16 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

16 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Yazı Çok Olduğa İçin Bugün Konamadı Atatürk |* F- Diyarıbekirde (Buştarafı 1 inci sayfada) İstasyonda birinci umümi müfetliş ve Diyarıbekir valisi, kaymakam ve halk Harafından karşılandılar. Atatürk burada otomobille bakır ma- “,denleri ocaklarına kadar çıkmışlar ve te- Bisat, inşaat ve maden istihsali hakkında alâkadarlardan malümat almışlardır. Bir saat ka üren — tedkiklerinden geanra istasyona dönmüşler ve 15,20 de Diyarıbekire doğru seyahatlerine devam , elmişlerdir Büyük Şef Diyarıbekirde Diyarıhekir 18 (AA.) — Atatürk, re - " fakat ve maiyetindeki zatlarla birlikte bu akşam saat 18 de Diyaribekir! şereflen- Merasim yapılmamaşı hakkındaki e , Mirlerine rağmen Büyük Önderin gele - şesğini daha bir kaç gün evvelisinden ha- ber alan Diyarıbekir halkı büyük bir şevk ve heyecan içinde istasyona akın halinde gelmişler ve trenin muvasalatında Ata - türkü büyük ve candan terahüratla se - lâmlamışlardır. Atatürk trenden inerek halkın bu can dân tezahürlerine iltifatla muükabele et - mişle Şehir baştan başa elektriklerle tenvir edilmiştir. Halk caddelerde sevinç teza- hürü yapmaktadır. Diyarıbekir emsali görülmemiş bir ge- €e yaşıyor. Büyük şefin yüksek hitabeleri Diyarbakır 16 (A-A.) — Bu akşam saat 18 de Diyarbakırı şereflendirön Atatürk 1 yemeğinden sonra maiyetlerinde Başvekil Celâl Bayar Dahiliye ve Na- fia Vekilleri, ordu müfettişi ve birinci u- mum müfettiş ve sair zevat olduğu hal de ilkönce Halkevini, onu müteakib ordu evini ve vilâyete mahsus ikametgâhı teş- rif buyurmuşlardır. Gerek güzergâhta gerek bu binaların içinde bulunan binler- ce vatandaş cahdan gelen tezahürlerle A- tatürke tazim ve tahassürlerini arzetimiş- lerdir. Atatürk Halkevinde doğruca konfe rans salonuna azimet buyurarak burada mübarek kudumlerine intizar eden za- bitan, memurin ve belediye erkânı ve iki bini mütecaviz kadın, erkek vatandaşın fasılasız ve sürekli alkışları arasında ken. dilerine tahsis edilen locayı teşrif etmiş- ler ve sahnede Halkevi musiki heyeti ta- rafından büyük bir meharetle çalınan parçaları takdir ile dinlemişlerdir. Bun dan sonra Atatürk halka teveccüh cde - rek gu sözleri söylemişlerdir: «— Yirmi sene sonra tekrar Diyarbakır- da bulunuyorum. Dünyanın en güzel ve €n modern bir binası içinde modern, ne- fis bir musiki dinliyerek beşeriyetin me- f bir halkı huzurunda şu halkın evin Bundan duüyduğum zevk ve saadetin mekadar yüksek olduğunu elbette takdir edersiniz. Bunu kaydetmekle bahtiya- yımM.> Hariciye Vekili İstanbula gekyor (Baştarafı 1 inci sayfada) landı, İktısad Vekâleti siyasi müsteşarı Ali Rıza da ikinci trenle İstanbula ha - reket etti. * Hariciye Vekili bu saba Hoydarpaşaya Muvasalet etmiş * Numan Menemencioğlu Ankarada Ankara, 15 (Te kâleti siyasi müateşarı Num cioğlu garda Lüşdü Arasla kon Wekâlet erkânı karşıladı. Siy şar, hasta olduğundan evinde tedavi al - tına alındı. Operatör Nissen de kendisini muayene etti. Yarın ulfak bir ameliyat vyanpması muhtemeldir, trenle fonla) — Büyük bir İngiliz hâkiminin irken ah'âki ve din! eserlere çok fazla sini veriyordu. Deveye hendek Atlatmak İmkânsız değildir Deveye hendek atlatmanın ne Kadar güç olduğunu bilirsiniz. Fakat insan oğlu neye kâdir değildir ki. Resimde gördüğünüz gibi, Hindistanda Bikener mihracesinin 50 yaşına basması şerefi- ne yapılan şenliklerde, deveye hendek değil, fakat mükemmel mânia atlatıl - mıştır. Gölf pantalona düşman olan berber Londrada berberin biri, çıraklarından birinin golf pantalonile işe gelmesine dayanamamış, birkaç defa ihtar ettiği halde, delikanlının gene bildiğini oku- makta olduğunu görünce, genci mükem mel bir dövmüş, sonra da kovmuş. Üs- telik gazetelere de şöyle bir miştir: «Berber dükkânında çalışacak kalfa |sranmaktadır. Sıhhat raporu, iyi ah - lâk şehadetnamesi göstermesi, ve işde golf pantalonu giymiyeceğine dalr se - ned vermesi Wâı_mıdır.» 7&7;nîîngll!ereıl—e İstikraz istemiş! (Baş tarafı T inci sayfada) Saksiyonların kaldırılmasından —iti - baren İtalya harici ticareti geniş bir su- rette yayılmız bulunmaktadır. Fakat yüz elli milyon tahmin edilen son Habeşistan seferi masrafları yüzünden ülkenin aitm ve dövizi epeyce azalmıştır. İtalyan ma- liyesinin son durumu Musolininin bir vergi koymasile pek açık olarak dana çıkmı Böyle bir istikrazın birçok Avrupa ve Akdeniz meselelerini hallede- umuümiyotle inanı le İt n ver - n yeni İeeğin n barle! $rudan doğruya Kont ki olm İngiliz sefiri ( rının mi Cianonun ştur,» İSTER «Farzediniz ki büyü nize okutmak üzere Kültür Bakenlığının Kabul ettiği ki: otuz kırk tanesini nce kabul edilmiştir. lette satılmaktadır, daty üze- lardan birini seçtin siniz. Bu eser Maarif Vekâ matkansında basıl! rinde yazılıdır, dakat bu fiat üzerinden sık.R ar, V V kesimii Mdkalg İ ğ bususi hayatından bahsedi- — Pazar günleri bir köşeye çekilir, elin& bu çeşid kilab- lardan birini alır, akşema kadar meşgul olur, denirdi. Bu İngiliz hâkimi bir gün ölünce okuduğu kitabların birer pelis romanı plduğu anlaşıldı. Bu serleri bir din kitabınm kabı içine yarleştiriyor, çocuklarına din kitabı okuduğu his- lc!ı_-ıı o günden itibaren İNAN, ir mektebde öğretmensiniz, taisbe ehemmiyet verdiği ması ve kabahatını bırakamadığı züfları Komiserin hikâyesi Maksim Gorkiyi, gece sokakta gü- rültü ettiği için, polisler yakalamış- lar, karaköla götürmüşlerdi. Komiser, Gorkiyi isticvab etmişti: — İsmin? — Gorki! — Meşhur muharririn akrabası mı olursun?. — Hatar, bizzat kendisiyim, — Hüviyet tarakan Herede? — Yok. Komiser bir dakika düşündükten sonra: — Madem ki Maksim Görki oldu- ğunu iddia ediyorsun, demişti, otur bir hikâye yaz, inanayım, Maksim Gorki, oturmuş, bir hikâye yazmşıtı. Komiser hikâöyeyi okuduk- tan sonra katlayıp cebine koymuş. Gorkiyi de serbest bırakmıştı. Bu vak'adan birkaç gün sonra çıkan bir mecmuada, Görkinin. karakolda yazdığı hikâye intişar etmişti. Altn- .du polis komiserinin imzası vardı. Avustralya yerlileri İnkıraz ediyor Avustralyanın yerli ahalisi son gün- lerde İngiliz kralına verdikleri bir ar- zuhalle bütün bütün kökleri kuruma - dan evvel kendi memleketlerinin de hükümete iştirak etmesini istemişler - dir. İngilizlerin Avustralfayı işgal et - tikleri zaman bir milyona baliğ olan a. danın yerli ahalisi şimdi ancak 60 bin a büyük eğlencesi, pazar günleri ava gi der gibi silâhlanıp kırlarda yerli ahali- yi avlamak idi. 1838 de adanın valisi insan avını me netmişti. O vakittenberi yerliler vahşi hayvanlar gibi öldürülmemektedir. Va kat bu memnuiyet zamanına kadar bir yon yerliden ancak 120 bin kişi kal mıştı. Avustralyanın yerlileri bütün dünyadaki insanların en iptidaisi sayıl- makta ve hâlâ taş devrindeki insanlar gibi yaşamaktadırlar. İngilizler adayı zaptettikleri zaman yerliler ateşin ne elduğunu bilmiyorlarmış! Adada ilk| teşekkül eden hükümet bir yerli başını etirene üç şilin mük ilân ettiğin - san avı başla- İSTER-İ tisine malik değilsir mışti. Bi mübayaa etlcecek- Devim mecburiyeti vardır. ümirdir.» Bize bu faraziye satın almax serbes- LN AN AŞ TU # lari hayâtının bir kısmımı gizliyen kimselere mürat sıfatını verirler, muhitini muahaze ederler, bal aldattağını söylerler, kendis'ni atte bir insanm iki yüzlülük yap- saklaması ile zâfımı saklaması arasında büyük bir fark vardır. Her akşam rakı içen "adamın zararı yalnız kendinedir, fakat rakıaını çocuklarının karşısında içen adamın zararı hem kendisine, hem de muhitinedir. İnsanın inı saklaması bir fazilettir. SOZ ARASINDA | HERGÖN BİR FIKRA (| Fransız ordusu Durmadan Manevralar yapıyor Son zamanlarda Fransada sık sık as - keri manevralar yapılmaktadır. Yukarı- dak! resimde bir Fransız motosi let ne- motosikleti ile bir dereden ge - Çişini görüyorsunu, fer Sade kibritle yapılan san'atkârane eserler Fransada kibrit satışını deruhte e - den bir kumpanya kibritler ile yapıla - cak muhtelif güzel san'at eserleri için bir müsabaka açmıştır. Gönderilen <an'atkârane» — eserler — gerginin tü- tün paviyonunda teşhir edilmiştir. Pa- şazetelerinin yazdıklarına göre bun. 'asında pek çokları hayret edile - tek derecede san'atkâranedir, Teşhir e- dilen eserler arasında kırda bir konseri tasvir eden levha birinciliği kazanmış- tır. Muzikacılar, orkestranın şefi, çal gılar, dinleyiciler, ağaçlar hattâ levha- nn manzarası bile kibritler ile işlen - miş bulunuyordu. Keza kibritler ile ya pılan bir keman dahi çok şayanı hay - ret bulunmuştur. Bu keman bir vitrin- de muhafaza edilmekte ve üstünde &- sılı bulunan bir Jevhada Ççok güzel ses verdiği temin edilmektedir, Sinema aklâr—hîğüne başlıyan kardinal Paris piskoposu kardinal Verdier'nin din yolunda güösterdiği istidaddan maada, sihema sahasında da eşsiz. olduğu son tecrübelerle anlaşılmıştır. Gayet fotoje- nik ölan kardinal cenabları, sesinin gü- zelliği ile de haklı bir suretlte övünmek- tedir ve Paris sinema kumpanyalarından b'rinin çevirdiği filmde baş rolü oynıya- caktır, NANMA! iz. Daha evvel mahalli ticaret odasına - baş vurarak kitabın kıymeti hakkında malümat sormak ÇCünkü mübayaat nizamnamesi bunu anlattıkları zaman olamaz, dedik, ısrar ettiler, gene inanmarlık, fakat ey okuyucu sen: İNANMAĞAIL İkinciteşrin 16 — Sözün Kısası İğde Mizaçlılar E. Talua — Filân gazetede, ... ın yeni tefrikasını okuyor musunuz? : — (Dudak bükerek) hamdolsun (!) « Hme gazete a'dığıa yok! — İspanyada hükümet kuvvetleri geri; ye çekiliyormuş.. Âsiler ilerilemiş.. — Salletallahü.. — Tarih sergisini gezdiniz mi?. — Nerede bu sergi?.. — Franklin Bouillon ölmüş. — Ya?! Kimdi bu zat? Tiyatro artisti, filân mı? — Lokarno muahedesinin hükümleri - Bi — (Sözünüzü keşerek) yahul ikide bir, Lokarno diye duyuyorum.. Bu muaheda Yavuz Sultan Selimle M: kral sında imzalanmış değil miydi?!! — Tuları 150 liraya kadar ölan tekaü aylı! an vergisi Kesi cekmiş.. — Sâhi! Bizim mağştan dâ keser, du « rurlar.. Bu buhran vergisinin nisbeti ne- dir? Bu tipi siz de tanıdımız, değil mi? Dün. .ya yüzünde olana bitene bigânedir; ve bu bigâneliği iftihar edilecek bir husu « siyet bilir. Bu, bir nevi çirkin hodkâmlıktan baş- ka bir şey olmuyan kayitsızlık, onda, dâ ha mekteb sıralarında iken başlamıştır Tarihten, coğrafyadan muntazaman dön müş, edebiyat dersinde, okuduğu parça ların, kimin, hangi eserinden oldı öğrenmek, bellemek zahmetine kat'iyyen katlanamamıştır. Sonraları, güya adam olup ta sosyete. ye karıştığı zaman, ciddi mübahaseler - den, özlü muhav, fen daima kaçım mış; dinlemek Mecburiy de kaldıkça da, esniyerek tavanın kirişlerini saymak- la vakit geçirmiştir. Bu sebebden, kurumuş bir helvac kabağı kadar koaf kalan dimağile, onun varlığı da bir hiçten iba: Ve ben, böylelerini, dışt bumburuşuk, tadsız, “*<afr bir yomiş vardı tirim. . niya: İçi tüylü, lezzetsiz, iğde r.. Tıpkı ona benzed İ S Fd Pikard şimîi. de denizin dibine dalıyor Bu defa da Büyük Hind Okyanusun- da 3,000 metre derinliğe dalmağa te - şebbüs eden Stratösfer kâşifi . meşhur, Pikard Brüksel üniversitesinde fizik profesörüdür. Profesör — çok serttir ve bilhassa imtihanlarda pek az not ver « diği için bütün talebesi — kendisinden' fevkalâde korkmaktadır. Profesörün imtihanlarda talebesine kargı gösterdiği şiddeti müahâza öden bir Belçika gazetesi, son sınıfa kadar gelmiş bir talebenin profesörün gümüş balığının kaç derece sıcağa müteham - mil olduğu sualine muvafık cevab ve - remediğinden döndürülmüş ve şehadet namesini alamamış olduğunu yazıyor. TAKViM Nefsine hâkimiyeti kaybetmi- yenin sırlı yer görmez

Bu sayıdan diğer sayfalar: