11 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

11 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Xe çae n gn TERERDA e taRtm t ve 14 Sayfa * Son Posta ,, nın tefrikası : 13 W ame A dülhamit başkâtibine döndü: “Şimdi kalbim r..hat etti dedi, Bu sefere Hasan paşa, damadını göndermek istiyor, eğer Ertuğrul gemisi bazılarının iddia ettikleri gibi çürük bir gemi olsa idi, damadını yollamazdı. ,, Bahriye nazırı Hasan Hüsnü pı!;- Bu cevab, bahriye nazırını pek mem- bu (irade) ye sevinmişti... Çünkü, kaç|nun etmişti... Askerlik itaatine, ailevi gündenberi (Japonya seferi) etrafın -| merbutiyet ve hürmetini de bu suretle da çıkan dedikoduların serpintileri ya -| göstermiş olan cesur ve merd damadı- vaş yavaş kulağına gelmekte.. ve işitti-|na teşekkür ettikten sonra: ği sözlerden acı bir teessür hissetmekte idi. İçlerinde yüksek rütbeli zevat bulu - nan bir takım bahriyeliler, daha he - nüz bu seferin ciddiyetine kanaat hâsıl edememişlerdi. Aynı zamanda: — Pekâlâ.. sefer esnasında tatbik e- dilmek üzere bir talimatname kaleme a- hnız da hemen bana getiriniz. Diye emir vermişti. Osman bey, kayınpederinin istediği talimatnameyi derhal yazarak getir - mişti. Bunun üzerine, Hasan paşa da, — Bakalım, topun ağzına kim ge-İşu tezkereyi yazarak, sadrâzam Kâmil lecek?.. Eğer bu iş ciddiyete binerse,|paşaya göndermişti: hiç şüphbe etmemelidir ki; Bozcaadalı,| | Ertuğrul firkateyni hümayunu ğevmediklerinden beş on kişiyi bu ge-| kumandanlığı vazifesini ifa etmek, miye verecek.. böylelikle, başından| ve zatışahane tarafından Japonya im» lel öüzeli Şurutörüna bellye tüküklüla nişyan Diye, bu dedikodulara cilâ vermiş -|âliyi götürmek üzere bir kaç lisana lerdi. 'ağina, dizayet Ve rüyeti, füönunu bahri- Bahriye nazırının en büyük endişe-| yece mehareti kâmilesi hüveyda olan Bi, gemiye tâyin edilecek kumanda he-| yaveranı hazreti şehriyariden hahriye yetinin, saraydan seçilmesi idi. Şa -|miralaylarından Osman Beyin tayini yet, bunlar saraydan seçilirse., ve ne-|tarafımızdan tensip ve canayı seferde #cede bir muvaffakiyetsizlik zuhur e-| kumandan ile zabitanın hattı hareket- Gerse; işin iç yüzünü bilmiyenler, ken-|lerini mübeyyin kaleme alıman talimat Güsini itham edecekler.. kim bilir da -|leffen takdim kılınmış olmakla, olbap- ha, neler söyliyeceklerdi?... ta...) İşte, bu düşünceler dolayısile mü - * teessir olan bahriya nazırı, Kâmil pa -| “Abdülhamit sadrazam Kâmil Paşa- şanın bu tezkeresini okur okumaz bü-|nın tezkeresine merbut olan bahriye yük bir sevinç histetmiş; derhal da -|nazırının bu tezkeresini okuduğu za- madı miralay Osman beyi istemişti. Osman bey, bahriye nazırının oda - Bina girdiği zaman, kayınpederle da » #aad arasında, şu muhavere geçmişti: — Oğlum Osman bey!.. Japonya beberi hakkındaki fikriniz nedir?.. — Bendenize kalırsa, takdire şâyân bir teşebbüstür. Bilhassa, Türk deniz- giliği namına, cidden şerefli bir iştir. — (Ertuğrul) bu işi görebilir mi?. — Niçin görmesin, efendim?... Gç- mi, yakında tâmirden çıkmıştır. Esa- Ben yapılışı da fena değildir. Noksan - harı ikmâl edildiği takdirde, bu seler için pekâlâ elverişlidir. — Demek ki, siz de bu fikirdesiniz?, — Evet, efendim. — Şimdi, sadrâzamdan bir tezkere aldım... Zâti şâhâne, Japonya impa - t#atoruna gidecek hediyeleri götürmek için münasib bir zâtın gösterilmesini, bize havale etmiş., lisan âşina.. ve, di- rayetli bir zât... Siz, bu iş için kimi dü- Şünebilirsiniz?.. Osman bey, gözlerini pencereye çe- Virmiş.. o evsafı hâiz olan bazi zevatı, | birer birer zihninden geçirmişti. — Ve| sonra, bunları birer birer kayınpederi- ne söylemişti. Fakat bahriye nazıtı, hepsine de bi- Yer birer: — Olmaz. Demişti... Ve en nihayet: — Bey oğlum!.. Bu mesele, doğru- dan doğruya, benim işim.. onun için man, karşısında duran başkâtip Sürey« T AŞ N SÖON POSTA ——— n arren — — — — Sama o gec Timsahın bir itiyadı daha vardı: Son zamanlarda kendisine takdim edilen genç ve güzel bir kız tarafından yediri- lirse, timsah daha fazla memnun olur- du. Herkes timsahın gözüne girmek nt giydirir, süsler ve ellerine güzel ko- kular sürerek göl kenarına gönderir- di. Krokodilopolis — şehrindeki timsaha (Sefih mâbud) derlerdi, Bir gün, Mısırdan Sumere gelen bir tacir Nipurlulara şöyle bir vak'a anlat- mışti: * e— Oğlum Krokodilopoliste mimar- dı. Gençlik bu ya.. orada orta aileden birinin kızına gönül vermişti. Benim reyimi sordu. Ben de biricik oğlumun kalbini kırmamak çin, o kızla evlen - mesine muvafakat ettim. Fakat, oğlum sevgilisile evlenemedi. Kız ve babası bu izdivacı memnuniyetle kabul ettik- leri halde, şehir halkı — itiraz etmiş... «Eğer kızını evlendrirsen timsah, gü - cenecek ve başımıza bir felâket gele - cek!» demişler. Sehir valisi de halkın |fikir ve temayüllerine iştirâk ederek, izdivacın husulüne mâni olmak iste « Nipurdaki ( İhtiyar geyik )e bir kurban götürecekti SN ) Yazan : Celâl eııyll e Gudeadan emir almıştı her evde ve hattâ Gudeanın sarayında|derin bir acı duyan Sama şehir Ö) bile serbestce dolaşıyordu. bir ağacın dibinde atından indi.. kWf Ur'lular bütün mâbudlara kurban -|banlık kız da onun arkasından lar, bediyeler adıyarak, göze görünmi- |atladı. iyen adamın şerrinden korunmaları için? — Buraya gelişimizden Nipurltf |yalvarıyorlardı. haberdar değil mi? Sama erteaj sabah, on yedi yaşında,| — Hayır.. kurbanlık bir genç kızla beraber Nipur| — Beni mâbudun önünde siz mi ? yolunu tutmuştu. seceksiniz? * — Ben şimdiye kadar bir koytf Nipur - yolunda bile kesmedim.. kendi cinsimden y DA P mahlüku nasıl boğazlıyabilirim? ŞÜT e eee ) na gö -| , — Ah- ne olur? Beni tiz ke: türdüğü bu kurbanlık kıza acıyordu. olmaz mı? Yolda çi İ — Ben bu işi yapamam, yıvmiJ Krala seni kim haber verdi? Hattâ bunu uzaktan bile seyredemt?” ilmi » Hurma yediler.. — Bilmiyorum.. dün gece annemin e izl rken, iki ş Küumun üzerine uzandılar. î;îmh_ ,ıh aB atlısı geldi.. Bu kadar temiz ve günahsız bir kb — Baban yok mu?, — et uzatmak Samanın aklından bile gf — Geçen Han ı'l ş .| miyaordu. müştü.. n SK Sama kendi kendine dü.ünüyud: — Annenden ne diye istediler seni? oh':“'î:_';'“ ölümden kurtarsam Ü î:::.',.:f":r:ıhî'ğ;'îğf_:;; (Sefahat mâbudu) kendisine kra * — Annen aetmadı mı sana?.. ln bir kurban gönderdiğini — Acımaz olur mu? İçi de göz- Kurbanlık kıza sordu: miş. Hâdise o kadar büyümüş ki, oğ - lum sevgilisini bir gece babasının evin- Hasan Paşa, damadını göndermek den kaçırmağa merbur olmuş. Ertesi yor. Damat demek, evlât demektir.|sabah gene timsaha yemek götürmek Eğer Ectuğrul gemisi, bazılarının İddia|için, zahibler her günkü gibe kızı almak ettikleri gibi çürük çarık bir gemi ol-|üzere evine gelmişler.. kızın kaçırıldı. sa, tabiidir ki, damadını bu gemiye bin-|ğını öğrenince meseleyi valiye anlat - dirip göndermez... Doğrusu, buna çok|mışla.. Şehir halkı ayaklanmış: «Ey - memnun oldum... Şimdi Kâmil Paşa-| vah, mahvoluyoruz!a diyerek göl ke- ya, bir tezkere yazınız. Ben, geminin|narına koşmağa ve bir başka kız ara - ilk muayenesinden bir şey anlamadım. | mağa başlamışlar. Yakla. ortada'bir beyetin taporu ver | (Befhmöbıd)'a yolirlarir gözel di amma, ben bu raporu kâfi derecede|ların altın tepsiler ve fağfur kâseler i. kuvvetli bulmadım... Şuradan bura «|çinde nefia yemekler götürmüşler. Fa- dan kulağıma bazı şeyler — çalınıyor.|kat, timsah başını kaldırıp kızlara ve Geminin teknesi çürük ve noksanı pek|Yemeklere bakmamış. Rahipler ağzını çok olduğu söyleniyor. Allah esirge-|âÇıp şaraplı şerbet dökmek istemişler- sin.. korkarım ki; bir sakatlık olma -|se de, timsahım ağzını açmak mümkün gın... Böyle bir şeye meydan verme -|olmamış.. halk yerlere kapanarak ağla- mek için, geminin her kısmı ayrı ayrı|$iP yalvarmağa başlamışlar: mütehassıslara tekrar tekrar muayene| — (Ey mâbud! Sen bizi affet.. o ve- ettirilsin... Sonta; Avrupanın — harp| fasız kız gitti ise, ondan daha güzel kız- gemilerinin hepsinde, küçük istimbot-|larımız var... ve hepsi sana hizmet et« lar bulunur. Bu gemide de var mı?..|mek için mis kokulu ellerini kavuştu « Makinesi ve elektrik takımları noksan |rup huzuruna geldiler!» mı?.. Bunlar, inceden inceye - tahkik ve tetkik edilsin... Eğer bunlar ikmal| Sama o gece Gudeadan emir almış- edilecek olursa, inşallah, ramazandan | tı.. Nipurdaki (İhtiyar geyik) e bir kur- sonra, bayramın beşinci günü gemi ha-|ban götürecekti. reket etsin. Sama bunları düşüncrek sabaha ka- Başkâtip Sürevya Paşa, Abdülha - dar uyumamıştı. midin bu iradesini, aynen sadrazam| — Gudea: Kâmil Paşaya tebliğ etti. Kâmil Paşa| — Tanzern yeğenini cinler kaçır » da ayni günde (30 mart 1305), bahri-| mışsalar, Nipurdaki (İbtiyar geyik) e ya Paşaya aynen şu sözleri söylemişti: — İşte.. şimdi kalbim rahat ben bu işin başında, candan bir ada -| ye nezaretine şu tezkereyi göndermiş- | bir kurban göndermekle onun izini bul. mımı görmek isterim ...Bilirsiniz ya, bizde bir şey vardır. İyi olursa, Allah- tan bilirler. Kötü oluran, kulun noksan- hğına veyahud tedbi: ker... Size, açıkca si işe sizi nVinasib görüyorum. Ne dersi- niz?.. Diye, düşüncesini söylemişti. Miralay Osman bey, en küçük bir, tereddüd bile göstermeden, şu cevabı vermişti: — Efendim!.. Bu emrinize, iki su -|lümattan mürekkep bir heyeti mahsu- sizliğine atfeder- ' de bulundurulması, matlüp ve mülte- /bulunmadığı; velhasıl ne mesellu şey- ti mak mümkün olacaktır. ( Ertuğrul firkateyni hümayunu -| Diyordu. Ur halkında da bu garib nun muntazam ve mükemmel bir hal-| mâbud hakkında şöyle bir inanış vardı: (İhtiyar geyik) ber yıl bir kurban işti- zemi âli bulunduğundan, hüdanekerde | yor.. Gudea bu kurbanı bazan ihmal e. İbir güna sakatlık vukua gelmemek i -|der, göndermez. O da böyle ölüm mah- kümlarını göze görünmez bir hale ge- Ürerek bizim başımıza saldırır. Ve yerliler hep bir ağızdan: — Güdea (İhtiyar geyik) in kurba- nını derhal göndermeli ve bizi bu belâ. dan kurtarmalıdır. çin makine ve edevat ve sairesince nok- sanı olup olmadığı, ve istimbot ve saire gibi levazimatı mükemmel — bulunup lere hacet olduğunun erbabı fen ve ma- bilecekti? leri gibi kan ağlıyordu amma.. Kınık buyruğuna karşt ne söylenebilirdi? — Gudea senin günahsız bir olduğunu nereden biliyordu? — Mahallemizde biri söylemiş olsa geriki Sama bir müddet düşündü.. Atının dizginlerini çekti. Yolun ke- marında durdular. Sama sorusuna devam etti: — Sen sahiden günahsız mısın? İn- san on yedi yıl yer yüzünde suçsuz olarak yaşayabilir mi? — Ben yaşadım işte. Hattâ bir kuşu bile kırmadan.. — Bir kuşu incitmemiş olabilirsin amma.. başka bir günah işlemedin mi hiç?.. — Hayır, Hem neden şaşıyorsunuz bu kadar? Herkesin günahkâr plması icap etmez ya. Sama ayaklarının ucunu atının kar- nına dokundurdu.. yürümeğe başladı- lar. kız olur mu? Genç kızın sözleri onun kafasında- ki bu şüpheyi ailememişti. Fakat, ne de olsa o, bu temiz yürekli kızın diş- leri dökülmüş (Bir ıhtiyar geyik) uğ- runda - hem kendi elile - hederolması- na tahammül edemiyeceğini anlıyor- du. , — Hiç şüphe yok ki, bu, insanlarin en az günah işleyenlerinden biridir. Diyordu. Nipur surları uzaktan görünmüştü. Sama: — İşte (Sefahat mâbudu)nun bu- lunduğu memlekete geldik., Diye seslendi. Genç kız içini çeke- rek sordu: — Beni hemen bu gece götürecek misin mâbede?.. — İstersen şebre girmiyelim, Ce -« ceyi kumsalda geçirelim.. yarın gide- — Bu ölümden kurtulmak istemif misin? Genç kızın vücudü ürperdi. — Kurtulmak mı?! (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Notlarından Yılancık Temiz bakılmayan yaralar ve çıbanlar” dan yılancık mikrobu kxana karışarâk bu mühim hastalığı meydanı getirirler hastayı öldürdüğünü çok gördük. Bu sebeble burunda ve yüzde bir kül < Çük çıban veyahut tane olduğu zamağ onu kirli eller ile, parmaklar ile karıştır” mak, sıkmak kat'iyen calz değildir. 0f“ namamalıdır. Son derece temis — alkolli pansıman veyahut tentürdüyot dokun* durup doktora müracaat etmelidir. Vak- tinde teşhis edilen bir yılancık sür'atli ve etddi tedaviye tAbI tutulursa şimdildi zamanda muhakkak İyileşir. Yılancık aram başlayınca bazılarının bazı boş fikirlllerin tavsiye ettikleri gibi Nöbetci Eczaneler | Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun * hlardır: »-İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Perteyi, Beyazitte: (Bel” kıs), Fenerde: (Hüsamettin), Şehremi < ninde: (Nazım), Karagümrükte* (Suathı Bamatyada: (Brofilos), Şehzadebaşındâ: (Asaf), Eyüpte: (Arif Beşir), Eminönüf” retle itaate mecburum... Birincisi, as-|sa marifetile tetkiki, ve geminin her kerim. Emrinize itaat, vazifemdir. | -|cihetinin etraflıca muayenesi ile billâ- kincisi, pederimsiniz. En küçük bir ar-|yiha arz ve beyan kılınmak, ve tarafı zunuza hizmeti, kendim için borç ad-| hilâfetpenahiden, Japonya imparatoru | mez bir halde her yerde, her köşede,|dü : dederim... Bu iki mecburiyetten son-| hazzetlerine bazı hüdayayı seniye ir -|ihzari levazimine itina olunması dahi ra, meselenin bir de şeref ciheti kalı -İsal buyurulacağından fırkateyini mez-İ cümle: fermani hilâfetpenahiden bup| cağım. yor, Doğrusu, böyle büyük bir sefere|kârün inşallhürrahman idisaidi fitrin|lunduğu ve mezkür talimatın leffen| Ve sonra birden başını önüne eğdi: çıkarak mesleğime ve sancağıma hiz -|beşinci günü buradan hareket eylemek |irsal olunmuş olduğu beyanile icabının| Keşki benim yerime başkasını seç- Üsküdarda: (İmrahoc), — Sarıyerdt met etmeyi, cân: gönülden arzu ede-lüzere, yevmi hareketine kadar ber -«)icrası emir ve iş'ar buyrulmuştur.) — İseydiler.. ne olurdu?. (Nurt), Büyükadada: (Halk), Heybelide' il İveçhi dilhahı âli ikmali navakısı — ve (Arkası var) Genç kızın içli içli konuşmasından || (Tanas) Diyerek saray kapısında bağrışma- | riz mâbede, olmaz mı? t Z de: (Mehmet Kâzm), Kü rda * ga başlamıştı. Genç kız dünyayı bir gece de görmüş e: g a ÇÜKPAZRI , Alemdarda; (Esat), Bakırkö * (Hulüsi) yünde: (HUAD, Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanzuk), Galâ * tada: (İsmet), Taksimde: (Nizamettinlı Kurtuluşla: (Necdet), Boşiktaşta; (Sİr leyman Recep). Boğaziçi ve Adalarda: Tanzerin yeğeni hakikaten görün -| olmanın zevkile göğsünü şişirerek gül- — Oh.. demek yarına kadar yaşaya-

Bu sayıdan diğer sayfalar: