10 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

10 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Azerbaycanda Bu sırada her tırafımdııı bırden bir kaç kol bana yapıştı ve beni havaya kal- dırdı. Gençlik artık coşmuştu. « Yapma- yınl», «etmeyin!» demeğe vakit olma- dı. Beni havaya kaldırdılar ve alıp götürdüler. Omuzdan omuza geçirile- rek, heyecanlı sesler ve eyaşa!» nida- ları arasında merdivenden indik ve mektebin iç kapısından değil, büyük caddeye açılan kapısından çıkıp, cad- deden dolaşan bu kafile, beni böylece evime kadar götürdü. Orada beni yere indirdikleri zaman, hemen kendimi topladım ve bu ihtiyatsızca hareketin devam etmemesi için, etrafımdakilere tenbihte bulundum. Bana en çok yakın olan ve yaşları ilibarile hem daha makul, hem de öte- kiler üzerinde nafiz bulunan muallem- talebelerimi bir tarafa çekerek bir gün sonra, hareket esnasında kimsenin is- tasyona gelmemesini sıkı sıkı tembih ve şimdi de hemen dağılmalarını rica ettim. Siyasi zabıta, bu sevişen talebe ve hoca arasındaki alelâde dostluk nü- mayişine milli ve siyasi bir venk vere- bilirdi. Bundan tevakki etmek lüzım- dı. Bunun için, sade o akşam değil, er- tesi tün de ayni suretle rastgeldiğim talebeme ve dastlarıma ayni şeyi sıkı sıkı ter>bih ettim. Bir vün sonra, ben Tiflise mütevec- cihen Boküdan ayrılmak üzere istas- yona peldiğim zaman orada yalnız Kü- Hefi ve maarif erkânından yalnız iki aziz dostu gördüm. Bunlardan başka yalnız sefarethaneye — mensup bir iki dostla İsmalil Hikmet ve Halil Fikret vardı. Ben, Tiflisteki işlerimi görmek | 've orsda muamelesi ikmal edilecek pa- "saportumu almak üzere Tiflise iki gün evvel ve yalnız olarak gidiyordum. A- ilem. beni takiben yola çıkacak — olan Memduh Şevket beyle birlikte gelecek- | küm sürmesi icap eden dost t Üç yün sonra. Batüıdaki sefarethane- | fesidir. İttihat ve Terakkide on sene 17 inci kısım Yazan: Eski Tan'n Başmuharriri Muhittin Birgen Batum yolunu tuttuğum zaman öğrendim ki, dostlarım ve talebem ailemi yalnız bırakmamışlar, istasyona kadar gıdıp kendilerini uğurlamışlardı ;hiç bir süpriz yoktu. SÖON POSTA No, 28 son İltihatçı TO'THS yalwınr defa olarak anlıyanlardan biri ben olu- yordum! Kendisine iltifatından do'ayı teşek- Kardeşinin bu ani feveranından hayret kür ettim, Dargın olmadığım hakkında eden bakışlarla bakıyordu. Onun sözü- teminat verdim. Rusyadaki kadar bü-|nü bitirmesini sükünetle bekledi. Zer- yük bir inkılâp içinde bundan daha bü- ve kadar korku eseri göstermedi. Ga- yük yanlışlıklar yapılabileceğini ve bu' yet sakin bir sesle: gibi şeylerin tabil görülmesi icap ede-| — Evet, ağabey! Givi seviyorum. O ceğine kani bulunduğumu uzun uzadı- 'da beni seviyor. Neden mevkii yok- dıya izah ettim. Belki o zaman söyledi-| muş? Sarayda, babam da.. annem de.. ğim sözler, resmi nezaket icapları dola- ' sen de onu seviyorsunuz. Halkın da yısile biraz mübalâgalı idi. Fakat, ben hürmetini kazandı. Onun, bir hüküm- © kadar da dargın değildim. O memle- dar oğlu kadar zarafeti, kibarlığı var, ketlerdeki vukuat arasında bu gibi abvı ,Burada, sarayımızda kalırsa İranlı ol- lin tabil görülmesi icap ettiğine haki- ' masının ne gibi bir mahzuru ölur? O, | katen kani idim. Fazla olarak, bana bana iyi bir koca olmakla kalmaz. Evi- karşı bidayette Çeka tarafından hiç hu- mize de, her halile en muvafik bu- da- şunet gösterilmemiş olduğu gibi bilah-! İmad olur. ara fazlasile nezakel de gösterilmişti.| Derebeyinin oğlu, kız kardeşinin Benden ziyade Türkiyeye karşı göste - Mütaleası önünde çabucak yumuşadı. rilen bu dikkat ve itina, nihayet benim | Kız kardeşine dürüst muamele ettiği- şahsım üzerinde tecelli ettiği için, bu|ne pişman oldu. Giv.. bir Turanlı ol- ilibarla da şikâyet edecek bir sebeb yok- | Saydı.. hiç olmazsa bir asilzade bulun- tu. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse|Saydı, kız kardeşine ondan iyi bir koca Baküya giderken başıma gelebile -| mı olurdu! Bunu da lakdir ediyordu. ceğini tahmin ettiğim biçimsiz şeyler Mülâyim bir sesle: arasında ben bu hâdise kadar hafifini| — Kardeşim! dedi. Bilmelisin, ki.. tasavvur etmiş değildim. Bu, bile bile| babam, seni Arşak derebeyinin oğlu o- kaybedilen lâdes oyununda benim için|lan akrabamızla evlendirmek istiyor. Onun buraya gelişi, işte böyle bir iz- divaç içindir. — İşin böyle olduğunu, sen söyleme- den biliyordum. Ağabey, rica ederim, bu izdivaç meselesinin önüne geç. Ben, Givi seviyorum. Ondan başkasile ev- Jenmemeye ahdettim. — Tecrübesizsin kardeşim. Bu aşk- 'fan vazgeç! Bunda devam edersen hem İkendini, hem Givi tehlikeye sürükler- sin! Babam, bunu haber alırsa, kıya- metleri koparır. — Ağabey! Babam seni sever. Senin Ahiçbir sözünü kırmaz. Eminim, istersen bu işi halledersin, Termek.. cevab vermedi, Kız karde- şi, çekilip gidince, uzun uzun düşündü. Ne yapacaktı? Bu meseleyi, hastalıklı Hariciye nazırının neden dolayı bana bu kadar iltifat ettiğini anlayıp tatmin edici sözleri söylerken, hem bu iltifat- ların sebebini bildiğimi kendisine an - latmak, hem de onu biraz daha tatmin etmiş olmak için, konuşmamızı bitir - mezden evvel biraz gülümseyerek: — Herhalde, dedim; emin olabilirsi- niz. Türkiyeye dost olarak dönüyorum ve orada, hatıra gelmesi ihtimali ola- bileceği veçhile, düşmanca neşriyat yaparak intikam almak fikrinde deği - Wm. Türkiye ile Rusya arasında hü - ğa muha- lif hareket etmemek, her Türkün vazi- dedi. Ondan başkasıle gibi : — Bu aşktan vazgeç Tomris.. Babamı Ben Giv'i sevıyoruın ağabey. evlenmemeğe ahdettim. —e — *hm koparır! renize, sağ bulundukça böyle bir şey| yüzüne mahzun mahzun baktılar. Sof” yapmamıya söz verdim. — Evet,. mertlerin sözlerini tutma- ya mecbur bulunduklarını tasdik ede- rim, Sen, hemşireme söz vermiş olabi- lirsin. Ben de, onun büyük kardeşi ol- mak selâhiyetile seni verdiğin sözden affediyorum. — Bunu kabul etsem bile.. muhterem kızkardeşiniz Tomrisin, bana verdiği sözden rücu edip etmediğini bu rücu- unu, bana bildirmenize, sizi tevkil edip etmediğini anlamak mecburiyetinde - yim, Sizin sözünüze inanırım, Bunu da bana temin ederseniz istediğinizi, hiç tereddüt etmeden yaparım. Termek.. Givin bu suali önünde şa - şırdı. O, kızkardeşini küçük düşüremez- di. Bahusus böyle bir vekâleti olduğuna dair yalar' söylemek zilletini kabul ede- mezdi, Derhal: ra., birbirinden biraz mesafeyle ayrıld” lar. Kılıçlarını çektiler, Atlarını ıüfr rek birbirinin üzerine atıldılar, Her * kisi de çok maharetle at koşturuyof” kılıç sallıyordu. Gelgelelim.. Givin 2Ü daha çevik hareket ediyor.. süvarisinif en küçük gem ve baldır işaretlerit? göre yürüyüş değiştiriyordu. Termekii atı ise, cins olmakla beraber, çeviklik” te Givinkiyle rekabet edemiyordt Giv.. atının çevikliğinden istifade edt” rek Termekin, aman vermek istemiye savletlerinden kendini kurtarıyor.. ktl” cı, daima, müdafaa vaziyetinde kulli” nıyordu, Böylece, hasminı epeyce yof” du. Onun yorulduğunu.. kilicmı iste * diği gibi kullanamıyacak hale ıxe':irCB © zaman : — Asılzadem! Sıra bende! Kendilİ yi kapatıp artık onu konsoloshane yap-| Bu sözlerim, Kafkasyanın - hariciye tıktan sonra memlekete dönen Memduh | komiserini kat'i olarak tatmin otmişti. Şevket beyle birlikte Tifliste aileme|Memnun oldu ve kendisine veda ederek iltihak ederek Batum yolunu tuttuğum | dostça ayrıldım. zaman öğrendim ki ben gittikten sonra| Aradan on beş sene geçti; bu müddet gerek dostlarım, gerek Bakünun tanı-'zarfında benim bu sergüzeştimi yalnız dığımız hanımları ve gerek talebem, a- | dostlarım bilirler. Tiflisteki sözümü babasına söyliyemezdi. Hasta adam.. teessüründen fenalaşabilirdi. Herhal- de, Tomrisi boş bırakmazdı. Suyun ba- şı Givde idi. Onu, Çermişten gitmiye ikna edebilirse.. aile şerefini zedeliye- cek dedikodulara meydan vermeden mesele kapanır, giderdi. — Hayır.. hemşirem, bana böyle bir söz söylemedi. Bilâkis, ölünceye kadar seni seveceğini itiraf etti. Giv.. merd bildiği Turanlının bu na- muskârane itirafını işidince: — Ey Tomrise lâyik olan kardeş! Onun, sana vekâlet verdiğini söylesey- iyi koru! Diye bağırdı. Termek, göz açıp kapt” yıncaya kadar, Givin bir kasırga yanından geçtiğini, kılıcını —kaldırıf indirdiğini gördü; fakat, nasıl olmuş“ ki ona bir zarar gelmemişti. Bunu, G” vin kılıcını kendisine isabet ettiremt ilemi hiç yalnız bırakmamışlar, gelip git mişler ve istasyona kadar gelip ken- dilerini uğurlamışlardı. En ziyade dik- kate değen bir şey de fakir düşmüş A - tuttum ve Türk - Sovyet dostluğunun kanaatli bir taraftarı olarak yaşadım. Bu dostluk hakkındaki fikirlerim hiç * Termek.. atına bindi. Giv,| handa din, sevgilimin beni Arşak derebeyine feda ettiğine inanacaktım. Zavallı kı- zın günahına girecektim. Kahraman diğine hamletmek isterken, altında& atın yere çömeldiğini gördü. Çevik bİf hareketle yere atladı. Ancak, ozamt* değişmemiştir. Bugün, bu hikâye bir tarih olmuş denilebilecek kadar eski- dir. Manen çözülmez ve kopmaz pek sıkı bağlarla bağlı olduğumuz Azerbaycanı Türklere tanıtmak arzusu olmasaydı ve bilhassa, Azerbaycana Rüs inkılâbının zerbaycanın bu yiyecek bulmaktan âciz jnsanlarınm benimkilere taşımış ol - dukları hediyelerdi! Dostça ayrılış Tiflise geldiğim zaman sefarethane- mizde, pasaportlarımın hazır olduğunu görmüştüm. Yalnız, mültehit Kafkasya | giriş devrinde bizimkiler - tarafın - dgvle' lerinin hariciye komiserinin be-| dan — oynanmış olan fena rol içini 'ni görmek arzusunda bulunduğunu ve| Azerilere Türklük namıma, bir gün böy eğer Tiflise uğrarsam kendisini biv;le aleni bir teessüf ifadesine ahdetmiş yoklamamı rica cümiş olduğunu başkâ-| bulunmasaydım, bu hikâyeleri yazmıya tip olan - şimdi sefir- Nebil bey bana lüzum görmezdim. Beni bunları Vaz - söylemişti. Gidip bu zatı - maalesef is-' mıya sevkeden sebeb sade rYzu de“ mini hatırlayamıyorum - gördüm. Beni | gil, bir vazife duygusudur. ( Arkası var çok nezaketle kabul etti. Nöbetçi Baküda yapılan «yanlışlıktan» dola- yı çok müteessif olduğunu söyledikten sonra bu hata tamir edilmiş b.ılundugu' ECZ.IIO!GI'_ eihetle arlık derslerime devam elmek-' Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun- lardır: te hiç bir mahzur kalmamış olduğu hal- de memleketime me kararında ne- den dolayı ısrar ettiğimi anlıyamadığı- ni söyledi ve bundan dolayı da belki kendilerine dargın bulunduğum fikri- | ne düştüğünü ilâve etti, Derhal anladım ki hariciye kmmsenı benim, Kafkasyadan, yani Sovyetler. memleketinden dargın ve düşman ola-| rak ayrıldığımı istemiyor, son dakika-| da bir kere de o gönlümü almak ar-| zusunda bulunuyordu. Bilirim ki, egrr' ©o dakikada eski Türkiye olsaydı, yahut İstanbul cihetindekiler: Eminönünde: (Beşir Kemal), Be - yazitte: (Haydar), Küçükpazarda : (Hikmet Cemil), Eyüpte: — (Mustafa Arif), Şehremininde: (Nazım Sadık), Karağgümrükte: (Suat), Samatyada: (Teolilos), Şehzadebaşında: (Üniver- site), Aksarayda! (Ziya Nuri), Fo - nerde: (Emilyadi), Alemdarda; (Sır- rı Rasim), Bakırköyde: (Mlerkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: ( Dellasuda ), istiklâl harbinden mağlüp çıkmış bu -|| Galatada: (Hüseyin Hüsnü), Tak - lunsaydı benim yüzüme hiç bakan ol- simde: (Limonciyan), Pıvıı.xluğn Değişen ve muzaffer bir Tür- Halâskârgazi caddesinde: (Nargileci- yan), Kasımpaşada: (Vasıf), Hasköy- de: (Barbut), Beşiktaşta: (Ali Riza), Sarıyerde: (Osman). Üsküdarda; (Ahmediye), Kadıkö - yünde: Altıyol ağzında: (Rifat Muh- tar), Modada: (Alâettin), Büyükada- da: (Halk), Heybelide: (Tanaş). in eli kalem tutan bir fikir ada- mının hariçte şimdi kıymeti değişmiş, yüzüne bakılır, gönlünün — alınmasına itina edilir bir İnsan olmuştu. Yeni TPürkiyenin hariçteki kıymet ve itibarı- nn ne derece yükseldiğini, bu suretle, kendi şahsımdaki bir müşahade ile, ükr | |ğini anlıyarak sarardı; aradı. Bulamadı. Sora, sora, onun git- tiği istikameti öğrendi. Give, kasabanın haricinde atla gezerken rastladı. Giv.. derebeyinin oğlunu gördüğü zaman, buluşmalarını tesadüfe hamle- derek onu güler yüzle karşıladı; fakat Termekin durgunluğunu, kızgınlığını gösteren bakışlarını görünce, ciddi bir jMesele ile karşı karşıya Bulunduğunu anladı. Yalnız, nazik bir tebessümle, Termekin söz söylemesini bekledi, De- likanlı, hiç bir. mukaddemeye lüzum görmeden, kestirme yoldan yürüdü: — Giv! Bugüne ks dost yaşadık. Birbirimizden dostça ayrılalım. Şimdi kasabadan gitmeni teklif ediyorum. Giv.. meselenin aşkma taallük etti- fakat anlama- mazlıktan gelerek: — Niçin asılzadem! Beni, ne için, ül- kenizden böyle birdenbire kovuyorsu- nuz? Kabahatim ne? — Kiızkardeşimin tecrübesizliğinden istifade ettin. Onu baştan çıkardın, Sa- rayda, sana karşı gösterdiğimiz emni-| yeti sulistimal ettin. Bu hatalarını tamir |edecek meziyette bir adam olduğunu' bildiğim için hakkında babamın gaza- bını tahrik etmeden meseleyi dostça helletmeyi üzerime aldım. Nasıl tekli- fimi kabul ediyor musun? Dediğim gibi, şimdi, hâna giderek.. eşyalarıhı ve kimseye sırrımızı söylemeden gidı cek misin? hemş Tenize, kendisinden ıısrı!mnun. Zimı vadettim ve bu vaadımı yeminle de teyit ettim, Sizi memnun etmök is- terdim; ama görüyorsunuz ya. hane- danınızdan olan çok muhterem hemşi-, sun ifa edebileceğimden memnunum. aü B öi v Kü rüz rle ei d, kız! Diye bağıröi. Delikanlı, sevincinden az daha, derebeyinin boynuna sarıla- caktı, Termek: — Buna sevinme, Giv! dedi, Gitme- mekte ısrar edersen kanına susamış Givin, atının bacağını kesip kopardığ” nı gördü. Termek.. atiyle oyalanmadı. Kılı€ nı kaldırdı ve yaya olarak Givin ü ne saldırdı: olursun. Sen, ortada duı—duk?:ı, kızkar- (Arkası var) deşim, Arşak derebeyinin oğlu ile ev- e lenmiyecek.. babam, bunun sebebini anlarsa, Tomrisi evlâtlıktan reddedecek "l' Doktoruıı Sonra, dedikodularla alle şerefimiz ö B İN mahvolacak. O zaman, senin kanın, bu Günlük kadar felâketlerimizi telâfi etmiye ki- fayet etmiyecek. Giv! Ailemizi mahvet- me! Kendine de kıyma! — Asılzadem! Çok müteessirim; fa- kat bir şey yapabilecek mevkide deği - lim, Düşününüz! Hemşireniz, bir kız iken sözünü tutmakta ısrar ediyor.. her felâketi gözüne alıyor. Ben, bu kahra> man kıza nasıl vefasızlık edebilirm? Termek.. Givin bu cesaretini, merd- liğini takdir etmekle beraber onun 15- Notlarından (©) Sıcakların asabi Olanlara Tesirleri Umumiyetle sıcak cümlei asabiyeyi Wf bih eder. Ruh hastalıklarına akıl ha$ ” talıklarına müptela olan ııvumımı naf” talıklarının giddet devri umu yazdır, sıcak mevsimlerdir. Bu gbmterl sükünet devri ekseriyetle kıştır. rarına kızdı: HİA Yalnız akıl hastaları değil — Giv! O halde ölümüne hazırlan! ç restenikl, r-mıdı Burada, çarpışacağız. Seni öldürürsem, îıî?:;:ır;ıîı;n ğ ':pkw & orlada bir mesele kalmaz. Ölürsem,|| kavga ederler. Bazan bu kavgalar ol' yahim ve kanlı âkibete kadar vmr cağın şiddetinden kurtulmak için d tavsiye edilir. Bu duşlar ilıktan ııııııyl"ı tedricen soğuk derecelere kadar Jabllir. Yaşlı olanlarda, çok şişman ve olanlarda, tanıyonu yüksek - olanlafii” sicak çok fena ve menfi tesirler Bu gibilerin sıcaktan dikkatle etmeleri bilhassa başlarını güneşleğ hafaza etmeleri Hizımdır. (") Bu notları kesip saklayınız, yepdi bir wibünce yapıştırıp kolleksiyon n/ fakınli eamanınıda bu notlar hi ailemin şerefine kurban olurum, O zaman, sen burada duramazsın. Durur- san, çabuk halkın ve babamın gazabı- na uğrarsın. Eminim. ki.. kaçsan da.. ölürsen de ağzından bir söz kaçırmaz - ın. Haydi! atını sür! Daha ötelere gide- lm! — Peki asıİzadem! Ru arzunuzu ol- yir İki süvarı atlarını dört nala kaldir - dılar, Ön dakika gittikten sonra bir kuyu başında durdular, Bir söz söyle meden, ikisi de, bir müddet birbirinin |

Bu sayıdan diğer sayfalar: