20 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

20 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—ai lesin İİ İstanbulda gömülü milyarlar etrafındaki gizli harb —) SON POSTA v HL ŞK A KSK , A ineleri rofesör bana 2000 liralık bir çek uzatmıştı. cebime atıp çantamı çıkardım ve sarılı bulunan elması kendisine teslim ettim düzelterek telgrafa bir Elimi iç . bir kâğ ir kâğıda € Bözlüklerini Geha hnk::lleımı tü :'k Sok sevdiğim Viyanalı bir des- U sabah sizi telgrafla bana tavsiye Hü gy &e “Güştüğümüze pek — memnun: öl Dedi. g Ü endisine teşekkür ederek otur- d Betirhi,, Gsör telefonla bana bir kahve “ilmesi ü en dihi mrini verdikten sonra eğil- Nİ g ak_u“lfrl samimi bir tavırla dizime OB , ü Müzej a dön, dedi, muhterem — İstanbul biş Y'* nüdürü Hamdi bey dostumuzla u(,;ıff’“lşiı)ııım;ın aha BiS9 ederim, devam ediniz. dedim. Terükil 9de ne görüşüldüğünü anlamak boj Boyu beş karış ya var, ya yoktu. O kadar Hava, soğuk ve yağışlı. Topaneden bin- miş olduğum tramvay, oldukça dolu ol duğu halde bir kısım safrasını Karaköy- de, diğer kısmını Eminönünde boşalttı. Eminönü meydanı elektriklerle pırıl pı- rıl. fakat tramvayın buhulu camların- dan haricin elektrik ziyası tramvayın içine bulanık, karığık ve mağmum bir ışık şeklinde, adetâ bulut altında kalmış bir güneşin donuk rengi halinde akse- Tesör, Hamdi beyle büyük bir hür- u_'e silis bir fransızca ile konuşu- s "u_ı.:fal"“'l güzel şehrinizde çok kala- ha Bim, dedi. İki gün Bonra Suriyeye Vermgay Siye mecburum. Antakya ci- ai 4 Zincirli hafriyatını İngilizler maya «Ka'riye camii ctvarında bir evin mahzenini gezeceğiz!, [çmnı sardığım elması teslim ettim. Pro- « Son Posta ,, nın sergüzeşt romanı —-S- fesör teşekkür etti. Sanra; -- Tarih muallimi bulunuşunuz şek isabet oldu, dedi. Acaba Bizans eserleri- iyet parladı. ni hiç etüd ettiniz mi? € bir müddet garib garib baka-İ| — Bir zaman şöyle merak ederek göz- Sonra, pek ağır bir cid-|den geçirmiştim. — Çok iyi. Tarih âleminin ve bütü i! dedi, Çok iyi! Benim mem-| dünya müzelerinin meşgul olduğu mü- Miya Teehpe, SAlişıyorlar, -Orada — bul: kı . Maamafih yarın müzedeki gi uklarına şüphe etmediğim Üt ke Yonlarınızı memnuniyetle görme- T ılı_“'h(ık isterim. Vd çei bey, Zincirlide (Hamorabi) ye GÜğüni, DST Dulu, tme- h;k' 0 civarlı ü durağından kalktı. |Hafif bir ses: — Son Posta, Akşam, Son Telgraf... Ses o kadar körpe idi ki, gayri ihtiyari adü ağını hiç za: arda daha ziyade E- Ga — Çok iy Si ._': :“_f bulunduğunu söylüyozdu. kkcıişıızde bu işlerden anlıyan birine | &' bir mescleye hiç temas ettiniz mi? | başımı arkaya çevirdim. Karışlasaydım, Tn Pr-u esörden, Viyana imparatorluk | sok ihtiyacım olacaktır. Evvelâ dostumun | — Ne gibi? boyu beş karış ya var, ya yoktu. O ka- Lülği e :kâdkmx:.lc muhabereye vakit | yicasım halledelim de.. — Meselâ, dünya müzelerinde Bizans| dar küçük, o0 kadar küçücük bir müvez- Keya x /Bindan dolayı büyük bir noza- Buyurunuz., saraylarından sayılı birkaç eserden zi. İlk dikkatimi sırtındaki mintanı, ikin- ci dikkatimi çıplak ayakları celbetti: mini omuzlarile hafif kaburgals- rını örten mintan: * muhtelif bez por- çalarından - bir değil, üç değil, beş de- |ğil; bir sürü yama vardı. Bembeyaz yüz- Jü, açık sarı saçlı koyu mavi gözlü bir yavru.. Dilenmiyor, çıplak ayağına, yağ- murla yamyaş olan yamalı mintanına rağmen tramvaydan tramvaya atlıyarak ve caddelerin ıslak kaldırımlarında çıplak ayaklarla koşarak, küçücük yaşına bak- mıyarak beş ön kurüş kazanabilmek için koşuyor, durmadan, dinlenmeden koşu- yo*, İ İçim sızlıyor, kendi kendime: — Koş yavrum... diyorum... Hayatta senin nasib ve kaderin de bu imiş. |Ne yaparsın, koş!... | Bir an kafamda, beynimin içinde bir hercümerç oluyor. Düşünüyorum: Ben Ka hiçbir şey olmadığını biliyorsunuz ta- bil.. İstanbulun fethinde, bu kıymetli ve zengin eserler yağma edilmiş olsa, elden | ine biz-|ele dolaşarak gene müzelere İntikal et- Jeri icab etmez miydi? Halbuki ortada Tesgçir diledi ve hemen ayağa kalk Myaşı TT ertesi günü bekliyece; v Bit — Yeda etti, beni de selâmlı: H._.” İaağı Tni — Dostumun sizde emanet bir elması emaiş. Galiba bulmuşsunuz.. — Evet.. — Bulunmuş zat getirip leslim etmenize mukabil kü-|me" Ççük bir mükâfatın ikram edilmesi son | Bizans hazinesinin eserlerine aid hiçbir | derece tabildir. Elmas yanınızda ise şu |Şey bulunmayışı hiç nazarı dikkatinizi ikl bin liralık küçük çeki size takdim e- | selbetmemiş midir? Geceğim.. — Vallahi, katt bir şey söyliyemem. Profesör hazır bir çeki uzatıyordu, Çek, | Çünkü meşgul olmadım, ber ne kadar hâmiline tediye edilmek üzere Osmanlı | memleketimiz Bizans eserlerile zengin bankasına çekilmişti. Tereddüd etmeden Wo.duğu için pek çoklarını gördümşse de., para çantamı çıkardım ve bir kâğıd par- (Arkası var) “:;î’“yt_kîpıga kadar geçiren pro- Prıfı Gdönünceye kadar ben kendi- p £ toplamıştım. Profesörün e ilk defa görüştükleri ve res- 'ukları aşikârdı. Profesörün mü- ğ :':kı—ı olduğunu da anlamıştım. ır mü“]" soygunculuğile Porapalasta “ebiy aa©7 Profesörü arasında zihnimde o lm[&la tesis edemiyordum. Tüşeğ ŞK profesör tekrar salona — dön- t :ıısmf tavana kaldırıp tatlı bir * bir müddet düşündü. Sonra Müştu lı_—_. S At Bizg, Rıı':u".s"i" dedi, muhterem ahba- | Rüni ) Mükâfatınızın derhal verilme- Bu v> iyor. Tzi Üzerine ga; iyari SI $ . . bde bir babayım, benim de bir oğlum var. tabeş #Sllmiştim. zsır'.m,..t':y::;;îk;, Çabu.k lcsı_r ederek ağrıları geçirmesine mu- O, ağlum ki, bu dakikada beni evimde Tükeçi Ml€ gülümsiyen profesörün göz- kabil uzviyette hiçbir zarar yapmamasıdır bekliyor, hattâ sadece bekliyor değil, geç kaldığım zaman üzülüyor bile... Bir en gözümün önüne öldüğüm gün ve onu te- kib eden aylar geliyor. Manzarayı daha tamik edemiyorum, büna Tekiç ;i*;"'_dau beni dikkatle tetkik et- BBunu farketmiştim. St Taşuyıa'la büyük bir hizmette bulun- g: bi ) j Ve SO F Sirkeciye yaklaşırken tramvayda Şid- » 'ğı, Tefvdd(îd__w hi ve rümuz |detli bir karambul oldu. Öyle bir karam» Pfuı U dedim e bul ki, oturmamıza rağmen — kendimizi T ,,;_' SuR mü _x;zî Iî:ı)ıun yere kapanmak- Bi dik. Ne olurdu, t Ti S eşşalMün benden bir talebi Yar. Ha m ea A Ek pi Hülniz takdirde S ĞRE yere kapanaydık ta tramva- e takdirde ayrıca sizi yük- K ahan la Eminönü W Miaaç l | yın arka sahanlığında Eminönütden Üsüş Saşla istihdam — edebilec keciye kadar bir tek satan o Slememi (ç lti ttiy | Cik yavru, yere düşmeseydi ve dişlerini SR, GT ederim. kanatmasaydı... &| K B e Tek hkn_şn—dügımu, Bizinle açık görüş- Bu hâd:se, tramvayda üç beş kişinin î UYurunuz I nazarı dikkatini celb ve merhametini tah- Büz, Mlapı ı rik etti; Te hiş N Gdostüm tarafından çak n acıdı mı yavrum?... v fm - '"!ıımmı Tsatta tecrübe olunmuşsunuz Ü? gjğiz hu;""'“mıunıı Fakat ben mes- lim, “kında hiçbir malümat sahibi Diye sordular. Kat'i bir ifade ile ve dudaklarının 'ki n ince ikl kan çizgisine rağ- n hattâ güler bir yüzle: hayır! — Hayıt Dedi. *i n:î:; derhal; n’iim İz bir iş istemeğe gelmedim! & Maj '*sÖr tekrar güldü: Briş &A:"L dedi. Fakat şimdi bulundu- î Hayır, " memnun musunuz? | gelir. İcabına göre 24 saatte 3 kaşeye ka ar alabilirs'niz. Bütün bunlara ra”men Bu fena ve karışık hava- larda en büyük yardımcı- nızdır. Baş ve romatizma ağrılarınızı geç'rir, nezle kedar beşuştu, ve acısını o ka- sını biliyordu ki, göstermiş u bü necabet tramvayın sekiz on İkişiden ibaret olan yolcularından üçünü Üniz S& de öyl İ öyle tahmi im. Mesl K z ( p â btti gi y lbülir SA EĞRELE | Ç gripi önler. Kadınların | mide ve bölre TeT T A D bi ga aıı;:îırmî[:tr S Na ünan,, sıkıntı vermez ve kalbi m ki belki okuması bile muayyen zamanlarındaki rahatsızlıklarına da iyi Yüt *Yür, ql"""ül. b Vazifenizi sormuyorum. Ha- kat yyen yor.naz. ? n? 'sbir meslekle mesdul olma: YY y Küçüğü yamma çağlırdım: #ğlum adın ne senin?. “Son Posta,nın Hikâyeleri Sayfa 13 Ona gök bile ağladı Yazan: Salâhattin Enis küçük, © kadar küçük bir mivezzi.. ne kadar, ne kadar d çok Mehmed var, Mehmed ve Mehmedicik, lisanır a ne ulvi ve mukaddes bir rümuzdur. Meh- bu medeik, Mehmedcik âbidesi, Tümuzun ayrı ayrı ifadeleridir. Küçük Mehmed, parkm önünde vaydan atladı. Tramvay camını ) buharı pardesimün yenile sildim ve nun aslak kaldırımlârda çıplak ayaklar le ince senini tekrar İşittim: — Son Posta, Akşam, Son Telgraf!... O zaman gayri ihtiyari tramvayın dur- masından istifade ederek ben de tram- vaydan indim. Mehmed!., diye kendisini ça gazete almak istiyen bir müşteri © mu sanarak insiyakt bir hareketle clini gazetelerine götürdü. Kendisinden — bir gazete aldım ve sordum: Mehmed!... Senin kimin var? Neye soruyorsun amca?... dedi Neye soracağım?.. Merak © verdi: lece bir anam var. Babam ve n varmış, fakat anların hep: müş. Şimdi biz, annemle ikimiz kalmıs şız!.. Ben onu fazla muztarib etmemek suallerimi fazla tamik etmiyorum. o, gösterdiğim alâkadan mütehassis cak ki sözüne devam ediyor: — İki de büyük Hep Ü- im de... arbde ölmüş; fakat anam imedi, muhakkak bir gün ge- <.. diyor. — Ben, onu hatırlamıyorum Ben doğduğumdan birkaç ay sonra ölmüş. — Ne iş yaparmış?... — Küçük bir kâtibmiş... Ölünce bize 300 kuruş maaş bağlamışlar. Onunla yavaş yavaş konuşarak Alem- dar yokuşunu çıkıyoruz. Küçük Mehmed, şehrin kaldırımlarını gdolduran bu kadar binlerce insan içinden kendisile bu kadar yakın- dar oluşundan müteha cak ki hattâ gazvtolerini satma, ası! vazifesini bile devsm ediyor. is vıl, yani ünütmüş, — sözlerine — Bu zamanda 300 kuruşla iki can , sskisi gibi çamaşıra, tahtaya Ayakları tutuk... Onun — Ne gezer?.. Mektebe gidersem 3- namla ben' kim geçindirir?. Sultanahmed tramvay durağına gelin- İce orada kendini tutamadı. Beni bıraka- bağırıyordu: —. Son Posta, Akşam, Son Telgraf!... Zannederim ancak bir tek gazete sata- i, yahud hiç satamadı. Çünkü tram- vaya girmesile iramvayın kalkmasını akip kendisini tehlikeli bir hare- ketle basamaktan atması bir oldu. Bir an durdu, etrafına bakındı, gelen geçen tramvaylara baktı. Vaktin geç olması hasebile, bir iş yapamıyacağına kanaat getirmiş olacak ki, oradaki bakkallardan birisine uğrıyarak yarım kilo ekmek, biraz zeytin aldı. Sonza yemişçinin ö- Ç O'dum B j İ ' S neğa H Gı'l “ı ı Israrıa ısteyın'z ğ — Mehriedi. ;; diye: cövab verdi ». ah y Bir an düşündüm ve kendi kendime: ıwm:nıı_ıuml idim. — Ah, yarabbim'. dedim.. Nrktyedıl birdenbire — vüzünde — bir nünde uzun bir lâhza durdu. Üzüm küle. (Lütfen sayfayn çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: