum. Fakat o ya - vaş yavaş kendini topladı. Olduğu yer- nın | di. Acı bir tebessümle: (Arkası var) o... ttgı nu derd ki, içimden daima «bu geçmiye -| Bir anda sıcak avuçlarında parmakları.! teselli etmiye! etmek, düştüğünüz bu sinir bulira -| tkun komşularından emin olarak çal emin olarak çalışması irleri rahat ettiren ve insanların gayretlerini ve emeklerini çok semere ii ve velüt kılan hususi bir mazhariyet tir, Görüyorsunuz ki bu anlaşma Suriye tarafından eğer iyi düşünülürse tered mi için hakiki bir eksiklik ve fenalık| mızı nazarı dikkate aldıran ve nihayet|düt edilecek değil, Türkler kadar, Fran sızlar kadar ve bizi bu hususta teşvik etmiş olan diğer sulhsever devletler ka dar sevinilecek, övünülecek ve lehin - de tezahürler yapılacak bir hâdisedir. Efkârı umumiyeye ve yazetecilere tavsiye Arkadaşlar, Türk efkârı umumiyesin den, Türk gazetelerinden bu nazik zâ- manlarda hudut haricinden aldığımız havadisleri iyi yürekle karşılamalarını ve meseleyi kâfi derecede anlâmamiş olan komşularımıza iyice anlatmak için gayret etmelerini herkese tavsiye et - mek isterim. yahni ” Arkadaşımız ket dun böyle bir me olması kendisine > rümü davet etti. çok teşekkür ederi Büyük Atatürkü iy de olduğu gibi bU termiş olduğu has du, insanlık ve ik “g li bir davayı nat neticeye iktirmi etleri şebbüsü takdir ett” kışlar). Milletlerin dayan ya koyabil sk yü tikten sonra vari yet memn niyet hi his lık için mühim bi bir merhaledir. ($ miş olduğu s03 tek tin olsa da açık A Çatalca faciasının muhakem* Son celseler (Baştarafı 1 inci sayfada) Müddeiumumi, cemiyetin uhdesi- ne verdiği ağır vazifeyi son nokta na kadar ifa etmeğe çalışarak nı okudu, ve bir aileyı baştanbaşa mah- veden Mustafa oğlu İsmailin ceza ka- nununun 450 inci maddesi mucibince ceza görmesini istedi. 450 inci madde demek idam demektir. ... Hâdiseyi belki hatırlarsınız. Bundan takriben bir ay evvel ağır ceza reisinin çok güzel bir sözünü gazeteler birinci sayfalarında tebarüz ettirmişlerdi. A- nasile babasının katliriden dolayı bu- gün davacı mevkiinde olan Naziye, ye- rinden kalkmış, ve mahkemede maz- nunu göstererek: — Ben bundan davacıyım, hakkımı korumak için bana bir avukat tayin & İdin! demişti, Ağır ceza reisi de müddelumumiyi göstererek: — Senin davanı millet bamına 6 ta- kip ediyor. İşte senin avukatın! ceva- bını vermişti, Suçlulardan, katillerden, bütün bir milletin, müddeiumumt * ağzile nasıl hesap sorabileceği bundan daha veciz şekilde anlatılamazdı. Nitekim dün ii “İdia mevkiini işgal eden genç müddi umumi Sadun da millet namına gözü kanlı katilden hesap sordu. Asım ile karısı Nefise, kızları Nu- iriyeyi şoför Hasana vermek istiyorlar. -İHalbuki, gene Çatalcadan İbrahim is- minde birisi kıza göz koymuş. Nuriye " İHasana gitmeden evvel kızı zorla ka- çiriyor ve onun aşkını çaldıktan son- ra evine birakiyor. Gerçi kendisi de kanunun pençesine düşüyor amma, İbrahimin kardeşi katil Ali de, ağabey- sini hapse attıran Asımla karısını öl dürmeği tasarlıyor. Bir gün yanına içinde dört tane kur- şunu bulunan Karadağ tabancasını alıs yor. «Tabanca belki ateş almaz da maksadıma muvaffak olamam, diye beline bir de Bulgar kasaturası sokma- yı ihmal etmiyor. Ve Karasü mevkii- ne giderek ekinlerin arasında pusu ku- ruyor, Aradan kısa bir müddet geçtik- ten sonra Asım ve karısı uzaktan gö- rünüyorlar. Asım yaya gidiyor, karısı da ârkadan merkepte geliyor. Köprü- yü geçip te tam Yola çıkacakları Ml bademli amm Linet çıkıyor. Tabancasını ateşliyor. Adam- eağrzi kol anne Sanel iş yeniik u sefer de kamayı çeki- yor. Ve Asımın göğsüne, sırtına, bo A- sım aldığı yaraların tesirile en ufak bir hareket yapmadan yıkılıp ölüyor. n katil, körka- rak yüz metre kadar uzaklaşan nefise- Pin drarkakua döller ve onu BK bİE çok yerlerinden yaralıyarak öldürüyor. Nefise de karnındaki yavrusile beraber hayata gözlerini yumuyor. Ali kısa boylu zayıf, sari soluk be- nizli bir adam... 25 yaşında kadar var, | za may, tan sonra, b | Eazına üstüste yedi defa saplıyor. Gözü kana doym | | — Uzun zaman Anadoluda gezdim 'de hafif kımıdıyarak bana doğru eğil- İŞeriki cürmü diye onun yanında otur- ratıyordu işte o kadar. Neyse her şeyi. Seza hanım. Çok yalnız kaldım. Öyle) beam İsmail ise 39 şini geçkin ve altı çocuk babası.» naatine göre onu” Davacı Naziyenin iddinsi | 4, hakkından emin ; sert konuşuyor” na sert sert bakıy9” ye koştuğu mahk€ hizi hiç yadırgan — Ben katilin çen” or. . : Ağır ceza Bİ min kitlesi, davaY!”. eden müddeiumun sükünetle dinleğile”" Müddehimumi "048 — Suçlu Alinin cibince cezasının " dediği zaman, anlayan avukatlar dehşetle baktılar: işin vehametini W sallarken ısrar ile h besi ea pie gani idrak © Kılı bile kıpırdama. Tevkifhanede her ti görmesine rağın* denin hükmünü ht Ali taammüde “5 dam sebebi, ve bir” gf dürmüş bu da iin Müddeiumum! b ölüme mahküm edile mahkemenin âdil yi ; Ve kim bilir, © 28 da ne fikirler doğ lirecek? Ve katar # leti ruhiye içinde saseranesammenarenaysa a” yi Kullanıla”. Wi m e ei ŞE

Bu sayıdan diğer sayfalar: