July 11, 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

July 11, 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat ve Terakkide on sene kısım No, 29 Memleket haricinde ittihatçılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? — Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Balkan muharebesinde Edirnenin istirdadında Enverin yaptığı rol tarihce meçhul kalmıştır Enver paşanın bu bahsettiğim ka- rakterini biraz daha canlandırmak için, sade kendi bildiklerim ve kendi mü:; hedelerimle iktifa etmiyerek, burıyı: merhum İzzet paşanın da bir :ııiışahe-l desini kaydetmek istedim. Merhumun Almanyada almanca ola- rak neşredilmiş bulunan hatıralarında Balkan muharebesinden bahsedilirken Enver paşanın Edirneyi fethedişi mese- lesinin de zikri geçer. Bu Edirnenin fethi hâdisesinden, bu tefrikanın baş la ben de bahsetmiştim. Bu- nun için meseleyi ben de tanırım, hat- tâ bu işte benim de alâkam ve belki bi faz da taksiratım vardır. İzzet paşa hatıratının 212 nci sayfa- sından bu mesele ile alâkadar olan sa- fırları aşa; tercüme ediyorum: «İleri hareketimizin hedef noktala- , kendiliğinden anlaşılacağı vechile, sağ cenah için Kırkkilise, merkez (ya- ni Hurşid paşa - Enver bey kuvvetleri) için Edirne ve sol cenah için de Dimo- toka idi, « Bir gün Enver paşa bana mü- racaatla, ileri hareket esnasında pişdar süvari kuvvet! birlikte bulunması- na müsaademi rica etmişti. Kendi ku- mandanının müsaadesini alması şarti- le, benim buna karşı diyecek bir sözüm olmadığı cevabını verdim. «Bunun üzerine, Enver bey bir ni- zamiye süvari livası ve bir piyade a- layı ile pişdar olarak Edirne üzerine gebri bir yürüyüş yaptı ve gayet kısa bir zamanda Edirneye yetişerek içinde düşman askerinden eser bulunmıyan bu şehri zaptetti, «Şehre girdikten sonra Enver paşa, bu hususta kendi mafevklerine verme- ğe mecbur olduğu malümatı gönder- gmek- için küçük bir zahmet bile ihtiyar etmemiş, buna mukabil, bu müzaffera- ne yürüyüşünü ,telgraf vasıtasile dün- yanın dört ucuna dağıtmakta kusur et- memiştir. «İşle, Enver paşa bu suretle Edirne Fatihi unvanını almıştır'e Bu tefrikayı baştan takip etmiş olan- lar hatırlarlar ki ben de o tarihte, beni atlatmak isteyen, diğer gazetecileri at- latarak, İzzet paşanın karargâhından gözlice kaçmış ve Enver paşanın hemen bir iki saat arkasından Edirneye gir- miştim. İzzet paşanın hatıralarında bah- settiği telgrafları gönderen bendim. Ancak, Enver paşanın aynı zamanda şehre girdiğinden karargâhı haberdar ordum. ©O zaman henüz tecrübesiz, genç bir inkılâb âşığı olduğum için, bir taraftan Edirnenin istirdadı, bir taraftan da bu inkılâb çocuğunun, şiddetli bir apandi- sit santısına rağmen âttan inmiyerek, gebri bir yürüyüşle az zamanda uzun bir mesafe katedişi gibi hâdiselerin te- siri altında ordu telsizi ile uzun telgraf- lar çekerok bu fetih haberini edebiyat- h bir ifade ile İstanbula bildirmiştim. Enver beyin, halk arasında, Edirne Fa- tihi unvanını almasına bilmiyerek de- lâlet etmiş olan da bu suretle ben olu- yördüm. Enver beyin bu yürüyüşün başında oluşunun orduca kararlaştırılmış bir, şey olmayıp kendisinin Ticası üzerine orada bulunduğunu ve Edirneye giri- şinden kendi kumandanlarına haber bile vermemiş olduğunu sonradan, İz- zet paşanın hatıralarında öğrendim. Frı sasen bir kolordu erkânıharbiye reisi-| nin böyle bir hareket esnasında tabil| mevkil pişdarların başında olmak de- ğü, kumandanının yanında ve karar- gâhta bulunmak lâzım idi, Fakat, bü- tün bunların ben o zaman hiç farkında değildim. Manasını neden sonra anladığım bu hâdise, Enver paşanın karakterini gös“ termek itibarile hayli mühimdir. O, mutlaka ileriye gitmek, atılmak, şeref ve şöhret kazanmak istiyordu. Bu şöh- retin haklı veya haksız kazanılmış ol- ması kendisini alâkadar eden bir şey değildi . Bilirim ki Türkiyede bugün dahi En- veri çok seven bazı eski ittihatcılar var- dır. Bu hatıralarda benim ondan bah- sediş tarzımı beğenmemiş olanlar ve yazdıklarımı tenkid etmiş bulunanlar vardır. Hattâ, iyi bir dostum, bir gün bana «Envere o kadar vurma!'» ded Ben «Envere vurduğuma» kani deği- lim. «Ölüleri hayırla yâdetmek» şiurmı da pek güzel bilirim. Fakat, tarihin ha- kikate mühtaç olduğuna da tam bir i- man ile inanmışımdır. Enverler, Talât- lar, Cemaller ölürler; bizler hepimiz fa- niyiz; hepimiz, gün gelecek, gözlerimi- zi bü dünyanın gürül na karşı kapıyacağız. Fa ieti yaşıyacaktır. Tarih hakikati bilme- Hidir. Bunun için ben bildiğimi, gördü- ğümü ,duyduğumu tam bir samimiyetle yazdım. Beni bunları yazmıya sevke- den sebeb de, bu tarih meselesinin bir zuu olmuş bulunması idi. Bunun için, doğru olarak bildiğim, uzun seneler i- çinde düşüne düşüne hakikat diye zih- nimde hülâsasını yaptığım şeyleri bil- diğim ve düşündüğüm gibi hikâye et- tim, Bu hikâye içinde hiç bir nokta yoktur ki ben onda bilerek hata etmiş olayım. Bilmiyerek yaptığım hatalar- dan dolayı, geçmiş hâdiselerin hikâye- sini yapan herkesle beraber elbet be- nim de affedilmem lâzımdır. Enver pa- şa hakkında bildiklerimi düşündükleri- mi değiştirerek yazmış olsaydım — dar manada !mh:ıtçüık gayretine düşmüş, Enver paşaya iyilik, fakat, ittihatçılığa ve Türklüğe de fenalık yapmış olur- dum. Böyle yapmadım ve tarihe karşı tam bir sadakatle, mahkeme huzurun- da kitaba el basan ve namus ve şere- fine söz veren bir şahid gibi, yalnız bil- diklerimi ve düşündüklerimi söyledim. * Derler ki; Enver paşanın ölümüne memleketten kaçmış olması sebeb ol- muştur, ÖO bütün bu sergüzeştiere sırf memleketten kaçtığı için atılmış ve bin bir macera içinde heba olup gitmiştir. Waziyet Enver için olduğu gibi Talât ve Cemal için de böyledir, Eğer İttihat ve Terakki sehpasının bu üç direği memlekette kalsalardı kendileri için faydalı bir çalışma sahası bulabilirler- di. Ben bu fikirde değilim, eğer bu üç kişi memlekette kalmış olsalardı o za- man belki de biz Yunanlıları değil, Yu- nanlılar bizi mağlüp ederlerdi. Türk milletinin kendini kurtarabilmesi için her şeyden evvel bu üç kişiden kurtul- ması lâzımdı. (Arkası var) Şefkat sandığından vergi isteniyor Maliyece, belediye şefkat — sandığı kazanç kanununa — tabi bir müessese şeklinde görülmüş ve kazanç vergisi tahakkuk ettirilmiştir. Belediye buna itiraz etmiş, mesele- nin Şürayı devletçe tetkik olunması i- çin tanzim edilen lâyiha vilâyet ma - kamına tevdi olunmuştur. sersererceee ERRRRRRL AA aa d aa aa ddd üüi '(Ev kadınının şek er kuponu : Ev kadını, taze yemiş mersimi geçmeden kilerini reçel ve şurupla doldur. Bu kuponları 90 gün neştedeceğiz. Onları hergün — kesiniz, saklayınız. 30 tanesini bir seri halinde derenlere — bir —numara vereceğiz, Sonı biriktirip idaremize getirenlere ve gön- ra ulusal — ekonoml ve — arttırma kuru- munun İstanbul şubesi tarafından tayin olunacak bir günde bu numaralar ara- mında kur'a çekilecektir. İlk 25 numaraya yirmişer kilo, müteakıp 26 nümara- ya onar kilo, bundan sonraki $0 numaraya beşer kilo, 250 numaraya da ikişer kilo şeker verilecektir. (İLON — STA na || TARİHİ || TEFRİKASI || KST Yaran: ee öm | ŞOS Herkesin tanıdığı Hura'sın, buraya gelmesine delâlet ettiğin sahte tüccar, asılzade kimdir ? Diğer biri de, iki ayağını yanyana getirdi ve aşık kemiklerinden sıkı sıki bağladı. Böylece, bir sedyenin üstüne konuldu.; ve kaldırıldı, Hurap.. sedyenin hareketinden götü- rüldüğünü biliyordu, Fakat nereye? O- rasını tahmin edemiyordu. Bu hareket, bir müddet böyle devam ettikten sonra, sedyenin başı, aşağı doğru iğildi. Hu- rap bu vaziyetten, merdivenlerden in- dirildiğini anladı. Başındaki tulumun, burnu hizasındaki deliğinden gelen ha- va rütubet ve küf kokuyordu. Mutla- ka, yer altında bir yere indirilmişti. Bir kapı sürgüsü gıcırdadı. Bir kapı açıldı. ye, yana yattı, Hurap, bir eşya den- gi gibi yuvarlandı. F İki el, başındaki tulumu çözüp çıka- rırken, iki el de ayaklarının bağlarını çözdü. Sonra, kendisini getirenler, o kar dar çabuk çıkarak kapıyı kapadılar, ki Hurap, geniş bir nefes alıncaya kadar geçen zaman zarfında yalnız kaldığını anladı. Hurap.. yaya yürümekten o kadar yorulmuştu, ki ancak boyu kadar uzun.. iki tarafına kollarını açabi'ecek kadar geniş ve boyundan biraz fazla y ek | olan bu karanlık yerde bulunmakta bi- le bir rahatlık duydu. Doğrulup oturdu. Kollarını açıp kapadı. Bacaklarını öy nattı. Sağdı, ya! Bu kadarı, şimdilik, kendisine kâfi idi., Biraz dinlendikten |" sonrü, güç halle ayağa kalkabildi. Du- Yarları yokladı; yekpare kaya idi. Ka- pıyr itti; dışarıdan sıkı sikiya kaparmış- tı. Kendi kendine şöyle söyleniyordu: — Ne hoş şey! Bir fare gibi yakalan* dım, Bu, kaya kovuğundan başka bir şey olmıyan kapana kısıldım; fakat her halde; ölünceye kadar burâda bırakıl- miyâa getirilmedim. 'Betiden, müutlaka, bir yey soracaklar; hem de çok geçme- den.. Hurapın bü husustaki tahmini, pek de döğrü çıkmadı; çünkü ancak, on iki saat sonra, kapının deliğinden, bir elin kendisine bir toprak çanak içinde tuhaf bir yiyecek uzattığını gördü, Karnı pek açtı. Lezzetine dikkat etmeğe vakit bu- lamadan yemeği bitirdi. Tam bu anda, kapı ardına kadar açıldı. Kapının iki tarafında, ellerinde yalın kılıçlar, iki- şer asker “durüyordüu. Kiyafetinden, gardiyan olduğu anlaşılan kanbur bir| cüce, Hurapa, hücreden çıkmasını.. son-| ra muhafızlar arasında yürümesini işa-| ret etti. Hurap.. gözleri kapalı olmadığı loş ve dar bir koridordan geçirildiği merdivenlerden çıkarıldığını.. sonra, içinde eşya namına bir şey bulunmuyan bir adaya sokulduğunu gördü. O da, o- rada, askerler gibi ve onların arasını yere oturdu. Aradan, önü pek uzun gö- rünen, bir saatlik zaman ge kapı açıldı. İçeriye heybetli bir âdam girdi. Askerler ayağa kalktılar; çünkü bu, kale kumandanının muavini idi. Bir müddet Hurapa baktıkltan sonra, ona gelmesini işaret elti. Kendişi, önden yü- rüyerek çıktığı kapıdan girdi. Burası, gene çıplak, fakat duvarların önlerin- de iki tahta sıra bulunan bir yerdi. Za- bit, kapıyı kapadıktan sonya, Hurapa bir sırayı işaret etti ve oturmasını söy- ledi. Kumandan muavini de karşısında ayakta durarak, fare gözü gibi parlıyan gözlerini, onun gözlerine dikti. Hurap, bu keskin bakışların önünde gözlerini kırpmadı ve hiç sarsılmadı. Zabit.. dik bir sesle, Hurapa, Naşan kasabasından itibaren yakalanıncaya kadar, kendisinin ve kafilenin neler yaptığını hülâsa ettikten sonra: — Söyle bakalım! Sen, buralarda herkesin tanıdığı sergüzeştci Hurap- sın! Kendisini, buraya getirmeye delâ- let ettiğin sahte tüccar asılzade kimdir? Buraya, ne yapmıya geliyor? Dedi. Hurap, bu hülâsa ve bu sual karşısında, Rüstemin Hindli hancıdan , bir ne kadar haklı olarak şüphe ettiğini hatırladı. Ona söylediği gibi, kendisine İücretle rehberlik ettiği adamı, bir asıl- zade değil, Sohrap isminde bir tüccar bildiğini.. ve ticaret için seyahat ettiğini söyledi. Sonra: | »— Bu insafsızca muameleden bir şey anlamadım, Ne diye beni yakaladmız. Yollarda süründürdünüz ve burada zindana attınız! Ne gibi usule mugayir bir hareket eltim, Ben, para ile rehber- ediyorum. Her vakit yaptığım bu iş ünden mi bu defa ceza görüyorum? Deyince, zabit kızgın bir sesle: — Buraya, kim olduğunu iyi bildiğin bir asılzadeyi, tüccar sıfatile getirdi- ğin, onun hüviyetini gizlediğin, onun takib ettiği maksadda beraber yürü- düğün için., asıl bundan sonra ceza gö- receksin. Doğrusunu söyle, seni affe- delim. O asılzade kimdir? Ve ne için buraya geliyor? Diye bağırdı, Hurap.. bir an, bir kot: kuyla titredi; fakat çabucak kendini topladı. Gene, evvelki iladesini tekrar etti. Kumandan muavini, Hurapı din- lerken, kılıcını sallıyatak geziniyordu. Birdenbire durdu ve: — İnkâr ediyorsun, öyle mi?, Tubiti, seni irşad etsin! Yarın, gene bu saatte seni çağırtacağım. O zaman da doğru- sunüu söylemezsen işkence yapmıya mecbur olacağım. Bu işkeni defasında ağırlaştırılacaktır. haber veriyorum. Yirmi dört saat vak- tin var. düşün! Selâmetin için doğ- rusunu söyle! Dedikten sonra, Huraptan cevab bek- ledi, Ondan bir ses çıkmadığını görün- ce, askerleri çağırdı. Onu, götürmele- rini söyledi. Hurap.. giderken, geldiği yoldan götürülmediğine dikkat etti. Kırklareli kân 20252 lira cn dokuz kuruştur. Kırklareli İskân önu evvelden tanımadığını|Tenha bir dehlizden geçirildi. Odayf benziyen bir yere kapatıldı. Burada, yt” Te koyun postları serilmişti. Bir kaç dt kika sonra da, kanbur cüce, bir kaptâı erimiş içyağı ile karışık et.. diğer bif çanakta da kımız getirdi. Hurap, yemer ğini yerken, dudaklarında beliren ati bir tebessümle: — Vay canına! Vaziyet değişti. Teb* dit para etmeyince, iyi muamele ile av“ lanmak istiyorum, Bu da bir siyaset! Dedi. Karnı pek açti. Yemeği, büyük bir iştiha Ile yedi. Kımızı içti. Koyun post larının üstünde yan geldi. (Arkan ver) Nöbetçi Eczaneler Aksarayda: (Ziya Nuri), Alemdarda ? (Abdülkadir), Beyazitte: (Haydar), Ba- matyada: (Brofilos), Eminönünde: (Be- şir Kema)), Eyüpte: (Arif Beşir) Pener- de: (Vital), Şehremininde: ( Şehzadebaşında: (İ. Halil te: (Fuat), Küçükpazarda: (Necati Ah- met), Bakırköyünde: (HilâD. Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanzuk), Dalre- de: (Güneşi, Topçularda: - (Sporidisi, Taksimde: (Nizamettin), Tarlabaşında: (Nihat), Şişlide: (Halk), Beşiktaşta: (Na- ü Halit), Sarıyerde: (Nuri), Atadolu ve Adalar cihetindekiler: Üsküdarda: (İmrahor), Kadıköyünde : (Büyük), (Üçler), Büyükadada: (Şinasi (Rıza), Heybelladada: (Halk). Müdürlüğünden: 1 — Burgaz kazasında 27 şehir tipi kerpiç göçmen evi 5671 llra B9 kuruş, köy tıpi kerpiç ev 14199 lira 46 kuruştur. Cem'an yeküin 108 evin muhammen bedeli 2 — Keresteden maada bilümum malzemel İşalyesile beraber veyahut yak nuz işçiliği on beş gün müddetle kapalı za rfla eksiltmeye çıkarılmıştır. 3 — 15 Temmuz 937 Perşembe günü saat 14 de ihalei evveliyeleri yapılacaktır. Taliplerin plân ve şartnameleri görmek ve inşaat mahailerini öğrenmek için hef gün İskân Müdürlüğüne ve kazalarda isâân memurluklarına müracaatları. 4 — İhele günü taliplerin ehliyet vesikâalarını yanlarında bulundurulması. 5 — 2490 sayılı kanun hükümlerine göze oksiltmeye iştirak edecek taliplerin © 75 muvakkat teminatlarını havi kapalı zarflarını belli saatten ve Iâakal üç sağt evvel İskân dairesinde müteşekkil komisyona teslim etmeleri. «3748r Müdürlüğünden: 1— Vize kazasında 50 şehir tipi kârgir göşmen evi 10579 lira ve 52 adet köY tipi kârgir ev © 901 lira 84 kuruş ve 56 adet köy tipi kerpiç ev 10065 lira 44 kuruf ki cem'an yekün 158 adet evin muhammen bedeli (30546) lira (28) kuruştur. 2 — Keresteden maada büümum malzemei inşalyesile beraber ve yahut yak nız işçiliği 15 gün müddetle kapalı zarf usulile artlırmâ ve eksiltmeye çıkarık mıştır. $ — 14 temmuz 1937 Çarşamba günü saat 14 de ihalel evvelleri yapılacaktır: Taliplecin plân ve şartnameleri görmek ve inşaat mahallerini öğrenmek için hef gün İskân Mü 4 — İhale güni ğüne ve kazalarda iskân memutluklarına müracaatları. taliplerin ehliyet vesikalarının yanlarında bulundurulması. $ — 2490 sayılı kanunun hükümlerine göre eksiltmeye iştirâk edecek talip* lerin $ 76 muvakkat teminatlarını hâvi kapalı zarflarını Baat evvel İskân dairesinde müteşekkil komisyona teslim etmeleri. bolli saatten Iğakal $ (3750)

Bu sayıdan diğer sayfalar: