10 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

10 Şubat 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Anschluss. Yazan: Muhittin Birgen vrupadan fena haberler geli- yor: Almanyadaki son hâdi- seler üzerine, Almanların «Ansehluss»e & karar 'verdikleri iddia edilmektedir. Bu kelimenin tek umumi manası «ilhak, husus! manası da Avusturya Almanlığı nın ana Almanyaya ilhakı demektir. Şu halde, eğer gelen haberlere inanmak ich ederse Almanyanın bu eski projeyi tat- bike başlamak üzere bulunduğun: zl etmek zaruri olacaktır. Almanyanın böyle bir karar vermesi demek te harbin Pari demek olabi lir. Fakat, bu fi men kabul et- mek te caiz değildir. T ik edelim; * n Avusturyayı İlhak etmesi başta bugün- kü Avusturya bunu istemez. Arkasından Çekoslovakya bu işe şiddetle muhaliftır; haydi, bunların irapta mahalleri yoktur, | diyelim; ancak, İtalya da bunun şiddetle aleyhdarıdır; etrafındaki hudud bendle- rine bir türlü sığamıyarak taşacak ova atıyan Almanyanın Avusturyayı ele ala- rak İtalya hududlarına kadar dayanma- sını İtalya bir türlü kabul edemez. On- dan sonra da, Almanyanın bu-tarzda bü- yümesine Fransa razı değildir. Bunun için, yakın zamanlara kadar Almanyanın Avusturyayı ilhak etmesi, Avrupada u- #muümi bir harbin çıkması manasını ifa. de etmiştir. Acaba, bugün değişmiş bir şey var mi- dır? Bugün değişmiş şeyler yok değildir. İngiltere siyasetinin Avrupayı, eskı şek-| linde tutmaya matuf olan gayretleri ara. ! sına, Almanya ile İtalya arasındaki «mih- | ver» denilen siyasi elbirliğini kırmak ih-! tiyacı karışmıştır. Bu ihtiyaç, hattâ! | Fransa için dahi variddir. Şu halde AK! manya ile İtalyanın aralarını açmak nam ve hesabına, İngiltere, ilhak keyfiyetind karşı gözünü kapıyacağını Almanyaya vâdetmiş olabilir. Onun bu tarzda hare- ket etmesi de Fransanın böyle bir bâdi- şe karşısında ses çıkarmamaya mecbur olması demek olur, Demek oluyor ki Almanyanın Avus- turyayı ilhak etmesine karşı belkt de İn- giltere tarafından Miraz O gelmiyebilir. Fakat, buna mukabil Almanya da İtal! yanın dostluğunu kaybeder, * Bu işde başka âmiller de vardır. Me- selâ, şu noktalar: İngilterenin böyle bir bâdiseye göz yummağı, Milletler Cemiye- tinin tamamen iflâsı demek olur. Hal. buki, şimdilik bunun iştenildiğine dair bir alâmet yoktur, Diğer taraftan, Avus- turyanın ilhakı Almanya için şu dakike- da o kadar mühim bir şey değildir. Roma İle elbirliği yapmak sayesinde Almanya çok şey kazanabilir; fakat, mihvez kırık dığı zaman Almanyanın kâzar nız Avusturyadan ibaret olacaktır. De- mek oluyor ki, İngilterenin göz yumması, bugünkü politikası bakımından yerinde | yap-! ması da, Alman siyasetinin şimdiye ka-! değildir; Almanyanın bu hareketi dar tutmuş olduğu esaslara muhaliftir. Şu halde, Avusturyanın Almanyaya ilhakı, bu memlekete büyük bir kazanç temin etmiyeceği gibi, İngilterenin göz| dırmıştır. — yumması da onun siyasetinin bir kısım | 77” ey esmere, | peldu lindeki hâdiselerde eğer mühim siyasi | melodri esasları itibarile zararlı bir iş olur; * Acaba, Almanyanın bu işi, İtalya ile anlaşarak” yapması kabil midir? Böyle bir ihtimal var mıdır? Biz bu ihtimalin vücudüne en az kail olanlardanız. Al manyanın İtalyan Alplerine kadar inmesi İtalya için elbet bir tehlikedir; Mussoli- ninin buna razı olacağını kabul etmek müşküldür. Şu halde, Arasi yarin. Almanyaya #hakı hakkındaki tahminlere büyük bir ehemmiyet vermemek icab ediyor. Za- ten, Hitlerin mayıs ayında İtalyayı ziya- ret etmesi kararlaşmış bulunduğuna gö- re 0 ziyaretten evvel böyle bir ilhak ha. reketinin zuhur edeceğine ihtimal ver. mek müşküldür; O ziyaret esnasında Almanyanın, İtalyadan ilhak müsaade- sini istiyeceğini ve alacağını tahmin için de ortada sebeb ve alâmet görenlerden değiliz. Bizce, Avusturyanın ilhaki, bugünkü şartlar içinde, Almanya için küçük bir meseledir. Almanya böyle küçük işler peşinde değildir; onun siyaseti de geniş wfuktudur ve öyle olmaya da mecbur. dur. Bütün bu sebeblerden dolayı, Ber- i sile 5: ile hiç bi bir iir münasebeti oh terilerini sol elile traş eder, fakat saç- larını daima sağ elile keser, Sebebini de bir türlü izah i izah edemez. arı kümesi bir faciaya sebeb Bu köyde arıcılıkla meşgul olan Dedikodu, içinden nefret, şüphe, iftir. dereleri akan gizli kanaldır. Yuvarlandıkça büyüyen bir kar topuna benzer ve büyüye büyüye bazan bir insunı, bazan bir ai- leyi felâkete sürükleyebilir. Bazan da koskoca bir cemi - yeti zarara soktuğu olur, ikleri üzerinde toplay: pürgeye-de benzetilebilir. Bu pislikler onu kullanan ele, yani dedikoducuya da bulaşır, Söylediklerini hep başka- larından duyduklarına atfeden dedikoducu ekseriya şah- n, hatti tanımadığı Kim- meş SÖZ AR Sol elile traş eden | TN GÜN Sağ elile saç kesen Garib bir berber Yı açan karısına: nımız, b kurban olur sırtına binip sırat cekler, Hoca gülmüş: Aslen İngiliz olan bu berber, müş - * Arıların. sebeb olduğu bir facia civarında bir Olunca Mârsilya köyde bir olmuştur. bir aile- Rahat rahat çenneti boylarız Nasreddin Hoca bir kurban arije- sinde evine bir balık getirmiş. Kepr — İşte, demiş, bu da biz'mi kurba- — Aman efendi sen şaşırdın, mi, hiç edenler, yarın âhirette o koyunların — Daha iyi ettim ya, koyu köprü- || den geçerken ayağı falan kayarsu ha- pı yeteriz. Halbuki bu köprünün el tondan yüzer; biz de sırtında rahat cenneti boylarız. | İdama mahküm Şarkı söyliyen hatil Belgrad cinayet mahkemesi geçen haf- Dedikodu Ye seleri lekelerken bilmiyerek kendi kendisine de fenâlik eder. Dedikoducuyu kimse sevmez. Bütün kapılar yü - züne kapanır, dostları düşman olur, Eskiler: «Daima iyi söyle, iyi işit, iyi gör» derlerdi. Bunun mânası fenalığa karşı göz yum, kulak tıka değil - dir, Fakat fenalığa karşı mücadelede ilk şart hakikati görmek istemektir. Gördüğünüz, işittiğiniz şeylerin ha » kikatini bilmeli ve her şeyin doğrusunu söylemeyi öğ - renmelisiniz. Hakikat olduğuna kanaat getirmedikçe inanmayınız, hele bilhassa bunları başkalarına naklet - ASINDA Sadece 60 neferden BİR FIKRA | Mürekkeb ir ordu mu; koyün kuzban köprüsünden geçe rahat bir kaç gün için Mersine den!£ yen nin evinin civarında birçok ari kovanları bulunuyormuş. Bir gece bu koyanlardaki anlar dışarıya çıkarak sahiblerinin evi- ne girmişlerdir ve beş çocuğun yatmakta bulunduğu odaya hücum ederek zavallı İ küçüklerin üzerini siyah bir bulut gibi kaplayıp hepsini de öldürmüşlerdir! Ço- cukların anası bu vaziyet karşısında çıl- ia üç katil suçile müttehim olon Duzam Ostoye isminde birisini ölüm cozasına mahküm etmiştir. Ostoye muhakemenin bütün safahatında lâkayd bir vaziyet ta- kınmış, müddelumumi ölüm cezasına çarpılmasın) istediği, avukatının kendi. sini müdafaa ettiği, jürinin ithamnamed- sini bildirdiği zamanlarda daima gülmüş- tü. Nihayet mahkeme ölüm cezasına çar- manalar aramak icab ederse, bunun bak davasından daha başka aranması zaruri olacağını zannedebiliriz. | kadar sevmedim. Muhistin Birgen İ başlamıştır, İSTER İNAN, 23 Kânunusani tarihli sayımızda liman hamallarından birinin iple Güneysu vapuruna tırmanırken eli kayarak alttaki sandaleının başına düştüğünü ve sandalcının ya - ralandığını yazmıştık. Liman idaresi ertesi gün böyle bir vak'a olmadığını bildirerek tekzib etmemiz için bir mek- tub gönderdi. Bu malümatı zabıtadan aldığımızı bildir » dik. Bunun üzerine Liman idaresi polis beşinci şübe Mü- dürlüğüne bir mektub yazmış ve hâdisenin cereyan şek- lini sormuştur. Beşinci şube Müdürlüğünün cevabı şudur; 2.2. 938 gün ve 912/2397 sayılı yazıya karşılıktır: «421-1933 günü Galata rthtamına yanaşan Güneysu vapurun - dan sandalına eşya almakla olan Mahmud, son bir yatak dengini hamal kolbaşısı Hasan ip İle vapurdan sandala sarkıttığı sandalcımın dikkatsisliği ve denizin dalgah olmasından dengi başına çarparak sandal içinde bulunan sandığa çarptırmak suretile kazaen dudaklarından yaralanmasına İSTER İNAN, İSTER 1 İefhim ettiği zaman genç iken da oyunculuk yapan Ostoye ii-İ sesinin büfün kuvvetile meşhur «Toska. sahalarda | ra» operasının «Hayatı hiçbir vakit bu Dünyanın en küçük ordusu monako- dadır ve 60 neferden mürekkebdir. Re- simde bu ordunun başkumandanı, mira- lay Bemilsi askerlerine madalya takar- ken görüyorsunuz. şarkısını söylemeğe İSTER İNANMA! biyet verdiği ve bu işde hamalların bir taksiri olmadığı yapılan tahkikattan anlaşıldığını saygılarımla bildiririm., Bunun üzerine dün liman idaresi bize şu mektubu gönderdi: «24-1-938 tarih ve 1639 sayılı yazımızla tashih edilmesini İste- diğimiz vak'anın gazetenize polis kanalından aksetmiş olduğu anlaşılmıştı. Bu kere, hâdise hakkında Emniyet 5 inci Şube Müdürlüğünden Aldığımız yazının bir kopyasini bağlı olarak sunduk. Bayın garetenizin ilk çıkacak nüshasında, durumun bu tarzda tashih edilmesini gözler, bu vesile ile saygılarımızı tekrarlarız.; Liman işletme idaresinin arzusunu yerine getirmekle beraber bir hamalın yaralanışı şekli hakkında yapılan bu i Uzun tahkikata, o harcanacak emeğe acıyor ve" verilen haberin bu kadar külfete değeceğine aslâ inanmıyoruz. Fakat ey okuyucu sen: İNANMA! Sözün Kısas Türkiyenin Rivierası: Mersin E. Talu IM ersin 3 şubat 993 ai hasbihal sırasında, yi” asabi yorgunluğumdan şikâyeti duğum bir dostum, dedi ki: id — Ben senin yerinde olsam, me rim, bilir misin? — Ne? — Önünde bir aylık bir tatilin nun hiç olmazsa bir haftasiük Mersinde geçiririm, Mersinde mi? — Evet. — Ne yaparım orada? , — Hik bir iklimde, hurma vE Zaçlarile palmiyelerin altınd& karşı yan gelir, mis gibi taze turunç yiyerek oturur ve İ şını dinlendirmiş olursun. Arkadaşım yüzümde beliren lığı sezdi. Fazla izaha girişmiyei — Git! dedi, bana dua ederi” Gece saât dokuzda Ankaray Toros ekspreste yatak bulmak eli madı. Garb memleketlerinde "si Iraka, Mısıra gidenler Türkiye md v rından geçen bu kısa ve rihsf cih ediyorlar. Ne ise ne: Talibi mf Yılda bir yardım etti ve yat g pay A5 edinebildim. Trende İstanbul meb'usu yındıra rastladım. O da beraberi sevimli kızını almış, aynen ven mağa, İstirahat etmeğe gey tesadüf bena kalb kuvveti ve geçirdik. # Ertesi sabah Niğdede gözümü gö Sarp ve dik bir tepenin ettin ZN Rarib manzaralı kasabanın si >, ziz elmalarile meşhur olduğun ll dım. Öyle ki, Niğdelilerin iddi re bu elmanın yanında li kalırmış. Derhal etrafıma şöhretli meyvayı yetiştiren Zaçları aradım. Meydanda elma benziyen tek nesne yoktu. Ge ai deliler, nazar değmesin diye fi 0” mı tepenin arkasında, gözle görün” cek yerlerde vücude getirmişlef” g, Tren yürüdü; biraz sonra dik. Orada da bakmdım: Pasif görebilir miyim diye. Fakat garibi Pazarı geçmiş... Bu vaziyet karş ği de modern merkebimizi sürdük” darbı meselin tavsiye ettiği gibi Üy en Niğdeye değil de, Ulul ALE EE kaşlı kocaman bir köy. ai miryolu hattının iltisak nokta Mİ, halde, umulan mamuriyet de 5) nüz iktisab edememiş. Tarihde lan Öküz Mehmed Paşanın ei ge duğu ve buraya adını veren ed rabesinin, geçen bir seyahatind? bulunan son izlerinden de es” mış, 45 Buradan kalktık; Çifte Hani ğ tikten sonra Toroslar başindk zy dağların vahşi, fakat muhteşem ram manzarâsi doyulur gibi sollu dimdik, eflâke ser çekmif Bâzan kapkara bir zirvenin karlı, bembeyaz bir diğeri. bir ressamı deli edecek, nefi: teşkil ediyorlar. Daha ötede, le delinmiş bi? kayanın altında çağıl bir su akıyor. Az Meri rum:, Metrelerce aşağı yuvarlar zarlar, onun tâ dibinde, sesi ye bir dereciğin berrak lari veriyor. Pozantiyi geçtik, yamaşlard yıl sonra güzel bir orman teşk olan çamlar başladı. o e diyorum ama, içimde bir şüphe yor. Bu yeşil Hilanckların Sİ) Dallarında ölüm taşıyan tar! görünüyor, Ey orman ida rını ne çok çınlattım!, Toras'lar devam ettikçe dakika değişiyor, başkalaşıya gf tıman arkadaşım genç bir FAB, lomatı hayran hayran bakan, — Cömme e'eşt benu! Gul vous avez!,. — Ne güzeli, 1. diyor. Kendisine diyemiyorum ki — Evet bayım! Yap dar güzeldir. Fakat biz Nankör gözlerimiz hep daşary kımıldamağı gücümüz yet şarılara, x (Devamı 7 inci Ee Ne güzel 1 Z : v

Bu sayıdan diğer sayfalar: