17 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

17 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 İkinciteşrin Son Posta'nın Resimli Zabıta Hikâyesi POSTA Tünelde bulunan cesed î“"' “komiseri —sigarasını yakat» €n, Müfettişe dönerek: ; Hafta tatili pek iyi geçti. Size de '€$gul olacak bir hâdise Ççıkarma: Ük, dedi, Timim saat sonra müfettiş iİle ko- Niser, tünelin intihasında bulunuyor- ?di. “Tünelden çıkarılan - cesede Yaklaştılar, :Ş:-"m, cesedin Üzerindeki battar - Sekerken, komiser: B h :k—" “hıml;lçwmmmımdı. Bu- Mütes, ku ağııt Ht komiser, madam Kur M bir halde buldular: Anlatm, 3 Müthiş! diye içini çekerek âtla ,arm:’:vladı. İntihar ede A GiMiyordum. Güğu eç Bav komiser dedi. Doktora Yüpsın. İsim üt yöncdsük 9tniserle müfettiş, tarladan geri döndüler. Müfettiş: Sibi kabul etmesin, Muayenesini iyiden iyiye ve etraf- Komisere de: — İşte iş çıktı, dedi. Bir vak'a baber alındı. Ben çıkıyorum, İstersen sen de gel Yam bu esnada telefon çaldı. Mü. fettiş, iştttiklerine inanmamış gibir — Ne! diye haykırdı. Tünelde bir ölü mü bulundu? Âlâ, doktoru çağırınız. Ben de hemen geliyorum. Müfettiş, yanında komiser olduğu balde tünele girdi. Feci vak'anın ce- reyan ettiği yere kadar ilerledi. Soan« ra cebinden elektrik lâmbasını çıka- rarak yaktı. Bu aydınlıkta rayların üzerinde koyu bir leke gördü. Orada bulunan polis: — İhtiyar Mister Kuk'un cesedi. Za- valh galiba tünele girmiş ve bağşı ray- lara gelmek üzere yere uzanmış. Ma: kinist te tünelin karanlığında bittabi önünü görememiş olacak. Başı kesil» miş olarak bulduk. Bulan da bir a- mele... dedi. Müfettiş, battaniyeyi tekrar cete- din yüzüne örterken mırıldandı: — Bu civarda 1922 - senesindenberi hiçbir intihar vak'ası olmamıştı. İşin içinde belki de başka bir gey var. Kuk'un karısını da şorguya çekelim, Bakalım ne c:karırız? Komiserle — müfettiş — konuşarak Kuk'un evine doğru yürüdüler, Müfettiş Kukun orada bulduğu bir resmine bakarken karısı devam ediyordu: — Aramızda cereyan eden ufak bir münakaşadan sonra birdenbire — kızdı. Ayakkabılarını giydiği gibi çıkıp gitti. Önun her zaman olduğu gibi spor yap- m_ık için klübe gittiğini zannediyordu m. Aklıma nereden gelirdi ki böyle bir çılgınlığa teşebbüs edecek. Rüyamda görsem inanmazdım. Zavallı bedbaht Kuk! Müfettiş haklı idi. Filhakika hâdise cinayetti, kadın koca- sını öldürmüştü. Müfettiş bunu nasıl keşfetti. Resimlere dikkatle bakınız ve bulmağa çalışınız. Anlıyamazsanız 11 inci sayfada hallini bulacaksınız. yleyiniz, her şeyi ol S nnn SETİALA “Ben bir tımarhane kaçkınıyım /,, Taksim merkezinde Beni Pangaltidan getiren polis memuru “ Haydi kumandan, Allah şifalar versin! ,, diyerek ayrıldı ve merkezde yalnız başıma kaldım Röportajı yapan: (Tercüme ve iktibas — 3ö- Gürrrrrrrr Cevizler caddeye... Bakkal: — O. Gameton Antiteos Diye dışarı fırlıyor. Bakkal bağırmakta devam ediyor: — Utanmazsınız bu cevizlere tekme vurmağa? Vire polis efendi siz olsun bu adamın yaptığımı — görüyorsunuz. Dava ediyorum bunu., Hiç oral; bile değilim. Adamcağı - zâ vaziyet anlatılıyor. Tabif yelkenler suya iniyor. Polise dönüyorum: — Ağabeyciğim, diyorum, kolumu bırak... — Nasıl ötekine berikine- saldırır mısın? — Birak.. vallahi bir şey yapmam.. — Ama bak bir şey yapacak olursan karışmam sonra. Bu defa - adamakıllı ç gdöverim seni.. Arkama bakıyorum, Melik bir hayli ğim kopacakmı Faruk Küçük hakkı mahfuzdur) e Taksim meydanından geçerken , Yüre- ikıyoruz. İşte en tel i gibi çarpı kâğıdı alıyor, ol Komiser uzaklaşmış. Hinzır kaçmak için baha-|züme bakıyor; ne arıyor. Duruyorum. Polis de duruyor. Etrâ- fımızdaki meraklılar da hakeza'. Polis soruyor: — Neye durdun? , — Gözlüklü kaçıyor... Ne 0? diyor. Ne yaptın?. Hiç efendim.. — Hiç olur mu?, — Kaçmaz... — Kaçıyor.. Meliğe doğru koşmağa başlıyorum. | çar: *Polisle bekçi de «dur, dur!» diye ar -|" .. Nerede oturuyorsun? lar. Nihayet Meliği e- lkamd-.m koşı linden yakalı — Yürü, yürü haln.. Melik: — Aman Faruk diyor, yüreğime ine- cek bırak beni! a — Olmaz yürü, yürü! — Birak Allah aşkına! Bırakır mıyın?. Elinden yapışmış çekiyorum. Polis müdahale ediyor: — Beyefendinin kolunu bırak.. — Bırakmam, kaçar. — Kaçmaz, ben kefalet ediyorum.. — Peki öyle ise, fakat önümden yürü elini bırakıyorum. Yolumuza devam ediyoruz. Şimdi Altınbakkaldayız. — Burada da bir bakkalın çuvalından bir avuç mer- cimek alıp karşıdan gelen bir bayanın elini tutup avucuna kokuyorum. Polis tekrar müdahale ediyor. 'Taksimde mekteb arkadaşlarımdan, şimdi Ziraat Bankasında müfettiş olan Nihad Cemale rastlıyoruz. — Nihad! diye sesleniyorum.. Bâkıyor, tanıyor, fakat görmemezli- Be geliyor. Öyle ya, bir polisle bir bekci arasın- da giden adama velev ki eski mekteb arkadaşı olsun selâm verilir mi? Etrafım yavaş yavaş kalabalıklaşı- yor. Birçok tanıdıklar: — Ne var, ne oldun? — Kavga mı ettin? — Tramvaydan mı atladın? — Yol parasından borcun mu var? Diye sual soru » Nihayet Tak-|3 gim karakolu gözüktü. Kalemden içeri giriyoruz. Bizi takib edenler dışarıda kalıyorlar. Allahtan, muavin Nejad yok, Yerine kır saçlı, güler yüzlü biri getmiş. Beni tanımaz. Tehlike yok demektir. Yalnız; mukayyid Enverle Abdülkadir odada-| , Jar, «Ne olmüuş?» der gibi yüzüme bakı- yorlar, Beni getiren pol's tezkereyi u- zatıyor ve imzalatıyor: — Haydi Bay Faruk, Allah Şifalar versin! — Ben Faruk değilim. — Baydi kumandan Allah versin öyle ise! Bekci ile çıkıp gidi İ Şimdi Taksim merkezinde yapayal- nızım.. muavin kâğıdi okuyor, Mukay- yid Enver bir iskemle göstererek — Otur bakalım, diyar. Muavin kâğıdı okuduktan sonra mu- kayyid Abdülkadire: — Al, diyor, bunu komisere çıkar, İkincikomiser Bay Nâac'nin yır,ınıl |h şifalar şimdi beklemeli. E Allah polislere kol duğum müddetce kalem odası arı kova- n) gibi işliyordu mine de sertlikle meram anlatma:; balıyor. Ş Böyle sabahtan akşama kadar değil, yarım saat vinlik veya komi rlik mallah ya çıld almaktan ümidini kesince, yanına gitli ğildi amma, son günlerde b edildi. Onu bekliyoruz. Raporunu y daşın evrakı olacak. Bak, sana — Büyük Duracı sokak 78 nı 'orum: da — Peki otur bakalım.. di alıy . Göz 3 ik memuru Naime ! ki Paltosu çalınan, kocasile kavga eden, yaptırmak isteyen ve daha ne bileyim bir sürü işler n gelen ge Zavallı muavin kimine 1 Bir de polislere aksi derler. Taksim Mmerki yapı , yahud bütün ge- enleri sopa ile di SİNİZ. — Oo0 Faruk, bu ne hal yahu? Ne oldü sana? Bu, ev sahibim Cevaddı: Hiç! dedim. —”*Ne oldu söylesen e ca — Bilmem, beni buray nım?. gelirdiler işte. Benden sadre şifa verecek bir cevab muavinip — Ne olmuşt Muavin yavaşca kulağına fısladı: —— Çıldırmış.. eskiden de böyle hal- leri var mı idi? — Eskiden de pek sağlam akıllı de- ün bütün zıtmişti Söze karışıyorum: — Ben deli değilim.. Cevad soruyar: — Şimdi ne olacak? — Evrak, tahkik memuruna h ın, Pangaltıya iade edeceğiz, Soruyorum: Oradan ne olacak? — Hastaneye gönderirler, — Mükemmel şey. Komiser: Kendi arzusile tımarhaneye git- mek isteyen bir deliye de ilk defa te- sadüf ediyorum, diyor. Kapıdan, ihtiyar, güler yüzlü bir po« iriyor, Cevad hemen yerinden fır- “— Aman Bay Naim, şu bizim etmişler.. Zavallı memur, soluk almadan

Bu sayıdan diğer sayfalar: