7 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

7 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ H , Lı_—.ı—.—.&—. ea SON POSTA .. Hergün —i İncir ve üzüm Vaziyetimize bir bakış Yazan: Muhittin Birgen €er sene, bütün İzmir muhi - ti, ayni mevsimde, ayni he - yecan titreri İncir ve üzüm piyasası. Bu piyasa yükseldikçe muhitin yüzü güler, düştükçe bütün çeh- relere bir durgunluk ve keder gelir. Ay- ile ni suretle, bir zamandanberi, ayni mu-| hitten hükümete teveccüh eden bir ses yükselir: — Aman, bize yardım! — A- man, inhisar, hurda incir veya aşağı cins üzüm satın alsın! Bilhassa 930 senesin- denberi, bu heyecan, bu ruh hareketi. sonra da bu istimdad, daima görülegel- miştir. i Niçin? Bunun bir hayli se bebi vardır. * sebeb, pek tabil olarak, her müs' n, elindeki mahsulü iyi bir flatla satmak istemesidir. Bu, gayet tabii bir histir. Fakat, dikkat edilebilir ki, memleketin başka taraflarında da bu ta-| bil âmil, tabiati ile hayatta rolünü oyna- dığı halde, ne böyle bir heyecan kendi- sini bu kadar kuvvetle meydana vurur, ne de hükümete teveccüh etmiş bu tarz- da istimdad sesleri duyulur. İzmirde bu hareket ve heyecanm gö- ze çarpmasının başlıca bir sebebi de © mühitin, heyecan ve hareketini meyda- na vurmak için daha teşkilâtlı olması, dâha kesif bir nüfus varlığına sahib bu- lanması, müstahsil kütlesile alâkadar bir matbuat muhitinin yakınında yaşa- masıdır. Belki başka yerlerde de ayni şeyler var da onların ne göğüslerindeki heyecanı, ne de dudaklarındaki istimdad seslerini bize kadar aksettirecek teşkilât ve vasıta bulunmuyor. * Fakat incir ve üzümle muhitinin bazı dikkate değer hususiyetleri vardır ki bunlardan bir tanesi şudur: İncir ve üzüm muhitinde — müstahsil, hayatını başlıca bu iki mâhsul üzerine kurmuştur. İncir ve üzüm flatiarı düştü- ğü, mahsul herhangi bir arızaya uğradığı zaman mahsul sahibinin hayatını koru- yacak başka bit vasıta yoktur. Bu mu- hitlerde süt, tavuk ve yumurta denilen şeyler pek te bol değildir. Ekmek te pa- haldır. Çünkü, bütün muhit, ya bahçe veya bağ ile örtülmüştür. İkinci bir sebeb de şudur: Her iki mu- hitte de «yumuşak elli müstahsil» deni- len unsur çok kuvvetlidir. Bunlara «müs. tahsil» den ziyade iradcı, rantle demek daha münasib olur. Az veya çok büyük bir toprak sermayesine sahib olan bu iradcılar, mühterem Celâl Bayarın bir buhran senesinde çok doğru olarak kul- lanmış bulunduğu bir tâbir ile, bahçe veya bağlarına otomobille giden müstah- sillerdir. Bu unsurun, bütün hayatı bah- çeler veya bağlar üzerine kurulmuştur. Masraflar sabit kalıp fiatlar düştükçe bunların hayatları güçleşir ve bundan dolayı da heyecan ve hareket artar, is- timdad sesleri kolay duyulur. * Bu vaziyet içinde iktısadi hakikat te şudur ki, dünya, enternasyonal mübade- lede hesabli olduğu zamanlardanberi, her iki mahsulün de piyasası çok oynak bir hareket çizgisl göstermiştir. Arman- ya kapılarını açtığı zaman fiatlar yük. selmiş, bu büyük müstehlik memleket kapılarını kapadığı zaman da fiat düş- Müştür, Bence müstahsillerimiz, — mahsulleri için dünyanın tabii piyasalarına uyma- yı göze almak mecburiyetindedirler. İn- hisar idaresinin yardını, hiçbir. zaman onların istedikleri piyasarın teminini mümkün kılacak haddi bulamaz. Bunun için, müstahsiller er veya geç, bu sene olmazsa, gelecek sene, öbür sene, mut- laka, 929 senesinden evvelki rejime, ser» best dünya piyasasındaki tabil fiat hare- Petine uymaya mecbur olacaklardır. Bu, Lenim tecrübelerime göre, nihayet bir zaruret olarak gelip çatacak bir hareket- tir. Onlar, bu tabil fiat hareketlerine ra- zı oldukları zaman, tabil fiatları ıslah e- decek muhtelif tedbirleri almak Başka bir şey, böyle değil de sun'i bir piyasa yapmak başka bir şeydir, Müstahsillerin istemeleri lâzım gelen tek bir şey varsa, o da dahildeki fiatla- rın düşmesi, dahilde hayatın ucuzlama« sıdır. Harpten evvelki, buhrandan evvel- ki dahilt mübadele nisbetlerini tekrar tesis edecek dahili bir ucuzluk istemek hem daha pratik, hem de daha tabii bir yoldur. Ben müstahsil olsam, bu yoldan B Resimli Makale: İspanyol ve Partekiz akıncıları Cenubi Amerikayı keşfet- tikleri zaman orada umumi bilgi itibarile kendilerinden çok aşağı bir halka tesadüf ettiler. Bu halk kendi memleketinin havyanları arasında at görmemişti, İspanyolları beygir üs- tünde görünce dehşetli bir korkuya tutuldu. Milyonlarca in- san birkaç bin kişiye boyun eğdi, onların emrinde madenler kazarak, ormanları devirerek ber esir gibi yaşadı ve ancak bilgi itibarile müstevlilere yaklaştığı zaman kurtuldu. V Hüâkim ve mahküm olan insan... 98 ASSS h. Dört asırdanberi dünya değişmemiştir. Bugün de bilgili kütle bilgisiz kütle üzerinde hâkim olmakta, onu kendi men- faati uğruna dilediği şekilde kullanmaktadır ve bu hâki- miyet veya mahkümiyet büyük devletler arasında böyle ol- duğu gibi devletlerin küçük birer nümuneleri olan cemiyet- ler veya ferdler arasında da böyledir. Aşağı derecede kal- mak, benliğimizi kaybetmemek istediğimiz. takdirde çalış- malı, bilgi derecemizi en yüksek dereceye çıkarmalıyız, yük selmek ancak öğrenmekle mümkündür. SÜZ AR Gürbüzlükte birinciliği Tayin edilemiyen İki kardeş ü ö HERGÜN BİR FIKRA Karuzo gibi Tanıdıklarından biri muharrir Os - man Cemali evine davet etmişti. Be- raber yemek yediler. Yemekten tön- Ta ev sahibi bayan piyanoya oturdu, bir parça çaldı. Ve bitirdiği -2aman Osman Cemale sordu: — Piyanomu nasıl buldunuz — Sizi dinlerken Karuzoyu hatır - ladım. — Karuzo piyanist değildi ki., Bel- I: de piyano çalmasını hiç bilmiyor- H, — Ben de bu yüzden onu hatırla - dim ya! * Şikago polisi 13 genç Kızı öldüren Bir canavarı arıyor Şikagonun altı bin polisi, yani bü - tün zabıta kuvveti Anna Kutha ismin- de 19 yaşında güzel bir hasta bakıcı - nın katilini yakalamak için günlerden- beri uğraşmaktadır. Genç hasta bakıcı berbad edildikten sonra sırtından aldı- ğt «haçvari» müthiş bir yara netice - sinde ölmüştür. İki sene içinde Şikagoda bu şekil - de öldürülen genç kızların adedi 13 ü bulmuştur, Şikago efkârı umumiyesini pek zi- yade sinirlendiren bu cinayetlerin bir zenci tarafından işlendiği zannedil - mektedir. Yukarıda gördüğünüz annenin ku- cağında tuttuğu iki yavru, —bu sene Fransada binlerce çocuk arasında pılan gürbüz çocuk müsabakasında bi- rinciliği kazanmışlardır. Jüri hey'eti saatlerce çalıştığı hal- de ikisinden birinin diğerine tefevvuk eden bir noktasını bulamamış, bunun üzerine ikisini de birinci ilân etmiştir. gider ve bu tarzda konuşurdum, * Bu şeneki İncir ve üzüm piyasasına gelince, İzmir muhiti müstahsilinin lü- Cani pencereden hasta bakıcının ya zumundan fazla telfş ettiğini zannediyo- | tak odasına girerek cinayetini irtikâp et rum. Fransanın iştira kuvveti ne kadar|miştir. Diğer 12 genç kız da ayni şe - azalırsa arzalsın, Fransa yiyecektir ve ö-| kilde öldürülmüşlerdir. tedenberi yemeğe alıştığı Lerida incirle- rini ve Malaga üzümlerini bu sene meb- zulen bulamıyacağı için Türkiyeye elbet müracaat edecektir. Gerek Lerida, ge- vek Malaga bugün cepheye yakın mevki- lerde bulunuyorlar. Geçen sene, fındık ve zeytinyağında görülmüş olduğu gibi bu sene de Fransa piyasasında İspanya- nın incir ve üzümleri pek az görünebile- cektir. Bence henüz İzmirin telâş zamanı de- ğildir. Muhittin Birgen Dünyanın en büyük orgu Adams isminde bir İngiliz, 6 sene ça - lıştıktan ve 20 kilometre tel harcadıktan sonra, 552 borulu bir org vücuda getir- miştir. Mütehassıslar, eserin mükemme- liyetine hayran kalmışlardır. Adams'ın bir kusuru vardır. Kendi yaptığı bu mu- azzam orgu çalamamaktadır. - Zira çal. masını bilmez, musiki ile de başı hoş de- ğildir. SIND A ) Bir Fransız, yelkenli Ve pervaneli Bisiklet icadetti Bir Fransız bısikletçisi, aksi istika- metten esen rüzgârı önlemek ve arka - dan gelen rüzgârdan istifade etmek i- çin, bısikletinin arkasına bir yelken, önüne de bir pervane takmıştır. Bu - nunla bisiklet dünya rekorunu kıra « cağına inanmaktadır. Rüs edibi Tolstoi'nin torunu timarhanede Fransanın Cannes şehri zabıtası geçen gün üzerinde hüviyetini isbat edecek hiçbir vesika bulunmıyan Jean isminde birisini şüpheli sayarak tevkif etmişli. Sonradan yapılan tahkikat neticesinde, bu adamın meşhür Rüs edibi Tolstoi'nin torunu Jean Tolstoi olduğu anlaşılmıştır. Jean Tolstoi, kapatılmış bulunduğu Gre- novill timarhanesinden kaçarak Cannes'e gelmiştir. Kendisi tekrar timarhaneye i- ade odilmişti Paris sergisini şimdiye kadar kaç kişi gezdi? Paris sergisini | Eylül tarihine kadar, açıldığındanberi geçen 100 gün zar - fında 13,014,566 kişi gezmiştir. Fakat son günlerde gezenlerin miktarı git - Bgide azalmaktadır. Kapanış tarihi olan 21 teşrinievvele kadar evvelce tahmin edildiği şekilde ziyaretçilerin 20 mil - yonu bulması çok şüphelidir, Saksafonu icad eden için âbide dikildi Saksafonu icad eden Antoine Joseph isminde bir Belçikalıdır. 1814 de doğmuş, 1894 de Pariste ölmüştür. Şimdi, hatıra- sına saygı olarak doğduğu Dinant şeh- rinde namına bir âbide dikilmiştir. İstanbul Otomobilciler Cemiyeti şehrimizde ne kadar şo- för varsa hepsine de birer tebliğ göndererek: «Köprü üzerinde durmanın, yolcu almanın ve yolcu indir- menin kat'i surette yasak edildiğini» bildirdi. Unkapanı köp- İSTER İNAN !STER ISTER İNAN İSTER İNANMA! rTüsünün rahmeti rahmana kavuşup ta koca İstanbul şehrin- de köprü adedinin teke inmesinden sonra böyle yapmakta zaruret görülmüş olacak. Fakat bu vaziyette meselâ vapura yetişmek için otomobile binmekte bir fayda kalmış olabile- ceğine inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen: İNANMAI! g— Eylâl 7 Sözün Kısası Yetmiş iki saatlik İntizar E. Tala u, evlenme.o kadar kötü bir şey midir ki, dünyanın her tarafında hadsiz hesapsız aleyhdarlar buluyör? Bir adam, yalnızlığın ve bakımsızlığın senelerce kahrını çekip te, dünya evine girmeyigörsün. O saat, sağdan soldan itirazlar, tarizlerle karşılaşır, — Durüp dürürken rahat bir. tarafına mı batlı, a mübarek adam? Böyle dan zamanda başına ne diye gaile alırsın? Be- kârlığın sultanlık olduğunu idrak mi e- demedin? — İlâhi bayan! Kocaya varmak senin nene idi? Azıcık aşım, kaygusuz başım sözünün hikmetini an madın mı? Ken- di mülkünde sultan yabanın heri « fine kul, kurban ksın, Ne zoruna? diyerek o erkeğin veya o kadının şev « kini kaçırmağa- bula: Hâşılı dünyada hiç izdivaç kadar çe h derece fena propaganda yapılsın. Bunun. la beraber, gene de evlenenlerin sayısı eksilmemektedir. Bir arkadaşım vardı; evlenme hakkın- da şu mütaleayı yürütürdü: * — İzdivaç, uyuşturucu zehirler gibidir. İş, bir kere bununla ülfet etmektedir. Ondan sonra insan, yarı sersem bir bal- de ahşır, gider. Yükık, evlilik hayatı bugünkü şartlar içinde çok ağır bir yüktür. Ve - evliliğin kadına da, erkeğe de tahmil eylediği mes'uliyetler, mükellefiyetler ölçülecek olursa bu «demirden leblebi>» ye bihak- kin dayanacak diş biraz zor bulunur. Bununla beraber, izdivaç sosyetenin temeli olmak itibarile elzemdir, zarurl. dir. İnsanların asli vazifeleri alle kurup, nesli üretmeklir. Bunun için de, menfi, we bedbin düşüncelilerin bin dereden getirdikleri sulara asla itibür etmiyerek hem tablii, hem de içtimal bir zaruret o- lan evliliğe hor bakmamalıdır. Dünyanın her tarafında, hükümetler, teşvik ve himaye eden kanunlar neşretmişler, boşanmayı — güçleştirmek için de bu kanunlara ağır kayıtlar, hü « kümler koymuşlardır. Gel gelelim, Amerikanın 1 eylülden itibaren mer'iyete girmek üzere çıkar - dığı yeni evlenme kanununda garip bir madde gözümüze lişti: «Evlenmek kararını verip, her türlü rTesmi muameleyi de ikmal ettirmiş olan çiftler, evliliklerini resmen tescil ettir. meden önce 72 saat bekliyeceklerdir!» Bu izdivaç karantinesi, alelfevir evlen- meğe karar veren «kabili iştial» kimsele- re, şüphesiz taymak Tfırsalını vermek içindir. Fakat ne do olsa, bu da, izdivaç nley- hine bir propaganda teşkil etmez mi? Zavallı izdivaç! Dünyaya gelişlerini sar na barçlu olan Insanların bu nankörlük- lerine ne dersin?. —a vemmsan Yeni geçit yerleri Eminönü, Karaköy, Sirkeci ve Ga- latasaraya konacak çivili İ ne ait belediye fen hey' hazırlanan plân belediye riyasetine ve« rilmiştir. Belediye Te BUGUN HAV. TA Dün hava kısmen bulutlu geçti Kandilli rasat istasyonunun verdiği malümata göre dün hava kısmen açık, kismen de - bulut- lu olarak geçmiş- tir. Hava tazyiki 761 e yükselmiş, en fazla sıcaklık güneşte 56,5, göl - gede Mü, en az sıcaklık ta 19 u bulmuştur. AA v Rüzgâr şimali- şarkiden şimale doğrü saniyede 8 metre sür'atle esmiştir. Dün rutubet derecesi de yüksek ola * rak kaydedilmiştir. Güneş : 852 İkindi 3 15,49 Yata —1 20.10 İmaak 1 349 Rumi sene 1353 —— Arabi sene 1450 Hızir. 125 P Öğle * 1217 Akışam * 184

Bu sayıdan diğer sayfalar: