February 3, 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

February 3, 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ON POSTA Beyo lunda - kanlı ve ğ esrarengiz bir hâdise Otobüsçüler Belediye ile Hergün Almanya ile anlaşmıya yanaşmıyorlar (Baştarulı 1 inci sayfada) ı ilk kararlarında ısrar etmek noktasın- da mutabık kalmışlardır. Otobüs sahipleri diyorlar ki: «— Belediye, otobüsçülerden (oto - büs işletme imtiyazının kirasını) isti- ;or. Halbuki vergi ve resimler, ancak üyük Millet Meclisinin yüksek tasdi- iktiran ettirilerek tahsil edilehi - Iır [l'_l liyeler, kendi kendilerine ver tarhedemezler. Belediyeye ancak bil | otohüs işletmek imtiyazı verilmiş- tir. Yoksa bir bedel mukabilinde âhar * tarafından işlettirilmek hakkı verilme miştir. Bu hak kanunda: (âhara devri halinde Heyeti Vekile kararı alınmak kayıt ve şartına) bağlanmıştır. Buna rağmen belediye, bizlerden (otobüs ış- lettirmek hissesi) gibi bir vergi veya resim almak istiyor. Bir'an için bu talebin kanuni bulun- Buğunu kabul ettiğimizi farzetsek da- hi: her nevi tekâlif ve rüsumun âdilâ- ne ve nihayet makul olması icap eder. Halbuki: belediye bizden istediği bu pa rayı safi kazancımız üzerinden değil, hüs:latı umumiyemizden istemekti ki, bugün devlet bile vergilerin! hi latı safiye üzerinden alırken beler şu teklifinin kabul ve is'afı imkân sızdır. Çünkü bu takdirde vermekte ol duğumuz kazanç vergisi ve bclcdıvc re üzerinden ikinci defa bir ©n vergi vermemiz lâzım gelecektir. Hülâsa: Belediyenin istediği bu a nin kanuni müstenidat ve müeyy M ri varsa, bizden taahhütname istenil - mesinin sebebi nedir, bizden bu pâara doğrudan doğruya tahsil olunabilir? Otobüsümüzü verelim, belediyo yüzde onu bize versin! En nihayet bu vaziyet Belediyeye şunu teklif eller le mevcut — bütün otobüsleri bilâ bedel, yani parasız olarak beledi- yeye verelim. Otobüsleri belediye işlet Bin ve bizden istediği yüzde onu bize Vversin, Esasen belediye, hariçten oto - büs getirtmek için hükümet nezdinde teşebbüste bulunmuş değil midir? İşte gümrüğü verilmiş olan otobüsleri, söy lediğimiz şart dahilinde, belediyeye ter ketmeğe âmadeyiz. Belediye işletsin ve bize yüzde on versin. Çoktan raziyız. Kaç otobüs işliyor Bugün Taksim - Yenimahalle arasın- da 24, Kocamustafapaşa - Sirkeci ara sında 8, Bakırköy - Sirkeci arasında 19, Keresteciler - Eyüp arasında 18, Sirkeci - Rami arasında 6& otobüs işle- mektedir. Otobüsçülerin iddiasıma göre bir oto büs ayda 50 - 70 lira arasında kâr bı- rakmaktadır. Gene diyorlar ki: — Belki belediyenin söylediği ola bllır Fıkzt bize yeni hatlar gösterme karş ir. Meselâ Taksim « Yenimahalle a- rasında 24 otobüs vardır. Halbuki gün- delik seyrüsefer 23 ü ancak bulmakta- dır. Demek ki bir otobüs ancak bir defa gidip gelmektedir. Şu takdirde bu hat- ta işleyen arabalar fazladır. Fakat ye- ni hatlar gösterilirse arabaların bir kısmı o hatlara tahsis edilir ve biz de para kazanırsak, belediyenin de bizden ©o zaman parâ istemeği düşünmesi lâzım gelir, Hataylıların matbuata Teşekkürleri Ankara, 2 (Hususi) — Beylân'dan ve Hatayın diğer yerlerinden matbuat umum müdürlüğüne gönderilen tek- graflarda Sancak davamzı hararetle müdafaa eden Matbuatımıza — teşek- kür edilmektedir. Ankarada imar işleri Belediyeye devrediliyor Ankara, ) — Ankaranın imari etrafında şimdiye kadar sarfedilen mesai Ankara şehri imar işini normal bir hale gım». miş bulunmaktadır. Dahiliye Ve- kâleti bunun için şehri imar müdürlüğünün bütün lnk ve vecibelerile Ankara belediyesine devri için bir kanun lâyihası ha- zırlamaktadır. Ziraat teşkilâtı kanunu Ankırı. 2 (Hususi) — Ziraat encümeni, - ziraat teşkilâtı kanun perojesinin müzakeresini bitirmiş- tir. Proje bütçe encümenine ve- rilmiştir. Bugünlerde tetkikine başlanacaktır. Tiran Elçimiz itimatnamesini verdi Tiran, 2 (A. A.) — Yeni Türk | Elçisi Ali Türk geldi, mutad me- rasimle bugün itimadnamesini Kral birinci Zogoya tevdi etmiştir. Fransız Hericiye Nazırı Sefirim'zle görüştü Paris, 2 (A. A.) — Delbos bu sabah Türkiye Büyük Elçisi Suat Davaz'ı kabul etmiştir. Amerikaka bir milyon kişi meskensiz kaldı Neve-york 2, (A.A.) — Feyezan - lar hakkında söon alınan malümata gö- re, 400 kişi ölmüş ve bir milyon kişi de evlerini terketmek mecburiyetinde kalmıştır. Ticaret münasebetlerimiz Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 2 inci sayfada) ve komisyoncularına büyük işler gös- terdi. Şimdiye kadar her iki tarafın da bi- ribirinden şikâyet edecek şeyleri pek ir. Almanya, Türkiyede diyse, Türkiye bankacılığı da Almany nın hususi alacaklılara tediye kabiliye- tini arttırmak için kendisine klering he saplarında krediler açtı. Bugün bu he- saplarda toplanan muhtelif tarzdaki pa raların yekünu otuz milyon Türk Jira- sını bulmuştur. Hülâsa, Dünyanın fena zamanlarında bu iki memleket biribir- lerile güzel alış ve;ı: yaptılar, Bu işleri tanzim eden İktısat Vekâ- letimizin Almanya ile ticaret münase- batımıza vermiş olduğu şeklin bugüne kadar devam edip giden mânası, bence, şudur: Toprak mahsullerinin feci suku tu esnasında bu mahsulü tutmak mu- kabilinde gerek devlet bütçesinin, ge- rek devlet müesseselerinin veyahut hu susit ticaretin, bir kısım Alman mamu- lâtına fazla bedel ödemesine karşı göz yummak. Bu fedakârlığa mukabil top- rak mahsullerimiz para etmiş, köylü tutunmuş, istihsal şevkini mahveden pi yasa felâketleri bertaraf edilmiştir. Bu, min toprak müstahsiline, ma - dencisine karşı, gerek devlet bülçesile, gerek müstehlik kesesile bilvasıta bir | ta nevi prim vermesi demekti ki bunu baş |ka bir yoldan, yani prim vermek yoli- Je, bu kadar muntazam bir surette, te- min etmeğe imkân yoktu. İktısat Ve- kâletinin teşkilât itibarile en zayıf oldu ğu zamanlarda koymuş bulunduğu bu esasların şimdiye kadar verdiği netice- lerden Celâl Bayarın bugün herhalde memnun olduğunu zannederiz, Fakat, dünyada toprak mahsulleri - İnin ve iptidai maddelerin kalkınmaya başladığı ve hattâ kalkındığı bir za- manda, yani şimdi, bu usullerde tadil edilecek noktalar yok mudur? Bu sua- le cevap verebilmek için icap eden ma lümat unsurları elimizde bulunmadığı için hüküm vermek bize düşmez. En iyi karar İktısat Vekâletinin elindeki malümatın ve tecrübelerin tetkikinden çıkacak olandır. Anlaşılan, Vekâlet te şimdi bu mesele ile meşguldüt. Bizim için temenni edilecek şey, Al- manya ile aramızda mevcüut olan bu- günkü iktısadi iş birliğinin her iki ta- rafça da faydalı olan faaliyetinin yal- nız devam etmesini değil, belki de da- ha geniş bir inkişafa doğru geçmesini temenni etmektir. —— *'San Posta,, nın Edebi Tefrikası: 40 — Herhalde genç bir kadının etra- file olacağına kocası ile meşgul olması tenkide değmez değil mi Selim Bey.? Pel mak ister gibi bir hareket yaptım. Se- sim hiddetten titriyordu: — Beni sevip sevmediğini kocam narak tok bir sesle cevab verdi: — Büuna inanmama imkân yoktu da onun için dikkat etmedim Seza hanım, affedersiniz.. Gayri ihtiyart dudaklarımdan firla- dı: — Neden imkân yoktu! Kahve rengi gözlerinde mana yanıp söndü: — Çünkü onun sevdiği zâlim bir bir başka — Bu kocadan kocaya değişir Seza | size söyliyecek değil.. bu bahisler © -|kadın daha biliyordum. Hanım... Hayretle yüzüne baktım neler söy- munla benim aramızda geçebilecek şey lerdir, anlıyor musunuz.. hem bizim Asabi asabt gülerek sordum: — Klmd Tn lüyordu! Hem bu kahve rengi gözler| birbirimizi sevmemizin sizi bu kadar| — O, kelimelerin üstüne basarak al - sanki o benim bildiğim eski müşfik te-| meşgul etmesi artık sinirime dokunu- kollü nefesini yüzüme çarpa çarpa söy- kedi: — miz bakışlı gözler değildi. Öyle bula- nık, vahşi mânalarla parlıyordu ki! Al. dığı kuvvetli içkilerin tesirinden ola - cak sesi bile değişmiş, yüzünün hatları yay gibi takallüs etmişti. Fakat şimdi devam etmemesi için ben neyapacak - tım? Başımı başka tarafa çevirerek sert bir cevapla onu susturmak iste « dim: — Ben kocamı beğeniyorum, o ho- şuma gidiyor Selim Bey, dedim. Hem bu bahisler sizi alâkadar etmez.. Birdenbire kollarının belimde da - raldığını hissettim. Gözleri büyüyerek yüzüme baktı: — Bunların beni alâkadar edip et - memesi sizi sinirlendiriyor galiba.. a- gaba kocanızın sizi hakikaten sevip vediği meselesi etrafında da bu ka- — dar -sabi misiniz2. yor.. Yüzünde hâin bir tebesaüm dolaş - tız — Heoim dü söylediğiniz şu kelime sinirime dokundu. «Bizim birbirimizi sevmemiz» diyorsunuz, Siz belki Sırrı |Nihadı sevebilirsiniz. Fakat acaba Sır- rı Nihad sizi ne zamandanberi sevme- ye başlamış, merak ediyorum. Dans bitmek üzere idi. Bu saçma hareketlerile balo gecemi - zehir eden Selim Naciyi bir düşman gibi boğmak istiyordum. Ondan intikam âlmak, in- ce tarafından vurmak istiyerek alaycı bir tebessümle gülümsiyerek cevab| verdim: — Demin dansederken biraz dikkat etseydiniz, bu sevginin ne zamandan- beri başladığını anlardınız.. Kollarını belimden gevşetti. Fakat — Onu siz tanımazsınız, ama, Sır- ti Nihad çok iyi tanırdı Seza hanım.. Olduğum yerde sallandım. — Zaten dans bitmişti. Selim Naci belimden kollarını çekti. Pistte toplananlar elle- rini çırparak aynı tangonun tekrarlan- masını istiyorlardı. Kendime hâkim ol- mıya çalışarak başımı kaldırdım. Se - lim Naci ateşli bakışları ile beni süzü - yordu. Onu hayrette bırakan bir hare- ketle ellerimi kaldırdım ve ben de dan- sın tekrarı için alkışladım. Aynı tango tekrar başladığı zaman uzakta bir ar- kadaşı ile konuşan Sırrı Nihadın hay. retle bana baktığını görmemiş gibi dav- ranarak Selim Naciye döndüm. O da epeyce şaşırmış, âdeta ayılır gibi ol - muştu. Çok. sâkin- görünmiye gayret ediyordum. Dudaklarımda “zoraki bir| “Çayri ihtiyari kollarından huml-ıüılznpcüyleyıhnılşıhııkyı-ubuıunkudm.' (Baştarafı 1 inci sayfada) tifade ederek kaçmağa muvaffak ol - muştur. Zabıtanın bu vak'a etrafında yaptığı sıkı tahkikat ve takibat neticesinde dün bir adam zan altına alınmıştır. Vak'a nasıl oldu ? Birkaç gün evvel Beyoğlunda cadde üzerindeki bir pastahanede bir masada tek başına 50 yaşlarında kadar nen bir kadının oturduğu görülmüştür. Bu strada pastahaneye bir adam gir- miş, bu adam, paltosunun yakasını kal dırmış, şapkasını gözlerinin Üzerine ka dar çekmiş ve masaların arasında bi ni arıyormuş gibi dolaşarak 50 yı rındaki kadına yaklaşmış ve kadını önüne gelince birdenbire ke: bir ha reketle kolunu kadının yüzüne sa'la - mıştır. İhtiyar kadın o kadar âni bir ta arruza uğramıştır ki, ancak başını bir az geriye çekebilmiş, ve bu hareketi ya par yapmaz, feryat ederek iskemleden Muhittin Birgen —ei yere devrilmiştir. Pastahane bu feryatla allak bullak ol muş, hele kadiının yüzünden fışkıran kan bu heyecamı büsbütün arttırmış - tır. Bu arada cârih te kaçmıştır. Pastahane garsonlarının ve müşteri- lerin bağırışmalarına yetişen polisler yaralanan kadını hastahaneye kaldır - mışlardır. O sırada pastahanede oturan riler ve garşon kızlar, cârih paltı nun yakasını kaldırdığı, şapkasını göz- lerine kadar çektiği için eşkâlini bir türlü farkedememişlerdir. İlk tahkikat ancak bu nokta anlaşılmıştır. Ve şimdilik polis yukarıda bahsettiğimiz adamı zan altına almıştır. Taarruza uğrayan ihtiyar kadın kimdir? Taarruza uğrayıp yaralanan 50 yaş larındaki kadının adı Feldmondur. Âs len Romanyalıdır. Altı seneden beri 'Tu ring Palas otelinde oturmaktadır ve İstinye havuzunu kurmuş olan mühen- disin karısıdır. Bayan Fildmanın evvel ©e çok zengin olduğu ve halen malik olduğu servetin kendisini geçindirme- ğe kâfi geldiği söylenmektedir. Bayan Fildman neler söylüyor ? Bir arkadaşımızı bu çok garip yara- lama hâdisesinde taarruza uğrayan Ba yan Fildmanla görüşmeğe yolladık. Arkadaşımızla görüşen Bayan Fild - man demiştir ki: — Vak'anın faili henüz tutulmadığı için şimdilik size hiç bir malümat ve- remem. Zaten bu husus hakkında zabı taca da söz söylemekten menedilmiş bulunuyorum. Ben üstüme saldıran ve beni yana- ğımdan yaralayan adamın kim olduğu- nu bilmiyorum. Hayatımı âni bir hare ketime medyunum. Yani kafamı bir an içinde | genye ikmemiş olsaydım. Ka: — — — Danoeıımyor muyuz? Hayretle yanıma yaklaştı ve yeniden dönmiye başladık. Dans başlar başla - maz birdenbire asabiyetle omuzundaki elim' sıkarak ona doğru eğildim: — Bana bu kadının kim olduğunu, ismini söyliyeceksiniz Selim bey., Sarhoş olmasına rağmen biraz du - rakladıktan sonra hemen vaziyete in- tikal etti. Dansı niçin tekrarladığımı anladı. Biraz da kendine gelir gibi ol - muştü. Sert bir sesle cevab verdi: — Hiç bir zaman onun kim oldu - ğunu söylemiyeceğim Seza hanım. O- na değil fakat bir başkasına söz ver - dim. Müstehzi müstehzi güldüm: — Verdiği söze pek sadık olan bir adam bu sizin ilk söylediğiniz şeyleri de söylemezdi.. mademki ilk adımı bu suretle attınız.. artık arkasını da ta - mamiliyabilirşiniz: Bu zaten küçük bir merakteri başka bir şey dağil Kocamın hayatından bir kadın macerası geçmesi kadar tabif bir şey olamaz. Bu her er - keğin başına gelen şeydir ve beni mü - teessir etmez. Doktor Selim artık iyice kendini toplamiıştı. Fakat sözüne sadık olmadı- Bını ima edişim onu büsbütün kızdır - dı. Yüzüme kindar bir bakış fırlattı. — Bu maceranın şekli ne olursa ol- sun söylemiyeceğim, dedi. — Söyliyeceksiniz Selim bey. . (Arkası var) -İna gösteri famı koparacaktı. l — Ne ile vurduğunu görmediniz mi? — Hayır farkademedim. Fakat bif vuruşta yanağımdan beş santim kadâf bir yara açmış olması, herhalde çok kes kin bir âlet kullandığını isbat ediyor. — Tanımadığınız bir adam gize ne“ den hücum etsin ? — Polis zan altına aldığı adamı ba . Tanımâdığımı söyledim. Yaralanan kadının esrarengiz sözleri Bir âan susup düşünen Bayan Fild- Man nihayet tekrar söze başlıyarak: i yaralayan adam şahsen be- manım değildir, demiştir. Ken disini belki para ile bu işi yapması için teşvik etmişlerdir. Zaten ben bir kere de allı ay evvel telefonla tehdit etmişlerdi. Ben böyle bir taarruza uğrayacağımı tahmin edi- yordum, Polis bu işin failini muhakkak yakında meydana çıkaracaktır. O za « man bu meselenin esrarengiz görünen mahiyeti anlaşılmış olacakır. Yalnız e- min olun ki bu vak'a heyecanlı bir ro- man mevzuu olabilecek kadar esraren- Rizdir. Arkadaşımız Bayanla konuştuktan sonra Emniyet Müdürlüğüne müracaat ederek bu vak'a etrafında yapılan tah- kikatın ne safhada olduğunu öğrenmek istemişse de kendisine cevaben: bir hâdise olmuştur. Kuv- vetli İzler üzerir|!leyiz. Yakında işin am etmek eımektpdır Tahkıka' d (Baştarafı 3 üncü sayfada) si Almanyada ni Nobel mükâfatı kardı ve hüküme tin aldığı bir ka: Nobel mükâfatını kabul etmiyeceği ci:- hana bildirildi. Fakat bundan doğabile- de, Her Hitler, her sene üç Almana verilmek üzere beheri 100 bin marklık tün dünyada teveccühü her sene mü:- him hâdise sayılan bu mükâfat mese- ehemmiyetini kaybetmek tehlikesine maruz bulunuyor. — Selim Ragıp ton sefirliğinden getirildiği yazılmıştır. Bu bir zuhül eseri olarak İntişar etmiş- Nobel mükâfatı him bir hâdise çı: rar ile hiç bir Almanın, bundan böyle cek şahsi zararların önünü almak için üç mükâfat ihdas etti ve böylece, bü: lesi, bir siyasi telâkki yüzünden büyük (*) Yeni Japon Başvekilinin Vaşing: tir. Düzeltiyorum. Amerika vari Bir teşebbüs (Baştarafı 1 inci sayfada) — Yeni Foçada yaşları ondokuzla ©- tuz arasında yüzden fazla delikanlı var dır. Buna mukabil Yeni Foçada mev- cut 150 ajlenin evlenecek çağda yal- nız Üç kızı var. Son seneler içinde Yeni Foçada do- ğan çocukların hepsi de erkeklir. Bü- tün gün tarlada çalışıyoruz, yoruluyo- ruz, şimdi evlenecek çağdayız. Yeni Fo çaya bağlı beş köydeki kızlar da ancak bu köylerin delikanlılarına kifayet e- der. Bize kız vermiyorlar. Düşündük, taşındık, evlenmek istiyo ruz, ne yapalım?» Bu delikanlılar gazete idarchaneleri- ni ziyaret ederek dertlerini dökmüş'er, dertlerine deva aramışlardır. Teşkilâtı esasiye Kanununda tadilât (Baştarafı 1 inci sayfada) Cumhuriyet Halk Partisinin — ana prensiplerinin teşkilâtı esasiye kanu- nuna derci hakkında 150 imza ile ve- rilen takrir üzerine Parti Genel Sekre- teri ve Dahiliye Vekili Şükrü Kaya ta- rafından verilen izahat — dinlendikten sonra bu takririn intaç edilmesi itti- fakla tasvip edildi. Evvelce verilmiş olan Grup kara- rına tevfikan Partinin Kamutay Gru- pu Reisi Vekili, Trabzon saylavı Ha- san Saka tarafından hazırlanan, siyasi müsteşarlıklar ihdası hakkındaki kar nün teklifi projesi üzerinde müzakere cereyan etmiş ve teklifin esas pren: sipleri tasyip olunarak projenin büyük Milllet Meclisi Yüksek Reisliğine cıh- dimine karar verilmiştir. 4 BWT LK mMrEN A o

Bu sayıdan diğer sayfalar: