16 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

16 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa -— — Tergün Maden havzasına Ait bir mesele — Yazan: Muhittin Birgen Zonguldaklı bir okuyucumdan bir mektub aldım. Bu okuyucum bana, ken- disince çok mühim olan bir meseleden bahsediyor ve bunda benden kendisi ve kendisi gibi olanların haklarının müda- faasını istiyor. : Mesele şudur: Bizim kümür madeni sahiblerimiz, çıkardıkları kömürün mu- ayyen nisbetteki bir miktarını harice satmağa mecburdurlar; harice satmağa mecbur olmak demek, dünya piyâsası - nin rekabet şartları içinde tayin ettiği serbest kömür fiatile mal vermek de- mektir. Halbuki bu fiat düşkündür. Da- hili fiat ise yüksek bir fiattır. Şu halde ocak sahibi, eline geçen körmürün hepsini dahilde satmağı tercih eder. Hükümet, bir kısım kömürün harice satılmasını, memleketin mübadele iktı - sadiyatını tanzim edilmesi ihtiyaclarmı karşılamak, daha açık ifadesile döviz te- darik etmek ihtiyacı içinde bir usul yap- mıştır. Buna mukabil Türkiye dahilin - deki kömür fiatlarını yüksek tutan bir fiat esar ortaya konulmuştur. Harice u - cuz, dahile pâhalı, iki flatın vasatisi de kömür sahibleri için gayet güzel bir fl- at olur. » onunla: Derlerdi. En genci 95 Yaşında bulunan Köy halkı g * Okuyucum istiyor ki küçük ocak sa - hibleri, küçük kömür müstahsilleri bu mecburiyet altında bulunmasınlar. Bu - na sebeb olmak üzere başlıca, şu mah - zuru gösleriyor: Küçük ocak sahib'#rinin çıkardıkları kömür tuvönanttır. Halbuki haricde bu nevi kömürleri satmak güç - tür; bunun için, ocak sahibleri düşkün fiatlarla satmak zaruretine boyun eğip kömürü satmak isteseler dahi, ekseriya kömürlerine müşteri bulunamadığı için dahili sarfiyat için de kömür çıkartamı- yorlar. «Bu yüzden, diyor; bu sene hav- za istihsalâtımızda yüz bin ton kadar bir noksan olmuş ve memlekette kömürün istenildiği zaman bulunamadığı günler bile olimuştur.. Okuyucum, misal olmak üzere Devlet Demiryolları — idaresine haricden elli bin ton kömür ithali için müsaade vermek moecburiyeti hasıl ol - muş bulunduğunu gösteriyor. «Dahilde- ki kömürü harice satıp dururken haric- den kömür getirmeğe mecbur - olmakta ne mana vardır?» diyor. Müşahede doğrudur; fakat bu son su- alin ifade ettiği mülâhaza pek doğru o - lamaz. Harice satılan kömür döviz ge - tiriyor; haricden gelecek kömür ise - iyi bilmemekle beraber, zannediyorum ki - klering tediyesile mukayyed olsa gerek- tir. Bu da hesabın bütün mahiyetini de- Biştirir. Maden havzamı, kömürü dövizle satar ve Devlet Demiryolları da kömü- | günlerde bir hâdise vuku bulmuştur. ar Nevyorkta çıkan Young America yazıyor: Bir doktor cenubi Amerikada yaptı- ği seyahat esnasında bir köye uğruyor, kendisini 97 yaşında bir ihtiyar karşı - hyör, Seyyah doktor, ihtiyardan bazı hizmetler istemek niyetinde; fakat ba- kıyor ki muhatabı çok yaşlı: — Fazla ihtiyarsınız! diyor. İhtiyar soğukkanlılıkla şu cevabı ve- r: — Bu köyün en genci ben olduğum için sizi karşılamağa geldim! Doktor bilâhare o köyde 95 yaşın -« dan yukarı insanların oturduğunu, d ha genç yaştakilerin kabul edilmediği- ni görüp öğreniyor. Yerin altında taç giyme merasimi Resimli Makale: Eski zamanlarda bir bir adamın kıymetini anlamak için — İçki, kadın ve seyahat âlemlerinde bulunmalı, ı AŞ SON POS14 Bugün kıymetini alan muhafaza eden eski mihenk taşına şu tavsiyeyi de ilâve ediniz: SÖZ ÂARASIN İm* Japon polisleri Hoca ve bektaşi Hoca ikidebir bektaşiye: — BSen dinsizsin! Dermiş.. Bu sözü birçok defa işiten bektaşinin artık canına tak demiş!: — Ne diye böbürleniyorsun, demiş. Ben dinzizsem senin de ola olu bir tek dinin var.. Birkaç dinin olsaydı bu sözü bana söylemeğe hakkın o - lurdu. * Analar babalar Evlâtlarınıza bezelye (© Yedirmeyiniz! Danimarkalı bir âlimin nebata! üze-! Bir adamın kıymetli olup olmadığını anlamak için itirazı dinleyip dinlemediğine de bakmalı, İçin âdabı muaşeret Kursları açıldı e— Japonyada polis memurlarına âdabı muaşeret dersi vermek için bir kurs a- İmıştır. Bu kursu açmak için gösterilen es- babı mucibe şudur: Polis daima sabıkalılar ve fena in - rindeki tetkiklerine nazaran bezelya'sanlarla düşüp kalktığı için, sert ko - bilhassa gençler için fevkalâde muzir- mış. Doktor bu münasebetle ana ve ba- balara hitaben diyor ki: «Bezelye erkekleri, çapkın — kızları da cilveci yapar. Bir kelime ile evlât - larınızın flort etmemesini, ve baştan çıkmamşlarını istiyorsanız onlara be - zelye yedirmeyini Amerikada bir facia Amerikada gazeteler müthiş bir a- ile faciasından bahsetmektedirler, Vaka İngiliz kömür ameleleri arasında son / Söyle olmuştur: Mister Broun'un gazeteci arkadaş - rü klering yolile alırsa, bunun, bugünkü | Her müessese memurlarına taç giyme lârından bir tanesi Broun'un öldüğünü mübadele iktısadiyatımızm bünyesı iti- | merasimi esnasında lalil vermişken barile memleket iktısadiyatı lehinde bir | Gal eyaletindeki maden sah'pler. bunu manası vardır. amelelerden esirgemişler, Fakat buna * mukabil yerin altına hopatlörler indi - Demek oluyor ki aziz okuyucum, mü -|rerek amelelerin merasimi dinlemeleri- Mhazalarının ve delillerinin bazı nokta-|ni temin etmişler. larında haklı değildir; fakat, haklı ol -| — Radyo merasimin ihtişamını anlatı - duğunu zannettiğimiz bir nokta vardır | yormuş. Mücevherlerden, erguvani ci- ki şüdur: Tuvönant kömür satan ocak -| biselerden bahsediyormuş. Kömür tozu ların, bu nevi kömürlere müşteri bula -| içinde çalışan ameleler bu yüzden rad- mamak yüzünden uğnıüllın arıza. Eğer yoya kızmışlar ve hoparlörleri kırmış- böyle birşey hakikaten varsa, hiç olmaz- | lar. sa bunun nisbetini azaltmak için, küçük > istihsalli ve noksan tesisatlı ocakların. | - Safılık ada arayan adam kendilerini ıslah edebilmelerine kadar| — M şel adlı maruf bir İngiliz bestekâ- olsun, bu rnıdınnyıc yükünü hiç olmaz-|rı gazetelere bir ilân vererek - satılık sa hafifletmek adilâne ve munsifane o -|1esız bir ada aradığını ilân etmiştir. lur. B0 Eğer istediği gibi bir ada bulursa Dzılı:thı kömür havzasında takib ey -|bir radyo ve bir fotoğraf makinesile lediği siyaseti anlamaz ve takdir etmez|bu adaya yerleşecekmiş. Bestekâr ken- değiliz. Hususi mülkiyetin hakkma ria -|disile konuşan gazetecilere insanlardan yet edelim derken bir milletin bütün ik- uzaklaşmak arzusunu duyduğunu söy- tısadi haklarını çiğnemeğe cevaz vere - lemişse de gazeteciler bu söze inanma- cek devirlerde değiliz. Bununla beraber, |mışlar hattâ içlerinden bir tanesi Ba- hususi mülkiyet te bize lâzımdır; onu zetes'ne: «Bestekâr Mişel insanlardan mümkün olduğu hadde kadar müdafaa ayrılmak değil, insanlardan ayrılaca -|bopz.'ör koydular. Şimdi Ve Muhafaza etmemiz icab eder, Bu ba-|ğim diye kendisine reklâm yapıp da- gazeteye yazıyor, aksi- gibi o gün de Broun ufak bir seyahat yapmak mec * buriyetinde olduğu için evden ayrılı - yor. " Karısı da hasta daha doğrusu lohsa imiş. Gazeteyi okuyup ta kocasının öl- düğünü görünce deliriyor ve d:ığyrdu- ğu çocuğu boğuyor. Üç gün sonra, Broun evine geliyor, ve faclayı haber alıyor, derhal bu mü- nasebetsizliği yapan arkadaşına gide « rek onu öldürüyor. Singapurda minarelere hoparlörler kondu Singapur cami erinde müezzinler, ezan sesini halka işittirmek için hayli müşkülât çekiyorlardı. Filhakika şeh - rin gürültüsü yüksek minarelerden ge- len bu sesi örtüyordu. Bunun üzerine şehrin hey'eti ruha- niyesi ezan okuma usulünde bir yeni - Lk yapmağa karar verdiler ve insan se- sinin halkı artık namaza çağıramadı- HPına kanaat getirerek minarelere birer n bir merkezden okunuyor ve bü - kımdan, okuyucumun davasına biraz |ha ziyade insanlar arasıma girmek isti- tün minarelerden de hoparlörler vasıta- yardım edebilirim. rzında bir yazı yazmıştır. a yor.» ta Hakikat şudur ki Türkiyenin kömür ( havzası ve bu havzadan yapılan istihsa- Tüt piyasaya dünya kömür fiatlarını tw tar bir fiatla çıkmaldır. Bu hususta her nevi müsaid şartlar mevcuddur. Tür - kiye de ucuz kömüre muhtacdır. Bunun için kömür, dahilde de haric fiatla sa - uımu'—ohdıırıdıküçükhirdm- rük farkı bulunmalıdır ki bu da nihayet "Türkiyedeki para faizi farkımı korut bir (Devamı 6 ıncı sayjeda) f lerine: üzerinde bir konferans — «İnsan simasından insan karakterini beşif» vermişti. Konferanstan sonra Avrupanın ve Amerikanın tanınmış İSTER İNAN İSTER İNANMA! sile neşrediliyormuş. ——— —e — İSTER İNAN İSTER İNANMA! Yüksek mekteplerden birinde sınıf öğretmeni talebe - mevzuu adamını seçtiler. adamlarile tanınmış suçlularının resimlerinden mürekkep bir kolleksiyonu talebelerine dağıtarak: — Suçlu karakteri taşıyan bir simayı seçiniz, dedi. Talebelerden yüzde ellisi Amerikanın meşhur bir ilim nuşmağa alışır. Bazan hiç icap etmeyen İyerde, sertlenir, ve ekseriya baltayı ta- şa vurur; ya bir meb'usa ya yüksek bir memura, yahut da sivil bir generale çatar. Yeni açılan ktursta polislere sinirleri- ne hâkim olmaları ve herkese karşı iyi müamele etmeleri için bir çök dersler okuu:lmıktı imiş. Askerlik yapmak için TO00 kilometre yol yürüyen adam Avustralyada Sidney'de bir delikan- h ahzıasker şubesine gitmiş ve vazifei vataniyesini yapmak istemiştir. Kendisini muayene etmişler, ayağı- nın sakat olduğunu görmüşler. — Sen bizim işimize yaramazsın! de- Delikanlı muhakak asker olmak is- tediği için: — Ben askerlik ederim diye ısrar et- miş, buna karşılık da: — Yürüyemezsin! mukabelesinde bu- lunmuşlardır. Delikanlı müteessir olmuş, bacağını göstermiş: — Ben 1000 kilometrelik yolu yaya geldiğim için bu hale girdim! demiştir. Dünyanın en pahalı düğünü Çok yakında Kyoto'da dünyanın en masraflı düğünü yapılacaktır. Bu dü - Bün için-şimdiye kadar sarfedilen pa- ranın miktarı 3,500,000 franktır. Evıleııeı:elıılenieıılbiı'iı'lı'ırtıııimıuıl-î zası bulunan bir mezhebin papazı 27 yaşında Kosho Otani'dir. Aldığı kız ise Japon sarayının baş mabeyncisinin kı- zıdır. Şimdiye kadar yalnız bir milyon franklık yelpaze satın — alınmıştır. Bu yelpazeler gelenlere hatıra olarak da- Batılacaktır. — | '|ber İngiliz gibi smokinglerini giyi ı İki kafadarın macerast —— . 'i s ize şimdi hikâye edeceğim şey *? durma bir masal değildir. Bâr mid modası geçmeden, bunun hi da, rahmetli büyük şairin meşhur anı tekrar edebilirim: «Rüya değil bu.. Aynile vükil» Evet: iki İagiliz, iki kaygusuz, gen, iyilik düşünen, dünyayı bir pula $â” tıp sonra da kazandıkları o bir tek PUlü gene hemcinslerine peşkeş çekmektefi hâz duyan iki kafadar, gezmek maksadi”. le bulundukları Viyanada, bir gece, endişeleri, loş ve boş düşünceleri, bir Y” ki deryasının içinde boğmağa karar vefr mişler... Kendi milletine kıymet Ve karşı karşıya geçnişler.. Toka babam, Ü” ka! Çökmişler kafaları. j Adı rakı olsun, vötka , cin, stivoviğiir konyak, viski olsun, mübarek, — insatlii | içinde şişede durduğu gibi durmaz: 097 nar, teper, kudurur ve kudurtur. Olmi yacak işler gördürür adama.. Bizim #hbapta da içtikçe birtakım arzular Mmuş. Ama, öyle kötü şeyler değil; kis. Failini de, muhatabını da memi edecek, etrafı şenlendirecek, iyi bir €f düşünmüşler. İ Bu düşünce ile, kolkola vermişler, tüf küler mırıldanarak, çıkmışlar otelin raçasına.. Bavullarından çıkardıkları bi deste hâlisüddem, beheri 620 kuruş rayİf H İngiliz banknotunu başlamışlar gelen geçene dağıtıp serpmeğe.. Aşağıda, ahali bu tam münasile <rabt met» sıfatına seza, bereketli yağmu! tanelerini kapıştıkça, bizim gani yürekl | İngilizler keyiflerinden zıp zıp sıçrar, $€* - vinç nâraları atarlarmış. Bir, iki, üç deste böylece fakir Viyant halkının üzerine umulmadık nimet İu yağmış. Derken, hâdiseyi haber alan 28 bita müdahale etmiş. Sizin, ey okuyucularım! Şu dakikadi — zihninizden geçeni biliyorum. Kendi kefk dinizo, menilek&te yüzlerce liralık dövi sokup, mühtaç halka bunları avuç a dağıtan bu hayir sahiplerine, bu insani'. yet dostlarına kimbilir nasıl teşekkür © dildiğini düşünüyorsunuz, değil mi? Aldanıyorsunuz.. Viyana zabıtası, bi * — zim iki kafadara teşekkür etmek şöylü dursun, aç ve mühtaç insanlara, birkâf dakikalık sevinç, hâz dağıtmak, onlarâ buhrandan önceki mes'ut günleri hatıf” latmak, ufak tefek mübrem ihtiyaçların! — defedecek vasıta bağışlamak - gafle ahmaklığında bulunan bu nâdan herifle” Ti yakaladığı gibi, hudut haricine çıkâf” mış... Çünkü, bugünün telâkkisi, böyle hayif — tahiplerinin, halkın sırtından - geçindi muhtekirler, spekülâtörler, simsarlar VE bazirgânlarla bir arada Yaşayabilme! ne müsaade etmemektedir!. — cemiyetleri dispanseri açılıy” Türbedeki Esnaf Cemiyetleri binâ * sında kurulacak esnaf dispanseri günü saat 15 de merasimle açılar Dispanseri Vali ve Belediye Reisi hittin Üstündağ bir hitabe ile &! Esnaf Cemiyetleri Reisleri tarafındi butuklar söylenecektir. Merasimi M' teakıp davetlilere, büfede ikram cektir. N Biliyor musunuz ? 1 — Sadi Carnot kimdir? 2 — Kavüâlyera Rustikano operas! mindir, kaç perdedir? e 3 — Halkı yalnız kadınlardan ibaret T lan eski bir devletin ismini hatıflıya bilir misiniz? Bunlar nerelerde oturur” lardı? (Cövapları yarım) . (Dünkü suallerin cevapları) iş 1 — Klcopatra hakkında: <Eğef ”ı vebaz bir kadın olmasaydı dünyın':“d zü bambaşka bir şekil ahırdi!» Pascaldir. jo” 2 — Kleopatra hakkında 1552 d€ elit delle, 1630 da Mairet, 1680 de Ch'”. 1750 de Marmontel, 1824 de Alex W; met, 1847 de Mm. E. de Girardın muharrirler birer trajedi 3 — Kleapatranın iki meşhur Roma kumandanlarından Sezar tuandır. aKd aü “âyl A v $ t j

Bu sayıdan diğer sayfalar: