24 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

24 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eşikta h l rsızlık yapan kadın Alpulluda tutuldu Dün cürmümeşhut mahkemesinde tevkif ve derhal muhakeme olunarak mahküm oldu Hırsızlık suçundan adliyeye sevkedilen | Mevhibe isminde genç bir kadın tevkif edilmiş ve asliye 3 üncü ceza mahkeme- sinde duruşmasına başlanılmıştı. ya isminde birinin c 'e işçi olarak çalışmakta- üddet evvel, | | | | -| sulunmadığı bir | ” sırada Z ra para ile, ku: v. s. gibi bazı kıymetli eşyayı almış kimseye görünmeden çıkıp gitmiştir. Bilâhare işin farkına varılmış, hüdise polise ihbar edilerek, hırsız kadın hak- | kında takibata nılmaştır. — Çalı te Alpulluya kaç- orada yakalanarak | başlı Asliye 3 üncü cezada yapılan duruşma | neticesinde, Mevhibenin şahidlerin şehadeti ve delillerle sabit o- larak, 5 ay müddetle hapsine karar ve- rilmiştir, İki şahid hakkında takibat yapılıyor Evvelki gün Ağırceza mahkemesinde bir ihtilâş davasına bakılırken iki şahi- ifade- ve din mahkemedeki ifadelerile, eski leri arasında mubayenet müş haklarında müddeilumumilikçe başlanılmıştır. Hâdise ihtilâstan suçlu Kadiköy bele- tahsil şubesi memüurlarından Büz sırasında olmuş- iyesinde çalışan i ile Hil müfettiş di şehadetleri, vaktile sında verdikleri ifade ile aykırı gö- i bu mübayenetin, mahkeme huzuruna ilk defa çıkmış bulundukların- duydukları heyecan ve şaşkın- nde olduğunu söylemekte- dirler: Müddelumumilik bher iki şahidi de bi- rinci sorgu hâkimliğine göndermiş ve haklarında kanuni muameleye başlanıl- Pmıştır. Komünistlik suçlularının muhakemeleri Komünistlik suçundan maznun bulunan 'erruh, Lâz Mehmed, şoför Mustafa, lavre Mustafa, Hıristo, Hasan v. s. nin duruşmalarına, Ağırpeza mahkeme- sinde kapalı celsede, devam olunmuştur. Ordu vapurunun battığı yerde keşfiyat (Baş tarafı 4 üncü sayfada) — Benim başıma bu- gelmeliydi mi? Beni niçin kurtardılar? Neden ölmedim, gibi sözler söylemiş ve bunun üzerine kendisi istirahate bırakılmıştır. Süleyman, ancak akşam Üzeri kendisi- ne gelmiş ve beşinci şubeye getirilerek düzgün ifadesi alınmıştır. —— Süvari Süleymanla bir arkadaşımız görüşmüştür. Hâlâ perişan bir halde bu- Junan süvari Süleyman demiştir. ki: «— Vallahi kardeşim, ben hâdiseyi iyi hatırlıyamıyorum. Çünkü çok ani bir ce- reyan neticesinde husule geldi. Kaza ©- lan yerde şiddetli bir cereyan vardır. Fa- kat bu kadar kuvvetli hiçbir vakit olma- mıştır. Hareket ederken cereyanı hesab- Jadım. Fakat fazla çıktı. Ben vazilemi yaptığıma kanlim. Mes'ul tutulmıyaca- ğumi ümid ediyorum.» İkinci makinist ne diyor? İkinci makinist Osman da vak'ayı mu- harririmize şöyle anlatmıştır: — Saat 8 sularında Beşiktaş önünden hareket ettik. Gemi 6 mil gidiyordu. De- nizde şiddetli bir cereyan vardı. Ben eski bir bahriyeliyim. Şimdiye kadar İstanbul sularında bu derece şiddetli akıntı gör- medim. Tahminime göre akıntı 5-0 mil arasın- da idi. Ben kapalı yerde çalışırım. Top patlar gibi bir gürleme oldu. Bizim ma- kine dairesi parçalanmıştı. Tufan gibi suları akıyordu. Ben vazifemi yapmak gemiye, geriye son sür'atle yol ver- dim ve daha fazla duramadım. Kendimi kaybetmişim. Kendime geldiğim vakit Hamidiyenin hastanesinde bulunuyor- dum. Çöok iyi baktılar, Bizi Allah kurtar- dı. Gemi 2,000 tondur. 4 dakikada bat- tık.> Kazan'ın patlaması Gemi Battıktan bir müddet 'sönra ka- zan patlamıştır. Geminin bazı parçaları köprünün önüne kadar gelmiştir. Bit kı- sım enkaz da Kızkulesi önlerinde görül. müştür. Geminin enkazı Beşiktaş önün- de batmıştır. Gemi sigortalıdır. 21 yaşın- dadir. Bir tüccarımıza aiddir. Makine yağcısı ne diyor? Makine yağcısı Necib de diyor ki: — Bu kadar'yıldır “denizdeyiz. Bu ka- dar akıntı görmedik. Kaza akıntıdan ileri gelmiştir. Kaptanımız eski bir denizci- dir. Makineden de anlar. 6 mil üzerine Ridiyorduk. Müsademe oldu. Geminin sağ bordasında açılan büyük yaradan su- iar girdi, batırdı. Müsademe o kadar anf olmuştur ki, nefes almadan kendimizi denizde bulduk. Süvarimiz, vak'ayı müteakip heyecana kapıldı. İki defa denize kendisini attı. Kurtardık. Hamidiyenin hastanesinde kendisine gelen süvarimiz: «— Yağmur mu yağdı? Ne oluyor? Ar- takibata | | Matbaa tahkikatı | rul HÂDİSELER KARŞISINDA Soğuklarla nasılsın? Sabahleyin evden çıkıyorum. Kapı bi- tişik kamşum da ayni zamanda evinden çıkıyor. Merhaba! — Merhaba! Derhal bir sual soruyor: — So; larla nasılsın? Yürüyorum. Mahallenin bakkalı dük- kânının önünde duruyor. — Sabah şerifler hayırlar olsun bayım. — Teşekkür ederim. — Soğuklarla nasılsınız? geliyorum, Kapıcı soruyor: Si klarla nasılsınız? Yukarı çıkıyorum. Masasına oturmuş çalışan arkadaş ü bırakıyor: — Soğuklarla nasılsın? Röportaj yapmak için bir yere gidiyo- onuşacağım zat ben ona soracağım suali sörm vakit bırakmadan, mahud — Soğuklarla nasılaınız? Bunların kimini bir baş sallayışile, ki- mini manasız bi ç kelime ile atlatıyo- rum. Fakat © kadar tramvayda? — Biletinizi görebilir miyim? Deyip karşımda duran, konttolörün suali kulağımda: — Soğuklarla nasılsın? fazla — soruluyor Gibi çınlıyor. Dalgınlıkla çivili kaldırımın dışına çık- tığım zaman beni çivili kaldırıma girmek için İkaz eden polisin sözünü: — Soğuklarla nasılsın? Anlıyorum. — Bu akşam ne yiyeceğiz? Diyen karıma kızıyorum: — Sende mi Bbu suali soruyorsun? — Hangi suali? — Soğuklarla nasılsın, sualini.. — Ben öyle bir şey demedim. Bu ak- Düşünüyorum. Acaba dünyada lizek rinde ir yoracak mesele, soracak hiç bir sual kalmadı mı da herkes bu suali soruyor?... Gene düşünüyorum: — Soğuklar!a nasılsın? Sualinden kurtulmak çaresi yok-mu.. Acaba ne yapmalıyım. «Soğuklarla nasılsın? sualini bana sor- mayınız, cevab vermekte mazurum.» Cümlesini. bir mukavvaya yazdırıp göğsüme mi takayım? Yoksa kış gelince sıcak memleketlere kaçan kuşlar gibi, hicret edip yazın. geri mi döneyima? Peki umma orada da: — Sıcaklarla nasılsın? diye sormazlar mı? Öyle ya maksad sıcak; soğuk değil, saç- malamak olduktan sonra. .. İsmet Hulüsi Cumhuriyet Bayramına Hazırlık Cümhuriyet bayramında yapılacak ki:| Emsaline rastlanma mış | bir aşk hikâyesi — Bir kadın, kendisini terkeden kocasını bulmak için 2 gün bir şilebin ambarında kaçak olarak seyahat o“l' Madam Esther V/orman, Löndralı güzel |bir sarışındır. 20 gün, Okyanusu aşan bir şilebin karanlık ambarlarında seyahat e- derek, 7 senedir kendisini terkedip Nev - yorka kaçan kocasını bulmak için, Ame- rika toprağına ulaşmış ve vefasız erke - ğini bulmuştur. Şimdi de Londrada ikin- €i bir bal ayı devresi yaşamaktadır. Hikâyeyi anlatalım: Kaçan koca, eski bir boksördür. Ken - disini tâ Neyyorklarda bulunan karısını, 15 yaşında iken almıştır. İki de çocuğu vardır. Bugün 28 yaşında bulunan Ma - dam Esther, ilk önce Rotterdama gitmiş, bir parkta s0: üş, başına bir şapka, ayağına bir pantalon geçirerek, Ameri - kaya giden vapura kaçak olarak binmiş- tir. Macerayı, vefasız dinliyelim: koc ağzından — Artık akıllanmıştım. Nevyorkta o - ;ıı—fdp otururken, karımı görmek iştiya - kile yanıyor: «Onu neden yalnız başma bıraktım?» diye derin bir vicdan azabı içinde kıvranıyördüm, Derken radyoda epikerin, karımın Nevyorka geldi; beni aradığını ilân edişini duyunca: «— Böyle sadık bir kadını terketmek aptallıktan başka bir şey değildir» de- dim. 1930 da Amerikaya kaçışımın hakiki sebebi alelâde bir kavga, sevişen iki ki - şinin sık sık yaptıkları bir ağız dalaşı - dır. O zamanlar boşta idim, Her yere haş vurmuş, hiç bir iş bulamamıştım. Ta - savvur edebilirsiniz. İki çocuk ile bir ka- dın bakılmak ister. Halbuki bende mete- lik yoktu. Yiyecek bulamıyorduk. Üste- hik tuttuğum her dal da kuruyordu. Bit - tabi böyle bir vaziyette insanın bütün cinleri başına toplanmıştır. Hiç yoktan kavga ettik. Ben de bavulumu hazırla - diğim gibi, evden kaçtım. Kanadaya vardım. Oradan hududu geç- tim. Nevyorkta ise iş buldum. Ringe çıktım, boks maçları yaptım. Biraz pa- ra kazandım. Neye kaçtım diye vicdan Bay ve Bayan Worman yeniden buluştuktan, barıştıktan sonra kadaşlar nerede? diye bir takım sualler sordu.» Tahkikata bugün de devam edilecektir. ——— 39 —— 944 ——0 —— ——— — — ÖNÜL İSLERİ! “ Bu kadını mı Bulmuş ? , Okuyucularımdan bir genç kadın ba- na Içi teessürle dalu bir mektup yollamış. Hülüsaten diyor ki: — «Ben hiç de güzel olmıyan bir kadı- nim, Fakat kocam beni severek akdı ve sanırım mes'uttur. Fakat geçende çok sa- mimi iki arkadaşının muhavereleri ga - Tip bir tesadüfle kulağıma geldi. Birincisi ikincisine: «Vallahi günün birinde soracağım, bu kadını neden aldı?, diyordu. İkinetsinin verdiği cevabi işitemedim. Fakat bu cüm- le bir hançer gibi kalbime saplandı. E - vimde aynamın karşısına geçtim. O, beni teselli etmedi. Sonra telâşa düştüm. Bu zat kocama söylerse ve o da düşünmeye başlarsa.. çok bedbahtım teyzeciğim.» * Bu genç kadın suale maraz kalan 1 - kinci erkeğin cevabını işitebilseydi, o « nun: — «Azizim, yanılıyorsun. Sen bu genç kadını erkad$şımızın giğelle görmelisin, Eminim ki o zaman fikrin değişir.. Dediğin! duyacaktı. Aziz okuyucum. Hiç Üzülme, — içinde gizli öyle manevi hazineler vardır ki pa- rıltısı yüsüne vurur, hatlarını değişlirir, fakat o parıltıyı göreblimek için bakan da kocanın gözleri olması lâzım, * Geçende aile dostlarımdan bir kadın kendi allelerine intisap etmiş — olan bir genç kızdan bahsediyordu. Söylediği cüm leler aşağı yukarı hatırımda: — «Bu kızı gördüğümüz zaman hepi- miz de çirkin bulmuştuk. Fakat izdivacın önüne geçilemedi, İsabet olmuş, gelini - mir o kadar şevimli, 6 kadar iyi kalbli. öyle mümtaz bir kız ki, bugün allemizin gözbebeği. Kızım, unutma: Ayni mansaranın kar- gısında İkl ressamın fırçasından çıkan 1- Ki tablo yekdiğerinin ayni değildir. Be - nim güzel bulduğumu sen çirkin bulur - sun, senin güzel bulduğun da benim ho- şuma gitmez. merasime İstanbul mektepleri her se- J #Zabı düyduğum zamanlarda karıma beş nekinden daha geniş suretle iştirak e -|on dolar gönderirdim. Nihayet 1000 lira deceklerdir. Yarın saat on düörtte İs - | kadar bir para biriktirdim. Yurduma dön- tanbul erkek lisesinde Maarif Müdü - | meğe karar verdim. Bu sırada bir kazaya rü Tevfiğin riyasetinde orta dereceli | uğrıyarak 18 ay hastanede yattım. Ve bü- mekteplerin beden terbiyesi muallim- | tün paralarımı bu hastalıkta harcamış leri ile salâhiyettar murahhasları bir | bulunuyorum.» toplantı yapacak ve Mmerasim etrafın- da görüşülecektir. Edirne ve İstanbul izcileri An - karaya gittiler Şimdi de, Madam Esther'i dinliyelim! «— Kocamın Nevyorkta parasız pul - suz kaldığını haber alınca, gidip onu bul- malıyım, dedim. Zira © benim ilk aşkım- |Edirneliler de Ankaraya gitmiştir. Evvelki gün Edirne _"k"k““âîı mü- | dır. Ve beni asla unutmıyacağını, bensiz allim mektebi ve san'at m_oklebinden yaşıyamıyacağını pek iyi biliyordum. Ko- şehrimize yüz elli izci gelmiş ve İstan- | camın, Nevyorktan Londraya kadar gele- bul erkek lisesi ile Galatasaray ve Ka-| bilmesi ve ufak tefek eşya da satın ola - bataş liselerinde misafir edilmişlerdir. | bilmesi için 240 liraya ihtiyacı vardı. Bu- Dün İstanbul erkek muallim mektebiİnu önceden hesaplamış- bulunuyordum. müdürü Cevdetin riyasetinde Cumhu- | Beni terkettikten sonra, haftada 18 lira riyet Ğîyrîrmndakyfvl'lîîkfc” ra; ile bir kürkçü dükkânında çalıştım. Ve mine iştirak etmek üzere Ankaraya gi- | ,, paradan 240 lira biriktirerek ona gön- den iki yüz İstanbul izcisi ile beraber dermeğe karar verdim. Fakat bahl:cak iki çocuk vardı. Onları nasıl bırakabilir- a .. *L 4'f el dim. Nihayet temmuzun başında bizzat Zıya Gokalp ıhhfalı Nevyorka gitmeğe karar verdim. Aileme, Yarın Üstad Ziya Gökalp'ın ölümü- | Belçikaya gezmeğe gideceğimi söyledim. nün yıldönümüdür. Bu Mmünasebetle | Ne onları, ne de çocuklarımı meyus et - Eminönü Halkevi büyük üstadın me « | Mek istiyordum. Kocamın Nevyorkta ol- zarı başında bir ihtifal tertib etmiş - | duğunu biliyordum. Ve biriktirebildiğim tir. Saat 15,30 da yapılacak ihtifalde | Para da kıtıkıtına 60 lira tutuyordu. O a- Eminönü Halkevi Başkanı Agâh Sırrı | na kadar da evimden dışarıya yalnız başi- Levend ve gençlerden bazıları nutuk |ma adım atmış değildim. Oradan daha söyliyeceklerdir. kolaylıkla vapusra kaçak binebileceğimi söyledikleri için Rotterdama gittim. 'M_ bir hafta limanda dolaştım. Fırsat ö ladım ve nihayet, Nevyorka kalkacak lan Hybert gemisini gözüme kestirdift Sular kararmıştı. Kimsenin kil D görecek yüzü yoktu. Rıh! civarıf! parklarmdan birinde elbiselerimi & tirdim. Bir erkeğe benziyeyim diş'€ pantalon giydim, başıma bir şapka dim. Vapura girerken de tu sardalyesi, biraz biskü su almayı da ihmal etmedim. Ve gect rısı arka taraftan vapura girdim. Alt #f barlarından birine sokuldum. İpleriğ Ü zerine uzanarak uyudum.> ; Burada karısının sözünü kesen xat koca şöyle demiştir: İ «— İşte bu sıralarda, Nevyorkta bulü nuyor, ah.. bir kere yuvama döndül görebilseydim diye yanıyor ve acaba Bi sene sonra nasip olacak diye dü;il"a-_ ” dum. Karımı özlemiştim. Göçebe gibi € raya buraya gitmekten bıkmıştım. K'j rımı ve çocuklarımı istiyordum. 42 PU sokakta bir ötelde oturuyardum. O Taâdyoda, spiketin, kaçak olarak Nev3i” ka gelen bir kadınım kocasını 'aradığıti * ismınin de Esther Worman olduğu SÜi lediğini duyunca, favan başıma yit f sandım. Kendi kendimden — utanmışt el Ertesi gün Broklindeki kardeşime SidAP | rek vaziyeti anlattım. Amerikaya mek için iznim yoktü. Onun için, Bİt vi lise teslim ol. O zaman kinizi de H harici ederler. Karın seni isterse, O "".— yeniden hayatınızı kurarsınız, dedi: # de polise teslim oldum. Her şeyi B“"ç_. tım.> Kocasınım ağzından sözü alan M’iî:, Esther hikâyesine şöyle devam etm «— Her gece yarısı, güverteye E'k"IA şişemi iyi su ile doldururdum. Fakat gün bir gece sü ambarına yaklaşama! ü Zira o günler hava pek sıcaktı ve tayff ortalıkta yatıyorlardı. Öleceğim sal * Seyahatimin ilk haftasında beni mü' ü surette deniz tuttu. Hiç bir şey yiYe dim, ÂAyni ambarda Lehli bir adal vardı. Onunla tek bir kelime bile K0P madık. Ambar aralığından gelen bif ça z hava ile kocamın bayali bel_“ı,' türlü meşakkate tahammüle sevketti- ç© tağım halatlardı. Derken, bir kâS-Üyg sonra halatları da kaldırdılar. Bu $Uf yataksız kaldım. Nevyorka y:ııdışlll’a' zt anladım. Eh. artık yüzdüm yüzü kuyruğuna geldim, diye düşi'ınü!""î . Birden ambardaki eşya ateş aldı. * ü dürmeğe çalıştım. Ellerim ve paltam ?c_.— dı. Fakat çıkan dumanlar beni bo#;ü * gibi oldu. Dayanamadım. Yukarı, #j » verteye fırlıyarak, tayfalara teslifi dum. gönl Toxasa vardığımızda, beni bir Ff yatk kapadılar. Sonra muhaceret memlt' kocamın bulunduğunu ve beni gom“ a tediğini telefonla bildirdiler, Saadet kavuşmuştum, Hava postasile birbir” gel mektuplar yazdık, ve uzak bir mesaft? telefonla konuşmamıza müsaade SÜ Üyü O Ellis adasındaki zindanda, bE” (ü Texas zindanında Idim. Aramızdaki T safe 8000 kilometre idi. Onun sesini € " yunca saadetimin en yüksek zirvdİ” ulaştım. İkimizi ayrı ayrı vapurlarla * verpoola gönderdiler, Ve birbiri rür görmez, güle ağlıya yekdiğe boynuna atıldık ve bir daha da AYf mıya ahdettik. nt

Bu sayıdan diğer sayfalar: