4 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

4 Ocak 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 İkincil-ânum v arintammrze —- — eaaaaarır e— — -— “ Ben bir tımarhane kaçkınıyım!,, ÜeaieenHeğeadm aei Mezarlıklarda yatan 30 senelik muallim * Ya bu adam kendisini 30 senelik * * muallim zanneden bir deli idi, yahud dı.ı devlet hizmetinden hususi bir sebeble ihraç olunmuştu, kendisi macerasını nakle hazırlanırken ben bu noktayı tedkike karar Röportajı yapan: (Tercüme ve iktibas haklı mahfusdur) —— Uyumaz Mmuyum; mor. Yirmi beş gündür ilk Geta y Tum düşür olur — Bunda kabahat Senin. Burada oturup Tuyordun. —.Bey, Ribi sevi - Kalemde yordun. hastalar din. N de K Başka EBİbİ değil - demeye kaç. e — Ah kaça Taydım. B—Tî B funun böyle ol ’şk“ kaçmakta ;“n“ Seni kâtib kadrosuna alacağım, ya- alacağım diye savsakladı durdü. Âr- yan, m. Tü miydim im. Bu- r muydun? er bahşiş veriyorlardı. Hade- ,:;İtr!e beraber sana da elbise yaj 'du. Bütün bunları teptin. Ufak - bir d'? için kaçtın gittin. Ama «Bey» soyle- , lıli_ım.n dönüp dolaşacağı yer —gene Tkçü dükkâmıdır, dedi. — Allahını seversen Salamon Haşı bırak, Git işine., Muhavereleri bana Na lmece gibi geli- Çayı filân unutmuştum... (Nihad bey) beni ikaz etti: — Çayınız soğudu. İçtim: Berbad bir şey.. çaydan ziyade T $€ye benziyor, bıraklım. Güldü; — İçemiyecek misin? - Hayır., > Sen galiba sefalet çekmemişsin.. — Çektim ama.. böyle çay İçmedim. y Alişırsin eçlâd alışırsın. Ben de vak- senin gibi idim. İçeceğim çayı husu- Sürette demlendirirdim. Girdiğim lo- —lalinıı Mutfaklarını görmeden — ye- K yemezdim. BÖK Tet mi ediyorsun?. Dur başını anlaşı MSAM, başımdan geçenleri — sana &yım. Vakit geçirmiş oluruz C"'"ndm bi Tdı, b ir paket köylü sigarası çı- Ana uzattı: — U bakayım evlâd. — Tetekkür ederim, kultanmam. — Ne âlâ. sen beni tanıyor musun? ir / *dam mutlaka yarı deli, yarı akıllı bile::ır olacak. Kim olduğunu nereden DM""_şım_' Ama da sual sorüyor ha!. Dw“'" Yüzüne bakıyorum: Gk ai ” Fesik saçlı, Bismark bıyıklı, ça- iz Sür kaşlı, kulaktan gözlüklü 50-55 lik adam, Yî*_'""ün heyeti umumiyesi yargunluk ”ıhîl izlerile dolu... Fakat hatları, k münevverlerde gözüken bir şekil- C6 Güzel konuşuyor. rür!v'uîm' Giye söze başladı, ıunr,mum' Edebiyat Fakültesinden me- ü » edebiyat ve felsefe doktoras: ver- debw:"l'z Sene muhtelif mekteblerde e- ut "_'_ felsefe hacalığı yaptım. Bu- yi eğiş 'da bulunaniarın dört- talebemdir. Türkiyede İr stanbul Da- oĞ Na n ve Arab edebiyatına Vebilir; adar vâkıf bir kimse yoktur di. Snmn.îr. Öyle olduğu halde en sonra bir )“YĞİUI kaldım. Bir çuval altımda, e 'e Üstümde mezarlıkta yattım. bugün yatacak başka yerim yol ye gelinciye kadar g mezarl k Düşün evlâd 30 sene didim anı, beynini istismar et... Beni teselli eden, y hanimla kanssan verdim. Farak Küçük müarhanede bir lüboratuvar serdleşen bir mey kaldı.. mey deyıp gEÇ- rme evlâd, dünyada onun kadar yârü ve- fakâr yoktur, evlâddan, damaddan, ana- | | dan, babadan daha şefiktir o... | | Kadıköyünde Mahmudbaba türbesin- Sehatkâr olması beklenen bir genç Ankaradan İlha- luyor: — Muvajfak ola- sak mıyım? Haval mevzular- la meşgül olmak muvaffakiyet ihti. mallerini kırar, S- batkârlığı, — inad #dnertebesinden a- Hayat zor'ukları ve yaş farkı Ankara okuyu- cularımızdan — İn met soruyor: — Muvaffak ola: cak mıyım? Küçük yaşta ha. yat — zorlüklarile karşılaşanlar, bü- yüdükçe bu zor- lukların — azaldığı- nı görürler ki bu da muvaffakiyete yardım eder. Muvaffakiyet için fena tesadüflerden korunmalıdır Burdurdan E. R. B. inisyalini taşı- | yan — okuyucumuz da şunu soruyor: de, Üsküdarda Karacaahmed mezarlığın- da beni teselli eden bir o kaldı. Darülfünunda doktora yaptığı eden bu adamın sözlerine inan ? Gerçi konu ündü. Yersi kaldığı için bura ğini söylüyordu, sü iddia sı düzgi kendi arzusile geldi dlüyordu. ama, bi yalnız bazı hiç umulmadık bır pi Bunun da onlardan htimali nuşuy' zami olması Çünkü 30 sene canın bu v yoktu, Devl den hizmet eden her ferde çalışamadığı zamanlar tekaüd maaşı veriyor. Halbuki Bay Nihad görünüşe nazaran istifade edi:- lir bir çağda idi. Lise ve örtamekteblerde İkıyamet kadar münhal muallimlik var- ken buna iş verilmemesinde elbette b'ri |sebeb olacaktı. 30 senelik muallim zanneden bir de | Yahud da başka bir sebeble devlet hiz-| metinden ihraç edilmiş biris: idi. | Maceralarını dinliyecektim. Fakat işın | içyüzünü de ne yapıp yapıp öğrenecel İtim. Evet ben buraya gördüklerimi, duy- | duklarımı yazmak için girdim. Fakat her |düydüğüm şeyi de mahzi hakikat diye | yazıp okuyucularıma yanlış bit fikir ve. |remem a... O da susmuş, gözlerini tavana çevir-| miş düşünüyordu. Bir müddet böylece | durduktan sonra sordum — 30 sene muallimlik ettim diyorsu- nuz, meslekten ne süretle in |Siz? Tekald mü oldunuz, İstifa mı etli. k etti. niz? | — Açığa çıkarıldım. İ — Yanılmıyorsam açığa çıkarılanlara açık maaşı verilir, 5. ur, yahud da tekaüd olur. | a ya bir |3 ay yere tayin oli Sizin vaziyetiniz? Gözlüklerini çıkardı, hohladı, kurula- klı. Beni baştan aşağı süz- meğe başladı AMaceralarını kadar böyle bir suale maruz kal- Hiç beklemedi beaziyordu Ben eğe başiadım. anlatırken | madığı anlaşılıyı bu sual, afalla de onu te Bu adam gayet acıklı bir v miş olabilirdi. Fakat bunda kabahat ac yetin mi? | İ era ge ba kendisinin Bunu anlamak, Bir, di suçumuzla mutlaka âzımdı. d < e| insat ğ | Otomobil altında kalan före, tram- ği kesil kalan adam şuna buna ka- n vatımı evi yanıp sağıma, soluna baksaydı, Şi kesilen atlamasaydı, ti maruz kalan evini sigorta ettirseydi, bü- » damla ra — İstikbatim na- sıldır? Sık meslek e- | Biştirmemek ve dürüst bir karak- tere sahib olmak şar! muvaffaki- yetleri fena tesadüflerden korumak jcab şimdi | da aşağı yukarı 3 hasla gayet düzgün ko- eder mvan Tutumlu ve kenzatkâr bir genç Konyadan Bar. reddin isimli oku- yucumuz suda şu — Muvaffak ola- cak mtyım? Ameli — işlerüc çalışanlaz tutumlu ve kanaatkâr olur- larsa kendi sahala- rında muvaffak ol- muş sayılırlar. sörgü- Son Posta Fetoğraf fahili kuponu DİKKAT Fotograf tahlili için bu kuponlardan $ ödedinin gönderilmesi şarttır. tün bu felâket dediğimiz şeyler vukua | gelmiyecekti Hügo ne güzel söylemiştir: L”homme aujourd'hul söme ta camse Demain Disu fait mürir Velfel Bay Nihadın da bu âkrbe kak kendisinin de büyük bir mes'u Fakat kim bilir belki de rayı dinlemcden hüküm hissesi yoktur. Macet vermekt et m, diye sükütu boz- ad be dum, Sustt Kusura bakma evlâd, daldım. Zaten aklım başımda değil.. sabahları bir ikı tek atmı ca kafamı topüyamam. Bir olsa, bak nasıl kendime gelir- dim. Zaten mey olmadıktan sonra haya- tit tadı kalır mı? Son nefesimde bile bir yudum su yerine bir yudum mey veril- mezse Mezarımda kemikletim rahat et nuz! Tarihden sayfalar : Ahmed paş » bilseydi buraya Yazan: 1596 senesinin 21 Birinciteşrin günüy- dü. Niğbolu muhafızı Hafız Ahmed Paşa Yaskerlerini kalenin dışarısına çıkarmış, ordugâh kurmuştu. Eflâk illerine doğru akınlar yapmak üzere son hazırlıklarını bitiriyordu. Çünkü Etflâk voyvodası Mihal gene Osmanlı imparatorluğuna kafa tutuyor; ikide bir Tunayı geçerek yağmalarda bu- lunuyor, bir türlü yola gelm'yordu. Bun- dan evvel de Osmanlı himayesine girdiği halde biraz sonra düşman tarafına geç- miş, Avusturya ile Osmanlı imparator- luklarından hangisine hücum edecekse diğer tarafa kuyruk sallamak siyasetini güdüyordu. Hakikatte tün — maksı Eflâkta kuvvetli bir beylik kurmakla ka!- mıyarak Transilvanya ve Besarabyaya doğru memleketini genişletmekti. Mihal maksadına varmak için hile, tu- | zak, klanmük veya ihanet gibi sıtaları kullanmakta miyen bir adamdı. Bu sefer Niğboluda hazırlıklar yapıl- dığını, oraya sert ve iyi idarec: bir ku- mandanın geldiğini duyunca gene hileye müracaata karar vermişti. Kendizi gibi kurnaz hattâ küstah olan bir adamını Hafız Ahmed Paşaya gön- | derdi. | Bu adamın adı Dimo (di. Dimo Eflâk voyvodasının bir mektu- bunu aldı. Beraberinde hediyeler ve Üst- leri kırmızı çuha kaplı birkaç araba ol- duğu halde Tunayı geçti. Hemen etrafı- nı saran Türk akıncılarına: — Ben Mihalın elçisiyim. Hatız Ah- med Paşaya bir mektub götürüyorum. Birçok hediyeler de var. Şu arabalardak! ise para sandıklarıdır. Mihal bundan sön- ra Osmanlılara kulluğunu ilân — etmiş, K Okd .Seyriisef#r Karakolları Vücude getirilmeli Son günlerde memleket dahilinde vu- Ku bulan otomobil, otobüs, kamyon ka- zalarının sebeblerini araştıran A, Ala- dağ isimli şoför bir. okuyucumuz bize yazdığı bir mektubda diyor ki: — Sebeb orladadır. Muhtelif şepirler ve kasabalar arasında işleyen bu gibi ve- zalti nakliye tam ve kat'i bir mürakabe altında tutulmuyor. Bu mürakabe ancak şehir veya kasaba içindedir. Kamyon ve- ya otobüs şehir dışına çıkınca bütün ka- r an tereddüd et mez. Tek bir vasiyetim var: 'Tabutumu Balıkpazarı meyhaneleri ö- nünden geçirsi: musalla laşı yerine bir meyhane tezgâhına koysunlar da öy le talkın versinler. Mezarıma kadar ge k dostlarıma birer kadeh mey sunsun- | hayatını öğrenmek İsti- yordum, vasiyetini değil Kendısini hali- ama kadar bir sürü lü- bahsedecek. (Arkası var) Ü) fasan bügün sebeb tobumunu eker, Allah yarın neticeyi yetiştirir. yıdlardan sıyrılıyor. Şoför istadiği gibi ha- reket ediyor, makine istenilen şekikde kul- Tarulıyor, virajlar göz önünde — tutulmu- yor. Bunlara bir de yarış heveslerini ilâve etmek Jârımdar. Bütün bunların önüne geçmek, - şehir dışlarında kamyon, otobüs ve ötomobll Kazalarına mani olmak için bir tek çare vardır. Devletin birçok deyyar memurları var- «dir ki, bunlar yaz kı şehirden şehilre, ka- sabadan kasabaya geser, dururlar. Dahi- lye Vekâleti bu gibi memurlara bir salâ- hiyet vermelidir. Şoförlerin en ufak ku- arları inde dü â ikaz, bi- bilmelidir. anı Ahmed Paşa kendisine baskın verdiren elçiyi görür görmez: «Sen, sen ha! Bre mel'un, ne cesaretle karşıma çıktın?» diye gürledi. Di- mo sararmıştı. Ahmed Paşanın şimdi sadaret kaymakamı olduğunu n intikamı... * gelir miydi? vergisini peşin olarak göndermiştir. Ay- rıca Hafız Ahmed Paşaya söylenecek şartlarım da var, Dedi. Dimoyu Niğboluya götürdüler. Onların arkasından da Eflâk vayvodası Mihalin yirmi bin. kişilik bir ordusu Tu. nayı geçti, fakat kimse bunun farkında olmadı. Hafız Ahmed Paşa düşman elçisine heybet göstermek için onu ordugâhın or- tasında kabul etti. Ronk renk elbiseli, pala bıyıklı yeniçerilerin, binlerce sipa: hinin saf saf duruşları gürçek! hey betli bir görünüştü Dimo Hafız Ah e çekildi. Fakat biraz sonra sandıkların rindeki kırmızı çuhalar kalktı. Yanların: da sürücü gibi duran adam'ar konmuş ca ydana toplar çıktı. Onların fitil yer. lerinde çakmakların kıvılcımları görül- dü ve namluları dört tarafa bakan top lar, hep birden müdhiş bir surette gür ledi. Ordugâhta korkunç bir hayret vardı Askerlerden birçokları yerlere serilmiş lerdi; zabitler oraya buraya koşuyorları soğukkanlılıklarını muhafaza edenler kı lıçlarını sıyırarak topçulara hücum edi yorlardı. Fakat bu sırada Tuna yolundan yerleri sarsarcasına ilerliyen binlerce süvari gö ründü. Bunlar Eflâk atlılarıydı. Hepsı de yalın kılıç geliyorlardı. Türk ordugâhı müdhiş bir baskına uğ: ramıştı. Mihalin ordusu kendisini bir - türlü harb haline koyamıyan Osmanlı ordus:- (Devamı 13 üncü sayfada) —— L en ned Paşa ile müzaka. üstler sandık g- bi lan tahtaları yere a Bu gibi memurların ikaz ve ihtara sa- Tahiyetleri olduğunu, şikâyetleri netice- sinde cezalanacakdarını göz önünde tutan şoförler, bittabi dikkat ve basiretle hare- ket edecek, aykırı bir şekilde çalışmıya- caklardır. Bunun için yol üzerinde bir nevi seyrü- sefer karakolları yapılmalıdır. ki, bu sa- lühiyettar memurların şiküşetleri dernal nazarı dikkate alınarak lüzum olan mua- mele görülsün. * OKUYUCULARIMIZIN SORGULARINA CEVABLARIMIZ Çanakkaleden bir eşya nakli meselesi- me dair mektub gönderen okuyucumura : — Mevraubahsettiğiniz müessese husu- Si bir mücssesedir. Binaenaleyh neşriya- fımızın ne tesir yapacağını kestirebilirsi- niz. Birçoklarının yaptığı gibi siz de mü- esseseyi dava edip tazminat isteyiniz. An- cak Mmalımızın harab olduğunu isbat ede- cek mevkide bulunmanız lâzımdır. * Ankaradan T, A. rümuzlle mektub sön- deren ekuyucumuza : - Mektubunuza imza ve namışsınız, bü bizi mel retmekten menetti. Diter bir siçara paketi elinize daki numara ve ma İ arlar İğ sine MÜFG tazminat İstemelisiniz. sarih ubunuzu naş- araftan böyle zeçer geçmez g

Bu sayıdan diğer sayfalar: