2 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

2 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Herkes İstanbullu vatandaşın yalnız Türkçe konuşmasını istiyor Yurdumuzun her köşesinde yalnız öz dilimiz konuşulduğu halde İstanbulda baz: vatandaşların bilhassa umumi yer Şarde türkçeden başka bir lisanla konuş Malarının iyi bir gözle görülmemiş ol- duğunu ve bunun menedilmesi için muhtelif yollardan tetkikler yapılmak» mduğunu dünkü sayımızda yaz. vatandaşlarının umumi yerler- laka türkçe konuşmaları lâzım hakkındaki cereyan çok ilerile- Bu mesele, dün toplanan Şehir Mec- arasında da koridorlarda hu susi şekilde münakaşa edilmiştir. İstan I ini ve halkını temsil eden a- Türk tebaasının umumi yerlerde konuşmalarının zaruri olduğu Kendilerile rüş işlerdir ki: «— Ecnebiler kendi dillerini konuşur İar, Buna kimse müdahale edemez. Fa kat Türk tebaası olan vatandaşlar umumi yerlerde milli hissiyatı rencide ik şekilde türkçeden başka lisan- larla konuşmalarına taraftar olmak mümkün değildir. Bunun önüne geç- mek zamanı gelmiş ve hattâ geçmiştir.» Azadan sabık Hukuk fakültesi umu- mi kâtibi Dr. Etem Akif demiştir ki: Bu hususta çok müsamaha edil- Artık buna tahammül edilmeme Zala diyeler gibi bu hususta br karar alma- Tıdır.» Azadan Bay Hamdi diyor ki: a demiştir ki I yeti dolayısile arar vermeden jima isin mukaddes bir vazifedir.» Ve bu âyeti samiine izah ederek de- dim ki: «Türkiyenin saadet ve selâmeti için türkçenin ana dilimiz gibi yayılma sı lâzımdır.» Bundan sonra türkçenin güzel den ve şirin bir dil oluşundan bal tim. Önümüzdeki Hamursuz bayramın ei mümü için bir nutuk söylenecektir. Bu suretle anlatmak istiyorum ki bu. yol- da çalışmaya biz esasen başlamış bulu- Buyoruz. Orta zamanlarda Avrupa şehirlerin” de Yahudi mahallelerinin etrafı duvar larla çevrilmiş bir halde idi. Bunlara Ghetto — Geto derlerdi. Türkiyede ka bul edilen Museviler böyle mahsur bir mahalle içine yerleştirilmediler ama is lâm ahalinin arasına da serpiştiri:me- dikleri için gene bir Getoda yaşar gibi kendi âlemlerinde yaşadılar. Bundan başka Museviler, ticaretle meşguldü! Türkler ise ekseriya ticarete heves et- mezlerdi. Sonra o zaman Museviler as kere alinmazdı, Binaenaleyh Türklerle temas gayet az olduğu için Museviler türkçeyi öğrenememişti. Halbuki şim. di vaziyet böyle değildir. Daima her sa hada bir arad, yaşıyoruz. Ve türkçe- nin öğrenilmesi ve konuşulması bü su- retle bir zaruret oluyor.» e Yermi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazelemize âittir. da Haham tarafından türkçenin taam-| *|Sancağın nihai statüsünü ABONE FİATLARI şeklini iyi tesbit Bittabi bu karar ecne- 2 şâmil olmıyacaktır. Fakat veri- ecek kararın mutlaka tatbik kabiliyeti li esele mühimdir r» 1 bir muharririmiz, Hahambaşı - bi Bay Samuel Altabev ile çenin yayılması hakkında görüş Bay Samu! Altaber, güzel bir rkçe ile demiştir ki: «— Dün Ortaköy Musevi itamhane. sinde bir müsamere verildi. Orada da- olarak bulundum. Çocukların yap :ğı oyunlar, söylenen nutuklar kâmi. Abone bedeli peşindir. Adreş * “değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. SON POSTA a mama mm Suriye hey'eti Cenevrede Ne yapmak istiyor ? (Baş tarafı 1 inci sayfada) Gans Sözle mubebirimizle yazdı: bütün yüreğinizle çalışmak sizin | na göre Suriye hükümeti : — «Sancağa tayin edilecek umumi valinin Suriyeli olmasını, Sancaktan, Suriye meclisine meb'us yollanmasını, mahkeme kararlarının Şam temyiz mahkemesince tasdik edilmesinin İste- “İyecekti. Muhabirimizin bir kaç hafta evvel yolladığı bu malümat bugün tamamen tahakkuk etmiş bulunmaktadır. Filha- bila İskenderun ve Antakya işini Ce nevrede yakından takip etmiş olan Fransızca Journal'ın siyasi muharriri Saint - Brie tarafından “bu meseleye tahsis edilen şu satırları birlikte oku- li — «Uluslararası iş-birliğinin yeni metodu Cenevrede henüz başlayan de- icn Gülin sia bi dlismeyd çok seyrek olarak tabi tutulmuştur. Ortada Uluslar Kurumuna girecek olan Suriye devletinin kadrosu dahilinde tesbit et- mek gibi mühim bir vazife vardır. Bu vazifeyi üzerine alan komisyon göze çarpacak derecede (iyi teşkil edilmiş- tir. Çünkü Hindistanda yapılacâk teş- ri islâhat işini tetkike memur hey'ette bulunmuş bir İngilizi, Felemenk Hin- distanında hâkimlik etmiş bir Fele imenkliyi, meşhur bir Belçika hukuk: çusunu, Türk, hariciyesinin genel sek- reterini, şark işlerinde o çok tanınmış İbir Fransız mütehossısını ihtiva etmek. tedir. Eğer sade teknik bir iş mevzuu bah- solsaydı netice şimdiden elde sayılırdı. Fakat ikincikânun sonunda son derece elâstiki bir tarzı halle bağlanmış olan taya çıktığını görmek © tehlikesi yok mudur? Uluslar Kurumunun nun kararı Sancağa dahili işlerinin tam idaresi hakkını vadetmiş, fakat hukuk hâkimiyeti, dış işlerin idaresini, güm- rük ve meskükât meselelerini Suriye- ye birakmıştır. Büyük zorlukların gö- rünmesine bu bile kâfi idi. Fazla ola- rak Suriyeliler Sancak üzerindeki hâ- Kimiyetlerini Sancağa bir vali tayin et- mek, Suriye meclisinde Sancaktan meb'us bulundurmak © suretile teyide azimkârdırlar. İşte ufukta teressiim eden yeni mü- zakere zeminleri, dil meselesi üzerin- de açılacak olanları da fazlasi. incikâ- len türkçe idi. Misafirler çok fazla memnun oldular. Ve bu vesile ile ben- den birkaç söz istediler, Memnuniyetle kabul ettim. Ve ilk söz olarak 'Tevrat- âyeti okudum; anın saadetine ve şelâmeti; Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf :-Son,Pösta Telefon : 20203 ı Peride Celâl Mühendis Şefik birdenbire bir şeyjiçin için kendi kendi ile konuştuğu, hatırlamış gibi telâşlı bir hal alarak sor-)durup dururken gözlerini kırparak bir du: : şey hatırlamış gibi silkinişinden, sık — Peki biz ne yapacağız, annemisik elini başına götürerek parmakları bekler şimdi.. ile iz bırakacak kadar alnını sıkmasın- Feride: dan belli idi. — Ne yapalım dedi, bakalım vazi- yet ne olacak. Herhalde akşama gide riz bizde... Ve karı koca başka başka şeyler düşünerek dalgın, küçük Gülenin ya: nina gitmek için bahçe kapısına doğru yürüdüler, * Hava yeni katarmıya başlıyordu. Mühendis Şefik kızı Gülen kucağında, arkada Seza ve Feride yanyana şoseye kıvrıla kıvrıla inen patikada yültüyor- lard Aşağıda onları İzmite götürecek o- lan otomobil duruyordu. Seza karı kocanın: inmemesi için Şaptıkları bütün rixlâri rüğbii ş5 Seye kadar onları: İndirdi istshiişi, Genç kadın sabahtan beri hiç konuş- muyordu. Öğle yömeğine hep beraber oturmuşlar, fakat 4 yemek yememişti. Pek dalgın bir hali vardı. Kendi ken - dine pek çok şeyler düşündüğü, âdeta Fakat ne düşünüyor, niçin üzülü- yordu? Ağzını açıp bir tekşey söyle - miyordu. Yalnız Ferida şunu iyi anlı- yordu. Onların aralarında muhakkak pek kalb kırıcı şeyler geçmişti. Halbuki Feride neler düşünmüştü. Sabah Se « -İlim Naciyi kocasının yanında görünce nasıl sevinmiş, onların hemen anla şacaklarını, her şeyi unutup birbirleri- ni görünce mes'ut olup sevinecekleri- ni sanmıştı. Bop hayal. igeng kadın patikadan aşağı doğru inerken, işte hep bunları düşünüyor ve için için Sezaya kızdığı nı hissediyordu, Kimbilir zavallı Selim Naciye neler söylemişti ve onu muhak- kak ce kövmaktan çekinmiyecek kadar/Mibalilk etmişti; Ah bu Seza ba- zan ne/dik kâfslı, inatçı bir kadın olu- yordü, «Halbukü Feride onun Selim Naciye biç de lâkayit olmadığını pekâ- lâ biliyordu. Peki bu ne demekti? Ni- çin ona böyle yapmıştı? Fakat diğer taraftan da daha ciddi kavgaların çıkması ihtimalini de göz ö- nünde bulundurmayalım mı? Hatırlatda olduğu üzere Şark dev» letleri işinin federal bir manzume şek- Genç kadin-bu düşüncelerin tesirin- de kalarak bir aralık Sezaya yaklaştı: — Senin bugünkü kadar kötü bare- ketini hiç görmemiştim, dedi. Evine gelen bir adamı nasıl kovabildin? Seza birdenbire ayağını bir taşa çarp- miş gibi durdu. Dikkatle arkadaşı baktı. Sonra gene ağır ağır yürümesine devam ederek cevap verdi — O buna lâyikti... — Hiç de değil... Seza gözlerinde garip bir pırıltı Ya: nıp sönerek yumruklarını veyi söylemeye karar vermiş bir hali vardı. Sert bir sesle: — Bana ne dedi, biliyor musun? dedi. — Ne dedi? — Sırrı Nihadı her şeye rağmen bir çılgın gibi sevdiğimi söyledi! — Ne yapsın zavallı. kimbilir onu bu şüpheye sevkedecek neler söyledin? — Buraya gelmesi doğru olmadığı- vin Göylüim — Bak haklı imişim, Ne münase - betsiz söz bul, —Evet, ama .. — Sus, sus. Senin asabın benim bil- diğimden beter bozulmuş artık nasıl konuşacağını da unutuyorsun. sıktı. Her nun kolundan tutup durdurarak gayet hafif bir sesle: — Ben haklı idim dedi. Feride onun büyük siyah gözlerin- Suriye vahdeti meselesinin tekrar or-)ri (Baştarafı 1 inci sayfada) Büyük elçi ezcümle demiştir ki: «Almanya, kendisine dikte edilen ba Ziş muahedesi vecibelerini yapabilmek ihracatını çoğaltlığı nisbette bü- ik Britanya imparatorluğu, Gümrük himaye sistemi tatbik suretiyle kendi- lerini tecrit ettiler. Temelinden sarsı - lan Alman ekönomisi, ancak Nasyonal Sosyalizm tarafından orta Avrupada bir sükün, nizam ve emniyet bloku te- siş edildikten sonra ihya edilebilir. Dört senelik ekonomi plânının tatbi kına Almanyayı mecbur edenler gene bancı memleketlerdir. Başlangıcında ânla alay ettiler, Bugün öğreniyoruZ ile ancak bu plândan sar- akdirde müzakere edile nya mutlak bir otarşi pe Avrupa, herhangi bir memleketin ta - mamen ve kat'i olarak kabuğuna çeki- Jemiyeceği derecede dardır, Dört yıllık , Almanyay: ham maddeler saha- sında yabancı esaretinden kurtararak sermâyeyi kurtaracak ve bu sermaye, bu suretle yeni bir hamle alacak'olan beynelmilel ekonomi ve tecim kanalına ( akabilecektir. | Fon Ribbentrop, müteakiben, müş - temleke meselesine geçerek demiştir ki: «Versay mushedesi milletleri zengin ve fakir iki zümreye ayırdı. Buna bina en, dikte edilen bu bariş bir tariften hoşnutsuzluk, diğer taraftan da itimat sizlik uyandırdı. . Muasır dünyamızda bâzı memleketler sadece mevcudiyetle i teminden âciz iken diğerlerinin bol Jük içinde yaşamaları imkânsız hale gelmiştir. Bu müvazene ancak iki sahada başa üstemlekelerinin Mart 2 “ Müstemleke istiyoruz, bundan vazgeçmiyoruz ,, iadesi meselesinin halliyle. 2 — Alman milletinin bizzat kend! kuvvetleriyle. Hatip, Versay muahedesinin haksıZ. lıklarını tebarüz ettirdikten sonra, Al manyanın müstemleke hakkı istediğini ve bu hâkki cerhetmek için ileri sürü» Jen dellileri kati olarak reddettiğini bildirm , Almanya ne emperyaliai bir müste ne de müstemlekelerini sevkülceyş Üs“ İleri haline getirmek niyetinde değildir. İngiliz - Alman deniz anlaşması, Alman yanın böyle maksatlar gütmediğini k& fi derecede isbat etmektedir. Almanya nın müstemlekeye ihtiyacı vardır. Zi ra ham madde membalarını kendi ser- mayesi ile işleteceği sahalara malik o! mak ihtiyacı karşısındadır. Gerçi Al « manyayı ham maddeleri yabancı mem leketlerden satın almaktan hiç bir şey meneimemektedir. Endüstri mamulâtı için mahreç ve Alman teşebbüsüne fa aliyet sahası olmak itibariyle de müs temlekeye ihtiyacı vardır, Birkaç sene inkişaftan sonra, Almanyanın bu müs temlekeler vasıtasiyle ham madde ihti yacını harpten evvelkinden çok dahg büyük nisbetle temin edeceğinde hiç şüphe yoktur. Ümit edelim ki, aklıse- lim ve mantık bu meseleye hakkaniyet Je bir tarzı hal bulsun. Almanya bugün beynelmilel havanın kat'! suretle yatış ması için fevkalâde ehemmiyeti haiz 0- labilecek bir hareket beklemektedir. Paris, | — Le Jur gazetesi, Von Rib bentropun seyahati hakkında diyor ki; «Alman sefirinin Londradaki vazife- si, tam bir akamete uğramışlır. İngil- iete Hariciye Nezareti, kendisinin umu mi bir görüşme yapılması hakkındaki davetini kabul etmemiştir. Von Ribben tropun merinuniyete şayan bir cevabı hâmil olmaksızın Londraya dönmesi ih timali yoktur. linde halledilmesi için Türkler çok 1s- Çünkü bir federasyon olduğu takdirde rarda bulunmuşlardı. Tekliflerine gö-| istiklâlini tehlikeye düşürecek, Suriye» re Suriye, Lübnan ve İskenderunu ih-|liler Trablusa el attıkları takdirde de tiva eden bir federasyon teşkil edile-|en iyi limanını kaybedecektir. Beri ta- cekti. Şimdi Suriyeliler bu fikri çok | raftan ise Lübnan Suriye ile her ne ba- farklı bir şekilde diriltmeyi düşünmü-; hasina olursa olsun herhangi bir mü- yorlar mı? nasebette bulunmanın adını bile işit Tütkler müsavi devletler . federas-| mek istememektedir. yonu istiyorlardı, halbuki | Suriyeliler Eğer Cenevre komitesi bütün bu 980 bin nüfusluk Sancak ile, 900,000 | bombaları söndürebilirse iyi çalıştı, de- nüfusluk Lübnanı yutacak üç milyon-| nebilir.» lük büyük bir Suriye hevesindedirler, * İşin en garip noktasi, Suriyelilerin) o Saint - Brice'in bu yazısını naklet- Şam Trablusu denilen Lübnan limanını İtikten sonra Suriye muhabirimizin dü- İskenderunun yerine kaim olmak üze-|şüncesini | tekrarlıyarak diyelim ki, te Suriye kontrolü altına almak için | Sancak meselesi şimdi ikinci safhasın- gizli bir düşünce beslemekte olmaları- İdadır, bu ikinci safha birincisi kadar dır. Fakat pazarlığın masrafı kimin ke.|mühim olacak ve Suriye hükümeti doğ sesinden çıkacak? ru yolu görmediği müddetçe çetin saf Pusalayı ödeyecek olan Lübnandır. | halar arzedecektir. p önun devam etmesine mâ görünce sustu. Ve devam etmesinije bekledi. Genç kadın gittikçe hafifleyen |ni olar: bir sesle devam etti: — Bütün bu saşma telâkkiler yü - — Eğer sözümü kesmete idi. Ona) zünden mi şimdi bu olanlar dedi. Sana gelmesinin niçin doğru olmadığını) gittikçe şaşıyorum. Öyle garip bir ka- izah edecektim. Halbuki © birdenbire|din oldun ki, insan bu saçma ihtimaller köpürerek bana Sırrı Nibadı sevdiğim | yüzünden şöyle hareket edersem, böyle için bunu söylediğimi, kendisini onun | derler, şunu yaparsam bu olur diye, bu için istemediğimi söyleyince bütün kas) kadar çılgınca hareket eder mi? nım beynime çıktı; Ö ne hal aldığımı| “Şefik Bey Güleni otomobile yerleş görmiyerek durmadan söyledi, durdu. | tirmiş. Çabuk olmaları için onlara işa Beni bu sözleri ile çıldırttığının farkın-İret ediyordu. Feride yavaşça mırıldan- da değildi. Artık varlığı benim için u-Jdı: « Zavallı Selim Naci.» sonra Se- zak bir hatıradan başka bir şey olma - yan bir adamdan bahsederek hem hak- sızlık ediyor hem de bu adamı ayrılma- ma rağmen sevdiğimi söyliyerek ka- dınhık guruşüğilesayhuyoldu:: Feride Şefik Beyin Gülenini kuca- cağından indirerek kendilerine döndü- günü görünce onun sözünü keserek sordu: — Peki netice, niçin adama gelme- sinin doğru olmadığını söyledin? — Günkü doğru değildi de ondan. Bir kere herkes bu hâdiseyi haber al - saydı. ne diyeceklerdi? « Bak koca - sından bunun için ayrılmış, hem de ba- basının ölümünün üzerinden bir ay bile geçmeden bunu yaptı, ne vicdan- Yolun sonuna gelmişlerdi. Seza o-İsiz kadın diye, söyleneceklerdi. Koca- sinm arkadaşına göz koymuş kimbilir ne zamandanberi onun metresi idi di- yeceklerdi.» Sırrı Nihat da kimbilir ne düşünecekti. Hattâ sen bile. deki ateşi, dudaklarındaki titremeyil Feride yüzü hayret içinde birdenbire zaya dönerek ilâve etti: &« Senden çok ona acıyorum. Seni öyle seviyordu kil.» Biraz sonra otomobil arkasından bir yığın toz bulutu havaya kaldırarak İz» mite doğru hareket etti. Seza yorgun bir hareketle bir müddet-onların arka- sından mendil salladı. Sonra adımları nı sürükleye sürükleye küçük patikar ya doğru yürüdü, * Gece, ay koyu neftlibir renk içinde muhteşem bir yelpaze gibiigöğe doğru açılmış çamların tepelerini ufak yaldız zerreleri ile sanki oyalıyor. yıldızlar bir elin acele çaktığı pırlanta çiviler gibi oraya buraya serpilihişler, Her ta raf sessiz.. Seza yatağında, açık pence resinin tüllerini hafi$ bir meltem şişi- riyor ve genç kadın üzerindeki ince ör” tüye sarılmış elleri başının altında göz“ leri tavanda düşünüyor.. (Arkası var) FEEL POSA EO TESİSİ. ERENE NE BDİLŞ EİN EEL ELELE LELE ES ÇE İSİNE EE LEİPEL

Bu sayıdan diğer sayfalar: