10 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-. yei emnü emanetine ha e ' Eşeğin şe ——— bir bekçisi vardır : — Bütük Türk Milleti (Baştarafı 1 inci sayfada) kilometrelik bir çizgiden ibaret oldu- ğunu söylemişti. Evet, cenup hududu- muz hakikaten tabii her türlü müdafaa - esbabından âri bir çizgiden ibarettir. Bu çizgiye her iki tarafın da sanki ge- çilmez çelik istihkâmlarla mücehhez imiş gibi hürmetini temin edecek ye- gâne âmil ise, gene her iki tarafın te- madisi ve şereflerile müekkit olan ta- ahhütleri, imzaları ve nihayet beynel- milel muahedelerde bir kanun kuvve- tini haiz olan muahedelerdir. Biz bu hududu çizerken ve Fransız- lara kabul ettirirken verilen imza ve - yapılan taahhüde tamamile riayet edi- leceğine kani olarak çizmiştik. Hattâ biz bu hududu gene mücahede senele- rinde verdiğimiz sözde durmuş olmak için aynen kabul etmiştik. Çünkü İs- tiklâl harbimizin bir beratı necatı, bir rehberi kudsisi- olan (Misakı Milli) mizde bu hudut tayin edilmişti. Zaferi kazandıktan sonra (Misakı milli) nin bu hükmüne riayet ettik. Çöl ortasında böyle mevhum bir çizginin hudut ola- rak tayinine hattâ memnuniyetle mu- - Vvafakat ettik. Çünkü maksadımız her Hhangi yeni bir'macera peşinde dolaş - -mak değildi, bütün maksadımız beynel — Milel ahkâm ve kavait dairesinde müs- takil, dürüst, medeni ve şerefli yeni bir Türkiye kurmaktı. Karşımızdakilerin de bu samimi ve merdane maksatları- mızı takdir edeceklerini zannediyor - duk. Nasıl zannetmiyelim ki, bu hu- dut meselesinde bizimle anlaşan, mil- let, Avrupa medeniyetinin en eski, en mümtaz, en görmüş geçirmşi bir mü- messili idi. Biz böyle bir milletin bize vereceği sözden, yapacağı taahhütten bir zerre ayrılabileceğine kat'iyyen ih- timal veremezdik. Eğer ihtimal versey- dik, o zaman öyle mi hareket ederdik? Çöl ortasında çizdiğimiz bu hattı, da- — ba cenupta, hattâ çok cenuplara kadar sarkmaktan bizi hangi kuvvet menede- bilirdi? Bahusus ki, tav'an terkettiği- — Mmiz o on binlerce kilometrelik arazi, o biri diğerinden güzel ve zengin bü- yük mamureler, asırlardan beri Tür- kün malı ve malikânesi idi. Oraları is- teseydik vermezdik. İstiklâl harbinde /| zaferimizden sonra isteseydik tekrar a- lırdık, nitekim bugün de istersek âdi bir askeri yürüyüş ile üç beş haftada gene dünkü gibi şanlı bayrağımızın sa- ithal edebiliriz. Fakal bunu yapmıyoruz've yapmıyaca- : ğız. Çünkü bir kere dünya sulhünün ancak (ahde vefa) ile teessüs edeceği kaidesini kendimize yeni bir (Misakı milli) yaptık. Bu (Misak) ımızda da ö- teki (Misak) ımızda olduğu gibi sebat — » © - Tz hirden sürülmesine edeceğiz ve bu suretle dünya sulhünün en dürüst, en şerefli, en fedakâr taraf_: tarı ve âmili gene biz olduğumuzu ci- hana bir daha isbat edeceğiz. Fakat bunun için bir şart İâzımdır. O da medeni komşumuzun bizzat ken- disinin de ahdinde vefa etmesi, hudu- dun öte tarafını eşkiya yatağı, çete o- cağı yapmaktan vazgeçmesi şartıdır. Eğer bu şarta ilânihaye riayet edilmedi ğini görürsek o zaman ortaya vatan mü dafaası meselesi çıkacaktır. Vatan mü- dafaası mevzuu bahsolduğu vakit ise Türkü durduracak hiç bir kuvvet, hiç bir düşünce, hiç bir mülâhaza kalmaz. Şurasiı muhakkaktır ki bundan sonrası için, mevhum çizgiden ibaret olan o ga- rip hududun mevhumluktan çıkarak fiilen müdafaa ve muhafazasını kolay- laştıracak bir şekle ifrağı attık bir za- ruret halini almıştır. Çünkü bu hudut tashihi işinde daha ziyade teahhür yalnız birçok Türkün kanının heder olmasına sebebiyet ver- mekle kalmıyor, ayni zamanda memle- ketin huzur ve selâmetini de daimi bir tehdit altında bulunduruyor. Buna ise artık cidden tahammül edi- lemez. — Hatayda tazyik Halep, 9 (Hususi) — Bayır ve Bucak nahiyelerindeki Türklere yapılan eza ve cefa gittikçe şiddetlenmektedir. Tü- tünlerini reji idaresine götürerek satan Türk köylülerinin paraları reji idare- sinden verilmemekte, bütün paraları geçmiş senelere ait hattâ, aba ve ecdat- larının miriye olan borç!'arına mahsu- ben reji idaresince hükümete yatırıl- maktadır. : Türkler aç bırakılıyor Lâzkiye, 9 (Hususi) — Kırıkhandan ve Antakya hapishanesinden Halebe nakledilen Türklere hapishanede çok fena muameleler yapılmaktadır. Bun- lar ekseriya aç bırakılmaktadır. Mah- puslara kâfi mikdarda su da verilme- mektedir. İsyanlar Hama, 9 (Hususi) — Cebelidürüz is- yanından sonra Lâzkiye ve Kürt dağın da da gayri memnunların faaliyeti gö- ze çarpacak bir hal almaktadır. Lâzkiye ve Kürtdağlılar Suriyeden ayrılmak arzusundadırlar ve bu hususta icabın- da silâha sarılacaklarını Fransız ma- kamlarına açıkça bildirmişlerdir. Hatayda yeni harfler Şam, 9 (Hususi) — Hataylı Türkler arasında yeni Türk hartflerile okuma seferberliği bütün hıziyle devam etmek tedir. Halk dershaneleri her yaşta Türk lerle dolmaktadır. İhtiyar kadınlar bi- le yeni harfleri okumaya azmetmişler- dir. - eşek sahipleri ne diyorlar ? Eşek hikâyesi, yılan hikâyesinden fazla uzadı. Şehir Meclisi, bu mübarek mahlü!c hakkında bir türlü bir karar veremiyor, Meclisteki azalardan bir kıs . A: ikr Eşek, meı_:!eni Bir nakil vasıtası de ğildir. Medeni bir şehrin sokaklarına - yakışmaz. Onu artık, şehirlerden nef- - yetmemiz lâzımdır! diyorlar. Bir kısmı da, bu teklife: , — Hayır... FEşek, iyi timar edilmek, ih timam görmek, ve şık bir semer altına sokulmak şartiyle, medeni bir şehir — caddesi için «zillet» değil ezinet» tir! ce - Vabını veriyorlar, Ve bu biribirine zıt kanaatleri dinle- öyenler, gayri ihtiyari düşünüyorlar: — Hangisi haklı? Eşek, bir «zinet» midir, yoksa'bir ezillete midir? Hülâsa, eşek davası herfüz, ne eşek- leri ortadan kaldırmak istoyenlerin, ne de eşeklerin ortadan kaldırılmasına da- —yanamıyanların lehine neticelenmiş de- | ğildir. İşin en şaşılacak ciheti de, kimi Uw mizi kızdıran, kimimizi güldüren ve bir türlü bir neticeye ba glanamıyan bu eşek meselesinden, eşekçilerin haber - dar_ olmamalarıdır. Ömürlerinin dörtte üçü eşekle bera- ber geçtiği ve kursaklarına giren her lqkınaş'ı eşeğe borçlu bulundukları hal v K M d İ de, velinimetlerinin mukadderatı etra- fında koparılan tehlikeli gürültüden zerre kadar haberleri yok. Dün, onlarla görüşmek istemiştim. Eşek etrafında kopan kıyametlerden, iç lerinden pek azı haberdardı. Ve hemen hepsi de: — Eşek örtadan kalkar mıymış? Kim demiş onu? diyerek sualime istihfafla dudak büküyorlardı. j En az kırk tanesile görüştüm, Bazı- ları suallerime, yazmaya değmiyecek kadar boş kelâmlarla mukabele ettiler. Bazıları hiç umursamadılar. Fakat ba- zıları da, yazmamaya katlanamıyaca - Bğım kadar nefis cevaplar verdiler. Farza, Taksimde suculuk eden, ve Ci hangirde Harzım çıkmazında, 3 numa- ralı evde oturan Osmaniyeli Hasan Ka- rakaçan diyor ki: - — Eşeği şehirden sürmek istiyorlar- mış. Bu hususta bu kadar lâf edilmesi, memleketin eşeksiz kalması için kâfi- dir. Çünkü artık eşeği şehirden sürme- seler bile, bu kadar lâkırdıdan sonra hayvan kendiliğinden çekilip gider, Çünkü eşek insan gibi değildir. Efendi hayvandır, sevilmediği yerde durmaz! Vâkıa okuması yazması yoktur ama, anlayışlı mahlüktur. Şimdi bile âdeta Şehir Meclisinde konuşulanları anla - 4 . A & Tokatta bir hâki .w ) at çiğnedi - Tokat (Husu - si) — Tokat ağır caza mahkemesi âzasından Rüştü Yetgin şahlanan bir atın — altında kalarak vefat et - miştir. Rüştü Yetgin öğle zamanı iki — Merhum Rüştü Yetgin çocuğu ile Tokadın en kalabalık yeri olan meydan mevkiinden — geçerken, uzaktan kendilerine doğru başi boş bir atın gelmekte olduğunu — görmüştür. Seyit Necmettin mahallesinden Dede oğlu Hüseyine ait olan bu at, Rüştü Yetgine çarparak yere düşürmüş ve üzerine basarak kaçıp gitmiştir. Hay- vanın tekmeşinden ağır yara alan hâ- kim kaldırıldığı Memleket hastanesin- de dört saat sonra ölmüştür. Cenazesi büyük merasimle kaldırılmıştır. Atın sahibi Hüseyin, cürmü meş- hud mahkemesine sevkolunarak - dik- katsizlikle ölüme sebebiyet cürmün- den bir sene hapse ve 30 lira para ce- zasına çarpılmıştır. 7 yaşında bir Yavrunun saçları Birdenbire ağardı Sivas 7 (Hususi) — Şehrimizin Gökçe Bostan mahallesinde oturan şe- kerci Mehmedin yedi yaşındaki kızı- Nezahatin - saçlarına ak düşmektedir. Bundan bir müddet evvel bir gün mi küçük Nezahat sabah uykusundan u-| yandığı zaman annesi kızını kollarının arasına almış ve saçlarını taramak i- çin yanına oturtmuştur. Birdenbire anne kızının başında siyah saçlardan bazılarının beyazlaştığını görmüş, saç- lar, o günden, bu güne kadar her gün biraz daha ağarmış, ayni zamanda vücudunda da beyaz lekeler peyda ol- muştur. Mektebe devam eden bu yavruya arkadaşları bu sebepten dolayı: — 'Ânne - anne ismini takmışlar- dır. Zavallı yavrucak bu vaziyet karşı- sında mektebi terke mecbur kalmıştır. Ak saçlı küçük kız yüzüme yalva- rıcı bir vaziyette bakarak: — Ne olur ağabey yaz, şu saçlarıma bir çare bulunsun da bende annelikten çıkıp mektebe deva- ma başlayayım, dedi, Mektebe gidemediği için büyük bir iç acısı içinde sızlanan yavruyu boy- nu bükük bırakarak yanından çıktım. Neş'et Nafiz mış gibi dargın dargin yürüyor. Seyyar satıcı Kemahlı Etem de (soy adı yokmuş) diyor ki : Eşeğin nesi varmış? Eşek bize ben- zemez. Anıracağı saati şaşırmaz, çifte- leyeceği adamı bilir. Hani kötü davra- nanlara : «Eşeklik etme ! » deriz ya? Keşki hepimiz eşekler kadar iyi davra- | nabilsek, yani eşeklik edebilsek! Seyyar suculuk eden, ve Üniversite mezunu olduğunu söyliyen Hüseyin (onunla başka mevzular etrafında ko- nuştuklarımızı ayrıca yazacağım): — Ya, diyor. Biz he yapacağız? Eşek bizim canımız demektir. Sehir Meeclisi topumuzun birden canımıza kıyamaz ki? İdam hükmü için Millet Meclisi ka rarı lâziım değil mi? Mecidiye köyünde seyyar satıcılık e- den «Ahmet Taze» de başka cevap ve- riyor: ; — Bir de bizi çağırıp sorsalar ya? Ba zı eşekleri, hakikaten, insan içine çıkar mak ayıptır. Sırtlarına altı ay kaşağı vurulmamıştır. Midelerine bir haftada bir kilo saman girmemiştir. Semerleri küfe değil, köpek ölüsü yüklemeye bile iğrenirsiniz. Halbuki baksana şu benim eşeğe ? Benim pantalonumda kırk tane yama var. Fakat eşeğimin takımları pırıl pi- rıldır. Ben yemem, bunu beslerim. Ben içmem buna içiririm. Bununla ikimizi bir arada görseler, bunu salona sokar- lar, beni ahıra bağlarlar... Eşeğe böyle bakmak lâzim. Şehir Meelisi asıl bu noktayı düşünmeli. E- şek sahiplerini, eşeklerine ivi bakma- ya mecbur etmeli... Böyle yapmaz da, beni gazeteye | Başvekilin Belgrad Seyahati (Baştarafı 1 inci sayfada) ve refakatindeki zevatı hâmil olan hu- susi tren bu sabah saat 9,20 de Hay- darpaşa istasyonuna dahil olmuştur. Başvekilimiz Haydarpaşa garında res- mi ve büyük merasimle karşılanmıştır. İsmet İnönünü karşılamak üzere, ken- dilerile beraber gidecek olan Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras ile Maliye Vakili Fuat Ağralı Hariciye siyasi müs- teşarı Numan Rifat Menemencioğğu, Vali ve Belediye Reisi Muhittin Üs- tündağ, İstanbul komutanı, diğer ge- neraller, İstanbul merkez komutanı, Emniyet müdürü Salih Kılıç, Haydar- paşaya geçmişlerdir. Köprüden hususi olarak 8,40 ta kal- kan Akay vapuru vilâyet, belediye mu- avinleri, vilâyet, belediye, cumhuriyet Halk Partisi erkânını, daireler müdür; lerini, Üniversite profesörlerini, inhi -| sarlar ve mali müesseseler müdüleri - ni ve teşrifata dahil zevatı Haydarpa- şaya götürmüştür. Bu zevat silindir ve jaket atay giymişlerdir. İstasyonda askeri ve polis müfreze- leri yeralmış bulunuyorlardı. İstasyo - nun içini ve dışını halk doldurmuştur. İsmet İnönünün bindikleri hususi tren | saat 9,20 de gara girmiştir. Askeri ban do selâm havasını çalmış, asker ve po- lis müfrezeleri selâm resmini ifa etmiş- lerdir. ' General İsmet İnönü, trenden indik- ten sonra istikbaline gelen zevatın el- lerini sıkmış ve askerin selâmlarına mu kabelede bulunmuştur. Halk, Başveki- limizi tezahüratla karşılamış ve alkış- lamıştır. İsmet İnönü, emirlerine tahsis olu- nan ÂAkayın vapuruna Hariciye Vekili ve diğer zevat ile birlikte binmiş, Köp- rüye çıkmışlardır. Başvekilimiz, Hariciye Vekili ve di- ğer zevat bu akşam semplon ekspresi- ne bağlanacak hususi vağgonla Belgrada hareket edecektir. Hareketlerinde de bu sabah yapıldığı gibi resmi merasim- le uğurlanacaklardır. Ziyaret esnasında Belgradda mühim siyasi konuşmalar olacağı tahmin edil- mektedir. İsmet İnönü, Belgraddan dön dükten sonra Mayısın ilk haftasında İn giltere Kralının taçgiyme merasiminde bulunmak üzere Londraya hareket ede Türk - İtalyan Müzakereleri (Baştarafı 1 inci sayfada) etmekte — olduğundan İtalya - Yugos- lavya anlaşması, zaman itibarile, Tür- kiye - İtalya anlaşmasına — takaddüm etmiştir. Bu müzakerelerin hitamı key- fiyeti kısmen anlaşmanın metnine ve kismen de, imza merasiminde hazır bulunmak üzere Hariciye Nazırlarının seyahati meselesi dahi dahil olmak ü- zere, diğer imkânlara tabidir. Türkiye - İtalya konuşmaları mü- him zorluklara maruz kalmamakta- dır. Türkiye - İtalya işbirliğinin ana çizgileri Milanoda Rüştü Aras - Ciano mülâkatında tayin ve tesbit olunmuş- tur.» İtalyanın Yugoslavya ile akdettiği ve Türkiye ile akdedeceği anlaşmala- rın MiHetler Cemiyetinde tescili mese- lesini mevzuu bahseden «Obzorn tes- cil işinin bir formaliteden ibaret oldu- ğunu ilâve etmektedir. İstanbul ikinci iflââ memurluğundan: Müflis Civan Yakupyan İflâs İdaresince şimdiye kadar geçen işler hakkında izahat verilmek üzere alacaklıların — toplanmaya davetlerine lüzum görülmüş olduğundan alacaklıların 14/4/937 çarşamba günü saat 15 de dairede hazır bulunmaları ilân olunur. (31712) eşekleri ortadan kaldırmava kalkışırsa ayıp eder. Bunların yüzünden bir ordu adam geçiniyor. Gene Mecidiye köyü sakası Sakip: — Eyvah... diyor... Asıl biz yandık! Şimdi eşekleri şehir dahilinden yürüt- tüler miydi, bütün eşekçiler eşeklerini alıp buralara akın edecekler. Yani biz bu «Mecidiye»r köyünde «çeyrek» bile bulamıyacağız! Ve ilâve ediyor: — Benin anlayacağın, şimdiye kadar, sermayeyi eşeğe yükletiyorduk, bun - dan sonra kediye yükleteceğiz! : Naci Sadullah cektir. Hüriciyö Velülimi ı Dün sabah şehrimize gelen Harici- ye Vekili Tevfik Rüştü Aras Perapaâ” lasta istirahat etmiş, öğleden sonra bl' zı hususi ziyaretler yapmıştır. Belgrad 9 (Hususi) — Türkiye Başvekili İsmet İnönünü k.ıırşılamak üzere yapılan bütün hazırlıklar ta” mamlanmış ve parlak istikbal progra” mı tanzim edilmiştir. - Türk bayrakları l «£ B Dost Başvekilin muvasalatını hara- —© ret ve sabırsızlıkla bekliyen halk, da“ İ l | ha şimdiden hususi binaları Türk bay” — raklarile donatmış ve yeşilliklerle süs- lemiştir. General İsmet İnönü pazar gcceliı_ Belgrada vasıl olacak ve bizzat Başve- kil B. Stoyadinoviç tarafından karşır dost — lanacaktır. Hususi bir hey'et, Başvekili daha hudutta selâmlıyacak ve hükümet namına höş geldiniz di7 yecektir. Radyoda konferans Türkiye Başvekili edilecek ziyafet ve resmi kabullerden başka, nisanın 11, 12, 13, ve 14 üncü — 19,30 da | günleri, Türk saati ile saat Belgrad radyosundan Türkçe, Fran- sızca ve İngilizce olarak İsmet İnönü- nün hayat ve siyasi icraatı hakkında bir konferans verilecektir. Türk gazetecileri Evvelki gün İstanbuldan hareket e — den Türk gazetecileri dün gece Bel- grada vasıl olmuş ve Türk elçisi B. A- li Haydar Aktay, elçilik erkânı ile bir çok Yugoslav gazetecileri ve kalabalık bir halk kitlesi tarafından samimi bir surette karşılanmışlardır. Belgradın en güzel öotelinde misa- fir edilen gazeteciler bugün şehri gez” miş ve ziyaretlerde bulunmuşlardır. Dost gazeteciler şerefine tertip edi- len öğle ziyafetinden sonra, gece, mil- t tiyatroda «Salon» - piyesi temsil e- dilmiş ve meşhur Türk muganniyesi Bayan Bahriye Nuri Haçiç bu temsil- de baş rolü oynamıştır. Eski bir Rus deniz Sübayının hatıraları (Baştarafı 7 inci sayfada) -Bir müddet sonra Türkler, tâmir e- dilmekte olan sabık «Mec'diye» ktü - Vazörünü yedekte olarak çekip götür - müşler ve yeni «Prout» eski ismini al - mış. Son tâmir esnasında bu krüvazöre uzun çaplı (13) santimetrelik Rus top- ları konulmuştu. Demek oluyor ki biz düşmanın 'bat- mış bir gemisini çıkarmış, tâmir etmiş onu yeni silâhlarla techiz ettikten sorti- ra ona hediye eylemişiz. Harbin bazan böyle acâib cilveleri oluyor!., RADYO 10 Nisan 937 ; Cumuartesi / İSTANBUL 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Ha vadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Kon - ferans: Doktor İbrahim Zati mikroplar ve mikroplarla hastalıkların tarzı intikali, 20: Fasıl, Saz heyeti, 20,30: Ömer Rıza tarafın- dan arapça söylev, 20,46: Fasıl, saz heyeti: Saat ayarı, 21,15: Orkestra, 22,15: Ajans ve borsa haberleri, 22,30: Plâkla sololar, ve operet parçaları. Yarınki Program l1 Nisan 937 : Pazar İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk Mmüsikisi. 12.50: Hava- dis, 13,00 Beyoğlu Halkevi gösteril kolu tara- — — fından bir temsil. Akşam neşriyatı: — 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Konfe- rans: Ordu saylavı Selim Sırrı Tarcan (Rus edebiyatı), 20: Müzeyyen ve arkadaşları ta- rafından Türk müsikisi ve halk şarkıları, — 20,30: Ömer Rıza tarafından arapça söylev. 20,45: Muzaffer ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şatkıları, Saat ayarı, — 21,15: OÖrkestra, 22,15: Ajans ve borsa ha - berleri, 22,30: Plâkla sololar, opera ve ope- — ret parçaları. —— Ğİ !"'A'_ d, şerefine tertip _ | | “özma Yağltea d iki Vça |i el e el d Söei LAŞA A k. z t » _’“ B z L B !ı[ J

Bu sayıdan diğer sayfalar: