— — U ” N ÇAS —K Şün a —G Hİi llİler Gf GGR ei u | 'N , —i dik " & ı Neş ü Fd Do — SNÇ biğğe - LA A “ y M Bn d ea Ü, , . Manen ransanın Avrupada takip etti- ği bütün harp sonu siyaseti geçen sene içinde alt oldu. Hitler bıra- kıp Musolini alarak, Musolini bırakıp Hitler alarak yapılan siyasi hamleler ve taarruzlar, kademe kademe Fransa- nın ÂAvrupa siyasetindeki. hâkim ve , müteneffiz rolünü bırakarak geriye çe- kilmesini mucip oldu. Hitler hangi ha- vadan -çaldıysa, Musolini ona dem tut- tu; İtalyan Führer'inin sazından hangi sesler çıktıysa, Hitler sesini ona göre âyar etti ve nihayet Rusyayı bir taraf- ta, Fransayı öbür tarafta, hiç olmazsa tecrübe etmek — plânların - da muvaffak oldu. Hattâ Lehistana ve- rilen para, hattâ Küçük Antanta karşı gösterilen cemileler, hülâsa, her şey faydasız kaldı. Silâhlanan — Almanya, kuvvetlenen İtalyanın bir istikamete çevirdikleri siyasi hamleleri karşısın- da, bilhassa milli müdafaa kuvvetini, enternasyonal ihtilâl nizamı — üzerine kuran bir siyaseftin merkezi ve şarki Avrupada mergup bir siyaset olmasına imkân yoktu. Bunun için Küçük Antant, ismi var, cismi yok bir varlık oldu; Balkan mem leketleri: Sana, senden gelir, her ne gelirse! Düsturunu kendi hayatlarına tatbik zamanının gelmiş olduğuna kanaat ge- tirdiler ve bu suretle son aylarda bil- hassa mânalı şekiller alan siyasi hâdi- seler meydana geldi. * Fransanın Avrupada takipettiği harp sonu siyasetinin en büyük hata- sı, bir galip ve cihangir siyaseti olma- sı idi. Fransa, bunu Almanlara karşı, mağlüp olmuş oldukları için böyle tat- bik-etti. Diğerlerine de, kendilerini mağlübiyetten -ve ölümden kur - tarmış * olduğunu . ileri — sürerek böyle yaptı. Günün birinde Hit- ler, haklı olarak, - «Gleich berech tigung», yani «hukuk müsavatı.» diye ortaya atılınca Fransa siyasetinin ma- nevi bir kanadı kırıilmış oldu. Bir müd- det sonra, küçük ve orta kuvvetteki milletler de bu işlere baktılar; gördü- ler ki, sulh bir tarafın iradesi ve hâki- miyeti ile değil, umumi bir dostluk, â- henk ve müvazene ile dâha iyi temin edilir. Fransa dostluğunu inkâr' etme- diler; fakat Almanyaya düşman olma - ları için de ortada hiç bir sebep yoktu. Her şeyden evvel milletlerin kendi kendilerine müstakil bir siyaset sahibi olmâları lâzımdı. O zaman buü siyaset etrafında küvvetli bir cereyan vukua geldi ve nihayet Fransa, kendisine kopmaz minnettarlık bağlarile bağlı ol duklarını zannettiği milletlerin bile, yanından ayrılmış olduğunu gördü. Bu manevi nüfuz kanadının ikisinin de kı- rılmış ölması demekti. Siyasette Mminnettârlık, Tfalan gibi hislerin' tesirleri pek azdır. Milletler, evvelâ kendi hayatlarını — düşünürler. En güzel siyaset, müşterek ve umumi menfaatler üzerine kurulan — ve eğer sulh isteniyorsa, sulhu herkesin ayni miktarda istifade edebileceği bir ni- met naline getiren bir esas üzerine kü- Tulur. Fransa, 918 den sonraki Avru - pada kendisi için bir sulh düşünmüş- tü; milletler ise 936 ve 937 de «sulh herkesin malı olmalıdır.» dediler. * Fransa, geçirdiği gaflet devrini ya- kın zamanlara kadar anlamamıştı. Or- sey rıhtımının Bürokrat unsurları bu gaflette son dakikaya kadar ısrar etti- ler, Bunun delilini Hatay meselesinde gördük. Son dakikada Bav Blum'un şahsi müdahalesi olmasaydı, bu işten bir facia bile çıkabilirdi. Bereket ver- sin ki Blum, yeni bir siyaset devrinin gelmiş olduğunu kavrayıp işi eline a- lan bir insan olmasını bildi. Anladı ve anlattı. Zaten bir zaman- danberi Avrupadaki ahval de kendili-| ginden anlatıyordu ki değişmeğe ve de- ğiştirmeğe ihtiyaç vardır. Fransa dıp- lomasisi bilir ki bu değişme fik - rinin umumi ve müşterek bir fikir ol- masına yardım etmek hususunda Tür - kiye diplomasisinin de büyük bir hiz- meti olmuştur. Bu diplomasi belki ön- H ergün Fransa İıancı Siyasetinin 1ğn Yeni inkişafı Yazan: Muhittin Birgen ine krşı gösterilmiş olan «dostça muha- Geç olan güç olur, sözü daha doğrudur. İyi iş geç olur, diyene inanma, SOZ ARASINDA Efradından hiçbiri Tabit ölümle Ölmiyen bir aile İtalyada Mölinella kasabasında em- lâk sahibi bir adam takriben bir hafta evvel karakola müracâat ederek karı - sini boğduğunu, buna sebep olarak 'da karısının “çocuklarım “sevmediğini söy - lemiştir. Zabıta memurları cinayetin vaki ölduğu eve gittikleri zaman iki küçük çocuğun analarının boğulduğun dan bihaber olarak yanında mışıl mışıl uyumakta olduklarını görmüşlerdir. Zabıtanın tahkikatı caninin sevdiği di- ğer bir kadınla evlenmesini temin et - mek üzere zavallı karısımı oldurdugumı göstermiştir. İtalyan gazeteleri bu aileye bir müd- dettenberi büyük bir talihsizlik geld. - ğini yazarak iki sene evvel * öldürülen kadının anasını da hırsızların öldür - müş oldukları, bu kadının'bir kız kar- deşinin daha öldürüldüğünü, bir erkek kardeşinin de kazaya kurban gittiğini bildirmektedirler. bilir; fakat, netice gösteriyor ki cihan sulhu için en güzel yolun bulunmasın- da, Türk diplomasisinin çok faydalı fa- aliyetleri olmuştur. ve. şimdi bundan dolayı memnundur. yfFariste tesbit edilen — görüş birliği, görüşünü ihtiva ediyor: Sulh hiç kımse için değildir; sulh herkes içindir ve herkes bundan istediği kadar istifade hakkını haiz olmalıdır. «Sulh» fikri, «cebir» fikrini nefyeden bir fikirdir. Türkiye, bu fikrin müdafaası için herkesle beraberdir: Fransa, Almanya, İngiltere, Rusya, kim olursa olsun, şart sız ve kayıtsız olarak... Türkiye, bu va- ziyetten, kendi namına da, Âvrupa na- mına da memnundur. Realiteleri, haki- ki ölçülerile ölçmsini bilen ve kendisi- lefetin» samimi ve beşeri mânasını tak dirden aciz olmıyan Fransanın da bu vazivettfen gayrimemnun — ölmiyacağı muhakkaktır. Zorla tutulan bir sulh yerine, hak ü- bizce, enternasyonal siyasetin yeni bir | zerine kurulan bir sulh lehinde Türki- İHERGÜN BİR. FİKRA | Işbu kaziyye Adamın biri bir ilmisima kitabı o- kuyormuş.. Kitapta şöyle bir bahis görmüş: «Her kimin boyu uzun, gözü çakır, yüzünün rengi sarı ve sakalı bir tu- tâm bir parmaksa, o kimse ahmaktır.> Adamın boyu uzun, gözünün Ten- gi çakır, yüzü sarı imiş.. Sakalımı da ölçmüş, o da bir tutam bir parmak gelmiş. — Şunun bir parmağını keseyim! Demiş. Bir tutam. tutmuş, açıkta kalanı tutuşturmuş. Sekal tutuşunca eli kızmış, elini bırakmış. Bu yüzden de bütün sakalı yanmış. Aynada suratını cascavlak gördük- ten sonra; biraz evvel kitapta okudu- ğu bahsin altına şu cümleyi -ilâve et- miş: «İşbu kaziye mMuştur.> bittecrübe sabit ol- |. Doğumlarda itfaiyenin rolü Fransada Poiteirsde Madam Fuurnier isminde bir ebe bir doğuma Çağirilir. Ebe kadın çocuğu dünyaya getirir fakat çocuğun nefes alamadığı görülür., Ebe, bunun üzerine doktora telefon ederek uzun müddet bekliyeceğine derhal it - faiyeyi- çağırır. *İtfaiyede yangın esnasında düuman - danboğulanları diriltmek - için oksijen bulunurmuş. Derhal tulumba ile yay- ruya hava verilir, bütün gayretlere rağ men yavru kendine gelemez. Bir saat iki saat geçer, nihayet ebe ümidini ke- ser itfaiye yüzbaşısına: K — Artık dirilmez. Zahmetinize teşek- — Ben bir çok dumandan boğulma vak'alarına rastgeldim. Bir tüp daha tulumba edelim de ondan sonra ümi- dimizi keselim! Cevabını verir. Ve tam üçüncü tüb ile hava verilmi:- ye başlayınca çocuk kendine gelir ve ağlamıya başlar. Yavru şimdi dört aylıkmış ve sıhhati de fevkalâde iyi imiş. ye ile Fransanm uzun zaman yanyana ve dostça çalışmalarını her iki taraftan da temenni etmek lâzımdır. Muhittin Birgen * Evvelki günkü yazımda kâğıt fiatların- dan bahsederken, dikkatsızlikle bir yan- lışlık yapmışım: Elli yerine yüz kuruş de- mişim., Lüzumsuz bir mübalâğa yapmış olmayı istemediğimden bugün tashih edi- yorum. — M. B. Fransa Kür ederim der. Muhatabı çok tecrü - beler görmüş bir kimse olduğu “için| - Paris_l;;-lkmm Ağzında dolaşan Yeni bir küfür Fi Pariste beynelmilel sergi hazırlıkla- rı devam edip dururken bir hayli de de dikodu oluyor: Sergi işleri gayet ağır gidiyor, serginin resmi küşadı. tehir. e- dildikçe. ediliyor. Bu yüzden Pariste yeni bir J|ortaya çıkmıştır. Şoförlerden halka . in- tikal eden bu küfür şudur: — Sergi gibi yerinde sayıyorsun, Bizim «balık kavağa çıkınca». dar- bı meseli de şimdi Fransada; - e- "DEPBİ, < — Sergi açılınca! şeklinde ıoylen ” | mektedir. 7937 Yılında masumıyetm iManası (Los Ancelos mahkemesi son günler zarfında verdiği bir kararla masumiyet mefhumu hakkında tuhaf bir. dediko - du açılmasına sebep olmuştur. - Mesele şudur: 18 yaşında genç bir kız nişanlısı tarafından terkedilip, kız bu arada bir felâkete de uğradığını id- dia ederek 10,000 dolar zarar ve ziyan istiyor, ve tecrübesiz olduğu - cihetle böyle bir felâkete uğradığını iddia e- diyor. mahkemenin kararı şudur: — Bu iddiayı bu kızın büyük anne- si ileri sürmüş olaydı makbul olabi- Hirdi. Radyo ve sinema asrında Ame - rikada 18 yaşında genç bir kızın bu kadar bilgisiz olması kabili af değil - 'dir. Bu felâkete hakikaten cehaleti yü- zünden uğramışsa, kanun — cehil ve bilgisizlik yüzünden vuku bulan felâket lerde ceza vermiyor. Havada uçmak isteyip de kendini balkondan aşağı atanlar gibi... dradaki okuyucularına haber vermiş. İSTER İNAN Bir İngiliz gazetesi Alman balonunun Amerikada uğ - radığı kazayı hâdisenin vukuundan bir saat sonra Lon- sında da yanan ba'onun radyo ile getirtilen resimlerini Müteakıp nüsha- İSTER İNANMA! ı Bir İstanbul gazetesi İstanbul mahkemesihde görülme- si mukarrer bir ctinayet davasının vakit darlığı yüzün - den tehir edildiğini duyamadı, görülmüş olacağmı farze- 385 neşretmisti. derek ertesi günkü nüshasında görülmüştür, diye yazdı. İSTER İNAN İSTER İNANMAL ' t yE sşttrim. , * eee ceğBi e rErii LAĞ _ti__— Ve |ğe veyahut ki fenalığa daha ziyadt İmağı kâfi bulmayıp, ne zamandır ge“ _' “|sa olsun her sahadaki büyüklerini tekt — mez miyiz? |mişler, Lehistana girmişler, Or Sözün Kısası Canlı yadigârlar E. Talu Beşerıyetm de, tıpkı ferdler gi bi, huyunda vakit vakit iyilie temayül oluyor. Bugün nankorlugü' şiar edinen bir camianın yarın son rece vefakâr ve kadirşinas davrandı görülüyor. Bu âni değişikliği y bazan tek bir hâdisedir. FE Düne kadar, «putları devirmek» Zâ* — manımızın ve bilhassa bir kısım gen$” — 'n kat'i hedefi gibi görünüy i hamidin ölümü bu takip edilen kötü — istikameti bizde az çok değiştirdi; VE fakârlığımızı ve kadirşinaslığımızı bil” — denbire nüksettirdi.. Bu bir fâlihayı” — Ü 4 4 ,TIL'—:"-" İ« Bahusus ki, aklımız başımıza gele * rek, yalnız ölenlerin arkasından ağla” — rektiği gibi dirileri de tevkir ve t,ebt’rıi gi etmeğe başladık. aç Halit Ziya üstadımıza yaplıan tör Ş renin fikre hürmet bakımından mânâ* sı büyüktür. Demek oluyor ki mane * J viyatı maddiyattan ayırt ederek, hef | di birine lâyık olduğu mevkii vemeBg' başlıyoruz. Ü4 Bir milletin mefahiri o milletin ha-'._ T yatiyetini tarsin eden şeylerdir. Tür * — kün zindeliği ne derecelerde kavi oluI"l'x’ rimden vareste kalamaz. Bu, sali bızmb o İ için değil, cihan için de böyledir. Büs nu önünde sonunda anlamış, takdir et“ — miş olmamız -bizim hesabımıza bır Y“"*; ni şereftir. et Bunu memnuniyetle kaydederkem, — hatırıma gelen bir şeyi de burada nâ* — zarı dikkate arzetmek isterim, Şu sofl —| bir kaç yıl içinde yalnız edebiyat Üs “ « tadlarından kaybettiğimiz kıymetli B şahsiyetlerin sayısı epeycedir. CenaPriy — Sahir, Haşim, Nazif, Sezai, Hâmide , Bilmem hepsini tam olarak hatırlaya * *' bildim mi?. Her ne ise.. Bunlardan bi” ,,ıl ze yadigâr olarak, gömüldükleri me” v K zarlardan başka belki bir iki defter © — yazısı, birer yazı takımı, bazı resimlef — | ve bir kaç cilt kitap kaldı. Bunlar dâ: :İ perakende şunun bunun elinde dagîl'r,ı! mağa; bir müddet sonra yok olmâ mahkümdur. - - dî"“J ! - Halbuki, bütün bunları, daha önc& C geîmış geçmiş olanlara ait neler bulu” - nursâ, onları da ilâve ederek; İstanb“ı, r'!—! üniversitesi dahilinde tesis olunâ bir «edebiyat müzesi» nde muhafaZA | K ş etmek imkânı acaba yok mudur? VO ıı'#' bu, ahlâfımıza güzel bir armağan olmâz K tmmı? Ö, Sönra, mademki fen, san'at ve , mâ” î'*'l kine asrindayiz.. elimizde en mütekâ”. » mil sinema makineleri olduğu gibi ef ' moforilar da Vvar. Varlıklarına kıy verdiğimiz adamların, aramızda iket, » cânlı Bir kaç filmlerini çekemez, hay ” ranlikla dinlediğimiz seslerini gramo " 'yı fon plâklarına ahp da muhafaza ed€ “ ; y Bu canlı yadıgarlaı'm, ileride nıSlı 'î makbuüle geçeceğini söylemeğe İUZ görmüyorum. Yeter ki ahlâf bizim dar kadirşinas olsun! Do BAA Biliyor musunuz ? 1 — Meşhur Yunanlı filesöf St.ıcl'lt Hf yaşında ölmüştür.? 2 — Abbasilerin halifesi kimdir? W sülâlesini inkiraza uğratan kimdir?- 3 — Fenlandiyanın nüfusu ne kadaf dır? Fenlândiya kaç yıl Rusların idâ altında kalmaıştır. Va Üü G eli red ( Cevapları 9“"“) * ( Dünkü suallerin cevapları ) 1 — 3 üncü Napolyonun karısi ”",ı ratoriçe Eugenie Grenade doğm“ş’ yaşında Madritte ölmüştür. 2 — Moğollar ilk defa 13 üncü Avrupaya akın yapmışlardır. KM yı geçerek Rusyayı baştanbaşn W ecaristana, — Macaristandan Bulgaristan sahillerine kadar dir. Bu akıncılarin kumand&llı n hanın toronu Batu idi. 3 — İtalya brgün 69 vilâyetter ni )“ü kte LELİ| şekkildir. L