12 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

12 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Mart Tkeaemen SON POSTÂ Ha kâlbir;âen daha zor| 60 îa anlaşılan şey: Antika İstanbulun sayılı antika Saminin evinde meraklılarından Doktor neler gördüm ? Yazan: Naci Sadullah Fındıklıdaki evin mavi salonunda En şkıl erdiremediğim — zevklerden birizi de kolleksiyon ve antika mera - kidar, Merak bir türlü olmaz ya, bir çok lerde antika, kolleksiyon merakı, de ise, antika ve kolleksiyon me - akıl erdirmek merakı var. Nitektm dün, doktor Çörçöp Sami ile üşurken, gene, bu merakıma kapil- ÖÜm, ve sıraladığım — suallerle,. nazik Muhatabıma hayli ter döktürdüm. Sabık Çörçöp Sami, şimdi Sami Morta olmuş. O; mesleğindeki — ihtisasile kadar, hisivdeki mahareti, olduğu de meşhurdur. Değerli doktorun | r & maruf hususiyetlerinden birisi de, Antika merakıdır. Fakat ben dün, o - Burla antikadan bahsetmiye yeltenir- anladım ki, <antikar, kadri kiy - Teti kolay kolay kestirilir bir nesne değildir. Onun Fındıklıdaki evinin tavanın - “dün perdesinden balısına, Ve saatinden vazosuna kadar masmavi #ilonunda elimi hangi köşeye uzattım. &, görümü hangi tarafa çevirdimse, ve mü hangi biçime soklumsa çam kurtulamadım. oyulmuş bir fildişi kutu için: için: şey? diyecek oldum. . raya için bozulmamak için, basit vazocuğa bakıp dudak bük - sadece rengi hürmetile eline aiarak: Yooo... dedi... Bu mefis bir Bo - _Anık, gizliyemiyeceğimi anladığım haletimi açığa vurdum: — Bohem nedir? h; Yani Bohemyada yapılmıştır. Ma- Ya, (nereden malüm oluyor?) Es- bu kabil vazoların, kâselerin en Befisleri orada yapılırdı. iıı%k mütalea dermeyan eyleme - Soruşturuyorum: s — Bu nedir? — Bakkal Arifin Hulyesi! > Bu? — Rıza Efendinin levhası! — Bu? — Sami Efendinin mürekkepli bir « Bunun bir eşi, yalnız turakoş vardır. ,O da kim? Gözlerini bürüyen hiddeti; gözlükle- Tn kalın camlarından bile okuyo - — Sağ kalan yegâne müzehhip .. — Ya bu nedir? DS h; Bir İznik çinisi... Bizim koca Top- t | Sarayında yalnız üç tane kalmış- Ber; . Bizde maalesef, antika .,_v"n Rgün geçtikçe ölüyor... Bugün din Çet Meraklılar sayılıdır. Salâhad - & z İkte, Salâhaddin Cimcozda, Re- Bm“hlüde iyi parçalar var.. tka bunlardan başka, anlayışlı an - Meraklısı hatırlıyamıyozum! Antikadan anlamak, bir kadın kal * bini anlamaktan çok zordur. Yoksa dünyanın parasını verseniz, e- linize bir tek antika geçiremezsiniz... Çünkü bu işin dehşetli mukallitleri var, Meselâ epey evvel, çarşıda, meş * hur Püskülciyanın dükkânındaydım. Bir Ermeni antika mukallidi, bir Al - man seyyahına bir yüzük gösterdi. Bi- çare Almanı, göslerdiği yüzi zanslılara git lâhitlerden çıktığına inan- orada ır Br * Bizans ormuş. Fakat hi yaparken, yle maharetle tal Almanı ayıplamıya dili vara - istilini inssi Antika merakı, Avrupada, bizdeki gibi değildir. Orada, göz koyduklarını ele geçirmek uğrunda cinayeti bile gö- Ze alan meraklılar vardır. Onlar bizim antikalarımızı, bizden iyi araştırmışlar, toparlamışlardır. Meselâ vaktile Türkler, Hind Levai- lerinin eşlerini yapmışlar. O taklit ku- maşlar Selimiye adile dünyaya nam vermiş. Meselâ, şimdi müzeye kaldı - rılan sakalı şerif bohçaları içinde, bu kumaşların eşsizleri, emsalsizleri var- dır. Ve biz onları aramayız. Halbuki Venedik müzesinde, eski ve çok kıy * metli Türk kumaşlarının harikulâde zengin bir kolleksiyonu mevcüttur. Bu itibarla, bence, antikaya daha fazla ehemmiyet vermek lâzımdır. Müzelerimiz, antika meraklılarını ta - nımalı, onların terekelerini yoklamalı, tarihi mifaslarını her ne pahasına olur. sa olsun tarihe maletmelidirler, İnsan bu terekelerden işporlalara düşmüş öyle kıymetli antikalara rastlıyor ki şaşarsınız! Antika, geçmiş bir devrin, ruhunu, sabrını, enerjisini, san'atini, kabiliye - tini göstermesi bakımından çok kıy - metlidir. Fertler antikayı, eşi hiç kimsede bu- lunmıyan bir şeye malik olmak arzu. , bulurlar, toplarlar. Bunn siz isterseniz Egoizm - hodbini adını veriniz. Fakat muhakkak ki, hodbinle- rin en asilidir. Sonra, antikanın göze verdiği zevk te payansızdır. Meselâ ben, bana çok emeğe ve çok paraya mal olan şu de korun içinde, kapımın önünden geçen sokağın pisliğini unuturum, Güldüm: — Öyle olsaydı, bütün İstanbullula . rin antika merakına tululmaları lâ - zımdı? O tutturduğu mevzua ciddiyetle de- vam ediyor: — Milletler bile antika meraklısı... Çünkü antika, fertler için olduğu gi milletler için de bir iftihar vesilesidir. Faraza İngiltere, eşi dünyanın hiç bir yerinde bulunmıyan bir çok kıymetli tarihi san'at mahsullerini Britiş Mü - zeuma doldurmakla müftehir ,ve mağ- rürdur. Ve bu iftiharının hudutlarını genişletmek uğrunda hiç bir fedakâr - lıktan kaçınm Muhatabım, esefle sorüyor: — Halbuki bi Güli p — Biz, biziz işte... Bizde antikanın kıymeti o kadar yoktur ki, «antika» şını geçen herkese 200 dnlar_aylık! Amerikada iktısadi buhranı ortadan kaldırmak için yeni bir teklif ileri sürülüyor Nevyorkta çıkan Lite gazetesi yazı- | yor: «Doktor Tow i et-| kârı umumiy n t mektedir. Birçok iktıs yle dünya buhranının önü - larının bö yatmış olduğunu söylüy Doktor Townsendin dedikoduyu mu cip olan Mmeşhur plânı şudur: «Buhranın iki sebebi vardır: Birinci si mübadelenin az olması ve ikin de herkesin istikbal endişesile tasatruf etmeğe kalkışması, Mübadeleden para ları çekerek tasarrufa yatırması. Bu mübadeleden paraları çekmenin bir #kinci sebebi de ruhf âmildir. Yani em niyetsizlik. Townsend, hem paranın tedavülünü teshil edecek; hem de islikbal endişe- Doktor Tovvnsend si mevcut olmadığı için herkese her za man, bütün kazandığı parasını sarfet- tirecek bir usul bulmuştur. Bu usul şu dur : Altmış yaşını tecavüz eden herkese 200 dolar aylık verilecektir. Şu şartla ki bu 200 doları © ihtiyar, hiç tasarruf etmeden bir ay Zarfında son santimine kadar sarfa mecbur tutulacaktır. | Bütün ihtiyarlar bu havadisten fev- Kalâde memnun olmuşlar, hepsi de| Townsendci kesilmişlerdir. Ellerini şa | kaklarına koyarak uzün uzun düşünen ler yalnız maliyeciler olmuştur. Onlar bu sistemi kabul etmekle beraber bir tek mahzur görmüşlerdir. O mahzur da şudur: «İnsanlar 60 yaşından sonra ölünce- ye kadar mükemmei bir maaşa snhîp, olacaklarını bildikten sonra çalışmaz-| lar, dünya bir tembelhane olur, varidat membalarımız kurur, biz de Ihtiyarla- rın paralarını veremeyiz.» Doktor Townsend bu meseleye bir çare bulmak için düşüne dursun, yap- lân ufak bir köyde küçük miky ve herkesin parasını kelimesini, hâ rız: «Ântikal santikalık et - |me» tabirleri de bunun delil dir? Bay Sami Morta müdafaa ediyar: — Mayır... Antika, hakaret manası- | na kullan:lmaz. «Antika» nev'i şahsına «Antikalık etme» sözü de: «Lütfen he-| pimize benzeyiverl» kabilinden bir is - tirham mahiyetindedir! Gene gülüyorum: — Bu tarife göre, bütün antika me- raklıları da birer antikadırlar... Naci Sadullah Saat çalmakta suçlu Kâzım mahküm oldu Samatya civarında bir evde haciz .yaptığı esnada komodin üzerinde du- ran bir cep saatini çalan Maliye me. muru Kâzımın duruşması - bitmiştir. Kâzım 4 üncü ceza mahkemesi tarafın dan bir gy on gün hapse mahküm edil- miştir. || alâk Sayfa 7 “Ne yediğinizi söyleyin. nasıl bir adam olduğunuzu bileyim!,, İsveçli bir meraklı, bütün meşh;ır adamlara| mektup yazarak hangi yemeklerden hoşlandıklarını sordu Kopenhagda herkesin hususl haya- tiyle meşgul olmasını seven garip bir adam vardır. İsmi Nielsen olan bu a dam yeni bir eser çıl Bu kitap mevzu itibari â celbetmiş olduğu içir mddit lisanlara çevri Norveçte iki buçuk milyon satılmış - tır. Bay Nielsen fevkalâde şikemperver bir adam olduğu için, dünyadan gelip geçen meşhur eşhasın en çok ne ye- meklerini sevdiklerini tesbit etmek ü- halen ha- amuştır. M. elsen Kopenhağda intişar eden bir an muharririne şu sözleri söy gu fevkalâde lerine mektupla müracaat ettim. Dün- yada zan ve tahmin ettiğimden fazla Mmeşhur insan varmış. Ne dersiniz, ta- mam 1200 İngiliz lirası posta parası verdim. Sinema artistlerinden mebus- İlara, hatiplere, ülimlere, haydutlara kadar her meşhur insana mektup yaz- dim. Benim bu herkesin merakını tat min edecek tarzda hareketim birçok gneşhurlar tarafından — ehemmiyetsiz karşılanmış olacak ki pek az Insanda'ı ,cevap aldım. Dikkat ettim, Meselâ E- den cevap vermedi, fakat' Loyd Corç ,bir hafta sonra büyük bir nezaketle ce vap vererek hayatta en fazla sevdi şeyin, karışık sebze çorbası olduği bildirdi. Esasen insanların huyları ile sevdik lJeri yemek arasında da mühim rabıta vardır. Ortalığı biribirine katmak isteyen insanlar, türlüleri karışık salataları fazla severler, Hırslı insanlar tek ye- gnekleri, fakat onların baharlı, biberli- sini tetcih ederler. Silik insanlar, süt- ten, yoğurttan ileri gidemezler. 'Tetkikatımı ilerleteceğim. O zaman göreceksiniz ki insanların sevdikleri yemekleri anlamak suretiyle ne çeşit insan olduklarını derhal anlayabilmek kabildir. Eserimi tamamlamak için karıştır- madığım tarih kitabı kalmadı. Kuranı, tevratı, incili satır satır okudum.. Eski yemeklerin isimlerini tadat et- sem, hiç birşey anlamazsınız. Yemek zevki ve yemek çeşidi muhakkak ki di ğer sahalardaki herşeyi çoktan geçmiş tir. Sonra insanın yemek zevki de tıp- kı kadınların mudası gibi değişiyor. İşte size bir misal: Meşhur Anibal, hayatını hemen münhasıran zeytin ile idame ettirmiş. Anibal zeytine bayılır, ve başka birşey yemezmiş. Eflâtun kat'iyyen et sevmezmiş, tat Zonguldak Amelesinin Sıhhi vaziyeti Zonguldaktan yazılıyor : — Zonguklak kömü 10 - 12 bin amele ça , Bu amele- ye yardım gayesile teşekkül etmiş bulunan bir amele birliği vardır ki, her ay amele ve memurların ka- zançlarından yüzde bir alarak yar- dim imkânlarını temin etmektedir. Fakat asıl düşünülecek amelenin sıhhatidir. İşte bu gaye ile bir sene evvel amele birliği tarafından bir kı sım azalar tarafından bir «sıhhi teş- kilât» kurulmuştir. Bu teşkilâtın pa- rasını da madenciler bizzat vermek- tedirler, Bu teşkilât amele birliğinden al. dığı 100 bin lira ile 70 yataklı bir hastahane yapmış, fakat bu hastaha nenin: *)e'-rşeyi tamamlandığı halde suyu temin edilememiş, ve bir türlü açılamamıştır. 10 - 12 bin amele ancak Kozluda- hemen | ve yalnız| K Karışık sebze çor- banını — sevdiğini söyliyen — ve karı gik işlerden haş- leven Loyd Core (h şeylerden hoşlanırmış, yemiş, bal, v& peyniri çok yermiş. Meşhur Confcius gayet az yemek yer ve hiç boğaziyle uğraşmazmış. Bin &z pirinç ve bir bardak su ile kefafı nefseylermiş, Şimdi tarihte biraz daha yakın za« manlara gelelim. İngilterede ve Frane gada Krallar dehşetli ağır yemeklere hdüşmüşlerdir. Onların yemeklerini si« ge bir tarif edecek olsam muhakkak ağ Zınız sulanır. On dördüncü Lüi yağlt et yemeklerine bayılır. Ve nefesi tıka guncaya kadar bunları yermiş. Bir ara hlık fazla hardal yemekten vücudünde egzema gibi şeyler de çıkmıştır. Âv et lerine ş. Sekizinci Hanri, karaca, tavşan etin den çok hoşlanırmış Göte kuşbaşı et doğranmış çorbayı hergün yese bikmazmış. havzasında Biraz da son zamanlara gelelim. Re« gi kürda olan insanlar hâdiselerin seve kiyle iştihalarını kaybetmişlerdir. Hiç biri mektuplarıma cevap vermedi. Yal nız Göringin tereyağını fazla sevı ni, fakat yiyemediğini gazete duydum. Dük dö Vindsorun da Macar Gulaşı« na meftun olduğunu gene gazetelerdi okudum. Greta Garbo domuz etini Çok sever ve yermiş, sebzelerden de sofrasında daima kuşkonmüaz bulundururmuş. Con Gravford ise her sabah çiy yur murta içermiş, Tefkiklerimi daha derinleştireceğim, Üç sene sonra asrı hâzır rüesa ve meşa hirinin nelerden hoşlandıklarını bildia ren bir kitap ğim. Şu arada meşhur Landronun kadım, Düseldorf canisinin de çocuk kanı içe mekten zevk aldıklarını söyleyivere « yim.» len ki dispansere bakmaktadır. Bu dis- panseri idare eden yalnız bir göz dok toru ile iki hasta bakıcıdır. Geçenlerde, 4 şubatta ocaklı birinde 2 amele yaralanmıştı. Bu iki amelenin dispansere nakli için ne bir sediye, ne de bir hasta otomobili vardı. Bu iki amele 3 saat uzaklık. taki dispansere götürüldüler. Bun- lara bu yaralanmadan anlayacak bir hekim lâzımdı. Halbuki dispanserde yalnız bir göz doktoru vardı. İşte bu yüzden dispanserin ihtiyaçları bir ke re daha kendisini göstermiş oldu. Hazır bir vaziyette bekliyen haş- tahane açılsa, sıhhi teşkilâ: tam ve mükemmel bir şekilde tamamlansa, 'Türkiyenin sanayi merkezi olan Zon guldakta 10 - 12 bin amelenin sıhhi durumları üzerinde büyük ve iyi bir tesir yapmış olacaktır Kıymetli Sıhhiye Vekilimizin na. zarı dikkatini Zonguldağın bu derdi üzerine çekerim. Sayın vekil, göste- receği iyi niyetler neticesinde Zon- Bguldağın 10 bin amelesini sevindir- Mmiş olacaktır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: