19 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

19 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

" W e p ”T Ç . F 16 inci İttihat ve Terakkide on sene kısım No. 9 Memleket haricinde ittihatçılar Talât, Enver ve Cemal nmasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Orta yerde Enver Paşanın ismi dolaşıyordu. Meydanda da biri kardeş, diğeri amcası olan iki paşa vardı :|Efr Nuri ve Halil paşalar bunlar, emperyal'istlerin, Türkiye gibi, kendilerine lokma yapmak istedikleri bütün milletlerin imdadlarına koşmak için uğraşıyorlar, Kafkasyanın şimal karakolkuk vazifesini gören Müsavat hükümeti buna imkân — vermiyor ki... Onlar bu propağandayı hem memleket içinde halka karşı yapıyorlar, hem de ei SON POSTA . n — | TARİHİ TEFRİKASI Yazan: | , M. Rasim Özgen Siyah saçları lüle lüle örülmüş; beline doğru ince İ âsyâb'ın kızı, yirmi sekiz yaşında dilber bir kadınd! demetleri gibi akıtılmıştı. — İstediğiniz yere... Yalnız, gidece- kısmını tutmuş olan kemünist ordusu|bizimkilerin arasında, onların kafala- | ğiniz istikameti haber veriniz, ki hü- Türkiyenin imdadına gidecektir; fakat,|rına ve kalbierine hulül ermek üzere ça | Kümdar kaçtığınızı çabucak haber alır Baküdeki Müsavat hükümeti buna mâ- ni oluyor. Çünkü, o İngiliz siyaseti ya- pıyor; çünkü Müsavat kapitalistlerin hükümetidir ve bundan dolayı İngiliz- lerin ve emperyalistlerin davasını gü- derek Türkiyenin yardım görmesine müâni oluyor! Azerilerin ekseriyeti, küllesi, Ana- dolunun hariçten hiçbir müsellâh yar- dim - istemediğini — bilmi, yegğâne muhtaç olduğu şey para ve - silâhur; Anadolunun açtığı mücadele, her şey- den evvel milli bir mücadeledir; bu ci- dali bizzat Anadolu Türkü yapacaktır; yalnız o yapmalıdır. Azert kütlesinin bu siyasetten haberi yoktur. Mademki, ü kızılordunun Ana- klere yardiım etmesi- ne mâni oluyor, şu halde büyük bir kabahat işliyor demektir. Azerileri Er- meni komitecilerin kanlı satırından kurtarmış olan Türkiyeye karşı şimdi | Azerbaycanın bu tarzda mukabele et- mesi hiç doğru olur mu? Benim yaptığım tetkiklere göre Mü- savatın sağ cenahında bulunan — «bü- yüke lerin mühim bir kısmı, hakikaten «beynelmilel para babalarır zümre - sine mensuptur. Bunların milliyetleri her şeyden evvel paradır; bunlar para- larının sıhhat ve selâmetin! temin ede- cek bir siyasetten başka herhangi bir siyasete taraftar olmazlar; fakat, Mü- savat blokunun kütlesi onlar gibi de- ğildir, Blokun merkezi halis milliyetçi, Türk ve Türklük dostlarından mürek- keptir. Sol cenah ta samimi Türkiye dostu ve türkçüdür; fakat, Azeri Türk- lüğünün benliğinln ve istiklâlinin mu- hafazasımı ister. Bu kütle içinde sağ cenah unsurunun tesiri mahdud kalır, 1919 senesinde ve 1920 senesinin ilk aylarında, Azerbaycan böyle bir siyasi çalkantı içindedir. Çalkantının mer - kezi Bakü'dür. Türkiyedeki kökleri kopmuş, ne İstanbulda, ne de Anadolu- da hiç bir kuvvete dayanmıyan ve ha- vada siyaset yapan, ittihatcı veyahurd gayri ittihatcı, bir takım Türtk politika- cıları da bu çalkantının harcket mer- kezini teşkil ediyorlar. Orta yerde En- ver paşanın ismi dolaşıyor. Meydanda da biri kardeşi, diğeri âmcası olan iki paşa var: Nuri ve Halil paşalar, Nuri Paşa, mümkün mertebe bu siyasi ce - reyanın dışında durmaya çalışiyor ve Azerbaycanın meşru hükümeti karşı - sında ona muhalif olan bir hareketten ve bilhassa kömünizm lehinde faali - yetten ictinap ediyor fakat, Halil pa - şa öyle değil, o, komünizmin Azerbay- cana girmesine müsait bir istikamele doğru meylediyor. Çünkü komüniz - min idealleri ilk bakışta caziptir, Bu vaziyet karşısında mahalli po - Lukacıların aldıkları tavır da — şöyle - dir: Müsavat, kendisini, — Türkiyeyi temsil ettiklerini iddia edenler karşı- sında aciz hissediyor; çünkü Azeri küt- lesine «Türkiye» denildiği zaman akan suların duracağını — bilir. Bunun için, onun bütün siyaseti, Türkiyelileri hoş tutup, kendilerine maddeten ve ma - nen geniş bir yardım ve hürmet gös- terip kendilerini Azeri — hükümetine bağlamaya çalışır. Sağ cenahın Kara - begof zümresi hükümeti ele almak i - çin Türkiyelileri daha fazla tular ve hükümeti onlara karşı kâfi derecede hürmet göstermemekle itham eder. Meselâ, bir,şayia çıkarır ve bu şayia sade Bakü sokaklarını —deği, bütün memleketi dolaşır: «Nuri paşa Nasip - beğliyi ziyarete gitmiş de, Nasibegli Nuri paşayı karşılamak — üzere ayağa kalkmamış!» Ne büyük cinayet! Müfrit sol cenaha, komünistlere ge- Jince, onların propagandalarını da yu- karıda söyledim: Kızıl ordu Türkiyeye yardım için Derbendin ötesinde, ?olun açılmasını bekliyor, Fakat, İIIW lışıyorlar. Halil paşaya diyorlar ki: «Geliniz, ordunun kumandasını biz- zat ele alınız. Ve ne*suretle isterser v suretle Türkiyenin yardımına gl nizl» Görülüyor ki hüküm ve karar bi - kümetinin adı var, kendi yoktur; çün- kü Azeri kütlesi için «Türkıy lime sinin bir sihri vardır: Türki, kim temsil ederse, kütle onun arkasında yü rümek ister ve Türkiyenin kurtulma - sına yardım etmeyenleri <«Hain» tanı- maya hazırdır. Azerbaycan hükümeti- nin mukadderatı bizimkilerin ve bun- ların ileri gelenlerinin elindedir. On - lar ne derlerse Azerbaycan onu yapa- caktır. Müsavat hükümeti, bir aralık mil- li maarifi kuvvetlendirmek için, daha |benim İstanbulda bulunduğum sıralar- da, İstanbulda mümessil olurak bulun- durduğu Vezirof vasıtasile, Türkiye - den bir hayli muallim getirtmişti. Ma- alesef, o zaman zaten kuvvetli bulun - mıyan muallim kadromuz içinden en |zayıfları sı işti. O sırada bunlar da Azerbaycandadır. Bilâhare, ben öğren- dim ki, bunların içinde, benim eski bir pmektep arkadaşım olan Muzafferden başka hiç biri Azerileri memnun etme- miştir. Ve bunların bir çoğu da yuka- | rıda tasvir ettiğim siyasete karışmışlar- dır. Bir memleketi, daima o memle - ketin çocuklari idare etmesi lâzım gel- i bizli ürlü anlamamış- lardır. Hülâsa, pek az istisnasile, bizim kiler gaflet ve hata içindedirler. Esa siyasete karışmamaktan ibaret olan va zifelerini bırakıp türlü türlü cereyan - lar içinde yüzmektedirler. Öte taraftan da Bolşevizm mühim bir sıkıntı içinde bulunuyor: Elleri; de bulunan Rusya parçası, Baküya buğ hdır; Bakünun petrolleri — olmaksızın Rusyvada hayat ve hareket kabi! de - ğildir. Her ne bahasına oltursa — olsun, petrolü elde etmek lâzırm! Müsavat hü- kümetinin, içinde petrolcüler de, vazi - yetin Rusya için olan bu ciddiyet ve e- zimkilerin elindedir. Azerbaycan hü -' ve sizi takip ettrimiye kalkışırsa takip hareketlerine başka istikametler vere- yin ündükten sonra: | — Zâloğlu Rüstemin yanına gidece- yğiuı Diyerek takip elmek istediği islika- anlatlı ve vezire teşekkür ederek b üyrü —— ZÂL İLE OĞLU RÜSTEM Efrâsyâb. damadı Siyâveşle kızı Frengisin firarlarını, ancak on beş gün sonra haber alabildi. O gün, köşk hizmetçilerinden biri saraya gelerek efendileri ile hanımlarının, bir cariye ve üç uşakla beraber, on gün sonra dönmek üzere köşkten ayrıldıklarını.. aradan on beş gün geçtiği halde avdet etmediklerini.. hu yüzden köşkteki hiz- metçi ve cariyelerin merak ettiklerini ve bunu bildirmek için kendisini sara- ya gönderdiklerini söyledi. Efrâsyâb.. bu habere bir mana vere- medi. Damadı ile kızı saraya gelmemiş- ılerd:'; o halde nereye gitmiş olabilirler- di? Belki de bir misafirliğe gitmişler- di. Olabilir a, on günde avdet edeme- 'Tahmin ettikleri müddeti ge- Tükümdarın fikri bu sualin kıvrandı. damadının. ne günü, ne saatte ve hangi istikamette gittik. lerini, beraberlerinde ne gibi eşya gö- türdüklerini, uzun uzun, tahkik etti. doğmadan nı.. kendilerinin ve bindiklerini.. beş yaşındak! kızını, basının kucağına aldığını.. - beraberle- rinde iki ester yükü eşya götürdükle. rini.. yanlarında üç uşak bulunduğu ve buraya yani Ekbatana gelen yolu takip ettiklerini söyledi. Hükümdar.. hizmetçinin söyledikle- rinden bir netice çıkaramadı Onların, |makul görünen mütalealarından lerdi. Fakat nereye gitmişlerdi? | bahsediyordu! Harpag.. gözlerini kal- önünde dırdı ve şüpheyie Efrâsyâbın yüzüne ıbıkxı. İçinden de: n gelen hizmetçiyi | bemmiyetini ya tamatm olarak anlamı- Ekbatan yolunu tutmalarına göre şe- yorlar, yahut ta, anlasalar bile, kazanç|hirde olmaları Jâzımdı. Saraya gelme- hırşlarının pençesinden akıllarını bir|diklerine bakılırsa, akrabalardan — ya- lffrlu sağlam kurtaramıyorlar, Bolşe-İhut ahbablardan birine misafir olduk- vizme bol ve ucuz petrol vermek zaru-| Jarı anlaşılıyordu; fakat on beş gün zar- retini takdir edip hareketlerini bu za rurete göre üyara kadir değildirler. Dünyayı değiştirmek üzere ayâklan- mış olan ihtilâlciler, Derbend'in öte ta rafına kadar gelmişler, Bakü petrolle - rine karşı uzaktan bakıp duruyorlar, İnkılâbın muvaffak olması ve dünya - i bir cemiyet prensibine otur - için onlar bu petrole mutlaka sahip olmalıdırlar, Bunun için var kuv- veti bazuya verip çalışıyorlar. K (Arkası var) Nöbetçi Eczaneler 2:neı mnöbetçi olan ecraneler gunlar. İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: — (Ziya Nuri), Alemdarda: Esat), Beyazılta: (Haydar), Samatyada: (Feofilos), Eminönünde: — Ciminasya), Eyüpte: (Arif Beşir), Fenerde: (Emliya- d, Şehremininde: (Nazım), Şehzade- başında: (Üniversite), Karagümrükte: (Arif), Küçükpazarda: (Hulüsü, Bakır- Köyünde: (Merkez), Beyoğlu cihetindekiler: | İstiklâl caddesinde: (Dellâ Suda), Te - pebaşında: (Kinyoli), Karaköyde: (Hü- seyin Hüsmü), İstiklâl eaddesinde: (Ll- Pangaltıda: (Nargileciyan), (lm_qııın Recep), , Kadıköy, Adalarda: Üsküdarda: (İskele başı), — Sarıyarde: (Ozmuarı), Kadıköyünde: (Moda), (Mer- kea), Büyükadada: (Şinasi Rıza), Hey. belide; (Halk). a monctyan), Beşiklaşla. fında, ne için bir defa bile saraya uğra- mamışlardı? Efrâsyâb.. şebir içine adamlar gön- derdi. Akrabaların, ahbabların ve bü- lün asilzadelerin evlerinden sordurdu; kızı ile damadının izlerini bulamadı. Nihayet veziri Harpağı çağırdı. » şehzade Siyâveşin İrana ve Zabulistan derebeyi o- lan Zâl ile oğlu Rüstemin yanına gide- ceğini biliyordu, amma, hükümdardan, Frengisin de beraber gittiğini işitince hayret etmekten kendini alamadı; fa- kat çabucak kendini topladı. Düşünür gibi göründükten sonra: — Kudretli hükümdarım! Damadı- nızla kızınızın civar köşklerden birine Imisaflr]iğe gittiklerini tahmin ediyo- rum, Bunda, merak edecek bir. cihet köşklerine dönerler. Deyince Efrâsyâb: — Haydi, cariye ile hizmetçiler git- tikleri yerde kendilerine lâzımdır, di- yelim; fakat iki ester eşya götürmeleri- ne ne mana verelim? Dedi, Vezir, hükümdarın bu müta- leasına da, derhal, şöyle cevap verdi: İki ester yükü eşya, çok görüle- cek bir eşya değildir efendim, Kim bi- lir.. belki debu eşyanın çoğu hediyedir. Madem, ki merak büuyuruyorsunuz! Bir defa da; mesdleyi kulunuz tahkik ede- yim. : Efrâsyâb.. veziri Harpağa yaptığı fe- göremiyorum. Belki de, bugün yarın nalığı çoktan unutmuştu. Onun, pek|yardımını gördüğü başvezirini ’,ı şüp- mhymdemynkdew’J |belenmeyi hatırma bile getirmedi: — İmiyerek oğlunun etini babasına ? 4, — Babalık bu, Harpag' Kızımla da-|ren ve tiksinmeden, belki de 7eYF 4 madımiın başlarına bir şey gelmesin| yarak kendisi de yiyen hükümdâf de varsın gezsinler. / |zarında bir canavardı. Deyince vezirin içi sızladı. Kendi| Böyle bir canavara. aradaâ “f»j' babalık duygusunu kanatarak harapİmâsehak varken nasıl inanı d eden hükümdar, ona baba şefkatinden | Kurusun hayatta kalmasının xnü”; nı, vezirinden aldıktan sonra, bir de, sekiz sene evvel hayatlarınâ detmek istediği gibi, karısı ile K ni öldürmiye kalkışmıyacak mu | Siyâveş.. köşküne giderken "",J düşünüyor.. vezirin söy!edik)n:frll:r) veriyordu. Evet, hayatımı l bi için Midya ülkesinden kıçmakı;”w — İkbal ve saltanat hırsından başka bir şey tanımıyan bu adamda, acaba, böyle yüksek insanlık hissin'n bir zer- resi var mı? Dedikten sonra oduadan çıktı. * Siyâveş.. vezir Harpagdan ayrılınca, atına atladı, Son sür'atle köşküne git- t. Yolda, hep, vezirin göylediklerini düşündü, Gözlerinin önüne Efrâsyâbın hayali geldikçe sinirlerinin sarsıldığı- evvelâ ilâha, sonra da nt bildiği vezir Harpag'a © ÖJ yordu; fakat çok sevdiği karısı ? .") her an ölüm tehlikesinin tehdidi bulunacağını bildiği halde, nı duydü. dip gidecekti? Bu ayrıcığır 'Torununu, bir şüpheli rüyasına kur- | devam edeceğini de hilmiyordu. ğ ban etmekten sakınmıyan.. - intikam| Şehzade, yolda, beyhude yef€ çei hissiyle, devlet idaresinde en büyük nini yordu. (Arkast Üyye FUYUULÜRR ĞA aa an a aama ae ”” I — 10000 kilo bel ipi pazarlıkla satın alınacaktır. . TI — Pazarlık, 21/V1/937 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 18.::& taşta Levazım ve Mübayaat şubesindeki alım komisyanunda yi Hi — Şartnameler parasız olarak her gün sözü geçen şubeden f' IV — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte 96 7,5 ıflv!"" <3275> larile birlikte adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur. Mi Af a I — Çamaltı tuzlasından Karadeniz s ahillerine taşınacak «16000>, Akdenif) hillerine <14000> ton ki cem'an «30000» ton tuzun nakliyesi ç eksiltmeye konulmuştur. U — Pazarlık, 22/V1/937 tarihine rasi lıyan Salı günü saat 11 de Kabatafi vazım ve Mübayaat şubesindeki Alım Komisyonunda yıpılımkuf' Hi — Şartnameler purasız olarak her gün sözü geçen çubeden ılınlh'v' v IV — İsteklerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte 96 7,5 gü İ ralarile birlikte adı geçen Komis yona gelmeleri ilân olunur. —© Şirketi Hayriyeden: DİKKAT: Boğaziçinin Karadenizden gelen en temiz, en meşhur. “Altınkum Plajı,, açılmıştır. PAZAR GÜNLERİ: y Köprüden hareket saatları : 7,30 - 9,30- 11,20- 13,30 - 1 16,30 - 18,30 dur. ; Altınkumdan dönüş saatları: 16,40 - 17,55 - 20,25 dir. ğğ Altmkum plâj Rumeli Kavağında sahil tenezzüh "M,.d civanı mesire “yederi ve Südlüce plâjı Türkiye Cumhurl yatandaşlarına münhasır olmak üzere bilâistisna serbest ” lundağu ilân olunur. v sıhhi Iııvl’ ü '18.35 - 19,05

Bu sayıdan diğer sayfalar: