31 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

31 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ 31 Mayıs Galatasaraylıların pilâvı “Genç,ihtiyar ,, (Baştarafı 1 inci sayfada) üze kapmaca» oynadılar. Hele İzzet Melih, Abidin Daver, Üleyelii Mehmet, keşşaf Saim, Celâl i şairlerin, muharrir işine doyum olmaz manzaralardan| i yaş Herasimde hazır bulunan Orgene - Cevat, eski Moskova (sefiri Galip! maliye mektep hatıralarım anlatı - Yordu: — Bizim mütaleahanemizle, mektep Müdürümüz Bay İsmailin odası karşi #ya idi. Ben şimdi olduğu gibi o ZA N m da çiçekleri çok severdim. Bir sak- tt nbülüm vardı. Çiçeğimin üstüne *er, ona evlât gibi bakardım. Saksı-, gündüzleri pencerenin dışma ko »| Yar, geceleri içeri alırdım. Sünbülüme karşı gösterdiğim bu imam, sade talebeler arasında nük- elere vesile olmamış, tâ müd n kulağına kadar gitmişti. Beni gör güler; e Senin sünbül sultan ne âlem iye sorardı, Mümeyizler önünde nebatattan 207- nu” çekildim, Ve parlak bir imtihan lim. İmtihandan sonra, beni yenı - Çağıran, ve ecnebi mümey pirina mektebin, hocalarımın yüzle i ağarttığım için alnımdan öpen mü- F bay İsmail: ki Ben, dedi, zaten senin göğsümüzü Ftacağını biliyordum, Nebalat der nk olacağın sünbülünden «Tanbur isteriz» > Sirada mektebe yeni konulan zil indi. Bu zi) hazirunu konferans sa- on una davet ediyordur. Fakat zilir, ça- Sı Dershaneye, tanburla sirip çikme- alışmış olan eski talebeler: A Biz zili tanımayız! Zille şuradan m Bitmeyiz! Tanbur isteriz tan - Şalınacak! Tanbur... Tanbur... Diye tutturdular. 'U umumi isvanı bastırmak için, Mektebin 35 senelik tanburcusu «Ah aç, #ğan ya haber gönderildi. Ve Ah- t ağa, taktığı meşhur, an'anevi ve tarik Ti temin etti, seki talebelerden birisi, şapkasım hazırundan topladığı parsayı Ah- Eski ve yeni mezu nlar bir arada ile, kıyametin kopması bir o" -İç tanburunu gümbürdeterek âsa- G.Saraylılar er | İ ! i Teksim öbidesine çelenk götürülüyor met ağaya vererek, isyanı bastırışını. mükâfatlandırdıl Konferans salonunda, kürsüye ev-ç "gun, Behçet gibi yaşlı başlı, kerli fer) velâ mektebin en eski mezunu Ahmet lerin, etzacıların, | Muhtar çıktı. Bu ak saçlarına, ve sa - Mektep, banka müdürlerinin, panta -)kallarına rağmen, dipdik görünen ve larının paçalarını, ipekli çorapları -İdimdik duran (eski Galatasaraylının Mın içine büzerek futbol oynzmaları, | mektepteki numarası 330 muş. Ve dip- Tomasını 1883 de, yani bundan tam 54 sene evvel almış; — Şu anda, kendimi, 54 sene evvel ki talebe zannediyorum, diye söze baş Mektebin kuruluş tarihini, herkeste iğ Dünkü eğlencelerden bir intıba neş'e ve alâka uyandıran nükteli sade ve sürükleyici bir lisanla anlattı: — O devirde, dedi, ekseriyet şaivar, potur, çarık giyiyordu. Memlekete garptan gelen her yeni meta: — Frenk işi! diye istihfaf ediliyor - du. Pantalon giyenlerle: Mum bacak! diye eğleniliyordu. li, pantalonlu kimseler; — Alafranga! diye damgajaı rdu. İşte o devirlerde, bütün istihzalara, hakaretlere hedef tutulacak dikleri halde, her şeyi memlekete bugünkü ilk nümünelerini sokanlar Galatasa - vaylılardır. Ahmet Muhtardan sonra söz sırası, raylılar Cemiyeti namına, A - ere verilmişti. Abidin Daver, eri söyledi: — Biz burada, (o ayni a'lenin, uzun müddet birbirinden uzakta kaldıktan sonra bir araya toplanmış büyük kü - İğu yaşları, hıçkıra hıçkıra boşalttı. # SON POSTA İngilterede Tayyare Kazaları Londra 30 (A.A.) — Hava mahtel- leri İngilterede pek sık vukubulan tay yâre Kazalarından dolayı endişe izhar etmektedir. Bu kazalardan bir çoğu ira paratorluk haftası münasebetile' tertip edilen toplantılar esnasında vukua gel miştir. Yalnız son yirmi dört saal zar- fında ll tayyareci ölmüştür. * Londra, 30 (A.A.) — Bir sivil tay- yare Doncaster meydanma düşmüş - tür. Kaza neticesinde beş kişi yaralan- imış ve bunlardan ikisi aldıkları yara - ların tesirile ölmüşlerdir. çük evlâtları gibiyiz. Galatasaray, hepimizi yetiştiren a- na, ve Galatasarayın pilâv, bu ananın sütüdür! Bugün, İngilterede, Yunanistanda, Fransadâ, Ararcikada, hattâ Efganis * tanda, Çinde, Hintte, Galatasaraydan nur almış büyükler, vardır. Hatıralarınızı 22-sene geriye götür- meme müsaade ediniz. 18 mart 1915 günü, kocaman bir düşman donanması, İstanbulun kapı - Sini, Çanakkale boğazını ozorliyarek geçmek istiyordu. Sabahtan akşama kadar korkunç bir harp devam etti 16 İngiliz, Fransız zırhlısı, 280 mo- dern tapla, bizim 78 tanecik ihtiyar to- pumuzu bombardıman ediyordu. Bu çe tin ve gayri müsavi müsademe, #kşa- ma kadar sürdü. Akşam ü: boğaz müdafaasının altmı üstüne getirip pe- çivereceklerini zannedenlerin yansı boğaz sularının üstünden altını geç | mişti. O gün güneş batarken Türk silâh -! larının büyük harpte kazandığı en bü| yük zaferlerden birini selâm'ıyorduk. Arkadaşlar... (18) mart zaferi, biz Galatasaraylılar için iki defa şanlı, iki defa parlak bir gazadır. Çünkü bu 2a- feri kazanan tarihi kahramanlara Ku - dakika alkışlanan bu noktasında dur - du, ve parmağile, tam karşısında, en ön sırada oturan, ve alabildiğine mah- cübane bir tevazula başını önüne eğ- miş bulunan ek saçlı, bir zatı göster - diz — Muhterem General Cevaddı! General Cevat, alkışları, ve yürek- lerden kopan takdir âvazlarını sükün- la karşılamak için, her göze çarpan bir gayret gösterdi. Fakat sonunda, güz Tüğünü çıkardı. Ve belki yüz çesit mu- kaddes heyecanın gözlerine doldurdu» Mektebin 1937 mezunlarından 253 Selçuk'un kısa, özlü ve samimi hitabe- sini müteakıp, orada bulunamıyan Ga- latasaraylılardan gelen telgraflar okun du. Dahiliye Bakanı Şükrü Kaya, Güm rük ve İnhisarlar Bakanı Rana Tar - han, Bükreş Sefiri Tlamdullah Suphi, Tahran Sefiri Enis, ve Tahran Sefsreti erkânı, matbuat umum müdürü Ve »- dat Nedim Tür, Siyasal bilgiler okulu profesörü Ercümeni Ekrem Talu ve daha bir çok güzide zevat, bu toplan - tudan mahrum kalmaya mecbur bu'u- nuşlarının elemini, derin bir samımi - yetle biğdiriyorlar, küçük büyük orka- daşlarına, saygılarını, selâmlarını yol- luyorlardı. Atatürk'e, İsmet İnönüne, tazim tel- grafları çekilmesi ve gelen telgzafla cevap yazılması kararlaştırıldı. Şeh! ları bir dakika süren hazin süküta saygılandı. Bütün bunlardan sonra, yemekha - nelere inen eski Galatasarayhlar, meş- hur pilâvlarımı, büyük bir neş'e içinde yediler. Saçları sakalları, hayatın $ay15ız ga- ile kırlaşmış, hattâ bembeyaz ke- iş Galatasaraylılar, bu tarihi pilâ- va kaşık atarken, aynı sıralarda oluran çocukları, torunları kadar gamsız, lasasız Hörünüyorlardı! Mektebin en eski mezunlarından, ak sakallı Farisi hocası Bay Zivaeddin, vanındaki gençlerle bir çocuk gibi şa- kalaşırken: — Birader... Voronof aşısı bolt et - miş bu pilâvın yanında! diyordu. * Galatasaraylılar, yemeklen sonra, Günemmen mim mam Sayfa 11 — azm Emlâk Alıcılarına 8 Taksitte Satış SEMTİ Üsküdarda Solaksinan mahallesinde Selâmialiefendi sokak eski 224 ye - ni 194 numaralı. Üsküdarda — Tabaklar o mahallesinde Toptaşı caddesinde eski 336, 336 Mü. yeni 336, 472, 364. Fatihte Kirmasti mahallesinde Emir- lerhanı sokağında eski 19. 19 Mü 21, 17, 19, 21 yeni 15, 17, 21 No Kartalda © Harmüncık o mahallesinde Osmancık sokağında eski 848 yeni 53, 53/1 No h * Kuzguncuktla İcadiye caddesinde eski 16, 18, 20. yeni 12. 14, 16 Bakırköyünde (Cevizlik © mahallesinde Banyolar sokak eskı 28, yeni 39 No h Merdivenköyünde - Tekke sokuğında eski 5, 6, yeni 8 (kapı üzerinde No) v 1 — Arttırma 2 haziran 937 tarihine kadar Emniyet Sandığında yapılacak ve Muhammen CİNSİ kıymeti İki katlı iki odalı kârgir bahçeli bir ev 30 Dükkânı olan hamam ve hamamın muayyen ha - tab ve bahçe mahalli 1900 Kârgir iki dükkün 300 Bir buçuk katlı ve dört odah ahşab bahçeli bir ev 250 Bir farın ve bir dükkân 459 İki buçuk katlı ve yedi odalı hamam, elektrik ve kuyuyu havi (deniz ke- narında rıhtımlı) ahşab bahçeli bir ev 2009 Bir buçuk katlı ve üç o dalı ahşab bir ev 120 düşen Çarşamba günü saat 13 ten 15 « rimenkuller muhammen kıymetle « rini bulursa en çok bedeli verenin üzerinde kalacaktır. 2 — Artırmaya girmek için muhammen kıymetin yüzde onu nisbetinde pey akçesi yatırmak bözamdir 3 — Bedelin dörtte biri peşin, geriye Kalanı sekiz senede, sekiz müsavi taksite te ödenir Taksitler 96 5 faize tâbidir 4 — Taksitler ödeninciye kadar gayrimenkul Sandığa birinci derecede tekli kalır G Doktorun anlattık (Baş tarafı 9 uncu sahifede) beni getiren dadı kalfa da içeri girmişti. Bu sefer hastaya hitab ettim: Geçmiş olsun, muayeneme müsaade buyurur musunuz? Solgun göz kapakları titredi. Kısa fa- kat sık kirpiklerin çevrelediği gözlerini yüzüme dikti. Sonra ihtiyar kadına döne- rek: — Dadı, senden ve doktor beyden baş- ka herkes dışarı çıksın... Bu söz üzerine beni odaya getiren bes- leme İle öteki yaşlı kadın kalkıp gittiler. Hasta, yastıklarını dayanarak doğruldu. Kısık bir sesle: — Çok muztaribim doktor, dedi, dün akşam küçük bir kaza geçirdim. Ayağım kaydı.. bir kaç basamak merdivenden düş tüm. Onun tesiri mi. bilmem. Ayağı kalktım. yatağı yaklaşarak: — Merak etmeyiniz efendim, dedim, bir bakayım. Kısa bir muayeneden sonra her şey an- laşıldı; hafif bir kürtajla çocuğu aldın. İcab eden ilâçları yazdım. Nasıl istimal edileceğini dadı kalfaya tenbih ettim. Ya- rın sabah tekrar geleceğimi söyliyerek yarı baygın bir halde bulunan hastamın yanından ayrıldım. Ertesi günü hastane- de bir çok işlerim çıktı. Şebnem hanıme- fendinin evine akşam geç vakit uğrıya - bildim. Hasta; günü sabırsızlıkla geçir - miş, her kapı çalınışında benim geldiği * mi Zannetmşi.. bunu dadı kalfa söyl yordu. Şebhem hanım; yüzünü büsbütün solgun gösteren tirşe ipek bir gecelik giy- mişti, Ber içeri girince okumakta olduğu kitabı buraktı, İnce parmaklı narin elini uzatarak: — Sizi ne kadar çok bekledik efendim, dedi, hastalarını üzmek doktorlara yakı- şır nu? — Af buyurun, doğum evinde o kadar çok işim vardı ki. nasılsınız? Gene san- tılar devam ediyor Mu? Kalkıp gezinme- diniz ya? — Hayır, hep arka Üstü yattım doktor, dedi, sonra nazlı nazlı şikâyet etti: — Fakat sancılar gene hafif bir suret- te devam ediyor. bilhassa vol tarafta. dün gece sabaha kadar öyle ıztırab çek- tim ki. bu acıyı ölünceye kadar unutmı- yacağım.. Dadı kalfanın getirdiği kahveyi ağır — —— ları yudumlarla içerken Şebrem hammefen- İ diyi tetkik ediyordum: İri yapılı, levend bir kadındı. Şeffaf, beyaz bir cildi var- dı. Büyük Jöciverd gözleri bu yasemin ten üzerinde açılmış baş döndürücü iki sevda enginiydi. Yuvarlak omuzları, top- lu göğüsü içimdeki ihtirası ateşliyordu. Dalgalı, kumral saçları beyaz yastıkla- rın üzerine dağılmıştı. Bu halile Şebnem hanımefendi, meşhur bir ressamın kale - minden çıkmış mütena tablolara benzi - yordu. O gün kendisini fazla rahatsız etme - dim. Kısa bir muayeneden sonra mutlak bir istirahat tavsiye edip ayrıldım. Üçüncü ziyaretimde hastam beni çok samimi bir erkadaş gibi karşıladı. Artır şezlonkta oturuyordu. — Hoş geldiniz dektor, dedi, ziyaretini- ze, tatlı sohbetinize o kadar alıştım ki. iyi olduktan sonra kıymetli arkadaşlığı: nızı kaybedeceğim diye üzülüyorum. — Buna imkân yok Şebnem hanıme - İendi, dedim, hastalarım aynı zamanda benim ew yukın arkadaşlarım, samimi dosilarımdır. Bilhassa sizin gibi nazik ve Yütüfkâr olurlarsa... Renksiz dudaklarında zarif bir tebes - süm çiçeklendi. Sobayı ateşlemek için gelen dadı kalfaya: — Dadıcığım, Gültere söyle, bize çay hazırlasın.. dedi. Sonra bana döndü. Kü- çük tabakasından iki siğara çıkararak: | — Buyurun Mecdi bey, koltuğunuzu bi İraz yaklaştırımız! Daha rahat konuşuruz. Kalktim, koltuğu biraz çektim, bir de kibrit yakarak sigarasını ateşleri Şehnem hanına yaklaştım. Eğildi, siga- ra yanarken lâciverd göz bebeklerinin de kıvılcımlandığını, alevi önlemek için |uzanan dudaklarının titrediğini gördüm, İ Şebnem hanım sigarasından derin bir ne- fes çekti, Halkalanarak yükselen duman- ları, yarı kapalı gözlerinin süzgün bakış- larile takib ediyordu. — Şebnem hanımefendi, dedim, mü.- saade ederseniz bugün size bir doktor gi- bi değil, mahrem bir sile dostu, itimad ve samimiyetinizi kazanmış bir arkadaş sıfatile bazı şeyler soracağım O, kısaca: — Buyurunuz doktor, dedi. (Arkası var) | Taksim Cumhuriyet âbidesine çelenkloynatan bir cünbüş içinde, arkadaşlığa koymayı giderlerken, etrafta bulunan| vefasızlık, ve ilim ocağına nankörlük mütecessis seyircilerden birisi, yanım”|denilen duyguları bir defa daha, ve bir daki yaşlı Galatasaraylıya sordu: — Kimin cenazesi bu? Zeki Galatasaraylı güldü: — Cenazeye gitmiyoruz... Cennze » den dönüyoruz. — Kimi gömdünüz? — Vefasızlığı, ve nankörlüğü! dah, dirilmiyecek şekilde öldürmüş « lerdi! Buna fi'li bir delil de is sunuz? O halde söyliyeyim: Dün Galatasaraylılar; göğüslerinde (Galatasaray rozeti taşıyan bütün Ga - Jatasaraylıların, birbirlerini (otanısalar da, tanımasalar da, hürmet ve sevgile Yalan değildi. Dün Galatasaraylı -İselâmlamalarına karar verdiler! jar, kocamış yüreklere (bile çiftetelli Naci Sadullah

Bu sayıdan diğer sayfalar: