8 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

8 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Son Posta'nın hikâyesi Bizi kim zannetmişler? geçmı—ışnm fakat $ xk ATti: »..lz» hi çblr apmamıştım.. halbuki bir defa- beni bir sirk artisti zannet- bu nasıl oldu. Şimdiki gibi hatırlıyorum. —Eskiden Rusyada şunun bunun kıyafetine giren hususi bir takım şirk artistleri vardı. transformatör derlerdi. Bu atörler şehir şehir dolaşır, ha- lardı. Bunlar, meselâ, ilk önce yerlere ıı"ı.ı halkı se.*ımlnr- le bir böy di 1921 seneleri ir Grel Zor a, ben ve lir ekmek tedarik edebil. dan hareket ettik. müzik daha kolay mek Petersburg Niyetimiz, hafif edebiyat ve i vererek cenub lerini Molaşmaktı. San'atimize güvenerek hiç olmazsa küflü bir asker tayini kazana- umuyorduk, eden bütün ves şehirl! b alarak eylül kala nımıza cenubu yaptık. progra- | mi- h ve progğran Yolda, r mı za neye mızı iyice tanzim © lk önce liyen ş idan sotra de mizahi r çı pana gelec r anlat şair Dimitri O, bi bü- bir nevi cilâ sür zim alen şili B l.,w r musunuz, dedi, Sovyetler Son Postas nin edebi rTomam: ÇINARALTI ğa lüzum eden ya- im. Başımı koyar ko) çi çiyor. Herhalde açık hava- nın ve ata binmenin tesiri olacak!, İstanbuldan çıl nen hemen kimseye haber vermedim. Yalnı ım zamanında yanımdan in tabil çiftliğe geldiğimi | ftada bir defa posta geli- | 1 posta merkezine ge- Ten mektubları bir hafta Hasan dayı, Bir hafta da Filiboz çiftliğinden bir a- lar, r yerinde ki hiç kim- bla olsun rahatsızlık orum. senin verm bana de köy anın- | Çiftlik hududları içinde bir babamın za: Deliorman — muhacirleri halinde gelmişler. Dedem Şum-| lduğu için onlara yer göstermiş, $. Önce on iki hane iken şimdi otuz hane olmuşlar. Çiftlik he- sabına ekip biçiyorlar. Erkekleri hep trenle, | . İlar görülüyor. Lirik şair taş kesildi. Piyano ya dayanarak tek bir kelime söylemeden Beş dakika kadar öylece kaldı dinliyor ve parmaklarile dizi üzerinde ağır bir hava çalıyordu. Ben, gazete kâğıdına sarılmış bir si- gara içiyor, ve habire yorlere tükürü- | yordum. İrticalen sözünü biti ze başlad - Arkadaşlar, ir söyliyen arkadaşımız nce, bu defa lirik şair sö- detle ıhh_vacı. gibi sı çiçek, yumurta f: ayed para verecek olurlar- | lm, Onunla bir şey alamıya- an sonra paraları ne yapa-| recektir. n 29 un ı, yağmur- a geldik. s karşıladı. bir taşra kasak asyonda bizi rakı tedkil Hüviyetimizi nevver bir aileye mensub olduğı sene kız idadisinde okudi t| t sında bile, e- Bi sevdiğini söy- Müsameremize mutlaka | vâdetti ahbablarında misa- miz hazırlıkla, bi kım formalitelerin ikmalile geçti İlk önce müsaade & , sonra bir | salonun tenvira- amereyi tertib Bürhan Cahid AA işlerinde çalışıyorlar. Güçlü, tli, demir gibi adamlar. Hattâ lerinde bir iki de pehlivan var. Bu! dan biri çiftliğin korucusu. Zehir Ali diyorlar. Aslan gibi bir delikanlı.. Ha san dayının rivayetine bakılırsa iddia üzerine bir kuzuyu olduğu gibi yiyor, üstüne de bir lenger balı içi yanmadan gövdeye indiriyormuş. Her halde mü- alâğa olacak.. yalnız çok kuvvetli bir adam olduğu belli. O korucu olduğun- danberi çiftlik mer'alarına, korularına yabancı girdiği yokmuş.. Zehir AN yüz on beş kilo geldiği halde hiç de sevim- siz bir adam değil. Işık ışık parlıyan mavi gözleri var, Köy çiftlik içinden geçen Güökdere- nin en geniş noktasında, ovanın karşı sırtlara dayanan bir yerinde. Akşamla- rı bacalarından yükselen ince duman- çımık uV Daha köye gitmedim. Fakat köyün hocası, iki ihtiyarla beni görmeğe gel-| diler. Mekteb için bir küre rica ettil Getirteceğimi söyledim. Ne temi: geleceğini | |madan h |raflarında yaşamış ve ömründe gaile İçekmemiş bir adamın bu zayıf noktala- , rını anlaması için ancak şiddetli bir edece du. Müsamereyi tertib eden zat, ince, ze- ki bir adamdı. Taşra halkının şiirden anlıyacağından şübhe ettiğini; bunun i- ek olanla anlaşmak lâzım geliyor- çin programımızı müzik, şarkı, ve sirk |) numaralarile zenginleştirmenin daha Ve bu fikir h idetle ısrar etti Böyle bir iddia bizim programımızı amamen altüst ediyordu. Maamafih nünakaşa etmeyi manasız bulduk.. Müsamere ertesi günü, eski tüccarlar klübünde olacaktı. 30 eylül gecesi, tam saat 8 de, bize Salon tıklım tıklım dolu idi. Yüz r Kızılordu askeri, birçok ehir kızları, memurlar, ve insan, sabırsızlıkla prog n başlamasını - bekliyorlardı. mpo ile el çırpıyorlar ve pı-xn enin kalkmasını iİstiyorlardı re, bizden önce üç 1 grupu, sonra bir hokkabaz çıktı. Hokkabaz çok beğenil- Halk bağırıyor, çağırıyor, hokktt kte tekrar tekrar sahneye di Hokkabazdan sonra bizim miz başladı. a Grekova tamamen siyah bir dı en: i giymiş olduğu halde sahneye | öikti. . Martaya cetlmeya HKSE okua ak şeyleri bitince izin iste- Buraya daha evvel neden gelmedim Hiç olmazsa senenin iki üç a a çirmiş olsa be n <u—ull('n'r. bö lım. Ne fena hayat inde yorduğumu şimdi anlıyorum. kendimi örseleyip boşaltmamın mes'u- liyeti yalnız bana aid değil. Eğer ben kendim için zararlı, cemiyet için de faydasız bir insan oldumsa bunda ben- den ziyade beni yetiştirenlerin günahı vardır. Bana verilen tahsil bile yaldız- dan ibaret. Frenk mekteblerinde Frer- lerin sakalını çekip enselerine şaplak atacak kadar şımarık bir terbiye için- de delikanlılık çağına giren, ondan son- ra da bir baltaya sap olmadan eğlence âlemlerine dalan bir insan, eğer ruhan sakin bir adamsa yalnız kendisi için tehlikeli olur, Ben ne olduğumu ancak şimdi şimdi anlamağa başlıyorum. Ü- zerinde hiçbir mes'uliyet cndtşc;l ol- yatın hep zevk ve |buhran geçirdikten sonra böyle bir in- lü, saf insanlar, Hallerini de biliyor- zivaya çekilmesi lâzım, t ediyor- | prograntı- | |üçüncü ol | yle yarım bir| * i |na kadar bütü Ruscadan çeviren: halkta, ilk önce, tuhaf bir heyecan gö- rüldü. Halk sandalyelerinden kalkıyor, piyanist kıza y ilir bir heyecanla pi- *|sonra, urdu. Ulak bir parça ça- larak halkın takdirini bekledi. Fakat kimseden s da çıkmadı. Kızcağızı tek bir kimse bile alkışlamadı, Marusya fena halde bozularak kulis arasına girdi adan sonra irtical miz çıktı. tu. Alkışlar tzun müddet dinmedi. E ehrinde bile e- de mütehassis Te kadar eğil- nladı. şlir okudu " ve kimse alkı: Fena ürkmüş —olduğum — halde eye ben çıktım. Sahnede görünmem, deminki alkış- daha şiddetli alkışları ve bağır- arı mucib oldu alarda otur; ak sahi n m ar, birbirleri- âdeta acajb bir anı seyreder gibi beni sey- rka sıralardakilerden birisi: Aile doktorumuz du, Bi ca y en iyi teşhisi koy- sizlik içinde aylar- atağı n, evhamlı ve sinirli ya- yan hastalığıma ık bromürler, arsenik, bi- yoplastina ve kakudilat enjeksiyonları reler bulmağa çalışırlarken kü- aşısından, göz ağrısı- hastalıklarımı yakından takib eden aile doktorumuz kestirip at- tı: rmakarış Çiftliğe git, muhit değiştir. Tabi- atle başbaşa kal Sinir de, zâfiyet de, |hepsi geçer! dedi. Daha çiftliğe geleli bir hafta olduğu halde kendimi o kadar iyi hissediyo- rüm ki! Burada içki yok, kadın yok, poker yok, dans ve eğlence yok. Güneş bat- tıktan sonra tabiatle beraber insanlar da dinleniyor. Ve gene güneşle bera- ber bütün bir hayat aydınlanıyor. On yedi, on sekiz senedenberi güneşin doğduğunu görmedim. Gece yar dan sonralara kadar devam eden âlem- lere ve sabahın erken saatlerinde ya- takta bulunmağa o kadar alışmıştım ki © hayat artık tabit olmağa başlamışt Ve gene bu hayatta yalnız değildim! | Kadınlı, erkekli bir kalabalık hep be- nim gibi yaşıyordu. İstanbulun eğlence âlemlerinde parlayıp sönen birçok çeh- |kadar hur mütebassıslar | H. Alaz — Harika, cidden harika!. diye bağı- rıyordu. Hikâyelerimin nasıl bir tesir yapaca- ğım, korku ile düşünerek, büyük bir heyecan içinde hikâyelerime başladım. Halk, büyük bir dikkatle, hattâ alâ- ka ile hikâyelerimi dinliyor, zaman za- man da: — Ah hergele ahi, Veyahud; — Dayan!, Daha çabuk!, Biraz daha hızlı!, Gibi bağırmalar da oluyordu.. Hikâyemi sonuna kadar söyledikten güçlükle ayaklarımı sürüyerek arasına çekildim.. beni de alkışlı- olmadı. Y asker, — Ah her kulü yan erinde ak: , ahl. Bak nasıt yürü- dı. Bak bak nasıl da nda bir ağrı bu- rek ağlamağa baş ak dün geldiği- ı, bu itibar- k gibi ağlıyor, ellerile lıyordu. Fakat biz onun etine aldırmadık. İte kaka, hneye çıkardık. yvahşi bağırmalar, gök gü- ıran alkışlar, hayret, küfürler ortalığı kap- onu zaorla s Şidde rültüsünü takdir sad ladı. Halk büyük bir heyecan içinde bağ- şıyordu. Halkın bir kısmı sahneye şelerek lirik şairi, yiyecekmiş kik etmeğe koyuldu. kesildi. Piyanoya da- ir kelime söylemeden beş ylece durdu. Sonra sal- Ağzını açtı. Fakat gibi, aranın tekrarını istedi. y anlamaksızın, şaşır- ındaki odamız- orduk. yi tertib eden zat etrafı- mızda yor; korku ile bize bakı- yordu. r söyliyen şair, asık bir uyordu. Birden- riye jttL Ve üdeta pede otu saçl surat bire ba lli sene sonra anlıya- Ben £ >rim halka göre değili. 13 üncü sayfada) b dedi Benim şiir (Dev jreler v ki beni İlar Bu hayat bir sızı çöküy öldük zibi. olmu: yalnız bırakmıyor- şimdi düşündükce içime ) sonra - biraz duru- ım. Fakat bu hal çok metli işini bilir bir adam” dostum ve mekteb ukat Suad Riza mü- kemmel idare etmeğe başlamıştı, ve ta* bil artık bana da bir iş kalmadı. İşsiğ ve endişesiz bir adamın saadeti kıska- nılacak kadar mutlak görünür. Beni ketfi di âlemimden başk.larue meşgul ettir- miyen bu hayat önceleri çok tatlı geçti Ne muhitimin dedikoduları, ne dünya” nın mühim hâdiseleri beni alâkadar et” miyordu. Benim için mühim meselt yeni bir eğlence dünyası keşfetmektef tti Arzu edip de muvaffak ölü* adığım kadın da yoktu. İstanbulut kı!ıır hayatı diye ayrılan muhitlerind€ ma aranılan bir adam olmak zevki* ©o kadar kanmıştım ki hattâ bazı ai” le kadınlarının sırnaşıklıklarından 51” kılmağa amıştım. Ah bu aile kadın Evlilik hayatı hakkında hiçbir fik* rim olmadığı halde bu kadınlar beti evlilikten tiksindirdiler, (Arkası var) M da ne L ef ÂT Ee Af FEE VB fi ç ELE Feri

Bu sayıdan diğer sayfalar: