4 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

4 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Birgün İngiliz çavuşları bir bölük yerli askerle oturduğum SÖON POSTA Dönizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bum Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğlu binanın önüne geldiler ve etrafı araştırmağa başladılar Vakti can sıkıntısı ile geçen işsiz güç- Süz bir adam sıfatile melez genç kızın iyareti doğrusu hazineler değerdi ve ben de vefalı arkadaşımla başba Met biçilmez dakikalar — geçi &a parmaklığın arkasından... ı (Maryan) n siyet olduğ ttim ve (Maryan) 1n del. r müddet sonra (Singapur) un ni elde ettik. Hem bu tarihten bir ıki gün sonra ğimi biliyordu. Binaenaleyh Singapurdan arına götürmek için <«Rio> geçirecek bir yerli kayığı bul- Mak için fedakâr genç kız elinden ge- İeni yaptı biz kaçtıktan sonra bizi H lola Çinlilerin an bir adamın çok ho- Varda bir çapkır. olduğuna dair, bir a- 4 sözleri vardır. Bu Çin ata sözü Oğruluğunu (Maryan) in merbutiyeti & rdu. an bu kalb ve rken bir taraftan da kazılıyordu. gelirse h: his macerası nel kitünde bulu: prak altı bir nlük zi N nereye kadar uzamışsa o toprağ'n altından ince bir ka- Uzatarak bu kamışın ucunu topra- tüne üzüne kadar e K çıkarıyı Tetle dahâ he k. adar ki gözlerimizle görmüş © Sh dört m arın öbür taraf'nı B tre kadar tecavüz ederse & İk korkacak bir şeyimiz ka irdu kulübeleri, Lörler, eller filân he> Mizde . Bir kere ü fi tünel, dışa attık m Tahlık içinde bulunacak ve kolayca sı- R Yalnız dört saatte bir yapı- di ne zamanını koll. t ki ona da Allah sonra ver elin Zira nöb e kl kalacakla Ondan i hürri. “âkin hiç tasav ve tahmin ede 3 miz bir takım manlalar v Tüller birdenbire kendilerini da casuslardı. i pis ve nı da tee Aramızda bult Lehlk Bun Almanla m azılar gibi gidip geliyorlar a dolaşıyorlar ve: — Lauterbah diyorlârdı, hissediyo- Üz ki bir şeyi l h r, bir takım Silavereler çevirmek istiyorsunuz.. bi İ et de .î'l de “elirgtkden “gelen yardımı yapa- ŞE. // lıcıı*(u sözlere daima şu cevabi veri- Dadlumz, — Ben işimi bilirim. Lâkin , sizlere Y1 bir vatandaş sıfalile şunu hober ve- ityim ki şayed'bir könübinezon kürar 4 firara muvaffak olacağım: aklım ke- ';:“e Kkaçmadan beş dakika evvel İı:'l tasavvurlarımı, teşebbüslerimi 'an- m:'m. Şayea benimle beraber gelmek h_"'!fııu gelirsiniz; arzu etmezseniz '&da kalırsınız.. Bu suretle küçük bir çeteye kuman- *ttiğime dair hasıl olmıya baş Ühüdtleri" Kökünden ' yıkmak istiyor? b diyni zamanda istiyordum k. her. Bo ea beki' bütün kampla beraber tira Üyile %ü&d—qk&şnbsı h. ilta vücuda ge! Hintli çavtş ve ben bermutad odamda karşı karşıya oturmuş, lâf atıyorduk vışmak — tasavvurunda şüphelenmesin bile... Bir gün İngi yerli askeri ne geldi ve Bir tarafta dik cuda getind sinin bulunduğu tarafa chemmi |le vermediler. Ha bil. uki — biln ı medha murabbamnın tamam yordu. ni örten çime | Derin bir oh! çektim; kurtulm Şayed dikenl: telli olsalardı o kadı ğimiz mahv caktı. Maamafih bi mak projemiz geldi. £ günlük em feda etmekliğimiz Şimdilik ortada kaynıyan £ sında tünel & İgibi 'bir şey * —— SİNGAPURDAKİ HİNDLİ ASKERİ İSYANA NASIL SÜRÜKLEDİM? ram iyi sevmed Fransı söyledikleri —« Marseyyez » «Doyçland Uber i N6 bahriy i e olduğumdan çavuşları bir bölük oturduğum binanın önü- rafı araştırmıya başiadı bi- rünasebe gibi uştuk. maniayı beri taraf-| ve heba ola « tünelden kaç- lerle a- indlilerin lilerin bizim bastır- mıya başladığımız andan iptidar eder. Aynı zamanda «Emden> kruvazörü za- biti sıfatile yalnız kamptaki sivil va. tandaşlarımın değil, hattâ düşmanları- mın bile saygı Ve itibarına mazhar bu- lünuyordum. «Emden» bütün bu havalide bütün bu faraflarda büyük bir şöhret kazan: mıştı ve ben bu şökretin meyvalarını topluyordum. Bilhaşsa yerli asker ba- na karşı çok hürmmetkâr davranıyorlar, beni sayıyorlardı. (Arkası var) X Nöbetçi Eczaneler Bu gece möbetci olan cezaneler şunlar- dırı İstanbul cihetindekiler Aksarayda: (Şerel). Alemdarda: (Esad). Beyazıdda: (Asador). Samatyada: (Teo- filas). Eminönünde: (Mehmet Kâzım) Eyüpte kmet Atlamaz), Fenerde (Hüsemetiin), Şehremininde: (Hamdi), Şehzadebaşında: — (Hamdi). Karagüm- rükte: (Fuad). Küçükpatarda; (Hikmet Cemil). Bakırköyünde. (Merker). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellâsuda), Tepe- başında: (Kinyoll). Karaköyde: (Hüse. yin Hüsnü). İstiklâl caddesinde: (Limon ciyan). Pangaltıda: (Nargileciyan). Be- şiktaşta: (A Raza), Sariyerde: (Asaf), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: — (Selimli Kadıköyünde: (Saadet, Osman Hulüsi). Büyükadada (Halk). Heybelladada: (Halz), lan evvel Istırabın ve ağrının en şid- detlisini en kolay, en çabuk ve en ucuz geçirmenin çaresi bir kaşe GRİPİN” almaktır. Mi- deyi bozmaz, böbrekleri kalbi yormaz. Ucuz - Tesirli - Zarars; icabında günde 3 haşe alınabilir. Yazan: Paul Achat John Rull keyfinden kahkahaları asıp o Mr. H.-P. Grossmith'in yazıhanesinden çıktığı zaman Clark Wallson beyninden vurulmuş gibi idi. Noterin ona söyle - dikleri, garabet itibarile, dünyada vasi- yetname yazmak üâdet olalıdanberi beş kıt'ada kadınlı erkekli bütün vasiyet - name yazanların aklına gelmiş olan ga - rabetlerden üstündü; her halde Clark Wallson bu kanaatte idi. Clark Wallson, New-York'un, belki de bütün Birleşik - Devletler'in en keyifli, en güler yüzlü adamı idi. Ona anlattı - ğınız hikâye ne kadar a: © gene gülünecek, alay edilecek bir ta - rafını bulurdu. Halbüki, karısı, para a- nası merhume Misis Wallson onu, üç se ne müddetle gülmemeğe mahküm etme- ğe kalkmıştı: kürek cezası gibi bir şey... Kadın, vasiyetnamestnde: «İşte benim yasımı böyle tutacaksınız> demişti | Clark Wallson, sene müddetle, göz- | |leri önünde geçen hikâye ne olursa ol: tibeten gülmiyecekti. Misis casının bu müddet zarfında hayatını da hiç değiştirmemesini şart koşmuştu. En küçük bir tebessüm, dudakların kenarın- da hemen sönmek üzere beliren bir gü - lümseme, bir gülümseme — tasavvuru, Clark Wallsan'un harısından kalan ser- veti kaybetmesi için kâfi gelecekti. Az para da değil: aşağı yukarı iki buçuk milyon dolar... Clark Walison mirası ka bul eder etmez peşine bir hususi polis memuru takılacak ve bu adam onun her hareketini kontrol edecekti. Clark bir an düşüneceğini söyledi. Şar- | ti kabul etmemesi, evlendiğinden, beş senedenberi sürmekte olduğu milyo- | ner hayatına veda etmek demekti. Ka - bul etmek de, bir gardiyanın nezareti al- da, bir kürek mahkümu hayatına kat- ak demekti. Bir Fransız muhartiri, başlıca vasfı gülmek alduğunu iş; öyle olduğuna göre Clark, gül- | mesi tuttuğu zamâan ne yapacaktı? Hem | o, Manhattan'ın — Alaycılar Ktübü'nün reisi idi; orada gidip oturup da gülmemek kimsenin elinde değildi. Belâya bak ki hayatını değiştirme; 1 olmadığın -| dan oradan istifa da edemiyecekti, Ha - yır! bu öolur şey değildi: karısının hod - gümlığını bir türlü hazmedemiyordu. Fa- kat onu bu düşünce kurtardı: «Ne zaman | gülmem tutarsa, dedi, karımın mezarın- | da memnun alacağımı düşünür ve bu su- retle öfkelenirim. Hem üç sene dediğin de nedir ki! çabukça geçiverir. .» Madison caddesinden yukarı doğru çıkmağa başladı: bir ölüm mahkümu kendisine verilen son sigarayı nasıl şöy- le içine çeke çeke içerse Clark Wallsan da bu son günün keyfini öyle çıkarmak, doya doya gülmek istiyordu. Hattâ iki metre boyunda İrlândalı bir polis me - murunun önünde durup güldüğü için ba- şına bir iş bile gelecekti. Sonra gene gülerek moterin yazıhane - sine döndü ve: — Kabul ediyorum, dedi. O saat yüzü asıldı, çünkü karısının ö- bür dünyada bu işe pek sevinmiş olması lâzım geldiğini düşünmüştü Sonra; ârtik üç yıl kendisini takip e - decek ulan hususi polis memuruna baktı: Şeytanın aksiliği, © da gayet tuhaf bir a- kammdı. * Artık Clark Wallson için en inanılmı- hi olursa olsun ak'a veya duyduğu yani | | takdı | Clark Son. Posta ,nın Hikâyeleri> MİRAS Çeviren: Nurullah Ataç salıverirken Clark Wallson da suratını turdu yacak bir hayat başladı: Klübün en eğ - lenceli içtimalarına, sanki bir cenaze e- vinde imiş gibi riyaset etti; balolara gi- dip kederli kederli dolaştı; herkesi kırıp geçiten hikâyelerini, suratını asarak an- lattı. Onu takibe memur edilen hususi polis memuru John Ruli, öyle lâalettayin bir polis memuru değildi: hani bazı insan - lar olur, daha görür görmez kahkahayı salıverirsiniz, işte onlardan biri. Onu bi zat merhume Bayan Wallison kendi c Bizi ile seçmişti. Vaktile Bayan Wall aktristlik te etmiş, RülVun piyeslerini oy- namıştı. Bu Rull'un asıl mesl diler, vodviller yazmaktı; dığı paranın hepsini kur sinema çıkıp da kimseler vod - etmeğe gitmez olunca büsbütün iflâs etmişti. Eski aktri: münasip gördüğü vazifeyi bunun memnunl yetle fakat kazan « kaybec kabul etti. John Rull, merhumenin emirlerine tey fikan, Clark'ı en eğlenceli yerlere gö - teklif Clark, t Rull keyfinden kahkal n Clark W tururdu. Seyahate çıktılar ison da surat Ruli Cla her bulunduğu, hattâ her geçtiği yatro gibi eğlenceli kılmakta, doğr tam bir maharet gösteriyordu. Londrada Rull alabildiğine güldü, Clark küskü du. Paris bile n ek azmini kıramadı. muvaffak — ola Clark'ın Kahkaha adlı yatını satıp bir ti- yatro işletmesini muvafık * tiyat dünyanın en asu in Bir gün Rull ne lmuştu; bu r komikle meş rini, açolarını getirtti. Bütün ge & katıla gülmekten Clark, dağrusu çok eziyet meteliğini de ka: Rull ise zengin oluveriyor hume Bayan Wallson. dı. serveti. çünkü mer- Clark güldüğü servetinin yüzde doksanı mah- abık vodvi işti. İki buçuk senç Clark müthiş kence çekti. Onun her şeyin!, hattâ m reslerini John Rüll ap ediyor ve bit tabi hepsini de en keyifli insanlar ara - sından — bulup Böylece ©I şik olmağa bile hakk lüle, yüzde onu & ririne ka muhar - asını vasiyet etr getiriyordu. çünkü insanı bahtiyar ed dürdüğü b n rül şey den değik avallı Clark ancak dost - larından bir iki kişinin cenazelerinde ra- hat nefes alabildi. Sabık vodvil muhar - riri öyle şeylerden hoşlanmadığı için o günler Clark'ın yakasını birakırdı. Clark da bundan bilistifade kaçamak suretile biraz gülerdi. Artık üçüncü yıl bitmek üzere idi. Rull olanca maharetini sarfetti ise de muvaf- fak olamadı: Clark âdeta sersem olmuş, ne yapılsa gülmüyordu. Bütün çalışmala- rının bir faydası olmadığını görerek üzü- len John Rull bir gün notere: — Artık hiç aldırmıyör, dedi; üç yılın neszaman biteceğini hesabettiği bile yok... — Allah vere de bu 'üç yıl çıkmadan ©- mn canı çıkmasa... Bir müddettenberi zengin olmaktanş ü- midini kesen Jobn Rull, teksar vodviller #Devamı 15 inci sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: