24 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

24 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA > Bu saatleri satıyorum, alır mist- mz? > Bu kadar saati nereden buldunuz? — Sey... Bir arkadaşım hediye getir- İsa de... Zriyordum Bir sene evvel karım kaybolmuştu. O zamandanberi a- ryordum. — Niha- Ayakkabıcıda > Bayan bu ayakkabıyı beğendiniz ge, yı ama; bu sizin ava- fi ğınıza göre değil; v ; rahatsız olacaksı- nız, yürüyemiye ceksiniz. — Daha iyi ya, ”— rahatsız olduğum, #medliğim için kocam dalma oto- Ü tutmak mecburiyetinde kalacak! Sukutuhayal Genç “rkek, genç kızın peşinden yü- 1 rüdü. LAf attı: — Gözüme çok güzel görünüyor. sunuz. — Ben de ayni! fikirdeyim. © ize — Demek ben — Eüzel görünüyorum. Tr le bir şey demedim. Gözünüze Göründüğümü hissetmiştim de, Yalan değil koca arasında: Yürü, Meb; Servetimin yarısını ayakları- nın altına; öbür yarısını da başının üzerine koydum. — Yalan söylü- iç te ei aka Yalan değil, yarısı ile sana a- Geriye » Yarısı ile de şapkalar aldım. de bir şey kalmadı. Doğruyu *X, vi — diyorsun ha! Mm halde inanmıyor da bana DENİZ Bak neler var, hem neler.. Gelmişler birer birer; Kadın, erkek beraber Deniz kenarlarına, Hava güzel, işte yaz; Zevkine doyum olmaz. Gidelim biz de biraz Deniz kenarlarına.. Yan gelelim kumlara; Gülelim yoğa, vara. Koşalım hep bu ara Deniz kenarlarına.. Herkes kalıyor; Binbir zevke dalıyor, Şehirler boşalıyor Deniz kenarlarına! Baba — Ben de oynıyacağım. Anne — (Çocuğa) Ne aksi çocuk- sun, bırak ta biraz da baban oy- nasın. Dürbünün tersile — Tiyatroda kızlar baleye çıktığı za- man onları seyret- mek için kullandı- ğın dürbünle şim- di de bana mı ba- kıyorsun? — Evet ama, şimdi dürbünü ters tarafa çevirdim, öyle bakıyorum. o Feci hastalık Damad hastalanmıştı, kainvalide ha- — Çocuğunuzun eline böyle açık sa- çık kitablar vermemelisiniz. — Bu mu?.. Bu kendisinin yazdığı bir — Hayır canım, e da bizim gibi saka kuşu ama, tüylerini oksijenle sarr- — — e di gh gi BED / EL — Hayır Necmi, kalkmıyacağım. musluğu açık bırakan sensin, sen git ber aldı, geldi. Kainvalide ZAN Sen hiç merak et- N ES tün hastalığın müddetince başu- İ cunda oturacağım. Damad — Ne feci bir hastalık, nasıl ta- hammül edeceğim bilmem! o Yavaşca — Gürültü ile mücadele iyi bir şey! — Seyyar salıcı- lardan artık ra- hatsz olmuyor musun? — Onun ehem- & miyeti yok, karım da yeni nizama ri- ayet ediyor ve bana tokat vurduğu za-| man fazla ses olmasın diye yavaşça vu-| ruyor. © İktısad Muktesid anlattı: — Karımın doğ- duğu günde nişan» landık. Bir sene bekledim, o gene ayni günde evlen- dik. A, Arkadaşı sordu: SOĞUMA ame — Buna ne lüzum vardı? — Ne lüzum mu vardı? Karımın de- Hum günü, nişan günümüz, evlenme gü nümüz ayni olduğu için bu üç hâdisenin yüdönümlerini bir tek hediye ile atlatı- Lâmbacı — Affedersiniz bey; şemsiyeniz o değil, bul. Otelde Müşteri hesab pu- *İ sulasına baktı. Pusu- Kâğıd: 15 kuruş. Yazılıydı.. Müşteri şaşırdı. Otelde kaldı- j &i müddetçe otelden 7 Jİ kâğıd istememişti. O- # i tel sahibini çağırdı: 7 | — Ben sizden kâ- ğıd almadım. Hesab ” | pusulasına bir de «Kâğd: 15 kurup yazmışsınız. Otel sahibi ellerini uğuşturdu: —On beş kuruş, hesabınızın yazıldığı kâğıdın parasıdır ba- yım! Tarihfen sayfalar: Korsan * * Amiral * Türk gemisinin güverte ve kasaraları üstünde kanlı bir harb başla - mıştı. Yeniçeriler yaman dövüşüyorlardı. Venedik amirali işi bir an evvel bitirmek istiyor, askerlerine mükâfctlar vâdediyor, hattâ ge- m'deki kızları da onlara vereceğini haykırıyordu. Yazan: Kadircan Kaflı Bir 'Türk kadirgası Zantaya giriyordu. | Üç köşeli iki yelkenini indirmişti ve for- salar «kartal kanadı» denilen şekilde ya- vaş yavaş kürek çekiyorlardı. Baş ve kıç kasaralarda kavuklu ve külâhlı yeniçe- riler dimdik duruyorlar, kasabayı ve ka- leyi seyrediyorlardı. İ Bu kadirga Cezayirden geliyor, İstan- bula gidiyordu. O sırada Osmanlı devletile Venedik Cumhuriyeti arasında dostluk ve sulh vardı. Bu işde aslen Venedikli olan Sa- flye sultanın rolü mühimdi. Yahudi ka- rısı «Kira» da Safiye sultanın baş gözde- lerindend. Mühim siyasi işlerde bile kullanıldığı oluyordu. Zantada birkaç Venedik harb gemisi de bulunuyordu. Bu gemiler amiral Pi- yetro Emmo kumandasında idi. Venedik amirali bu sularda korsan gemilerinin barınmasına meydan vermemek ve bu işde Türklerle beraber hareket etmek için emir almış bulunuyordu. Çünkü Ve- nedikliler o sırada Türklerle bözuşmayı hiç istemiyorlardı. 'Türk kadirgası limana girdi. İyi kabul - | gördü. Hattâ hediyeler verildi. Bazı ihti- yaçlarını alarak eksiklerini de tamamla dıktan sonra tekrar yola çıktı, V amirali Emmo Türk kadirgası hakkında çok şeyler öğrenmişti: Bu kadirga Cezayir böylerbeyi Rama- zan Paşanın genç karısına aiddi. Rama- zan Paşa Fas emirinin ricası üzerine 0 memleketi zaptetmeye kalkışan Portekiz kralı Sebastiyen'in seksen bin kişilik or- dusunu (O Vadiyüssebil (o mubarebesinde mağlüb etmek ve kralı öldürmekle meş- hur olmuştu, Fakat bu adam birkaç sene sonra yeniçerilerin bir isyanında ölmü$s- tü, Genç karısı dul ve henüz memede 0- lan çocuğu yetim kalmıştı. Karısı şimdi İstanbula gidiyordu. Bütün bunlar Venedik amirali için hiç te üzerlerinde durulacak şeyler değildi. | Onun hırsını ayaklandıran cihet gemide Ramazan Paşanın mirası olan (800,000) altının da bulunmasıydı. Sekiz yüz bin altın... Büyük bir servetti bu... Gemide bunlardan başka dört yüz ka- dar hiristiyan köle, kırk tane çok güzel cariye vardı. Hepsinin muhafazası sade- ce iki yüz elli yeniçerinin kılıçlarına ve oklarına bırakılmıştı. Emmo bir türlü geminin İstanbula doğru uçup gitmesine razı olamadı. O li- mandan çıktıktan biraz sonra kendisi de çıktı. Başka tarafa gider gibi denize a- çıldı, Açıklarda Türk kadirgasını yakalasa, içindekilerin hepsini öldürse ve paraları alsa kimin haberi olacaktı! Üstelik dörü yüz hıristiyan esirini kurtarmış olmanın sevabını da kazanacaktı. Türk kadirgası Kefalonya açıklarında hafif rüzgârda rahat rahat yoluna devam ediyordu. Bu sırada kara tarafında gemi- ler göründü. Bunlar gittikçe yaklaştı. Askerler toparlandılar, gardiyanlar kü- reketleri sıkıştırdılar. Fakat yaklaşan gemilerin Zantada bıraktıkları Venedik gemileri olduğunu anlayınca yatıştılar. Venedik amirali Türk gemisinin prova- sının epeyce uzağından geçerek batıya yollaniyor gibiydi. Fakat prova hizasına gelir gelmez sancağa döndü. Türk kâdirgasında şübhe edenler oldı. Fakat çoğu bu şübheyi manasız buldular. Bununla beraber askerler zaten müda- faaya hazır bulunuyorlardı. Yalnız eğer gerçekten bir taarruza uğrarlarsa düş- mandan birkaç misli az olduklarını da düşünüyorlardı. Venedik amiralı gittikçe yaklaştı. Türk kadirgası rotayı değiştirdi. Ve nedikliler de rotayı değiştirince artık kimsenin şübhesi kalmadı ve iki taraf a- rasında bir yarış başladı. Fakat çok geç meden Venedik kadirgalarının birkaç güllesi Türk kadirgasının güvertelerini yaladı. Sonra iki taraftan rampa etliler Türk gemisinin güverte ve kasârsları üzerinde kanlı bir harb başlamıştı. Yeni- çeriler yaman dövüşüyorlardı. Venedik amirali işi bir an evvel bitirmek istiyor, askerlerine mükâfatlar vâdediyor, hattâ gemideki kızları da onlara vereceğini haykırıyordu. Bunun tesiri görüldü. Hıristiyan esirlerin çıkardıkları karga. şalık Türkleri daha müşkül vaziyete sokmuştu. Yeniçeriler son nefere kadar dövüşe. rek düştüler. Ramazan Paşanın zavallı çocuğu anasının göğsü Üzerinde öldü- rüldü. Şimdi gemide müdhiş bir sahne basla- mıştı: Venedikliler kirk cariyeyi yal yorlar; çığlıklarına, inlemelerine, y varmalarına ve ümldsizce çırpınışlarına “İ|bakmıyarak namuslarına taarruz eği- yorlardı. Bu güzel ve günahsız kızların namus- | ları parçalandıktan sonra memeleri kesi- İliyor ve denize atılıyorlardı. Bunlardan İbir tanesi amiralin genç kardeşinin eline düşmüştü. En güzeliydi. — Ben de sizdenim. Hıristiyanım. Kıb- rısta küçükken esir düştüm. Bana do- kunma! Diye yalvarıyor, haç çıkarıyordu. Fakat Venedikli delikanlıya hiçbir te- sir yapamâdı. O da diğerlerinin uğradığı felâketten sonra denize atıldı. Bunların İstanbulda duyulması gecik- medi. Büyük bir nefret uyandırdı. Eğer Safiye sultan himaye etmemiş olsayd Venedik elçisi idam olunabilirdi. Venedik cumhürreisine sert bir mek- tub yazıldı: Amiralin cezalandırılması, geminin, esirlerin ve paraların tesiini, ayni zamanda tarziye verilmesi İstendi. Bu mektubu Hasan Çavuş isminde bir elçi Venediğe götürdü. Senato yeni bir harbden fena halde ürküyordu. Bu harb sonunda on beş se- ne evvel Kıbrısı kaybettikleri gibi bu sr fer Giridi ve diğer bazı yerleri kaybet- mek ihtimali çok kuvvetliydi. Çünkü o sırağa Avrupa devletleri arasında reka- bet vardı. Venedikliler Türklere karşi yalnız kalacaklardı, Amiral Emmo ve arkadaşları yakaları- dılar, Kısa bir muhakemeden sonra Em- monun başı kesildi. Ramazan Paşanın karısının kadirma- sından vaktile kurtarılmış olan dört yüz hıristiyan köle birer tarafa dağılmışlar- dı. Bunun için onların yerlerine baska“ ları konuldu. Gerek paralar ve gerek ka- dirga ile içinde bulunanlar Preveze ka- dısına teslim olundu. Koca Fas ülkesini Osmanlı impâralor- luğuna kazandıran Cezayir beylerbeyi Ramazan Paşa ile karısının ve çocuğu- nun hayatları işte böyle acıklı bir şekil. de sona erdi ve onun mürasi saraya kıs- met oldu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: