16 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

16 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa *« Son Postü » nin tefrikam : M dayanamadım buraya Muzaffer kılıcını Halıknm önüne ko Minin!. len hizmeti ifa et tim. Demek istiyor Elimden g4 muş... Vakla; Muss bin Nâsi bu işde biraz geç kaldı. Fa - kat, ne zararı var?. aşlanar iş; iyi bitirilmiş ok sun.) Tarifin bu ceva - bı, Florindanın coş- kun hislerini sars - mıştı. Fakat biraz düşündükten sonra: — X'nzıre başında bulunan bir asker bundan b ne ınv'p verebilir.? kadar ın Tarifin eçmişti, , onun k bir telâş ray, derin bir si sarayâ içinde İlk rast geldiği Berberi askere sordu: — Kumandan Tarif nerede?, — Dairesinde — Yaralı mı?, —Hayır., — Hasta mı?.. — Hayır. — Niçin böyle birdenbire cepheden avdet etti?, — Bilmiyorum. Bu cevaplar, Florindanın heyecanıma biraz sükün verdi... Yaralı ve hasta olmadıktan sonra, geriye bir sebeb ka- liyordu. Şu halde Tarifin bu gelişi; mutlaka düğünün teferrüatını kararlaş- tırmak içindi. . Florinda, sür'atle dehlizleri geçti. *Tarifin ikamet ettiği kral dairesine girdi. Gene ayni odada Tarif ile karşı Rarşıya geldi. Tarif, Florindayı görür görmez, elle- Fini kaldırdı: — Ah, Florinda!. Ben de şimdi seni ziyarete geliyordum. Diye bağırdı. Flarinda, kendisiti Tarifin - kolları grasına attı. — Senin ansızın avdetini duyunca, bilsen o kadar korktum, o kadar üzül- düm ki, Tarif... Artık bir an bile dura- a koşmaya mecbur kal- Tarif, F'urvnd.m fil dişi âşlemeli bir kol dit — Şüphesiz sevgilim, akla bir çok fena şeyler gelebilir. M â; yaralan- mak, hastalanmak, vesaire gibi... Gö- rüyorsun ya?.. Gelişimin, böyle şey . lerle hiç bir 1 yol Şu halde ğa oturttuktan sonra cevab ver - » Başka bir şey için, mu- vakkaten gelmiş olacaksın. Tarif, derin derin için çekti... Flo » rinda g yerek gö Tarifin gözlerine dikti. Şu anda genç kız: — Evet, Florinda muvakkaten gel - dim, Ve bilhassa; hasret dayanamı dığım için, seni görmiy kaç gün sonra, gene a Diye, bir cevab beklemekte idi... kat hayatında yalar ve riyanın ne ol duğunu bilmiyen Tarif, acı bir tebes - sümle güldükten sonra; ağır ağır, ce- vab verdi — Bu gelişim muvakkat d Flo - rinda .Artık bir daha cepheye avdet et- l rtile geldim, usa., Musa, Bin Nasir, Kimi kıskandı?.. acak?.. Başta, Tarık ol - bütün Berberileri, . Ssebeb?... üzere, mak — Garib şey. — Biliyorsun ya; biz ilk defa İspanya Endülüs Şövalyesi ASKA Abdurrahman Bi işitil. au..*_ h:rrü nbire ge- Bir| A R Yazaa t Florinda Tarifin odasına gitmiş kendisini onun kollarına atmıştı Tarif Florindaya “Sevgilim dedi, senin hasretine seni görmeğe geldim.,, toprağına ayak bastığımız zaman; or- dumuz kâmilen bizden.. yani, Berberi- lerden mürekkebti. İçimizde belunan Suriyeli vesaireli Arab askerinin mik- 1, ancak 300 neferden ibaretti. Mu- ; ciddi bir iş görece- değildi. t bir şeye muvaffak © ini mes'uliyetten kurtarmak ordusunun Suriyelileri bizim maiyetimi. adece bu küçük mü dermekle iktifa etmişti... Şaye! mağlüb olup da İspanyollar tarafın - dan imha edilmiş olsaydık; o zaman Şam'da bulunan hükümetine: için, hâs — Bizim, hiç bir kayıbımız yoktur. İmha edilen kuvvet bizden değildir. Bu- ranın vahşi çöl kabilelerinden ibaret - tir. Bu da hiç bir teessüfe değmez. Diyecekti... Fakat biz, İspanya top- raklarına geçer geçmez, biliyorsun ki; büyük muvaffakiyetler elde etmiştik. Az zaman zarfında Kadis meydan mu - h.ımbeı ni ».ızandıkl:m sonra, dört ko- Olduğumuz yerde etmemiz için haher yollamı: duramazdık, Her tarafa dağılan düş - manların peşlerini bırakıp da onların tekrar birleşmelerine heydan br'anza- mazdık,.. Musa, bize karşı fena halde kinlenmişti. Fakat; tabiidir ki, kazan- dığımız bu muvaffakiyet karşısında ki- nini izhar edemem Zaman bekle - mişti... İşte şimdi biz, tekrar ileri atılır atılmaz: (Hareket'nizi kuvvetle ben de raber ilerleriz.) Diye haber gönderdi... timiz, durmıya m düşmanlara göz açtırmamak için tek - rar ileri &mri verdi. Ve ordumuz da, şilmdiki bulunduğu yerler ledi. İşte bu esnada, Musa geldi Ya - nında !0 bin süvari .e 8 bin piyadeden mürekkeb bir kuvvet getirmişti.., Ta- rık, Musanın geldiğini du duymaz, büyük bir nezaket gösterdi. Kumanda- yı arkadaşlarından birine tevdi ederek kendisi geri döndü; Musayı istikbaj et- ti... Musa, yeniden kazanılan büyük muvaffakiyetten dolayı (Tarık) 1 rik edecek yerde, bilâkis onu görü görmez, muhkirane bir tavır aldı: — Niçin benim emrimi dinlemedin?.. Niçin böyle alabildiğine ilerledin?.. Jei kumandanlıktan azlediyo.um, iye bağırdı, Florinda, durdurun. Mühim bir geliyorum. Hep be - Fakat v elle züne kapadı: — Aman yarabbi!.. Ne kadar nankör- ce muamele... Musa gibi zeki, anlayış- L; bilhassa bütün hayatı büyük işler ve tecrübelerle geçmiş olan ihtiyar.bir hükümet adamı, bu haksızlığı yaptı?. Bunda, mutlaka başka bir se - beb aramalı Diye marıldandı. Tarif, derhal cevab verdi: Çoök doğru söyledin, Florinda.. Bu haksızlığın yapılmasında bir sebeb ara- ı dı-ı,',l mi?.. Şu halde, dinle.. o se- , ben sana söyliyey , Bu adamı ğa sevkeden, iki sebeb var. , hars ve menfaat mesele * (Arkası var) 1 |tede dolaşan gemici: skerleri olan | Se-| nıcm' SON POSTA “ Son Posta ,, nın büyük deniz romanı : 35 Korsan Peşinde Yaza.. : Celal Cengiz Doğan Reisin gemisi batıyordu, Barbaros imdada yetişti Geminin bir ka « zaya uğradığı anla- şılıyordu. Barbarös, gemi - ye yaklaşınca gü - vertede imdad diye bağıran Doğanı gör- dü. Doğanın — gemisi, Cerbede kalafattan yeni çıkmıştı. Doğan: — Gemi su alı * yor.. üç yerinder delindi. Diye bağırıyor - du. Barbaros: — Delikleri tıkı « yamadır Diye sordu. Bu sırada güver » lerden bazı dilerini rı ken- denize at « mağa başlamışlar « dı. Doğan Reis: - Delikler çok büyük.. kapanmıyor. Batıyoruz., Dedi.. kürekcileri yukarıya çıkardı. Forsaların hemen hepsi de İspanyol ve Venedikli esirlerden ibaretti. Barbaros kendi gemisindeki dalgıç - lara emir verdi: — Haydi kurtarım şunları... Dalgıçlar suya atladılar. Doğanın - gemisindeki sayıst altımışı buluyordu. Diğer gem ler de elli kişiye yakındı. Dalgıçlar ilk önce gemicileri kurtar- dılar.. Bu sırada diğer yelkenliler de kaza yerine sokulmuş bulunuyordu. Barbaros: v — Forsaları gemilere taksim ediniz. Diye emre Doğan da kendin' suya atmıştı. Gemiler dalgaların şiddetin - den birbirine rampa edemiyordu. Doğan sayılı yüzücülerdendi. Dalga- İların arasından yüzerek: — Barbarosun gemisine sokuldu.. ip merdivene sarıl di Yukarıya çık Hava serin ve rüzgârlıydı. Doğanı derha! anbara indirmişler, el- bisesini soymuşlardı. Döğanın gemisi biraz sonra dalgala- ın arasınrda kayboldu.. gemiden hiç bir şey kurtaramadılar. Barbaros bu kazanın sebebini araştı- rıyor ve hiç yoktan batan bu yelkenli - nin hesabını soruyordu. kürekcileri Doğan elb i değişlirdikten sön » ra Barbarosı Barbaros Üstünde yüzen tahta parçaları dükce kaşlarının çatıp bağırı — Bu işte bir kast ol bunun iç yüzünü anla ğan! Gemilerinin sayısını bin müşkülâtla arttırmağa muvaffak olan Barbaros se ferde bir küçük tahta parçasının ziya « ımdan bile müteessir olurdu. Koşkoca bir yelkenlinin göz önünde gark olma- sı elbette hem can sıkacal sanı düşündürecek bir hâdise i Doğan Reis: — Bir şeyden haberim yu gör - hem de in - dedi, hı» rekcile ye bağrıştıkla: dim, Üç y n gemiye st İlk önce deliğin en büy mağa muavffak olmuştuk ki delikler de birdenbire ilike de büyümüştü. Artık im mekten başka kurtul! ini duydum., & dik. Bu kısa izahat Barbarosu tatmin et- memişti. — Kimseden şüphelenmiyor musun, de D İN ee üele e n sile İNi aü sie , — < Leme TlOğĞ 1D Di Bi büyüyünce, |meliyiz, Doğa Doğan? Bir geminin teknesinde bir an- da üç delik birden açılır mı? — Kimseden şüphem yok. Gerçi ka- |Za insanı düşündürecek kadar büyük ve ünidir. Fakat, kürekcilerim “birbirine zmcirlerle bağlıydılar. Hem kimse ge- minin teknesine kadar inemezdi. Bu fe- nalığı yapacak bir kimse tasavvur et - miyorum. Bu sırada, Doğanın adamlarından bi- İri de Barbarosun gemisine illica ederek |© güverteye çıkmış ve anbara indirilmiş- ti. Azapkapılı Mehmet, Doğan Reisin çok sadık adamlarındandı.. on beş yıl- danberi Barbaresun gemilerinde çalı « şırdı. O Haliç tersanesinde sarhoşken bir adam öl p, yakayı ele verme - mek için Cezayire kaçmıştı. Azapkapılı Mehmet Barbarosu da çak anırdı. Mehmet, Doğanın dümen - di. Azapkapılı Mehmedin gemiye gelişi Barbarosun kafasında kıvrılan istif - hamlardan birini çözmeğe yardım et - Mişti. Barbaros, Mehmede sordu: — Senin kimseden şüphen yok mu? Mehmet omuzlarını kaldırdı: — Şüphem almaz olur mu? Bu işi Ve- nedikli forsalardan, Kardinal Kontari- nonun yeğeni yapmıştır.. — Ne dedin? Kontarinonun yeğeni de mi va: — Evet, Önun yeğeni olduğunu ben de yeni öğrenmiştim. Alvaro limanın- da kaldığımız akşam Sarıböcek (bu adı ona kendi arkadaşları vermişti.) Bir diğer Venedikli kürekci ile konuşur - k he düştü. Zavi rek çekecek.. lihi) Diye söyleniyordu. Doğan Reisz, dümenci Mehmede dön- dü: — Bundan bana neden bahsetmemiş- tin? — (Sarıböcek) i takib ediyordum. Ondan biraz daha malümat aldıktan sonra size de söğliyecektim. Vakit ol- madı. Gemi delindi., felâket başgöster- di. İşte ben bu kazayı (Sarıböcek) in u yaştan sonra kü - ne güç iş.. ne kara ta - .|hazırladığını sanıyorum. Ona Öteki Ve- nedikli forsalar da yardım etmişler - Barbarös: — Bu işin iç yi nü mutlaka öğren- mdi, her şeyden ön- ce bu (Sarıböcek) i bulup buraya ge - lim. Ondan sonra forsalar arasın - Sp 1 kürekcilerinden de bır ım. Malüm ya Venedik- micileri ezeldenberi panyolların kulağı kaçını bu ilerle İs Spa (Nihayet dayım da Türklerin eli -| 1 Elbette bu kasd bir kişinin işi| olamaz. Her halde (Sarıböcekf) in yar dımcıları da vardır.. bunları hemen el de etmeliyiz. Gemiler bir kaç saat durmadan iler lediler. Hava biraz yatışınca, Azapkapıf Mehmet, hem (Sarı Böcek) i buldu.. hern de öteki gemilere taksim edilmiş olan İspanyol kürekçilerinden dört be$ k şiyi alıp Barbarosun gemisine getir Sarı Böcek.. Bu, iri pazuları, geniş göğüs ve ka- kn ensesile, diğer gemiciler arasında , bir dev yavrusuna benziyordu. Barbaros (Sarı Böcek) in gözlerint baktı; — Sen nerede esir oldun? — Halkulvad kıyılarında.. — Ne kadar zamandır kürek çekiyo” sun? — İki buçük yıl oldu.. — Gemiyi sen mi deldin? Venedikli kürekçi birdenbire şaşa ladı: Biz, bacaklarına zincir vurulmuş esirleriz.. Yerimizden bile kımıldama mıza imkân yoktur. — Bu işi bir kaç arkadaş birleşereB siz yapmışsınız! — Yalan söylüyorlar.. — Hakikatı söylersen seni affedece' ğim! Yoksa.. Doğrusunu söyledim. Bir şeyde? haberim yok. Geminin dibinden — bi de herkes gibi — birdenbire suyun yük* seldiğini gördüz. —Ayaklarımız bağli idi, Denize atılırken kim çözdü ayak* rınızı? Doğan Reis anbara indi.. baş for” saya emir verdi.. onun gözü önünd€ ncirlerimizi çözdüler. (Arkam var) Nöbelçi Eczaneler nı gece mnöbetci olan eczaneler şunlar * tıuıınıı elhetindekiler: Aksarayda : (Perlev). Beyazıdda : (A sador). Fenerde : te : (Fuadi. Samatyada : Şehzadebaşında : (Hamdi). Eyüpte rif Beşir). Rminönünde : (Salih Necati)- Küçükpazarda : (Hulüsi), Alemdarda * (Sırrı Asım). Bakırköyünde : (Merkez' Şehremininde : (Hamdi), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde ; (Kanzuk). l-lN,' de : (Güneşi, Topçularda : (i Taksimde : (Nizameddin). Tarlabaşin ” da : (Nihad). Şişlide : (Halk). Beşik ” taşta : (Nall Halid). Boğaziçi ve Adalarda: Üsküdarda : (İttihat), Sarıyerde : (“ saf). Kadiköyünde : (Büyük, Ütf Büyükadada : (Şinasi Riza). a (Halk).

Bu sayıdan diğer sayfalar: