2 Sayfa SON POSTA ——— MRLAÇE EL N GA VT M0 Hergün Mecburi olarak. Türkçe konuşmak meseles Yazan: Muhittin Birgen ) u defa da aziz dostum Sabri t») Toprak'ın bir kanun lâyihasi- le yeniden kendisinden bahsettiren bu mesele hayli eski bir davadır. Türkiyede herkes tarafından konuşulan dilin yalnız türkçe olmasını temenni etmek elbet gü- zel bir şeydir; elbet te arzu ederiz ki Tür- kiyenin otlarını yiğen hayvanların dili, Türk ormanlarında öten kuşların ötüşle- ri bile türkçe olsun! Bu duygu, bizi za- man zaman Türkiyede herkesin türkçe konuşmasını istemeğe sevkeder ve bunun için türlü türlü tedbirler düşünürüz, or- taya muhtelif tedbirler âtarız. Biz düşüne duralım, tedbirler bulmak, ortaya fikirler atmakla meşgul olalım, ö- | bür taraftan, hayat kendi işini zaten ya- pıyor. Benim çocukluğumdaki Türkiye ile bugünkü Türkiye arasında bu bakımdan ne kadar büyük fark var, ne kadar büyük bir değişiklik vukua geldi! O zamanlar, İstanbulun en temiz Türk mahallesinde bile yalnız türkçe işitmek kabil olmazdı. Karamanlı bakkal Yorgi bile, İstanbula gelir, burada rumca öğrenirdi. Şimdi so- kaklarda kulaklarımız türkçeden başka bir dili, artık tektük işitiyor. Ben Beyoğlu denilen Bâbil'in en koz- mopolit bir yerinde oturuyorum; etra- fımda her milletten insan var. Şimdi şu satırları yazarken, penceremin baktığı sokakta yalnız türkçe işitiyorum. Hattâ, balkondan bakkalı İstavri'ye: e— Kirye İstavri!'» diye çağıran Rum madama bak- kal İstavri, pek iyi beceremediği rumca yerine, türkçe cevab verdi, hem de müş- teriye hürmet göstererek: «Ne emredi- , yorsun, madam?» dedi. Madam rumca ; söylemekte ısrar etti, öteki türkçe cevab vermekten vazgeçmedi. Nihayet, madam da iki okka - evet, okka! - patatesle iki kutu kibrit istediğini türkçe ile söyle- meğe mecbur oldu! Bugün Anadolunun her tarafında yal- nız türkçe konuşuluyor; halbuki evvel- den Anadolu her dilden konuşan bir memleketti. Şimdi, yalnız İzmirle İstan- bulda biraz yabancı dil kaldı. Bu da hiç bir şey değil, türkçenin ağır silindiri ya- vaş yavaş bütün diller üzerinden geçip gidiyor. * Bu işlerde biraz da sabretmesini bil- mek lâzımdır. Bir millet hayatının bütün tekâmül safhalarını yalnız kendimizin ferdi hayatımızın gelip geçişi içinde gör- meği istemek elbet sabırsızlıktır. Sabri Toprakla benim, türkçenin zaferi bakı- mından şimdiye kadar gördüklerimiz az mıdır ki, daha fazlasını bir hamlede elde etmek için insanların dil hürriyetlerini tahdid edecek bir kanun neşrini istiye- lim? Bundan otuz sene evvei Osmanlı mekteblerinde türkçeden başka Trumca, ermenice ve bulgarca okunurdu. Bugün bütün ekalliyet mekteblerinde gürül gü- rül türkçe okunuyor ve yeni gelen ekal- liyet nesilleri pekâlâ türkçe öğreniyorlar. Mektebde ders, hayatta kütlenin ve işin dili olarak öğrenilen türkçenin büsbütün hâkim olduğunu görmek için bizim to- runlarımızın ihtiyarlamaları lâzım gele- cek değildir! Bence bu iş olup bitmiş sayılmak icab eder. Hattâ biraz daha ilâve edeyim: Tür- kiyede hergün konuşulan diller arasında yabancı dilin ana dile olan nisbeti, her- hangi bir Avrupa memleketinde konuşu- lan dillerin yabancılarının ana dillerine olan nisbetinden daha azdır. Şu halde, neden dolayı bir kanun çıkarıp türkçe konuşmıyana ceza vermeği düşünelim? <«Âman, Türkiyeye gitme, türkçe söyle- mezsen ceza görürsün!» diye Avrupada aleyhimizde bir propaganda yapılmâsr için mi? Bugüııhtanbuldıtekhırfalaomçı— Pryor: Yahudilerin fransızca konuşma- ları. Zannediyorum ki bugünkü Yahudi mekteblerinde okuyan genç nesil hayata o Otığı zaman yavaş yavaş bu da kaybo- lacak. Bu memlekette oturup bu memle- ketin malı olarak yaşıyacak Yahudiler, elbet pek yakında türkçe konuşacaklar. | Hiçbir memlekette kendisine bir vatan yapmıyan zümreye mensub Yahudi ise, dünyanın her tarafında ayni şeydir: Her dilden konuşan dilsiz unsur! Türkiye nü- fusuna nisbetle bunların adedi hiçbir şeydir. * Vesile geldikçe daima - söylerim: - Dil P RSEEEEEE Resimli Mîıkals: 9 T.k elin şakır 1sı çıkmaz. $8 Büyük harbde vaktihali müsaid olan kadar oldu. * Holanda veliahdinin Kocası İyileşti Bir otomabil kazası neticesinde teh- likeli bir surette yaralanan ve uzun müddet hastanede yatan, Holanda Ve - Hahdi Prenses Juliana'nın kocası Prens& Bernhard iyileşmiştir. Şimdi — nekahat devresini geçirmektedir. hürriyeti bahsinde Türkiyenin vereceği pek az, istiyeceği ve alacağı pek çoktur. Başka memleketlerde yaşıyan Türklerin mikdarı, Türkiyede yaşıyan Türklerin mikdarından pek çoktur. Eğer biz, dil bahsinde töleran olmaz ve dünyanın hiç bir yerinde görülmemiş derecede sekter kanunlarla işe müdahale ederek resmi dilden başka dilin kullanılmasına aleyh- dar olursak başka memleketlerin Türk- lere karşı tatbik edebilecekleri şiddetler- den dolayı ses çıkarmak hakkımızı kay- beyleriz. Hayır, biz, mutlaka Aana dilin hürriyetini ve kudsiyetini, bir prensip o- larak müdafaa etmeliyiz. Ânnenin kuca- ğında ve anneden öğrenilen dile karşı Türk kanunları ancak hürmetle muamele etmelidir. Bugünkü hayatımızın gidişine göre, eğer nisbeten yakın bir zamanda, Türkiyede bütün annelerin dili türkçe olursa, ona hiç kimsenin bir diyeceği bu- lunamaz. Başka memleketlerde de bu iş hep böyle olmuştur. Bizim de bu neti- ceye varmamız için yalnız biraz sabret- memiz lâzımdır. Bir milletin manevi kuvvetinin derecesi, biraz da bu sabırla ölçülür! Muhittin Birgen ei cebhede harbeden kımsesiz askerlerden birini evlâdlık edin- di, ona hediye yolladı. Mektub yazdı, mezuniyetinde evinde yer verdi, muharebe bittiği zaman da onun istikbali ile alâ- her Fransız ailesi biridir. HERGÜN BİR FIKRA | Yağmurdan sonra Üç gün süren büyük bir yağmurdan sonra Ragıp Paşa kâhyasile birlikte konağının bahçesinde geziniyormuş. Öteye beriye bakmış, sonra kühyaya dönmüş: — Kâhya, demiş, ıslanmadık bir yer kalmamış. z Haşmetin namaz kılmadığını paşa- ya duyurabilmek için bir bahane arı- yan kâhya cevab vermiş: — Yalnız Haşmet kulunuzun abdest ıhıwluıu ıslanmamış. Sofyada cereyan eden Garib bir aşk macerası Sofya gazeteleri pek garib bir aşk hikâyesi anlatıyorlar: Karol Orlof adında genç bir tüccar Olga isminde bir şekerci dükkânı vez - nedarına şiddetle gönül vermiş. Güzel kızın bütün tekliflerini reddetmesi ü - zerine nasıl olup da kendisini ele geçi- receğini bir türlü tayin edemeyen de - likanlı bir gün Olgaya dostlarından bir fabrikatörün bir veznedar aradığını ve şimdi aradığı ücretin üç mislini vere - ceğini söyliyerek zengin dostu ile gö - rüşecekleri mahallin adresini de ver - miştir. Fabrikatör ile görüşmeğe razı olan gittiğinde Orlof ile bir dostunu orada bulmuştu. Genç tüccar buradada gene aşkını takdim etmeğe başlamışsa da Ol- ga hiç yüz vermiyerek odadan çıkıp gitmeğe hazırlanırken iki genç birden ellerinden yakalamışlar ve kızcağızı o- rada kalması için şiddetle tazyike baş - lamışlardır. Bu tazyiklerin para etme- diğini gören Orlof eline geçirdiği bir makas ile Olga'nın saçlarını ve bunun- la da arzusuna nail olamadığını anla - yınca elbisesini baştan aşağı kesrmş ve parçalamıştır. Fakat bu arada Olganın çığlığı etraf- dan işitilmeğe başladığını hisseden, iki kabadayı polisin kendilerini ele geçir- mesinden korkarak kızı bırakıp savuş- muşlardı. Olga çırçıplak denecek bir şe kilde sokağa fırlayıp koşmakta iken kendisine rastgelen bir polis, paltosunu çıplak kızın üstüne atmış ve doğruca polis merkezine götürmüştür. Bu kıya- fetle merkeze götürülen Olga'nın önce deli olduğu zannedilmişse de yapılan Olga ertesi günü tayin edilen mahalle | Buhran yıllarında zengin Amerikalılar aş kalan fakir go- cuklarını evlerine aldılar, orta halliler kendi çocuklarına ye- ni bir şey aldıkları zaman bir fakir çocuğu da sevindirmek usulünü kabul ettiler. Bir fakiri sevindirdiğimizi hatırlamak dünyada tadacağımız manevi zevklerin en büyüklerinden SOZ ARASINDA Bir, iki, üç, beş ve On üç asır Evvel neler oldu ? ” 1938 yılında kimin veya hangi hâ - diselerin 100 üncü, 200 üncü, 300 ün- cü, 500 üncü yıldönümünü tes'id ede - ceğiz? Takvime baktık ve yılı pek fakir bul- duk. Bununla beraber gözümüze ilişen- leri tesbit edelim: 1838 de İngilterenin en büyük hü - kümdarı sayılan Kraliçe Viktorya taç giydi. Meşhur Fransız devlet adamı Gambetta, Karmen'in bestekârı Bizet, kabilisevk balonun mucidi Kont Zep - polin doğdu. 1738 de meşhur kafa kesme Âleti| Guillotin'in mucidi olan Guillotin doğ- du, 1638 de 14 üncü Lui dağdu. 1438 de bütün Rusyayı emri altında birleştirmiş olan Cengiz Hânın hafidi Batu doğdu. 638 de Arablar Kudüs'ü aldılar. Aldığı yaradan 21 sene sonra ölen İngiliz 1916 da büyük harbde yaralanarak taburcu edilen bir İngiliz askeri, mem- leketine döndükten sonra, marangozlu- Ba başlamıştı. Son günlerde, müdhiş bir bronşit ihtilâtile, hastaneye kaldırılan adam, 21 senedir sağ ciğerinde sapla - nıp kalmış olan bir şarabnel parçasın- dan doğan kan zehirlenmesi neticesin - de ölmüştür. tahkikatta hakikat anlaşılmış ve bu iki zorba genç de hemen yakalanarak mah kemeye verilmiştir. | ı İSTER İSTER İNAN, Belediyeye müteallik haberlerde aldanmasına ihtimal vermediğimiz bir arkadaşımızda şu satırları okuduk: «Belediye kömür ve odun ihtikârına mâni olmak için — zabıta işi tir.> İNAN, İSTER İNANMA! İSTER İNANMA! memurlarının ve — mürakıblarınm — bu gayet — sıkı kontrol etmelerini emretmiş- Sözün Kısasl larına karşı resmen vaziyet kendisini Suriye hazinesinden pada gezmeğe gitmiş olmakla İ bander ve taraftarlarını vatan kabeleye sevketti. Bunların Zeki Bey El Hatab bulunuyor. bir makale ile, Cemil Beyi, gibi bir vatanpervere karşı ediyor. me göndermişti. Bu beyannameyİ makinesi ile çoğaltıp etrafa det edecektir. Onun avdeti ile doktor Şehbenderin takib eyi 'sıte gelince, o, bu hususta hvıılı:ü.m!ti muşaklıkla itham etmektedir. İrin yukarıda neşrinden bahsettığmı yanatındaki fikirleri sarihtir: «& kendisitden ayrılmaz bir cüz'ü olaf İkincikâmun '-j ğ Yazı Çok Olduğu iW” Bugün Konamadı Suriyede muhalıflcl' Gitgide azıtıyorlar (Baştarafı 1 inci sayfada) Geçen mektubumda bildirdiğim mil Bey parlâmentoda Şehbendef * hine çok şiddetli beyanatta bul itham etmiş ve halkı, gördükleri * | bunları taşlamıya davet etmişti. Şehbender aleyhine yapılan bu # Şehbender taraftarlarını da şıddetle da bir takım mebuslar ve Suri him 'şahsiyetleri de vardır. Şa akademisi azasından Şefik El Ca arada bulunuyor. Bu zat yazdıği tecavüzlerde bulunmuş olmakla Doktor Şehbender, Cemil Beyi“ setini tenkid için Mısırdan bhir be3” gi y-yt”’ mak cürmile bir takım insanlar * edilmiştir. Şehbender tarafını iltll" den gazetelerden El Cezire gızewâ vakkaten tatil olundu. Şehbenderin ” telif taraftarlarınca teyid edilen b“ 4 'bere göre kendisi yakında Suriyey” 4 atasındaki mücadelenin çok şiddet) d ceğine ve hükümetin çok müşkül " kide kalacağına hükmolunuyor. Bizi alâkadar eden Hatay mesele” “". "Vd H r sldık râalarla Suriye ve Arab davasınin * faası için seyahat yapacak yerdiı '__. lemiştir. İhsan El Cabri ise, Halîığ yük czmide irad ettiği bir nutu ğl ArTA ”’:;a Şehbi' l aif’ iki £ Ker ç g' “ğ qeh GöN 'kenderen Sancağını, Arablığın n'ı 'İuveerim etarden mevkiini zayıflatmak Suriyenin lıı'ı'l.'ıdııfaa etmesi lâzımdır» diyor. Bu gösterir ki Suriye ihtilâlinin /|reisi, bütün meselelerde hükümetif gısına muhalif olarak çıkmaya için demaso# müracaata karar vermiştir. Amavudlulı Kra ihtilâflı meseleler muvaffakiy dilecek olursa bu harbin asla mıyacağını da . söyliyebilirim. lar, üzerinde ateşin ve düşmanlığın edecek bir vaziyettedir. Balkan devletleri kardeşçe Balkan devletleri de zayıflamı Bundan dolayı bütün Balkan Arnavudluğu gördünüz ve rum. Gece gündüz bunun için yor ve çalışıyorum, Bugünkü çok ilerliyecektir. Her şeyden evvel Balkanlı ol muhafaza etmeyi bilmeliyiz. men kapılarımızı da Âvruüpa hemmiyet veriyoruz. İkinci mesele olarak sıhhat isaslı olarak ele alacağız.» Gazetelere beyanati (Baş tarafı 1 inci sayfada) Balkanlara gelince, doğrusunu niz Balkanlarımızda sulhun devam sinden çok memnunum, Evvelce palk İ kalkmadığı yerlerdi. Bugün ise Bnğ lar, sulhu seven milletlere nümune dirler. Zira kendi kendimizi zayıfl;;ğ yız. Balkan devletlerinden biri |zayıflamaz Balkanlar ve dolayısil dostça geçinmeğe mecburdurlar. Ben memleketimin ilerlemesini tamamile memnun olmadığımı isterim: Fakat 25 sene sonra Ârna unutmamalı ve malik olduğumuz $€- Buna tine açmalı, onlara cidden yfı-t'ışıneÜe ret sarfetmeliyiz. Biz Arnavudhığlm Her şeyden evvel kültı.ır'meselesm' lınıl' etle ti — şd.îlğâ ist Z af - lemesi için bir program hazırladık. bunu tatbike çalışacağız. ışlermi' Üa G n e T