10 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

10 Ocak 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—10 Mihüikânun B N el . EL a d eee a ıl '_77"-x İstanbulda gömülü milyarlar etrafındaki gizli ON POSTA harb İ ÖB E_Yüblü Halid son derecede zeki, malümatlı, okumuş yazmış, zarif ve temiz giyinmiş mdı. Bana bir iyilik yapıp yapmıyacağını sorduğum zaman: “Hay hay, dedi. « Son Posta ,, nın sergüzeşt romanı -57 — olacak iş mi? Her türlü te- Yaparak mutlaka bir çaresini #zmettiğimi söylemeğe hacet l ü vermek bizim işimizdir.. Siz hele söyle- yin bakalım, azizim.. Bıçak işi mi, yanı, kodes işi mi? Yoksa zekâ işı mi, yani ka- fes işi mi? Halide Mister Tomsondan, evinden ve oradan maharetle alınacak kabartma taş levhadan bahsettim. Bunu elde etmek için 200 liraya kadar fedakârlık edebile- ceğimi söyledim. Halid şiddetli bir zekâ parlıyan gözler- le bir müddet düşündü: — Müuhterem beyim! dedi. Sizin maha- retle almak tabir ettiğiniz, buz gibi aşır- mağa benziyor. O bizim mesleğimiz de- ğildir. Bu levha nerede imiş? — Şüphesiz evin duvarlarına asılmış levhalar arasında.. BT '—I Eyüblü Halid: — Bu olsa olsa Fantoma Mehmedin işi! dedi. Bize gelince iş değişir, o şekilde Âzizim Moiz 'efendi, verdiğiniz kıy- düm, ge 0*ta çok teşekkürler ederim.. de- Su halde sizden bir ricada buluna- FFE b rullah oğlum, buyur. Şu hale Nazaran benim sizi görmi- Yarın akşam değil, öbür gün akşam : Niçin oğlum? g.&d— Santa via tablosile birlik- Ş ünü a aakancenli anrasda Ml—:nn doğru tutmaktan artik .'.hıı. Bir enfiye daha çekti, du- buruşturarak hayretle yüzüme ba; Müddet baktı: Öyle :l: zannetmiyorum ama, madem k! İYorsunuz, k S Bekliyoceğim., 'dedi, f# f a aşırmalı ki hırsızlık olmasın. EŞRUR EYÜBLÜ HALİD BİR Hayretle sordum: n ÂNTİKA MESELESİNİ NASIL — Cidat mi söylüyorsunuz Halid Bey? BİR Bu nasil olur? : HALLEDER? — Basbayağı.. Durun bakalım hele. ..Mmhtl Molz efendinin yanındar. sor. Boks Timi payeYtcaN içinde çıktım. Nuhun ge-| Müsabakaları hakikaten- bizi tçinde boğuimamıza ( M T el enyleda) & Bayağt yü meçhüller tufanmın Üstüne | L YA a a ledet ile Denizden Necdet Yor, zdürmiye başlamış bulunu- karşılaştı. Maltepeden Necdet galib geldi. hqî: Evvelâ şu (Santa viâ) denllen mu- | kuletiden Nihad İle Barsadan Ahmed Çevik S Yolun izini el iş bulunu. |karşılaştı, Nihad galib geldi. Kuleliden Va - Yorduk, eei hidle Maltepeden Ali karşılaştı, Al! galib gel- Vükü di. "“ilırıg,,ç.ı Barib tablatlı Mister (rommson Nu | L L N L a an Ferld İle Dursadan Saba- Ziyaret ederek Santa via tab- |»2 âdin karşılaştı, Ferid kazandı. Deniz İlse dim g. SEYTİ temaşa edemiyeceğimi be- İsindon Eftal le Maltepeden İzmall maçında de aklım kesmişti. Esasen ne bu zatı Eftal kazandı. Kuleliden Hicri ile Bursadan e |Kenan karşılaştı, Kenan galib geldi. ha her ı...;;:'_h":::h münasebeti ge L l en İzzet ile Deniz İlsesinden Kad- Onun K ri karşılaştı ve İzzet “kazandı. Maltepeden İzahat için, daha ihtiyar antikacı bana Nş.'—'klen kalbime meşru olmıyan Müracaat etmeğe mecburiyet hâ- & Slacağı ı—hh'”“ kıymeti olan bu kabartma ta- q Tomsonun, o kimsenin gireme- kalesinden gizlice almak lâzım geli- Bu İŞİ İse bittabi ben beceremezdim. wm Orhan ile Bursadan İsmall maçın- .Ğ:m..d, bu işte ehil olan mahir bir| — y çaxıkakalara bugün de devam edilecek - N"'lhnrkın aklıma hemen komiser "tir. Fınal karşılaşmaları da perşembe günü Ot Stavile beraber gördüğümüz ve | Beyoğlu Halkevinde yapılacaktır. N;"'M_N?n' Liseler arasında atletizm âman kurttur! 333' tanıttığı meşbur Altındiş Eyüblü müsabakaları leşu'. Bizim kom'serin zekâ ve | Beyoğlu Halkevi bütün iiseler arasında bü a takd ettiği adam her halde yük hir atletizm birinellikleri — tertlib ctmek Simaf olmak lâzım gelirdi. Binsen- ::n Lise Iîo;ırı ıuhlş:uh:ıuım::-m ğ Komiserin bu kadar medhet- | tirak ettiği bu toplantıda esas olarak bu mü- Doğan ile Bursadan Nadir karşılaştı. Doğan galib geldi. Denizden Şevket, Bursadan İh - sanla karşılaştı, Şevket kazandı. Kuleliden Babri İle Mültepeden Edib karşılaştı, Sabri kazandı. Kuleliden Nuri rakibi gelmediğin - den sayı hesabile galib ilân edildi. Malte - ıpedın Cihad ile Bursadağ Örhanın maçı, Or hanın gallbiyetile bitli. Denizden — Fethi lle Maltepeden Necdet maçını — Pethi kanaati gelmişti. Bizim için İ Ti r # & kısa yol gibi görünmüştü. Bü tah-| — Beden terbiyesi hacalarından bir idari ko- hiç de hata etmemiştim. Ancak "* teşekkül edecek, Beyoğlu Halkevi de - müsabakaların tertib ve ihzarı için ayrı bir Balidi İstanbulda bulmak kolay Komlte ile çalışacaktır. Mekteblerdeki atle - Biz A değildi. Fakat bu kadar meşhur tizm vaziyeti göz önünde tutularak İlk mü - Tnüzet bulamarnak da mümkün ola -l*nbıı-ınnn programı çok geniş olmuyacak - ya, tır. İçiE Liseler arasındaki atletizm müsabakaları ' |23 ve 24 nisanda Kadıköy veya Taksim stad gördüğüm için yüzünü İlarında yapılacaktır. Kral kupası maçlarıvın üçüncü teru biti İngiltere Kral kupası maçlarının üçüncü turu dün 32 takım arasında yapılmıştır. Büyük takımların hemen hepsi dördüncü tura kakmışlardır. Arsena): 3 - Bolton: 1, Birmingham: 1 - Blackpool: 1, Brentfor: 3 - Fulham: 1, Chari- fton: $ » Candiff; O, Chelsea: 0 - Everton: 1, Derby: 1 - Stoke City: 2, Hadersfild; 3 - Hull City: 1, Millwall: 2 - Mancster: 9, Nor - wich: 2 - Aston Villa: 3, Preston: | - West- ham: ) Sanderland: Watford: 0. Kömİser Ahmed Suavi tle o | günü Kara- Siyizeemn Mağda v .hnlım Vasıtasile onun tanıdığı Zambo Sikbanığa tekrar haber gönderdik. Pat- Meş 'ki araştırmalarımızda bize de- Yar b:.'“lı olan çopur yüzlü Rumun tek- Meşhur gönderilmesini rica ettik. İşte Mmırblü Halidi bu Rum vamtasile R ğ *ılıı:': Eyüblü Halidi bulmak istediğimi - B © kendine mahsus argosile: y'*!ih bir adamdır! demişti. tirdi> 'ola?, Sizi de mi mandepsiye başs - .::""“' Eyüblü Halide bir işimiz için t etmek İstediğimizi söyliyerek lidiç Sttim, Pilvaki meşhur Eyüblü Ha- ı._,_lî':esı Bünü öğle üzeri Asmaltı mey- & Zeki, h birinde buluştuk. Son dere- Ve Malümatlı, okumuş Yuzmış, zarif Biyinmiş olan bu adama bize Ü SHĞi Makul bir ücret mukabilinde İyilik Zaman e5 APP yapamıyacağını sorduğum #öyle cevab verdi: e İ ”"hv'ı-ı.m.upııımıyı kazandı. | NEOKALMINA Grip, Baş ve Diş Ağrıları, Nevralji, Artritizm, Romatizma Yalnız söyleyin bakalım, bu iş bıçak işi mi, yoksa zekâ işi mi? Evvelâ söyliyeyim bakalım; bu Mister Tomsonun evinde telefan var mı? Derhal garsonu göndererek oradaki bü- yük bakkal dükkânlarından bırinden te- lefon kataloğunu getirtti. Hemen Tom d son ismini aradı: — Tamami!. dedi. Ve cebinden çıkardığı küçük bir deftere Mister Tomsonun sa- rih adresini kaydetti. — Randevu yeri bulundu! dedi. Şimdi plâna gelelim!.. Ben işlerinde bu kadar pratik olan bu adama hayretle bakıyordum. O birbiri pe- şine iki kadeh yuvarlarken derin derin düşünüyordu. Bir taraftan: — Bu kesad zamanlarda ayağa gelen bir iş reddedilmez. Her şeyin bir çaresi olduğunu galiba Napolyon bile söyle- miştir, diye söyleniyordu. Nihayet: — Halledilmiştir, diye bağırdı. Sihha - tinize idarci ekdah ederim. Bir kadeh daha yuvarladıktan sonra: — Bu taşı bana iyice tarif edin bakalım beyim dedi. Ona kabartmanım antikacı — Moizden dinlediğim şeklini tamamile tarif ettim. | Halid beni dikkatle dinledikten sonra: | — Tamam! dedi. Şimdi sizinle heraber | gidip Tophanedeki alçıcı dükkânlarında | hemen böyle bir levha döktüreceğiz. — Arkası var — arereren Otomobil ile İstanbuldan Avrupaya (Baştarafı 6 ncı sayfada) edip fena oynamağa, eseri de, «devlet ti- yatrosu» nu da rezil etmeğe karar ver « mişler... Acaba bunun sebeb ve hikmeti ne ol- sa gerek?.. Ben diyorum ki rejisörün değişmesi, Hiki gece evvelki gördüğüm rejisörün mu- vaffakiyeti ve iki gece sonraki bir büş- kasının rezaletidir!.. Kudretli bir rejisör, bütün varlığını (Dasgrose Walttheaterı piyesini oyntyacak olan aktörlere hasret- miş. Onları bir macun gibi ezip büzip hamur etmiş, istediği kalıba sokmuş; bir eser, bir deha eseri çıkarmış. Sonra bir başkası, güdük bir özenti, o da kendini bir şey zannedip bir şaheser olan kome - diyi, bütün cehaletile edna bir derekeye yuvarlayıvermiş. Ama gel gelelim, herif kusurunu bilmez. Ona sor: «Doğrusu bu- dur!» der. «Değme zor ile kişi cürmünü ikrar etmezl» derler a, çok doğru.. Herkes hatasını kabul etse, dünya çok- tan düzelirdi... Sözün kısası: Kötü rejisöz acemi ber - ber gibidir. Eline düşen san'atkârların kafası, pamuk tarlası olmaktan kurtula - maz, Ne mutlu o san'atkârlara ki: Bil « |gili ve kudretli rejisör eline düşerler. Vasfı R. Zobu Adamın maharetine müracaat et- sabakaların yapılmasına karar verilmiştir. | Demokrasi ve otokrasi Münakaşası (Baştarafı 3 üncü sayfada) göze çarpmaktadır. İtalya yarımadası- nin matbuatı, bilhassa, M. Roosevelt'in dünyayı otoriter ve demaokratik milletler diye ikiye ayırmasını hazmedememekte- dirler. İtalyan matbuatının bilhassa te - barüz ettirdiği nokta şudur: «Demokrat memleketler zengin mem- leketlerdir. Evet, fakat onlar, bu zengin- liği başkasının malına el atarak temin et. mişlerdir. Şu halde, eğer iddla edildiği gibi İtalya ile Almanyanın başkasının malında gözleri varsa, buna şaşmamak gerektir. Bunlar, demokrasilerin yaptık- larını yapıyorlar demektir. * Demokrasi ile otokrasi, silâh yarış'le beraber, şimdi de lisan yarışına ve söz- le taarruz mücadelesine girişmiş bulu - nuyorlar, — Selim Ragıp Bmeç Mısırda demokrasi ve - aristokrasi mücadelesi — (Baş tarafı 1 inci sayfada) : başından uzaklaştırıldı? nevver hükümdarı arasında vukua gelen bu ihtilâf, elbet alelâde sebeblerle ve gü- |nün geçip giden hâdiseleri üzerindeki gö- Tüş farklarile izah edilemez. Bunun için. daha ziyade, bugünkü Mısırm içtimal ve siyasi bünyesine bakmak lâzımdır. Bu bünyeye seri bir göz atış, bize enteresan şeyler gösterebilir. İ * Herkes bilir ki bugünkü Musır, içti- maf ve siyasi bünyesi itibarile, ikiye ay- rılır: Biri, Osmanlı hâkimiyeti devrin- de oraya yerleşmiş olan Osmanlı mensu*- larından çıkmış bütün Mosır toprakları- na kök salmış olan büyük ve geniş bir aristokrasi, diğeri de Mısırın hemen kâf fesi topraksız olan asıl Mısir halkı. Bü- günkü hükümdar sülâlesi bu eski Mısır aristokrasisinin en mümtaz kısmına men- subdur. Mısır aristokrasisi Osmanlı devletinin Mısıra göndermiş ve Misır topraklarını kendi aralarında taksim etmiş olduğu Os- manlı ekâbirinden olunca, Osmanlı sara- yı etrafında teşekkül etmiş olan içtimai ve siyasi nizam da, büu unsurla birlikte, elbet Mısıra intikal edecekti. Nitekim böyle oldu ve bugünkü resmi Mısıra bir Sayfa pPaşkıarinın ve verirlerinin an'aneleri içim de yaşıyan ve fazla olarak Mısırın toprak- Mısırın büyük bir fırkasile genç ve mü-|larına da sahib bulunan arıstokratlar, ek bet bu Vefd kuvvetinin bu kadar büyü« mesine ve nüfuz sahibi olmasına razı ola- mazlardı.. Yabancıya karşı mücadelede muvaffak olduktan sonra, günün birinde yukardaki sualin cevabını vermek üzere, | bunların bir de dahilin aristokratların&s dönmeleri ihtimali vardı. Hattâ, bu, bi ihtimal değil, belki bir hakikat olmuştu, Nahas paşa, yavaş yavaş aristokrasiye karşı da vaziyet alıyordu. Son zamanlar- da, Nahas paşa ile Majeste kral arasında gayet mühim bir noktada bir ihtilâf çılk- tı. Nahas paşa, saray nazırlığına kendi. sinin yakın ve mütemed» adamlarındam biri olan Fahri bey Abd - el - Nur'u tayin etmek İstiyordu. Paşa, bu mühim mevkie tayin edilecek zatın intihab ve tayini de hükümetin salâhiyetleri cümlesinden ol duğunu iddia ediyor, buna mukabil Ma. jeste kral da bu salâhiyetin hükümdarlık makamında bulunduğunu ileri sürüyore du. İhtilâf bir müddet devam ettiktem sonra, Majeste kral, parlımento relsinimi biraderi olan Ali paşa Mahiri saray mae zırlığına tayine karar verdi. Her ne kae dar Ali paşa Mahir de Vefd'e mensub İ« diyse de tayinin şekil ve usulü mesclesine karşı Nahas paşa şiddetle muhalefet gös- terdi. Majeste kral, bu muhalefete çok enere göz atılacak olursa orada bütün Osman-|jik bir şekilde cevab vermeğe hazırlana l an'anelerinin, insan istmlerine, bülhas-|mıştı. Hattâ, milli mücadele noktasındır sa aristokrasi muhitindeki kadın isimle-| Vefd ile birleşmiş olan aristokrasi une rine varıncaya kadar aynen yaşamakta | surunun da hükümdarlık hukuku mesele. olduğu görülür. Yirminci asrın ilk rub'unda bu halde bulunan Mısırda, bir zamandanberi yeni bir içtimal ve siyasi hareket canlandı; münevver bir burjuva ile hak isteyen halk kütlesi, kendi aralarında elele vere- rek, bir taraftan saraya, diğer taraftan ecnebiye karşı şiddetli bir harekete geç- ti. Vefd partisi işte bu hareketi temail e- der ve onun, senelerce devam eden şid. detli ve sıkı mücadelelerinin neticesi ol- muştur. Bu parti, bazan saraydan, bazatı halktan kuvvet alarak yakın zamana ka.- dar yalnız ecnebiye, yani İngiltereye kar- şı mücadele ediyordu. Zaglül paşanın şah- ::ı etrafında toplanmış olan bu mücadele, Kahire sokaklarında ve Nil sahillerinde hesabsız kurbanlar — verilerek, nihayet mMuvaffakiyetle neticelendi ve bir aralık gene bugünkü Başvekil Mehmed pı)-lı | Mahmud tarafından istihlâf edilerek hü- kümetten düşmüş olan Vef? partisin'n iyeniden Mısırda hâkim bir siyasf Iuıvvetı | mevkiine gelmesini mucib oldu. sinde kendisi ile birlikte yürümeğe bhazıtl bülunduğunu görerek, Mısırın Ana kas nunda evükelânın nasb ve azli hükümda» rın hukuku cümlesindendir. diye mevcud olan bir fıkraya istinaden, Nahas paşayı azletti. Böyle bir fıkra bizim eski Osa manlı kanunu esasisinde de vardı ve hân tırlardadır ki 31 marttan evvel harbiya ve bahriye nazırları bu fıkcaya istinaden Abdülhamid tarafından azledilerek ye« rine diğerleri tayin olunmuştu. Bundam $1 sene evvel, kanunu esasinin bu tarzda tefsiri bizde nasıl bir muhalefete uğra- maşsa, bugün de Vefd aynı tarzda bit tefsir karşısında aynı muhalefeti göste« riyor. İ * » ll Bu suretle Mısırda bir demokrasi ve we, ristokrasi mücadelesi başlamış oluyor, İki taraf da kuvvetlidir. Mısır aristökrae sisi Osmanlı sarayının memur paşalarine İdan değildir; bunun çok kuvvetli iklısadi kökleri vardır. Bunun için, Nil sahilles rinde hâlâ Osmanlı an'anelerini yaşalalt bu kardeş memleketin bu mücadelede çolü * Vefdciler, ateşli, aynı zamanda hem |(ileri gitmiyerek, Mısırın kuvvetini artı nasyonalist, hem de kuvvetli demok-|racak bir birliğe doğru gitmesini temen« ratlardır. Varlıklarını ve kuvvetlerini de | ni etmeliyiz. Genç Kral Majeste Faruğum bu iki esasa borcludurlar. Fakat, Mısır|bu memleketi bu birliğe doğru sevkedee bunlardan ibaret değildir; orada bir de|ceğini ümid etmek için de bizce birçoll kuvvetli aristokrasi vardır. Esk! Osmanlı (Baştarafı 1 inci sayfada) Vapurun sahibi Eyüblü Yekta, evvelki gün öğleden sonra Romanya vapurile Köstenceye hareket etmiştir. Gemi karaya oturduktan sonra İngiliz tahlisiye şirketile müzakereye girişilmiş, konturat meselesi biraz gecikmiş, fakat, tahlisiye vapuru bu sırada tahlis ameliye- sine koyulmuştur. Yekta vapuru, küpeş- telerine kadar su içerisinde bulunmakta- dır. Söylendiğine göre, konturatın gecik- İmesi de, vapurun şimdi bulunduğu teh- juı;cıı vaziyette bir dereceye kadar âmil folmuştur. Gemide bir rahne açılmıştır. Bu deliğin kapatılması için 20 gün kadar | su içerisinde dalgıç çalışması lâzım gel- | mektedir. Halbuki, Köstencede hüküm süren şiddetli ve dondurucu soğuklar, deniz altında çalışılmasına mani olmak- ta, delik kapanmayınca gemideki suyun boşaltılmasına imkân bulunmadığı için ıdı, şimdilik Yekta vapurunun kurtarıl- ması mümkün görülmemektedir. Gittikce şiddetini artıran fırtına da aymıca tahlis ameliyesine mani olmaktadır. Tahlisiye Remisi Yekta vapuruna yanaşarak suyu- |nu boşaltmış, bu sefer de gemi yana yat- ; mıştır, Yekta vapurunun kurtarılması i- | çin havaların düzetmesi lâzım gelmekte- dir, “Yekta vapuru 16000 liraya sigorlah- l sebebler vardır. Muhidd'n Birgen Kazaya uğrayan Yekta vapurundan ümid yok dır. Halbuki, kıymeti 35 bin lira içadast tahmin edilmektedir. Vapurun sahibi' — Yekta, Norveç vapurunun acentasındamı 10.000 İngiliz lirası tazminat istemektes, dir. Norveç gemisine haciz konmuş, gü- ranti alınmıştır. Hâdise Romen mahke«j melerine intikal edecektir. ğ dan telefonla malümat iştedik. Köstence| konsolosumuz büyük bir nezaketle bize! Şu malümatı verdi: — İki gün evvel, Yekta vapuru pilotlu,' Norveç bandıralı İranya vapuru da pi-ı lotsuz olarak Köstence limanına girecek. leri sırada, limanın kapısına varmadan, İrandanın yanlış istikamnette gitmesi v.( bahrf nizamata göre soldan geçmesi lâzım gelirken Yektanın sağ tarafından geçmelğ istemesi neticesinde, Yektanın sancak ornuzluğuna bindirmiş ve bir rahne açe, mıştır. Yokta vapuru, liman ağzında rös morkörler vesaire bulunmazsından limana giremiyeceğini anlamış, kaptan, limaniti haricine çıkarak cenub tarafındaki sığ- hğa gemiyi oturtmuştur. Ertesi günü, tahlisiye gemisl Yekla vapurunun suyunu boşaltmağa çalışırken, bu seter, büsbütün devrilmiş ve balmıştır. Nüfusca zayiat/ yoktur. Şekle göre, İranya vapuru hatal hareket etmiştir. Hâdise mahkemeye ine tikal etmek üzeredir, » d

Bu sayıdan diğer sayfalar: