13 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

13 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON FOSTA (Talât Paşanın EEEEE son günleri Yazan : Arif Cemil Karadenize çıkan Türk donanmasının, daha doğrusu Alman amirali Souchon'un kumandası altında hareket -eden Yavuz ve Midillinin çıkardığı hâdise Türkiye ile Rusya arasındaki siyasi münasebatı inkıtaa uğratmıştı — * Bundan başka Sofyadaki İncilizelçi-ıhnm kadar devam eden buhranlı — Sinin Türkiyeye karşi Hıristiyanlardan 'günler zarfında Rusya devleti, kendisi- — “Mürekkeb bir blok vücuda getirilmesi-|ni en ziyade alâkadar eden ve Bamâli- “ni söylemesi ve itilâf devletlerinin Bul-|ye karşı takındığı vaziyette en mühim Baristana Enos - Midya hatlını vâdet-|rolü oynıyan Boğazlar meselesinde İn- 'tiklerine dair İstanbuldaki.Bulgar se-|gilterenin hariciye siyasetinden lâzım firi Radef tarafından vaki olan beya-|gelen muvafakati almağa muvaffak “nat da, Cavidin ifadesine göre, fena te-|olmuştu' Yani İngiltere devleti, Alman- »sirler bırakmıştır.» yayı mağlüp etmek için Boğazların - Talât paşa, Cavidin mülâkatına dair| Rusyaya verilmesini kabul etmişti, olan yukarıdaki telgrafı okuduktan| Rusya devleti bu müsaadeyi almamış | sonra sabık maliye nazırından bahse-|olsaydı, acaba Karadeniz hüdisesi üze- iden ikinci bir telgraf daha çıkardı velrine gene bizimle münasebetini keser bonu arkadaşlarından Bahaettin Şakire| ve harp ilân eder miydi? Burasın: kes- uzatarak: tirmek kolay değildir. Fakat, Rusya — Bunu da sen oku, Bahal! dedi. tarafından Türkiyeye teklif edilen Doktor Bahaettin Şakirin okuduğu | dütuf>ların — asırlardanberi tahayyül telgrafta şöyle deniyordu: edilen gayeden, İstanbulu ve Boğazları « Kabinedeki harp taraftarlarınalele geçirmek emelinden artık tamamen karşı muvaffakiyetle mücadele edil -| vazgeçildiğini ifade etmediği ve tek- Mmesinden bahseden Cavid bey, şayed|liflerin o büyük gayeye vasıl olunaca- itilâf devletleri gerek iktısadi gerekse|ğını kat'i surette anlamak için vakit hukuki kapitülâsyonların kaldırılma -| kazanmak maksadile yapıldığı kabul sına muvafakat ederlerse Türkiyenin'olunursa Rusların, dört gün evvel İn- Beferber hale getirdiği ordusunu terhis| giltereden tam vâd almamış olsaydı - ettirmeğe muvaffak olacakları kanaa-|lar, kolay kolay bizimle münasebetle- tini izhar etti. rini kesmek istemiyecekleri neticesine Türklerin vaktile Edirnenin istirda-| varmak lâzım geliyor. dında olduğu gibi Avrupayı bir emri-| — Velhası! Babıâliye yapılan tamami- vaki karşısında bulundurmaya ve on-|yeti mülkiye hakkındaki garanti tek- dan sonra da eski vaziyetin iadesine|lifi ve kapitülâsyonların kaldırılacağı- muvafakat etmiye meyyal oldukları velna dair verilen vâdler siyasi bir blöf- devletlerin tazyik yapmak için Türki-|ten başka bir değildi. Rusya, harbi yeye karşı harp ilân etmekten başka|boğazlara ve Etyanbulı hâkim olmak bir vasıtaya malik bulunmadıkları dü-|için istedi. Bu işini kolaylaştırmak için şünülerek, mezkür teklif Cavit bey ta-| bizi bir müddet oyaladı. rafından bütün vükelâ heyeti namına ve kapitülâsyonsuz rejimin — ecnebiler hakkında şahsi ve ikametgâhı kâfi de- recede koruyan yeni normların. i rından sonra tatbik edileceğine d K gizli bir kayıt ile tekrar edildiği tak VAT dirde, Rusya devletinin bu teklifi na. Bil karşılayacağı hakkında derhal tall at verilmesini rica ederim.» Rüs sefirinin çektiği bu 17 eylül #ihli telgraf Bahaettin Şakir tarafındâ okunduktan sonra Talât paşa dedi — İki gün sonra Sasonof tarafınd İstanbul sefirine gönderilen talir. kapitülâsyonların kaldırılmasına - vid bey tarafından teklif edilen şartlar k altında, fakat Alman askeri heyı—ıininwı KRa- | militerlerden bazılarının resimlerini n çıkarılması kaydile muvafakat edile - ceği bildiriliyor. Fakat, bu muvafakat- b lerin hep zahiri olduğu bu telgrafian anlaşılmaktadır. şim. ea (Colteyü), &, mü (hmm Bunun böyle olduğunu — bildiğimiz graf |Sumi (Japon). 5, Kwiecinski ( fçin biz hem kapitülâsyonları ve ecne- (aşe- 6, Ruggere (İtalya). bi postanelerini kaldırmıştık, hem de||*- gümrük resmini arttırmıştık. İtilasefrikası : 3O devletleri bunları kabul etmemek! beraber, bize tazyik yapamadıkları ie seslerini çıkaramıyorlardı. « Neşredilen siyasi vesikalar o kaği) goktur ki bunları birer birer ort; koymıya imkân yoktur, Fakat b garı da o zamanlarda içinde bul: ğumuz vaziyeti izah için kâfidir Yazan: SELÂMİ İZZE — halde Boğazlar meselesinde Rundiliğindenığunu söylesin... Hayır, buna * Fransa arasında tam bir anlaşmaetti... Bi-İgörmedi ama, Şarabın” tesirile cut olduğu anlaşılıyor. Yalnız İniğının toz kendine mırıldandı: re evvelâ bu anlaşmaya yanaşmak mber-| — Amberbu cennele uçtu!... temiyordu, daha doğrusu ihtiyatlı hi Yavaş yavaş, geri geri zeket ediyordu. darağacından uzaklaşıyordu Halbuki Rusya hariciye nazırı Sa- Cü eli sonofun Londradaki Rus sefirine çek- iği 27 teşrinisani 1914 tarihli telgra- fında: « İngiltere hariciye nazırı Greyin 27 teşrinlevvelde vaki olan beyanatın- da, Almanyanın mağlübiyeti halinde Boğazların ve İstanbulun âkıbeti an- vak Rus arzularına tevfikan hal ve tes- viye olunabilecektir.. diye bahso'unu- l’*“' retmektedir. e 1, yüzbaşı Aydınalp (Türkiye), 2, j Raz Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Sarım), Alemdarda: (Ab- dülkadir), Beyasıdda: (Cemll), Samat- yada; (Teofilos), Eminönünde: — (Balih Necati), Eyüpte: (Arif Beşir), Penerde: (Hüsameddin), Şehremininde: (Nazım), Şehsadebaşında: — (Üniversite), Kara- gümrükte; (Sund), Küçükpazarda: (Ne- eati Sahir), Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: 'Tünel başında: (Matkoviç), Yüksekkâal- dırımda; (Vingoli), Galatada: (Merker), Taksimde: (Komal.Rebul), Şişlide: (Pertev), Beşiktaşta: (Ali Rıza), Sarı- yerde: (Asaf). Boğaziçi, Adalar ve Anadolu cihetinde - kiler: * Üsküdarda — (İttihadı, — Kadıköyünde: (Büyük), (Üçleri, —(ııııııı (Şinaat Riza), | Karadenize çıkan Türk donanması- nın, daha doğrusu Alman amirali Sou- ehonun kumandası altında hareket eden | Yavuz ve Midilli kruvazörleriyin çı - kardığı hâdise üzerine Türkiye ile Rusya arasındaki diplomasi münasebat | 1 teşrinisanide inkıtaa uğradı. Şu halde İngiltere hariciye nazırı, bu inkıtadan dört gün evvel Rusyanın Boğazlar ve İstanbul hakkındaki arzularını kabul y bulunuyordu. — ——— © taramıya karar verdi. Anasına: / Jlandır. Babamın sağ olduğundan emi- İ |son Pogıîl!] nın İ TARİHİ (| | iı TEFRİKASI Rüstemin oğlu Suhrabı memleketinde ki O buna güvenerek bütün İran peh mse yenememişti. livanlarını yenen - Çinli ile güreşmek istedi Bünlar, Tran ortlularının başında| Sarayın önü halkla dolu idi. Hüküm- Efrasyabın ordularile birçok muh dar Keykâvs, ipekli, sırmalı gölgeliği beler ettiler, Bu suretle İran devletinin |altındaki altın tahtı üstünde, vezirleri- yüzünü ağarttılar . nin ortasında oturuyordu. İki tarafın- üstem.. yirmi beş sene, harbten har-|daki süslü sayebanlarda, sarây kadınla- be, mücadeleden Mmücadeleye, sergü-|r: oturuyorlardı. Onların yan tarafla- zeştten sergüzeşte atıldığı için, d ında da, şehrin ileri gelen, zengin ai- karısının yanına dönmiye, onu düşün- | leleri, gene süslü sayebanlar altında miye bile vakit bulamadı. yerleşmiş bulunuyorlardı. Meydanın Halbuki Tehmine, Rüstemden ayrıl-|etrafını da kadın, erkek şehir halkı sar- dıği zaman iki aylık gebe idi. Hasret|mıştı. Ve hicran içinde geçirdiği ayların bi-| Davullar susmuştu. Herkes susuyor- rinde bir erkek evlâd doğurdu. İsmini|du. Yalnız, ortada, önüne çıkan - her Suhrab koydu. pehlivanı yenmiş olan Çinli pehlivan Suhrab.. babasını görmeden, yalnız|büyük bir gururla dolaşırken hüküm- anasından - işittiği kahramanlıklarını 'darın başmünadisi onu göstererek hal- tahayyül ederek büyüdü. O da, Rüslemtka. Çinli pehlivanın arkasını yere geti- gibi erişli, endamlı, kuvvetli ve ya- recek bir pehlivan olüp olmadığını so- kışıklı bir delikanlı oldu. ruyor.. böyle bir pehlivan çıkarsa hü- Semengân hükümdarının sarayında | kümdar tarafından ihya edileceğini bir gün bir haber çalkandı: Rüstem anlatıyordu, Midyalilarla bir muharebesinde öldüğü| — Suhrab.. meydam kuşatan halkı yar- söylendi. dı. Kır atı üstünde meydana daldı. O- Tehmine, kocasının hasretirjiçinde ya-İnun, atı üstünde, zırhlı elbisesi içinde.. nıp kavrulduğu yetişmiyormuş gibi birİbir elindeki gürzü, bir elindeki kalkanı de bu elim haberi alınca düşüp bayıl-|ile meydana çıkışına herkes hayretle dı. Ondan sonra da günlerini gözyaşla-|baktı. Onun Çinli pehlivanla güreşmi- rı içinde geçirmiye başladı. ye geldiğini anladıkları zaman bu hay- Suhrab.. hem babası hakkında aldı-İret daha ziyade arttı. Bu yabancı deli- ği haberden duyduğu teessüre, hem de|kanlıyı seyredenler, onun kim olduğu- anasının bedbahtlığına dayanamıyarak 'nu soruyorlardı. bir gün İrana gitmiye.. orada babasını Keykâva, içtiği şarablarla gözleri dumanlanmış olduğu için delikanlının ne gelişindeki tuhaflığa dikkat etti; ne de kim olduğunu merak etti. Suhrab.. atından indi. Zırhlarını çı- kardı. Kılıcını, kalkanını, gürzünü atı- nı tutmıya koşan saray uşaklarına ver- di. Pehlivanların soyunup giyinmesi i- çin hazırlarımış olan perdeli bir yerde soyundu, Kendisine verilen kispeti giy- di. Zeytinyağlarile yağlandıktan son- ra meydana çıktı. da idi. Fakat delikanlılığındaki bütün kuvvetine sahibdi. Turanlı delikanlı ile boy ölçüşmekten endişe duymuyor* du. Yalnız, delikanlının güzelliğinden, endamının tenasübünden ve hele çok Büzel güreşmesinden o kadar mütehas- sis olmuştu, ki içinde ona karşı büyük bir sevgi uyanmıştı. Rüstem., bu hislerinin tesiri altındâ Turanlı delikanlıyı tezlil etmek istemi- yordu. Hükümdara, artık güreşecek yaşta olmadığını.. kendisini mazur gör- mesiİni söyledi. Dinletemedi. Rüstem, meydana çıkmıya mecbur oldu. Suhrab.. karşısına yeni bir hasım çık tığını görünce, tekrar soyundu. Kispt tini giydi. Yağlandı. Bilmeden babası ile güreşe tutuldu, Güreş devam ettikçe iki pehlivan dz birbirine denk olduklarını anlıyorlar- dı, Rüstem, Suhrabı hırpalamadan yen: miye çalışıyordu. Suhrab ise, gençlik |atzşîne kapılarak aman vermek isteme:- den Rüsteme saldırıyordu. Halk, bu meraklı güreşn heyoecanı çinde kendinden geçmiş bağırıyordu İçlerinden çoğu, milli kahramanlarının yenilmesinden endişe duyarak Rüsteş mi teşci ediyorlar — Gayret Rüstem! Diye bağırıyorlardı, 5. Rüstem.. bu bağrışları işittikçe si- nirleniyor.. bu seslerde kendi kuvveti- ne itimadsızlık uyandığını anlıyarak kızıyordu. Onun bu kızgınlığı arasında Suhrab bir dalgınlığından istifade ede- rek üzerine yüklendi, Rüstem, bir andâ yan tarafına yuvarlandı; fakat birden- iire kendini toplıyarak hasmının a tından öyle bir kalkış kalktı, ki Suhra- Çinli pehlivan bu delikanlının mey-| bi da başının üstiğnde havaya kaldırdı. dana çıkışımı İstihfafla karşıladı; fıkatlDEİI_knnh blrdcnbı müvazenesini kay güreşe başladığı zaman, ne zorlu bir betti ve başının üstüne düştü. Bir an hasımla karşılaştığını çabucak anladı. | kımıldandıktan sonra yerinde cansız Güreş.. yarım saat devam etti. Niha-| kaldı. yet, Çinli pehlivan arkası yere gelin-| Rüstem.. bu halden çok müteessir ol- €e pes demiye mecbur kaldı. du. Delikanlıyı yoklamak, kurtarmıya Halk, bu büyük muvaffakiyetin ö-|imkân bulmak için üstüne iğildi, Kolla: nünde coştu. Suhrabı çılgıncasına al-İrin! ovalamıya, vücudünü oynatmıyâ kışladı. Omuzları üstünde gezdirdi. Hü|başladı. Üstüne, başına su döktü. Delir kümdar, sarhoşluğu arasında, bu deli-| kanlıyı diriltmek imkânını bulamadı. O kanlının muvaffakiyetinden çok mem-|sırada, Suhrabın kolundaki pazubende nun oldu. Onu huzuruna çağırdı. Bir İ-| gözleri takıldı. Gözleri, kendi kolunda- ranlı olduğunu zannederek ona büyük| ki pazubende kaydı. İkisinin de aynı ©- iltifatlarda bulunduktan sonra keseler-|luşu, içinde bir şüphe kımıldattı. le altın verdi ve onu İranın başpehli-| Rüstem.. delikanlının kolundaki pa- ğina tayin ettiğini bildirdi. zubendi çıkarıp iyice gözden geçirince, a ç <iğe i-| bir oğlu doğarsa koluna bağlaması içit " <Patianla beileaneei Garkulök Üi 5 EL Si Gi ö dağınn miladi BN çin çekilip gittiği zaman vezirlerden bi- " ri onu takib ederek.. arkasından yürü-| “Sabire Suhrabı kucaklıyarak: dü. Ondan kim olduğunu anlamak için| —— Evlâdım! Evlâdım Bilmeden evlâ- yanına sokuldu. Suhrab, hüviyetini giz|dımın ölümüne sebeb oldum ledi. Yalnız kendisinin Turanlı olduğu-| Diye ağlamıya başlayınca bütün $& nu.. kendisi ile boy ölçüşecek pehlivan | yirciler birbirine karıştı. Herkes faciâ” aramak için İrana geldiğini söyledi. Ve-| dan müteessir oldu. Şenlik, eğlence ye“ zir, bu cevab önünde hoşnudsuzluk duy |rine, meydana, bir matem hali geldi. du. Delikanlıya karşı içinde bir kin (Arkası var) duydu. Vezir.. doğru Keykâvsa gitti, Baş- î'ehlivınlığı tayin ettiği delikanlının anlılara meydan okuyan bir Turanlı olduğunu anlattı ve hükümdarı Suhra- ba karşı o kadar galeyana getirdi, ki hükümdar: — Bu Turanlı pehlivana haddini bil- direcek İranlı bir pehlivan yok mu? Diye bağırınca, vezir, hükümdara, yanında oturan Zâl ile oğlu Rüstemi gösterdi: — Haşmetli şahım! Zâl ihtiyariadı a- ma oğlu Rüstem yanınızda oturuyor. Memleketin şerefini yalnız o kurtarabi- lir. Ferman buyurunuz. Küstah Tu- ranlıya haddini bildirsin! Deyince, sarhoş olan Keykâvs vezi- rinin sözlerinden galeyana geldi. Rüs- teme, meydana çıkmasını, milli şere- fini kurtarmasıni emretti. Rüstem.. o zamanda kırk iki yaşın- — ÂAnne! Merak etme! Bu haber ya. nim, Onu gidip arıyacağım. Deyince Tehmine: — Aman oğlum, ne diyorsun? Baban: sen bana tek bir hatıra kaldın. Sen S2ümün önünden gidersen ben ne m. iyerek ağladı. Oğlunu kararından “dırmıya çalıştı. Muvaffak olama- —İi- SUHRABIN ELİM ÂKIBETİ Suhrab anasından ayrılırken Tehmi- ne ona: — Oğlum! Bilmediğin yabancı yer- lere gidiyorsun. Baban, senin mevcudi- ini bilse bile seni görünce tanıya- maz, Kendini ona kolayca tanıtmak i. in şu pazubendi al; koluna tak! Baban vu görünce senin kim olduğunu anlar, aydi Allah selâmet versin! Diyerek oğlunu gözlerinden yaş dö- arek öptü. Suhrab.. evvelâ Zabulistana gitmek.. büyük babası Zâli görmek.. babası hak- kında ondan mâlümat almak istiyör- du; fakat hududu geçince, geçtiği ka- sabalarda Zâlin, İran hükümdarı Key- kubadın ölmesi üzerine yerine geçen torunu Keykâvsın tetevvüç merasimin- #e bulunmak üzere İsfahana gittiğini aber alınca yolunu değiştirdi. İsfaha- şenlikler yapılıyor.. meydanlarda, me- sirelerde herkes sazla, davul zurna ile şarab içerek eğleniyordu. Suhrab.. gençlik hisleri kabararak bu eğlence coşkunluğu içinde kaynıyan şehirde gezerken, tellâlların bağırdığı- ni duydu. Onların ne söylediğni merak ederek türkce anlıyan birini buldu. Tel- lâlların ne söylediğini sordu: Meğer tellâl, hükürmdar sarayının önünde bir kaç gündenberi devam eden pehlivan güreşlerinde, Çinli bir pehlivanın bü- tün İran pehlivanlarnı yendiğini.. hü- kümdarın bu pehilvanın arkasını yere getirecek bir pehlivan meydana çıkar- sa onu ihya edeceğini ilân ediyormuş. Suhrab, kendi kuvvetine güvenen bir delikanlı idi. Semengânda, onunla hiç bir pehlivan boy ölçüşemiyordu. Sara- yınyolunu sordu. Pehlivanların güreş- tiği meydana koşta. — DİŞ TABİBİ RATiP TÜRKOGLU Ankara caddesinde: Meserret oteli karşısında (88) No.lı muayenehir nesinde hergün saat on dörtten (19) a kadar kabul etmektedir. Dr. HORHORNİ Eminönü Eczanesi yanında hasta- larını kabul oder. Telefon : 24131

Bu sayıdan diğer sayfalar: