11 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

11 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dün, meşhud suçlar müddelumu * miliğinde, garip bir cerh vak'asının tah kikatına girişilmiştir. Hâdise şudur: o Küçükpazarda, 35 yaşlarında İzzet oğlu Halil isminde bir adam vardır. Halil, ara sıra dimaği buh Tanlar geçirmektedir. Evvelki oakşam gene kendisinde böyle buhran başla - mış, birisinden tedarik ettiği bıçakla, o sırada bir helvacı dükkânında yemek yemekte olan Ahmet oğlu Hüseyinin birdenbire üstüne hücum etmiştir. Ne- ye uğradığını anlıyamıyan Hüseyin, daha hareket etmiye vakit bulamadan, sırtına yediği biçak darbesile derin bir yara almıştır. , «Dükkânın içi bir anda karmakârı - şık olmuş, herkes korkuyla kendini di- şarı atmıştır. Nihayet, civardaki polis- Jer hâdise mahalline derhal yetişmiş - Jerse de, Halil onların üzerine de hü - cum etmiye başlamıştır. Neticede, bıçak güçlükle suçlunun elinden alınabil - miştir. Suçlu Helil dün adliyeye getirile - rek, meşhud suçlar o müddelumumisi © Hikmet Sonel tarafından sorguya çe - kilmiştir. Kendisine, bu işi ne için yap- tığı sorulduğu zaman, şöyle cevap ver- miştir: — En hayırlısı beni Beyazıt meyda- nında asın bayım,. çünkü, iki de birde aklım başımdan gidiyor, deliriyorum.. Nedendir bilmem.. fakat, hangi yemek” ten yesem, sanki içinde esrar varmış gibi, sarhoş ediyor beni.. Asın da, kur- tulayım.. Halilin Hüseyin! yaraladığı bu su - retle sabit görülmüş, fakat suçlu ra - porunun alınması için tekrar karako - la gönderilmiştir. Tahkikata deyam o- lunmaktadır. Çanakkale kazasının tesbiti k delâil duruşması bitti Çanakkalede İtalyan bandıralı Ka - Popino vapurunun batmasile neticele- nen deniz kazasının tesbiti delail du - Tuşması dün ticaret mahkemesinde ne- ticelenmi Dünk ücelsede, | inci kaptan Per - fetti, | inci makinist Kama, lostromo Ağostino dinlenildiler. | inci kaptan, hâdiseyi şöyle anlattı: — 24 haziranda, Napoliye gitmek zere İstanbuldan ayrıldık. Ertesi gü “ nü sabahleyin Gelibolu önlerindeydik. Suların akıntısına tâbi olarak, 11,5 mil sür'atle ilerliyorduk. Uzaktan İspanyol vapuru Magalla- nes göründü. Aramızdaki mesafe tak - riben iki mil kadar vardı. Düdük çel- dı. Ben de, iki düdük çalarak, cevap verdim. Okuyucularıma Cevaplarım Sapancada Bay Osman Celâla: “ Gözden ırsk olan gönülden de ırak © olur, derler. Kök salmamış muhabbet- Yerde bu umumi kaidenin hükmü kuv- vetle kendini hissettirir. Başınızdan i geçen hâdise bu itibarla gayet tabildir. , * ye) Bay (A. Erolja: Bir genç kıza gönül vermiştiniz, onu müstakbel çocuklarınızın annesi ya- pacaktınız, fakat demirin tavında dö- ir vülmesi icap edeceği kaldesini unut « ; tunuz, düşünceyle veya seyahatle de 1 gidip gelmeyle meşgul olduğunuz sıra- larda onu bir başkası kaptı, şimdi gö- zünüz kaçan kızın kızkardeşinde, biri olmamış, öbürü diyorsunuz. Bence düşünce hatalıdır. Bir defa ne birincisini, ne de ikincisini sevmediği- - Bir suçlu hâkime asın ,, diye yalvardı Arasıra delirdiğini söyliyen suçlu “ben ne yesem esrar içmiş gibi sarhoş oluyorum, asın da kurtulayım bari ,, diyordu Bu, sağ tarafı tutacağım demekti. O ayni sür'ati muhafaza ederek ü- zerimize doğru gelmekte devam etti. Bu vaziyette, sola geçmekten başka ça re yoktu, Fakat, imkân o bulunamadı. Mesafe çok kısaydı, kaza bu şekilde vu kua geldi. Mahkeme tesbit edilen ifadelerin icabında alâkadar makamlara verilme- si için muhafazasına karar vermiştir. Birbirlerile kavga eden iki kadın mahküm oldular Evvelki gün, Sirkecide Hoca paşa mahallesinde, Zehra ve Ferhan isimle- rinde iki kadın saç saça, başbaşa kavga etmişler, birbirlerine sövmüşler ve hâ- dise Zehranın şikâyetçi olmasile der - hal adiiyeye intikal etmiştir. Sultanahmet 3 üncü Sulh ceza hak- yerinde yapılan duruşmalarında, dinle nilen şahitler vak'ayı şöyle anlatmış - Jardır: — Bunlar komşudur. Karşi karşıya- dır evleri... Dün öğleden sonra (saat 5,5 sıralarında idi, Zehranın evinden bir gürültü koptu.. bir kadın sesi kü- fürler savuruyordu. O sırada Ferhan: — Amanın, bunlar beni öldürüyor - lar diye haykırarak, kendini sokağa at- tı. Hırsından saçları kabarmış, dimdik olmuş, tuhaf bir hal almıştı. Bildiği - miz bu kadardır... Duruşma neticesinde, her iki kadın hakaret ve tecavüz karşılıklı olduğun- dan ve davalarından da feragat etme- diklerinden, 3 çer gün hapse ve 3 çer Tra para cezasına mahküm olundular, ikametgâha raptedilerek serbest bira * kıldılar, Bir hırsız ceza yedi Sirkecide Muzaffer isminde, 22 yaş- larında bir sabıkalı, vagonlardan tor - navidayla iki üç parça bronz çalârken, civardaki bekçiler tarafından cürmü meşhud halinde yakâlanmıştır. Muzaifer derhal adliyeye sevkedi - lerek, Sullanahmet 3 üncü sulh ceza mahkemesinde, dün duruşması yapıl £ mıştır. Duruşma neticesinde, suçu sabit rüldüğünden, | ay 5 gün hapsine ve derhal tevkifine karar verilmiştir. Bigada elli yıllık bir dava halledildi Biga (Hususi) — Şehir belediyesi ile 'Kaldırımbaşı köylüleri arasında 50 yıl- danberi devam eden hudut gavgası, köy kanununa uydurularak ve köy halkınca makamı aidine müracast edilerek bir iru- dudu tâmme yaptırılmak suretile halle - dilmiştir. GÖNÜL İŞLERİ! nizi gösterir. Fakat bu kısmı biruka - lum sorarım size: İki kardeşi yekdiğe- rine düşürmekten, bizzat kendinizi on- larin karşısında mukayeseler yapar va- ziyetine getirmekten, karşılıklı bir entrikaya yol hazırlamaktan bekledi- ğiniz menfaat nedir? Bir sile yuvası mi kuracaksınız, yoksa bir vodvil karı- şıklıklarının içine mi gireceksiniz? Nasrettin hocanın maziye fazla müta- hâssir olan bir dul kadınla evlenme hikâyesi bu vaziyete de kabili tatbik- tir; vazgeçiniz bu sevdadan, * İzmirde Bay (N. M.) ye: Erkek düşen kadını bazan affedebi- Mir. fakat içi ölünceye kadar kanaya - caktır. Kalb bir Çin vazosuna benzer, Çatlak yerini tutkal ile tutturabilirse- niz, dağılıp parçalanmaz. Fakat sakat- , TEYZE HADISELER KARŞISINDA Sergi Kadınlı, erkekli bir kalabalık Kadıköy- 66 : eni de bir kahvede oturuyoruz. Karşımızda hâl binası bütün kali perişanile duru- yor. Aramızdan biri: — Bu binayı da sanki niye yaptılar? Diyor.. — HAJ diye! — Ya bu hâli? Bir sporcu genç söze karışıyor. — Ben, kapalı bir spor sahası olabilir mi diye gezmiştim. Fakat nafile! İşi gücü dans, eğlence olan gencin de sesi duyuluyor: — Ben de gezdim. Bir dans salonu ©- lacak yeri bile yok.. Çatısı da fena yapılmış. Bir terası ol- saydı... Memurini devletten bir arkadaş baş- ka fikirde; — Her hangi tarafından baksanız bir dairenin nakline elverişli değildir. Bir muharrir arkadaş hiddetli hiddetli sözü kesiyor: — Siz de fazla ileri gidiyorsunuz. Mü- kemmel bir bina! — Hâl binası, amma hâl olamıyor. Ben de fikrimi söylüyorum: — Ve başka bir işe de yaramıyor. Muhartir arkadaş bu sefer daha tizden parlıyor: — Haksızsınız, mükemmel bir bina! ve mükemmel işe yarar. — İşe mi yarar? — İşe yarar. Bir sergi binası olur. — İçine ne koyacaksın? — Hiç bir şey. Yalnız kapılarını aça- cağım.. Ve herkes gelsin, girsin! — Bu nasıl sergi? Bu sergiye ne ad ve- receksin? Bu sergiden ne istifade olur? — Bu işte böylece nev'i şahsına mün- hasır bir sergi. Adı «hiç bir işe yaramıyan eserler sergisi olacak. Ve sergiyi gezenler, hiç bir işe yara - mıyacak işler için nasıl para sarfedilmiş olduğunu öğrenecekler. Kendileri de işe yaramıyacak işler başarmak sevdasında iseler belki bu sayede bu sevdadan vaz geçecekler, İMSET Milli Rüme Şampiyonunu belli Edecek müsabakalar (Baştarafı T inci sayfada) Bugün yapılacak Fenerbahçe - Gü- neş maçında Fenerbahçe rakibini ye- nerse şampiyon olacaktır. Aksi takdir de Fenerbahçe yenilir ve Galatasaray da Beşiktaşı yenerse ber iki takımm puvan vaziyetleri müsavi olacağından | Galatasaray ve Fenerbahçenin şampi» İyonluk içim tekrar karşılaşmaları” icap gö- edecektir: Bu vaziyet olmazsa Galata- saray ikincidir, Yukarıda yazdığımız gibi çok mü - him neticeler doğurabilecek olan bu günkü milli küme karşılaşmaları her bakımdan mühimdır. Bu İ kalabalık bir seyirc! kütlesin ları alâka ile takip edeceği şüphesiz te- İâkki edilmektedir. ğ Festivale gelecek pehlivanlar Festival münasebetile ağustos ayı içinde memlekelimize gelecek beynel- milel güreşçilerin isimleri belli olmuş- tur. Bunlar, Finlandiyalı o Nerdliye, Herme, Nistran, Stokholmlu Kadiye, Estonyalı Nea, Budapeşteli . Zamhari, 'Taşnadi'den ibarettir. Bu güreşçilerin hepsi beynelmilel şöhreti haiz alafran* ga ve serbest güreşçilerdir. Atlelizm müsabakaları Seri halinde yapılan İstanbul atle - “zm müsabakalarının dördüncüsü bu- gün Taksim stadında yapılacaktır. Her hafta muhtelif sahalarda yapılan mü sabakalar, milli küme maçları dolay'si- le büyük bir kalabalık önünde yapıl < dığından tahminden fazla bir rağbet ve alâka görmektedir. Bugün saat 2,30 da başlıyacak olan müsabakalara Galatasatay, Fenerbah - çe, Beşiktaş, İstanbulspor, Beyoğlu spor atletleri iştirak edeceklerdir Sokakları Kirletenlerden Ceza alınacak Tükürmek, sümkürmek işemek ve öte beri atmak suretile sokakları kir - letenlerden ceza alınacaktır. Bu husu- sun temini için zabıta memurlarına e- mirler verilmiştir. Vazifesini tam yapmıyan zabıta me murları da ceza gö İye vücudumla ona siper oluyordum. Ak- Temmuz İİ Sıcaklara dalr enfes bir hikâye | İstibdat devrinde bir | fıçı banyosu ! Anlatan : Osman Cemal Kaygılı Ben: — Çıkma, dal! / Serkomiser lâhavle çekerek yanımı ş dan uzaklaşırken ben geriye dönüp Yakuba fısıldadım: Ni i a Şimdi size anlatacağım vak'ayı, bana geçen gün eski komiser mütekaitlerin - den biri anlattı; Ben, dedi çok eskiden, yani istibdat devrinde. polistim. Gene böyle çok sıcak bir yaz mevsiminde Beyoğlu tarafındaki ğulacağım yahu, çıkıyorum! karakollardan birinde polis iken bir gün | — Şimdi çik biraz! arkadaşlarımızdan Yakup Efendi ismin-| Komiser gene bize dönünce? de biri, sıcaktan bunalacak hale geldi. Na.| —Daj! sıl gelmesin ki zavallı ensesi takkeci kâlı- | Biraz sonra gene: ” bı gibi, göbekli, şişman, pancar yüzlü birl — Çık! - adamcağızdı. Biraz daha sonra" Bizim baba Yakup, o gün sıcaktan bu-| — Del İğ Ben böyle dal çık filân derken serkö' miser birden dönüp fıçının başına du, başını sşağıya eğip bağırdı: — Kim var orada? mi Yakup, bir Yunus balığı gibi başını # dan çıkarı: 7 — Ben efendim, ben! — Sen kimsin? — Yakup! . — Burada ne arıyorsun be adam? o © —Efenöm, sıcaktan bunalmıştım, il serinliyeyim dıye girdim! Yakuptan bu cevabı alan serkomisti ” önce bir kahkaha fırlat, sonra da BESİ gün, öğle zamanları ayni fıçıda bir dei banyo yaps'n! diye ona izin verdi. k Verdi amm«ı, ertesi gün fıçıdan çıktık" | tan sonra bizim Yakupta dehşetli bir KM şınmadır başladı. Öyle ki adamcağız e N bisesinin içinde bir #ürlü duramıyor, o 8 cakta boyuna harıl harıl yırtınıyor, E# şınmanın zorundan olduğu yerde tel 2 tepiniyordu. i Neden sonra bu heli gören serkomistği ona sordu: — Banyonu yaptın mı Bay Yakup! — Yaptımbayım! — Peki, nasıl ferahladın, rahatlad” mı? — Ne söylüyorsunuz efendim, demi denberi görüyorsunuz işte halimi! — Öyle ise git, bir daha gir fıçıya! # — Allahı etmiyel ” — Neden? — Onu siz bilirsiniz efendim! k Meğerse bizim serkomiser, o gön di Yakup fıçıya girmeden biraz önce fiği” nım içine bir kaç avuç kaşınma tozu 8” nalacak hale gelince biz kendisine acı - dik: — Bari, dedik, in aşağıya da, taşlıkta- ki içi su dolu terkos fıçısına gir, serin serin bir banyo yapıp, biraz ferahla! — İyi ammaşdedi, başkomiser gelir de beni fıçırın içinde banyo ederken görür- se? O zaman orada bizim gayet sert bir ser- komiserimiz vardı ki eğer, o, Bay Yaku- bun böyle bir şey yaptığını görecek veya duyacak olursa kıyameti koparırdı. U - zatmıyalım, biz Yakubu kandırarak, ser- komiser şimdi dışarıda, o gelinciye kadar sen fereh ferah banyonu yapar çıkarsın! diye kendisini bu işe razı ettik, Derken bizim zavallı Bay Yakup karakolun alt) katındaki taşlığa indi, orada bir köşe- cikte soyundu, sonra yaradana sığınıp: — Yallaaaah! Diye kaldırdı, kendisini, koskoca fıçi- nın işine daldırdı. Onun ricası Üzerine şimdi ben de fıçının önüne geçip hem et- rafa gözcülük ediyor, hem de serkomiser birdenbire gelip kendisini görmesin di- siliğe bakın ki adamcağız, fıçının içinde biraz serinleyip can ve yürekten bir iki 0ooh! çeker çekmez paldır küldür serko- miser de merdivenlerden aşağı, taşlığa inmesin mi? Bu vaziyet karşısında düşü- nün siz hali? Ben, serkomiseri görür gör- mez bizim fıçıdaki arkadaşa usulca ses- lendim: — Aman, suya dal, suya! Serkomiser geldi. Serkomizer sert sert bana sordu: — Ne duruyorsun orada öyle kazık gi- bi! mamış mı? ğ — Şey efendim! Ozman Cemal Kayg'8 iğ — Ne efendim? Bu sefer, fiçıda suya dalmış olan Bay Beş yaşında bir çocuğa otomobil Yakup, boğuk boğuk homurdandı: çarptı — Gitti mi, çıkayım mı? Ben, arkamı serkomisere dönerk usul usul: — Gitmedi, daha burada! — İyi amma, ben boğulacağım! Serkomiser bana: — Kimirle konuşuyorsun, kim var ar- kanda? — Kimse yok efendim! — Ya o homurtu nereden geliyor! Arksdan Bay Yaküp ayni homurtu ile: — Çıkayım m? Boğuluyorum! — Çıkma, dişini sık! Serkomiser şaşırarak kaşını fıçıya-doğ- Tu uzattı Fakat orası pek loş olduğu için kimse- yi göremeyince tekrar bana çıkıştı: — Ne o, galiba sıcaklar senin beynine vurmuş olmalı ki burada su fıçısımın ba- şmda kendi kendine konuşuyorsun! — Öyle efendim! 'Tam bu aralık Bay Yakup hem de bu acı acı homurdandı; Dün saat on yedide, DivanyolunG. geçmekte olan 2348 numüralı çi Mehmedin idaresindeki otomobil ai dikpaşa Külhanbeyler sokak 10 num” rada oturan Artin oğlu beş yaşların”. ki Agoba çarparak yaralamıştır. 99 för yakalanmış mecruh hastaneye #* dırılmıştır, li Bir otobüs bir talebeye çarp Yenimahalleden Taksime gitmeli olan 305 numaralı şoför Sadettin idil resindeki otobüs İstinye köprüsü e rinden geçerken Kabataş İisesi tal all sinden Ahmet oğlu Samiye çarp” | yaralamış, yaralı Şişli Etfal hasta? © sine gönderilmiştir. ei Dün tramvaydan atlıyan 42 söyl | yakalandı gi Eminönü mınlakasında tramva99 4. layan 42 kişi yakalanmış, 29 k para cezası alınmış, 13 kişi b muamele yapılmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: