31 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

31 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- KT NC D Z SAĞAD — 4p 5 . S SN N NUN GUN < < REÇ N İ NC O AĞ Ç ? Snflum Cei Be A ee 7W SW SAAT Ka aa Üa ee eeei — Abdülmuttalib beyin diğer iki zeve tesinden — çocukları Olmamış mı idi? — Hayır! — Emin misiniz? — Tabit, — Neden tabii? ı idik? Vas Yetnamede bunlara dür kayıt bulun- TMaz ni Bühu- Büs bu kadınların i- MA-“ de Zengindiler, ":fl arı babama kal — Pederinizin bu Bârib vasiyetinin se- bebini biliyor mu- B süunuz? — Hayır. — Bunun bir sır- la alâkası yok mü- iz? — Zannetmem. Babam garib tabiat- İ bir adamdı. Haya- Unda buna ya Ş“k şeyler - yapmış- lr, Her şey aklıma gelirdi am — Evet, cuma günleri. — Sebebi ? — Hiçbirimiz bir şey bilmeyiz. Bü- tün merakımıza rağmmen öğrenmeğe muvaffak olamadık. — Kendisine sormadınız mı? — Her soruşta bir başka şey söyler- di. Peki ama Rıdvan Sadullah bey, bu suallere sebeb ne? Yoksa kendisinden şüphe mi ediyorsunuz? — Hayır hayır, usulen soruları sual- ler. Fırsat düşmüşken size şu Erenköy hâdisesinin benim tahminim gibi cere- yan edip etmediğini de sorayım. Mavi gözlüklü adam zevciniz Hüsnü beyi İh- san beyin tabancası ile katletti, sonra siz İhsan beyle beraber onu intihar et- - — Bu sebebi bilen kimse mevcud de- Bil midir? — Hayır. Benim bildi vasiyetin harfi harfine yerine getirildiğidi — Demek bugün mezarın yerini siz- den başka kimse bilmiyor. — Bir de bekci Ahmed ağal — Bu Ahmed ağa sizleri tanır mı? — Mükemmel tanır. Eskiden evimiz- de hizmet görürdü. Elinde büyüdük demektir. — Ya Kevser hanımı... Onu da tanır mı? — Tanımaz olur mu? — Peki Ahmed ağa nasıl oldu da me- Zarlık bekcisi oldu ? — Mezarlığın bulunduğu arazi baba- mindi, Ölümüne yakın bazi şartlarla burasını Ahmed ağaya bağışladı sanı- Tım. — Siz mezarın yerini hatırlamıyor Musunuz? — BHatırlıyorum. — Bize tarif eder misiniz? Nazan hanım bir kalem kâğıd istedi. Verdim. Bunun üzerine mezarlığın mü- kemmel bir krokisini çizdi. Ana yoldan €pey uzakca olan mezarı kolaylıkla bu- Tunabilecek bir şekilde tesbit etti. Kâğıdı alan ve büküp cebine koyan Rıdvan Sadullah: — Şimdi biraz da bize Letafet kalfa hakkında izahat veriniz! dedi. — Letafet kalfa hakkında mı? Ne şe- ilde izahat istiyorsunuz? — Bu kadının ailenizdeki dir? — Size müsbet şekilde bir şey söYl îe:iî""c ıl'!îdzn korkuyorum. Muhak- ak olan bir nokta varsa o dâ ';"'da—ı hiçbirinin onu sevmediğidir. Sünda onun bize karşı Buk dnvranm;ğ:n:n âmil olduğunu da Söyliyebilirim. Maamafih herkes KEn” disinden çekinirdi. 4 ki taraflı antipatiy' Onun hâlâ aranızda yaşamasıma ni Da vermeli? a — Merhum babamın vasiyetleri 8ra- sında kalfanın hoş tutulması, ölünceye kadar aramızda kalması şartı da vardı. — Buna emin misiniz? — Evet, 4 — Peki, bu alâkaya sebeb ne? — Hiçbir şey bilmiyorum. y * Süî:ıîne,"l)ullınm sizin doğduğu- nuz senelerde bir altı ay kadar ıwd:: uzaklaştığını, sonra tekrar geldiğini, bu Uzaklaşmaya kimsenin mana VeT Bini söylüyor. Güya d Muhammen kıymeti Lira Kr. ğında eski 36, yeni T No. 148 90 — Ortaköyde Uncu sokağın 108 20 yır 20 216 20 — Hasköyde Turşucu m: Yukarıda yazılı gay! tarihinden itibaren 31 gün müddet İhalesi 1/11/937 pazartesi günü rinin $e 75 pey paralari y TOLAND mevkil ne- e Tağmen e mü- Siz tabli bunları lâhare dedikodusünün Yâl Madınız mı? i KĞ — Hayır, bunlardan hiç haberim y îk. — Kalfa haftada bir defa mutlak İs tanbula inermiş. a Bakın burası doğru. — Z — Bu iniş müayyen günlerde mi Di lurdu? ŞAK İ Fi C No. la fırin, dükkân ve hanı Fındıklıda Perizathatun mahallesinde iratlı arsanın 2/16 hissesi. Kasımpaşada Gazihasan paşa m i 8-10 Nodu üstünde od Si ahallesinde Fabrika sokağında 7 No. lu üç oda bir sofa ve bahçeli hanenin nısıf hissesi. Ti menkullerin mülkiyetleri peşin para ile satışı 1/10/937 tle açıkarttırmaya çıkarılmıştır. saat 15 de komisyonda yapılacağından taliple- de mahlülât kalemine gelmeleri. üLOP AA «San Posta> nn zabıta romanı: 37 ma, w,ı.olupıııbmu"dlwmhpımdqmıwmbm katillerin şeriki cürmü muamelesi edecekleri aklıma gelmezdi.. tiğini zannettirecek vaziyete koydunuz, değil mi? — Evet, İhsan bahçeden isminin ça- ğırıldığını duyup da odasından inince kimseyi bulamamış, odasına dönmüş, tabancasını aramış, ortadan yok oldu- ğunu görmüş, şüphelenmiş. Beni uyan- dırdı. Beraber aşağı, kütüphaneye git- tik. Zevcimi İhsanın tabancasile öldü- rülmüş olarak bulduk. Bu vaziyette şüpheler doğrudan doğruya İhsana te- veccüh edecekti. İntihar sahnesini ben düşündüm. Gene beraberce ağzandan bir mektub uydurduk. Cesedi de yazı- hanenin önüne naklettik. (Arkası var) 201 18 Boğaziçinde İstinyede Kürkçübaşi maha'lesinin Mehmetağa soka- Ju arsanın nısıf hissesi. da eski 46, 48, 50, 5Z, yeni 38, 40, 42, 44 elerin 1/16 hisseleri. Kalafat sokağında 6 No, lu sahallesinde Orta sokakda eski 14-16 dükkânın 1/3 hissesi. (6635) BANK- ÜN KARAKOY PALAS ALALEMCİ HAN Muhtıra defteri Çeviren: Falik Beremen Elindeki küçük kokulu, yumuşak deftere baktı.. Nasıil olduğunu bilmeden, yakaı düğ- mesinin düşmüş olduğunu gördü. Açılan yerden ensesinin üşüdüğünü duydu. Ya- kalık düğmesi küçümencik bir şeydi ama Birden gömlek sanki aşağı düşer gibi oldu. Ensesini çıplak zannediyordu. Bu vaziyetle adetâ komik bir hal almıştı. Böyle düğmesiz ve gömlekten kaymış bir yaka ile gezmek hoş bir şey değildi. Bir mağazaya doğru seğirtti. Tam bu sırada gözü yerde duran küçük bir muh- tıra defterine ilişti, Ve eğilip onu aldı. Bu ince zarif bir defterdi. Hemen dört posta pülü büyüklüğünde iri parmakları arasında onu evirip çevirdi, Avucunda sahibesinin güzel ve nermin elini tutuyor gibiydi. çünkü bu küçük karnenin derisi © kadar yumuşaktı ki.. üstelik baygın bir koku da burnuna dolmuştu. Elindeki küçük kokulu, yumuşak def- tere baktı; gözünün önüne uzun boylu, zarif bir kadın belirdi. Bu anda sanki tahayyül ettiği bu kadını kucaktıyormuş gibi kendinde sonsuz bir zevk duydu... Bu biraz çılgınca bir tahayyüldü.. Yürüdü. mukavemetsiz bir tecessüs beynini kurcaladı. Defteri açıp akumak.. Birinci sayfayı çevirdi.. orada, bir ka- dın ismi bulmak ümidile gözleri titredi. Hiç bir isim yoktu. Diğer yaprakları çevirmeğe — başladı. Yapraklar çevrildikçe burnuna dolan ko- ku çoğalıyordu. İlk sayfalardaki yazıları okudı «Pazartesi: Saat üçte; terziye.. — sonra pasta siparişi.. saat dört buçukta; Robert- akşam; ailece bir arada yemek.. Sah: San! n birde; masajcıya. üçte parka.. dör! buçukta Robert.. Çarşamba: Galeriye. sonra gömlek için kumaş. Üç çift çorap.. dört buçukta Robert.> Her sayfada, tiyatro, çarşı, park, akşam yemekleri, süvareler ve saire doluydu. Fakat her sayfada hergün saat gdört buçükta muhakkak Robert — vardı. Yalnız perşembeyle pazar müstesna.. per- şembeyle pazar kadının ziyaret günle - riydi galiba.. veyahut o gün alle toplan- tıları yapıl:yordu. Şüphesiz bu günlerde kadınla, Robert serbest — kalamıvorlardı. Lâkin diğer günlerde, her zaman dört buçukta beraberdiler.. Bu Robert ne ka - dar seviliyordu böylet.. 'Tanımadığı bu Roberte karşı nedense hir antipati duymağa başladı. Onu şöy - lece tahayyül ediyordu: Kıvırcık saçlı, kısa biyıklı biçimsiz bir şey.. kadınların kendisine düşkün olmasından gurur du- yan çapkın bir tip.:, Defteri sonuna kadar okuduğu halde zadının İsmine rastlayamadı. Fakat aşa- ğt yukarı kadının bütün hususiyetlerine Açina olmuştu. Saçlarını hangi berbere yaptırıyordu. Eldivenlerini.. — gömeğini, | —e a pastane, kumaşlarını, şekerlemelerini nerden al - dığını biliyordu. Ah ona rastlasa, kadın muhakkak karşısında kızarır heyecanla. Turdı. Kadına defterini uzatacak o da ilkönce sade bir şekilde ona teşekkür edecek, fa» kat içinde, pembe gömlekler... Dört bu- çukta Robert.. yazılı olduğunu hatırla - yınca kimbilir ne kadar utanacaktı. Fa- kat o zaman, ona teminat verecek ve sırrı- ti muhafaza edeceğini söyliyecekti. Bu gır yalnız aralarında kalacaktı. Belki de, belki de kadın onu Roberte tercih eder- dL. bu düşünce onu heyecanla ürpertirdi. Bir maceraya doğru sürüklendiğini sa- nıyor daha doğrusu bunu temenni edi « gordu. «Dört buçukta Robert'in yerina geçse.. geçebilse. yavaş yavaş bu Roberti kıskanmağa başlıyordu. Defterin tarihine baktı. iki yıl evvel &- hnmıştı. Acaba kadın nerede oturuyordu? B namütenahi Parisin içinde kaç kadın muhtara defterini kaybetmiştir? Önu nâ- sıl ve nerede bulmalı? Ah, defterin sahibesini biç bir - vakit tanıyamıyacaktı gâliba? Bu deftez onun *çin ateşli ve içli bir maceranın izi olarak kalacaktı. Böylece odasında her yalnız kaldıkça çekmeceden defteri çıkarır ve o anda göz- lerinin önünden uzun boylu, zarif ve ca- zip bir kadının geçtiğini görür gibi olur du. Bunları tahayyül ettiği vakit şişman karısını düşünür ve bir vicdan azabı du- yardı. Bir gün gene böyle odasında, elinde defter tatlı tatlı tahı lere dalmişken içeri karısı girdi. Kocasının de defteri görünce: — Elinde ne? diye bağırdı. — Sana., sana anlatacaktım.. — Fakat bu benim defterim. Ah, onu ne kadar çok aradımdı. Bir mağazanın önünde kaybettiğimi sanıyordum. De « mek ki sendeydi.. ver onu bana., lâzım., Karısı yanına yaklaştığı vakit deftere deği ayni koku burnuna çarptı. Karısının sürdüğü bu kokuya şimdiye kadar hiç dikkat etmemişti. Hemen, karısının göm- tek aldığı yerleri, pasta ısmarladığı ma- ğazayı ve salreyi hatırladı Defteri kocasmın elinden alırkon ka- dımn: — Bugün terziye gideceğim.. pasta ismarlamağı sonra . daha sönra da, dört buçukta mektebe, Roberti almağa gide « beğim.. Yarınki nüshamızda: Detektif Bürosu Yazan: Yaroslav Hâşek Rusçadan çeviren: H, Alaz NEOKALMINA GRİP - NEZLE - NEVRALJİ BAŞ ve DİŞ AĞRILARI « ARTRİT ZM

Bu sayıdan diğer sayfalar: