30 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

30 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa SON POSTA aa A L Türkiyede bugünkü hayat (6:Zestekar| 1 Bestekâr Salâhaddin Pınarı, çoğunuz, 2 Talimhane meydanımda, dört odah yemi, ve aydmlık bir apartı- "” hattâ çoğunuz değil, hemen bepiniz * manda oturan Salâhaddin Pımarı ziyarete gidenler, onu ekseriya, tanırsınız. gok sevdiği kitablarıma eğilmiş bulurlar. Salâhaddin Pınarın, husust haya tındaki sayılı zevklerinden birisi de, ha- Bestekârın hususi hayatına ka- Salâhaddin Pınar, hususf hayalı nda, çalışma; üyük bir zaman İ 4 * yat arkadaşı Bayan Sabahatle birkaç parti iskambil oynamaktır. Kâğıd 5 *“ rışmış bulunan mühim — şahsi- 6 ” mıştır. O, yeni bir eser yaratma k -kîıkışîmy;uînb:’ı:rd:rğıl İ'-"rîlx oyunlarına pek akıl erdiremediği için altmış altı partileri, üstadın bütçesi - — yetlerden birisi de Tontondur. Çok se- — lıştığı odaya kimse ayak basmaz. Çünkü tamburla titiz bir dikkatle delul.nm nin masraf faslında, hayli kabarık bir yekün tutmaktadır. Fakat bestekâr, alt- — vildiğini bildiği için, şımarık Tonton — denenen yeni bulunmuşç nağmeler, hemü x, dinlenmiye lâyık bir eser kıvamıma Miş altıdan pek zevklendiği, ve çok sevdiği zevcesinin hatırını kıramadığı için, — Sahibine hergün birkaç tan naz çek- — kavuşmamıştır. Binsenaleyh, çalışma sa atlerinde bestekârın yanından kaçanlım, bu ziyanlara daima gülez yüzle katlarımakta, ve her oyunun sonunda, sevimli — tirir! sadece onu rahat bırakmı: ü r zle b t ! Ş sayılmazlar, henüz akordsuz bir saza bonziyen mm- bir l—evckhnılle meşhur al_ı sözünü tokrar lamaktadır: Salâhaddin, Tantonum bir suikasdine — tamam bir şarkıyı defalarca dimlemek felâketinden kurtulmuş, ve kendilerimi «— Gülü sevan, dikenine katlanır!» Uğrayıp ta canı yandığı zaman, ayni — de rahata kavuşlurmuş oluriar: Yani ka çan da kârdadır, kaçıran da.... mütevekkil tebessülmle ayni sörü tek. Tarlar: x— Gülü seven, dikenine katlanırk 7 Fakat Salâhaddin Pınarın, tamburunu, sağe çalışmak Salâhaddin Pınar, herkesin sabah yaptığı bu işi, akşam görür: Bestekâr, 9 Bizlikte traş elunduktan sonra, birlikte sofraya otu- * yeni eserler yaratmak maksadile değil, parmaklarının " © sırada, sade kendisini değil, etrafındakileri de traş ettiği için, zevcesi, " rulur! Karınlar büyük bir neş'e içinde doyurulurkem, yüksek melekesini arftırmak arzusile eline akdığı zamanlar — hergünkü hayatlarının programını anla tırken: sofrada yemek yerine birbirlerini yiyen bedbaht - çiftleri da vardır. Kendisini en çok seven, ve kendisinin en çok — — 1IB, traş saatidir! der. O saatte, Salâh, bir taraftan kendini, bir taraftar da — acırları.. sevdiği insanın söylediğine bakılırsa. onu asıl 6 zaman din- — bizi traç eder ve bu suretle... lemek Ikzımdır! Tertip eden: Naci Sadullah, fotografları alan : Cemal , Gelecek defaya: Şoför 10 İşe gitmeden evvel, o gece çahp okuyacağı eserleri dikkatle tesbit eden Salâhaddin Pınarın 11 Bestekârın, çoğumuzun bildiğimiz, tamdığımız hali budur. Sarâhaddin Pınar, hor gece, saat *" masasından düört şey eksik olmaz: Kokularile ilhamını kamçılıyan çiçekle, her sigara ile değiş. Te 19 da çıktığı bu sahneden, ancak gece yarısı iner, Diyeceksiniz: tirdiği ağızlıklar, sigara paketi, ve tambur!.. | — Ne âlâ iş... Beş saat çalış, mürelfehen yaşa!. Fakat o sayısız kahırları, güçlükleri olan sahnede Salâhaddin Pınar, niçin sade beste yapmakla iktifa etmediğini soranlara diyor ki: | beş saat çalışmak, yirmi dört saat yük taşımaktan daha yıpratıcıdır. «— Hemen bütün güzel san'atlarla meşgul olan san'atkârlar gibi, bestekârın da, «kâr» la bütün alâ- | İnanmıyorsanız henüz çok genç bir yaşta bulunan değerli san'atkârın yüzünü dolduran çizgilere kası, taşıdığı parlak san'atın sonundaki edattan ibarettir. O istihfaf edilen meyhane sahnes', bana ayda | bakın: Mütevazı refahının ona neye malolduğunu anlarsınız! Ondan pek kârlı olmuyan bestekârlığı vasati ve asgari 300 lira kazanç temin edebilecek kadar cömerddir. Halbuki iş yalnız bestekârlığa | bırakmayışının hikmetini de sorarsanız, gönlünü nağmelere bağlamış bulunan ince san'atkâr, size kalsaydı, bizim cebimiz de, konferans salonları gibi tamtakır kalacaklı ve hakkı telif koparıp ta karın | ayni tevekkülle, ayni cümleyi tekrarlıyaçaktır: Hoyurabilmez için ömrümüzü mahkemelerde geçirecektik. Bin aenaleyh kabul edilmesi lâzım gelen acı «— Gülü seven, dikenine katlanır! bir hakikattir ki, sade bestekârlığı değil, her giüzel denilen san'atı, mutlaka kötü sayılan bir iş geçin- diriyor4

Bu sayıdan diğer sayfalar: