13 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

13 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bilgisizliğin zararı Kadın suçlu için “Ben ceza görmesini değil, eşvalarımı |" vermesini istiyorum ,, dedi ve davayı kaybetti Gedikpaşada Mari isminde bir ka- n yaz kocasile beraber Adaya ış, Adaya giderken de eşyasını Cedikpaşada Karnik isminde bir ada- ga emanet bırakmıştır. Sonbaharda Mati dönmüş, Mari ğe müracaat ederek eşyayı geri $ fakat Karnik: yay bir odamı kiraladınız. verin, sonra eşyayı alırsınız, de- Gedikpaşadaki evine da bu sırada — ölmüştür. muhafaza etmek için siz Evvelâ Bunun üzerine kadın Sultanahmet inci sulh ceza mahkemesine müraca- &t etmiştir. Bütün şahitler dün celsede $üçlunun aleyhine şehadette bulunduk- Tarı halde davacı Mari mallarına bir an evvel kavuşmak için mahkemede: — Ben Karniğin ceza görmesini is- temiyorum. Fakat eşyamı geri versin, demiştir. — Burası ceza mahkemesidir. Bura- da « çilir. Eşyanı almak için bu malikemede çlunun ceza görmesi için dava a- dava açılmaz. Demiş, fakat davacı evvelki sözü- Nü tekrar etmiştir Makhkeme davacının bu sözünü da- vadan feragat telâkki ederek ceza da- vasının düşmesine karar — vermiş — ve davacı Mariyi beş lira mahkeme masra- fına mahküm etmiştir. N bilmiyerek — söylediği sözün heticesini anlayınca dışarda ağlamağa başlamış, üstelik & lira mahkeme mas- rafına mahküm edildiğini de öğrenince kendini kaybetmiştir. Bir avukat, eşyasını almak için hu- kuk mahkemesine gitmesi lâzimegldi- Bini söyleyince kadın: — Karnik benim yüzüme güldü. beni kandırdı. «Ceza görmesini istemi- yorum» dedim. Çocuk babasıdır, diye ona acıdım. Halbuki o şimdi benim eş- yalarımı vermiyor, demiştir. Kullanılmış biletleri tekrar satanlar Haliç şirketinin kullanılmış biletle- rini toplayarak tekrar kullanmak üze- rte bazı kimselere satmaktan suçlu gişe memuru Kemal, ve bu biletleri kullan- ———mamm, on Fosta, nın Edebi Tefrikası: 50 Lt gün oradan oraya bi- arri Nihadla dolaştık, o şini söndürmeye, ben de ona ıztırabında destek olmiya çalış - tim ve on beşinci gün vapuruma ye « tişmek için Sırrı Nihadı acele trenine yer'eştirirken arkadaşım bir çocuk gi- bi boynuma sarılmış: bu bir zaman unutmıyacağım kardeşim diye i gözümü ö elâ gözlerinin derinlerine Yük acısı ile Şarka doğru çelik rayların üzesinde kaydı gitti niz — Selim seni, yaptıklarını hiç yüzü, üyordu. sinen bü mor dalgaları üz vapurun içinde sallana sallana yeni va- zife ain başına doğru yol aldım. S mdi bütün bunlardan- sonra bana diy ceksiniz ki bu kadar iyi dostluk gö ye *Tdiğin bir #damım karısını sevme- tanmıyor musün? Hem de artık bu estluktan bıktığını açıkca söyliy cek cadar. Şimdi de size bunu anlata - yam Seza hanım, Yıllarca sonra dön - düm v Mü hadı evlenmiş buldum. n. Dentek ümid ettiğim gib: Sırrı Nihad her şeyi unutmuş ve no: sal, mes'ud bir yuva — kurmuştu. Onun karısını da daha yakından tan- ?maktan suçlu Yasef, Teodor, Kâzim ve Yorginin ikinci ceza mahkemesinde duruşmalarına devam olunmuştur. Şirket müfettişleri şahit olarak din- lenmişlerdir. - Müfettişler şirkete yapı- lan bir ihbar ü cürmü meşhud il. çu nasıl tesbit et- tiklerini anlatmışlardır. Duruşma başka bir güne - bırakıl- mıştır. Türk parasının kıymetini korumak için kararname Ankara, 12 (Hususi) — Türk pa- rasının kiymetini koruma hakkındaki kanunun tatbik şekli hakkında Maliye |Veköletince hazırlanan kararname Ve- |killer Hey'etince kabul edilmiştir. Ka- rarname şudur: | — Tükk tabiiyetini haiz vapur idarehaneleri hariçte bulunan eşhaş ve müessesat lehine ifa etmiş — oldukları hizmetten mütevellit olarak bu karar- nameden evvel tahsil ettikleri ve bun- dan böyle tahsil edecekleri navlun dö: vizlerinin emirlerinde bulunan kısmını elde ettikleri tarihten itibaren nihayet 5 gün zarfında döviz olarak memle- kete getirip bir bankaya satmaya veya kendi namlarına Merkez bankasına tevdi etmeğe veya Maliye Vekâletinin tayin edeceği esham ve tahvilâtı ha- riçte mübayaa edip memlekete ithale mecburdurlar. 2 — Türkiyede bulunan bankalar- dan eşhas ve müessesatın hariçte bu- lunan eşhas ve müessesat lehine yap- mıiş oldukları hizmetlerden doğan ve doğacak olan komisyon ve buna mü- masi| bizmetten mütevellit alacaklar da ayhi'hükme tabidir. 3 — Muayyen bazı işler için hariç- te bulunan kendi dövizlerine tasarruf etmek hususunda Türkiyede bulunan sigorta şirketlerinin 3606 sayılı karar- name ile verilmiş olan müsaade ve sa- lâhiyetle istimal edildikten sonra ge- riye kalan döviz matlüp bakiyeleri ay- ni hükme tabidir. e tertip edilen bir| Çankaya takımı | Hataya gidiyor Ankaradan bi d B spor klübüne mensup dâa Antak, göre Çan kay sençler kur- ban bayramiın Denizcilik hakkında | Yeni bir kanun 12 (Hususi) — in dünya der. Ankara, Son seneler zarfında ü iğe a atına İhtiyaç sebepler motörlü gemil ne tercihine zemin hazırlarr Zagrap Fahri Konsolosluğu Ankara 12 (Husust) — Zağrep konsolosumuz doktor Milan Mariç'in yaptığı iyi hizmetlere mükâfatan dere- cesi fahri konsolosluğa terfi ettirilmiş- t ir İÇAKLARININ *KRALSDIR. | İLÂN Zonguldak asliye hukuk hâkimliğinden: Zonguldakta Türk anonim şirkeli clek- trik atelyesinde iken hâlen Zonguldakta İs- tiklâl caddesinde Klektrik evi sabibi — Sait Yatman'ın, karısı Devlet — demiryollarında mühendis Adnan seyisi Abaza Mahmut e- vinde Sinoplu Fehimi kızı Lütfiye — aleyhine geçimsizlik, terk, fena muameleden dolayı açtığı boşanma davaşının yapılan mühake- mesinde; müddeaaley'i namına çıkarılan d vetiyenin gösterilen yerden ayrılarak İst bula gittiği ve ikametgâhinin —meçhul bu- lunduğu beyanile iade edilmesi üzerine mah- kemece müddeaaleyh namına ilânen tebliğat Hasına ve düruşmanın 11/mart/937 perşem- be saat 10 a burakılmasına karar — verilmiş olduğundan, muayyen günde Zonguldak hü- kümet konağında 65 No, lı dairede Zengul- dak hukuk hâkimliğinde barır — bulunması, gelmediği veya mazeretini bildirmediği tak- dirde hakkında gıyap kurarı verileceği tebli Rat makamına kalm olmak üzere ilân olu- nur, —a Avrupaya talebe i gönderiliyor Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Genel Direktörlüğünden : Müsabaka günleri — uzatılmıştır Taliplerin dikkat nazarlarına 1 — «20» maden mühendisi ve «10» jeolog yetiştirmek üzere müsa- baka ile Avrupaya «30» talebe tahsile gönderilecektir. İsteklilerin aşağı- daki şartları haiz olması lâzımdır. A — Türk olmak, B — Maden ocaklarında çalışabilecek — kabiliyette olmak «sıhhi muayene Ankarada yapılacaktır.» C — Lise mezunu olup Fransızca, Almanca, İngilizce dillerinden biri- sini okuyup yazabilmek, . D — Yaşı 18 den aşağı ve 25 den yukarı olmamak. 2 — Maden mühendisliği için müsabaka imtihanı 26 şubat 1937 ve jeoloğluk için 2 mart 1937 günlerinde Ankarada M. T. A. Enstitüsünde yapılacaktır. Açılacak müsabaka imtihanlarında kazanmış olmakla beraber gönderilecek talebelerin ihraz ettikleri derece itibarile Maden mühendisliği sıhhati — tam ve 4 — Jeologluk için imtihan: Riy: caktır. buri hizmete tabi olduklarından, bu h üzere bir taahhütname verecekler ve receklerdir. 6 — Maden mühen- Son müra! disliği için —: Sıhhi mua! İmtihan için «20» ve jeolegluk için «10» arasında bulunmak şarttır. 3 — Maden mühendisliği için imtihan: Hesap, hendese, cebir, mihanik, fizik, kimya ve yukarıda yazılı dillerden birinden. aziye uhendese, cebir» hayvanat, ne- batat, jeoloji, fizik, kimya ve yukarıda yazılı dillerden birinden yapıla- 5 — Tahsile gönderilecek olanlar, ileride tahsil müddetleri kadar mec- ususta mükellefiyetlerini tevsik etmek bunun için de muteber kefil göste- caat 20 Şubat 937 Cumartesi öğleye kadar, 26 Şubat 937 Cuma 27 Şubat 937 Cumartesi yene Jeologluk için : Son müracaat 27 Şubat 937 Cumartesi öğleye Sıhhi mua! İmtihan Günleri olarak tesbit edilmiştir. kadar yene 1 Mart 937 Pazartesi, 2 Mart 937 Salı Taliplerin nüfus hüviyet cüzdanıni, hüsnühal varakasını, mektep şaha- detnamesini veya bunların tesdikli birer suretlerini 4 kıt'a fotograf ve di- lekçelerini son müracsat tarihlerine kadar Ankarada M. T. A. Enetitüsü Genel Direktörlüğüne göndermeleri dilmiş olan günlerden öğleden evvel dairesinde bulunmaları ilân olunur. «89» Kimyager Askeri Fabrikalar Ankarada istihdam edilmek üzere we sıhhi muayeneleri için de tayin e- Bay Hasan apartımanındaki Enstitü (318» alınacaktır. Umum 'Müdürlüğünden: bir kimyager alınacaktır. Askerliğini yapmış isteklilerin istida ve vesikalarile Umum Müdürlüğe müracasatları, Yazan: Jyinca sevincim bü akat aranıza karıştım. Günler geçti ve si - nirlenmiye başladım. Sizinle Sırrı Ni- hadın arasına çekilmiş buzdan duvarın farkında olmamak. kabil değildi. Siz o kadar güzel, iyi idiniz. Sizin için bir çok |fedakârlıklar yapılabilirdi ve kocanız kabil olduğu kadar sizden kaçıyor, her hareketi ile uzaklığını iabat ediyordu. Sotnradan yavaş yavaş hakikati anla - |dım, Sırrı Nihad bana bir şey söyleme- âdiseler bana onunla nasıl tahtında - birleştiğinizi size müthiş acıdım. S sellt etmek istiyor « Seza hanım bunda aksadım yoktu. ÂAy- yavaş Sırrı Nihada soğuk — hareketten bur zaman geçtikten sonra onu bir düşman gibi |dum, Ve d hiç bir fena, gi m zamanda yav da size gösterdiği Sonra çevrildi ve kızmaya — başlamıştım. hiddetim nefrete görmiye başladım. Çünkü sizi seviyor- dum. Ve o sizi muazzeb ediyordu. Son- jradan anladığınızı görünce belki se - vinmem, ortadan çekilmem lâzım gelir- di. Fakat bunu yapamadım. Artik size vaad ettiğim gibi her şeyi anlatmış bulunuyorum. Bu sizin de balo gecesi söylediğiniz gibi her genç adamın başından geçebilecek bir fırtı- nadan başka bir şey değildir. Bunu © gece #izden intikam almak istiyerek ben büyülttüm. Bu hareketimi affedi- niZ ve.ne olur o sizi rencide eden, vah- şice kıran sarhoş, iğrenç adamı unu « tunuz.. Artık sizi hiç bir zaman rahatsız et. miyeceğim, beni görmiyeceksiniz.. ga. adetinize uzaktan bir seyirsi gil râük edeceğim; tek siz mes'ud olun Seza hanım..» ... Selim Nacinin mekti burada bi- tiyordu ve ben biz satır kaçırmadan ©- | nu sonuna kadar okuduktan sonra sü- künetle bir kibrit alevinde yaktım. Ve jmantomu, şapkamı giyerek kimseye haber vermeden sokağa çıktım. Akşam oluyordu. Hafif bir ya kaldırımlar ıslak islak parlıyordu. El- lerim cebimde, nereye gideceğimi şa - şırmış gibi bir müddet etrafıma meye başı r serpeliyor, ve yukarı doğru y Kafam bir kazan gibi kaynıyordu. Yü - rüyordum ve kendi kendine mırıldamı. yordum: «Demek — benden gizlediğin ler bunlardı ha, Sırrı 9 canın isterse ne müthiş 8e en büyük fedakârlıklarda bulu n: bana söylemek- şeyli ne çılgın sevebiler ten utanıyordun hal.» Aklıma sen geli- yorgdun.. seni o sırada bulmak: «Na - sıl küçük hanım, demek istiyordum, haksız mı imişim, bu adamın gizlediği ——— şeyler var dediğim zaman hayale mi ka- pılıyor muşum?» Demek kocamın göz- lerindeki kırık, mahzun ifade, senele - rin körletemediği kızgin bir alevin son kalan kırıntıları imiş.. demek doktorun bir kaç sene evvel apartımanında bana 'aldığı soğuk cephe ubazı hâdiseler var ki Seza hanım» diye verdiği kestirme cevab hep bundan ileri geliyormuş.. o âteşin kadının damarlarına zerk ettiği İ-(ateşi ben taze içli sevgim ile söndüre - miyecek kadar zavallı imişim demek!. Fakat daha düşünülecek noktalar var. Sonradan neden birdenbire değişti?, Yağmur damlaları yüzüme vurduk- €a kendime geliyor, daha mantıkla dü- şünmeye başlıyordum. Selim Nacinin yezdığı mektubta belli ki benden sak - ladığı noktalar vardı. Fakat ben bun - ları kısmen olsun tamamlıyabiliyor - dum. Gül Fatmanın İstanbula gelişini, Ayşenin doktorun kızı olduğu.. Selim Nacinin bütün bunları bildiği muhak - geleceğine yakın | kaktı ve Ayşenin "İgürlerde gene senelerce evvel yaptığı gibi kocamı teselli etmiş, ona yardım etmişti. tim, Peki neden bunları hiç anlatmıyor- |du>, Yağmur fazlalaşmıştı. -Üzerimde, hayretle duran bir kaç yolcunun bakı- şını farkederek geri döndüm. Ah bil « sen başımda nasi! bin bir düşünce kay- naşıyordu.. öğrenmek istediğim ne çok şeyler vardı. Gül Fatma niçin İstan - Bunu o zamanlar pekâlâ farketmiş-| 1692» bula gelmişti? Hastalığı neydi? Dok - torlarla neler konuşmuşlardı? Demek Ayşenin bir gün bana anlattığı sarı , zavallı baba Selim Nacinin de yazdığı Gül Fatmanın ondan ayrılmak tstemiyen kocası idi. Fakat bu adam Sırrı Nihadın çacuğunu — evlâd olarak nasıl kabul etmiş nasıl bağrına basa - bilmişti? Bu sualler Selim Nacinin di- |linin ucunda olduğu halde bana yaz « mamıştı. Acaba bunlar çok acı şeyler miydi, ve Selim Naci bana acıdığı için mi yazmamıştı? İşte bir sürü istihfam ki kafamda kıvrılıyor ve orasını yer yer kızgin top- lu iğneler gibi yakıyordu. Eve gelip içeri gird divenlerde küçük patırdılı ayak sesleri oldu. Başımı çevirdim. Ayşe.. koştu, bayntıma sarıldı. Çocuğu eskisi gibi oksayıp sevemedim! — Yavaşca küçük kollarını boynumdari çözüp biraz geri çekildim. Dudaklarını büzerek somu! tu, Elimde olmıysrak hemen değiştiği- mi hissettim ve tabiâ görünmeye çalı- şarak küçüğün çenesini yüzüme doğ- ru kaldırdım. Gülümsedi.. — Yaramazlık yapımnadın ya.. Ayşe.. — Ben, uslu durdum, dedi. Sen so - kağa çıktın da niçin beni de götürme - din? Hâlâ elim onun çenesinde, yüzüne dikkatle bakıyordum. Parlak, siyah gözleri pırıl pırıl yanıyor, cevab bekli- yordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: