2 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

2 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Mart Günlerinin sinemada geçirenler l Yazan: Osman Cemal Kaygılı I Sinemacıların yeni bi »etelerde gördünüz beli Gündüzleri saat “arımda sinemaya | girenlerin çoğu, ancak gece yarısı ora- dan çıkıyorlarmiş ! Yağmurlu, çamurlu, fırtınalı, tipili bavalarda bu usul pek te fena birşey değil hani! Öyle günlerde, vakit geçir- mek için altı kuru, üstü kuru, İçi sı cık bir yerde iki kafadar yanyana bi- rer koltuğa, yahut sandalyeye kuruldu lar miydi, ooh! Artık gel keyfim gel ! Vakit geçirmek için bundan âlâ yeri, dışarıda, nerede bulacaklar sanki? Ü telik perdede görecekleri manzara la dinleyecekleri müzik te caba ! — Ya karanlık? diyeceksiniz... Gün düzün saat yarımından gecenin on sine kadar insan o kadar uzun karan- hkta oturmaya nasıl dayanır? Adam siz de, on, on iki saat kudür karanlıkta kalmaktan n sanki? Dünyânın üç ayı gündi ayı gece, | yahut altı âyı gündüz, a içinde geçen yerlerde yaşayanların | €anları yok mu; onlar o kadar uzun ka- ranlığa nasıl dayamıyor Şakayı bırakalım ama, gündüzün saat yarımda ancak gece yarısı çıkanlar, bari oraya Biderken yanlarınde birer küçük ya- tak, yorgan filân da götürseler de gece yarısımdan sonra uykularını da orada çekseler iş, daha pratik ve portatif ol- maz mı? Hele cumartesi günü, öğle paydosundan sonra sinemaya girip pa zar gecesi saat on ikide oradan Çıkan- lar için bu usul en yerinde, en uygun bir usuldür. Çünkü, cumartesi günü öğleden biraz sonra sinemaya girip an cak pazar gecesi saat yarımda oradan gçıkanlar muhakkak ki ertesi pazar gü- nü öğle vakti gene oraya damlayıp pa zartesi gecesi saat on ikiye kadar | he orada kalacaklardır. Onun için, bö leleri, cumartesi günü girecekleri sine- | Maya birer küçük yatak yorganla git- tiler miydi, hem pazar gecesi, gece ya-| rısından sonra uyumak için tâ uıak-l lardaki — evlerine, barklarına gitmek | zahmetinden kurtulmuş, hem de kırk saat deliksiz sinema seyretmiş olurlar. Hattâ, böyleleri upkı Baharda Küh- taneye, yazın sulara, Alemdağına filân gider gibi evlerinde annelerile, teyze- lerine, hizmetçilerine, aşçılarına cumar tesi sabahından mevsimine göre söğüş, kavurma, kuru” boğaça, gözleme, dal- | ma, lop yumurta, helva gibi kuru şey- ler yaptırıp bunları da birer sepete yer leştirerek yatak yorganlarile birlikte gittikleri sinemalara götürseler mesele © zaman daha dört başı bayındır kaçar. | Bizim yazıcı arkadaşların -birçoğu me vakittir dillerine persenk edinmiş- ler, boyuna söylenip duruyor! — Bizde gazete, kitap niçin okunmu Şor acaba ? Sinemalardaki bu durum karşısında | işin acabası, Recepağası sorulur mu ar- | tık? Düşünün bir kere, gündüzün, &; le vakti, aydınlıktan kaçar gibi sine- malara dalıp gece yarısı, ancak saat on ikiye kadar vakitlerini o karanlıkta ge Çiren insanlar gazeteyi, kitabı neredee, Dası) okusunlar? — BSabaha karşı mı okusunlar! Diyeceksiniz. Yağma yok, on, an iki saatlik göz, kafa, kulak, sinir yorgum şikâyetini _:ıl | sinemalara pema hademelerinden biri gelmiş, tam yı gece |3 girip oradan |” |nim dediğim binde birdir; © da belki SÖON POSTA Avusturyada Krallık .. yes Suya düştü İtalya “ şimdilik münasip değil ,, diyor Paris, | (Mart) — Fransız gazete- leri Alman Hariciye Nazıtı Von Neu- yath'ın Viyana seyahatinde takip etti- ği gaye hakkında ifşaatta bulunmakta- dırlar. Söylediklerine göre Alman Nazirı| iki maksat takip ediyordu. Birincisi| Almanya, Avusturya, Macaristan ve İtalya arasında karşılıklı bir yardım mushedesinin akdi idi. İkincisi de A- vusturyada krallığın iadesi tasavvurla. rının kat'i şekilde bir kenara bırakıl- 12 saatini luğundan ve gece yarılarına kadar sü ren uykusuzluktan sonra, hiç insanda takat mi kalır ki bir de sabaha karşı evde gazete, kilap okusun! Peki ama, gidilen herhangi bir sine- madaki film pek güzel olur, insanın pek hoşuna gider, kendisini âdeta mest rSıyh n Millii küme maçları başlıyor x * GeŞ mle ydkğ, T 14 Martta Galatasaray Güneşle, Fenerbahçe de Beşiktaşla kar- şılaşıyor. Bu maçlara İzmir ve Ankaradan ikişer klüp iştrak edecektir. Maçlar, Ankara İzmir ve İstanbulda yapılacağına göre yol parası olarak tahsis edilen beş bin liranın kifayet etmiyeceği | bit edememişlerdir. İstanbul lik maç- anlaşıldığından bu paranın İstanbul Hk müsabakalarının bir dev re üzerinden yapılan maçları nihayet- lendi. Futbol federasyonu tarafından tan . zim edilen milli küme maçları da on dört martta başlayacaktır. Memleketimizde birinci defa olarak yapılan millf küme şekli lâyikıyle an-| laşılamamış ve klüplerimiz bugün ha| kikt vaziyetlerini usulü dairesinde tes| larında baştan sıra ile derece alan dört klüp yakında başlayacak olan milli kü me oyunlarına iştirak etmek suretiyle şampiyona maçlarım yapmış olacak - lar, bu suretle 3 Temmuzda sona ere. cek olan maçlardan sonra şampiyon ta | kım belli olacaktır. İstanbul, Ankara, İzmir takımları a- rasında yapılacak milli küme maçları ,için klüp murahhasları dün bir toplun d yapmışlardır. ş Oyun tarihlerini tesbit edecek numa | ralar için kur'a çekilmiş, bir numara eder de onu bir defa seyretmekle doya maz; alıcı göziyle haydi bir daha sey" reder. Fakat ayni film, cennet bahçe lerinde hurilerle meleklerin kına gece lerini bile göstermiş olsa onu üçüncü defa seyretmek, mutlaka insana kabak tadı verir. Halbuki gündüzün yarımın dan gecenin on ikisine kadar sinema- da kalanlar o filmi üst üste üç değil, dört defa seyretmeğe nasıl dayanabi- ar acaba ? iyle, yani bundan birkaç , bir gece, sinemaların birinde © meöşhur Atlantit filmini seyrederken |' bir aralık, verde arasında, baktım si- Avusturya tahtımın varisi Arşidük Otto Masını temin etmekti. Avusturya baş vekili gayet nazik davranmakla bera- ber birinci teklifte meselenin tetkik e- | dileceği, ikinci teklifte ise meselenin münhasıran Avusturyaya taallük eden bir iş olduğu cevabını vermiştir. , Landra, 1 (ALA.) — Deyli Telgrat gazetesinin aldığı bir habere göre, İ- talya bükümeti Avusturyaya verdiği yanıbaşımdaki kıranta bir adamcağızı dürtüklemişti: — Hey, efendi, kalk yeter artık! Bak, ncü filmin de sonu geldi, sen hâlâ buradasın; halbuki biz, yeni gelenlere yer bulamıyoruz! Bunun üzerine beriki gözünü açmış, ona şu cevabı vermişti — Ben daha hiç birşey seyretmed'm ki yahu! Tabil seyredemezsin! Çünkü sen akşam saat allı buçukta fitil gibi geldin, sızdın, hâilâ ayılamadın! Böylesine tabil, can kurban değil mi? Sinemacıların şimdi kendilerinden şikâyet ettikleri koltuk çürüten, yahut aydınlıktan kaçan müşteriler de yoksa hep o çeşitten kimseler mi? Hiç sanmı yorum... Eğer öyle olsaydı, sinemalar da rakı kokusundan oturulmazdı. O be ğ İ © geceyi sinemayı bir başka meyhane sanarak bir iki tane daha tezgâh başı yapmak için içeriye dalmış, fakat ara dığını bulamayınca: — Hele şöyle şuracıkta bir nefes ala Arşidük Otto'nun bugün Belçikada oturmakta olduğu şato cevapta Habsburg ailesinin tekrar tah- ta çıkarılmasının bugünkü şartlar ıçin- de mevsimsiz olduğunu bildirmiştir. Viyana | (Mart) — Başvekilin Ro- ma seyahatini tacil ettiği rivayeti yan- hıştır. Başvekil İlalyaya nisandan ev- | vel gidemiyeceklir. Şimdiden seyaha- ilin tarihini tesbit etmeye imkân yok- tur. “ Diye sandalyeye çöküp sıza kalmış- tır. Osman Cemal Kaygılı Resimli zabıta hikâyesinin hal şekli | Soyulmuş Mus kabuğu müfettişin şid- detle nazarı dikkatini colbetmişti. (47,3 numaralı resimler.) Kabuğun görünüşün-| den, ancak 1-2 saat evvel soyulmuş olma # lâzım geliyordu. Halbuki, zabıta dokto || iyetle takip ettiği Tu kadının 16-18 saat evvel öldüğünü söy- TEimemiy$is takip l iemişti. tahakkuku için gözlerini Eğer Müz kadın tarafından soyulmuş || Çekoslovakyaya çevirmiştir. olsaydı, aradan utun bir zaman geçtiği- ne nazaran, kabuklar kararacak ve bü- zülecekti. Bundan başka kocası, gerek polis me- muruna, gerek müfettişe verdiği ifadede skapıya vurduğundan,» bahsetmişti. y Belgradel — İtalyan gazetelerinin yaptıkları menfi neşriyat üzerine, A- |vusturya Habsburglar meselesinde İ. jtalyadan ümidini kesmiş ve büyük bir bu gayenin Fransa ve Gedikpaşa Azakda Halk Opereli Bu akşam saxt 2! de Halbuki kapıda çıngırak vardı. Bina- meşhur. tenör enaleyh vurmaya İüzüm yoktu. (3 numa- Tomakosla ĞN Kırk Yılda Bir İşte bu deliller üzerine müfettiş kadı- perde — aralarında nn kocasını tevkif ettirdi ve filhakika anun katil olduğu meydana çıktı. Tomakos larafından c ı Türkçe ve Rumca şarkılar Fenerbahçeye, iki numara Beşiktaşa, Üç numara Güneşe, dört numara da Galatasaraya isabet etmişti Klüpler bu kur'ada aldıkları numa- ralarla mlli küme maçlarını yapacak- lardır. 14 Martta başlayacak olan milli kü. me oyunlarında ilk maç Galatasarayla, | Güneş, Fenerbahçe ile Beşiktaş arasın- da olacaktır. Milli küme maçları iç klüplerin yol masrafları karşılığı olA - rTak kabul edilen 95000 liranın hiç değil | se 8000 liraya çıkarılması için Türk | Spor kurumu nezdinde teşebbüsat ya- pılacaktır. | Güenş - Beşiktaş Fnal maçı 24 Şubat 1937 Çarşamba günü ya- pılması lâzım gelirken havanın fenalığı dolayısile tehir edilen dostluk kupası | fina) maçı ? Mart 937 Pazar günü Gü-| neş ve Beşiktaş arasında yapılacakı ?) Maç Taksim stadyomunda oyna- nacaktır. 2) Maç hakemi Fenerbahçe antrenö- rü Bay Eliott'dur. 3) Maça saat 15,00 te başlanacaktır, | 8000 liraya iblâğı istendi Final maçı olduğundan, berabere kalın dığı takdirde yarım saat temdit vardır. Bir vusturya takımı geliyor Fenerbahçe ve Beşiktaş takımlarının Ankara ve İzmir seyahatlerine tesadüf eden 20 ve 21 Mart tarihlerinde Gala tasarayla, Güneş klüpleri bir A Ya takımiyle maç yapmağa teşebbüs e? mişlerdir. Yapılan muhaberat müsbet bir netle ce verirse bu iki takım Avustu! ı bir klüple ayrı ayrı maç yapacaklardır. Milli küme fikstürü İstanbul Fener No. 1 Beşiktaş No. 2 İzmir 5-0 Güneş No. $ Ankara 7- 8 G. Saray j Mayıs Mayıs 4 Mayıs - Mayıs Mayıs Mayıs Haziran Haziran Haziran 13 Haziran SURENG Ban 1 20 Haziran 27 THlaziran 3 Temmuz İstanbulda nakliye masrafları çok yüksektir (Baş tarafı 2 inci sayfada) | iki misli olmak Iâzımdır. Alacağımız izahın esamı budur; bu na- zariyeye ne dereceye kadar hak vermek | icap ettiği meselesi ayrca tetkike değer bir bahis olmakla beraber bugün muhak- kak olan şudur ki bir iskelede mevcut ©- lan vasati iş hacınine mukabil orada iki misildan çok fazla iş veya teşkilât kuvveti vardır. Ben ne zaman hamallarla bu ışi konuşmuş veyâ münakaşa etmişsem, on - ların da bu halden, işten fazla işçi bulun masından ve alınan ücretlerin pay edildiği zaman kendilerine 40 kuruştan fazla bir yevmiye isabel etmemesinden şikâyet ettik- lerini görmüşümdür. Halbuki, bu miktar iş hacmi için ödenen para 60-70 kuruşluk bir yevmiyenin göreceği işe nazaran, va - sati olarak, hiç olmazsa dört mislidir, E- ger alâkadarları benim bu sözüme inan'nı. yorlarsa her iskelenin bir haftahk işini sıkı bir puvantajla kontrol edebilirler. Ozaman bugünkü teşkilâtin ve elde tatbik edilip giden tarifenin ne kadar aykırı bir teşki - ât ve tarife olduğunu görerek bu işi başka bir şekilde nasıl tanzim etmek lâzım gele-i ceğini tetkike. ve çareleri aranmiya başla- | nor. * Türkiyede pahalılık yapan — şeylerden biri de işle bu nakliye ücretleri ve bu ..I da Türkiye münakalâtının dörtte üçünü kontrol eden İstanbulun nakliye rejimi ' dir. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir pahalılık görülmüş değildir. Bu işi şim - diye kadar olduğundan başka bir tarzda teşkilâtlandırmıya ihtiyaç vardır, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, gayri in - sani bir şey olan sirt hamallığının kaldırıl. masını istemekle çok isabet etmiştir. Bu sırt hamallığı hem gayri insani, hem gayri medeni, hem de gayri iktltsdi olduğu ka- dar bu İstanbuldaki nakliye tarifeleti ve bu tarifelerin dayandığı teşkilât ta sırt ha mallığı kadar gayri medeni, gayri iktisadi ve binaenaleyh memleket hayatı bakımıne dan muzudir. Buna mutlaka çare bülmalıyız. Muhbittin Birgen Hâlâ o garip Ve gülünç terane! (Baştarafı 1 inci sayfada) satırları arasında şu garip fikir de yer almış bulunmaktadır. «Eğer Alman devletinin isteklerie ne muvafakat edecek olursak, Suriye- yi, Hicazı, Irakı, Filistini, Şarki Erdu- nü, eline geçirmek için Almanların has reketini bekleyen Türkiyeyi de dinlek mek lâzımdır. Türkiye bu araziyi sulh muahedelerile kaybetmişti.» Bu sözler yeni değildir. Bazı müs- temlekecilerin Arap âlemini aleyhimi« ze kışkırtmak üzere icat ettikleri gü- lünç oyunlardan biridir. Mahiyeti çok- tan anlaşıldığı halde hâlâ tazelenip ta- zelenip öne sürülmektedir. Devlet adamlarımız söylediler, rad- yolarımız ve gazetelerimiz — günlerce neşretliler: «Türkiye Arap âlemine karşı dost« luktan ve iyi komşuluk hislerinden baş ka hiç bir hisle mütehassis değildir, komşularından hiç birine karşı fena bir niyeti yoktür.» Bu sözler yeni olmadığı gibi gizli maksatlar peşinde koşanların işlerine gelen şeyleri işitip işlerine gelmeyenle- ri duymamaları da yeni değildir. Ne diyelim, lâ' a.layan beri gel »

Bu sayıdan diğer sayfalar: