27 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

27 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat ve Terakkide on sene 17 inei kısın No. 16 Azerbaycanda son İttihatçı Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Azeri kadını sever. İstanbulun şairinin Nedim, Azerinin Fuzuli oluşu gösterir ki, Azeri “ Sakiye, den hoşlanır. Bezenen, yani süslenen, tertip|lünün, hem şehirlinin müşterek musiki edilen bu masanın birinci osüsü,laletidir. süslü bir tabak içinde, sırf bu iş' Anadoludaki muhtelif köylü sazları için yeşertilmiş yeşil arpadır. Bu ye -İnın daha fazla tekâmül etmiş şekli olan il arpa - yakın zamanlara kadgr bunu | şeştar opera sahnesine kadar çıkan, tam tanbulda da görürdük. - masanın or-|manasile milli bir musiki aletidir. Bu tasına konur; bunun etrafını türlü türlü | sayede, halk ve münevver ayni sesten yiyecekler ve bilhassa tatlı şeyler kap-| ve ayni nağmeden ayni heyecanı alır- lar. Bu masa misafirleri izaz ve ik -Jlar. ram için elzemdir. İkramı seven Aze-| Azeri oyunu da sever; bizim İstan- ri, bir misafirine en güzel ve en nefis! bulun, bugün dinleyicisi pek azalmış o. ne verebilecekse hepsini o masanın ü-)lan çiftetellisi yerine orada Enzeli var- zerine kor ve gelir gelmez misafirinildır. Çiftetellinin içinde eski Bizansın masanın etrafına yaklaştırır. oyun melodisi hâkim olmasına mukabil Sabahleyin erkenden hareket baş -| Azerinin Enzelisi tamamen Türktür lar: Herkes sokaktadır. Birbirlerini ta.| ve bundan dolayı, onu yalnız Kafkas- nısınlar, tanımasınlar, her Azeri karşı| yada değil, İran Azerbaycanında tanı- karşıya gelince «idi şerifiniz mübarek | mayan Türk yoktur. Onu çalarlar ve olsun!» diye iki ellerile birden musa-Joynarlar. faha ederler ve ellerini birbirlerinden) Amerikadan gelen yeni dans musiki- ayırdıktan sonra mütekabilen mübarek |si İstanbulda çiftetelliyi çabuk öldür- ve mes'ut bir yıl temenni ederek avuç-|dü. Zannetmiyorum ki ayni musiki A- larını yüzlerine sürerler. Çocuklar, tıp-| zerbaycanda Enzeliyi mağlüp edebil- kı bizdeki kıyafetlerile bayram yerle-|miş olsun. Çünkü o, bir şehir halkının rine koşarlar ve kapı kapı hediye top-| musikisi değil, bütün bir milli kütlenin larlar: Gene bizdeki gibi mendil, paraJeşk ve heyecan nağmesidir. bu hediyelerin başında gelir. Bakü, üç) “Azeri kadını sever, İstanbulun Şairi gün bizim eski İstanbulun manzarası- | Nedim, Azerinin şairi Füzuli oluşu da nı almıştır; sabahtan akşama kadar, çal- kanır, durur. Bayram yerlerinin, eski- den Fatihte, Cincimeydanında kurulan bayram meydanlarından hiç farkı yok- tur. Bayramda mütekabilen taati edi - len kelimeler de ayni kelimeledir. An- cak İstanbulda daha Babiâli usulü tım- tıraklı, orada Anadoluda olduğu gibi, biraz daha sade. İstanbulda, «idiniz sait, ömrünüz me- zid olsun!» diye birbirlerile bayramla - şan Babıâli efendileri yerine orada «idi şerifiniz mübarek olsun!», «sömrü- Düz uzun olsun, inşallah!» diye birbir- gösterir ki Azeri «sâki» den ziyade sâ- kıyeden hoşlanır. bunun için müteas- sıp Azeri, tamamen kapalı gezen karısı- ni yanına almadan tiyatroya gitmez. Azerinin kadını ve kızı başına kellega- yır denilen baş örtüsünü koydu mu, köyde veya şehirde her yere girer. Yalnız, köyde köyün yabancısı olan dan ihtimamal kaçar, Kellegayır, umumiyetle siyah renk- te olan bir baş örtüsüdür. Bu kelime ve bu örtü şarki Anadoluda da vardır. Azeri kadını, bunun bir tarafını başı- nın üstüne kor, bir ucile bu kısmı boy- leri'e musafaha eden kalantor tüccar -| nuna dolar ve bir ucunu da sağ taraf- Dedi ve yeraltı yolunun birinci ağır na koşmak için alına atladı. Yola düşe-| başlarını atlarının boyunlarına iğımiş -| Ben, kolay kolay aldanmam! ceği zaman, yeraltı yolunun ikinci ağ-;ler, kuş gibi uçuyorlar.. rüzgâr, yüzleri- zına da bir süvari müfrezesinin koşma- sını emretti, Bütün bu işler.. Rüstemle arkadaş - larının, birinci yeraltı ağzma çıkması- na kadar yapılmıştı. Onların atları, si- lâhları ve yiyecekleri taksim edip atla- rına atlattıkları anda da, yeni kale ku- mandanı, kaçakların önlerine dikildi. Onun, ilk hitabi, eski kumandana oldu: — Vay alçak! Memleket âdetlerine ihanet eden korkak! diye bağırdı, O pis hayatını kurtarmak için, düşmanları « muzla birleştin! Onlara, kendi kardeşle. rinin hayatlarını feda ettin! Sen de.. o riyakâr kâhin de şimdi bana hesap ve- receksiniz ve kanınızla cinayetlerinizi ödiyeceksiniz! Deyince, Rüstem, kumandanın yüzü- ne baktı ve: — Kumandan! Hedefin, sana hakaret eden muavinin olsun! Biz, ötekilerini perişan ederken, sen de kılıcın: hasmı" Dın €ân yerinden geçir! Arkadaşlar! Ö- nümüzdeki süvarilere hücum! Öldürün, geçin! der demez, önündeki süvarilerin hareketine meydan vermeden atını sü- rerek ileri atıldı, İki taraf arasında yüz adımlık bir mesafe vardı. Rüstemle ar- kadaşları, yürüyüşe kalktıktan bir kaç saniye sonra, önünde durulmaz bir kâ- sırgaya benzediler. Bir anda, harekete geçen süvari müfrezesinin üstüne yıl. dırım gibi düştüler, Kumandan, haki- katen, iyi binici ve meharetle Kılıç kul- lanıcı bir adamdı. Rüslemin yanıbaşın- da, gözlerini hasmına dikmiş, palasını lar mörürsünüz. İstanbulda <emsali ke.|tan yanına sarkıtır, Ona zarif bir Gk a mi öyle bir gidiyordu, kis kılı- sirrsi müzdad olsun!» denilen yerlerde | verir. O bu kıyafetle, ayrıca çarşafa ve- Aze-i, gene İstanbulun küçük halkının |Ya yeldirmeye lüzum görmeksizin, her de“**i gibi, «Allah nice nice yıllara e-| Yere gider hususi cemiyetlerde, kadın- rişti»sinis der. ları gizlemezler. Bunun için, cemiyet A-erbaycanda neşe, duygu, heyecan, | <OŞtuğu, şeştarlar Enzeli ile canlandığı gir, san'at, musiki Anadoluya nisbetle boldur, Azeri hayatında kadın ve aşk ta mühim rol oynar. Azerbaycan zengin bir memlekettir; petrol, balık ve havyar gibi büyük ser vetlerinin yanı başında, pamuk ve ipek gibi, iptidai maddeleri boldur. Muh < telif neviden çok güzel meyvalar yetiş- tiren, güzel şaraplar yapan Azerbay - can, iktısaden Anadoluya nisbetle, çok iyi bir mevkidedir. Uzun zaman Ana- doluyu ezmiş ve nihayet onu kapitü - lâsyonlarla Avrupanın iktisadi istilâsı- na açık bırakmış olan Osmanlı imparâ- torluğu, Azerbaycanda pek az tesir yap mış olduğu için Azeri, Anadollu dere cesinde ezilmemiştir. Vâkıâ toprak de- rebeyliği rejimi de halkı ezerse de öte- ki derecede tahripkâr olarnazdı. Rus is- tilâsından sonra da Azerbaycan bir de- zaman, Azeri kadının başındaki kelle. gayırla ayağa kalktığını ve raksettiği- ni görürsünüz. Erkek ve kadın beraber raksederler ve ber hareketlerinde, biri- nin yalvardığını, ötekinin naz ettiğini görürsünüz. Azerinin, bize hazaran, en kuvvetli tarafı buradadır. Millet halinde böyle cemiyetler ve toplu yaşadığı, toplu duy- duğu ve toplu heyecana geldiği için, hattâ fikren Ruslaşmış unsurlar bile Enzelinin sesini işittiler mi Türk olur - lar. Hattâ dahası var: Azeri erkeğe var- mış Rus kadını bile bazan sokağa kelle- gayırla çıkar ve Enzelinin sesini duy- duğu zaman o da aşka gelip oynamıya başlar! Azeri kütlesi arasmdaki bu milli duygu topluluğu, modern cemiyet ni- zamının Azerbaycana giriş tarzı üze- rinde de tesir yapmıştır ve bu sayede cı, birdenbire, indi. Yeni kale kumân- danının başı ikiye bölündü ve atının üs- tünde çökerken sürüklenip gitti. Rüs - temle dört arkâdaşı ve üç Çermişli, bi. rinci hamlede, birer süvariyi di virdiler. . Kumandanlarının öld gören ve zaten, Rüstemin fevkalâde - liklerini işide işide yılmış olan öteki sü- variler, bu kasırga gibi saldırışın önün- de dayanamıyacağını anladıkları için, kılıçlarını, yalnız kendilerini müdafaa- ya hasrederek, kaçmıya can attılar. Rüstemle arkadaşları. Bu kaçan sü- varilerin etrafında da bir defa çarket- tiler. Bir kaçını devirdikten sonra, öte- receye kadar iktisadi himaye görmüş modern hayatın merasimi, Azeri Tür- ve biraz kalkınmış olduğu için, esasen|küne ait âdetleri unuttursmamıştır. zengin bir tabiat içinde yaşıyan Azeri, | Meselâ; en modem sınıfın kadınında hayat neşesini kaybetmemiştir. Zen -| bile şapka kellegayrı ortadan kaldırma. gin, müreffeh ve sefih Rusya ile teması bilâkis ona belki de biraz daha fazla neş'e vermiştir. Bunun için, Azeri neşe, duygu, he - yecan, şiir, musiki ve aşk itibarile da- Ba dolgun bir hayat yaşar. Fuzulinin gazelleri dilden dile dolaşır. Bu Azeri ye şiir, heyecan ve aşk verir; bizim hü- seyni, daği, kürdi dediğimiz makam - Tarla halk musikisi, Azebaycan dağla - rında mütemadiyen bir yandan öbür yana aksedip giden yanık ruhlu, âşık bir sestir, Bu işlerin en güzel tarafı da şudur ki küçük köy halkı ile büyük şehirli arasında, hattâ Rus kültürünün tesir ve nüfuzunu yüksek derecede ta- şıyan münevverler dahi dahil olmak ü- zere, bu bakımdan mühim farklar yok- tur. Her iki sınıfa mensup olan insan da ayni nağme, ayni melodi ile canlanır ve ayni Fuzuli âle aşka gelir. Ayni şai- rin Leylâ ile Mecnunu opera haline gelmiş, onu her sınıf halk ayni heyecan ile dinler, Alt: teli şeştar yanık Azeri nağmesinin her elde ve her evde bulu- nan bir tercümanıdır. Şeşlar, hem köy- vi ay di Me Jmaştır. Canı istediği zaman, kadın ba- işmdaki şapkayı çıkarıp zarif bir şekil- de başına kelleğayrı Okor ve sokağa, hattâ cemiyete bile gider. (Arkan var) Nöbetçi Eczaneler İl gece nöbetçi an eczaneler şun - İstanbul eöhetindekiler; Aksarayda: (Sarım), Alemdarda! (Ab- dülkadir), Beyazitter (Cemll), Samatya. da: (Teafilos), Eminönünde: (Salih Ne- cati) Eyüpte: (Arif Beşir), Fenerde: (Hü- sametlin), Şehremininde: (Nazım), Şeb- zadebaşında: (İ Hal), Karârümrükte: (Fuat), Küşükpazarda:; (Necati Ahmet), Bakırköyünde; CHUAN), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Gala- tada: (Hüseyin Hüsnü), Taksim: Li» monciyan, (Pangaltıda: (Nargileciyan), 'Befiktaşta: (Ali Rıza), Üsküdarda: (it Mhab, : (Asaf), Kadıköyünde: “(BüyüK), 9, Büyüksdada: (Şinasi Rıza), Heybelide: (Halk). kilerin kaçmasına ehemmiyet vermi - yerek, yeraltı yolunun önünde durdu- Tar. Rüstem.. arkadaşlarından Kimseye zarâr gelmediğini anlayınca gnemnun oldu; fakat tam hareket emrini verece- ği anda, kâhinin aralarında olmadığını görünce, döngü ;etrafına bakındı: Kâ- hin.. süvarilere hücuma geçtikleri yer- den, daha yeni, yürüyüşe geçiyordu. Anlaşılan, çarpışma zamanında, o, ye- rinde seyirci kalmıştı. 4 ŞİDDETLİ TAKİPLER VE MÜCADELE Rüstemle arkadaşları. En önde, yolu gösterecek olan kumandan. en arka- da da kâhin olarak, yeraltı yolunun ikinci kısmına daldılar. Kâhin, gene en. dişeli endişeli söyleniyor.. Yeraltı yo- lunun nihayetinde gene süvarilere te- sadüf edileceğini tekrar edip duruyor, Rüstem. onun karanlık yolda, atların ayak sesleri üstünde akseden gözlerine sinirlendi: | kehanetlerinde aldanmıyorsun! Fakat önümüze, her geleni çiğneyip geçece- ğiz Bunu da böyle bil diye bağırdı. Kâ- hin. Rüstemin bu sözlerini işitince, ağ- zımı kapadı. Kafile.. yeraltı yolundan, her ihtima- le karşı, ihtiyatla çıktı. Önlerinder, bir- denbire, on kadar süvari sıvışlı, gitti. Rüstem.. bu ters yüzünç gidişi. bu te. lâşlı kaçışı görünce, ortalığı inleten bir kahkaha savurdu: — Bu adamlar, he diye zahmet ede- rek buraya ködar geldiler? Şimdi de, İline diye çekilip gittiler? hk a 4 ha mir ükü ondliğek eda, 4 0 Artık ovaya çıkmışlardı. Hepsi de, |yulalım. Tehlike peşimizden Deyince, Rüstem, içinden ebu Ağ cağız, korkarım, korkusundan ölesi dedikten sonra: j — Aceleye ne lüzum var? Atari za, tahammüllerinden o kadar kuvvet sarfettirdik, ki. biraz te hakları var. Bu haklarını sek, onlardan nasıl yeni f Jar bekliyebiliriz? i Dedi ise de kâhini tatmin edefi günkü o, parmağını, geldikleri ufka doğru uzatarak: — Şimdi hareket edelim! Beni ni kamçılıyordu. Bir müddet gittikten sonra, Rüstem, kafileye «Dur!» işareti verdi. Atlara nefes aldırmak Jâzımdi. Hepsi, atlarından indiler, Onlar, bir kaç dakika ıslıklarla gezdirdiler. Atlara tekrar bindikleri zaman, kumandan: — Doğuya doğru yürüyelim! dedi, Ö- nümüze, büyücek bir su gelecek; onu, salla geçeceğiz. Sonra Karyak mabedi- ne varacağız. Aradaki mesafenin bü - yüklüğüne göre, işaret ateşleri, bizim oraya gitmemizden evvel, oradan gö- rülmüş olmıyacaktır, Zannetmem, ki.,| mezseniz, esirgemek istediğiniz haberci bir süvari de önümüze geçmiş | niza kıymıya mecbur olacaksını£. bulunsun! Mabette, kâhin arkadaşımı. | cevap verdi. Rüstem, kâhinin zın sayesinde rahat bir gece geçirebili-| ehemmiyetsiz telâkki etmemekle riz, raber, lâkayt görünmek istedi: | Kumandanın bu tahmini doğru çıktı.) — Peki, kâhin kardeşim! Fakat Yarım saatlik yolculuklarında,. köy -| müphem, muamma gibi şeyler si lerde, işsret ateşleri gördüler; ondan| yorsun! Bu tahmin ettiğin tehlik& hamından doğmuş olmasın? Çünkü! sonra, seferberlik işaretinden eser gö” remediler ve hiç rahatsız edilmeden. fakat son sür'atle yollarına devam etti- ler. Bu yolculukta, yalnız kâhin zah - met çekiyor.. atının yelesine sarılmış, iki tarafa yalpa vura vura gidiyordu. Ova. tenha, ıssızdı. Rüstem.. ter, kö- pük içinde kalan.. burunlarından du - man savuran atları dinlendirmiye lü - zum gördü. En önde gittiği için, atını dörtnaldan sür'atliye indirdi. Biraz da âdeta bir yürüyüşten sonra durdu: — Madem, ki son sür'atle bir saat da- uzaklara kadar görünen ovada başka canl; mahlük yok! | (Arkası vi Bir Doktorun | Günlük Su, Notlarından o (9) ş Uzayan Tifolar | Umumiyetle tifonun müddeti üş dir, Birinel haftaya hücum devri ha yürümiye mecburuz; atlarımızı biraz dinlendirelim, Yoksa, çoğu bizi yolun ortasında bırakır. Böyle yürüyüşler - de, atların tahammüilerini düşünmiye.. onları iyi kullanmıya lüzum var! Dedi. Atınm eğerini çıkardı. Ötekiler de, onu taklit etti. Kendileri, otlar ü - Bu devirde derecel hararet gitgide # İkinci haftaya da tevakku? devri d Bu devirde dereosl hararet ve h zerine uzandılar. Atlar da köpüklerini, terlerini kurutmak için yerlerde yu - varlanmıya başladılar. Bir kaç dakika sonra, bir yere top- landılar; bir daire çevirerek yemek ye- miye başladılar, Rüstem. kâhinin u - zakları dinlediğini görünce, gözlerini geldikleri tarafta gezdirdi. Sonra, iki lokma arasında: — Zannederim., Çermişlilerin kinle- ri, artık bize yetişemiyecek kadar u - zaklarda kaldı! Çünkü, şimdiye kadar pek uzun bir yol yürüdük. Kâhin kar. deş! Artık müsterih ol! Deyince, kâhin, kulaklarile «hâlâ» u- zakları dinliyerek, elini Rüstemin o - muzuna koydu ve endişeli bir sesle: — Bana kalırsa, durmadan yola ko” mavafıktır. Çünkü entanın uzamas”. uzviyet çok düşkün bir hal alır. Uyuşturucu Maddeler İnhisarındaf 1. — 1934 ve daha evvelki seneler mah sulünden olup idaremiz satışlarınA vak ettirilmek üzere depolarımıza tevzi olunan afyonların sahiplerine 196 senesi satışlarımız üzerinden tediyesi lâzım gelen yüzde otuzların tevzii P : 4 rerdir, İ — Zarar yok, aziz kâhin! Biliyorum..|” Jacaktır. 2. — İstanbuldan gayri mıntakalarda bulunan afyon sahipleri ellerindeki fin makbuz numaraları ile açık adreslerini birer mektupla idaremize bil& Tevzlat morfin makbuz sıra numaraları ile aşağıda gösterilen günlerd? r diler. Bu takdirde tahakkuk edecek hisseleri havaleten adreslerine gön” | cektir. 3. — Ellerindeki makbuz numaralarına nazaran gününde müracaat etmi”. | re hisseleri tevziatın sonunda verilecektir. ( (4598) aj Makbuz No. Müracaat tarihi Gün vd ——— Gİ . 1001 — 1025 28 Temmuz 197 Çarşamba günü 1028 — 1050 2 , , Perşembe o» 4 1051 — 1075 bl , , Cuma > 1076 «— 1100 2 Ağustos » Pazartesi > 1101 — 1125 3 , , Salı » 1126 — 1150 4 , , Çarşamba >» nsi — 1175 5 , , “Perşembe o» 1176 — 1200 6 , , Cuma , 1201 — 1225 9 » , Pazartesi » 1128 — 1250 di Salı , 1251 — 1275 u > , Çarşamba » 1276 — 1306 m“; > Perşembe o» a 501 — 538 un » , Cuma , * il 539 — 508 Da 3 Pazartesi o» ..589 — 620 n : , Sali , çi işa ii vi h sayim isid di

Bu sayıdan diğer sayfalar: