14 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

14 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 — Sayfa Hergün Kt Üzüm kongresi ; Münasebetile — Yazan: Muhittin Birgen —— Üi ı bazılarına verdiği bir Vi vardır: Dünyada emsalsiz bir k. sahib olmak, Türk inciri, Türk ü: 'Türk fındığı gibi. Amerikahlar K üzümü Kaliforniyaya götürüp — orada İ yetiştirmişler, Elde ettikleri netice çok N zayıftır. Amerikada ba| kavunu, kâ - saba kavunu gi isimlerle anılan gü- zel kavunlar, bizim meşhur Kırkağ j kavunlarımın Amerikada yetişm fakat piçleşmiş çocuklarıdır. İs da, Portekişde, Cezayirin Buci kıt'a» sında yetişen incirler, Cenubi İtalyada Türkiye vekoltesinin iki misline yakım ğaçları, hep Ro - izasyon devrinde garbi götürülüp — yetiştirilmiş yadigârıdır: Hiçbiri Türk ilemez. Arada nefase! barile dağlar kadar fark vardır. Üzüm- lere gelince, bizde, çoktanberi unutu * | lan bir isim, bugün bütün dünyanın çekirdeksiz üzümlerile alem olmuştur: Biz sultaniye deriz; Yunanlılar sulta- 1 has derler; Almanlar zultanin, Fran - F sızlar sultanen, İngilizler de — sultan derler. İster, Türkiyeden, ister Yuna- histandan, ister Ostralyadan ve yahud Kaliforniyadan gi , bütün dünyada bu üzümler, Türkiyedeki ismile anı - hr. Fakat, hiçbir. tarafta bu cins - ki ' hepsi de bizden nakledilmiş fidanlarla irilmiştir - üzüm, Girid üzümleri stesna, Türk üzümlerinin nefasetin! haiz değildir. Onun tadı, onun koku - su, onun rengi ve onun inceliği gene ancak Türkiyeli Türk üzümüre mah- sus kalmıştır. abiâatin Türk — mahsullerinden ncirle an * 'Türkiyenin başına çökmüs olan buh- ran müsibetinin derecesini anlamak için şunu bilmek kâfidir: 922 - 929 se- neleri arasında 40 - 50 kuruş arasında bir vasatl fiatla satılrış bu ü - zümler 929 senesinden sonra dokuz kuruşluk bir vasatiye kadat düşmüş - tür. Bu düşüşün me demek olduğunu anlamak için üzüm istihsal sahalarım- da bir dolaşmak, orada hâyatır bir za- 4 manlar nasıl, sotra da nasti hareketler gösterdiğini görmek Vâzımdır. Öyle za- manlar oldu ki garbi Anado'u bağcı - ları bağlarımı imardan vazgeçecek de- receye geldiler. Bilhassa bağıarında kendileri çalışmıyarak ücretle başka - larını çalıştıranlar, Masraflarını bile alamadılar ve borca düştüler. Gene öyle zamanlar oldu ki ihracatçılar ar- tik bu üzümleri satmanın çaresi kal - madığına karar verdiler. Bu kanaatler, onları, sonradan teslim (alivre) nere- de hangi fi hüşteri buldularsa o - rada derhal üzümü satmağa kadar İ sevketti ve bu yüzden de satanlar bilâhare hayli mühim zararlar gö TCEŞTNU ler. Çünkü, arada bir takım hesabda B olmıyan hüdistler vukua geldi İktısad tW Vekâi IR'esı'mli Makale: Afyon, esrar, morfin, kokâin gibi uyuşturucu ilâçların en büyük tehlikesi bir defa alışanı zinc bırakmamalarıdır. Müpte tedricen öldüreceğini bilirler, fakat zamanı gelince elleri- bi zehir kutusuna uzatmaktan gene kendilerini alamazlar, anmağa başlıyan Avrupa tamamen bit esrarkeş tndedir. Devletler milyonlarca adamın el emeğile Silâhl. SON POSTA erek bir daha değildir. Çekoslovakyada Mihalovcada her- kesin acıdığı bir adam vardı. umumidenberi dilini kaybetti, konu- şamıyor» diyorlardı. Bu adam geçen- lerde terzide elbise provası yaptırırken birdenbire dili imüş: — Aferin usta! demiş yaptın.... 'Terzi hayret etmiş! O zamana ka- |/ pamuktan caddenin ne olduğunu bil- dar dilsiz olarak tanıdığı — bu adamın | miyorduk. dilinin birdenbire nasıl olup ta açıldı-| .İğıni sormuş. Adamcağız da şu cevabı| hayet bu da yapılmıştır. Mütehassısla- | lerk Paristen ayrılmadan evvel şere- |vermiş: HER GNÜ BİR FIKRA Doğruyu biliyorsun ya Fakir bektaşinin bir kuruşu varmış. Bakkale gitmiş, yirmi pa- ra vermiş, peynir istemiş. Bakkal peyniri kâğıda koymuş: — Parası? — Verdim ya! — Vermedin. Bektaşi öteki yirmiliği de ver- miş. Bakkalden, ekmekçiye git - miş. Yirmi paralık ekmek istemiş; ekmekçi ekmeği vermiş. Dükkândan çıkınca kendi ken- dine: — Allahım, demiş, sen doğru - yu biliyorsan ya, yirmi parayı ı'h—lduldııı al ekmekçiye ver! Amerikada Caddeler pamuktan Yapılıyor «Harbi fevkalâde | çimentodan ve asfalttan, * Şimdiye kadar, İâstikten, camdan, tahtadan, Yalı bir karatavuk da cenubi Alman. H Beşeriyeti tehdit eden tehlikeler.. E yapılıp mütemadiyen biriken mühimmat stokunun - bir gün ateş alacağını lar, gene silâhlanmakta devam ederler. Esrarkeşi gören doktor zorla kurtarmak imkânına maliktir, fakat beşere yeti yeni harb tehlikesinden kurtaracak kuvvet mevcud rler, Fakat komşularından korkar- SÖZ ARASINDA |) Yirmi sene Kasten lâkırdı Söylemiyen adam Kuşların hem Dilleri, hem de Milliyetleri varmış Bir Alman âlimi otuz senelik tet- kiklerden sonra, kuşların da konuştuk- İarını tesbit etmiştir. Bu âlim ayni za- | |manda şu garip mütaleayı da ileri sür- 'müştür: — Kuşların yalnız dilleri değil mil- liyetleri de vardır; meselâ Avusturya- h bir saka kuşu, bir Fransız saka ku- şunun sözlerini anlamaz. — Yalnız bu kadarla olsâ gene iyi... Şimali Alman- |caddeler yapıldığını duymuştuk, fakat Yadaki hemcinslerile anlaşamaz. Caroline (Şimali Amerika) da ni Milletler ve içkiler k-| İngilterenin Paris elçisi Sir George rın ifadesine göre bu yol, bütün diğer | Hne verilen bir ziyafette hazır bulun- — Tam 90 sene evvel bir şey ada- | yollardan daha 'sağlam olmakta imiş, | Muştur. tince alınan bazı teibirler, ü -| mıştım. Allah sözümü kabul etti. Ben | Elâstikt olduğu için teessüratı havaiye- Ziyafet esnasında Fransız - İngiliz müddet | s1 çökmesi yokmuş, otomobilleri de | #tTada İngiliz sefiri şu fıkrayı anlatmış- tır: Bir Fransız içmek için küdehini ha- vaya kaldırdığı zaman aşklarımın şe- efine, Amerikalı birinci milyonumum 'i'f.—uciıne, İngiliz imparatorluğumun büyüklüğü şerefine içiyoruz, — derler. h zümü canlandırdı, piyasa berekete gel 'de adağımı yerine getirmek için yirmi | den müteessir olmuyormuş. 'Çatlama- | İostluğunun şerefine bayli. içilmiş;'i B | di ve, geçenlerde bal "“fş olduğum |çenedir sutuyorum. Bugün ç gibi, piyasalarımızda toprat mahsul - bitti. Ben de konuşmağa başladım. fazlı K lerinin kalkınma hareketi bu surelle | meesecscsnecenecermerneneceanemanEAARELERE ea ha v e een L ERR İ Hu t İktısad Vekilimiz, şimdi meseleyi bir| yenin üzüm iktısadiyatının — hallı 4 * de bu şekilde mütalea eunek.f elbet | kongre, iki kongre ile temin edilemi d Üzüm kongresi, bu değerl: mahsu -| Bayet doğru bir görüşün vazıh ifadesi-| yecek kadar mühim ve kompleks 'ı' 'll j lün iyi yetiştirilmesi, ve iyi satılması |Ni yapmış oluyor. Bunda tamamen rin bu çerçeve içinde ha ı için lâzım gelen tedbirleri düşünmek | haklıdır. Ş li genelerce sarfedilecek — gâyretle MN ve münakaşa etmek için tertib edii -| Messleyi bu şekilde mütalea etmek|ancak mümkün olabilir. miştir. İktisad Vekâletinin tertib etti: ği kongre, bu hususta münasib gördü- ğü kararları verecektir. Celâl Bayar, bu münasebetle söyledi; nutukta bir noktaya işaret ediyor k! o da şu - j dür: «Üzüm meselesi milli iktısad y teminin bir parçasıdır. Bu Mütalea ederken, yalnız şu zümrenin değil, Türkiyenin m'l » — tısadınin, yani, bütün Türkiye ikt atlerini düşünmek ve anca rehberliği arkasından zımdır.» Celâl Bavarır çerçeve içinde görü; iye için çok yeni ve içinde yasadığımız asır için de çok doğru bir görüştür. Toprak mah - sullerimizin buhrandan bir aa evve: kurtulması için, mütemadiven ve tec- rübelere göre değişlire değiştire, türlü , türlü tedbirler alarak üzüm müstah - sillerine pek çok hizmetler etmiş olan onu hakiki mevkiine koymak ve karşı- sına geçip uzaktan hakiki #örünüşü (-| iktrsad'v: çinde tetkik eylemek demektir. Fakat, İ meseleyi gene ayni çerçeve içinde hal- | riei surette < letmek bahsine gelince, iş hiç te değildir. Birçok şeylerle birden a ı| dar olan davanın bir hamlede birde halledilmesine imkân yoktur. Türki Yelerin kullanmakt dikierine nazaran kiloda 2 kuruş fazlad nin fecantini artıran bir nokta daha var: Gazeteler getirttikleri kâğıdın parasını peşin olarak Fakat, mademki Türkiyenin mili mek bah erle b 4 başlanı çin en büyük bit kârdu âl Bayar, meşelenin mütalea edili i bu modern görüş çerçevesi iç İSTER İNAN İSTER İNANMA! n fiatı son üç klering gibi usu yıl sonra giter. ranın bu bir y |- tediye ederler. ÇAayevvel öde Fakal mesel okuyucu sen: İSTER İNAN İSTER İN a modern bir nizam ver - Merkez Bankasına yatırırlar, fakat bu para takas veya Biz maalesef hergün başımızdan geçmekte olduğu için bu arlatğğımızın hakikat olduğunu biliyoruz. Fakat ey 'Rusa gelince, o sade (içiyorum) der, ve arkasını getirmeğe vakit bulmadan bir kadeh daha kaldırır. n u |ne koymakla yapilacak işirı temelin! ış | kurmuş, prensibini ortaya atmış de . r.|mektir. Üsttarafı, tedrici surette ta - ş| hakkuk ettirilecek bir gave olur. i- Muhittin Birgen tâbi olarak fabrikaya tektiber bir eteler peşin olarak ödedikler: bu pa- ık geç gitme faizini de fabrikaya ayrıca |G gkti îf İtan fazla para kat'iyyen ıı'”’:,; Sözün Kısası Gazetecilik ve canbazlık E. Talu <—© erçek mi, yalan mı, onun orü anı bilemem gayri.. Herhalifi bizim Son Postaya Berlinden bildi! * miş olan şu hâdise, üzerinde uzun v zun düşünülecek mahiyettedir: B Alman. Propaganda Nozareti, 97 bunu' tetkid eden gazetecilerin O lf kid eyledikleri şey ne ise, bizza: bal ğ mağa müktedir olmalarını şarı KOY müş. ai canbalf göt bir Böylece, geçenlerde hünerlerini be teren bazı me x aray l lamış; tenkit canbazın DU Tünduğu tiyatroya götürmüş ve: — Haydi, bâkalım, efendiler! dt’; Beğenmediğiniz dhünerleri — bir dv' yâpınız da görelim. H 1 mey » Diktatörlükle idare olunan m€l ) kellerde gmir, emirdir. Gaze u;cüzrvı“' resiz, soyunmluşlar, tellere “mw:ud lar, trapezlere sarılmışlar, yarti bi sığınıp yüzer, yüz elli; ilolük V8 lelerle türlü oyun goşv&rmişler-r#' yle tahmin ederim ki, içleri! riya ve temellüke alışık buıun::â efendilerinin karşısıfıda çok mu' çaket perendeler ve Laklaklar atıp t6 wl de mazhar olmuşlardır. Fakat biliyor musunuz? Ş.ıka. par taraf, şu bizim meslek kadar talihi Üğ zuk, mukadderatı acayib bir daha yoktur. ; En medeni bir ülkede böyle ın*:. melelere maruz kalırsak varın, Sİt rafını siz düşünün artık! p Dünyanın her tarafında gıw“"g bilnazariye hürmete lâyık olan D4 san'attır. İdare hukuku, matbüati, Ülg let kurumunun kuvvayı e;asıytf":ı? addeder; Matbuatın hakir — Old | makhur bulunduğu yerlerde Bi hak, adalet ve fazilet yoktur. Ha? Abdülhamid “devrinde Türk g_" ğ ciliği işte böyle hacil bir mevkidf p ve gazetecilerin de ekseriyetle b"ı canbazdan, hatta ipuçları Matlğ Dahiliye müdürlüğünün elinde nan kuklalardan farkları yoktu. Bir canbazı tenkid ettiler diy€ ı rende atmağa icbar edilen 0 zavall bil banci meslek'laşları dü undükç?ı;’d bana taallüku olmadığı halde - duydum ve terledim. çoti ' , # Vakrâ canbaz kelimesinin €t el jik manası «canı ile oynıyatır d0 tir. Fakat gazetecinin, mesleğini kile ifa edebilmek için kendi onun haysi? çbir vakit bir SK oynanması iç teşkil etmez. * $ — Başka gazetelerde yazmaklığım, okuyucularımdan larında Son Postadan ayrıldığım bim doğurmuş. - Halbuki — gerek & Samı M * olan rabılam kesilmemiş ve sine de ihtimal yoktur. Bunu etmek benim için bir hazdır. Ze — ©O 500000 Dolar mirt$ reddedilir mi? Bioriç'de kadınlara yüzm€ gösteren Öjen isminde bir dayısı senelerce evvel Amerikay? tek zengin olmuş, öldü; ’,;'w* vasiyetname bırakarak bütün « bf ni Öjen'e terkettiğini bildirmi? de şart koşmuş: F «Kendisi benim vıı'ıî%h’r bugünkü kazancı olan ayda e$i cektir. Bıraktığım 500,000 dalef hasıran torunlarıma aittir. ND disi fazla kazanirsa sarfedebili” oÜ ANMA! halde essir olmuş, mirası vedded’î:,î" gelmiş fakat karısı onu bü , vazgeçirmiştir. C>n bu vasiyete fena het

Bu sayıdan diğer sayfalar: